‘’Tüm dünyası değişti‘’
Elbette bunu zaman gösterecek ama sanırım ‘Ali Koç döneminin en doğru transfer planlaması yapıldı’ cümlesi abartı olmaz. Fenerbahçe her pozisyonda alternatifli bir kadro kurdu, hem şampiyonluk yarışında hem de Konferans Ligi’nde sonuna kadar gidecek bir oyuncu grubuna sahip.
İsmail Kartal oynadığı 9 resmi maçın tamamını kazanarak ilerliyor. 6 numara transferi yapılmamış olsa da bunun sorun yaratmasını beklemem. Zira İsmail Yüksek o pozisyonda ihtiyacı karşılar, olmadığında da İsmail hoca Crespo ile ilerleyebilir.
‘’Hayal kuran kaldı mı?‘’
Japonya’ya karşı Belçika’da oynadığımız maçın ilk yarısı büyük bir hayal kırıklığıydı. Henüz 35 dakika dolmuşken 3-0 geri düşmek bir yana oynadığımız futbolun hali içler acısıydı doğrusu. İkinci yarı başında İrfan Can’ı sol içe, Yusuf Sarı’yı sol çizgiye çekip Cengiz Ünder’i sağa ve Hakan Çalhanoğlu’nu merkeze almak Japonlar’a karşı oyunumuzu düzeltti. İkinci golü atan ve artık Rennes forması giyecek Bertuğ’un önü açık, EURO 2024’e kadar Kuntz izin verirse Milli Takımımız’ın santrfor rotasyonunu fazlasıyla rahatlatacağa benziyor. Japonlara karşı da kötü bir prova izledik. Takım gelişmiyor, oyun ilerlemiyor, kurduğumuz hayaller bir bir suya düşüyor.
Galibiyetimiz yok...
Stefan Kuntz’un Uluslar Ligi’nde C kategorisinden B kategorisine bizi çıkarması övüneceği bir detay olmamalı. Zira Litvanya, Lüksemburg, Faroe Adaları’nın yer aldığı gruptan lider çıkmamız değil, aynı dönemde Faroe Adaları’na yenilmemiz, Lüksemburg ile evimizde berabere kalmamız haber değeri taşıyor. Bu takımlara karşı topa sahip olma oyununda sorun yaşamamız düşünülemezdi. Kuntz döneminde sıralamada bizden yukarıda olan takımlarla oynadığımız maçlarda henüz galibiyetimiz yok. Her şeye rağmen yine EURO 2024’e gidebiliriz gitmesine de, Kuntz bize Almanya’da hayal kurdurur mu? Kuntz, artık kendi seviyemizde ya da altımızdaki takımlara karşı bile üstünlük sağlayamıyorken EURO 2024’te nasıl hayal kuralım.
‘’Fiyasko‘’
Ferdi Kadıoğlu, Cenk Tosun, Enes Ünal’ın sakatlıkları sebebiyle santrfor ve sol bekte büyük bir krizin içinde bulduk kendimizi. Fakat bu küçük çaplı krizi çözmek için Kuntz’un santrfor ve sol bek pozisyonunda eli o kadar da zayıf değildi. Şenol Güneş’in Masuaku’nun yokluğunda iki haftadır sol bekte şans verdiği tecrübeli Onur Bulut’u kullanmak bunlardan birincisiydi. İkincisi ise Galatasaray’ın Ljubljana ile oynadığı rövanş hariç tüm maçlarında 11 başlayan Abdülkerim’in sol stoperde olduğu bir üçlü savunma sol bek krizini çözecek mantıklı seçeneklerden bir başkasıydı. Bu denklem için Abdülkerim’in haricinde Ozan Kabak’ın da olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ne var ki, Kuntz’un tercihi bu sezon Valencia’da sol stoper oynayan Cenk Özkaçar’ı sol bek oynatmak oldu. Maalesef bu tercih sol kanattan çıkışlarımızı zayıflattı, Cenk ağır kaldığı için gittiğinde dönüşlerde sol bek kademesinden pozisyonlar verdik. Cengiz Ünder’in sol forvetteki etkisizliği hücumda üretkenliğimizi engelleyen detaylardan bir başkasıydı. Zeki ile aralarında ciddi bir iletişim sorunu vardı ve sağ kenardan çıkışlarımız sorunlu ilerledi. İlk yarıda oyunun defoları gün gibi ortadayken Kuntz’un oyuna müdahalesi için Cenk’in ceza sahasında ıskaladığı toptan golü yememiz bile yeterli olmadı.
Kariyerli ve iyi
Kuntz, Cenk’i sahada tuttuğu her dakika en büyük kötülüğü bizzat oyuncuya yaptığının farkındadır umarım. Kuntz, ‘Vargas’ın kardeşi var mı?’ Diye soruyor ya bizzat Vargas’in kendisi gelse nafileydi. Bireysel olarak acayip kariyerli ve iyi futbolculardan kurulu bir kadromuz olsa da planımız Kuntz’un tercihleri yüzünden tam bir fiyaskoydu. Yıllarca Guidetti ile finallere kadar gelip kupayı alamıyorduk ama Santarelli ilk yılında iki büyük turnuvayı kazanmayı başardı. Demek ki, teknik direktör bir takımın kaderini belirlermiş. Kuntz böyle giderse hepimizden önce Almanya biletini alacak.
‘’Riskli bir durum‘’
Fenerbahçe bu sezon kalesinden santrforuna kadar neredeyse her pozisyonunu güncelledi. Kadro zincirinde rotasyon halkalarının en zayıf olduğu pozisyon şimdilik 6 numara gibi görünüyor. Fakat İsmail Yüksek sezona iyi başladı, oynadığı hemen her maçta beklentileri büyük oranda karşıladı. Oyun görüşü, dinamizmi, yetenekleri düşünüldüğünde İsmail uzun vadede Fenerbahçe merkezinin yükünü çekebilir. Ne var ki, sezon planlaması yapılırken kulüplerin en dikkat etmesi gereken detay; derinlik. İsmail hoca 2022’de Crespo-Zajc, Crespo-Sosa ile çift 8 numaralı oyunu tercih ederek önlerinde Mesut ya da Arda’ya konforlu oyun alanları yaratmayı başarmıştı.
Muhtemelen transfer olacak
Crespo kalacaksa ve planın bir parçası olacaksa bu oyun modeli İsmail hocanın cebinde önemli bir koz olarak durabilir. Zira artık Fred gibi bir maestroya da sahip. Ama Fenerbahçe’nin topa sahip olma halkalarında eksikler var ve bu durum ideal bir 6 numaranın büyük bir ihtiyaç olduğu gerçeğini İsmail hocanın yüzüne çarpabilir. Fenerbahçe’nin hemen her pozisyonda yeterli derinliğe sahip olduğu görülürken ön liberoda sadece İsmail ve Bartuğ ile devam edilmesi risk barındırıyor. İsmail’in Ankaragücü maçında gördüğü basit ikinci sarı kartla atılması gibi olaylar sezon içinde yaşanabileceği gibi sakatlık riskleri de göz ardı edilemez. Avrupa’nın 5 büyük liginde transfer sezonu 1 Eylül’de kapandı. O liglerden sekenleri toplamak için TFF bizim ligimizin transfer penceresini 15 Eylül’de kapatma kararı almıştı. Fenerbahçe’nin 15 Eylül’e kadar vakti var ve uluslararası standartlarda bir 6 numara transferi yapmaları yüksek ihtimal. Ne var ki, bu isim 4 Eylül’e kadar UEFA listesine yetiştirilemedi.
İsmail için avantaj
Fenerbahçe’nin mevcut kadrosu Konferans Ligi’nde grup aşaması için yeterli. Ayrıca bu durum İsmail Yüksek için de önemli bir fırsat. Zira 6 grup maçının tamamında ilk 11 başlama ihtimali var ve bu şansı iyi değerlendirirse yeni gelecek 6 numara ile rekabette fazlasıyla gelişim gösterir. Zaten Fenerbahçe kalecide yabancıya döndüğü için İsmail Kartal ligde İsmail Yüksek’i daha sık kullanmayı tercih edecektir. Yani ortaya çıkan bu yeni durum İsmail Yüksek için yıkım değil. Tam tersi onun sürekli rekabette kalması ve gelişmesi için büyük bir fırsat. Yeter ki, özgüvenini yitirmesin ve rekabetin kendine bakan avantajlarını doğru görsün.
‘’Tepeyi aştılar‘’
İlk yarıda Tolunay Kafkas Fenerbahçe’nin merkezine yoğun bir baskı planladı. Tolga Ciğerci ve Djokanoviç ile İsmail Yüksek’i kapatan Ankaragücü, Efkan, Cephas ve Mujakic ile de Fenerbahçe’yi sağ koridorda sıkıştırdı. Samuel’den gelmeyen topları tolere etmek adına İrfan Can’ın geri geldiği pozisyonların sayısı çoktu ve bu Fenerbahçe’yi hücumda eksik bıraktı. Fenerbahçe sağdan götüremediği topları Dzeko’nun da yardımıyla soldan Oosterwolde ile götürmeyi denedi. Dzeko’nun orta sahanın derinine kadar indiği anlarda Oosterwolde’ye iç koridorda bir pencere açılsa da Hollandalı sol bekin o pencereden sızma hızı ve şekli beklenen etkiyi yaratmadı. Ferdi Kadıoğlu’nun hızı, dripling yetenekleri ve oyun zekasına alışmış bir kadronun hücumda sete yerleşmek için merkezdeki oyunculardan çok ekstra katkı almasının dışında bir seçenek kalmadı. İkinci yarı İrfan’ın içeri kat ederek iç koridoru doldurması, Dzeko’nun başarılı alan taramaları, Osayi-Samuel’i rakip ceza sahasına yaklaştırmaya yetti.
Kaliteyle gidebileceğin nokta....
Nitekim gol de Dzeko’nun asisti, Samuel’in golüyle geldi. Ankaragücü’nün birebir baskılarından dolayı topa istediği oranda sahip olamayacağını anlayan İsmail Kartal, İrfan-Cengiz değişimiyle rakip arkasında daha hızlı olmayı planladı. Fenerbahçe, topa ilk yarıdan daha az sahip olmasına rağmen Dzeko, Tadiç ve Fred’i ceza sahasında topla buluşturdu. Ankaragücü gibi zor bir deplasmanda yine oyuncu kalitesiyle kazandı. Zaten sezonun bu bölümünde kimse yüzde 100 formda değilken kaliteyle bazı tepeleri aşabilirsen bir ay sonra düzlüğe geldiğinde planın gücüyle ilerleyebilirsin. Ankaragücü-Fenerbahçe maçıyla aynı saatte Türk spor tarihinin en büyük zaferlerinden birini bize kazandıran Kadın Voleybol Milli Takımımız’a sonsuz teşekkürler.
‘’Keremler'in gecesi‘’
Galatasaray transfer dönemini hareketli geçirip sansasyonel imzalar attırmış olsa da Ziyech ve Zaha’yı şimdilik kullanamadığı için kadrosundaki derinlik zaafı Gaziantep’te de dikkat çekti. Okan Buruk, Gaziantep karşısına Molde maçının 11’iyle çıktı ama bir farkla; bu kez iki Kerem de hafta içinin acısını çıkartırcasına iyi başlayınca ilk 5 dakikada Kerem Aktürkoğlu’nun biri sayılmayan iki golüyle tabela çok erken 1-0’a geldi. Aktürkoğlu acayip hırslı, Demirbay ise hücumun her sahnesinde yer alacak kadar istekliydi. İki Kerem’in birbirlerini yükselten iş birlikleri bir yana Demirbay’ın ceza sahasına yaptığı 8 numara koşuları maçın kilidini açan en önemli detaydı. Kilit pasları, üçüncü bölgedeki doğru pas tercihleri ve elbette duran toplardaki kusursuza yakın ortaları Kerem Demirbay’ın ışığını ilk kez bu kadar parlak gösterdi.
İletişimin göstergesi
Keremler'in bu formu Icardi’yi de hep oyunda hep tetikte tutuyor doğrusu. Aktürkoğlu lig standartlarının üzerinde bir hıza ve bitiriciliği sahip. Dün gece 3 attı 1 sayıldı ama Icardi’ye yaptığı asist aralarındaki iletişimin ne seviyede olduğunun göstergesiydi. Gaziantep’te erken bozulan ve topun hızını düşüren bir zemin vardı. Düşenin kalkmadığı, kolay faullerin kovalandığı pozisyonların çokluğu ülke futbolunun önündeki en büyük engel. Gaziantep’te de dün gece bu sahnelerin fazlaca yaşanması maçın temposunu büyük ölçüde düşük tuttu. İlk 4 haftalık bölümüne bakınca Gaziantep ligin en kötü futbolunu oynayan takımı gibi görünüyor. Savunmadan top çıkarmakta zorlanıyor, hücumda ciddi bir bitiricilik sorunu yaşıyorlar. Bundan sonrası ne olur bilinmez ama 15 Eylül’e kadar santrfor krizini çözemezlerse işleri düzeltmek zaman alabilir.
‘’King is back!‘’
İlk yarıda 5 sarı kart görmüş olmak endişe vericiydi. Hollanda temsilcisinin aşırı agresif tavırlarına karşı daha soğukkanlı kalmak gerekirdi, özellikle Becao’nun pozisyonunda yürekler ağızda bir kaç dakika geçirdik. Dzeko santrforda aşırı yalnız kaldı. Çünkü Twente, Samsunspor gibi Cengiz ve Tadic’i çizgiye doğru itti. Bir ara Tadic sorumluluk alarak Dzeko ile yer değiştirmeyi bile denedi ama sonuç istediğimiz kadar pozitif olmadı. Devre arası dönüşü Cengiz’i kenara alıp King’i sahaya sürmek İsmail hocanın maçtaki en doğru tercihlerinden biri oldu. Forvette top tutamadığı için arkada net pozisyonlar verdikten 15 dakika sonra da Szymanski ile İrfancan’ın girişiyle Fenerbahçe ideal oyununa kavuştu. King sol forvette fizik kalitesiyle büyük fark yaratırken kazandığı penaltıyla ekmeğini taşta çıkardı. Hayli sert geçen maçın ikinci yarısında Fenerbahçe’nin topu ön alanda doğru paylaşması sonucu Twente’nin tehlikeli geçiş hücumlarından bir nebze korunabildik.
Tek başına çökertti
King’in hücuma getirdiği hareketlilik çok değerliydi. Twente’nin sağ koridorunu tek başına çökertmesi maçın senaryosunu Fenerbahçe lehine değiştirdi. King, gösterişten uzak sessiz sedasız işini yapan, sol kenardaki performansıyla İsmail Kartal’a yeni bir seçenek sunan, Batshuayi’nin ayrılması gündemdeyken santrfora da alternatif olabilecek bir jokere dönüştü. Sanırım ‘King is back’ sloganını sık sık duyabiliriz. İsmail hoca Dzeko’yu 86’ya kadar oyunda tuttu. Bir çok insan bunun aşırı sabır gösterisi olduğunu düşünebilir. Ama agresif ikili mücadeleler kovalayan, ön alanda şiddetli baskı yapan Twente’ye karşı ön tarafa uzun vurup Dzeko’nun indireceği toplar İsmail hocanın ana planıydı.
‘’En pahalı maç!‘’
Şampiyonlar Ligi gruplarına bir adım mesafedeki Galatasaray’da tarihinin en pahalı maçlarından birine çıkacak olmanın stresi Okan Buruk’tan başlayarak tüm kadroyu sarmış gibiydi. Maça yine Molde şaşırtıcı şekilde beklenenden hızlı başladı. Molde’nin hızı karşısında Galatasaray’ın topun ritmini ayarlamak için tempoyu ele geçirmesi Icardi’nin penaltıdan attığı erken gole rağmen mümkün olmadı. İlginç şekilde Galatasaray yüzde 70’lerde topa sahip oldu ama ceza sahası aksiyonlarında Molde’nin üstünlüğünü izledik. Icardi ilk yarıda büyük bir çarpışmanın arasında kalmasına rağmen oyuna devam edebildi. Ama sırtının üzerine düşmesi yürekleri ağızlara getirdi. Buna rağmen Icardi’nin ikinci yarıdaki pergel santrfor rolü etkileyici hücum setlerine dönüştü. Ne var ki Kerem Aktürkoğlu’nun yanlış pas tercihleri birçok pozisyonu doğru bitirmenin önünde engeldi. Oyunun kurulumunda 3 metre yanındaki Kerem Demirbay’a veremediği pası işleyen Moldelileri bu kez Muslera da durduramayınca topu ağlardan çıkardık. Okan Buruk, oyuna 72’de Kaan ve Barış’ı alarak planı değiştirmek istedi. Ama Kaan orta sahada kaldı, savunmada dörtlüye devam edildi. Galatasaray iç koridorları kapatamadığı için pozisyon yedikçe Kaan’ın üçüncü stoper olması kaçınılmaz hale geldi ve bu pahalı maçı yürekler ağızda da olsa bitirmeyi başardık, üstelik Angelino’nun golüyle kazanarak...