Arama

Popüler aramalar

‘’Artık çok geç mi!‘’

Genel seçim yaklaşıyor. Cumhurbaşkanı olmazsa eğer, ulusal basındaki anketlere göre iktidarın en büyük adayı olarak görünüyor, Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP!Ligin sonu yaklaşıyor. Federasyon değişmezse eğer, şampiyonluğun en büyük adayı olarak görünüyor, Haluk Ulusoy’un federasyon başkanlığındaki Beşiktaş!Parti kursa Haluk Ulusoy ve tek alternatif olsa iktidardaki Tayyip Erdoğan’a karşı ve Fenerbahçeli olsam, kime verirdim oyumu acaba?Boşveeer, Ulusoy’u, Erdoğan’ı, Fenerbahçeli’yi! Spora siyaset karıştırma!..Aslında futbol oyunlarını da yazmamak gerek, Sarı-Lacivert sayfalarda. Bu renklerin sahibi, sırf 100. yılı diye her branşta şampiyon olacak değil ya!Bayanıyla erkeğiyle basketbol, voleybol, yüzme ve zirvedeki diğer tüm branşları yazmalı. Futbola takılıp kalmak yerine, daha temiz diğerleriyle coşup, azmalı!..Hatta, borca, harca, çoluğa, çocuğa aldırmadan bu işleri toptan bırakmalı. Tarih, istatistik, yorum gereksizliğiyle uğraşacağına, yan gelip yatmalı bu ülke için bir mezarda; bir hain kurşuna siper edip gövdeyi.Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve genel seçim yaklaşıyor. Kime versem oyumu acaba?Haluk Ulusoy parti kursa, ki AKP iktidarına gol atan tek kişidir yeşil sahalarda; verir miydim oyumu Atatürkçü biri olarak, sırf gıcıklık olsun diye!Korkmasam borçtan, harçtan, tazminattan, oğlumdan uzak kalmaktan; yan gelip yatar mıydım bu ülke için hapiste, birkaç doğru ve ağır söz yüzünden, adam gibi...Adam olsan ne olur ya da olmasan!..Kaç kişisin şu alemde, arabanın camından çöpünü yola fırlatmayan. Şehrin göbeğine işemeyen! Hortumla araba veya ülke yıkamayan! Büyükşehirde yıllarca yaşayan birine “nerelisin?” diye sorduğunda, “bilmem nereli” yanıtını alınca kahrolmayan!Boşveeer, insanı, ülkeyi, büyükşehiri!.. Zico olsam profesyonelce işime bakardım. Kadro dışı bırakırdım Appiah ve Kezman’ı. Tuncay’ı forvet, Tümer’i ortanın solu, Mehmet’i ortanın sağı, Semih’i forvetin vazgeçilmez alternatifi yapardım. Ümit sağlamsa, sol geride ondan vazgeçmez, Önder’i sağ geride tutardım. Uğur ve Serkan’ı ortanın sağ ve solu için yedek atardım. Aurelio, Deniz, Selçuk üçlüsünden ikisini, savunmanın önüne, forvetin gerisine bekçi yapardım.Aziz biri olsam, Suriye’ye gideceğime Türkiye’yi temsil için bu siyasi iktidarla, İstanbul’un orta yerinde yemek yerdim, ülkenin en güçlü adamı Haluk Ulusoy’la! Demir örebilen biri olsam, gücümle, eş, dost, akrabamla gurur duyardım! Can olsam sınıf ağabeylerim için, aydın olsam lise bitirmiş biri olarak, mektebim için iki avanta daha kapardım!..Adam olsam, bunlarla uğraşacağıma, 11 yıl önce isyan etmez işleyişe, mühendisliğe devam eder, kumdan, çimentodan çalar, parama para katar, keyfime bakardım...

11 Nisan 2007, Çarşamba 04:31
YAZININ DEVAMI

‘’Yan gelip yatanlar!‘’

İki günde 9 şehit verdik. 9 can daha aktı kutsal vatan toprağına. 9 genç daha ‘yan gelip yatacak’ yani bağrımızda, sonsuza kadar. ‘Analarını da alıp giden’, 9 insan.Teröristbaşına “başkan”, “amca”, “sayın” denilmeye başlandığı günlerde, Cumhurbaşkanı’nı seçmeye hazırlanırken Türkiye Büyük Millet Meclisi, hain kurşunuyla kahpe tuzaklarda yitirilmeye başladı yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.Daha büyük abdesti denize ulaşmamış ve hiç ulaşamayacak bir emperyalizm uşağı, “Diyarbakır’a müdahale”den söz eder hale gelmiş yanı başımızda. Biz ise, futboldan dem vurmak zorundayız yazımızda.Haftanın panoramasını hazırlamak zorundayız, halkın en büyük eğlencesi futbol konusunda.Yapacağız tabii ki işimizi; malzememiz top, tencere veya darbuka da olsa. Ancak, farkındayız ve takibindeyiz, vatanı, milleti ilgilendiren başka ne varsa. Yanlış anlaşılmasın sakın! Sporu siyasete karıştırmak değil bu. Ot da değiliz, yavşak da. Onursuz da değiliz, korkak da...Futbol için “halkın en büyük eğlencesi” dedik ancak, ‘eğlence’ yerini ‘işkence’ye bırakır ne yazık ki bazıları için son haftalarda. Kimi şampiyonluk, kimi kümede kalmak derdiyle inler, zaman daraldıkça. Unutur futbolun sadece futbol olduğunu. Hayat-memat meselesi gibi görür. Tribündeki, sahadaki, televizyon ya da radyo başındaki. Siniri, tansiyonu, sağlığı, günü, gecesi hatta koca bir haftası zehir olur. O; son maçtır sanki.. Ya da son sezondur oynanan.Devam eder oysa; dünya döndükçe, bu yuvarlağın da dönüp duracağı aşikârdır. Yeni maç, yeni heyecan, yeni sezon ve yeni hedeflerle sürüp gider öylece...Bu sezon, düşen futbolcusunu ıslıklayıp, küfür ve hatta beddua eden gafil, bir sonraki sezonun son maçına forması bayrağıyla gider, Lig A şampiyonu futbolcusunu çılgınca alkışlamak için.Bu sezon şampiyonluğu kaçıran bir büyüğün mutsuz taraftarı, gelecek sezon için emindir kendisinden ve mutludur bir temmuz sıcağında. Gazetede okuduğu transfer haberleri sonrasında.Gün olur, devran döner. Anlayan anlar. Anlamayana bir kez anlatırlar. Anlatırız, tekrar gerekirse...

10 Nisan 2007, Salı 04:32
YAZININ DEVAMI

‘’Yanlış seçim!‘’

Halep or'daydı salı akşamı; tüm görkemiyle, devlet erkanıyla. Kayseri bur'daydı, dün akşam.Oradaydı Beşşar Esat, Tayyip Erdoğan ve Aziz Yıldırım. Burada Haluk Ulusoy, Yıldırım Demirören, Mustafa Çulcu...Or'daydı, tribünlerde Türk bayrağı oluşturan Suriyeli gençler. Bur'daydı, tribünlerde Fenerbahçe'yle dalga geçen Kayserililer.Al İttihad maçında Ahmed Dello'ydu karşılaşmayı güzelce yöneten. Kayserispor maçında Vedat Yüksel'di, güzelce!..İhtişamlı, muhteşem, unutulmaz bir akşamdı Halep'teki. Sıradan, bildik ve Fenerbahçe'ye gönül verenlerin beklediği bir akşamdı Kayseri'deki.Volkan, Tuncay, Uğur, Deniz, Kezman or'daydı, Halep'te. Serdar, Lugano, Alex, biraz da Serkan bur'daydı sadece, Kayseri'de.Mısır'dan gelen 500 bin dolarlık teklifi bile reddeden Aziz Yıldırım, Tayyip Erdoğan'la Suriye'ye gideceğine, Haluk Ulusoy'la yemeğe gitseydi eğer!..Siyasi iktidarın emrinde olacağına, onlara tek golü atan Haluk Ulusoy'la iyi geçinseydi Fenerbahçe’yi yönetenler!..Spordan Sorumlu Devlet Bakanı'ndan değil de, futbolu yöneten Haluk Ulusoy'dan yardım talep etseydiler eğer!..Gökhan'ın Lugano'ya vurduğu tekme ve neden vurduğunu açıklamak için eliyle yaptığı "iki" işaretinin cezası kırmızı kart olurdu. Toledo'nun Tümer'e yaptığı hareketten sonra, top Fenerbahçe'nin bu sezonki ilk penaltısı olarak beyaz noktaya konurdu. Alex'e saldıran, sahanın en iyisi Mehmet Topuz cezasız kalmaz, Edu atılmaz sahada dururdu...Aziz Yıldırım, Tayyip Erdoğan'la Suriye'ye gideceğine, siyasi iktidara eğileceğine, onlara geçen seçimde tek golü atan Haluk Ulusoy'la yemeğe gitseydi eğer; geçen sezonun şampiyonu Fenerbahçe, şimdi en yakın rakibinden en az 15 puan önde olurdu!..

08 Nisan 2007, Pazar 04:32
YAZININ DEVAMI

‘’Sakarya niye düştü!‘’

Bitime sekiz hafta kala karar verildi otoriteler tarafından: Sakaryaspor düştü!Galatasaray, Ankara deplasmanında kazanıp “neden olmasın” ihtimaliyle yeniden şampiyonluk potasına sokulurken aynı güruh tarafından, 2006-2007 sezonunun ilk donu biçildi: Sakaryaspor düştü!Henüz oynamadığı 8 maç, kazanılabileceği 24 puan var oysa. Bir de 3 puan; federasyon tesciliyle gelecek...Kaç puanda Tatangalar bu hafta; 17. Ekle üzerine 27, etti 44! Yani, kadrosunda tecrübeli oyuncular barındıran, taraftarından en iyi destek alan takımlardan biri olan, başında camiayı iyi bilen bir teknik adam bulunan Yeşil-Siyahlılar’ın aslında şansları var hâlâ.Liderden 9 puan gerideki Galatasaray’ı şampiyonluk adayı olarak göstermek ne kadar doğru ise, Sakaryaspor’u şimdiden düşürmek o kadar yanlış futbolumuz için. Martinez’den Cangele’ye, Murat Duman’dan Musa Aydın’a onca kaliteli oyuncuyu, sezonun bitimine iki ay kala tatile göndermeyelim. Sakaryaspor’un kalan haftalarda ligin altı ve üstünü etkileyebilecek maçlar oynayacağını gözardı etmeyelim. Musa gibi bir profesyonele “..bitti diyebiliriz yani” cümlesini söyletmeyelim...Güneşli günlerKış mevsimi, gündüz ile akşam arasındaki sıcaklık farkı en az 6-7 derece. Isıtmalı stadı olmayanlar için küçümsenmeyecek bir fark bu, titreme noktasında. Gündüz, çoluk çocuk gitmek çok daha kolay bir pazar maçına. Trafiği, dersleri, akşamki başka bir aile programını, yarınki ilk iş veya okul gününü düşününce, çok mantıklı pazarları gündüz maçları. Karı-koca-futbol kavgasına bile çözüm, bir çok aile için haftanın tek tatil gününde. Bir akşam maçının 10-15 bin YTL’lik aydınlatma giderini, enerji tasarrufunu düşününce de mantıklı pazarları gündüz oynatmak futbol karşılaşmalarını.Cuma ve cumartesi akşamları birer maç saat 20:00’de (unutmayın bir çok kişi, cumartesileri de çalışıyor memlekette). Geride kalan 7 maç, güneşi bol ülkemizin, güneşli günlerinde...

03 Nisan 2007, Salı 04:32
YAZININ DEVAMI

‘’Saat 17:00‘’

Yine ilk devrede oyunu geride kabul eden, ağır abi Fenerbahçe. Yine bu ağırlık ve genişlikten faydalanmayı becerebilen bir rakip Kadıköy’de.Bir gündüz maçı, hava güneşli, saha futbola elverişli. Rakip elini kolunu sallaya sallaya paslaşıyor, ev sahibi kaybettiği orta alanda geri geri kaçıyor. Tüm bunlar, Zico’nun birileri tarafından takdir edilen ağır başlı taktiği gereği yaşanıyor!Top Tuncay’a geldiğinde hareket, Alex’e geldiğinde bereket kazanıyor sadece. Kalede Serdar güvenilir, geride Lugano, ortada Aurelio ve Deniz dirençli, gerisi pek fazla kasmıyor.İkinci devre, daha önde ve arzulu gol için Kanarya. Ne de olsa, ilk yarıda harcanmamış bi ton enerji mevcut, Zico’nun ekonomik taktiği gereği! Deivid oyunda, kötü günündeki Mehmet’in yerine. Duvar görevinde başarılı görünse de, tıpkı Kezman gibi aldığı toplar genellikle rakipte.Hürriyet’in gölgesindeki Alex, yine tek umut gibi. Mükemmel ara paslarla pozisyonlar üretmekte. 60. dakikaya kadar üç net pozisyon. Ancak, galibiyet golü hâlâ bulunamadığından, bundan sonrası zor...Bilal sakatlanıp çıkıyor, Hürriyet, Volkan yorulmaya başlıyor, Tümer Zico’nun aklına geliyor ve Alex bir kez daha takımı için devreye giriyor. Tuncay’ın kafası yere ve kalecinin ayakları dibine. En az Alex’in muhteşem golü kadar alkışı hak ediyor...Kezman’la Deivid topları ezmeye ve ezilmeye devam ediyor. Alex’in iki “al da at” pası daha golle sonuçlanmıyor. Yorulan Ankaraspor’un son kozları, zamanla birlikte eriyor. Saat 17:00 henüz ve farkı 9 puana çıkaran Fenerbahçeliler, akşamı ve haftanın ilk gününü keyifle karşılamaya hazırlanıyor...

02 Nisan 2007, Pazartesi 04:31
YAZININ DEVAMI

‘’Mesela...‘’

Aziz Yıldırım bir şeyler yapmak istiyor. Tesis mesela. Her kategoride zirveye oynayan takımlar mesela.Ali Koç bir şeyler yapmak istiyor. 50 yaşından sonra Fenerbahçe’ye başkan olmak mesela. Daha fazla hizmet etmek için gönül verdiği renklere. Aziz Yıldırım’ın açtığı yoldan, belki daha büyük adımlarla devam etmek için.Aziz Yıldırım’ın yüzü zor gülüyor. Başkanlığı bir bırakıp bir dönüyor mesela.Ali Koç hayalinden vazgeçmiş gibi, daha yöneticiliğinin dokuzuncu ayında.Birileri bir şeyler yapmak istiyor, birileri bir şeyler yapmak isteyenleri pişman ediyor.Federasyon mesela. Taraflılar mesela. Taraftarlar mesela.Hatta kendi tarafındakiler. Hatta kendi taraftarları. Kendi sporcuları hatta.TK, SS, HBK mesela. Migros tribünündeki bir bölüm mesela. Alkmaar maçındakiler, Bursa’dakiler mesela. Appiah mesela...Fenerbahçeli farklı olduğunu iddia ediyor. Dik duruyor mesela, kendini başkalarıyla kıyaslayınca. “Fazla havaya girmeyin” diyor birileri. Az önce yazıldığı gibi, Alkmaar maçında Migros’un bir bölümündekiler, Bursa’dakiler mesela. Appiah mesela.50 bin kişinin içinde 100 kişi. 11 kişi içinde 1 kişi.Oysa, 91 sayı atıp, 34 fark yapıp, tek sayı sonrasında bile ukalalık yapmayan, tribünleri kışkırtmayan sporcular var bu camiada.Birileri bir şeyler yapmak istiyor ve yapıyor. Aziz Yıldırım mesela. Ali Koç mesela.Birileri bozmaya çalışıyor. HU mesela, FA mesela, öbür HU mesela. TK, SS, HBK mesela. Alkmaar maçında Migros tribününün bir bölümündekiler, Bursa’dakiler mesela. Appiah mesela.Üzerinde 100. yıl forması. Rakibinin ayağına basıyor bilerek. Malzeme veriyor, onun gibilere.-”Kimlere mesela?”.-”Kimlere mesela?”.Gargamel’e mesela...

21 Mart 2007, Çarşamba 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Sonsuza kadar‘’

Çok geride, çok ağır ve sıkıcı derecede çekingen Fenerbahçe. Tutup koparacak, alıp götürecek gibi oynaması gerekir oysa. Ligin lideri, şampiyonluğun en önemli adayı değil mi bu takım? Hadi “rakibine baskı koyacak, mücadeleyle öne çıkacak yapısı yok” diyelim. Peki, top kendisindeyken pozisyon üretecek yeteneği de mi yok bu ekiptekilerin? “Teknik direktörünün hataları çok” diyelim. Peki, bireysel çabalarıyla oyunu çevirebilecek ayakları, kafası da mı yok bu ekiptekilerin?Koskoca ilk yarı, başlangıçtaki yarım dakikalık Bursa tehlikesinden ibaret. Tatsız, tuzsuz ebegümeci! Muhteşem tribün şovları da olmasa Bursaspor taraftarının, çıkıp gidesi gelir stattakinin.. Veya zaplamayı düşünür televizyon başındaki...Lugano en göze batanı sahanın, uzun zamandır olduğu gibi. Sonra Edu ve bir de Deniz. Alex her an bir şey yapabilir ancak, ona yakın oynamalı, pas vermelisiniz.İkinci yarı, tribünlerin görkemi aynı, sahanın içi ise tamamen ‘madalyonun öbür yüzü’. İleri çıkınca Fenerbahçe. İleri çıkınca Kezman. İleri çıkınca Alex. İleri çıkınca; gol, futbol ve seyir zevki. En geride Serdar, önünde Lugano yine, Edu ve bir de Deniz...Deniz, onca metrelik koşudan sonra atmış golü ve Tuncay sırtında çocuğun. Deniz, doğal olarak yerlebir tabii. Bu durumdan vazife çıkarıp, kaçıncı maddeye aykırı olduğunu bularak, bir ceza daha üretebilirsiniz!..Kanaryalar’ın sahaya çıkarken gururla taşıdığı “Emanetiniz şerefimizdir” pankartına ise, ancak ve ancak saygı gösterebilirsiniz.Evet! Bugün 18 Mart. Şehitlerimizi anma günü. Nur içinde yatın. Vatan size minnettardır, sonsuza kadar...

18 Mart 2007, Pazar 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’1 metre en, 8 metre boy‘’

Fenerbahçe, PFDK’ya sevkedildi, bir kez daha. Sebep; ‘Ne Saran, ne Kıran, yanlız değilsin Aziz Başkan’ pankartı. Suçun işlendiği tarih; 10-03-2007. Yer; Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı Migros tribünü.“İndirin” denildiği halde indirmeyenler; menacer Volkan Ballı ve Stat Müdürü Ayhan Bak. “İndirin” diyenler; Fenerbahçe-Konyaspor maçındaki Ata Özer ve Cemil Tonbul isimli temsilciler.İşlenen suçu tebliğ eden resmi yazıya imza atan; PFDK Başkanı Talay Şenol. İstenilen; savunma. Muhatap; Fenerbahçe Spor Kulübü.Açılan pankartın ebatları 1 metreye 8 metre...Yukarıdaki bilgilerin tamamı var, tebligatta. Suçun ne olduğu dışında.Ne olabilir suç? ‘yalnız’ yerine ‘yanlız’ yazılarak, imla hatası yapılması mı! “Saran” ve “Kıran” ifadelerinin soy-isim olduğu anlaşılamayıp kelime anlamları mıdır acaba, sakıncalı bulunan! Suçun işlendiği alan Migros tribünü olduğundan, “yüzde 20 indirim” veya “peşin fiyatına taksitle” pankartları mıdır, açılması umulan!“İndir” deyince indirip, “ver” deyince vermek mi gerekli yoksa, sorgulamadan! Böyleleri mi var, insanları alıştıran!..Akıl ve mantık yardımıyla bulmak neredeyse imkansız suçu. Belki de küçük buldular, 1 metre en, 8 metre boyundaki unsuru!..

17 Mart 2007, Cumartesi 03:31
YAZININ DEVAMI