‘’Düşün yakamızdan!‘’
31 Ocak 2008’in gelmesini herkesten çok istiyordum. Çünkü neden? Transfer sezonu bitmiş, herkesin kafası rahat, bütün konsantrasyon lige verilmiş olacaktı. Ama nerede, bir maç kötü oynayan yollanıyor, bir maç iyi oynayan Ay’dan bile teklif var. Lig bitmemiş, hala transferler bitmedi. Gelen gidenin haddi hesabı yok. Ne ülkedeyiz!
Geçen hafta yazdığım yazıda, “Beşiktaş’ın en büyük problemi olan borçlardan kurtulması için, evvela bu transfer dedikodularını ve transferdeki asalakları yani menacerleri kulüplerin etrafından uzaklaştırmak lazım” demiştim. Neredeyse Zeynep Kamil Çocuk Doğum Hastesi’nden yeni doğan çocukları bile pazarlayıp, geleceğin Maradona’sı olarak kulüplere sunmaktalar. Hala akıllanmadık. Bu kulübün 150 milyon Dolar borcu var deniyorsa, bunun 70-80 milyon doları menacerler aracılığıyla yapılan hovardalıklara gitmiştir. Üzüntüm ne biliyor musunuz? Beşiktaş’ta adı geçen bir sporcu, izleme grubundan bildiriliyor. O oyuncunun hiç menaceri yokken birden karşımıza T.C patentli menacerler çıkıyor, Tello da olduğu gibi 300 bin dolarlık oyuncu, 1 milyon Euro’lara kadar çıkabiliyor. İbrahim Kaş gitmiştir menacerlerle, Serdar Özkan gidiyor menacerlerle, gelenlere bir bakın onlar da menacerlerle. Gelen giden dengesine bakın sadece yaştan kaç milyon dolar kaybettiğimizi siz anlayın.
Yapılacak iş çok kolay. Hangi sporcuyu alacaksanız, evdeki hanımınıza bile söylemeyin. Ve transfer komitesini öyle bir oluşturun ki, insanların kafasında ‘acaba’ sorusu olmasın. Hocanın kuyruğunda menacerler, Sinan Engin’in kuyruğunda menacerler, kulübün içine kongre üyeleri ve eski yöneticiler giremezken, Nevzat Demir Tesisleri’nde menacerler cirit atıyor. Akıllanmadınız mı hala?
Bu yazı gibi 50 tane de yazsak boş. Şunu herkes bilmelidirki artık sokaktaki insan da biliyor, insanların kafası da karışık acayip şeyler düşünülüyor, ‘Acaba bu yöneticiler de mi, menacerlerle ortak?’ diye. Kimse kimseye kızmasın. Eğer böyle bir kaos ortamı yaratırsanız, az bile söylenir. ‘Peki Yemen Ekşioğlu, senin fikrin ne’ diye sorarsanız yöneticiler ile menacerlerin göbekten birbirine bağlı olduklarını düşünüyorum...
‘’Kupa maçı düşürdü‘’
Beşiktaş bu sezon Rize ile 4 müsabaka yaptı, hepsi de sıkıntılı oldu. Kupa maçından sonra Erdoğan Arıca’ya ‘bırak kupayı, sen bu takımı lige motive et’ dedim. Kayseri maçından sonra konuşmalarını dinleyince, işte Rizespor şimdi düştü düşüncesindeydim. Öyle de oldu... Rize’nin bu saatten sonra işi çok zor. Erdoğan Hoca’nın maçtan sonra Bülent Yıldırım’a olan eleştirisi beni şaşırttı. Erdoğan hocaya, ‘Bülent Yıldırım’ın yönetiminin neresi yanlıştı’ diye sormak isterim. Yıldırım bugün sahanın en iyilerinden birisiydi. Hocam, hakeme bakağın yerde takımına bak herkesin kafası karışık. Bir Rizeli olarak çok üzgünüm. Rizespor bu şekilde lige veda etmemeliydi.
Neyse maça dönersek, Delgado girene kadarki olan bölümle, Delgado’nun oynadığı bölüm siyah ile beyaz gibiydi. İlk yarı ‘dan-dun’, ikinci yarı Delgado ile top yere indi ve bir takım oyunu ortaya çıktı. Ertuğrul Sağlam’ın oyuncu değişiklikleri hem oyuna, hem de skora yansıdı. Galip gelmek için gol lazım. Golü kim atacak golcülerin. Holosko kalabalık defansta üretken olamayacağını anlayınca, devamlı kenarlara kaçmak zorunda kaldı. Hele Nobre, ölü toplar dışında devamlı orta sahaya gelerek top alma düşüncesindeydi. Bu takımda golü kim atacak, kafamız karıştı. İşte golü golcü değil, İbrahim Kaş attı. Cisse ve Tello hala istirahatteler. Serdar Özkan için güzel şeyler yazacaktım. ‘Altıncı haftadan beri neredesin Serdar’ diye yazıma alınmıştı. Dün sahada güzel işler yaptı. Kendisini zevkle izledim ama 65. dakikadaki o sarı kart istemesi var ya işte orada hala amatör bir oyuncu bir PAF takımı oyuncusu görüntüsündeydi. Liverpool’da da aynı hatayı yaptı, Fenerbahçe maçında da. Biliyorsun ki Serdar, sarı kartı sen istemeyeceksin, hakem verecek... Eğer Serdar cezalı duruma düşseydi, durum çok daha kötü olurdu.
‘’Neden Oğuz Sarvan‘’
12 Nisan’daki Beşiktaş-Gençlerbirliği Oftaş maçından sonra yazdığım yazıdan bir paragraf aktaracağım: “Beşiktaş eksik, Beşiktaş’ın sakatları çok, kötü futbol oynuyor hepsi tamam. Serdar Özkan ve Nobre’ye yapılan penaltıları es geç. Aferin Abitoğlu, sen de çarkın içine girdin. Ve Beşiktaş’ı bitirdin. Herkes rahat etsin. Var mısınız iddiaya? Abitoğlu Beşiktaş’ı bitirdiğinden haftaya yine maç alacak. Neden? Beşiktaş’ın aleyhine düdük çaldığından...”
Ve perşembe saat 13.00 itibariyle haftanın hakemleri açıklandı. Abitoğlu, Fenerbahçe maçında. Göreceksiniz bu haftaki yönetimini. Neden mi? Yunus Yıldırım, Fenerbahçe maçında Kazım’ın elini es geçti, ertesi hafta maç aldı. Bünyamin Gezer, Sivas maçında Bobo’ya yapılan pozisyonu es geçti, ertesi hafta Fenerbahçe maçı aldı. Ligin ikinci yarısındaki maçta, Halis Özkahya Holosko’nun golünü vrmedi, üstelik sarı kart gösterdi. Olası puan eşitliğinde Beşiktaş yine kıyımda. Hakan Sivreservi, Bobo’ya yapılan penaltıyı vermedi, aksine kırmızı kart gösterdi. Ertesi hafta Fenerbahçe maçındaydı. Lastiği patlattı, Kayseri maçında. Daha bir sürü örnek sayabiliriz. Ama geçen haftaki o kötü yönetimden sonra Abitoğlu’na maç verilmesi açıkça gösterdi ki, bu operasyon Beşiktaş’ı kökten bitirecek.
Şunu açıkça belirteyim, ne Hasan Doğan’ın bu işlerde etkisi var, ne de yönetiminin. Oğuz Sarvan’a sormuştum iki gün önce, neden diye... Hakemlerin kafası karışık. Sana güvenmiyorlar, “Oğuz Sarvan’a değil, Fenerbahçe’ye hizmet edelim, geleceğimiz garanti altında olsun” diyorlar. Abitoğlu’na maç verin dedim, verdiniz. Haftaya da Galatasaray maçına Bünyamin Gezer’i verirsiniz, gazozuna lig tescillenir.
İlk bomba İstanbul Hakem Derneği seçiminde patladı. MHK’nın desteklemiş olduğu aday, genç hakemlerin isyanıyla seçimi kaybetti. Size “İllerdeki il hakem kurullarının kafalarını karıştırmayın” dedim. Derneklerden uzak tut. Göreceksin bundan sonra çok daha büyük kavgalar olacak. Kütahya’da, Balıkesir’de yıldızlar kategorisnde bile, katliam yapan o il hakem kurullarını hala nasıl görevde tutuyorsunuz. Hele bir il hakem kurulu açıkladınız ki, İstanbul futbolunun ve benim allah yardımcım olsun. Burada yardımcım olsun diyorum. Çünkü yılda 15 bin müsabaka oynanıyor İstanbul’da. Bu maçların sağlıklı geçmesi gerek. Dün ikinci lastik patladı, Nike turnuvasına dernek kavgası yüzünden hakem atamayı unuttular. Helal olsun Ufuk Özertan’a yumruğu masaya vuruyordu... Yazık ettin Beşiktaş’a, yazık ettin hakemlere... Neden hâlâ kapalı kapılar arkasında saklanıyorsun hocam...
‘’Neredesin Oğuz Sarvan?‘’
Son 10 yılda, Türk futbol ailesi içinde bir çok MHK Başkanı geldi, geçti. Hepsinde de hakem hataları oldu. Ama bilerek, isteyerek olduğuna inanmıyorum. Yalnız son haftalardaki hakem hatalarına bilerek ve isteyerek demek istemiyorum ancak Beşiktaş üzerine yoğunlaştı.
Son 4 haftaya bir bakın. Herhalde lig tarihimizde, bu kadar üst üste katliamlar hiç olmadı. Sadece Beşiktaş’ın A takımı değil, Kütahya’da yıldız takımı, Balıkesir’de Galatasaray’ın yıldız takımı, resmen katledildi. Yukarıda yapamadıklarını, bazı hakemler aşağıda çok rahat yapabiliyorlar. Bütün bunların sebebi ne biliyor musun Oğuz Sarvan? İktidara gelir-gelmez, çevreye vermiş olduğunuz rüzgarla hakemlerin kafaları karma karışık. Bakın sadece Süper Lig’de değil, Türkiye Şampiyonası’nın oynandığı yıldız maçlarında bile skandallar yaşanmakta, hatta senin adını bile kullanmaktalar. Türk futbolunda şu anda bir Aziz Yıldırım rüzgarı var, doğrudur helal olsun. Bu da büyük bir beceri ister. Bak, Ankaraspor maçından sonra akreditasyon kartı olmadığı halde, hakemin soyunma odasının kapasına kadar gidip, fiili olmasa bile sözlü saldırı da bulunabiliyor. Merak ediyorum şimdi, Disiplin Kurulu bu konuda ne karar verecek.
Neyse biz konumuza gelelim. Geldiğin günün rüzgarıyla, illerdeki hakemler yeni il hakem kurullarını beklerken, müsabakalara çıkmam gibi bir cesaret de gösteriyorlar. Hakemler maç beğeniyor, maça çıkmıyor. Kılık, kıyafet, takımlara olan davranışlar ayrı bir konu. İl hakem kurullarını bir an önce ata Oğuz Sarvan. Gün geçtikçe, hakemlerin kafası karışıyor, hele bir de dernek seçimleri var ya, yıllardır hakem camiasının başına dert olan bu seçimler, senin gelmenden sonra yeni canavarlar yarattı. Soruyorum sana Oğuz Sarvan neden bir Ufuk Özertan gibi hakemlerine saldırı olurken, ortaya çıkıp hakemlerini savunmuyorsun? Neden il hakem kurullarını atamıyorsun? Neden bu dernek seçimlerine müdahil oluyorsun? Neden faal hakemlerin bu işlerin içine girmesine müsaade ediyorsun? Ve neden Oğuz Sarvan, Beşiktaş bütün kategorilerinde en büyük acıyı da profesyonel takımda çekerken, sessiz kalıyorsun, bir açıklama yapmıyorsun? İhaleyi, Hasan Doğan başkanlığındaki yönetimin üstüne bırakıyorsun? Bir kuş sütü sunmadıkları kaldı size. Neden Oğuz Sarvan, ortalarda yoksun? İnan bunun vebali çok büyük olur. Çok ümitliydim, çok sevinmiştim senin göreve geldiğine, hayallerimi yıktın, neden Oğuz Sarvan neden?
‘’Neden...‘’
Tamam Beşiktaş eksik, sakatları çok, hakem hatalarıyla cezaları çok, bütün bunlara rağmen kötü top oynuyor, hepsine tamam... Ama Fenerbahçe’nin de, Galatasaray’ın da kötü oynadığı zamanlar oldu. Zaten bu saaten sonra bu yarışta büyük futbol beklemekte işgüzarlık. Ama rakiplerin kötü olduğu zaman imdadına yetişiyorlar... Ya senin, dün gece 3 penaltın verilmedi. Serdar Özkan’ın pozisyonunu es geç, bir sarı kart yine Serdar’ın pozisyonunu es geç, Nobre’nin penaltısını es geç, gerisine ne söyleyelim! Aferin Abitoğlu, sen de çarkın içine girdin ve Beşiktaş’ı bu sefer hakikaten bitirdin, herkes rahat etsin. Var mısınız iddiaya, Abitoğlu haftaya yine maç alacak. Neden? Beşiktaş’ın aleyhine düdük çaldığından. Şimdi bu şartlarda Ertuğrul Sağlam ne yapsın? Devre arası sahada ısınan topçulara bakıyorum, ‘maçı kim değiştirir’ diye. Mehmet Sedef, Bülent, Koray, Batuhan, Serdar Kurtuluş bir de Delgado. Un kötü marka, yağ vıcık vıcık, suyun tadı yok, gel de hamuru becer, ekmek yap. Delgado oyuna girdi, top biraz yere indi, bir şeyler yapılmaya çalışıldı ama orada da Abitoğlu freni ortaya çıktı. Diyeceksiniz ki; ‘Beşiktaş ne oynadı’, onu başta söyledim zaten, Beşiktaş’ın ne oynadığı önemli değil, Beşiktaş’ın neden oynatılmadığı önemli. Her şey bu niçinin altında yatıyor. Evet, niye oynatılmıyor? Bu soruların cevabını bulun.
Esame listesini elimize aldığımız zaman en çok sevinen benim. 7 tane PAF takım oyuncusu sahada ve kulübede. Ama bu duruma neden geldi. Soru işaretleri çok. En büyük niçin de, kusura bakmasın hakem camiasına. Bu cesareti nereden alıyorsunuz, Beşiktaş maçlarında çok rahatsınız? Bu sorulara cevap verin. Menacerlerin esiri olan zihniyet, biraz utanmıştır. Ve ricam, yarından sonra menacerleri Nevzat Demir Tesisleri’nden uzaklaştırın, bu takım onların eseridir.
‘’O zaman susun...‘’
Haftanın hakemleri açıklandı. Bakın listeye; Vedat Yüksel (ona hakemliği bıraktıracaklar, aslında iyi bir hakemdi) dışında Beşiktaş yönetiminin aylardır bas bas bağırdığı, şikayetçi olduğu hakemlerin hepsi bu haftaki müsabakalarda görevli. O halde Beşiktaşlı yöneticiler havaya mı konuştu? Ligin bitimine 5 hafta var, başta Levent Erdoğan olmak üzere hepiniz susacaksınız... Kim ne derse desin, seversiniz ya da sevmezsiniz, ama son haftalarda Bülent Deriş’in açıklamaları dışında hiç biri bana sıcak gelmedi. Demek ki adam yerine konmuyorsunuz, kaale alınmıyorsunuz. Şunu da bilin, bu hakem hatalarının sorumlusu ne Hasan Doğan, ne de Yönetim Kurulu arkadaşları.
Hakemlerin kafaları çok karışık. Her gelen Merkez Hakem Kurulu, ‘onun adamı, bunun adamı, senin adamın, benim adamım’ diyerek kılıçları çekince, ister istemez, hakemler de abandone oldu. İki önemli olay var. Birincisi, hakem camiası son haftalarda bir seçim telaşına girdi. Türkiye’nin genelinde il hakem kurulları ve derneklerin seçimleri var. Aslında yersiz ve zamansız bir seçim. Sadece profesyonel ligde değil, aşağılarda bile aynı telaş mevcut. Yani hakemler gruplaşmış durumda. Hiç lüzumsuz yere ve hepsinden önemlisi Beşiktaş Yönetimi’nin asıl dikkat etmesi gereken bu. Hakem camiasında öyle bir lobi oluştu ki, Süper Lig hakemleri şunu biliyor; ‘ben eğer, Beşiktaş lehine düdük çalarsam, en azından Fenerbahçe bundan rahatsız olursa ya da başka bir deyişle, Fenerbahçe’yi yakarsam beni de yakarlar’. Asıl tehlike burada. Yani hakem biliyor ki, Fenerbahçe’nin rahatsız olacağı bir durumdan sonra, benim maç almam mucize. Hakemin canını al, ama maçsız bırakma. İşte tehlike burada.
Beşiktaş Yönetimi’ne bundan sonra neler yapacağını değil, neler yapmayacağını söyleyeyim. Son 5 haftaya girildi, ‘o zaman susacaklar’. Öncelikle şu Galatasaray’ın peşine takılıp, o çarkın içine girip, birlikte hareket etmeyecekler. Çünkü yıllardır Beşiktaş ne zaman Galatasaray’ın peşinden gitmişse, başı dertten kurtulmamıştır. Susacaksınız, kendi işinizi kendiniz çözeceksiniz. Çünkü Beşiktaş’ın Beşiktaş’tan başka dostu yok. Bunu ben değil, şu son 3 haftada yaşanan olaylar söylüyor. Yazık, hem de çok yazık oldu Beşiktaş’a. Sakatlıklar, cezalılar dışında, hakem hatalarıyla kaybedilen puanlara... Ama bunun sebebi de bu yönetimdir. Beşiktaş’ı temsil edemediler. Maalesef ‘kendi kurduğumuz’ dediği federasyonun kurullarında bile temsil edemediler, ondan sonra da cezaya yaygara.
Bu kafaya az bile...
‘’Gazozuna lig‘’
Yıllarca maç izledim. Ama cumartesi gecesi kadar, bir hakemin maçı bir taraftan alıp, bir tarafa verdiğini, yorum hatalarının tek yönlü olduğunu ilk defa gördüm ve art niyetli olduğuna da inandım. Aynı hakem Beşiktaş-Belediye maçını yönetmiş, Bobo’nun pozisyonunu yorumlarken, penaltı yerine Bobo’ya kırmızı kart göstermişti. Beşiktaş’ı katlettikten sonra Fenerbahçe-Kayseri maçındaki penaltı değil, ofsayt golü de değil ama gösterdiği öyle sarı kartlar var ki, rakibin gardını düşürerek Fenerbahçe’nin işini kolaylaştırıp ligin kaderiyle oynayarak şampiyonu belirlemiştir. Artık bu ligin tadı-tuzu kalmamış. Ben, dün sabah Sivas’a gitmeye hazırlanmıştım. Biletimi almış, dönüş için de Kayseri üzerinden araba bile kiralayıp planımı yapmıştım. Bütün programı Fenerbahçe maçını izledikten sonra iptal ettim. Çünkü gazozuna lig oynanıyor. Şampiyonu da hakemler tayin etti. TFF ne yapsın, gençlerin önünü açalım derken, daha tehlikeli çıktılar. Haluk Ulusoy’un manevi oğlu Barış Şimşek’in, Beşiktaş’tan initikam alırcasına takımda sarartmadığı oyuncu kalmadı. Kaş’ı atacağı belliydi, hele Holosko’nun sarı kart gördüğü pozisyonda, kartla alakası olmadığı gibi, buz gibi golü de yedi. Ligde puanlamanın gol averajı ve ikili averaja kalacağı bir ortamda; Beşiktaş’ın avantajını elinden aldı.Not: Akşam Galatasaray maçını izledikten sonra başlıkta ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı. Haksızlıkların sadece Beşiktaş’a olması tesadüf mü, yoksa art niyet mi?
‘’Papila'dan farkı yok!‘’
Bir haftadır Fenerbahçe medyası cumartesi günkü maça Yunus Yıldırım’ı atamıştı. Herhalde MHK kendi fikirleri doğrultusunda değil Fenerbahçe medyasının görüşleri doğrultusunda atamayı yaparak emellerine ulaştılar. Aslında Beşiktaş lider olduktan sonraki 4 haftasına bakın, hakem hataları ön plana çıkmış; zaten kısıtlı olan bir kadroyu ufaktan ufaktan doğrayıvermişlerdir.
Beşiktaş Başkanı genel kurulda “Ben istedim federasyon gitti” dedi. Keşke demeseydi... Asıl üzüntüm cumartesi gecesi ve dünkü gazetelerdeki yorumlara. İlk golden önce topun tamamı çizgiyi terk etmiş, ne hikmetse yardımcı hakemin gözüne perde inmiş ve giden top Fenerbahçe’nin ilk golü olmuştur. 84. dakikada Erman Toroğlu’nun deyimiyle Kazım, Batuhan’ı korkutmak düşüncesiyle topa el uzatıp çekmiş, dokunmamış bile! Hadi Batuhan çocuk; korkmuş olabilir, ama televizyonun başındakiler çocuk değil. Eğer Toroğlu bu topa penaltı değil diyorsa, bir dönem ‘Yumoş’ benzetmesini yaptığı Cem Papila’dan farkı kalmamıştır... Bana göre Toroğlu da sezonu kapattı. O doğruları söylediği için seviliyordu. Aklı neredeydi bilemiyorum. Hele aynı pozisyona Metin Tokat kardeşim öyle bir yorum yapmış ki, onun adına üzüldüm. Aklıma Van’daki Sergen’in pozisyonu geldi. Hani Metin Tokat’ın elle kesilen topa devam dediği pozisyon...
Alex hırsız mı?
Hele Alex’in kendini yere attığı -tribünden gelen yabancı maddelerden dolayı- pozisyonlarında Alex’i Toroğlu kahraman yaptı. Alex iyi bir futbol oynadı. Çünkü karşısında ona “Dur nereye gidiyorsun?” diyecek Beşiktaşlı bir oyuncu yoktu. Gol pozisyonlarındaki becerisinden dolayı tebrik ederim. Ancak tribünleri masumane hareketler ile tahrik edici görüntülerden dolayı da kınıyorum. Ya Lugano’nun ekmek yediği ülkede tribünlere “8” işareti yapması ne demek. Centilmen Zico, Cüneyt Çakır’a mektep ararken, kendi futbolcusuna da bir mektep arayışına girecek mi?
Alex’in yere düştüğü her iki pozisyonda da abartı ve tahrik vardı. Korner atışlarına giderken o bölgedeki taraftarlara öyle bir tavırlı hareketleri vardı ki insanın tahrik olmaması elde değil. Alex’i çok severdim. Ama dünkü maçtan sonra benim için yaşarken ölmüştür. Ha diyeceksiniz ki: Alex’in de çok umrunda. Nasıl Otto Bariç hala Türk sporseverinin aklında Trabzon maçıyla yer ettiyse; Alex de Beşiktaş taraftarında artık aynı yerdedir. Ha Beşiktaş taraftarının suçu yok mu? Var tabi ki. O da madem ‘Alex hırsız’ diyorlar o halde kendilerine hakim olmaları lazımdı. Yani mallarına sahip çıkacaklar, hırsızın başını belaya sokmayacaklardı. Bana göre de tribünleri geren faktörlerin başında geliyordu Alex.
Fenerbahçe, Yunus Yıldırım’ın yüzde 100 etkisiyle İnönü’den 3 puanla çıktı. Kadro olarak bakın yedekler dahil zaten aksini düşünmek biraz hayaldi zaten. Şimdi otursun Demirören önümüzdeki senenin hesaplarını yapsın.
Başlamalı... Bir yerden başlamalı... Belki de Fenerbahçe maçı, bu iş için iyi bir başlangıç olur.









































