‘’Ahmak ıslatan!‘’
Artık biz de ‘paranoyak’ olarak görülüyoruz. Yazılarımızı okumaya tenezzül edip, eleştiri getiren bazıları tarafından çok şükür...Onun bunun kulu, kölesi olmadığımızı ve asla olmayacağımızı bizi tanıyanlar bilir, tanımayanlara da daha önce sunum yapmıştık birkaç kez. Allah, Kitap, Atatürkçü Laik Cumhuriyet ve ilkelerimiz dışında eğilip, bükülmeyiz hamd olsun...14 Nisan’da Anıtkabir’e yürüyen, bugün de Çağlayan’da toplanacak yüzbinlere ‘paranoyak’ deniyor ya, onlarla aynı kefeye konmak, bugüne kadar aldığımız en büyük ödül olsun...Biz, Aziz Yıldırım veya Ali Koç’un kapıkulu değiliz ancak, başkalarının kapıkullarını hatta çıkara açılan kapı kollarını çok iyi biliyoruz, mesleki çevremiz gereği.Biz sadece iş yerimizden kazandığımızla ‘helalinden’ yaşarken, başkalarının yediği haramları da biliyoruz, mesleğimiz gereği.Kimin hangi vergisiz kazançla nasıl yaşadığını, kimin saltanat sürdüğünü siyasi rantla ve kimin yedi sülalesinin zengin olduğunu yetim hakkıyla biliyoruz, herkesin bildiği gibi.Kimlerin ayın sonunu ne zorluklarla getirdiğini de biliyoruz, eşimiz, dostumuz, çevremiz gereği.Bizler, ahmak ıslatan yağmuru altında yürürken, yanımızdan geçen son model avantaların sıçrattığı çamurlarla ıslanıp, kirlenmeyenlerdeniz kaldırımlarda...Birilerinin canını sıksa da bilinsin ki, şeker değiliz ve kolay kolay erimeyiz, oldukça kalabalığız da!Ancak, soru işaretleri var kafalarımızda. Her yanı karmakarışık edilmek istenen, tam bağımlı, eğitimsiz, öğretimsiz, geçmişsiz, geleceksiz gençlerin, çocukların yetiştirilmeye, tüm ilkelerin yerlebir edilmeye çalışıldığını, bir tek paranoyaklar mı görüyor bu ülkede.Milletin en önemli eğlencesi futbol oyununun, kargaşaya dönüştürülme çabasının arkasında bile, bu bilinçli hareketin yattığını fark etmiyor mu kimse!Kim veya kimler var, ‘Hak’kı, ‘Hukuk’u, ‘Adalet’i ya da 25 milyonluk bir kitleyi kaale almayan, futbolu spor değil, kavga moduna sokmak için bilinçli davrananların arkasında! Nasıl bir güç bu, her şeye rağmen direnebilen!Bu adaletsizliklerin, geri gidişlerin hesabını kim soracak! Bu art niyetliler, her sene farklı camiaları birbirine düşman ederek, ortamı gererek ve sürekli dik duranın hakkını yiyerek daha ne kadar tahtta kalacak!Yoksa Atatürk’ün askerinden mi medet umacağız, futbolun kurtuluşu için bile!..Gelelim ‘çekilme’ meselesine: Mert, namertin karşısında çekilir mi hiç! Siner, bırakır mı haklıysa davasını! Ya yüzbinlerce şehit öyle yapsaydı 80 küsur sene önce! Ezan sesi kalır mıydı ülkemizde!..Bir adım bile geri atmadan, mücadeleye devam etmek gerekir, her haklı davada. Onurlu yenilgiler, onursuz kazançlardan iyidir.Türk milleti çok savaş kazandı, çok da kaybetti. Hiç ölüsü olmadı, şehit verdi sadece...
‘’Katlanacaksınız!‘’
Bırakın turu hangisinin geçtiğini, dün akşamki tek kale derbinin sonucu hiç önemli değil aslında. Geçene “dur” demek, ezilse de sevinenin hevesini gırtlağında bırakmak değil amacımız. Gökhan Zan’ın, Lugano’nun, Beşiktaşlı Serdar’ın, Aurelio’nun, İbrahim Toraman’ın, Tuncay’ın, Alex’in, Fenerbahçeli Serdar’ın veya hakem, hakim, gelecekte kadı Selçuk Dereli’nin bilinçli emeğine saygısızlık etmek hiç değil...Ancak, Runje’nin cezasının geçen hafta ‘ivedilikle’ belirlenmiş olması soru işareti bizim için. Önce çok azdı, 2 maçtı, sonra 1’e indirildi ya. Peki, aynı karşılaşma nedeniyle ceza alan ve geçen hafta Trabzonspor’a karşı oynayan Sakaryasporlu Cangele!..Daha iki gün önce açıklandı 3 maçlık hak mahrumiyeti.. Ve kimse hesap sormadı, “ötekiyle ilgili acele neydi?” veya “Bununki neden geç açıklandı” diye!..Bu acele nedeniyle dün akşam kaledeydi, Nouma’nın 7 aylık ceza almasına neden olan, “herkesin elindeki kendine” hareketinden tek maçla sıyrılan, çarşının deyişiyle “Runyee, Runyee”.PFDK ve de Tahkim Kurulu onunkini küçük gördüğünden olsa gerek, bu çifte standart!Kaç top geldi, kaçını savuşturdu, kaç hata yaptı, sonuca ne kadar etki etti, önemli değil bizce. Önemli başka gelişmeler var, en tepeden aşağıya ülkemizde.Futbol da tıpkı siyaset gibi apaçık oynanan, kuralsızlıkları, haksızlıkları umursanmayan bir oyun oldu uzun zamandır, sayemizde!..Dün akşam bilerek Baki’yi ve yarmdımcısının uyarısına rağmen yine bilerek Mehmet Sedef’i oyundan atmayan Selçuk Dereli soru işareti, iyi insan Zico ünlem, Tigana kürdan gözümüzde.Var mı böyle bir şey? Var...O zaman, katlanacaksınız bu yazıya, bu yazıyı yazana, Derelilere, Ulusoylara, Çulculara ve sisteme. Katlanmayacaksınız, gereğini yapacaksınız.Hala katlanıyorsanız, daha çook katlanacaksınız.Katlamaktan bıkmayacaklar çünkü, dümdüz yapana kadar!...
‘’Hiç alakası yok!‘’
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının üzerinden 87 yıl, iki gün geçti. Bugün 25 Nisan, gıcık oluyor insan!..Fenerbahçeliler için önemli bir haftanın içindeyiz. Yarın Beşiktaş’la kupa rövanşı, pazar Denizlispor’la önemli bir lig maçı. Geçen sezon hedefleyip çok da yaklaştıkları iki kupayı, 3 ve 14 Mayıs tarihlerinde, bu rakiplerle oynadıkları maçlarda kaybetmişlerdi.Kupa maçının hakemi Bülent Demirlek’ti, lig maçının hakemi ise Selçuk Dereli.Kupa maçının hakemi Selçuk Dereli bu kez. Lig maçının hakemi Bülent Demirlek olacak demek ki!..16 Mayıslarda, doğum günlerimde cumhurbaşkanları seçiliyor ikidir. Bu üçüncü olacak. Dediklerine göre; daha önce nasıl seçildiyse, yine öyle seçilecek Başkomutan!Bugün 25, yarın 26 Nisan gıcık oluyor insan. Yanlış anlaşılmasın; dışarıda güneşli, güzel bir bahar havası varken içeriye kapanmış çalışıyoruz ya, gıcıklığımız ondan!..“Hakemi de yeneceksin kardeşim” derler. Nasıl yani? Hakem, hakim veya bir zamanlar kadı. Bunlar son kararı verenler, adalet dağıtanlar değil mi? Bir hukuk devletinde, mahkemede amaç hakimi yenmek midir, yoksa onun adilane kararlarını beklemek mi?Konu sporsa eğer; önce yarışmak dürüstçe, sonra rakibi yenmek, bir sporcunun ya da takımın asli görevi. Adaleti, düzeni sağlamakla görevli hakem yenilir mi!..Bugün 25, Pazar 29 Nisan, gıcık oluyor insan. Çağlayan Meydanı’nda “Tam bağımsız, laik, çağdaş Türkiye için... Ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğü için... Cumhuriyetimizin kazanımlarına ve kurumlarına sahip çıkmak için... Tam anlamda demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için” çağrısı altında miting gerçekleştirilecek. Bizim işimiz, gücümüz var.Bilet satılırken ikametgah senedi istendi mi acaba, Fenerbahçe-Denizlispor karşılaşması için! Pazar günü ikametgah senedi istenecek mi, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları bir futbol maçı izlemek üzere stada girerlerken! Geçen sezon Denizli’de istenmişti ya, ondan merakımız. Geçici bir uygulama mıydı o yoksa, 106 dakikalık futbol karşılaşmasına özel!Biraz daldan dala ve yine karışık gibi oldu ancak, öyle bir yazı değil bu aslında. Ne demişti Nazım Hikmet; Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda. Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında...
‘’Süper Lig panorama‘’
Ayıbı örtmek!Kaleci Gökhan Tokgöz ihtiyacını giderirken ‘ayıp’ diye örttüler üzerini. Futbolumuzun ayıplarını örtmeye kalksak acaba, branda yeter mi.İstese, bu kadar isabet ettiremezdi Ankaragücülü Tita. İstese, bu kadar isabet ettiremezdi Ankarasporlu Volkan!..‘Pitbul’ lakaplı Volkan Arslan’ın taca attığı topa hedef olan Ertuğrul hoca ayakta kalabildiyse eğer, kutlamak gerek Sağlam duruşundan, soğukkanlılığından dolayı. Tita’nın çok sert nokta atışı sonrasında ise, durmayıp bir an önce içinden atması gerekiyordu dayanılmaz acıyı Gençlerbirliği kalecisi Gökhan’ın. Hemen kalenin arkasında, reklam panolarının dibine çökerek gördü işini. Çeken bilir, böyle bir durumda bir kaç adım bile atamaz, tutamazsın küçük hacetini.Yaşananlar doğal, brandayla üzerinin örtülmeye çalışılması ise garipti Gökhan’ın. Çünkü, ayıp değil ihtiyaçtı yaptığı sadece. Üstelik, mahalle aralarında, duvar diplerinde, ağaç gölgelerinde sade vatandaşlarımızın sıkça yaptığı, uluorta görülebilen bir ihtiyaç bu ülkemizde! Hatta, küçükten büyüğe, üstelik kalabalıklar arasında denize!..Runje’nin, vücudunun aynı bölgesini kullanarak, Adapazarı’nda yaptığıyla aynı şey değildi yani. Runje’ninki, mutlaka saklanması gereken bir ayıptı.. Ve sakladı birileri güzelce. Tek maçlık cezayla branda örtüldü bu büyük ayıbın üzerine...Peki, ligin bitimine 5 hafta kala, gerilimin doruğa çıktığı bir zamanda, futboldan hiç anlamayan bir geri zekalının bile “penaltı” diyebileceği bir pozisyonu bahane edip, sinirleri iyice bozmaya çalışanların üzerini nasıl örtecek bu millet!Neye hizmet, “Senaryo çok güzeldi. Kampanya iyi işledi. Uygulama da harikaydı” cümlesi. Üstelik bunu kuran Galatasaray Spor Kulübü’nün yöneticisi...Kaybettiği halde, mücadele ettiği ve iyi oynadığı için, “söyleyin ..neler, kaç para aldınız” diye suçlanır hale geldiyse takımlar, biraz büyük tutmak gerek brandayı. Tribünlerin üzerine.. Yok, yok! En baştan aşağıya, futbolumuzun üzerine...Toplu sonuçlarGaziantepspor 0 - 2 Fenerbahçe Trabzonspor 5 - 2 Sakaryaspor Konyaspor 1 - 1 K. Erciyesspor Beşiktaş 1 - 0 Antalyaspor V. Manisaspor 4 - 1 Bursaspor Denizlispor 2 - 0 Sivasspor Ankaragücü 0 - 0 Gençlerbirliği Kayserispor 3 - 3 Ankaraspor Galatasaray 3 - 1 Ç. RizesporSüper Lig puan durumuHaftanın KarmasıKart CezalılarıGol ve Asist KrallığıPAF Ligi
‘’Balık hafızası‘’
Artık, Fenerbahçe’nin büyük taraftarı gitmez herhalde bu takımın maçlarına! Kazandıkları ilk penaltıyı, hafta boyunca talep ettikleri üzere, dışarı atmadılar ya...Artık, küsecek çok kişi var Mustafa Kamil Abitoğlu’na! Bir yılın ardından Fenerbahçe lehine penaltı kararı veren ilk hakem oldu ya...Artık, önüne gelen konuşur hafta boyunca hem de hiç utanıp sıkılmadan bu penaltı üzerine! Utanmak, sıkılmak, arlanmak birilerinin düsturlarından değil ya...Artık, gözü açık gitmez sezon sonunda Zico bir başka takıma! Çalıştırdığı takım, penaltı kazanacabilecek kadar iyi hücum edebiliyor ya...“Bu kadar yanlış pas, futbolu bu kadar kötü oynayabilen iki takım, bu kadar bariz hata, bu kadar zevksiz maç mı olur” demeyin ilk 60 dakika için, oluyor işte. “Hedef, kadro yapısı ve sözde kalite farkına rağmen, ufacık bir fark, birinin şampiyonluk kovalayan taraf olduğuna dair ufacık bir belirti olmaz mı” demeyin, olmuyor işte...Şimdi birileri “stresten kaynaklanıyor” diyecek bu kısırlığa, bir de 2-0’dan sonra değişen ve hiç değilse futbola benzeyen oyun var ya, böyle düşünenlerin mazeret göstereceği!Geçen hafta “kıskıs gülecekler” demiştik Vestel maçı sonrasında, 100. yılda kaçma olasılığını yüksek gördüğümüz şampiyonluk için. Şimdi kalkıp bu son İstanbul dışı maç ve galibiyetin ardından, “artık kaçmaz” desek ayıp olur.“Artık, unutur Fenerbahçe’nin büyük taraftarı daha önce verilmeyen penaltılarını” desek de ayıp olur kanımca! Önceki iki hafta; Kayseri’de 2, Kadıköy’e 2, toplam 4 puan zarara uğradılar. O kadar balık hafızalı da değildirler ya...
‘’Futbol oyunu!‘’
Kuralına göre oynamak gerek her oyunu. Aksi halde ya diskalifiye edilir ya da zaten kaybedersiniz. Oyun alanını asla terk edemezsiniz.Çarşamba akşamı söylemiş Levent Kızıl, Kayseri Erciyesspor - Ankaragücü maçının hakemini. “Bülent Demirlek yönetir, Ankaragücü kazanır” demiş, “aksi olursa, bileklerimi keserim” diye de eklemiş...En az 45, en çok 90 metre eninde, en kısa 90, en uzun 120 metre boyundaki sahalarda oynanabilir, resmi futbol karşılaşmaları. En azından biz öyle sanıyoruz hala. Daha doğrusu, 11 yıldır bu işin içinde olduğumuzdan pek öyle olmadığını biliyoruz da, çaktırmıyoruz genellikle. Siz, dışarıdan izleyenler, iyice soğumayın en önemli eğlencenizden diye...Bir kulübün başkanı, MHK açıklamadan önce biliyor, herhangi bir maçın hakemini ve nasıl sonlanacağını oyunun. Düşünsenize, böyle bir bilgiyle bahis oynandığını...Uluslararası resmi karşılaşmalarda ise, biraz daha farklıdır futbol alanının boyutları. En az 64, en çok 75 metre eninde, en az 100 en çok 110 metre uzunluğundaki sahalarda oynanır.Sahayı belirleyen çizgiler en çok 12 cm. genişliğinde olabilir. Bu çizgilerin dışında oynayamazsınız yani. Belki oynayanlar vardır, kimbilir!Kale çizgisinin tam ortasına yerleştirilen kalelerin iki yan direk arası genişliği 7.32 metre, üst direğin alt kenarının yerden yüksekliği ise, 2.44 metre olmalıdır mutlaka. Futbol topu kesinlikle yuvarlaktır. Zaten o yüzden “top yuvarlaktır” denir ya! Çevresi en çok 70, en az 68 cm., ağırlığı ise, oyunun başlangıcında en çok 450, en az 410 gramdır.Böyle oynanır futbol, eşit şartlarda, tüm sahalarda. Bizde de öyle oynanır! Eğer top oyunda iken patlar veya kusurlu hale gelirse, önce oyun durdurulur, sonra sağlam bir topla kusurlu hale geldiği yerden yeniden başlar hakem atışıyla. “hakem atışı” budur işte. Bir de “hakem ataması” vardır...Unutmadan belirtmek gerek; topun rengi değişse de, kale direkleri beyaz olmak zorundadır.Beşiktaş Jimnastik Kulübü Asbaşkanı Levent Erdoğan “şikeye karşıyım” demiş. Tebrikler! Alnından veya ellerinden öpmek gerek. Tabii öpecek olanın yaşına göre değişir bu. Sonra devam etmiş konuşmaya, “Ama teşvik primini etik buluyorum. Teşvik primi bir ateşlemedir. Bazı takımlara verilmelidir”. Bunun için de öpmek gerek. Tabii öpecek kişinin yaşına göre değişir neresinden öpüleceği...
‘’Kıs kıs gülecekler‘’
Kanatları ikili ve kimi zaman üçlü kademelerle Ümit-Tuncay, Serkan-Mehmet ikililerinden koruyan, ilk hamlede ve sağlam basan, öncelikle Alex’i döndürmemeye kararlı, fizik gücü yerinde, hızlı oyuncusu fazla Vestel Manisaspor, ilk devrenin iyi savunanıydı.Daha önceki birçok maçta olduğu gibi, sahanın ilk 60-70 metresini rahat kullanan Fenerbahçe, rakip ceza sahası çizgisine yaklaştıkça etkisini yitiriyordu yine. Appiah, formda Aurelio’nun yanında ve çok istediği yerde sağ ayağını kullanırken idare eder vaziyette, solunu kulanırken dağınıktı.. Ve geçen sezonun ilk yarısından bu yana olduğu gibi, istisnalar hariç yararsızdı takımı için.İkinci devrede de değişen fazla bir şey yoktu sahada. Sadece Vestel biraz daha geride kabulleniyordu, kaderini. Kaderi, İsmet Arzuman, elleri bağlı Zico ve Deivid’di Manisaspor’un. Ümit’ti, Tuncay’dı, Alex’ti, sonradan oyuna giren Tümer’di. Kaderi, Serdar, Serkan, Lugano ve 10 puanlık oynayan Aurelio olsaydı eğer, puan kalmazdı misafire evine götürecek.Geçen sezon Denizli’de yıkılmış gibi görünen, aslında şampiyonluğu Manisa’da bırakan kadro, bu kez Kadıköy’de bıraktı, 100. yıl şampiyonluğunu.. Ve yine Vestel Manisaspor oldu, bitişi haber veren.Ya bu futbollarıyla Beşiktaş ya da bu Galatasaray olacak yine şampiyon. Kıs kıs gülünecek, başta Aziz Yıldırım olmak üzere, Fenerbahçeliler’e. Gülen haklı olacak kesinlikle. Hak etmeyenler, pazarlık masasına oturacak sezon sonunda. Sonra yaz tatiline çıkacaklar taze banknotlarla. Olan yine Fenerbahçeli’ye olacak. Kıs kıs gülecekler; ya bu futbollarıyla Beşiktaşlılar ya da bu Galatasaraylılar...
‘’İlk ayak tertemizdi‘’
Sıkça tekrarlanan, yani bir anlamda sıradan bir futbol karşılaşması başlamadan önce, en büyük dileği, “umarım hakemle ilgili bir sorun yaşanmaz” olur mu insanın. Tribünlerle ilgili soru işareti olur mu, normal futbolseverin kafasında. Tümer’le ilgili nasıl kaygı duyar ki, onun takım değiştirmesi gayet doğal bir profesyonel olduğunu bile bile...“Ne olacak halimiz! Derbi olması gerekirken tek derdimiz, kaygıyla beklemekteyiz..” derken, Siyah-Beyazlı tribünlerin takımına evinde, rakibine deplasmanda olduğunu hissettirmekten öte gitmeyen desteği su serpti yüreklere. Ümit Özat kaptanlığındaki Fenerbahçe futbol takımının, Beşiktaş kapalısına verdiği selam rüya gibiydi. Futbolun beklenenin altında kaldığı gecede, futbolcu ararken öne çıkaracak, maç öncesi soru işareti muamelesi gören Fırat Aydınus sahanın en iyisiydi. Beşiktaşlı ise Fırat, Beşiktaşlı böyle olur zaten bildiğimiz kadarıyla. Lafla, küfürle, ittifakla Beşiktaşlı olunmaz. “Beşiktaşlı duruşu” diyorlar ya, küfürle, kafirle, kavgayla Beşiktaşlı durulmaz!Biraz Semih kaçırdı kantarın topuzunu sahada, biraz Koray; aşırı hamle konusunda. Sadece futbol için ter dökenlerin öne çıkanları ise, Delgado, Serdar, Gökhan ve Serkan, Lugano, Aurelio’ydu sanki. Runje de, Serdar da iyiydi kalesinde. Ricardinho’ydu belki hayal kırıklığı, ancak Alex yoktu karşısında düello için. Tuncay’dı belki hayal kırıklığı ancak, Alex yoktu yanında asist için!Maç sonrasında, o Beşiktaşlılar’ın “alt tarafı 1-0’lık galibiyet” sonrası tribünleri terk etmemesi garipsendi. Oysa bu çok doğaldı; ne de olsa yendikleri Fenerbahçe’ydi...









































