‘’Kadro değil forma farkı‘’
İkinci yarıya zorlu fikstürle başlayan Fenerbahçe dün de güçlü bir rakibi ağırladı. İlk yarıda net olarak şunu gördük ki Fenerbahçe önde baskı yapan iyi kapanan takımları açmakta zorlanıyor. Alanyaspor, kompakt bir ekip ve biraz gözardı edilse de yarışın içinde. Alanya, penaltı golünden sonra biraz savunmaya yaslandı. Ama bu baskı gol pozisyonu getirdi mi derseniz hayır. İlk 45 dakikada şutların isabetsizliği dikkat çekiciydi. Sadece Rodrigues’le kanat akını planınızı rakip çok rahat etkisiz hale getirdi. İkinci yarı Yanal, Tolga’nın yerine Deniz’i alıp kanatlarda dengeyi sağlamayı amaçladı. Fenerbahçe 45 ile 60 arasında rakibi kalesine hapsetti ama Alanyaspor iyi savunma yaparak direndi. Aslında Alanya bize şunu gösterdi. Anadolu takımlarıyla büyükler arasında fark forma farkı, kadro farkı değil... Skor ne olursa dün gece bu gerçeği gördük...
Gecenin sorusu
Attığı 7 penaltıdan 5’ ini kaçıran Cisse ısrarı. Üstelik hayati bir maçta ikinci tekrarda golü yapan Cisse’nin kazanılan ikinci penaltıyı hocasına rağmen kullanmasının yanıtı olmalı.
Maçın starı
Alanyaspor ’un forveti Djalma sol kanatta Isla gibi çabuk ve başarılı bir savunmacı karşısında çok etkiliydi. 90 dakikayı başladığı gibi aynı tempoda bitirirken pozitif bir görüntü içindeydi...
Maçın olayı
Ümit Öztürk’ün kendinden emin ve doğru olduğuna inandığım 3 penaltı vermesi. Bunlardan ikisinin ev sahibi aleyhine olması bir çok ön yargıyı da yıkacaktır. Ancak son dakikada VAR’a gitseydi kusursuz bir maç yönetmiş olurdu...
Kısa mesaj
Şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe’nin Ali Koç döneminde yaptığı 29 transfere rağmen stoperde hala Jailson ile yarışta olması düşündürücü. Sanırım dün gece çok şeyi anlatmıştır...
‘’Yiğido avantajı kaptı‘’
İki takım da maça birbirinden korkan boksörler gibi başladı. Lide son maçında hezimete uğrayan Sivasspor, pazar günü oynayacağı Başakşehir maçını da düşünerek rotasyonlu bir kadro ile sahaya çıkmıştı. Aslında aynı şeyleri Antalyaspor için de söylemek mümkün. 32’de Yatabare’nin pasıyla Mert Hakan golle burun buruna geldi ama Ferhat geçit vermedi. Sonrasında Antalya’nın şutları vardı ama toplar Ali Şaşal’ın ellerinde eridi. 41’de İsaac Cofie, Eren Albayrak’a çok sert girince doğru bir kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Sivas’ta hedef artık gol yemeden bu maçı bitirip rövanşa avantajlı çıkmaktı. İlk yarı sonunda takımlar 0-0’lık skorla soyunma odasına gitti.
Antalya baskı kuramadı
Rıza Çalımbay ikinci yarı öncesi forvetten Yasin Öztekin’i alıp orta alanı Fatih Aksoy ile güçlendirdi. İleride sadece Yatabare’yi bırakan Yiğido karşısında Antalya rakibinin eksik kalmasını değerlendiremedi. İlk yarıya oranla sahada daha organize bir Sivas izledik. İlerleyen dakikalarda Çalımbay, Erdoğan ile Skuletic değişikliği yaparak ofansif gücünü tazeledi. Tamer Tuna’nın, Hamilton ve Chico tercihleri de sonucu değiştirmedi. Oysa rakip zaten Antalya’ya moralsiz gelmiş bir de kırmızı kartla 10’kişi kalmışken tur için avantajlı skoru bulabilirdi. Tam tersi 79’da Yatabare ile yüzde yüzlük golü kaçıran taraf Sivas’tı. Antalyaspor bir türlü rakip üzerinde baskı kuramadı. Baskı olmayınca pozisyon yönünden de kısır kaldı ev sahibi ekip. Son söz 13 Şubat’ta Sivas’ta oynanacak ikinci maça kaldı. Tabii ki bu skor Sivasspor için hem avantaj hem de lig için moral oldu.
‘’Rotasyonla sınıfta kaldı‘’
Alanya’da yarı finale çıkma mücadelesinin ilk ayağında iki teknik direktör de rotasyonlu bir kadroyu tercih etti. Oyun kurgusu olarak yediği gole kadar ve sonrasında diye Galatasaray’ı ikiye ayırabiliriz. Alanyaspor karşısında geriden oyun kurup olgun ataklarla rakip kaleye gitmek isteyen konuk ekip ilk tehlikesini de 18’de Jimmy Durmaz’ın yan direkten dönen şutuyla yakaladı. Bu pozisyonun hemen ardından 21’de korner atışında Alanyaspor ceza alanının dışından Bakasetas’ın nefis şutuyla 1-0 öne geçti. Bu dakikadan sonra ilk yarı bitimine kadar oyunun büyük ölçüde hakimi Alanyaspor’du.
Belhanda zor durumda bıraktı
Erol Bulut’un öğrencileri önde baskı yaparak orta alandan Onyekuru’ya gelebilecek pas geçişlerini etkisiz hale getirdi. Tabii ki bunda başta Belhanda olmak üzere Galatasaray orta sahasının insiyatif almaması rol oynadı. Özellikle Belhanda‘nın markaj altındaki arkadaşlarına attığı paslar, onları zor durumda bıraktı.
Takımda santrfor olmayınca...
Aslında santrforsuz sahaya çıkmak da dün Galatasaray adına önemli bir handikaptı. 45. dakikada Onyekuru’nun çalımlarla ceza alanına girip yaptığı ortada Belhanda’nın dışarıya giden kafa vuruşuyla beraberlik fırsatı kaçtı. İşte bu ortanın adresinde olması gereken bir golcüydü. Bir de ilk yarı için maçın hakemine bir çift sözüm olacak: Faul standardı ve gösterdiği sarı kartlar yakışmadı.
Alanyaspor yine etkiliydi
İkinci yarıya da etkili başlayan taraf Alanyaspor’du. 50’de Bakasetas’ın yerden etkili şutunu Okan kurtardı. 54’te uzun topta Cisse golle buluşmak üzereyken Marcao son anda topu kornere attı. Alanyaspor’un kullandığı köşe atışında ceza alanı içinde Fernandes harika bir rövaşatayla takımını 2-0 öne geçirdi. 61’de Jesse’nin yerine Adem Büyük oyuna girdi. 62’de Mariano ile başlayan atakta Taylan’ın yerden ortasında Lemina’nın şutunu Marafona kurtardı. Hemen ardından korner atışında Belhanda’nın gelişine şutu az farkla dışarı gitti.
Bu kadro sınıfta kalıyor
Galatasaray ligde Kasımpaşa ile oynayacak, Alanyaspor ise İstanbul’da Fenerbahçe ile karşılaşacak. Erol Bulut çok zor gözüken maçı olmasına rağmen daha etkin isimlerle mücadele etti. Galatasaray’ı ise Tuzla yenilgisinde de gördük, eldeki kadro rotasyonda sınıfta kalıyor. Jimmy, Taylan, Belhanda yetersizdi. Oysa kupayı en çok kazanan takım olarak Galatasaray daha iyi bir skorla İstanbul’a dönmeliydi. Keşke oyuna sonradan giren isimlerle maça başlasaydı dedirtti Galatasaray. Maçın özeti: Alanyaspor başladığı gibi bitirdi. Galatasaray rakibine oyununu kabul ettirecek güçte değildi ve kaybetti.
‘’Alanyaspor maçı bir test olacak‘’
Galatasaray’da yüzler gülüyor. Umarım bu tebessüm ileride hayal kırıklığına dönmez. Ligin ilk yarısına göre olumlu anlamda çok şey değişti. Skor, sonuç ve oyun aşamasında daha pozitif bir Galatasaray olduğu bir gerçek. Yeniden yarışa tutunmak, havayı yakalamak, Fatih Terim’in uzun süredir özlediği şeylerdi. Ama madalyonun öbür yüzünden bakarsak ortada bir fikstür kolaylığı var. Şu anda yarıştaki rakipler birbirlerini yerken, Galatasaray avantajını değerlendirdi. Ama zorlu sürece girdiğinde bu takım ne yapar, soru işareti burada.
Top rakipteyken kırılgan
İzlediğim kadarıyla Galatasaray, topun kendisinde olduğu kısmı halletmiş. Ancak top rakipteyken çok yumuşak, kırılgan ve pozisyon veren bir görünümde. Oysa daha temaslı daha ısıran, rakibe presle nefes aldırmayan bir takım olmak zorunda. Peki bu oyuncularla olur mu derseniz, zor görünüyor. Şu anda bunu yapabilen tek oyuncu Lemina. Geri kalan isimlerin çoğu gölge markaj yapıyor. Transfer de bittiğine göre, Galatasaray bu kadrosuyla bu handikabı kapatmak için, topu kendinde fazlasıyla tutabilmeli. Zaten oynattığı futbola bakarsak Terim de bunu yapıyor.
Stresli maçları iyi oynuyor
Bunun en güzel örneği 3-0 kazandıkları Konyaspor maçı. Yine de Galatasaray adına bardağın yarısı dolu diye bakarsak bir gerçeği söyleyebiliriz. Şampiyonluk yarışında her zaman stresli maçları iyi oynayabilen bir takım olması ve kritik isimlerin yükselen performansı umut verici. Kupada bugün ilk 5 içindeki Alanyaspor ile oynanacak maç önemli bir test olacaktır. Çünkü ilk yarıda evinde kazanırken çok eleştirilen Galatasaray’ın nereden nereye geldiğini de görebileceğiz...
‘’Romantik değil realist‘’
Beşiktaş’ın Rize deplasmanında aldığı galibiyet bir anlamda hayata dönüştü. Bana göre oynanan futbola ve ciddiyete bakınca, Sergen Yalçın’ın 21 bin taraftar önünde attığı imzadan sonra futbolcular, mesajı almıştı. Beşiktaş, özellikle ilk 45 dakikada çok disiplinli ve iştahlıydı. Aslında bu maçta takımın başında Abdullah Avcı da olsa aynı 11’le çıkardı. Ama fark nerde derseniz bir kaç futbolcuyu dışarıda tutarsak sahada bu kadar motive bir Beşiktaş olmazdı.
Düşüş böyle başladı...
Neden derseniz açayım. Bir takımda futbolcular hocanın tartışıldığını gördükleri an performanslar geriye gider, kafalar karışır. Dolayısıyla düşüş böyle başladı ve kötü sonuçlar hocanın sonunun hazırladı. Kısaca, Avcı’nın yaşadığı en büyük handikap kalıp kalmayacağının tartışılmasıydı. Şimdi ise başlarındaki teknik adamın sonuç ne olursa görevinin başında sınırsız bir krediye sahip olması ister istemez futbolcu üzerinde bir ağırlık koydu. Sergen Yalçın, Rize deplasmanında futbolcuları mevkilerinde oynattı, mental olarak yaptığı yüklemeyle oyuncularını hazırlamıştı.
Stratejisi belli
Yani bu maçın artılarını eksilerini ve geleceğe dönük bu takım ne yapar sorusuna gelince; bir kere başta da söylediğim gibi takımda bir Sergen Yalçın dokunuşu hissedilir nitelikte var. Kazanıp tekrar yarışta var olmanın verdiği motivasyon önümüzdeki haftalarda domino etkisi yapabilir. Ancak Beşiktaş ve Sergen Yalçın’ın en büyük sıkıntısı kulübesinin yetersizliği. Çünkü sakatlıklar ve cezalılar olmazsa elinde sahaya sürebileceği iyi bir 11 mevcut. Ama işler kötü giderse yapacağı hamlelerden iyi bir geri dönüş alma da soru işaretleri mevcut.
Özetle ilk maçında hem de zor bir deplasmandan kazanarak dönmek çok önemliydi. Bu başlangıca bakarak Beşiktaş ve Sergen Yalçın’ın bunda sonraki stratejisi daha realist bir çizgide fazla romantizme kaçmadan ligin sonuna kadar tek kulvar avantajını kullanarak Avrupa kupalarına katılacak bir yerde ligi bitirmek olmalı...
‘’Başakşehir'i Visca uçurdu‘’
Dün gece enerjisi düşük, hâlâ Fenerbahçe travmasını üzerinden atamamış bir Başakşehir izledik ilk yarıda. Üstelik erken golle öne geçmelerine rağmen oyunu domine edemediler. Gençlerbirliği yenik duruma düştükten sonra kısa bir tribülans yaşadı ama çabuk toparlandı. Hamza Hamzaoğlu’nun öğrencileri aradıkları golü bir duran toptan buldu. Candeas’ın kornerinde Ayite kafa ile ağları buldu. Bu gol bile Başakşehir’in içinde bulunduğu bunalımı anlatır nitelikteydi. Bundan önceki iç saha maçında Yeni Malatya karşısında ilk 45’te resital yapıp farka koşmuşlardı. Endişeli çıktığı ikinci yarıya yine erken bir golle başlaması Başakşehir’i çok rahatlattı. İlk yarı etkisiz gözüken Visca takımını öne geçirdi.
Usta işi bir vuruş
Dünkü maçtaki oyununa bakarak Gençlerbirliği’nin Sesegnono ve Stancu’dan biri sahada olsaydı puan şansının olduğunu düşündüm. Özellikle sağ kanattan etkili yan toplarla Başakşehir savunmasını yıprattılar ama son vuruş etkisizliği nedeniyle sonuca gidemediler. Sonrasında Crivelli’nin nefis asistinde Visca usta işi bir gole daha imza atarak skoru belirledi. Bence Başakşehir için dün gece oyundan daha çok skor önemliydi yarışta olabilmek için. Nitekim beklentinin altında kalan bir futbola rağmen kaliteli isimlerle kazanmasını bildiler. Başkent ekibi ise önemli eksiklerine rağmen belki kaybetti ama ezilmeden futbolun doğrularını yapmaya çalıştı...
‘’Görkemli galibiyet‘’
Gürsel Aksel Stadı hem Göztepe’ye hem de Türk Futbolu’na hayırlı olsun.
Dün tabii ki maçın önüne geçen parametreler vardı. Elazığ’da yaşanan deprem felaketi, Beşiktaş‘ın İzmir’e teknik direktörsüz gelmesi ve yeni bir stadın açılışı...
Halil, attığı nefis golle tarihe geçerken Burak’ın penaltısında gelen Beşiktaş‘ın beraberlik golünü izledik. İlk yarı biterken Göztepe, maç bitmedi dedi ve bir duran topta Borges maçın skorunu tayin eden golü attı.
İzmir ekibi, özellikle süratlı çabuk kanatları uçurabilecek bir orta alana sahip. İkinci yarıda skoru bozma ve bozdurmama mücadelesiydi. Beşiktaş değişiklikleriyle etkili olsa da final toplarında ya Beto’yu geçemediler ya da dışarı attılar.
Maçın yıldızı Sepil
Göztepe bu görkemli günde 3 puanla başlangıç yapmanın mutluluğunu yaşadı... Bana göre Mehmet Sepil maçın yıldızıydı. Tribününden geldiği Göztepe’ye önçe başkan sonra kulübün sahibi olup Süper Lig’e çıkardıktan sonra böyle güzel bir statla taçlandırarak tarihe geçti...
Türkiye’de birçok yeni stat yapıldı emeği geçen herkese teşekkürler. Ancak stadın yanında lokasyonun, yani stat ruhunun ne kadar önemli olduğunu dün İzmir’de gördük...
‘’El ele uçuruma!‘’
Ateş hattındaki Kayserispor ile Ankaragücü yenişemedi. Kıran kırana geçen maç 1-1 bitti, sonuç iki takımı da tatmin etmedi, rakiplerini sevindirdi. Ev sahibi 11, Ankaragücü 13 puanda kaldı.
Kayseri’de ligin ikinci yarısının ikinci haftasında bir ölüm kalım maçıydı. Kayserispor evinde kazanıp Süper Lig’de kalma hesaplarını güçlendirmek istiyordu. Zaten devre arasında yaptığı transferlerle havlu atmadıklarını göstermişlerdi. Ankaragücü ise transferi açamamış ve teknik direktörü Mustafa Kaplan ile yollarını ayırmış olarak Kayseri’ye geldi.
İlk yarıya baktığımızda maç genelde Ankaragücü’nün sahasında oynandı. Oldukça diri ve baskılı gözüken Kayserispor aradığı golü penaltıdan buldu. Cüneyt Çakır VAR’a giderek Pazdan’ın koluna çarpan topu penaltıyla cezalandırdı. Kişisel fikrim ağır karardı. Oysa daha önce Henrique’nin, Cebrail’i çalımlayıp geçtiğinde rakibin düşmesi sonucu engellemesi daha penaltı gibiydi.
İkinci yarı ilginçti. Cebrail 48’de ikinci sarıdan oyun dışı kalınca Ankaragücü 10 kişi kaldı. Ama Kayserispor İçin bu durum bir rehavet getirdi. Ta ki Alihan kafa golü ile Ankaragücü adına beraberliği yakalayana dek ev sahibi takım avantajının farkına varamadı.
Direkten dönmese...
Başkent ekibinin gerçekten son ana kadar pes etmeyen bir yapısı var. Nitekim bu özelliğini maçın son dakikasına kadar taşıyan Ankaragücü hak ettiği bir puanla evine döndü. Hatta son saniyedeki Scorione’nin frikiği direkten dönmese belki de 3 puanın sahibi olacaktı.
90 dakikanın özeti tek devrelik oyun Kayserispor’a yetmedi ve 10 kişi kalan rakibi karşısında galibiyeti koruyamadı. Ankaragücü’nün ise önceliği bu deplasmandan kaybetmeden dönmekti ve bunu da başardı.