‘’Emenike'nin oynama ihtimalini seviyoruz!‘’
'Emenike hızlıdır, geniş alanda kopup gider Emenike güçlüdür, ceza sahasını karıştırır Fulelidir, defansın dengesini bozar Önde top tutar takımını rahatlatır'
İsmail Kartal, Emenike'nin tüm bunları yapabilme ihtimalini seviyordu. Kaçırdıkça, kötü oynadıkça, döküldükçe hep bu ihtimalleri aklına getirip huzur buluyordu! Sezon başından beri Emenike'ye babası olsa bu kadar katlanmazdı. Sonunda formayı üzerinden kendi çıkardı, Fenerbahçe yönetimi ve İsmail Kartal kulaklarını taraftara tıkayamadı da nihayet forma adaleti tecelli etti.
Sow-Webo-Topuz'lu forvet hattı insanlara çok büyük vaatlerde bulunmuyordu. Çünkü daha realist bir kadronun parçası oldular. Webo kadro içerisinde santrfor becerisi en yüksek iki oyuncudan biri. Sow'a öyle alanlar açtı ki, maçın erken kopuşunun müsebbibiydi. Henüz 8. dakikada 2 farka ulaşmak sanırım İsmail Kartal'ın rüyasından bile daha iyimser bir tabloydu. Zira Çaykur Rize, ligin ikinci yarısında oyununu gözle görülür bir şekilde iyileştirmiş ve son Erciyes galibiyetiyle lige sıkı sıkıya sarılmıştı. Fenerbahçe bir pas takımı, Rize ise pasa karşı iyi pozisyon alan bir direnç takımı. Özellikle Obraniak takıma katıldığından beri ön bölgede daha yüksek pas kalitesiyle bol şut atıyorlar. Son 6 maçtaki şut ortalamaları 17.
Emre'yi oynarken izlemek güzel
Fenerbahçe'nin başlangıç stratejisi erken baskı değildi. Emre'nin hazırladığı ilk pozisyon ölümcül bir stoper (Giray Kaçar) hatasıyla gol olduğunda kimse kendi standartlarında oynamıyordu. İkinci Fenerbahçe golünde de Emre'nin imzası var. Sahi Emre'yi oynarken izlemeyi çok özlemişiz. Sahaya konsantre olduğunda izlenilesi bir maestroya dönüşüyor. İnter'de attığı gollerden sonra Recoba'yla verdiği sevimli pozları getirdi insanın aklına. Keşke hep sahada kalsa, oynasa, kariyerinin son baharında kuru dallarını gözümüze sokmasa da sararan yapraklarına hazan şiirleri yazdırsa.
Sanırım Sow'un attığı 2. gol, bu sezonun jeneriğini oluşturacak gol demetinin en nadide parçası olur. Senegalli, Fenerbahçe yarı sahasında topu ayağına aldığında Webo sola doğru yaptığı koşuyla öyle bir alan açtı ki, herhalde İsmail Kartal'ın gözünde Fenerbahçe'nin Emenike ile kaybettiği zamanlar ve alanlar birer birer canlanmıştır. Bazen taraftara kulak vermek gerekir ve sonuçları da iyi olur. Yoksa Kartal, hem kendini hem Fenerbahçe'yi hem de Emenike'yi yakacaktı. Ha unutmadan söyleyeyim. Dün gece Rize, sezonun en kötü defans performansını sergiledi. Stoper Giray ilk golde Topuz'un asistini yaparken, Sow'un 70 metrelik driplingini güzelleştirip, 1996'da Ronaldo'nun Barcelona formasıyla attığı gole benzemesi için dokunmamayı tercih etti. Ya da aklına Alpay Özalan'ın Euro 96'da Vlaoviç'i düşürmediği pozisyon gelmiştir. Bilemeyiz ama bildiğimiz bir şey var ki, sadece ilk yarıda 8 top kaybı, '0' faul ve '0' hava topuyla oynayan bir stoper, tabeladaki 3 golün ikisinde pay sahibiyse maçı kulübede bitirir. Bitirdi de.
‘’Taraftar görüyor iki hoca da görmüyor‘’
Emenike’yi 11’e alan İsmail Kartal değil, Brugge karşısında skandal bir performans gösteren Beşiktaş defansıydı aslında. Nijeryalı’nın sezon başından beri pek kimselere göstermediği ama var olduğunu hissettirdiği hızı ve gücü, Beşiktaş’ın ağır stoper tandemine karşı ekstra bir baskı unsuruydu. Necip, maçın 19. dakikasında Brugge maçında yaptığı hatanın kopyasını yaptığında Emenike topla çoktan Beşiktaş kalesine inmişti. Emenike, top, kale ve Tolga ile başbaşaydı. Ama o sezon boyunca yaptığını tekrarladı ve Tolga’ya karşı hızını kullanmak yerine topu auta attı. İşte bu pozisyon iki takımın arıza noktalarını özetlemek için yeterliydi. Fenerbahçe bu forvet formsuzluğu yüzünden yarışı hep geriden takip etti, Beşiktaş ise defansından çok çekti.
Neredeyse 25 dakika vardı
Brugge maçından sonra 11/4 değişikliğe giden Bilic’in Olcay’ı dışarıda bırakarak bir fazla orta saha karakterli kadro tercihi, Gökhan Gönül’ün son saniye sakatlığıyla daha da anlam kazanabilirdi. Oyunun senaryosu hep Bilic’in istediği gibi gitti aslında. Fenerbahçe 3 değişikliğini tamamladığında dakikalar 48’i gösteriyordu. Böylesine yaşlı bir takımın son 42 dakikayı değişiklik yapmadan tamamlayacak olması Beşiktaş gibi bir tempo takımına maçı getirirdi. Fenerbahçe taraftarı ‘Fener gol gol gol, şampiyonluk gidiyor’ tezahüratını yapmaya başladığında bitime neredeyse 25 dakika vardı ve bu takım üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Panikle yüklendikçe arkada açık verdiler.
Maçı Bilic verdi
Bilic’in yapacağı Sosa-Olcay, Tolgay-Oğuzhan değişikliği maçı bitirirdi. Ama yapmadı. İki antrenör için de kötü bir geceydi. Kartal tercihleriyle, Bilic yapamadıklarıyla sınıfta kaldı. Sanırım Bilic de, Emenike de, İsmail hoca da taraftarın haklılığını artık anlamışlardır.
‘’Emenike sendromu‘’
Gençlerbirliği, Mesut Bakkal göreve geldikten sonra oyun genetiğini değiştirdi; dar alan takımına dönüştü. Kısa mesafede doğru pas oyunuyla alan bırakmıyorlar. Fenerbahçe’nin oyun karakteri de ağırlıklı olarak dar alan stratejilerine dayalı. Emenike açıkta oynadığında biraz oyuna hız katabiliyor. Nijeryalı dün maça sol açıkta başladı, Hakan Arslantaş’ın arkasına üç tane yalancı koşu yaptı. Ama sıfır pozisyon, sadece kuru gürültü. Adamın derdi büyük, sorun salt formsuzluk değil, bariz şekilde tükenmişlik sendromu.
Emre oynamazsa!
Gençlerbirliği’nin Doğa-Petroviç’li orta saha tandemine karşı Fenerbahçe orta üçlüsünün yumuşak kalması maçın anahtarıydı. Emre’nin ısırmayan oyunu Bakkal’ın öğrencilerini cesaretlendiren en önemli unsurdu. Yay civarına çok rahat geldiler hem de defalarca. Petroviç’in 37’deki müthiş şutuna şapka çıkartmakla birlikte, golün müsebbibinin helva kıvamındaki Fenerbahçe orta sahası olduğunu söylemek gerek.
Bu sezon Fenerbahçe’nin iki büyük sorunu var. 1- Forvet formsuzluğu, 2- Cephe savunması. Petroviç’in attığı mükemmel şut bu sezon Fenerbahçe ağlarına giden 6. ceza sahası dışı golü. Emre özellikle deplasmanlarda yanında Meireles varken daha az enerjiye ihtiyaç duyuyor, Diego ile oynadığında Topal’ın yanında sehven duvar oluyor. Hal böyleyken Fenerbahçe’nin orta saha tandemi takımın oyun tecrübesiyle çelişiyor.
Bu arada İsmail hoca, Egemen sakatken oynatacağım diye zorluyorsa Bekir’i kaybetmeyi göze almış demektir. Zira bu Bekir’e ‘Egemen’in ölüsü bile senden iyi’ demektir.
Mart ayı ustaların ayıdır. Şampiyonun rengi genelde bahara girerken belirginleşir. Martta Hamzaoğlu 5, Kartal 5, Biliç ise 2 puan yitirdi. Dünkü maç özelinde şunu söyleyebilirim: Fenerbahçe’nin düşük temposu Beşiktaş’ın iştahını kabartacak cinsten.
‘’Piyango‘’
Beşiktaş, şampiyonluk yarışında varlığını sürdürmesi adına belki de sezonun en kritik deplasmanını oynadı Sivas'ta. Son iki maçta kaybedilen 5 puanın stresi Beşiktaşlı oyuncuların üzerinde anormal bir baskıya sebep olmuş anlaşılan. Bazen bir maçı, ne istatistiklerle ne de futbolun gerçekleriyle izah edebilirsiniz. Bilic ve öğrencileri, bu sezon derbiler de dahil bu kadar izahı mümkün olmayan performans ortaya koymamışlardı. Malum Liverpool zaferinin ardından bu tip düşüş hakkını Balıkesir karşısında kullandığını tahmin edenleri de yanıltacak bir oyun vardı Sivas’ta.
Orta sahalar sıralamayı belirler
Futbolda orta sahalar sadece pas trafiğindeki varlıklarıyla değil tabelaya etkileriyle de bir takımın sıralamadaki yerini belirler. Fenerbahçe’de Emre ile Baroni tandemi, 10 gol barajını aşabildiği için geçen sezon şampiyonluğu erken koparmıştı,Galatasaray son 3 sezonun 2’sini Selçuk ve Melo’nun katkılarıyla kurtarmıştı. Şayet bu sezon Beşiktaş şampiyon olacaksa Atiba-Veli tandeminin mutlaka tabelaya yakın oynamaları gerekiyor. Necip’in devre biterken attığı 40 metrelik uzun topu kontrol etmeye çalışırken Atiba, golü yaptığında sanırım Bilic içinden ‘Galiba şeytanın bacağını kırdık’ demiştir. Çünkü böyle kötü oynadıkları bir günde ön liberon sezondaki ilk golünü atıyor ve kazanıyorsan bu başlı başına bir piyangodur. Şimdi iş bundan sonra kazandığın ikramiyeyi nasıl kullanacağınla ilgili. Kerim hamlesi geç yapıldı
Bilic rakip analizi konusundaligin iyi antrenörlerinden birisi buna kimsenin itirazı yok ama oyun okuma ve müdahale noktasında vasatın üstüne çıkamıyor. Batuhan-Utaka değişikliğinin ardından Sivas’ın kanat üzerinden gelişlerine karşı Kerim önlemini maçın son bölümüne bırakması Beşiktaş’ın yediği baskının önemli sebeplerinden biriydi.
‘’Özel adam!‘’
Trabzon açısından bu sezon birçok farklı hikayeyle anılacak, buna şüphe yok. Ama bu takımın en esaslı kahramanı tartışmasız Mehmet Ekici. Oyunu kurgulayan, topun ön bölgede kalmasını sağlayan, kilit açan ve tabii ki sezonun en güzel gollerini atan adam.
Karabük, Yılmaz Vural ile düşme hattından kurtulmak için can havliyle oynarken ilk yarı sonunda skoru 2-1’e getirmişti. Tabelayı lehine değiştirdikten sonra artık oyunun güzelliğinin çok önemi kalmıyor can derdindeki takımlar ve hocalar için. Yılmaz hocanın takımı ikinci yarıda ‘atan almaz yatan alır’a oynamaya başladığı anlarda çirkinleşen oyuna güneş gibi doğdu Mehmet Ekici. O’nun vuruş kalitesi sayesinde Ersun Yanal için yay civarı kazanılan frikikler birer can simidi. Bunu İsmail Kartal yapmadığı için üç haftada 7 puan kaybetti, Bilic yapmadığı için son iki haftada 5 puan yitirdi. Ersun hoca, sezon sonunda Ekici’nin büyük boy bir posterini evinin duvarına asıp, ona kurtardığı maçlar için şükranlarını sunarsa hiç şaşırmam.
Günümüz futbolunda orta sahaların, özellikle de ön liberoların performansı total takım kalitesini belirliyor fikrine hiç itirazım olmaz. Trabzonspor’un bu sezon yaşadığı saha içi sendromun yegane sebebi bu değil elbette lakin Karabük karşısında oyuna hükmedememesinin önemli gerekçelerinden biriydi. Aytaç neredeyse çıkışlarının tamamında Musa ya da Sow’a takılınca Trabzon gereksiz bir baskı yedi. Pozisyon bilgisi zayıf Fatih Atik sağ bek, Bosingwa sol stoperdeyken Aytaç’ın hücum bölgesine taşıyamadığı her top Ahmet İlhan ve Onur ile Hakan Arıkan’ın kalesinde tehlikeli birer pozisyona dönüştü.
Bu arada Vahid hoca Japonya’nın başına geçmiş. Sahi, hocayı Milan’lar PSG’ler SMS’le ‘gel gel’ diye taciz ediyordu değil mi?
‘’Emenike'ye babası bu kadar katlanır mı?‘’
İsmail Kartal, hayatı boyunca en büyük imtihanı Emenike ile yaşıyor. Nijeryalı formsuz, mutsuz, huzursuz. Kendisi konuşuyor, kardeşi konuşuyor, menajeri konuşuyor. Oysa Kartal, ona babasının bile vermeyeceği şansı veriyor.
Emenike güçlü ve hızlı bir forvet. Kendine dar alanda bile alan açma meziyetine sahip. Konya karşısında maça yine santrforda başladı. Sanırım İsmail hocanın Emenike'den farklı bir beklentisi var. Konya gibi lig standartlarının üzerinde bir pas takımının Fenerbahçe'yi açık alanda yakalayabilmesi için iyi kanat oyununa ihtiyaç duyduğunun sinyallerini Djalma ve Torje tercihlerinden anlamak için futbol dehası olmaya gerek yok sanırım. Maça başlarken takım dizilişinin önemini dün bir kez daha tecrübe etti Kartal. Emenike Akhisar maçının 2. Yarısında sadece takımının değil sahanın en verimli oyuncusu olmayı başarmışken yine santrforda başlaması Konya'nın ilk golünü hazırladı. Ömer Ali ilk çıkışını yaptığında Sow herkes gibi gözleriyle takipçisiydi. O top geldi Kabze'nin futbol aklıyla birleşti ve Mahlangu'nun ribaund şutuyla gol oldu.
Bundan sonrası için beklentim Sow'un Emenike ile daha yakın oynaması. Çünkü mesafeleri çok açık bırakınca Emenike'nin açtığı alanları Sow değil rakip dolduruyor.
Caner'in eseri!
Konya'da bırakılan 2 puanda en büyük payın Caner'de olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu sezon 9 sarı kartın 5'ini itirazdan gören Caner, Akhisar karşısında gördüğü kartla cezalı duruma düşerek İsmail Kartal'ın takım aritmetiğini alt üst ettiğinin farkındamıydı acaba. Mecburen sol bekte Kadlec oynadı ve önden bir yabancı eksiltmek yerine Emre sakatlandığı için arkadan takımın savunma duvarı Alves'i dışarıda bırakmak zorunda kaldı Kartal.
Konya Aykut hoca döneminde 14 maçın 11'ini topa sahip olarak oynamış. Sadece fark yedikleri Galatasaray maçında, Trabzon deplasmanında ve içeride kazandıkları Eskişehir maçında topun karşısına geçmişlerdi. Fenerbahçe'yi sadece pas oyunuyla durdurmaları mümkün değildi. Ayken hoca da Djalma ve Torje ile takımını iyi bir kontratak takımına dönüştürmeyi başardı. Planı Ömer Ali'nin ikinci çıkışında tutunca topa hükmetmek yeribe bu kontraları kovalamayı tercih etti. Biraz fabrika ayarlarının dışına çıktı o yüzden de kazanamadı ama 1 puanla lige tutundu.
‘’Kazanmaya niyeti yoktu!‘’
Topun karşısında oynama pratiği kazanmış takımları pas oyunuyla çözmek zordur. Size hiç alan bırakmazlar. Akhisar’ın pozisyon bulmadan kaleyi tutan ilk şutunun gol olmasıyla oyunun senaryosu yeniden yazılmaya başlandı. Roberto Carlos bizlere dejavu yaşattı, bir gece evvel Eskişehir’in Beşiktaş karşısındaki kilit oyunu sahnelendi. Oynatmamak her zaman oynamaktan daha kolay olmuştur. Gekas dahil 11 oyuncuyla Fenerbahçe’ye tek santimetre alan bırakmadılar. Böylesi kilitlenen oyunu açmanın üç temel prensibi vardır. Baskıyı kur bol şut at, yan top organizasyonunu dene, ceza yayı civarı frikik kazan. Yani bir gece evvel Slaven Bilic’in yapamadığı ne varsa yap. Sanırım bir de buna ilaveten Emenike’yi, istediği geniş alanlarla buluşturmak için sol açığa gönder.
İsmail Kartal da Bilic’in izinden gitmeyi tercih etti. Koca ilk yarı boyunca Emenike’yi santrforda kullanıp Akhisar’ın daralttığı alanda en güçlü silahını heba etti bir anlamda.
Geçen hafta Gaziantep maçı başlamadan önce Fenerbahçe soyunma odasından Lig TV ekranlarına yansıyan bilgi Emenike’nin solda oynayacağıydı. Fakat maça santrfor başladı, orada da bitirdi. Akhisar maçından önce de aynı bilgi geldi. Ama ne hikmetse Emenike 2. yarıda soldaydı. Emenike= Hız ve güç. Tabii alan bulursa. Fenerbahçe bir dar alan takımı. Özellikle Kadıköy’de rakip kalenin içinde oynarken iş biraz dar alan becerisi olan santrforlara ve Diego’ya kalıyor.
Carlos hep maçı koparacak hamleleri yaptı. Topla tüfekle gelen Fenerbahçe’yi arkada boş yakalamak için Lua Lua ve Vaz Te’yi aldı. Ama İsmail hoca ilk hamlesini Selçuk’la yaptı. Olmaz, bu oyunun kimyasına aykırı. Diego gibi yay civarı faul alıcı ve duran top atıcı varken Kadıköy’de oyuna Selçuk giriyorsa senin kazanmaya niyetin yok demektir! Hele hele aynı takıma bir sezonda ikinci kez yeniliyorsan bunun izahını yapmak hayli zorlaşır.
‘’Klas adamların maçı‘’
Bu yıl şampiyon kim olursa olsun 2014/15 sezonu sorulduğunda hafızalarımızda Şenol Güneş’in çok ayrı bir yeri olacak. Sadece Beşiktaş maçı özelinde değil sezon genelinde bu oyunun en klas adamlarından biri. Takımı son saniyede tartışmalı bir penaltıyla yenilmesine rağmen dengesini hiç kaybetmeyişi gecenin en güzel fotoğrafıydı.
Diğer özel adamlar ise Demba Ba, Gökhan Töre ve oynamamasına rağmen Volkan Şen. Başlangıç düdüğüyle 11. dakika arasında Beşiktaş, Bursa kalesinde 3 pozisyon buldu. Atınç’ın en yavaş anını kollayan Josue’nin Bakambu’ya uzattığı top gol olmasına rağmen Demba Ba ve Töre takımı hep öne taşıdı. Bazen bekler gelmek istemese de arkalarından ittiler. Böyle özel oyunculara sahip olduğu için sanırım gecenin en şanslısı Slaven Bilic’ti.
Bursa hücum gücünün yüzde 20’sini tek başına oluşturan Volkan Şen’in (7 gol, 7 asist, maç başı 2,4 şut) yokluğunda Ozan’ı sağ öne süren Şenol Güneş’in forvette Bakambu-Fernandao tamdemini kurma isteği maçın anahtarı olabilirdi. Ama Atınç maç boyunca acemice hamleler yapsa da Fernandao’nun sırtında oynayarak Bursa’nın hücum aksiyonlarını yavaşlattı. Buna rağmen oyunu 2-2’ye getirdiler ve ağır bir penaltı kararıyla kaybettiler.
Bursaspor ilginç bir ikilemin içerisinde. Güneş ve öğrencilerinin puan sıralamasındaki rakipleri Trabzonspor, Başakşehir, Mersin İdmanyurdu olsa da oyun kalitesiyle Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’la boy ölçüşüyorlar. Bu çelişki umarım oynadıklarının karşılığını puan olarak alamayan Bursasporlu futbolcularda bir kırılmaya sebep olmaz. Zira bu oyunu güzelleştiren iyi takıma çok yazık olur.