Arama

Popüler aramalar

‘’Wesley&Poldi'yi işaret ediyor‘’

Takımından her maç 120 kilometre koşmasını bekleyen bir teknik adamın, Sneijder ve Podolski gibi top ayağındayken iş yapan oyuncularla çalışmak istememesi doğal karşılanabilir. Yoksa Tudor’un, “Takımda başarıya aç oyuncular olmalı” sözünün, Şampiyonlar Ligi kazanan Wesley ve Dünya Kupası kaldıran Poldi’nin Avrupa futbolundaki yeriyle ilgisi yok muhtemelen!

Her röportajında, “Mücadele, koşu ve hırs” vurgusu yapan, futbolculuk döneminde Avrupa’nın en sert savunmacılarından biri olan Tudor, Galatasaray’da da aynı beklenti içinde. İstediği oyuncular alınıp istemediği isimler gönderilecek mi? Bunu zaman gösterecek. Podolski’nin Japonya bileti zaten hazır. Ancak Tudor’un olası bir Sneijder savaşını kazanması için, bu sezon ispatlaması gereken daha çok şey olacak.

10 Mart 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dakika 84, skor 2-1 ve Eren sahada!‘’

Karabük’ün 2-1 üstünlüğüyle sona eren dün akşamki karşılaşmaya, Cüneyt Çakır’ın verdiği hatalı penaltı kararı kadar teknik direktör Riekerink’in yetersizliği damga vurdu. Sahaya ilk 11’deki Josue ve Ahmet Çalık sürpriziyle çıkan Hollandalı hoca, özellikle ikinci yarıda tam anlamıyla sınıfta kaldı. Mücadele 1-1 devam ederken, Galatasaray’ın oyunu rakip sahaya yıkıp gol aradığı dakikalarda Eren’i düşünmeyen Riekerink, ilk değişikliğini 65. dakikada aynı tipte iki oyuncudan Yasin’i çıkarıp Rodrigues’i sahaya sürerek yaptı. Yeni transfer Rodrigues sahada kaldığı süre boyunca hiçbir varlık gösteremedi. Aynı zamanda Josue’nin tel tel döküldüğü anlarda, herkes Portekizli’nin kenara alınıp Eren’in oyuna dahil edilmesini bekliyordu.

Serdar 3 dakikada golü attı

Ancak Riekerink, olan biteni sadece seyretmekle yetindi. Özellikle kenarlardan gelen hedefi bulmayan ortalarda gözler Eren’i arasa da, Hollandalı hoca tıpkı televizyon başındakiler gibi takımın çaresizliğini izliyordu. Ve Sarı-Kırmızılılar’ın korktuğu başına geldi. Oyuna girdikten sadece 3 dakika sonra, 82. dakikada sahneye çıkan 1.79’luk Serdar Deliktaş, ceza sahasına yapılan ortada rahatça kafayı vurdu ve skoru 2-1’e getirdi.

İş işten geçtikten sonra

Riekerink, Eren’i oyuna sokma hamlesini ancak bu golden sonra denedi, ancak artık iş işten geçmişti. Başka değişiklik yapmayan Hollandalı hocanın, hâlâ duran top zaafiyetine bir türlü çözüm bulamaması, oyunun gidişatına müdahale edememesi, risk almaması gibi detaylar şampiyonluk yolunda Galatasaray cephesine ciddi bir tedirginlik yaşatıyor. Riekerink’in bu baskıyı kaldıramayacağı düşüncesi camiada ağırlık kazanmış durumda.

Hâlâ o stoper aranıyor!

Takımdaki uzun boylu güçlü stoper ihtiyacı bas bas bağırırken, yönetimin hâlâ Podolski’yi satıp başka bir forvet oyuncu almaya çalışması ve bu konuda da aşama kaydedememiş olması, Sarı-Kırmızılılar açısından bir diğer sıkıntı olarak göze çarpıyor. Galatasaray’ın rakipleri ceza sahası içinde güle oynaya pozisyona girmeye devam ediyor ve Cim Bom’un kaderi yine Muslera’nın performansına bağlı kalıyor. Taraftarlar ise daha uzun süre çözüm bekleyecek gibi görünüyor.

22 Ocak 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hiç kimse vazgeçilmez değildir‘’

Mustafa Sarp, Barış ve Ayhan’lı fecaat orta sahanın ardından Selçuk ve Melo’nun birlikte yaptıklarını unutmak mümkün değil. Ama bu geçiş tam 5 sezon öncesine denk geliyor. Kaptan artık 31 yaşında, temposuz, ikili mücadelede çok zayıf, hızlı ataklarda el freni gibi. Üstelik 2 milyon 850 bin Euro garanti ücret, maç başı 25 bin Euro (30 maçta 750 bin Euro demek), mevcut finansal politika çerçevesinde lüks.

Dolayısıyla Tolga-De Jong ikilisiyle başlayarak, merkezde yeni bir yapılanma başlatılabilir ve gelecek sezon Şampiyonlar Ligi tandanslı yeni bir takviye yapılabilir. Peki Selçuk’un mutlaka gönderilmesi mi gerekiyor? Fenerbahçe derbisinde oyun devam ederken formayı fırlatıp kafasına göre soyunma odasına gittiği günden beri bu sorunun cevabı evet. Ama o günden bu yana bir şey değişmediyse, yeni bir formülle de kaptan takımda tutulabilir. Maç başı yerine, yeni çıkan puan başına 5 bin Euro prim ve yıllık maksimum 1.5 milyon Euro sabit ücreti kabul ederse, elbette iyi bir yedek olabilir.

04 Eylül 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir Aslan klasiği‘’

Galatasaray, maça son derece arzulu, hırslı ve tempolu başlarken, şampiyonluğu Beşiktaş’a kaptırmanın sendromunu yaşayan Fenerbahçe ilk yarıda dağınık bir görüntü ortaya koydu. Sarı-Kırmızılılar Podolski’yle üst üste pozisyonlar bulurken, Sneijder, Sinan Gümüş, Yasin ve Emre Çolak’ın ikinci bölgede yaptığı baskı, kontrolün hep Cim Bom’da olmasını sağladı, nitekim gecikmeden golü de buldu.

Sneijder kenara gelince

Devre arasında Sneijder’in sakatlık sebebiyle yerini Chedjou’ya bırakması ise işin rengini bir anda değiştirdi. O ana kadar Selçuk’la çok iyi bir işbirliği içinde olan Emre, Wesley’in yerine geçerken, ön liberoda Chedjou aynı bütünlüğü sağlayamadı. Çünkü Kamerunlu, alışkanlık gereği geriye yaslandı ve orta alanda Fener’in ekmeğine yağ süren bir boşluk oluştu. O ana kadar oyuna ortak olamayan, sezonu kafada bitirmiş, biraz transfer biraz da tatil düşünen Fenerbahçeli oyuncuların iştahı, bu ikramı görünce açıldı haliyle.

Kontralarla gol aradı

Aslan geriye yaslandıkça Fenerbahçe yüklenmeye başladı ve oyunun kontrolü tamamen Sarı-Lacivertli ekibin eline geçti. Riekerink önce Sabri, sonlara doğru da Linnes hamlesiyle en azından kanatları güvence altına almak istedi, ancak merkez dağıldıktan sonra oyunu toparlama fırsatı hiç olmadı ve Cim Bom kendi yarı alanını kalabalık tutarak kontralarla gol aradı.

Tarih bunu yazmadı!

İkinci yarı plan tutmamış gibi görünse de, maçın adı final, sonucu da kupa olunca, Galatasaray yine bir klasiği yerine getirerek mutlu sona ulaşmayı başardı. Kupa ruhu artık bu formanın genlerine işlemiş durumda. Kupa finallerinde 5 kez karşılaştığı Fenerbahçe’ye tek bir fire bile vermeyen Aslan, bu sezon çok büyük bir sınav atlattı. Sarı-Kırmızılılar için şimdi hem sevinme hem de düşünme zamanı... Son bir paragraf da Emre Çolak için... Kuşkusuz maçın yıldızıydı. O böyle oynamaya devam etsin, yeni sözleşme de alır, yeni sezonda ilk 11 biletini de...

27 Mayıs 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çizme bol geldi!‘’

Nereden nereyeÖ Drogba’lı Melo’lu kadrosuyla, Real Madrid’e karşı taraftarına, “Beş beş beş” diye bağırtan Aslan, yerini İtalya’nın ikinci sınıf takımlarından Lazio’ya karşı aciz kalan bir oyuncu grubuna bırakmış.

Bir kere futbolun en temel unsurlarından ikisinde öyle vasat ki GalatasarayÖ Kasımpaşalı Donk ve Burak gidince futbola küsen Selçuk’la bir türlü geriden oyun kurulamıyor. Uzun toplarla tesadüflere bırakılmış bir hücum şablonu var.

Öte yandan geçen sezon şampiyon olurken bile bas bas bağıran savunma problemi, halı altına süpürüle süpürüle çöplük gibi olmuş. 5 stoper de koysan temizlenmiyor. Nitekim Lazio orta sahasının, defans arasına, arkasına, sağına soluna, havadan yerden attığı her top bir şeklilde tehlike yarattı.

Yasin’in golü her ne kadar heyecan yaratsa da, tek atımlık kurşundan fazlası değildi. İtalyanlar oyunu baştan sona istediği gibi kontrol etti. Son dakikalardaki baskı da sonuç getirmeyince Avrupa hayali sona erdi.

Eski ve yeni yönetim basiretsizliği, Hamza hocanın yetersizliği, Mustafa hocanın yorumculuk yaptığı dönemde futbolu unutmuş olması ve ruhsuz futbolcular, el birliğiyle bu hayal kırıklığı senaryosunu oynadılar.

Türk gazetecilere ve taraftara terörist muamelesi yapan İtalyanlar’a karşı Çizme’yi giymeye gelmiştik, ama bol geldi, yazık oldu.

26 Şubat 2016, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’10 maddede İnter maçı‘’

1- Savunmadaki sorun son derece net. Sabri ve Telles geride aksıyor. Sağ bek transferi şart, sol bekte Carole’ye şans tanınmalı.

2- Uzun boylu, hava hakimiyeti olan, güçlü bir stoperin yokluğu hissediliyor.

3- Melo’nun yerine kesinlikle defansif bir orta saha alınmalı. Yeri kolay dolmayacak.

4- Bilal hücumda iyi iş çıkarsa da, savunmada zayıftı. Önde Yasin’den feragat edilip, orta alan Emre’yle üçlenirse, Bilal daha etkili olabilir.

5- Podolski, Sneijder ve Burak üçlüsü, Avrupa çapında iş yapacak kalitede. Ancak beklerden destek şart (tam bu cümleyi yazarken Poldi- Wesley işbirliğiyle gelen gol pastadaki krema oldu).

6- Muslera kaldığı yerden devam ediyor. Allah nazardan saklasın.

7- Saha içinde gezdirilip, Mancini’ye teslim edilen 4 yıldızlı kağıt, müthiş incelikte bir mesajdı.

8- Sağ bek, stoper, ön libero ve bir de sağ açık transferiyle Galatasaray seviye atlayabilir.

9- Rodriguez umut verdi. Sağ önde, hatta olası bir üçlü orta alanda iş yapabilir.

10- İnter’in Monaco’dan aldığı Kondogbia, Viera-Toure karışımı, müthiş bir transfer olmuş.

03 Ağustos 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kadro yetersiz, peki ya onlar?‘’

Ligin başlamasına 2 hafta kala, ideal kadrosuyla çıktığı maçta Fransa Ligi’ni 11. sırada bitirmiş Nice karşısında tek pozisyon bulamadan 4 gol yiyip, bir o kadar pozisyon veriyorsan, bir şeyler yanlış gidiyor demektir.

Galatasaray şampiyon olurken, savunma hattının baştan aşağı değişmesinin gerektiği, bas bas bağırıyordu. Ligin son düzlüğünde, üst üste gol yemediği 6 maçta bile Galatasaray defansı, Stancu’lar, Nakoulma’lar tarafından delik deşik edilse de, dosta güven düşmana korku veren Muslera faktörüyle, kalesini gole kapatıyordu.

Biraz geç olmadı mı?

O günlerde gayet haklı olarak takdir toplayan Hamza Hamzaoğlu’nun, “Mesajı aldık, eksikleri gördük. Transfer yapacağız” demesi için, 28 Temmuz’daki Nice maçını beklemesi ise ligin başlamasına 2 hafta kala kafa karıştırıyor. Bu hayli gecikmeli tespitin iki sebebi olabilir:

1- Takımının durumundan haberi yok, şampiyonluğun büyüsüne kapılıp, savunma zaafiyetini göremedi.
2- Teşhisi koymuştu, reçeteyi de verdi, ancak yönetim ilacı getirmeyince hastalık ilerledi.

Saymakla bitmiyor

“Bir gün Şampiyonlar Ligi’ni kazanacak takım kuracağız” diyen bir teknik adamın; Sabri gibi sahada ne yaptığı bile belli olmayan bir futbolcuya güzellemeler yapması...

Melo gibi Avrupa’nın en iyi defansif orta saha oyuncularından birini takımda tutmak için uğraşmaması...

Sırf, hocası Fatih Terim’in milli takımda çok ihtiyacı var diye, elini sıkmayan Burak’a sınırsız iltimas gösterirken, Emre Çolak’ı tek kalemde silmesi, “Forvet alırsam Burak ne olacak” demesi...

Acil sağ bek ve stoper lazımken; Selçuk ve Melo dışında, Dzemaili, Yekta, Hamit, Umut Gündoğan ve Furkan gibi, gerekli gereksiz bir sürü alternatifin olduğu orta alanı, hem de yabancı sınırı kalkmışken, Bilal ve Jem Karacan gibi takıma ne katacağı meçhul oyuncularla doldurmak, sadece tutarsızlık değil, aynı zamanda Galatasaray gibi bir camia için, yetersizliktir.

30 Temmuz 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hamza hocanın yeni Akhisar'ı!‘’

Nice maçının ilk 11’i açıklandığında, birçok Galatasaraylı ister istemez, bu kadar hazırlık karşılaşması neden oynandı, bu transferler neden yapıldı diye sormuştur. Sahada yenilerden sadece Podolski vardı. Halbuki, Galatasaray’ın şampiyon olurken bile, evlere şenlik bir defans hattıyla, Muslera’nın kurtarışları sayesinde ayakta kaldığını hatırlamayan yoktur sanıyorum.

Sabri zulmü bitsin

Buna rağmen, takviye yapılmayan geri dörtlü bildiğimiz gibi. Telles’in savunması hâlâ çok zayıf. Hakan-Chedjou tandemi ağırlıktan yıkılıyor! Semih katıldığında pek bir şey değişmeyecek gibi. Bir de Sabri gerçeği var. Galatasaraylılar, bu Sabri zulmünü hak etmek için ne günah işledi bilmiyorum, ama savunmanın sağındaki bu esareti kurtaracak bir babayiğit çok dua alacaktır (tam da bu satırları yazarken, Sabri’nin iki penaltı yaptırması büyük sürpriz oldu!).

Ligde bile dayanamaz

Bir Galatasaray düşünün ki, yıldızı, kaleci Eray olsun. Üstüne üstlük, defans hattındaki bu zaafiyet bilinirken, orta sahada savunma yükünü çeken ve 40 kişilik kadroda tek bir ikamesi olmayan Melo da, İnter’e gitmesine göz yumulduğu için kadroda yoktu.

35 dakikalık Udinese maçı ve dünkü Nice karşılaşması bir şeyi çok net gösterdi ki, Galatasaray bu savunma hattıyla Şampiyonlar Ligi’nde tarihi hüsran yaşayacağı gibi, yabancı sınırının kalktığı Süper Lig’de de neye uğradığını şaşırabilir.

Takviye yapılmazsa...

Nice karşısında 60 dakika tek pozisyon üretemeyen, kalesine gelen her top tehlike olan Galatasaray’da, Sneijder’in aşırı şişmiş görüntüsü, Podolski’nin Burak’la çok ayrı dünyalarda oluşu, Yasin’in tek kişilik oyun anlayışı, Selçuk ve Hamit’in hazır olmayışı, şimdilik ikinci planda durabilir. Ancak Hamza hocanın, Galatasaray’da estirmeye başladığı Akhisar rüzgarı, yavaştan etkisini hissettiriyor. Topu ayağında tutamayan ya da tutmayan, Nice gibi bir takım karşısında oyunu geride kabul edip, kontralarla çıkmaya çalışan, ama onu da beceremeyen bir Anadolu takımından farksızdı Galatasaray.

Hücum hattı yüzde yüz toparlanır. Artık çok geç olmadan, uzun boylu, hava hakimiyeti olan bir stoper, Melo’nun ilk sezonundaki etkiyi yaratacak bir önlibero ve gerçek birer sağ bek, sol bek transferi yapılmalı. Yoksa Hamza hoca Ocak’ı, Dursun başkan da Mayıs’ı zor görür. Tablo şimdilik böyle.

28 Temmuz 2015, Salı 23:00
YAZININ DEVAMI