‘’Fark 7 puan!‘’
Saçmalamıştır kesinlikle, satırların sahibi. Çünkü, o günkü puan cetvelinde 8 de olsa fark, değişebilir bir iki gün sonra. Zaten öyle olmadı mı? Önceki hafta 5’e inmişti, 7’ye indi bu hafta...Bu nedenle, yukarıdaki ‘fark 7 puan’ başlığı da elektronik posta nedeni olmalıdır, en hararetli ve hakaretlisinden. Birlerce ya da onlarca postayla “ne saçmalıyor bu” tesbiti vurgulanmalı, FBAGLAN yazıp hakaret eklenerek 3270’e gönderip bombalanmalı, örgütlenerek www fanatik.com.tr adresinden ‘0’ tıklanarak puanlandırılmalıdır. “Fenerbahçe şampiyon” olur denmemelidir mesela. “Ulusoy istifa etmez”, “Adnan Polat değişmez” cümleleri peşin kurulmamalıdır. Nereden biliyorsun iki gün sonra değişmeyeceğini.. Ya da iki ay veya iki vakte kadar...Bu puan farkını yazan, sezonun henüz altıncı haftasında da “Zico yetersiz” diye yazmıştı zaten. Yanal’ı göreve çağırmıştı acilen. Sekizinci haftada da Wagenhaus’un kazmalığını bahane edip Lugano’ya gönderme yapmıştı en incesinden. Oysa, şimdi öyle mi düşünüyor; hayır! Değişebiliyor demek ki puan cetvelleri gibi, fikirler...Ne var ki, ‘Fark 7 puan’ yazıyor hâlâ. Yok, yazar değil. Puan cetvelindeki matematiksel satırlar. Ama o matematik. Müsbet ilimlerin şahı, yazabilir. Edebiyat müsbet ilim bile değil.Hem ne malum 10’a çıkmayacağı, 4’e inmeyeceği hafta sonunda.. Ya Adnan Polat “fark aslında 4 puan” derken haklıysa.. Ya da birilerinin dediği gibi Fenerbahçe’nin ebedi dostu ile bir maçı daha olduğundan, fark aslında zaten 10’sa...Yazmamak, konuşmamak gerek. Hele matematik, hele futbol söz konusuysa. Hem matematik hem futbol söz konusuysa veya ‘hem penaltı hem gol’ gibi.Üç Maymun’u oynamalı, kızdırmamak için kimseyi. Hakarete uğramamak için. Eğlenmemeli, gülmemeli fazla. Gereğinden fazla ciddiye almalı futbolu, kazanmayı. Hatta ‘ebedi dost’ yerine ‘ezeli rakip’ kullanılmalı, yavşayıp, gevşemesin kimse diye. Düşmesin sinir katsayısı ve tansiyon. Fark 7 puan olsa da hâlâ...
‘’Süper Lig panorama‘’
Şakası bile kötüSiyaset işin içine karıştığında, üstelik bu “Yok artık!” denecek kadar ulu orta olduğunda, en muhalif sporsever bile karşı olduğu federasyonun safına geçebilir birden.. Ve bu, doğrusudur işin. Olması gereken ve futbolun en büyük makamı FIFA’nın da istediği budur zaten...Bizde fazlasıyla görülür ve kanıksanmıştır ancak, ayıpların büyüğüdür çoğu medeniyetlerde, spora siyasetin bulaşması. Mutlaka temizlenmesi gereken bir kirliliktir. Bu gerekçeyle nice eller temizlenmiştir.Bazı aşırı medeniyetlerde, “istifa” olgunluğu bile görülmüştür, hem de sadece şüpheye dayalı hallerde bile! “Ner’de o günler, ner’de”...Tam tersine; ne olursa olsun, öncelikle koltuğa sağlam yapışmak gerekir bizde. İlk bakışta, ‘medeniyet’le, ‘niyet’ arasındaki dört harflik bir fark işte. Bu, yalnızca siyasilere has bir davranış da değildir üstelik. Futbola ilgi duyanların yarısından fazlasının karşı olduğu bir federasyon başkanının bile, “istifa” sözcüğü yer almaz dağarcığında. Başarısızlık, yetersizlik ve bu konudaki kuşkusuz hem fikirlik bile “istifa”yı ‘erdem’ kılmaz. Dernek, kulüp fark etmez, önüne ‘Başkan’ sıfatını alan kolay kolay pabuç bırakmaz, makam terk etmez.Yine de çok kötüdür, spora siyaseti ya da siyasete sporu katık etmek. İş bu nedenle yasak edilmiştir, belediye başkanlarının kulüplere de başkanlık etmesi. Hiç de adaletli bir durum olmaz zaten bu. Düşünsenize; bol kulüplü başkentimizin büyük şehir belediye başkanının, içlerinden sadece birine yakın durduğunu. Sırf bu yakınlık ya da bir gıcıklık nedeniyle bilet fiyatlarını Şampiyonlar Ligi finali düzeyinde tuttuğunu. Olacak şey değil. Düşünmek bile kötü, böylesine hakça olmayacak bir durumu? Zaten, apaçık bir suç olurdu; işten ve siyasetten el çektirirlerdi adama mazallah!..Toplu sonuçlarFenerbahçe 2 - 1 Gençlerbirliği Konyaspor 5 - 1 Denizlispor Antalyaspor 1 - 0 Sakaryaspor V. Manisaspor 0 - 0 Trabzonspor Sivasspor 1 - 0 Ç. Rizespor Ankaraspor 1 - 0 Ankaragücü Bursaspor 0 - 0 K. Erciyesspor Kayserispor 0 - 0 Galatasaray Gaziantepspor 0 - 0 BeşiktaşSüper Lig puan durumuKart CezalılarıGol ve Asist KrallığıHaftanın Karması
‘’Fark yine 8 oldu!‘’
Her fırsatta Fenerium’dayım, kombine, taraftar kart, 10 tane oldu piyango biletlerim, daha ne yapalım üç kuruşluk maaşımızla. Yazıklar olsun!”İş için gittiği İzmir’de, kombinesine güvenip bir gece fazladan kalmış bir diğeri ise, “Yuh olsun!” diye başlıyor söze. O da, ailece sürekli aldıkları Fenerium ürünleri için ayrı bir dolap yapacak hale geldiklerinden, piyango biletlerinden ve tüm bu desteğe aldıkları karşılığın yakışıksızlığından şikayet ediyor.Üçüncüsü daha da sinirli. Üstelik, İzmirli ve iki haftada bir Kadıköy’e gidecek kadar Fenerbahçeli ve tabii ki kombineli. “Madem bu kadar ticari kafaları var ve profesyoneller, dava açacaksın bunlara. Seneye alırsam şöyle, böyleyim” diye isyan ediyor...Mesele; kombinesi olanların İzmir’deki iç saha maçına alınmayışı. Nedeni ‘güvenlik’ olarak açıklanıyor, kulüp tarafından. “Neden?” diye soruyorum ben de; kombineli Fenerbahçeliler potansiyel tehlike mi!..Rüzgar, akşamın ikinci önemli meselesiydi. Bir o yandan, bir bu yandan. Bir koşuşturmaca genellikle orta alanda, bir telaş, dağınıklık gösterisi futboldan çok sergilenen. Bir şey kaçırmadı yani, kombine ayıbından dolayı maça gelmeyen ya da gelemeyen.Fark yine 8 puan oldu şimdilik. Hakeme takılanlar varsa alışkanlık gereği, o gayet iyiydi. Neden kırmızı kartsa, öncelikle Kezman’ın sorgulanması gerekir! Edu, Deniz, Aurelio ve Tuncay’ın varlıkları, Volkan, Appiah, Alex ve Kezman başta olmak üzere diğerlerinin yoklukları da mutlaka değerlendirilmelidir...
‘’Hem penaltı hem gol!‘’
Yine, hem penaltı hem gol oldu dün akşam Kadıköy’de. Bu kez İlker Yasin değil, Fırat Aydınus’tu başrolde güldüren!..Mehmet Aurelio’nun şık kafa golü, üstüne Mehmet Yozgatlı’nın şık penaltı vuruşu. İki gol ve 1-0 skor tabelası! Penaltıya gelirken Mehmet’in Yozgatlısı, Gökhan yine köşeyi gösteriyor, birilerinin gözüne sokmak istercesine sanki bir şeyleri. Ancak, sol kolu çok açık bu kez. Çok belirgin hareket! Geçen gösterisinde, sol eli bacağına yapışık ve işaret parmağıydı sadece köşeyi işaret eden oysa!..Volkan, Uğur, Deniz, Alex, Tuncay, Kezman ve Deivid Fenerbahçe kenarında. Şaka gibi, Türkiye şartlarında, bu kulübe oturuşu ve üzerine gelen 2-1’lik galibiyet. Ayrıca kurtarıcı bir durum bu, Galatasaray’a karşı yedekleri sahaya süreceğini açıklayan Bülent Korkmaz için. Çıkabilecek dedikodulara, sağlam bir engel. Zico da Gençlerbirliği’ne kıyak yapma niyetinde değildi ya!..Sıkıcıydı dün akşamki maç, her türlü komikliğe ya da kara mizaha rağmen. En kötüsü de, taraftardı yine. Boş bir destek; sahada mücadele edene, aslında izlemeyi hak edip izleyemeyene ve de en önemlisi futbola verilen. Nasıl bir cezaysa hükmedilen!Her fırsatta söylüyorum ya da yazıyorum yıllardır. Sıkıcı duruyor Türkiye Kupası uzun zamandır. Hasan Ali’nin dediği gibi, tek özelliği, Fenerbahçe’nin 23 yıldır kazanamıyor olması sanki!...
‘’Eyyam Ağası‘’
Turkcell Süper Lig’in ikinci yarısının ilk haftası. Kimin ne olacağı belli değil henüz doğal olarak. 24 puanlı Bursaspor, 22 puanlı Ankaragücü’nün misafiri. Sahadan galibiyetle ayrılan, üç puanlık büyük maddi getirinin yanında moral de kazanacak bonus olarak...Her iki kulübün taraftarı da tribünlerde, takımlarının peşinde her zamanki gibi. Türkiye’nin en popüler, en agresif taraftarlarından üstelik onlar. Kimi zaman, kantarın topuzunu kaçıran tavırlarıyla gündeme gelen Ankaragüçlüler, Bursasporlular...Ne ilginçtir ki, bir kez daha kendi takımları kadar rakiplerinin de arkasındalar. Hatta rakip kulüp lehine tezahürat yapacak kadar. Bu duruşun son noktasında, 1-1 biten karşılaşma sonrasında da Bursaspor Başkanı Levent Kızıl’ın açıklaması var, “Gönlümden geçen beraberlikti zaten”...Yok, valla şaka değil. Üstelik, otoritelerin neredeyse tamamından övgü alan bir durum bu. Türk insanının değişen kardeşlik anlayışının, dostluğu kavrayışının son örneği. “Hepimiz Ermeniyiz” gibi bir şey yani. Ne alakası varsa dostlukla beraberliğin, sahip çıkmakla yer değiştirmenin!Bir tek bizde olur böyle şeyler ve “eyyam” olarak sıfatlandırılırlar, durumun farkında olanlar tarafından. ‘cı’ eki ve ‘eyyam ağası’ haliyle isim olarak da kullanılırlar, şahıslar söz konusu olduğunda!48 gün aradan sonra, hâlâ duruşuna rağmen Ulusoy’un aslında artık gittiğinin bilinciyle yeniden başladık yazmaya. Bu yeniden başlangıç sadece. Çok zorlu ve çok sıkı dostluklara rastlayacağımız haftalar var önümüzde! Maksat spor olsun, eyyamdan uzak durulsun...
‘’Fark 8 oldu!‘’
Peki, bu duruşun nedenleri aranırken, Fenerbahçe’nin orta alan ve oyun üstünlüğü kuramayışı sorgulanmayacak mı? Liderin pozisyon üretebilme kıtlığı, Erciyes’in dik duruşunun asli nedenlerinden biri sayılmayacak mı?. Ve hemen bunların ardına Önder, Lugano, Aurelio, Kezman yoklukları ve bu yokluklar nedeniyle dizilişe yansıyan mevki değişiklikleri eklenip mazeret aranmayacak mı? Ya Serkan, Appiah, Tuncay ve gol vuruşu dışındaki Alex eksikliği kaale alınmayacak mı?Sahanın sert zemini, soğuk hava ve bu kez can sıkmayan hakemler dışında ne varsa, kullanılmayacak mı!..Tabii ki kullanılacak. En azından tarafımdan! Yoksa, hazırlık karşılaşmalarında ve hatta skor 5-0 iken İstanbul Belediye maçında bile canını dişine takanların dün akşamki durumunu açıklamak pek zor olacak. Erciyes’in hakkı varsa, illaki teslim ve tebrik ancak, ikinci yarıdaki durum ve oyun başka türlü nasıl açıklanacak!..Edu, az biraz Deniz, ikinci yarıdaki şanssız Deivid ve ille de Semih dışında bir şey yok, Fenerbahçe adına olumlu anlamda ele alınacak. Kaybedilen de bir şey yok dün akşam, aksine kazanılan 1 puan var, herkesin açıkça şahit olduğu gibi. Bu da 8 puanlık fark demek. Hem lider, hem de 8 puan öndeyse şu satırlar yazılırken bir takım ve yeni bir dönemin ilk maçıysa bir anlamda oynanan, beklemek gerek.Zaten aksi olsa, 10’a çıkacaktı yine fark ve tadı, tuzu kaçacaktı geride kalan 40 milyonun. Bu arada, bu oyuna yine de “beraberlik kayıp” diyenler varsa, Volkan’a atılmaması gerekir bütün suçun...
‘’99 + 1‘’
Anadolu’da Ağrı, Güney Amerika’da Aconcagua, Avrupa’da Mont Blanc, Asya’da Somoni, Afrika’da Klimanjaro derken; en sona en yükseği, Everest kaldı. Kolay tırmanışlar değil bunlar. 15 gün, belki daha fazla süreni de var. 99 yıl + 15 gün mesela...Aydınlandı Fenerbahçe Stadı. Görenlerde ve hatta sadece bakanlarda bile coşku uyandıracak parlaklıkta. Yeryüzündeki binlerce spor kulübünün bir çoğunun bütçesinden fazla parayla; bir yıl boyunca, aslında 99 + 1 yıl boyunca ışıl ışıl Fenerbahçe...Bayanıyla erkeğiyle voleyboldan neredeyse kopalı, basketbol için böylesine heyecanlanmayalı ne kadar olmuştu Fenerbahçeli’nin. Sanki futbol, kürek ve bokstan ibaretti asırlık çınar. Nerede çim hokeyi, nerede rugby, nerede Küçüksu Çayırı’ndaki 6 x 2, yani 12’lik şimdi çoklarının bilmediği ezeli ve ebedi farklar. Uzunca bir zaman sonra, 100. yılında her dalda olması gereken yerlere çok yakın seyrediyor, seyrediliyor, seyrettiriyor Fenerbahçe. 99 koca yılın getirisiyle 1. yüzyılında...81 bin ‘Taraftar Kart’ kolay sahiplenilmez. Parayla pulla ve dahi reklamla olacak iş değil bu talep, bu arz. “100. yılda, 100 bin kart” hedefi koymak ve hayata geçirmek için büyük tacir olmak yetmez. Fenerbahçe olmak gerek, Fenerbahçeli olmak gerek. 99 + 1 bin kart, başka türlü izah edilemez.Keşke stadı da 100 bin kişilik olabilseydi Fenerbahçe’nin. Bu kadar büyük ve artık sempatizanı olmayanı bile etkileyen idealler uğrunda yürürken, koşar adımlarla.. Ve keşke, sadece kombinelerle dolabilseydi, o 99 + 1 bin kişilik mabed.Salonu da olsaydı, en şaşaalısından. O da salkım saçak dolsaydı, basketbol, voleybol, boks ve hatta ATA sporu güreş karşılaşmalarında. Ulusal turnuvalarda dişe diş, uluslararası olanında dalga geçmek üzere... Dünya Güreş Şampiyonası o salonda organize edilseydi mesela. Ne bileyim, Dünya Şampiyonu Hamza Yerlikaya’nın kolu orada havaya kaldırılsaydı. Halil Mutlu Halter, Haldun Alagaş Karate Şubesi’nin başında bulunsaydı.100. yılında 99 yenilgili Fenerbahçe, 1 yenilgi daha alsaydı da en popüler branşında, milyonlar bir kenara, yenilgiyi yerinde yaşayan on binler bile bunu umursamasaydı. Hatta Ulusoy tüm federasyonların başkanı olsaydı da, kaale alınmasaydı. 99 + 1 yılın olgunluğu, büyüklüğü ve sevgisiyle; sırada bayrağı dikecek bir tek Everest kalmışken ve başkaları başka tepelerle, başka türlü uğraşıyorken hâlâ, utanıp sıkılmadan...
‘’Güncel sözlük‘’
Disiplin: Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumu, sıkı düzen, zapturapt. Kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin bütünü.Ceza: Uygun görülmeyen tepki ve davranışları önlemek için üzüntü, sıkıntı, acı veren uygulama.Tahkim: Kuvvetlendirme, sağlamlaştırma.Tehir: Sonraya bırakma, geciktirme.Çifte: İkisi bir arada bulunan veya ikili. At, eşek ve katırın arka ayaklarıyla vuruşu, tekme.Standart: Belli bir tipe göre yapılmış veya ayrılmış, belirli ölçülere, yasaya, kullanıma uygun olan. Örnek veya temel olarak alınabilen, tek biçim.Bilinçli: Bilinci olan, bilinçle yapılan, şuurlu. Eleştirmeli bir biçimde, kendi etkinliğinin farkında olan.Art: Arka, geri.Niyetli: Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünen, niyet eden.Federasyon: Birçok kuruluşlardan oluşan birlik.Yönetici: Yönetme işini elinde bulunduran kişi, yöneten, idareci.Haluk : Temiz huylu, iyi ahlaklı.Ulu: Erdemleri bakımından çok büyük, yüce.Soy: Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale.Taraf: Yön, yan, doğrultu. Bir kişinin soyundan gelenlerin hepsi. Yan tutan, bir yanı destekleyen (kimse), yandaş.Zalim: Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı, zulmeden.İttifak: Anlaşma, uyuşma, bağlaşma.Kulüp: Görüşmek, konuşmak gibi amaçlarla yalnız üye olanların toplandıkları yer.Birlik: Tek, bir olma durumu, vahdaniyet. Birleşmiş, bir arada olma durumu, vahdet. Belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş dernek.Başkan: Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse, reis.Dönek: İnanç ve düşüncesini sık sık değiştiren, sözüne güvenilmeyen, kaypak.Rezalet: Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik.Kaos: Karışıklık, kargaşa.Hukuk: Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze.Adalet: Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, türe. Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları. Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme.Bakan: Bakmak işini yapan.Aciz: Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz.Beceriksiz: Becerisi olmayan, usta olmayan.Büyük: Çok, ortalamayı aşan. Niceliği çok olan. Üstün niteliği olan. Önemli.Fenerbahçe: Özel isim.Aziz: Sevgide üstün tutulan, muazzez.Mağdur: Haksızlığa uğramış, kıygın.Fenerbahçeli: Özel isim.Taraftar: Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlanan kimse.Mazlum: Kendisine zulmedilen.Yazar: Özellikle gazete ve dergilerde herhangi bir konuda yazı yazan kimse, muharrir.Tamer Bağlan: Özel isim.









































