‘’Süper Lig panorama‘’
Hayırlı olsun!Yeni sezonun hemen ilk haftasında futbolu gölgede bırakacak bir konu bulmayı başardık. Zaten aksi olsa, doğrusu şaşardık!Hakan Şükür, Tanju Çolak’ı nihayet yakaladı ve ‘lig tarihinin en çok gol atan futbolcusu’ unvanına ortak oldu. Belediye’nin Fenerbahçe yıkımından bile önemli, açılış haftasının en çarpıcı olayı buydu, Trabzonlu futbolseverler olmasa!Futbolseverler!Henüz ilk haftada futbolun tadını kaçırmayı başaran Trabzonlu futbolseverler, uzunca bir süre kendi şehirlerinde, kendi takımlarının karşılaşmalarını izleyemeyecekler tribünden. İnemeyecekler sahaya belki aylar boyunca; oysa uzun yıllardır ne kadar da alışmışlardı buna! Bir kişi, aklı yerinde olmayan bir başka kişi, sonra iki kişi, birkaç kişi derken, onlarcası girdi bu kez sahaya. Yaşananların çirkinliği, sporla çelişkisi ve bunlara ilişkin kurulabilecek ne kadar cümle varsa hepsi bir kenara, ortaya çıkan tablo kara-mizah gibiydi kelimenin tam anlamıyla. Fol ve yumurta bile yokken, üstelik son dakikalarda gelen golle kazanmak üzereyken ve bitime saniyeler kala!..İtinayla iadeArap-İsrail meselesinin, Trabzon yankısıydı bu kimilerine göre. Sahadakilerin, tribündekileri tahrikiydi. Hatta provokasyondu, Trabzonspor’un üzerine oyunlar oynanıyordu, canlı yayın yorumcusuna ve bazı yöneticilere göre. Sonuçta bildiğiniz gibi, koskoca camiaya mal edilecek bir durum değildi!Verilecek cezanın yükünü azaltmaya yönelik yaklaşımlar hesap kesilene kadar sürecek, daha önceki tecrübelerimize göre. Aralara girilecek, telefonlar edilecek, yemekler yenilecek, mazeretler üretilecek, hatta futbolcular olayların asıl sorumlusu ilan edilecek.. Ve hakem, ‘sebep olanların önde gideni’ olarak mutlaka fişlenecek. Görevliler tarafından itinayla sahadan tribünlere iade edilen suçsuz futbolseverler, masum ve mazlumlar olarak ilan edilecek!Geçici çözümSonunda, matematik çözecek yine bu işi. Tabii ki, bu da geçici bir çözüm olacak yine. İbret-i alem için 16 haftalık bir ceza verilse, bu sezon böyle geçiştirilse bile, gelecek sezon ve sonrası hep endişe...Hayırlı olsun! Yeni sezonun hemen ilk haftasında futbolu gölgede bırakacak bir yazı yazmayı başardık. Zaten aksi olsa, şaşardık!Toplu sonuçlar:İstanbul B.Ş. Belediye 2-0 FenerbahçeAnkaraspor 1-2 AnkaragücüDenizlispor 0-0 BursasporGençlerbirliği 1-2 Gençlerbirliği OFTAŞGaziantepspor 2-0 KasımpaşasporKayserispor 3-1 Vestel ManisasporBeşiktaş 1-0 KonyasporGalatasaray 4-0 KonyasporSüper Lig puan durumuHaftanın KarmasıKart CezalılarıGol ve Asist KrallığıPAF Ligi
‘’Yaşasın belediyeler!‘’
Belediye faciası, hedefleri büyük Fenerbahçe için tabii ki umulmadık bir durum. Her ne kadar Türk insanı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ülkenin hemen her şehrinde buna alışık olsa da, söz konusu futbol olunca özellikle Fenerbahçeliler için hemen kabullenilebilecek bir kayıp değil bu.Ancak, geçen sezondan da hatırlanabileceği üzere, Mavililer (!) için son derece normal, ligin ilk maçında oynanan ya da oynanamayan futbol ve sonucundaki yenilgi; sadece biraz koşan ve baskı yapan bir rakip söz konusuysa. Hele bir de, o rakip stoperlerin üzerine yüklenebiliyorsa.Daha ileri gitme, Avrupa’da başarı, kalkınma, bayındır olma vaatleri bir tarafa, mevcut kadro ve teknik heyet bir tarafa konulursa.“Lugano, Appiah ve Alex’ten ne haber?” sorusu sorulursa.Can’ın, Yasin’in, Gökhan’ın, Gürhan’ın, Mert’in, İlhan’ın daha çok genç çocuklar olduğu, Önder, Vederson, Uğur, Kemal, Ali Bilgin, Kazım, Edu, Aurelio, Deivid ve Kezman’ın büyük Avrupa hayalleri için birinci sınıf oyuncular olmadığı göz önüne alınırsa.Belki bir şeyler olur; Appiah Fenerbahçe’yi daha ciddiye alır ve Fenerbahçe’yi yönetenler de onu, benden bile fazla tatil yapan Lugano’yu, Alex’i, Tümer’i ciddiyetle ele alırsa.Belki sıkılmaz futbolseverler Fenerbahçe maçlarından; en azından İngiltere, Almanya, İtalya ligi maçlarının yayınlandığı kanallardan uzak durursa.Kolayı var onlar için; Brezilya ligi de yayınlanıyor nasıl olsa!Santa Cruz, Zigic, Carew, Ronaldo, Adriano, Mehmet Topuz olmadı. Miquel, Gattuso, Pirlo, Guily, Ümit Karan nasılsa olmaz...Malzeme bu. Türkiye futbolunun 21. yüzyılın başlangıcındaki en önemli futbol takımının (7 sezonda 4 şampiyonluk ve bir de hediyesi) kurduğu kadro ve bu kadroyu yöneten ekip belli.Fazla hayalci olmadan, hele Cuma akşamı olduğu gibi gireni, çıkanı yuhalamadan, sabırla ve itidalle beklemeli Fenerbahçeliler; Türkiye’nin gerçekten büyük bir ülke, belediyelerin gerçekten rakipsiz, Türk futbolunun gerçekten ekol, Türk takımlarının gerçekten çağdaş, hedeflerin gerçekten mantıklı, futbolcuların, teknik kadroların, yöneticilerin gerçekten birinci sınıf olacağı günleri...Ancak ve mutlaka, hal ve gidiş ne olursa olsun; bir spor kulübünün son 7 sezonda 4 şampiyonluk kazanan ve bir de hediyesi bulunan branşının taraftarı, ıslık yerine alkışı tercih etmeli.Tıpkı sloganlarındaki gibi olmalı, 12. adamın duruşu, yürüyüşü, yani desteği...
‘’Züper Kuka!‘’
Bu bir lig maçı olsa ya da gerçekten çok önemli bir organizasyon, bu kadar keyifli olur muydu acaba ilk yarısı? Sahadaki bu kadar rahat oynar, tribündeki, televizyon başındaki bu kadar rahat takip eder miydi, Alamanya’nın ‘züper kuka’sını!Gerilmemiş adaleler, bir anlamda sezonun açılış karşılaşmasına, gösteriye şartlanmış beyinler, bir o kalede, bir bu kalede, hızlı, enerjik, üretken; doğrusu iyi eğlendirdiler; Beşiktaş’ın sinir küpü İbrahimler hariç!Oysa, asıl amacı bu değil dün akşamki organizasyonun ya da bu olmamalı. Bir önceki sezonun şampiyonu ve o kadar önemli olmasa da kupa kazananı, daha ciddi ve gerçekçi bir düzenlemeyle ve bir önceki sezon bitince karşılaşmalı.Mesela Tuncay olmalı şampiyon takımın kaptanı olarak sahada ya da Rüştü! Runje olmalı kupa kazandığı takımın kalesinde ve kulübede Tigana! Ne var ki, böyle başa, böyle tarak işte...İkinci yarının bir bölümü dışında, galibiyeti baştan sona hakedeni Fenerbahçe’ydi dün akşamın. Deivid önderliğinde, Deniz garantisinde, Can güvencesinde, Uğur hareketliliğiyle hakimiydi oyunun, Sarı-Kanaryalar. Ne ilginçtir ki, atağa çıkarken ektili oldukları sol kanat, rakiplerinin de hücumda en etkili kullandığı alandı. Yani, her iki takımın da bu tarafta savunma sorunu vardı.Giden Tuncay’dan sonra ileride top kaybı azalan Fenerbahçe’nin, kalan Kezman’la kazanması, futbolun cilveli yanıydı.Böyle bir kuka maçında bile Üzülmez’in sinir krizi geçirmesi şaşırtıcı, Toraman’ın sahada kalması ise, alışıldık bir eyyam uygulamasıydı. Dünün en önemli olayı ise, Fenerbahçe’nin Ulusoy’un elinden bir kupa daha almasıydı. Her ne kadar, bu seferki, ‘kuka’ da olsa!..
‘’Susuz yaz!‘’
Susuz yazmak gerek! Bir sahil ve tatil beldesinde bütün gün h2o ile haşır-neşir bile olsan, keyfe keder! İşin veya işsizliğin, aşın veya aşsızlığın derdindeki milyonları düşünüp, susuz yazmak gerek!İstanbul’u, Ankara’yı, küresel ısınmayı, siyasi partilerin Büyükşehir belediye başkanlarını düşünüp susuz yazmak gerek en azından!Su gibi, sabuna da dokunmamalı hatta, üstelik bir spor gazetesinde hem de transfer döneminde ve tatil zamanı yazıyorsan.. Ve hortumla yıkıyorsa bazıları hâlâ sokakları, arabaları, futbolu, siyaseti, memleketi ve beyinleri özellikle!..Özenilen Avrupa’ysa, kıskanıldığını iddia eden Avrupalı’ysa, kısıtlanan hâlâ ‘yabancı’ysa, susuz yazmak gerek, hatta sabunsuz; konu futbolsa eğer öncellikle yönetenleri!Doğduğum, yaşadığım, çalıştığım; rahmetli babamın doğduğu, yaşadığı, çalıştığı, öldüğü; büyükbabamın doğduğu, yaşadığı, çalıştığı, öldüğü şehirde, kasım ayına kadar yetecek su kalmış. Aynı şehirde doğan, yaşayan, okuyan oğlumu çok endişelendiriyor bu durum.Susuz yazmak gerek, hatta sabunsuz; konu büyük şehirse eğer öncellikle yönetenleri!Susuz yazacağız mecburen, daha fazla korkmasın diye çocuklar. Hele, sululuk hiç yapmayacağız. Tatilde, güneşe ‘yan gelip yatanlar’ bile suçlu gibi hissederken kendini, her gün verilen şehitlerle ocaklar sönüyor, ormanlar birer birer yanıyorken ülkenin her yerinde...“Plakanı değiştirsen de, kaderini değiştiremezsin” diye bir söz vardır minibüs edebiyatında. Plakayı değiştirmemeli, vatandaşa sövmemeli, yarın ne olacağı belli olmayan, bir vekil ya da baş vekil. “Ulan”, “terbiyesiz” dememeli milletin büyükbaşları, milletin ta kendisine, efendisine! Sömürmemeli, kandırmamalı, eğitimsiz kalan veya bırakılan oy potansiyellerini, gülünesi yalanlarla!Susuz yazmak gerek, hatta sabunsuz; konu memleketse eğer öncellikle yönetenleri!Su bereketse, susuzluk nedir! Üç tarafı deniz bu memleketin.Bu bollukta, bu bereketsizliğe “dur” demek gerekir...
‘’Transfer‘’
Bir bardak suda koparılan fırtınadır, transfer. Bir transfer furyasıdır, her yaz. Bir diriliş, bir umut, hayaldir taraftar için; çırpınışa uzanan daldır kimi zaman...Bir muhabbettir, sahil kenarında. Ölü sezonun dirisidir. Tatilin en önemli geyiği, eğlencesidir...Bir meraktır! Ki ne gelirse ondan gelir ya da başka şeyden!Bir mantık silsilesidir, ya da bir mantıksızlık hikayesidir. Duyum; en derininden. Yemin; her çeşidinden. Emin; her haber veren...Bir şampiyonluk kadar değerlidir transfer! Bir ezeli gol veya ebedi galibiyet kadar anlamlıdır. Bir ispat, bir güç gösterisi ve bir kapaklı tenceredir itinayla takılanından! Bizde beyin bulandıran, hatta sulandıran yaza denk gelir; dünyanın dört bir yanında, çoktan yol almış olsa da erken kalkanlar!Büyüklükten dem vurur, sezon açılışına günler kala, bir büyük oğlu büyük transferi sitayişle açıklayanlar. Kiminin, adının geçmesi bile yeterlidir övünmek için.Sis kebap, raki ve Bogaz’dır yıllardan beri, ilk ropörtajlarda. Ünlü, hayranlık uyandıran taraftarıdır gelinen kulübün. Avrupa’da bile görülmemiş tesisleridir, Haydari’dir, yogurttur hatta televizyonlarda...Güzeldir, yazın sıcağında sağa, sola adam almak. Hoştur, serinlik verir, bol keseden sallamak. Yelpazedir yani! İyice salla ki, daha iyi serinleyebilesin; serinletebilesin!Güzeldir, sabahın köründe, deniz kıyısında gazete okumak. Dirençli kılar insanı, serin sulara dalmadan önce. Sonrasında, kıyıya çıkar, kendine gelir, ayılır taraftar! “Nasıl yani” deyiverir insan, “Adriano mu!”. Takılır arkadaşı, “Ronaldinho da gelecekmiş, uçağı kaçırmış” diye...Onlarca insan gider havaalanına Lincoln için, ön adı Abraham olmasa da. Binlerce insan toplanır tribüne 34 yaşındaki Carlos karşısında...Rüştü doğuştan Kartal’dır ve huzurludur artık! Sakaryalı Tuncay ise, Middlesbrough’lu...Koca bir yalandır, koca bir gerçektir, koca bir heyecandır transfer. Güzeldir, sabahın köründe okunan gazete sıcaklarda; hele tatildeysen.AB’ye aday ülke futbolunu yönetenler, milliyet sınırını açıklamak için çok geç kalmış olsalar ve bir çok abuklukları gibi, bunu da umursamasalar bile 2007’nin orta yerinde!..
‘’Anlayamazsan kudur!‘’
Murat Şahin, Mustafa Doğan, Ali Güneş, Tayfun Korkut, Fahri Tatan, Marcio Nobre, Mehmet Yozgatlı, Rüştü Reçber ve belki Serhat Akın... Demirören’in transfer icraatlarından bazıları bunlar. Benhur’lu, Saffet’li dönemleri düşünüp, “Ali Şen başkan, Beşiktaş şampiyon” diyecek oluyor insan!..Özenmek böyle bir şey demek ki... Neyse, özenilen! 80’lerin, 90’ların Fenerbahçesi mi? Özenmek, Carlos mu, Ronaldo mu? Dünya Kulübü olabilmek adına! Özenmek, Middlesbrough mu, artık Fenerbahçeli değil, Sakaryalı Tuncay için!Yaranmak, ne peki! Aydın Örs’ten vazgeçme zorunluluğu mu, sponsor boyunduruğuyla!Çaresizlik ne! Alex de Souza kalacak mı sezon sonuna kadar? Yoksa, bir ezeli rakibe gitmesin diye mi tutuldu, mürekkebinde inanç bulunmayan kuru bir imzayla!Dedikodu ne? Diyen kim, koyan kim? Diyenle koyan farklı olmalı, söz konusu dedikoduysa!Yabancı kim? Zico mu, Kalli mi, Carlos mu, Mehmet Aurelio mu, Lincholn mü, Mert Nobre mi, Makaay mı! Neye, kime ve neden yabancıyız; dünya futbol topu gibi dönüyor ve her yerden dikkatle izleniyorsa!Ne kadar yabancı kalacak, ne kadar yerli duracak; ne kadar yakınlaşıp, uzaklaşacağız futbola? “Yerli malı, yurdun malı. Herkes onu kullanmalı.” Şık ve yakışıklı bir duruş... Ya ne yapacağız, Ali Bilgin için Fenerbahçe’den 4 milyon Euro talep ediliyor, Volkan Yaman Galatasaray’a 3,5’a patlıyorsa! Kantarın Topuz’u neden kaçar, isteyen üç büyükler, vermeyen Kayserili olursa!Süper Lig’in başlamasına iki aydan daha az kala neden hala belli değildir yerli, yabancı tanımlaması, sınırlaması? Nedir, buna zaman ayıramayacak iş ve oluşları Türk Futbolu’nu yönetenlerin! Yaz tatili mi? Oteller, tatil köyleri, kongreler, söyleşiler, gelişler, gidişler, alış-verişler mi yoksa!Spordan öte aslında gündem. Memleket meseleleri her şeyden daha önemli. Mesela seçim var 22 Temmuz’da. Kaça satıyor, kaça alıyoruz? Neyi satıyor, neyi alıyoruz? Kaç kişiyiz? Toplam 550 mi? Parti mi seçeceğiz, vekil mi, sandalye mi? Mühür mü, boyalı parmak mı demokrasi; verilen ve geri döneceğinden şüphe edilen bir oysa!..Yazılanların çoğu net olarak anlaşılmıyor değil mi? Anlayamamak, anlaşılamamak ciddi bir mesele. Ayakkabı kösele...Eğitim şart! Bunu akıllara nakşeden ise, bir devlet bakanı değil reklamdaki bir komik; Cem Yılmaz...Yukarıdan aşağı vaziyet budur. Anlayabilirsen ne ala; anlayamazsan kudur!..
‘’Fark!‘’
Bayanlar ve baylar!Şimdi, “bayanlar ve baylar” vurgusunu, 100. yıla damgasını vurmuş Fenerbahçeli şampiyon sporcular üstlerine alırlar hemen. Yok, siz değilsiniz kastettiğimiz. Tabii ki üzerinize de alınabilirsiniz, okuyucularımız içindeyseniz...Fenerbahçe’ye imza attığı günden bu yana, yaşlı ve hokkabaz olduğu Türk kamuoyuna duyurulan Roberto Carlos, meğerse şeker hastasıymış aynı zamanda...Hayırlı olsun. Aziz Yıldırım da şeker hastası bildiğimiz kadarıyla. Düz mantık kuralım; demek ki, Carlos da çok iş yapacak Fenerbahçe adına...***Tuncay gitti nihayet çok arzu ettiği Avrupa’ya... Menacerinin açıklamasına göre para-pul için değil, ‘Avrupa hayali’ için gitmiş. O zaman bir sezon sonra, şu veya bu nedenle Türkiye’ye dönebilir. Mesela, Galatasaray’a gelebilir rahatlıkla. Sarı-Kırmızılılar da Avrupalı ya! Zaten, Hakan da artık bırakır seneye. Onun taşıdığı bayrak Tuncay’a nasip olur belki; Allah’ın izni, Hoca’nın kavliyle...***Alex kalmış, iki sezon daha. “Alex yürüyor” diyecekler demek ki, başta bu satırları yazan olmak üzere, iki sezon daha! Öteki, beriki koşarken bir maçta 14 kilometre, “yürüyor Alex” diyecekler, sıradan asistleri ve sıradan golleri sonrasında. Fenerbahçe’nin her kaybında rakibin mücadelesine saygı gösterip, her kazancında Türk futbolundaki geri kalmışlığı gündeme getirenler! Yürü be Alex! Hatta yürüme bile; duruşun yeter!***Sınırı kaldıracak muhtemelen federasyon. En azından daha genişletecek. ‘5 AB oyuncusu ve 5 başka ülke vatandaşı daha’ gibi mesela. Transfer dönemi değil mi içinde olduğumuz? Hatta geç bile kalınmış bir transfer dönemi değil mi! Kimi, neyi bekliyorlar hâlâ? Fenerbahçe’nin transfer listesini mi; Türk futbolunun dengelerini korumak adına! Aman ara açılmasın! Tiraj, reyting, vs hesabıyla.. Bunlar en önemli kavramlar, Ulusoy yönetimindeki futbolumuzda!***Kasıklarımızın ağrımasına neden olan açıklamalara göre, ‘Sami Yen Su Günü’nün nedenlerinden ikisi Fenerbahçe taraftarıymış! Tamam o zaman! Zaten sudan sebeplerden 4 maç ceza verilmişti Galatasaray’a (ayrıca 1 maç da küfürden)! Tahkim Kurulu ikisini indirir, mevsim sonu satışları nedeniyle. İkisi de Fenerbahçeliler’den gider. Böylece küfür dışında fatura ödemesine gerek kalmaz Seyrantepe sahibi liselilerin... Ve her statta taraftarın ve sucuların da önü açılır böylece. Ayrıca, kötü söz de sahibinin!***En son masatenisinde bayanıyla, erkeğiyle Türkiye şampiyonu olmuştu değil mi Fenerbahçe? “Futbolla haşır neşirken, bu sorunun anlamı ne?” demeyin. 100. yılda o kadar çok branşta şampiyonluk yaşadı ki Kanarya, insanın kafası karışıyor ister istemez futboldaki transfer bolluğunda. Bir de, Sarı-Lacivertliler sadece futbolla yatıp kalkmayan, gerçek Spor Kulübü ya...***24 yıldır kupa alınamadı. Avrupa’da başarı yok. Şampiyonluk ne ki... Ümit dayanamadı kaçtı. Tuncay elden kaçırıldı. Hokkabaz Carlos alındı. Ali Bilgin düzenbaz. Colin Kazım çok tecrübesiz. Aurelio devşirme. Verin Semih’i, Olcan’ı, Can’ı başka kulüplere pişsinler. Hatta Selçuk da pişirilsin, Deniz de...Rüştü’ye haksızlık ediliyor. Serdar İnce, Volkan kalın, öbür Volkan çok genç. Uğur’un saçı uzun. Kezman’ın sakalı keçi. Deivid ağır. Lugano kazma. Edu balta. Serkan ve Yozgatlı giderse, sağ kanat çöker. Zico başlı başına felaket. Saracoğlu gecekondu. Yıldırım diktatör. Ülker sponsor. Ve saire ve saire...Bu arada; Fenerbahçeli Halil Akkaş Avrupa’da mayıs ayının atleti seçilmiş. Futboldan kelam ederken yine farklı bir durum bu; farkı fark edebilene!
‘’Peki, ya sağ!‘’
Roberto Carlos, gelmiş geçmiş en önemli dış transfer ülkemiz için; Aziz Yıldırım daha iyisini yapana kadar...Nunweiller, Schumacher, Taffarel, Eder, Hagi, Ortega, Alex, Carew, Anelka, Ricardinho ve diğerleri bir kenara, Roberto Carlos bir kenara... Günlerdir dünya medyasında yer alan haberler kanıttır buna...Ya ilk ya ikinci devre önünde oynayacak Fenerium veya Maraton tribünlerinin. Kombine almak gerek, şahit olmak için. Forma almak gerek, ibret-i alem için. O, televizyondan hayranlıkla izlediğimiz adam var ya; Türkiye’de, Fenerbahçe’de...Didi’den, Parreira’dan, Zico’dan veya herhangi bir başka büyük transferinden dolayı bile Fenerbahçe adını duymamış olanlar, ezberleyecekler yakında. Sportif anlamda bir başarının garantisi değil, ancak çok büyük iş doğrusu, sonuçları ne olursa olsun. Büyük ticaret; Fenerium’u, kombineyi, reklamı düşününce...Büyük iş. Şampiyonlar Ligi gruplarına kalabilmiş Türkiye şampiyonu’nun, bir yabancı ülke havalimanına Zico’lu, Carlos’lu, Alex’li, Lugano’lu, Kezman’lı kadrosuyla inişini akla getirince...Vay be! Carlos, gerçekten Fenerbahçe’de. O, Vederson, Uğur, Olcan, Tuncay, hatta Tümer. Serdar Dinçbaylı’nın dediği gibi, sol tarafa yatacak galiba Fenerbahçe maçlarında saha.. Ve Deniz, Aurelio, Selçuk, Appiah, belki Colin Kazım ve belki Mehmet Topuzlu bir deli orta saha...Serdar ve iki Volkan kale garantisinde. Kezman, Semih, Deivid, belki Gökhan Ünal, belki Mehmet Yıldız ve belki de Roy Makaay veya Trezeguet; federasyon yabancı sınırlamasıyla ilgili kulüpler lehine karar verirse...Lugano, Edu, Önder, Can ve belki yeni bir alternatif daha savunmanın ortasına...Peki, ya sağ ne olacak? Sağ kanat yani! Savunmada, hemen önde, az ileride, forvette. ileri geri koşan, kademe ve isabetli orta yapabilen, hızlı ve etkili oyuncularıyla...Serkan ve Yozgatlı gidici. Kerim kadroda, Ali Bilgin gelici. Bu oyuncularla ters tarafta denge sağlanacak mı? Yoksa millet solla uğraşırken, sağdaki herhangi biri için çok mu rahat olacak bu kanat? Ya da, sağda da alternatifler üretilecek de (mesela Valencia’dan Miguel, Barcelona’dan Giuly gibi), Zico’nun teknik patronluğunda gelecek sezonki Fenerbahçe’nin seyrine doyum mu olmayacak?









































