Arama

Popüler aramalar

‘’Dar alanı çözerse uçuşa geçer‘’

Aboubakar, pozisyon oyununda Cenk kadar etkili olamayabilir ama alan bulduğunda hız ve patlayıcı gücüyle fark yaratır. Olympiakos maçının önemli bir bölümünde adam kovalama değil ama alan daraltma konusunda fena iş çıkartmadı. Kalecinin hatasıyla gelen topta belki Quaresma’yı düşünse daha doğru bir tercih yapacaktı. O, zor olanı seçerek aslında özgüven testine girdi. Santrforlar, kaleciler gibi yalnız adamlardır. Bir çok teknik adam savunmayı başlatan santrfor tipini seviyor artık. Fakat unutulmaması gereken en önemli unsur; gol istatistiği. İstersen dünyanın en iyi savunmacı santrforu ol, sezon sonunda masaya oturunca ilk sorulan soru; kaç gol attığın.

Onu en iyi Cenk anlamalı

O yüzden Kamerunlu golcü, üzerinde her zamankinden daha fazla baskı hissediyor. Olympiakos maçının ilk yarısında sadece 4 kez topla buluşup tüm mesaisini topsuz oyuna vermişken önüne gelen fırsatta Q7’yi gözünün görmemesi gayet normal bir davranış. Bir an evvel atıp baskıyı kırmak istedi. Bunu en iyi Cenk anlamıştır. Zira Gomez varken her fırsatta kaleyi arıyordu.

Güneş’in adaletine güveniyor

Aboubakar devre arasında nefis bir Afrika Kupası oynadı, Kamerun’la şampiyon oldu ve büyük beklentilerle İstanbul’a döndü. Fakat onun şanssızlığı Cenk’in atmaya devam etmesi oldu. Şenol Güneş, forma adaletine çok değer veren bir teknik adam. Cenk’i bazen kötü oynadığında bile sahada tutabiliyor. Aboubakar’ı da Olympiakos maçında topsuz oyunundan dolayı oyunda tuttu. Kamerunlu’nun golden sonra yedek kulübesine ve Güneş’e koşması, antrenörünün adaletine duyduğu güven olsa gerek.

Porto, iki kez yanılmaz

Arsene Wenger’in Afrikalı oyuncularla ilgili tüm futbol piyasasına yön verecek bir yaklaşımı vardır. Der ki; eğer bir Afrikalı oyuncu Fransa görmüşse Premier Lig için önemli bir kriteri gerçekleştirmiştir. Emenike’nin gelişememesinin temelinde de bu yatar. Aboubakar, Lorient’te iyi bir eğitim aldı üstüne de Porto Üniversitesi’nde kendini geliştirdi. Porto scoutları Koreli Yun Suk’ta yanıldılar ama aynı sezonda iki kez yanılmaları çok zordur. Aboubakar, kariyeri boyunca doğru kulüplerde doğru antrenörlerle çalıştı. Beşiktaş’ta başaramazsa bu, okulun ve öğretmenin değil tamamen öğrencinin kusuru olur. O yüzden şimdi beklenti Aboubakar’ın Şenol Güneş okulunda yüksek lisansını tamamlaması. Beşiktaş’ta dar alan oyununu öğrenmeli. Oyun portföyüne onu da eklerse 3 milyonluk maaş baremini korumakla kalmaz Premier Lig oyuncusu olarak hayatına devam eder.

11 Mart 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tudor denemeye devam etmeli‘’

Tudor göreve geldiği gün Galatasaray birçok istatistik kaleminde gerideydi. Duran toptan yenen goller, yüksek toptaki etkisizlik, koşu mesafelerinin azlığı gibi. Tudor’un Galatasaray’da yarattığı en büyük fark atletizm istatistiklerinde oluştu. Son 3 maçta 115 kilometrelerin üzerine çıkmak Galatasaray standartları düşünüldüğünde son derece kıymetli bir istatistik.

İcatlar zor anlarda çıkar

Tudor, iyi bir sezon başı antrenörü olduğunu Karabük’te gösterdiği için Galatasaray’ın başına geçti. Üç hafta oldu ve bazı şeyleri deneme yanılma yöntemiyle bulmak istiyor. Haliyle maç kaybedecek. Futbol da hayat gibidir, bazı icatlar zor anlarda ortaya çıkan fikirlerin eseridir. Conte mucizevi 3-4-3’ünü Arsenal’le eylülde oynanan ve 3-0 yenik kapadığı devre arasında icat etti. Ancak Tudor Galatasaray’da Josue ve Yasin’in rollerine biraz daha eğilmeli. Josue, Braga’da geçen sezonu 4-4-2’nin sağ kanadında bitirdi. Riekerink, çok hak etmesine rağmen ona yeterli şansı vermedi. Josue ile Yasin’in pozisyon değişimleri Galatasaray’ı ceza sahasında daha etkin hale getirebilir.

Yasin’e destek gerekli

Bir başka iyileştirilmesi gereken nokta da sağ kanat kademesi. Yasin’in 105 metrelik alanı kontrol edebilmesi için stoperden kademe desteğini daha fazla alması şart. Chelsea’nin 3-4-3’ünde arka üçlünün sağı Azpilicueta gibi atletik ve becerikli bir bekle desteklendiği için Moses ekstra eforlara çıkmıyor. Semih Kaya’nın bir stoper gibi düşünüp bek gibi kademeye girmesi Tudor’u sahada çok daha mutlu edecektir.

Sneijder’de çember daraldı

Wesley Sneijder’in Riekerink’in gidişine tepki vermesi beklenen bir durumdu. Ama Sneijder huzur ortamında 120 kilometrelere çıkan takım ortalamasının neresinde olacağına kendisi karar verecek. Sezonun ilk 6 haftasında 10 km’lerin üzerinde mesafe kat etmesi tamamen duygusal bir tepki değilse Tudor’un sisteminde kendine yer bulabilir. Ama kanaatim Sneijder’in Tudor’un takımında oynamasının zor olacağı yönünde. Çünkü Tudor’un felsefesinde atletizm en az futbol kadar önemli yer tutuyor.

Selçuk yerine Tolga

Gelelim yeni Galatasaray’daki orta saha tercihlerine. Bence Tudor’un kafasındaki orta saha Tolga ve De Jong. Hollandalı orta sahanın Gençlerbirliği maçında oynayamayacak oluşu yine ibreyi Selçuk’a çevirebilir ama temas, güç ve pas üçgeninde kaptan daha çok eleştirilir.

Riekerink devam etseydi...

Bruma gibi yetenekli oyuncuların en büyük handikapı beklentidir. Çok erken yaşta yetenekli damgası yediği için herkes ondan Ronaldo olmasını bekledi. Riekerink yarışmacı değil, yetiştirici antrenör olduğundan Bruma ve birçok futbolcunun kusurlarını görmezden gelebiliyordu. Keşke alt yapıda kalsa ve devam etseydi. Fakat Tudor daha reaksiyonel bir antrenör. Bruma’nın yokluğunda Rodrigues oynarsa ortaları Carole’e bırakması için ekstra uyarı gerekebilir.

Hangi futbol aklıyla...

Galatasaray yönetiminin Antalya maçından sonra yaşadığı gaf krizi düşünüldüğünde sezonu hangi futbol aklıyla kurtaracağı merak konusu doğrusu. Ancak yine de kalan 11 haftada doğrudan rakipleri Fenerbahçe ile içeride, Başakşehir ile de dışarıda karşılaşacağını unutmamak gerekir. Fenerbahçe’nin altında ligi bitirmediği sürece Tudor açısından sorun olacağını zannetmiyorum.

09 Mart 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tercihlerin bedeli‘’

Fenerbahçe son 10 yılda çok keskin antrenör geçişleri yaşadı. Zico’dan Aragones’e geçerken Gönül’lü, Carlos’lu, Deivid’li harika hücum kadrosunu çöpe attığının farkında değildi. Daum’la şampiyonluğu son saniyede kaybettiğinde sorun sadece o sezonun yanlışları değil son iki yılın hatalarında saklıydı. Antrenör tercihi eş seçimi gibidir. Tercih ettiğin insanın karakterine bürünür, yaşam çizgini belirlersin. Zico’dan sonra Fenerbahçe taraftarını mutlu eden tek antrenör Ersun Yanal değil mi? Peki Yanal’ın geliş sürecini hatırlayan var mı? Fenerbahçe yönetimi tam bir ay boyunca kamuoyu baskısından Ersun Yanal’ı açıklayamamıştı. Sonrası erken gelen şampiyonluk.

Fenerbahçeliler bu yüzden kızgın

Ersun Yanal, İsmail Kartal, Pereira, Advocaat... Son 4 yılda Fenerbahçe’yi çalıştıran 4 teknik adamın da oyun felsefeleri birbirinden çok başka. Asıl mesele bu. Fenerbahçe önce futbol aklını koyup etrafına kadro yapmıyor. Tam tersi önce kadro yapıp üzerine teknik adam getirerek sadece yorum bekliyor. Ersun Yanal, Aykut Kocaman’ın kadrosunu farklı yorumlayarak şampiyon olmuştu. Bir sonraki sezon kalsa belki o yorum yetmeyecek, geniş çaplı bir plan gerekecekti. Fenerbahçeliler’i kızdıran şey, Aziz Yıldırım’ın son 10 yılın en büyük kadro değişimini Ersun Yanal ile değil yetersiz Pereira ile yapmış olması.

Yıldırım kendini bağladı

Aziz Yıldırım, 2015 Mayıs kongresinde bırakacağını söyledikten sonra satır arasında unutulan ilginç bir cümle kurmuştu; “Ben de bilirim 50 milyon Euro harcayıp şampiyon olmayı ama Fenerbahçe için yapmıyorum”. Bu cümlenin üzerinden henüz bir ay geçmeden Nani, Robin Van Persie, Fernandao, Volkan Şen, Ozan, Şener, Souza, Kjaer transferleri peş peşe geldi. Aziz başkanla 2015 Temmuz’unda Robin Van Persie’nin imza atmasından bir gün evvel Düzce’de bir araya gelip derinlemesine bir futbol sohbeti yaptığımız için bu bölümleri yazmakta bir sakınca görmüyorum.

Terraneo’nun yetkileri...

Birincisi bırakma kararını kamuoyuna açıklaması büyük hataydı. Bırakma niyeti varsa, Robin Van Persie’yi Nani’yi getirdikten sonra değil, bu kadroyla şampiyon olduktan ya da kupa kazandıktan sonra bunu yapmalı kısmını uzun uzun konuştuk. İkincisi teknik adam ve sportif direktör tercihleri... Terraneo’nun yetkilerinin sorun olacağı çok belliydi. Pereira tercihi ise tüm yatırımları çöpe attırdı. Tercihinin bedelini ödedi Aziz Başkan ve ödemeye de devam ediyor.

07 Mart 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanıyor ama korkutmuyor‘’

Fenerbahçe’nin sezon başından beri en büyük rakibi ‘yetenek’... Birincisi çok erken yaşta ‘yetenekli’ damgasını yedikleri için gelişemeyen Ozan, Salih gibi oyuncuları. İkincisi rakiplerinden daha az ‘yetenekli’ bir oyuncu grubuyla yarışmak zorunda kalmaları. Futbolda fizikle bir yere kadar gelirsin, sonrası ruh ve yetenek gerektirir. Fenerbahçe, noksanlarını sezonun önemli bir bölümünde takım ruhuyla kapatabildi. Ama o kadar, ötesi yok. Fenerbahçe, Osmanlı maçında bir kez daha gösterdi ki artık rakiplerini korkutamıyor. Kadıköy ambiansını da, futbol ışığını da yitirmek üzere. Oyun son 3 aydır hep stabil, sürprize hiç yer yok. Topal, Souza, Ozan üçlüsü aynı anda sahadayken Fernandao’nun arkasında derin bir boşluk oluşuyor. Osmanlı o alanları Musa ve Maher ile çok rahat doldurdu. Bu yüzden Fenerbahçe pozisyon oyunu oynayan, baskı kuran ve dönen 2. topları alan bir takım olamıyor.

Lens ruhu!

Önceki gün babasını kaybetmesine rağmen cenazeyi bırakıp maça çıkması gerçekten göz yaşartıcı, iç yakıcı. Yetenek sizi kapıya kadar getirir ama karakteriniz sizi içeriye sokar ve masadaki yerinizi belirler. Lens bu sezon sarı-lacivertli masanın en başında oturması gereken isim. Fenerbahçe, lig yarışında hayli gerilere düşmesine rağmen bu sezon sahip olduğu tüm değerleri ve tabii ki Osmanlı’dan alınan 3 puanı ‘Lens ruhu’na borçlu.

3 ön liberoyla bu kadar

Fenerbahçe’nin uygulamaya çalıştığı planı iki sezondur Osmanlıspor başarıyla oynuyor. Fakat Advocaat’ın anlamadığı nokta; üç ön libero ile oynanacak bir oyun değil bu. Musa, Mehmet, N’Diaye ile kendine has bir stil yarattı Akçay hoca, dün gece de Mehmet’in yerine Maher’i koyarak Kadıköy’de son ana kadar direndi. Advocaat’ın rol modeli Osmanlıspor ise Akçay’dan daha fazla esinlenmeli! En azından maçın 2. yarısında yaptığı gibi bir daha zinhar 3 ön libero ile oynamamalı. Kenarda RVP, Sow, Aatif, Şen varken böyle başlayıp sonra kadro yetersiz dersen sana kimse inanmaz. Üstelik sezonun kalan bölümünde saha saygısını tamamen kaybedersin.

06 Mart 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hulusi Kentmen kadar iyi!‘’

İddia ediyorum, Atiba bir Yeşilçam yıldızı olsa kesin herkesin imdadına yetişen, açıklarını kapatan, en zor gününde gülümseyerek elinden tutan, babacan Hulusi Kentmen olurdu. Pas hatası yok, fiziksel yorgunluk yok, zihinsel yıpranma yok, ayak basmadığı yer de yok. PSV’de Advocaat onu sağ bek oynattı, oynadı, Biliç sol beke koydu, o işi de becerdi, Güneş’in takımında ise oyunun merkezi. Fabri’nin dışında kimsenin formasını yadırgamaz gibi görünüyor. Atiba olduğu sürece Beşiktaş sahada dağılmıyor. Rize’ye karşı oyun vasatın altında kalsa da her oyuncu Atiba’ya belinden iple bağlıymış gibi oynadığı için kazaya kurban gitmediler.

Herkes dursa bekler durmuyor

Beşiktaş, geçen yıla oranla en büyük gelişimi beklerinde yaşıyor. ‘Sosa, Gomez gitti işler değişti’ tartışmaları yaşanırken bile Gökhan Gönül ve Adriano Beşiktaş’ın oyununa derinlik katıyorlardı. Bu geçen yıl olmayan bir özellik ve büyük eksiklikti.

Çaykur Rize’nin can havliyle yaptığı çift forvetli stoper baskısını boşa çıkaran Gökhan ve Adriano’nun oyun görüşleriydi. Aslında Beşiktaş’ı rakiplerinden farklı kılan da bu.
Babel’i Oğuzhan’ı durdurmak yetmiyor Beşiktaş’ı durdurmak için. Ya da Cenk’i tutmak kaleden uzaklaştırmıyor Güneş’in takımını. İnanılmaz bir plan zenginliği var Beşiktaş’ın.
Quaresma sarı kart görüp cezalı duruma düşmenin getirdiği mental dağılmayı yaşarken, Adriano’ya attığı nefis pas ön asiste dönüştüyse bunda Brezilyalı sol bekin kalitesi yadsınamaz. Yani Beşiktaş öyle bir takıma dönüştü ki, forvetler kilitlense bile sol beki ortalıyor sağ beki golü yapıyor. İşte bu yüzden Beşiktaş şampiyonluk yarışında favori görülüyor.

Q7’yi hayata döndürme çabası

Şenol Güneş, Quaresma’yı dizginlediği oranda oyuna kalite kazandıracağını biliyor. Beşiktaş taraftarı için Quaresma yarım kalmış bir aşk hikayesiydi, kavuştular ve o aşkı doyasıya yaşıyorlar. Fakat Q7 kontrolü zor bir oyuncu. Rize’ye karşı Beşiktaş’ın 4 forvetli oyununda önce sağ sonra sol kanadı işler hale getirdi. Fizik olarak güçlü olduğunda rakiple de hakemle de uğraşmıyor. Zayıfsa topun dışındaki her şeye sarabiliyor. Bu Quaresma’yı Barcelona oyuncusu olmaktan uzaklaştıran en kötü özelliği işte. Maçın ilk yarısında kendisinden çıkan topa aut kararı veren hakemi alkışladığı için sarı kart gördü ve Kayseri maçında cezalı duruma düştü. Sonra durumu toparlamak ve Q7’yi maça döndürmek Talisca’ya düşüyor. Ama ceza sahası civarında kazanılan 2 frikiği Q7’ye bırakması sadece Talisca’ya değil Beşiktaş’a da verilmiş bir ceza olmuyor mu?

Tepki değil teşekkür gerek

Beşiktaş, Quaresma ile çok daha estetik bir takıma dönüşüyor, şüphe yok. O da bunun farkında. Fakat şu, oyundan çıkarken verdiği tepkiler artık bir ritüele dönüştü. Güneş’in Q7’yi hem de sarı kartı varken erken oyundan alması tepkiyi değil teşekkürü hak ediyor!

Beşiktaş’ı şampiyonluk yarışında en çok zorlayacak şey; bu tip gereksiz reaksiyonlar, görülen kartlar olur. Bu yüzden Şenol Güneş’in fiziksel idmandan çok zihinsel antrenmana önem vermesi kaçınılmaz.

05 Mart 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vasat oyun harika skor‘’

Bundan birkaç hafta önce Kayseri’den 4 gol yiyen Fenerbahçe’nin bu skoru almasında, öncelikle hedefi ligde kalmak olan Sergen Yalçın’ın 11 tercihiydi. Varela’nın yokluğunda Lens’in, kanat oyunu da Fernandao’yu gecenin adamı yaptı.

Türkiye Kupası, Aziz Yıldırım, Advocaat ve Fenerbahçeli birçok futbolcu için sezonu kurtarma fırsatı aslında. Kayseri’ye karşı vasat oyunla harika bir sonuç aldılar. Advocaat, bundan birkaç hafta evvel Kayseri’den 4 yiyen kadrodan sadece 2 oyuncuyu değiştirdi. (Salih- Ozan, Demirel-Fabiano) Ama aradaki skor farkını yaratan öncelikli hedefi ligde kalmak olan Sergen Yalçın’ın 11 tercihiydi. Varela yokken Lens’in kanat oyununa kattığı yorum Fernandao’yu gecenin adamı yaptı. Fenerbahçe, ligin ilk yarısında yaptığı gibi topun karşısında iyi durdu. Fakat merkezde kazandığı topları Lens üzerinde değil Ozan ile götürmeyi denediği her pozisyonda da duvara çarptı.

Ozan ilerleyemiyor

Ozan Tufan, çok değil 18 ay önce tüm büyüklerin uğruna savaştığı bir oyuncuydu. Fenerbahçe’de gelişmek bir yana her geçen gün daha da geri gidiyor. Dün gece kontra atağa çıkarken iki kez pas seçeneğini kaybetmesi ve duvara şut atması kaygılarının esiri olduğunu gösteriyor. Gelişimin katili beklenti ve kötü sonuçlardır. Oyuncu geliştikçe, beklentiler de gelişir. Çok genç yaşta ‘yetenekli’ damgasını yediğinden beri ilerleyemiyor. Birçok meslektaşı gibi.

Yabancı değil yönetici kriteri!

Ülkede bir haftadır bir yabancı oyuncu tartışmasıdır gidiyor. Bence sorunu yabancıya sınır getirerek çözemeyiz, tecrübeyle sabit yakın geçmişte çözemedik. Lakin futbolumuzun birinci sorunu ülkeyi yabancı çöplüğüne çeviren yönetici pervasızlığı. Futbolcu olmak için birçok kriter var, antrenör lisansı almak için türlü kursları bitirmek icab eder, fakat ülkede kulüp yöneticisi olmak için zengin, nüfuzlu ve bolca fanatizm mesajı yeterli oluyor. Önce bunu çözelim isterseniz. TFF yöneticilik kriterlerini belirleyip uymayanları dışarıda bıraksın. Bu çok daha doğru bir tartışma bence! Son olarak; Temiz oyun temiz oyuncularla oynanır. Futbolcu arkadaşların saha içi davranışları oyunu çirkinleştirir ya da güzelleştirir. Her pozisyon en az üç tekrarla saniye saniye izlenirken hakkın olmayan bir faulü almak için harcadığın çabaya değiyor mu? Hakemler formsuz ve kötüyse bunda futbolcuların payı yadsınamaz, kimse kusura bakmasın.

03 Mart 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’‘Ayağınızı denk alın' mesajı‘’

Fenerbahçe Yönetimi’nin önceki gün takımı ziyaretleri, işi ne kadar ciddiye aldıklarının bir mesajıydı. Bu sezon Aziz Yıldırım ilk kez topa girdi.

Çünkü RvP deplasmana gitmiyor, yabancılar mutsuz gibi dedikodular taraftarın ağzında sakız olmuşken Kayseri’ye Van Persie, Emenike hatta sakat Volkan Demirel de dahil tüm oyuncuların götürülmesi çok net bir ‘ayağınızı denk alın’ mesajıdır.

Aziz Yıldırım sezonu en azından Türkiye Kupası ile kapatmak istiyor ve Şampiyonlar Ligi treni hâlâ kaçmış değil.

02 Mart 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yıldırım sezonu kurtarma derdinde‘’

Gazetemizin yazarı Serkan Akcan, Fenerbahçe ile ilgili sorulara yanıt verdi.

1-Aziz Yıldırım’ın, daha önce önem vermediği kupa için dün idmanı ziyaret etmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Aziz Yıldırım’ın futbola konsantrasyonu bu sezon oldukça düşük. O da keyif almıyor kendi takımından. Ama sahadaki başarısızlığın faturası önce Yıldırım’a yazacağı için en azından elde kalan son kupa ile sezonu kurtarmak niyetinde. Geçen sezon Galatasaray, ligi 6. tamamlamasına rağmen Türkiye Kupası’nı kazandığı için yaz tatilini huzur içinde geçirdi. Fenerbahçe’nin de elinde sadece kupa kaldı ve Yıldırım için bu, tek çıkış kapısı. Tabii Advocaat için de.

2-Kayserispor karşısında Fenerbahçe’nin nasıl bir anlayışla sahada olmasını bekliyorsunuz?

Birkaç hafta önce Advocaat’ın tek plana dayalı oyununa karşı Sergen hocanın Varela-Deniz Türüç- Güray Vural ekseninde şekillenen senaryosu 4-1’lik hezimeti getirmişti. Sezonun ilk yarısını sağ açıkta geçiren Deniz Türüç, Sergen Yalçın’la forvet arkasında harikalar yaratıyor. İlk maçta Varela; Topal ile Souza’yı sağ bekin kademesine sürüklemiş, Deniz de açılan alanları şutla doldurmuştu. Sakatlığı sebebiyle Varela, Rize deplasmanında oynamadı. Fenerbahçe maçında da oynamazsa Lens maçın adamı olabilir. Fenerbahçe kelebek etkisini fazla hisseden bir takım. Şayet iki beki savunmada yıkılmazsa Advocaat için Topal ile Souza’nın birlikte oynaması avantaja dönüşebilir.

3-Sarı-Lacivertliler Advocaat ile ne kadar daha devam etmeli? Yeni sezonda takım nasıl bir teknik direktöre emanet edilmeli?

Advocaat’ın muhafazakar bir teknik direktör olması Fenerbahçe’nin en büyük handikapı. Ligin ilk yarısında eldeki malzeme ile yaptıklarına taraftarlar saygı duyuyordu. Zira patlayan lastiğin yerine takılan stepne ile en fazla 80 km. hızla gidersiniz ve kimse sizden yarışmanızı beklemez. Fakat 2. yarı durum değişti. Yönetim transfer yapamadı, Advocaat da tercihleriyle krizi derinleştirdi. Advocaat, ‘futbolculardan biri bile istemesin, giderim’ dese de, maçlardan sonra oyuncuları suçlayarak takım ile arasında çok derin bir uçurum yarattı. Yönetim istese de futbolcuların onu istemesi zor. Fenerbahçe, futbolcular ile arasında büyük jenerasyon farkı olan hocalarla hiç mutlu olmadı. Finansal durum düşünüldüğünde evlat kontenjanından bir teknik adamın olma ihtimali yüksek görünüyor.

01 Mart 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI