Arama

Popüler aramalar

‘’Balık hafızası!‘’

Bir köşeye sığmayacak, uzun süre üzerinde durulması gereken çok şey yaşandı, söylendi yine bu hafta... Ne yazık ki çabuk unutulacaklar futbol dünyasında!

Kalli, çok zor bir karşılaşma öncesinde, çok çok önemli iki oyuncusunu, disiplinsizlik nedeniyle kadro dışı bıraktı. Doğruysa, ki öyledir herhalde, kampa misafir getirilmesiydi nedeni! Başta Hakan, kimilerine göre ağırdı ceza. Hatta, Alex’in seromoniye çocuğuyla çıkması ile eşdeğerdi! Onlara göre; bir sonraki kampa başka akrabalar veya kız arkadaşlarıyla girebilir yani birileri!..

51 gün geçti
Derbi akşamı, zamana karşı yarıştığımız anlarda lig lideri için atılan başlık “Alemde teksin”di üçüncü sayfamızda. Amaç, Galatasaray’ın ligimizin tek yenilmezi olduğunu vurgulamaktı. Ancak, ciddi bir sorun vardı. Puan cetveline bakıldığında (ki yandaki puan cetvelinde aynı durum hâlâ geçerli) yenilgi hanesinde ‘0’ yazan bir takım daha vardı. Oysa, tam 51 gün geçti Trabzonspor-Sivasspor karşılaşmasının üzerinden.
Pazar akşamı, bu kez bir milletvekili girdi Trabzon’da sahaya. Neyse ki, karşılaşmadan sonra! Girmesi yasak olan, en azından yetkili ve sorumlu olan TFF’den izin almadan giremeyeceği bir yere, “ben milletvekiliyim” diyerek girdi. Verdi, veriştirdi, istifaya davet etti Ulusoy ve gerisindekileri, Nuri Albayrak’ın yakın arkadaşı!..

En büyük mafya!
Derbi kaybı sonrası eski ve hâlâ görevde olan bazı Beşiktaşlı yöneticiler faturayı teknik direktörle futbolculara keserken, asbaşkan Levent Erdoğan ve menacer Sinan Engin hakemleri gündeme getirdi. Engin, Balçiçek Pamir’e verdiği röportajda “en büyü mafya hakem camiasıdır” dedi. “Peki MHK, TFF’ye bağlı değil mi!” imasına da, “yorumu siz yapın” şeklinde yanıt verdi! Bülent Korkmaz, 2-0’dan verdikleri maçın ardından, “..Mehmet Yıldız gibi kendini kolayca yere bırakanlara dikkat edilmeli” cümlesini kurdu, biraz sonra yüzüne gülüp, eliyle yanağını sıvazladığı, ligin en zor yıkılan, en güçlü futbolcularından Mehmet hakkında. Bursaspor Başkanı Ali Karasu ise, yenilgiden sorumlu tuttuğu Korkmaz için, “Birileri takımın maaşlı teknik direktörü olduğunu unutuyor” demecini verdi, DHA’ya.

Süper Lig Panorama

02 Ekim 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Düdük sesleri!‘’

Bizim hakemlerin yönettiği maçlar, düdük seslerinden anlaşılabilir mi acaba? Statta ya da televizyon karşısında “Hakemi dinliyorum gözlerim kapalı” deyip, deneyeceksin. Düdük sesi çok sıksa, “İşte bu bizden” diyeceksin!
Ceza sahası çizgileri kalındır, futbol alanının diğer tüm çizgileri gibi. Yakından, neden olanların hemen arkalarından takip ettiğin bir olayın, yaklaşık 12 cm kalınlığındaki bu çizgilerin içinde mi, dışında mı gerçekleştiğini hâlâ göremiyorsan, gözlerinden şüphe edeceksin! Hele bir de, ceza sahası içinde topun avuçlanmasını es geçtiysen, mutlaka doktora gideceksin!
Futbolseversen eğer ve Roberto Carlos, Alex gibiler oynuyorsa bir takımda, ister taraftar ol, ister fukara seyredeceksin. İsterse takımları kötü oynasın veya takımdaşlarından bazıları turp sıksın futbol keyfine, vazgeçmeyeceksin. Çoğalmalarını bekleyecek, sabretmeyi öğreneceksin!
İlk altı haftada dokuz puan kaybettiyse bir takım ve şampiyonluktan uzaklaşıp, İnter Toto’ya yaklaşıyorsa iyice, eleştireceksin. Herşeye rağmen, Avrupa Kupası maçları da dahil kalesinde az tehlike yaşıyorsa, hakkını vereceksin. Tabii, orta alandan başlayacaksın bu konuda adalet dağıtmaya. Önce Deniz’i, sonra Aurelio’yu ve hatta geç fark edilen Vederson’u tebrik edeceksin. Lugano’yu asla bir kenara atmayacak; ancak yazını ya da sözünü ille de Carlos ve Alex’le bitireceksin.

29 Eylül 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Feyir piley!‘’

Haftayı değerli kılan, 1977 yılından bu yana 15-23 Eylül tarihleri arasında kutlanan, ‘Dünya Fair Play Haftası’ olmasıydı kuşkusuz. İdrak ettik hep beraber çok şükür!
Sportmenliğin önemi ve değerini vurgulayan etkinlikler yapıldı Süper Lig’in tüm maçlarından önce. Fair Play bayrağı taşıyan, muhtemelen futbolcu abilerine hayran ve onları örnek alan çocuklar çıktı sahaya. Sonra hayran olup, örnek aldıkları geldiler. Gelenlerin arasında kolunda pazubandı olanların eline bir yazılı metin, bir de mikrofon verdiler.
Süper Lig’in kaptanları, ‘kurallara bağlı kalarak oynayacaklarına, hakemlere saygı göstereceklerine, saha içi ve dışında, şimdi ve gelecekte doğruluktan, dayanışmadan ayrılmayacaklarına’ dair yemin ettiler, güzel Türkçe’leriyle (bazıları tercüman aracılığıyla). Fair Play adına... Açılımı; dürüst oyun, adil oyun, eşit şartlarda oyun. Türkçe söylenişi; feyir piley!

51 sarı, 4 kırmızı
6. hafta karşılaşmaları böyle başladı. Manisa’da, Beşiktaş İnönü Stadı’nda, Bursa’da, Kayseri’de ve başka şehirlerin başka statlarında oynandı, tamamlandı. 51 sarı, 4 kırmızı kart çıktı 9 karşılaşmada. Kendini yalandan yere atanlar oldu. Rakibini, hakeme çaktırmadan tutanlar oldu. Rakibine hakeme çaktırmadan çakanlar oldu. Sahadan çıkarken orta parmağıyla hakemi işaret edenler oldu. İsimleri lazım değil. Seyredenler ya da izleyenler, yakından veya uzaktan görenler, şahit olanlar bilir...

Çok şükür!
Sözle başladı, sözle bitti ‘Dünya Fair Play Haftası’ etkinlikleri. Söze yeminle başlayıp, küfürle devam edenler boldu; sahada, tribünde, dışarıda. Hatta kırmızı kart gören oyuncusunu, sahadan çıkarken alkışlayanlar bile oldu!
Fair Play... Açılımı; dürüst oyun, adil oyun, eşit şartlarda oyun. Türkçe söylenişi; feyir piley! Geride kalan hafta ‘Dünya Fair Play Haftası’ydı. Bizde de feyir piley sözleri verildi, Süper Lig karşılaşmalarından önce. İdrak ettik hep beraber çok şükür!


Süper Lig'de haftanın panoraması

25 Eylül 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Olacak galiba!‘’

Kezman’ın sakatlığından dolayı şans bulan Semih dışında, İnter kadrosunun tamamı sahada. En önemli fark rakipte. İtalyan değil, Türk işi. Rakibini tanıyan, buna göre önlem alan bir takım var Bursa’da.
Alex tehlikesinin farkında olan, Carlos’un kanadına elinden geldiğince tedbir koyan, Semih ve Deivid’e birde basıp rahat oynatmayan, Deniz ve Aurelio’ya topu alıp dönecek fırsat tanımayan, haddini ve puan hesabını iyi bilenler var Fenerbahçe’nin karşısında. Ev sahibinin gol umudu Tum ilk yarıda biraz daha becerikli, özellikle ofsayta takılmama konusunda dikkatli olsa...
Aynı takım, başka rakip, farklı futbol. İtalyanlar’ın izin verdiği ‘Türk Sambası’na önlem alan Bursaspor, farkın tek nedeni. Bir de hakem var tabii! Düdük makinesi gibi; ‘zart’, ‘zurt’!..
Futbolcular için zor zanaat, bu kadar düdük arasında soğumadan oyunda kalmak. Avrupa’yla en büyük farkımız da bu zaten!
Carlos yine en iyisi takımının, bir de Alex. Önder’i nihayet gördü Zico, ancak vakit çok geç! Vederson çarşamba akşamki gibi değil, Deivid baskı altında verimsiz, Aurelio yorgun, Deniz bitik, Semih etkisiz. Üç oyuncu değiştirme hakkı olduğuna göre en fazla; bu kez Zico masum ve dolayısıyla çaresiz...
Gitti, gidiyor Fenerbahçe hedefe doğru. 101. yılda Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tur, Süper Lig’de İnter Toto ve bu kez belki de Türkiye Kupası. Aslında tek çare galiba Türkiye Kupası. İnter Toto’dan başlamaktan iyidir, Kupa galibi olarak katılacakları UEFA Kupası!..

24 Eylül 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok eğlenceliydi‘’

İnter gibi bir Dünya devi karşısındaki oyuna, hakimiyete, motivasyona bakıp kızarsa biri Süper Lig’deki Fenerbahçe’ye ya da teknik direktörüne, hak vermek gerekir.
Dün akşamki Lugano, Carlos, Vederson, Aurelio, Deniz, Deivid ve ille de Alex dururken, yine eleştirilecek bir şeyler bulmak da, girişte görüldüğü üzere meziyet gerektirir!
Yana ve sıkışınca geriye oynayacaksan bir Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında, İnter gibi tecrübeli ve güçlü bir rakibe karşı yapacaksın bunu. Ancak, alışkanlık ve hastalık haline getirmeyeceksin ki, rakibin bile olamayacaklara karşı, olmayacak durumlara düşmeyesin.
Ağır da olsa, dengeliydi en azından Sarı-Beyazlılar.. Ve dengeli olmaları gerekirdi dün akşam. Şut çektiler bolca. Çoğu isabetsiz de olsa, rahatsız ediciydi İtalyanlar için ve güven vericiydi rakip keleyi çok sık görmenin farkında olmak adına. Topuk pasları da, bacak araları da, Alex’in kalça çıkaran çalımları, Deivid’in şapka çıkarttıracak soğukkanlılığı ve mükemmel gol vuruşu da çok keyifliydi. Bu vaziyet karşısında, kedi-fare ile oynarken, ‘çağdaş futbol’, ‘3-5-2’, ‘4-4-2’ kimsenin umrunda bile değildi.
Üç de olabilirdi, beş de. Aurelio heyecanlamasaydı iki kez karşı karşıyayken kaleciyle. Edu ile Lugano yere doğru vursaydı kafaları. Direk ve İtalyan şansı Carlos’un önünde durmasaydı, Kezman formda bir golcü olsaydı. Semih daha erken alınsaydı...
Çok değerli, eğlenceli, Sarı-Beyaz-Yeşilli mükemmel bir futbol akşamıydı. Keşke Zico da kendini oyuna kaptırmayıp, son dakikalarda nefes almakta zorlanan, fedakar Deniz’i ve hatta Deivid’i kenara alsaydı. Keşke, Vederson’u daha önceki haftalarda hatırlasaydı...

20 Eylül 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Adaletsizlik!‘’

Takımının yarım düzine gol yediği maçın hemen sonrasında, sahanın tam ortasında soruyor Konyaspor Başkanı: Böyle mi adalet dağıtılır?

Öncelikle, bu yazının okulların açıldığı bir mübarek ramazan günü, yaşanası İstanbul şehrinde oluşturulduğunu belirtelim. Olur da saçmalarsak, henüz iş yerimize gelirken dönüşü düşündüren trafik olsun bahanemiz...

Sahanın ortasında!
Ne diyor Konyaspor Başkanı Ahmet Şan; “Böyle mi adalet dağıtılır!” Başka ne diyor; “Böyle bir yönetimi zaten bekliyordum.” Nerede kuruyor bu cümleleri; karşılaşma sonrasında sahanın ortasında. Kiminle konuşuyor peki; az önce sona eren maçın hakemleriyle...
Böyle bir garipliğe rastlamak mümkün mü, dünyanın herhangi bir medeni futbol ülkesinde! Ne işi var bir kulüp başkanının, üst düzey bir profesyonel karşılaşma sonrası sahanın içinde?
Kupa töreni, seramoni olsa, hadi neyse...
Peki, biz medeni olmadığımız için mi vaziyet böyle! Milli maçın 3-0’ını bile gölgede bırakan, ‘el’, ‘kol’, ‘intikam’, ‘iki mezar’ gündemleri ipucu olabilir mi, medeniyetimizle ilgili. Appiah’ın gazetecilere gösterdiği orta parmak da bağlar mı aynı noktada bizi! Hâlâ karara bağlanamayan Trabzonspor-Sivasspor maçının üzerinden 37 gün mü geçti!..

Hakkaniyetle!
“Böyle bir yönetimi zaten bekliyordum” derken Konyaspor Başkanı, “Fransa’da böyle bir kural yok” diyor profesyonel takımının yabancı oyuncusu. Hakemi protestoya yönelik alkışın ‘bir sarı kart’a malolacağını öğrenememiş daha! Öğretmemiş yani, Konyasporlu herhangi bir profesyonel yönetici ona!
“Böyle mi adalet dağıtılır” derken Ahmet Şan, “Kağıt gibiydik” diyor profesyonel takımının kalecisi Özden. Adaleti, hakkaniyetle dağıtıyor olgun bir profesyonel olarak aslında, önündeki kötü örneklere rağmen!
Doğrusu, futbolun biraz adaleti olsa, Gaziantep’te oynanan haftanın en güzel karşılaşmasından daha fazla gol olurdu Sami Yen’de. Belki de, 1989-90 sezonunun 6. haftasında Beşiktaş’ın Adanademirspor’u 10-0 yendiği maç tarihe karışırdı. Ahmet Şan o zaman da sahaya girer miydi bilinmez ancak, kulübü Süper Lig’in rekorlar kitabına girerdi, hakkaniyetle!..


SÜPER LİG PANORAMA

18 Eylül 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aman dikkat!‘’

Edu’da değil kabahat, oynatanda! Adam o kadar yol tepmiş, bir buçuk da maç oynamış, üç gün sonra çok daha önemli bir sınav var, kadroda. Üstelik, yeni düzende, üçlü savunmada. Yasin kenarda.
Ali’de değil kabahat, oynatanda! Beşli değil, aslında dörtlü orta alanın sağında, kendini kaybetmiş, bildiklerini bile unutmuş durumda. Kanadından başlayan her akın rakip takımda.
Zico’nun işine karışmak gibi olmasın ama; Deivid değil mi, bu sezon sağ kanattaki oyunuyla ‘en iyiler’ arasında gösterilen. Yine onu koy sağa, Semih’i de Kezman’ın yanına. Kazım da hâlâ kenarda. Peki, formsuzluğunun doruğundaki, pozisyon harcama, top kaybetme makinesi Kezman, 83’te Semih oyuna alınırken bile niye hâlâ sahada?
Ya, sözde kalabalık, özde tenha orta alanı fazla zorlanmadan geçebilen Rize- spor’un, Fenerbahçe savunmasının üzerine biraz daha gidebilecek gücü ve becerisi olsa...
Savunmada Lugano, solda Roberto Carlos, ortada Alex, biraz Selçuk, biraz da Deivid gerisi palavra.
Önder her zamanki gibi geri ve yana, Aurelio herhalde yorgun, Kezman hepten madara!
Zico’da değil kabahat, onu tutanlarda! Geçen sezon deneyip görmesine rağmen hâlâ ısrarcı olanlarda! İyi insan, hoş adam, büyük futbolcu ve mükemmel bir seyirci kenarda. Bir de takımını özellikle Süper Lig maçlarına çok iyi motive etmesi var tabii; ki bu en belirgin özelliği!
Neyse, hedef İnter-Toto olduğuna göre sorun yok Sarı-Lacivertliler’i yönetenler için! Kayserispor’a, Sivasspor’a, Ankaragücü’ne dikkat etmek kaydıyla!..

16 Eylül 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vicdan meselesi!‘’

Hakan Şükür’e eleştiri getirildiğinde küplere biner her kesimden, bizimki de dahil her meslek grubundan birileri; “Bu kadar gol atan adama..” diye başlayan cümlelerle. Fatih Terim için de aynı şey geçerlidir. En sert tepkiler gelir; “Onca başarının altına imza atmış, ilkleri gerçekleştirmiş adama..” diye başlayan cümlelerle. Kendileri de sertleşir zaman zaman. Mesela Hakan, gollerinin Allah’ın bir tecellisi olduğunu söyler. Bunun, rakip savunmaların, kalecilerin inançlarını küçümseme olarak algılanabileceğini hiç düşünmeden. “Beni eleştirmek Allah’ın gücüne gider” diyebilir, 0.52’lik gol ortalamasıyla. Futbolculuğu bile tartışılan Alex, bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen 0.59’luk gol ortalamasına sahipken. İşi için büyük emek sarfettiğini ifade eder, başarısızlıkları tek başına göğüslemenin ne büyük cesaret istediğini sorar Terim; hemen hergün milyonların önüne haberleri, yorumları ya da yazılarıyla tek başına çıkan basın mensuplarına. Mikrofonların veya kalemlerin arkasına saklanmış ‘vicdansızlar’ olarak işaret eder onları. Yüzleri, telefonları, elektronik postaları bilinen onlarca tanınmış medya çalışanı, en ağır tepkilere, hatta hakaretlere maruz kaldığı halkın arasında gezerken. “Sizlerde, yalan ve yanlışta istifa eden var mı?” diye sorar çatılı kaşlarıyla. 110 bin YTL maaşı rüyasında bile görse hayra yoramayacaklara. Çok kişi, böylesine bir gelirle birkaç ay çalıştıktan sonra istifa edebilir oysa, ailesi ve geleceğiyle igili endişeler duymadan. Evet! İtidalli davranmak, sağlıklı düşünebilmek ve vicdanlı olmak zorundalar, özellikle toplumun gözü önünde olanlar...

13 Eylül 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI