‘’Uyy Bobo!..‘’
Kafalar hep Sergen’de. Oynasa bir dert, oynamasa bir dert. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Sergen sahada olduğu müddetçe, Beşiktaş’ın oyundaki rahatlığı bir başka. Bir defa top, rakip alanda kalıyor. Beşiktaş da bunun getirisini skorda alıyor. Devre arası çıkış sebebini bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. O da, Sergen “Ben yoruldum” diyene kadar sahada kalmalı.Gözler hep yeni transferlerdeydi; Gökhan, Bobo, Jun. Attıkları kadar kaçırdılar. Benim için forvetin gol atmasından çok, pozisyon bulması daha önemli. Doğru zamanda, doğru yerde bulunması... Eğer bu gerçekleşirse, inanıyorum ki tabelada da Beşiktaş daima huzurlu olur.Dün Beşiktaş’ın sıkıntısı yok muydu? Vardı. O da defansta. Defans bloğu ile orta saha arasında, yani Koray, Mustafa Doğan, İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez ile orta saha ve forvet arasında hangar gibi bir boşluk var. Sergen ve Tümer oyun karakterleri icabı Bobo ve Gökhan’ın arkasında. Göbek kalıyor sadece Kleberson’a. Brezilyalı’yı son 5-6 haftadır, ismi sahada tutuyor. Neyse ki, Tigana oradaki sıkıntıyı gördü, Gökhan Zan’ı o bölgeye çekerek, en azından rakibin doldur-boşaltlarına havadan ‘stepne’ oldu. Bu değişikliği iyi de oldu. Ancak, yukarıda da belirttiğim gibi, devre arası yapılan değişiklik, yani Sergen-İbrahim Akın yer değişmesi ile topu oynatmaktan daha çok, topla kavga eden bir takım görüntüsü hakimdi. Allah’tan Tümer Metin var.Eksikler çok, yeni transferler tabelada var. Kadro gençleşmesi ve zenginleşmesi, Beşiktaş’ın artısı. Ancak bu yeterli değil. Fazlasını istemek bütçeye zarar, bana göre, bu kadro şimdilik olmalı karar.
‘’Arıyorlar da tarıyorlar da‘’
Ekrem hoca ve arkadaşları, hem arıyor hem de tarıyor.Ekim 2002’de göreve gelen bu arkadaşlarımızın 2003’te verdikleri raporda kimler yer aldı? Yücel İçerenköy, Caner Aydın, Yaser Yıldız, Hakan Albayrak, Adem Büyük, İbrahim Kaş... İçlerinden sadece Caner Aydın ekonomik sıkıntılar nedeniyle Beşiktaş’a kazandırılamadı.2004’teki rapor şöyle: Cebrail Gerçek (Elazığ), Kenan (Osmaniye), Rıza Şen (İ.Karadeniz), Serkan Boydak (Mersin), Soner Ergençay (İzmir), Abdullah Eryılmaz (Antalya), Nail Kilbaç (Gençlerbirliği)... Kenan, Rıza, Nail, Serkan, A takım kadrosunda; Cebrail, Soner ve Abdullah da milli takımlarımızın değişmezleri...2004’te sadece Bursaspor’dan Fatih, Serkan ve Kurtuluş alınamadı. Çok yol katedildi, ama Levent Kızıl aşılamadı. Dünya Şampiyonu olan B Genç Takımı’nın oyuncuları ve Bülent, Beşiktaş’ın geleceğidir.Bu sene milli kadroda bulunan 1989 doğumlu Serkan Çelik Esenler’den, Gökhan Aydaş Gaziosmanpaşa’dan, Koray Şanlı Bahçebirlik’ten; 1990 doğumlu Mehmet Eyiyol Alibeyköy’den, Umut Kaya, Uğur Aras, Özgür Tınaz Seka Kağıtspor’dan, 1991 doğumlu İlkay Kaya Eskişehir DSİ’den transfer edildi.Bu araştırmalarda sadece futbolculukları değil, ahlaki değerleri de incelendi bu gençlerin.Göreceksiniz, önümüzdeki senelerde Tigana’nın cesareti sürer ya da A takımdaki teknik kadronun aşağıya bakışı aynı yönde devam ederse, Beşiktaş hem ekonomik hem de sportif açıdan büyük yol katedecektir.Tigana’yı çok seviyorum. Çünkü sadece Rıza, Serkan, Kenan, Nail, Yücel ve Mustafa’yı yukarıda denemiyor. PAF, B Genç ve Yıldız takımının bütün maçlarını takip ediyor.Bugün Beşiktaş PAF Takımı, o yere göğe sığdırılamayan Galatasaray’ın arkasından averajla 2.B Gençler, 19 maçta 18 galibiyet, 54 puan, attığı 98 golle grup lideri olup, Türkiye Şampiyonası’na gitmeye hak kazandı. Yıldızlar, 22 maçta 21 galibiyet, bir beraberlik aldı. 150 gol atıp 200 takım arasında 1. oldu. 64 puanla grubunda şampiyonluğa uzandı.Onun içindir ki, Beşiktaş Arama-Tarama ekibi çok iyi çalışıyor. İyi arıyor, iyi tarıyor. Beşiktaş’a yakışanı buluyor. Önce Fulya’nın yolunu bileceksin, sonra eleştireceksin.Şunu da eklemeliyim...Kocaeli’deki İbrahim Kaş, Sebat’taki Serdar Özkan, Ergün Öztürk, Kayseri’deki Sezer, Karagümrük’teki Ergun, Erkan, Emre ve Hasan, Üsküdar Anadolu’daki Bahadır şu an stajlarını yapıyor. En kısa sürede dönüp Beşiktaş kadrosuna gireceklerdir...
‘’Ayıptır...‘’
Yapma be İsmail kardeşim! Sen ve arkadaşlarınızda Allah korkusu olsaydı, rakibe bu derece acımasızca tekme atmazdınız.Yazıya bu şekilde başladım, çünkü Gençlerbirliği oyuncularının girdiği her ikili mücadelede yaptığı faullerde biz dahil bütün tribünler kart bekledik. Yani şunu söylemek istiyorum; Başkent ekibi öylesine acımasız taktik fauller yapıyor ki, biraz ayıp oluyor.Arkadaşlar, bu hepinizin ekmek mücadelesi. Tamam futbol erkek oyunu ama, siz biraz belden aşağı vuruyorsunuz. Yeter artık, rakipleriniz her Gençlerbirliği maçından sonra bu senaryoları yaşamak zorunda değil.Maçın özeti ne taktik, ne teknik. Fuallerin de arkasına sığınmamak lazım. Stres yok, sıkıntı yok, sezon nasılsa unutuldu. Üçüncülükte de sıkıntı bulunmuyor. O halde Beşiktaş’ın bu telaşlı oyunu neden?Üst üste iki tane olumlu pas bile yapamadılar. Düşünün koskoca 90 dakikada Beşiktaş, Gençlerbirliği ceza alanına girmeden, maçı 2-1 kazanıyor. Ali Güneş’in mükemmel golü ve İbrahim Üzülmez taktiğiyle kazanılan bir penaltıyla maç bitiyor.Artık Siyah-Beyazlı taraftarlar, İsmail Güldüren gibi açmış ellerini dua ediyor, “Nasip eyle ya Rabbim bir golcü” diye. İbrahim Akın ve Sergen golcü diye sahada, ama sıkıntı var. Ahmet Dursun ve Jun girmiş, bakıyorsun, aranan kan değiller. Futbolun güzelliği goldür. Ama Kartal’da bunu yapacak golcü yok.İki sezondur bu sıkıntı aşılamıyor. Yurt içinde böyle bir yetenek yok. Yapılacak tek bir şey gözüküyor. Galiba bir golcü duasına çıkmak lazım! Kurtuluş reçetesi, bu tribünlere heyecan verecek bir golcüde. Nasip olur mu, onu da bilemem.
‘’Stokta var!‘’
Beşiktaş sayfa editörümüz Zafer Büyükavcı’nın, 26 Ocak Perşembe günü ‘Varlık İçinde Yokluk’ başlıklı yazısında, Türkiye Futbol Federasyonu’ndan profesyonel lisans alan Beşiktaşlı sporcuların listesini görünce, piyasayı yazma ihtiyacı hissettim. Bunda kiralıklar da dahil.Onun için Demirören ve arkadaşlarının, Ocak ayında transfer yapmamalarını çok iyi karşılıyor ve destekliyorum. (Jun’u ayrı bir yere koyuyorum. Aşağıda açıklıyorum.)Şu an elde 41 futbolcu var. UEFA’da yoksun, ligde şampiyonluk imkansız gibi. Bu saatten sonra gelecek oyuncunun, takıma bir hayrı olur mu? İstatistiklerde devre arası gelen oyuncuların bütçeyi, daha doğrusu borcu artırmaktan başka bir işe yaramadığı görülüyor. Sattıklarının getirdikleri de ortada...Geçen hafta bir gençlik rüzgarıdır gitti. Galatasaraylı Aydın’a teşekkür etmek lazım. Attığı golle Mehmet Sedef’in de, Rıza’nın da, kendi takım arkadaşlarının da medyada yer bulmasını sağladı.Gündeme damgasını vuran ‘gençlik aşısı’nın baş mimarları yabancı hocalardı: Tigana, Gerets, Halilhodzic, Saffet Susiç (Daum hariç)... Bu cesareti yerliler maalesef gösteremedi. Aslında yönetimler de bu konuda pek cesur değil ki. Onların tek düşüncesi, şampiyonluk, günü kurtarmak...Beşiktaş’tan bir örnek verelim...Beşiktaş’ın bugün almayı düşündüğü Vestel Manisalı Caner, 1.5 sene önce 20 gün Fulya’da yedi-içti, idman yaptı, hazırlık maçı oynadı. Beşiktaş’a gelmek için can attı, ama 12 bin Euro verilemediğinden alınamadı. Şimdi Veysel-Çağdaş, üstüne 250 bin Dolar verilmesi düşünülüyor. Fakat Manisa, Veysel-Çağdaş ve 500 bin Euro istiyor. Sistemdeki çarpıklığı görüyor musunuz?Beşiktaş’ın stoğunda çok iyi adamlar var.Stoper aranıyor... Kocaeli’deki İbrahim Kaş, 87 doğumlu ve sözleşmesi 2007’de bitiyor. Orta sahaya adam aranıyor... Erkan Sekman, Karagümrük’te oynuyor. Sözleşmesi 2007’de bitiyor. Ergun Aydın, Hakan Albayrak, Rıza Şen, hatta Mehmet Sedef var.Ya forvet? Zeytinburnu’nda Adem, Bursa’da Eser Yağmur, Nail Tilbaç ve stajını tamamlayan Sinan Kaloğlu...Şunu söylemek istiyorum: Stokta mevcut olanları satmamak lazım. Çünkü sattığının 5-10 misli fiyatına futbolcu getiriyorsun, o da bütçeni sarsıyor. Mevcudu korumak en iyisi... Hem sıkıntı olmazlar hem de bütçeyi sarsmazlar.Son sözüm, yeni transfer Tomas Jun’a... Tigana takım oyuncusu istiyor. Doğrusu da bu... Trabzon’da maya tutmadı, ama Beşiktaş’ta tutabilir.Ancak Ailton’un giderken söylediklerini unutmamak gerek... Artık İbrahim Akın, “Ben takım oyuncusuyum” demeli, ayaklarını yere basmalı...
‘’Mehmet ve Rıza‘’
Kafasındaki düşünce şu; Ben isme bakmam, hakedene formayı veririm. İşte örneği... Mehmet Sedef, kamptaki bütün maçların kadrosunda var, Rıza da kısmen girmiş. Dün gece de öyle oldu. Maçtan sonra, hatta maç içinde tribün bağırıyor, “Mehmet Sedef” diye, “Küçük Rıza” diye... Dün gece Beşiktaş’ın kazancı bu oldu. Mehmet Sedef 28 top kaptı, pas aldı. Bunların 23 tanesi çok olumlu kullandı. Risk yok, isabet yüzdesi fazla. 5 tane ise olumsuz pas attı, bunun 3’ü taca gitti. Ne değişti? Orada, daha doğrusu Rıza ile Mehmet Sedef’in yerinde kulübedekilerden ya da tribündekilerden biri olsaydı, bu maçın skoru değişir miydi? Asla...52 dakikalık bölümde çok ama çok iyi bir Beşiktaş seyrettik. Devre arasındaki çalışmadaki disiplin, uyum ve arkadaşlık, oyunun 55 dakikasına yayıldı. Eğer bunu kopmadan 70-75 dakikaya yayabilirse, Beşiktaş için olumsuz konuşmak yersiz olur.Tigana’yı cesaretinden dolayı kutluyorum. Göreceksiniz yarınlarda Yüksel de, Nail de, Soner de, Hakan da bu takımda olmazsa olmaz oyuncular olacaktır. Birgün gelecek, hani herkesin kara kara düşündüğü milyon dolarlık borçlar var ya, yavaş yavaş eriyecektir. Beşiktaşlı hiç neticelere bakmasın, bugün nasıl Mehmet Sedef’i, Rıza Şen’i alkışlıyorsa, yarın da Soner, Hakan, Nail ve Yüksel’den kurulu, borçsuz bir Beşiktaş’ı ve Tigana’yı alkışlayacaktır.Bir alkış da Sinan Vardar’a... Herhalde tribünde 2-2’lik olumsuz neticeye rağmen en çok gururlanan kişi olmuştur. Beraberlik hiç umrumda değil. Tigana’nın gençlerdeki ısrarını sürdürmesi lazım.Bu arada, Cenk’in ceza sahası içinde gol vuruşu yerine, Ali Tandoğan yerdeyken topu taca atmasını kutluyorum. Ancak, Murat dokunmadığı halde penaltı istemesini de yadırgıyorum.
‘’Keser döner sap döner...‘’
Bunlardan birisi; Yıldırım Demirören, Kenan Öner, Kemal Gencer, İlhan Durusoy, Sinan Vardar’ın Haluk Ulusoy’un; Murat Aksu’nun ise Ayhan Bermek’in tarafında olduğu...Bir de Türkiye Amatör Spor Dernekleri Konfederasyonu’nun Ulusoy’un arkasında olduğunu göstermesi.Geri kalan delegelerde belirsizlik had safhada. Hatta, ortam öyle bir hal almış ki, ben saat 16.30’da Süleyman Hatısaru’ya bu yazıyı verirken, hala başkanlık için senaryolar yazılmaktaydı. FİFA’ya bir avukatın müraacatıyla seçimlerin durdurulacağı, Kulüpler Birliği’nin dün akşam yapacağı toplantıdan sonra seçimin ertelenmesini talep edeceği, Şenes Erzik’in bir kabus gibi Genel Kurul üstünde gösterilmesini içine sindiremeyen Haluk Ulusoy’un son dakikaya kadar Erzik’in önünü açmayacağı.... İşte senaryolardan bir kaçı...Asıl problem ise bu sabaha karşı 05.30’da listelerin açıklanmasından sonra... Dengeler tamamen değişecek, siyasetin futbola ‘açık ve net’ olarak karıştığı bu ortamda seçilecek başkan kim olursa olsun her gün tartışılacak ve en geç Haziran ayında yeni bir Genel Kurul gündeme gelecek... Bunlar da konuşulmakta.Ve tabii ki, konuşulanların en başında da, Pazar günü Haluk Ulusoy’un bürosunda olan Genel Kurul Delegeleri’nin, Pazartesi günü Ayhan Bermek’in bürosunda olması... Hepsinden önemlisi de dün Ankara Sheraton Otel’de Genel Kurul Delegeleri’nin muhtemel yönetim kurullarına aday olan adaylarla hararetli öpüşmeleri... Bunları gördükten sonra ‘pes doğrusu’ dedim.Yıllardır bir çok kongre gördüm, Genel Kurul nabzı tuttum, ama 19 Ocak 2006 tarihli olacak Genel Kurul’da 18 Ocak 2006 Çarşamba günü yaşanan bir ortam gibisini görmedim.İnşallah bu Genel Kurul’dan Türk Futbolu’nun geleceği zarar görmez. Ama bir düşüncem daha var ki, onu da belirtmeden geçemeyeceğim. Her seçim arefesinde şu Şenes Erzik söylemlerinden ne zaman kurtulacağız diye dua ediyorum. 92 senesinden beri özerk futbolun içindeyiz, her Genel Kurul’da Erzik gündeme gelir. Ne yazık ki, kendi meydana çıkmaz. Koru Şenes Erzik’in şerinden bizi yarabbim.Bu ayıp da Türk Futbol Ailesi’ne yeter...NOT: Yıllardır Genel Kurul’un nabzını MHK ve Tahkim Kurulu tutardı. Durum öyle bir hal aldı ki, şimdi bu iki kurulu da hiç kimse konuşmuyor bile...Düşünün gerisini...
‘’Bir masal da benden!‘’
Bir ülke varmış, son şansı olan bir maça çıkacakmış. Uçakla 4-5 seyehat yapılıp neticeyi etkileyecek adamları bulmuşlar. Sonra o maç oynanmış, o ülke hedefine ulaşmış, ardından da Dünya sıralamasında ön plana çıkmış. O günlerde takım elbiseler - ceketler çok ucuzmuş. Örtülü ödenekten bir - iki ceket alınmış. Aradan gel zaman, git zaman devirler değişmiş, başa gelen iktidar yeni gelecek olanların önünü kesmek için eski defterleri karıştırmaya başlamış. Bir anda hesap kitapları incelerken ‘ceket’ parasına kafası takılmış herkesin. Çağırmışlar ‘ceket’ alan arkadaşı. ‘Nedir bu’ diye sormuşlar. Cevabını verip vermediğini bilmiyorum. Ama ben söyleyeyim size; “Şike parası mı?” deseydi? Daha mı iyi olurdu?Sevgili bakan yanlış zamanda, yanlış çıkışlar yapıyor. Bugün Haluk Ulusoy’a ‘aklansın gelsin’ derken, mecliste birçok milletvekili var, birçok belediye başkanı var hakkında soruşturma ve araştırma yapılan. Ya da federasyon başkanları var. Bakan, Levent Bıçakcı Federasyonu’nun istifasını isterken de yanlış çıkış yaptı, şimdi aynı çıkışı sürdürüyor.Bakan’ın açıklamalarından sonra “Adı geçen dosyalarda hiçbir imzam yok, adıma da hiçbir soruşturma açılmamış” diyor Ulusoy. Yanlış. Bizim bildiğimiz Ulusoy bu değil. Bizim tanıdığımız Ulusoy bir lider, takıma sahip çıkan da biri. Masaya yumruğunu vurduğu zaman masa ortadan çatlardı. Ama görüyoruz ki, koltuk aşkından arkadaşlarına da bir anda arkasını dönebiliyor. Dün gazete sayfalarını dolduran 23 dosya diye adlandırılan suç unsurlarının yeri ve mekanlarının Ulusoy’dan habersiz olması mümkün değil. Daha doğrusu o günlerde ondan habersiz bir lira bile harcanamazken, ‘haberim yok, beni bağlamaz’ diyemez. Dememelidir de... Yarın Başkanlık için adaylığını açıklayacak ancak Beşiktaş cephesinde işler sıkıntı doğuracak.Evet, yarın Ulusoy, Bakan Şahin’in açıklamalarına rağmen adaylığını açıklayacak. Kim kazanırsa kazansın, Türk futbolu açısından kaos yaşanacaktır. Beni ilgilendiren Beşiktaş yönünden konuşulan isimler. Murat Aksu, Şekip Mosturoğlu, Serdar Güzelaydın, Levent Kızıl, Levent Bıçakcı yönetimin oluşmasının kilit isimleriydi. Murat Aksu ve Şekip Mosturoğlu veya Cemal Aydın, olası Ulusoy yönetiminin başkanvekilleri. Yani dün iktidardan Ulusoy’u götürenler, bugün yanında. Değişen neydi? Menfaatler mi? Benim itirazım Aksu’nun Mosturoğlu ile aynı masada, yanyana durması. Beşiktaş’ın 2004 Ocak’ında Rize - Fenerbahçe maçıyla başlayan çöküşün, sportif ve mali konulardaki başarısızlığın sorumlusu olan biri ile Aksu’nun aynı karede olması beni rahatsız ediyor. Aynı zamanda Beşiktaşlılar’ı da rahatsız ediyor. Şimdi sorarım Beşiktaş yöneticilerine; yeni federasyon oluşumunda Beşiktaş temsil mi edilecek, yoksa ‘teslim” mi? Beşiktaş Kulübü, bilhassa Murat Aksu, bu gelişmelere Fenerbahçe’nin menfaatleri doğrultusunda iş takipciliği yapan birilerinin arkasından gidecekse, yazıklar olsun.Son sözüm yine sevgili Murat Aksu’ya, ‘bazı değerler çok önemlidir, koltuk değil.’ Bu oluşumun içinde, hele o kişilerle aynı karede seni hiç görmek istemiyorum.
‘’Doğru söze ne denir?‘’
Birinci mektuptaki görüntü; geçmiş yönetimleri suçla... Tigana bunu yapmadı. Kendisine sorulan, “Bu kadar sorunlu bir takımı almak, kariyerinizi etkiler mi?” sorusuna verdiği cevap ilginçti: “Ben bütün bunları biliyorum. Zorlukları, güçlükleri de... Zaten onun için buradayım. Eğer her şey güllük gülistanlık olsaydı, Tigana’ya ne ihtiyaç vardı! Hatta Beşiktaş takımının gelecekteki başarıları, düzlüğe çıkması benim kariyerime katkı sağlar. Ben de bunu bildiğim için buradayım ve rahatsız değilim...”İşte geldiğinden beri benim Tigana’ya en büyük güvencem: Açık ve net...Kıvırmıyor... Günü kurtarmıyor, oyuncularını suçlamıyor. Göreceksiniz, başarının altında yatan gerçek de bu olacak.Tigana’nın transfer yapmamaktaki ısrarına da saygı duyuyorum. Bir kongre üyesi olarak da destekliyorum. Bu saatten sonra gelecek oyuncunun ne Tigana’ya ne Beşiktaş’a faydası olur. Aksine, Beşiktaş’a zararı da olabilir.Galatasaray’daki isyanda futbolcular yerden göğe haklı. En azından bu yokluklar içinde onlarda mükemmel bir başarı var. Beşiktaş’taki sportif başarısızlık, en azından yüksek çıkması muhtemel sesleri önleyen faktörlerin başında geliyor. Adama derler ki, ‘ne verdin de ne istiyorsun.’15 gün evvel yazmıştım: ‘Beşiktaş kampa tam takım katılır’ diye. Çünkü Fenerbahçe’nin dışında kimsenin kasasında beş kuruş yok. Yöneticiler de günü kurtarma niyetinde olduğundan, onların da ellerini ceplerine atmaya hiç niyeti yok. Onun içindir ki, alındığı zaman yere göğe sığdırılamayan futbolcular, bugün satılmak isteniyor. Ancak hepsi de Beşiktaş Yönetimi’nin elinde patladı! Bir tek Pancu hariç...Antalya’daki devre arası kampı, Youla ile sorunlu başladı. Futbolcular, ilk yarıdaki aşırı yüklenmeden (manevi yönde) sonra kimliklerini ispatlama zorunluluğu içinde. Onlar kendi kariyerleri için varını yoğunu ortaya koyacak ve bu durum ikinci yarıda Beşiktaş’a artı yönde katkı sağlayacaktır.Belki de son 5-6 senedir ilk defa sağlıklı bir devre arası kampı (ekonomik kriz dışında) yaşanıyor. Eğer çomak sokan olmazsa (bilhassa yabancılar) Tigana bu işin altından kalkacak gibi. Gençlere şu anda satırlarımda yer vermiyorum. Gazete sayfalarında bir sürü genç isim yazılıyor. Beşiktaş’ta bu sıkıntılı dönemde forma vermek, gençleri kaybetmektir. Beşiktaş PAF Takımı’ndan alıp bu oyuncuları sahaya sürmek, o çocukları tamamen bitirmektir. Kocaelispor’da İbrahim Kaş, Akçaabat Sebat’ta Serdar Özkan, Karagümrük’te Hasan ve Emre ile PAF takımında da Rıza ve Yüksel, Beşiktaş’ın geleceği olabilir. Geri kalanların en az aşağıda iki üç sene daha pişmeleri lazım.









































