Arama

Popüler aramalar

‘’İlk kupa geldi‘’

18 takımlı Bundesliga’da 15. sırada bulunuyor Energie Cottbus. Yani düşme hattına çok yakın. Kendi liginde durumu pek içaçıcı olmayan Cottbus ne de olsa disiplini ile bilinen Alman ekolünün temsilcisi. Savunmada kalabalık, orta alanda çok koşan Alman ekibi, taktik düşünceden 90 dakika boyunca ödün vermedi. İlk yarıda topla daha çok oynayan taraf Fener’di. Ancak geri ve yan pas tercihi, çizgileri kullanma azlığı yüzünden gol bölgelerine inemediler. Sarı-Lacivertliler’in 14. dakikada yakaladığı ilk net pozisyonda Deivid direğe takıldı. Tümer’in başlattığı organize atakta kaleci Tremmel gole izin vermezken, dakika 39’u gösteriyordu. Fenerbahçe ilk yarıda rakibine hiç pozisyon vermedi. Genelde topun sahibi olmasına rağmen, Cottbus karşısında ezici üstünlük kuramadı. Appiah, Tuncay, Serkan ve Deivid’in gayretine Uğur ve Tümer katkıda bulunabilseydi, Fenerbahçe soyunma odasına skor avantajıyla giderdi. Sarı-Lacivertliler’in baskı kurmasını, gol bulmasını beklerken, Cottbus sahneye çıktı. Fener’in oyunu kendi sahasında kabul etmesi, Alman takımını cesaretlendirdi. ‹ki de net pozisyon yakaladılar. Uğur savunmada aksarken, Edu, Can ve Serkan hiç açık vermedi. Bu da rakibin pozisyon bulma yollarını tıkadı. Zico, Tümer’in yerine Semih’i alırken Aurelio’yu çıkarıp Mehmet’i sahaya sürdü. Appiah ön libero, Deivid ise Alex’in pozisyonunu üstlendi. Bu hamle az da olsa Fener’i hareketlendirdi, ancak son 5 dakikada 10 kişi oynayan zayıf rakibini normal sürede yenme başarısını gösteremedi. Fenerbahçe, Antalya kampındaki son provasında penaltılar sonrası sezonun ilk kupasını aldı. Darısı lig, Fortis ve UEFA Kupası’na.

15 Ocak 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hazırlık handikapı!‘’

Bu geçici dezavantajların maç ortamında göze batmaması için yapılması gereken, basit oynamayı tercih etmektir. Fenerbahçe ilk yarıda bunu zaman zaman yaptı. Özellikle Tuncay fazla topla oynamadı, iyi organizasyonlara imza attı. Olcan da Tuncay gibi etkili olanlar arasındaydı. Aurelio, Deniz ve Kemal kamp döneminde olduklarını unutup, dripling düşüncesini önde tutunca çok top ezdiler. Rakibe kontrataklardan da olsa fırsat yakalama yönünde katkıda bulundular.Hazırlık kamplarında futbolculardan sezon içindeki gibi tempo ve mücadele beklemek haksızlık olur. Ancak taktiksel anlamda verileni sahada göstermeleri, uygulama gayretiyle mücadele etmeleri gerekir. Mardinspor karşısında ilk yarının belirli bölümlerinde Fenerbahçe olumlu görüntüler sergiledi. İkinci Lig temsilcisi, Sarı-Lacivertli ekibi fazla zorlayamadı.Zico savunmanın göbeğinde Ümit ve Can ile ikinci yarıya başladı. Mardinspor, defansı daha önde kurup, orta alanda Fenerbahçe’ye baskı yapınca Sarı-Lacivertliler oyun kurmakta çok zorlandı. Aurelio, Deniz, Kemal orta alanda yorgunluğun da etkisiyle rakibi sıkıştıramadı. Bu da Mardinspor’un rahat pas yapıp, pozisyon üretmesine neden oldu. Bunun sonucu Mardinspor 2-0 geride başladığı ikinci yarıda 2-2’lik eşitliği yakalamayı başardı.Fizik ve beyin olarak yorgunluk futbolcuların iyi işler yapmasına zaman zaman engel olabilir. Fenerbahçe de dün Mardinspor önünde bu handikapı yaşadı. Sarı-Lacivertli oyuncular bunu düşünerek daha basit oynamayı tercih etselerdi, skor avantajı ile sahadan ayrılabilirlerdi.

10 Ocak 2007, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Transfer havayı bozar‘’

İşlerin tıkır tıkır yürüdüğü bir futbol takımında yeni arayışlara yelken açmak, sürpriz kazaları beraberinde getirebilir. Şayet sistemde aksayan varsa, bu da ekibi geriye götürüyorsa elbette müdahale kaçınılmaz olur. O zaman ihtiyaca yönelik kaliteli, uzun süre takımda kalacak futbolcu alınmasına kimse itiraz etmez.Bugünkü koşullarda Fenerbahçe’nin acil transfere ihtiyacı var mı? Bana göre yok. Nedenine gelirsek; Sarı-Lacivertliler, Galatasaray’ın 7, Beşiktaş’ın ise tam 8 puan önünde. UEFA’da da iyi futboluna devam ediyor. Fortis Kupası’nda da çok rahatlar. Ayrıca Zico, doğru sistemi öyle ya da böyle buldu. Filmin reytingi her geçen gün artarken, senaryo ile oynamak akılcı bir hareket olmaz. Fenerbahçe 80’li yıllarda bir tecrübe yaşadı. Lider bitirdiği ilk yarı sonrası Bayern Münih’ten Erhan Önal alındı. Ancak, bu transfer Fenerbahçe’ye hiç yaramadı. Hızla düşüşe geçen Sarı-Lacivertliler, ligin son haftalarına doğru küme düşme korkusunu enselerinde hissetti.“Deivid, Lugano, Edu ne olacak?” diyenleri duyar gibiyim. Varsayalım ki, bu oyuncuların yerine yenileri alınacak. Öncelikle ikna edilmeleri gerekir. Sonra gideceği takımlar bulunacak, ardından tazminatlar gündeme gelecek. “Gelen gideni aratır” kuşkusu yaşanacak. Yeniler için bonservis ve transfer ücreti telaşı ekonomik sıkıntıyı doğuracak, uyum sürecide cabası. Kısacası asları yüzünden pahalıya gelecek. Değer mi? Fenerbahçe’nin bugünkü duruşu transfer istemiyor. Gelecek sezon için bir düşünce varsa lafım olmaz. Hamit ya da Yıldıray güç katar. Bir veya iki iyi yabancı bulunursa Sarı-Lacivertliler transfer defterini erken kapatır. Doğru zamanda doğru hamle transferin vazgeçilmez unsurlarıdır.

06 Ocak 2007, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Goller güzeldi‘’

Böyle durumlarda spor alanında mücadele eden oyuncular da ne yazık ki istenilen düzeyde konsantre olamıyorlar.Fenerbahçe’yle İnegölspor’un Fortis Kupası mücadelesinde ilk yarı bittiğinde akıllarda kalan çok az görüntü vardı. Oğulcan, Deivid ve Semih’in golleri, Tümer’in kaçırdığı penaltı, Serkan’ın enerji patlaması... Tabii Mehmet-Deivid-Tümer üçlüsünün hatalı pas yüzdelerinin çok düşük olduğunu da unutmamak gerekir. Konuk İnegölspor’a gelince... Ayağa paslarla savunma ve orta alanı iyi geçtiler. Ama gol bölgelerinde hiç yoklardı. Sarı-Lacivertli ekibin son provasında Deivid,Tümer ve Mehmet gibi oyuncular ‘bitse de gitsek’ havasındaydı. Skor 4-0 olduktan sonra teknik patron Zico’dan oyuncu değiştirmesini bekledik. PAF Takımı’ndan kadroya dahil edilen Osman, Mehmet ve Umut’u görmek için iyi fırsattı. Gençler, kenarda ısınmaktan yoruldu. Heyecanla kulübeden gelecek bir işaret beklediler. Ancak Beyaz Pele onları son çeyrekte hatırladı. Fenerbahçe, ilk yarıda gardı düşen İnegölspor’a ikinci bölümde de hemen hemen hiç fırsat vermedi. Bulduğu 6 golün yanı sıra Semih, Deivid ve Tümer’le birçok fırsatı da kullanamadı. Ligde fazla forma şansı bulamayan yedeklerin son provasında bol gollerin hazırlanışı ve atılışı güzeldi ama oynanan futbol için aynı şeyi söyleyemeyiz.

20 Aralık 2006, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mağlubiyeti hak etmediler‘’

Yapılan top kayıpları ve faullere insanın inanası gelmiyor. Celta Vigo, Fenerbahçe’nin sol kanadını pek sevdi. Sarı-Lacivertli oyuncular ise, sağ şeridden savunmayı aşmaya çalıştı. Önemli gol pozisyonları, tribünleri dolduran az sayıda futbolseverin kan dolaşımını hızlandırdı. Ama Estaban ile Volkan panterleşince coşku yarım kaldı. İriney, Canabbio, Jonattan ev sahibinde, Tuncay, Lugano, Deniz, Appiah ve Aurelio da konuk takımda prim yaptılar. Celta Vigo-Fenerbahçe maçında herşey vardı. Ama ne yazık ki, futbol yoktu ilk yarıda. Alex penaltıyı kaçırmasaydı, belki de farklı olurdu. İkinci yarının başında Fenerbahçe, kemerleri sıktı. Kezman kaçırdı, Alex ile Appiah’a direkler izin vermedi. Kıdemli yardımcı hakem Hennissen, iki kritik pozisyonda ofsayt bayrağını çekerek, Fenerbahçe’nin canını yaktı.Alex, sanki sakat gibiydi. Ne etliye ne sütlüye bulaştı. Kezman’ın ondan tek fazlası sağa sola koşmasıydı.Volkan ile Estaban müthiş kurtarışlar yaptılar. Fenerbahçe’nin Celta Vigo’ya oranla pozisyon zenginliği çok fazlaydı. Fenerbahçe, en az bir puanı hak etmişti. Yenilgi Sarı-Lacivertliler için ızdırap olurdu ve öyle oldu. Yazının başlığını “Kaleciler gole izin vermedi” diye hazırlamışken, Uğur’un hatası Fenerbahçe’ye pahalıya patladı, başlığımı da değiştirdi.

01 Aralık 2006, Cuma 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Aurelio ipten aldı‘’

Bu nedenle Fenerbahçe’de savunma ile orta saha blokları yakın ve riske girmeden oynadılar. Buluştukları toplarla da kontra çıkışları tercih ettiler. Sarı-Lacivertliler golü de bu taktik anlayışıyla buldu. maça tempolu başlayan Trabzonspor’un gol sonrası gardı düştü. Telaşa kapıldılar, top kayıpları arttı. Hatalar çoğalınca pozisyon da üretemediler. Fenerbahçe pas yaparak oyunu yavaşlattı. Daha çok kanatları düşündü. Ancak hücumda çoğalmayı risk olarak gördüler. Bu da farkı açmalarını engelledi. Oysa az adamla rakibi yakaladıklarında cesur ortalar belki de ilk yarıda maçı koparırdı. Ziya Doğan ikinci yarıda Gökdeniz’i sağ çizgiye çekti. Szymkoiwak’ı da Umut’a yakın oynattı. Çok adamla hücumu düşünen Trabzon, Fenerbahçe savunmasına bir süre zor anlar yaşattı. Rakibin kalabalık çıkıp risk aldığı bölümde, Zico hamle yapmakta geç kaldı. Ancak beraberlik sonrası Aurelio’yu sahaya sürdü. Haftalardır yedek kulübesine mahkum olan Aurelio takımını ve Zico’yu ipten aldı. Fenerbahçe’nin skor avantajını yakalamasının ardından Trabzon’un barutu bitti. Sarı - Lacivertliler top çevirip skora ve zamana oynadılar. Bu arada yakaladıkları mutlak gol pozisyonlarını kullanamadılar. Fenerbahçe, Trabzon karşısında Alex’i aramadı dersek haksızlık olur. Maç boyunca oyunu yavaşlatacak, dripliglerle rakibi oyalayacak, gol pası üretecek bir beyine ihtiyaç duydular. Halefi Deivid ve yerine oyuna giren Tümer, malesef Alex’in boşluğunu dolduramadı.

27 Kasım 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Keyif verdiler‘’

Sadece Alex mi? bu sezon bir türlü bekleneni veremeyen Appiah, Dünya kupasında ki kimliği ile sahadaydı. Zico, Kezmansız bir Fenerbahçe’nin forvette nasıl öksüz kaldığını görmüştür herhalde. Appiah, Kezman, Alex müthiş bir uyum sergilediler. Tuncay, Deniz ikilisi orta alanda pres yapıp, top çalarak İtalyanlara göz açtırmadılar. Mehmet ile Uğur’un bilinçli kanat bindirmeleride, Palermo savunmasını bir hayli yıprattı. Sarı-Lacivertli ekibin savunmasının kademe, zamanlama, adam paylaşımı anlayışları hatasıza yakındı. Fenerbahçe, bu olumlu görüntüsü ile ilk yarıda sadece bir gol buldu. İki, üç net pozisyonu kullanamazken, rakibine pozisyon şansı vermedi. İkinci 45 dakikada, garip bir ispanyol hakem sahadaydı. Lucillo komik fauller çaldı. Fenerbahçe’nin yüzde yüz penaltısını vermedi. Alex’in attığı şık golü, yardımcısı ile birlikte ofsyat ile katletti. Hakemin bu anlamsız tutumu Sarı-Lacivertli ekibi bozmaya yetmedi. Savunmadan dengeli çıktılar, orta alanda çabuk ayağa paslar ile rakibi oyundan düşürdüler. Her türlü atak organizasyonlarını denerken, skor avantjının üzerine yatmayıp, farkı açma düşüncesi ile oynadılar. Guruptan çıkmak için önemli bir avantaj yakalarken, futbolları ile de keyif verdiler.

24 Kasım 2006, Cuma 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Zico nasıl kurtulur!...‘’

Fenerbahçe’de giderek azalan kredisi, herşeyi gösteriyor. Eğer Zico, deneyimli bir hoca olsaydı, haftalarca hücum özellikleri taşıyan Kerem’i sağbek oynatmaz, elinin altındaki Önder’i görüp, doğruyu bulurdu. Uzun süre 4-3-1-2’de ısrar etmez, Fenerbahçe’nin 10 puan kaybetmesine zemin hazırlamazdı. Sarı-Lacivertli ekibin oyuncu karakterine uygun düşen sistemi, sezon başında yakalardı. Bir diğer önemli konu da, “güvensizlik”. Sezon başında Zico’nun kurduğu ilişkilere hayran kalan ve ona inanan futbolcular, hızla bu düşünceden uzaklaşıyor. Her geçen gün artan “güven duymama” olgusu, takım içinde huzursuzluğu, gruplaşmayı hortlatır. Bu da 100. yılda mutlaka başarı hedefleyen Fenerbahçe’nin “çöküşünün başlangıcı” demektir.Sarı-Lacivertliler zor bir dönemece giriyor. Beşiktaş, Galatasaray, Trabzon, Palermo ve Celta Vigo ile arka arkaya oynayacaklar. Belki de Zico ile bazı oyuncuların son şansları! Fenerbahçe’nin Avrupa ve Lig’deki kaderi, bu süreçte netlik kazanacak. UEFA’da gruptan çıkılır, ligde de derbiler kayıpsız geçilirse, herşey süt-liman olur. Zico, büyük hoca ilan edilir, zaafları rafa kaldırılır. Tersi bir durumda ise; Brezilyalı hoca ile yönetim labirent tünelinin içine düşer.Brezilyalı çalıştırıcının bu handikaplardan kurtulması ve futbolcuların yeniden güvenini kazanması için çok dikkatli adımlar atması gerekir. İşine karışılıyorsa, buna asla izin vermemeli. Otorite boşluğunu kısa zamanda ipleri eline alarak doldurmalı. Söylemlerinin arkasında durup, çifte standarttan kaçınmalı. Aksi taktirde 100. yıl, Fenerbahçe ve Zico açısından unutulmayacak bir acı olarak, tarih sayfalarındaki yerini alacak...

18 Kasım 2006, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI