Arama

Popüler aramalar

‘’En formsuz milli takım‘’

2018 Dünya Kupası Elemeleri’nde 5 puanla dördüncü sıradayız ve 24 Mart’ta altımızdaki Finlandiya ile oynayacağız. Bu saatten sonra tek bir puan kaybı gruptan çıkmayı hayale dönüştürebilir. Ama milli takımın aday kadrosunu gördüğümde puan kaybetmez diyemiyorum.

Fatih Terim’in açıkladığı kadronun özellikle büyük takım tarafına baktığımızda son yılların en formsuz milli takım kadrosuymuş gibi görünüyor. Milli takım kadroları açıklandığında hep alınmayanlar konuşulur. Fakat bu kez alınanların konuşulacağı bir kadro olmuş. Volkan Şen’in Fenerbahçe’de bu sezon tek bir golü yok, İsmail Köybaşı ve Şener için işler iyi gitmiyor, Emre Mor 11 Şubat’tan beri kenarda bekliyor, Çağlar ise 3 haftadır oynamıyor. Görünen o ki; Fatih Terim, kadroya ilk kez çağırdığı Deniz Türüç, Serdar Gürler ile uzun zamandır davet etmediği Emre Çolak ve Güray’a tahmin edilenden daha fazla güveniyor

19 Mart 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kimlik bunalımı‘’

Fenerbahçe’ye karşı Kadıköy’de ön alan baskısını son dönemlerde bu boyutta yapabilen bir takım çıkmamıştı. Konyaspor ilk golü kontratak, ikincisini 3. bölge baskısıyla, üçüncüsünü ise defansın arkasına inerek attı. Aykut Kocaman’ın takımı Kadıköy’de golün her türlüsünü atabildiyse bunda Fenerbahçe’nin yaşadığı kimlik bunalımının rolü büyük. Advocaat’ın takımı ligin ilk yarısında savunma kimliğiyle beklentilerin ötesinde işler başardı. Fakat Trabzon ile 26 Aralık’ta oynanan son maçın ardından Fenerbahçe’de taşlar yerinden oynadı. İlk 16 maçta 12 gol yiyen takım, son 9 haftada 13 yiyorsa ortada tutunacak dal kalmamış demektir.

Lens yoksa herşey eksik

Lens; yönetimi de Advocaat’ı da takımı da tutan duvar gibi. Fenerbahçe, o yokken sıradan bir takıma dönüşüyor. Taraftar da bunun farkında, onun oynamadığı maça kimse gelmiyor. Maçın ikinci yarısındaki planın üzerinde çok önceden durmak gerekti aslında. Kjaer yoksa Topal stopere çekilerek Souza’dan ayrılmalı. Mümkünse dışarıda bile görüşmelerine izin verilmemeli.

Keyif vermeden 3 atıyorsa

Mourinho, Real Madrid’in başındayken Ronaldo kulüple yaşadığı sözleşme krizi sebebiyle gergin bir süreç yaşıyordu. Deplasmanda kazandıkları bir maçta Ronaldo hat-trick yapınca gazetecilerin, ‘Ronaldo çok mutsuz, ne diyorsunuz’ sorusuna literatüre girecek cevabı yapıştırmıştı; ‘Şayet üzgünken 3 gol atıyorsa, sorun değil her gün üzülebilir.’ Konya yönetiminin de taraftarının da ortak kanaati Konyaspor’un keyif veren bir futbol oynamadığı. Aykut Kocaman’ı bazen dozu aşacak şekilde eleştirmeleri de bu yüzden. Fakat Konya keyif vermeden Fenerbahçe’ye Kadıköy’de 3 atıyorsa Konya şehri ve yönetimi, Kocaman’a küçük bir teşekkür borçlu.

Pahalı rüküş

Simon Kjaer’in hafta arasında medyaya yansıyan fikirleri tabii ki izaha muhtaç. Kjaer’in ‘Bana şampiyon kadro sözü verdiler’ cümlesine, yönetim ‘Biz sözümüzü tuttuk, RVP, Nani’yi getirdik, Bursa’nın 4 asını aldık’ dese haklı çıkar mı? Kısmen çıkabilir. Ama asıl sorun bu zaten Fenerbahçe’de. Aldığı her ürün çok pahalı, tek başına çok kaliteli. Kumaş kalitesiz mi? Asla... Fakat parçalar çok uyumsuz. Zevksiz bir modacının elinden çıkmış elbise gibi, rüküş. Sezon sonu büyük bir değişim gerekiyor, UEFA’nın finansal kriterleri gereği yönetimin eli rahat olmayacak. Bonservis boşaltmadan yenisini almak zor. RVP, Wiel, Kjaer gibi para edecekleri elden çıkarmanın yollarını aramak bir çare. Ama Yiğithan (stoper) ve Erdi Can (10 numara) gibi genç oyunculara yatırım yapmak, şans vermek Fenerbahçe için yeni RVP’ler almaktan çok daha kalıcı bir çözüm olacaktır.

18 Mart 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’İçerde aslan dışarda kedi!‘’

Fransa Ligi’nde Monaco, PSG ve Nice arasında kıyasıya bir şampiyonluk yarışı almış başını giderken Lyon arkadan sakin sakin onları izliyor. Milenyumla birlikte kanatlanıp uçan Lyon’un, 2002-08 arasında 4 farklı hoca (Paul Le Guen 3, Gerard Houllier 2, Alain Perrin 1) ve Juninho gibi tek bir liderle 7 kez şampiyon olduğunu hatırlatmakta fayda var. Fakat Lyon o parlak günlerini mumla arıyor.

İstikrarsız takım

Lyon’u geçen sezonun ortasından itibaren Bruno Genesio çalıştırıyor. Genesio’nun en çok eleştirildiği nokta takımının iç saha ile dış saha arasındaki performans farkları. Lyon, maçlarını 59 bin kişilik Stade de Lyon’da oynuyor. Onlar da tıpkı Beşiktaş gibi statlarını 4 yıl boyunca beklediler ve 10 Ocak 2016’da açılışını yapabildiler. Avrupa Şampiyonası’nda da kullanılan bu müthiş stat Lyon’un en büyük kozu. İçeride kolay kolay maç kaybetmiyorlar. Lyon’un en büyük sorunu iç sahada gösterdiği direnci deplasmanlarda yitiriyor oluşu. Fransa Ligi’nde 2017 yılı onlar için iyi başlamadı. Ligin ikinci yarısında 10 maç oynadılar, 3’ü deplasmanda 4 kez yenildiler. İlginçtir yeni stadının coşkusuyla içeride aslan kesilen takım dışarıda tam bir kediye dönüyor.

Onun için zor yok...

Fransız forvet Lacazette, Lyon’un herşeyi. Doğma büyüme Lyon’lu olan Lacezette, ligde 22 golle Cavani’nin ardından krallık yarışını sürdürürken sezon sonu için Premier Lig tekliflerini değerlendirmeye başladı bile. Kısa boylu santrfor tiplemesinin günümüzdeki tanımı olan Lacazette için zor yok, imkansız ise o deneyene kadar varlığını koruyor. Futbol zekasını patlayıcı kuvvetiyle birleştirdiğinde ortaya jeneriklik goller çıkabiliyor. Beşiktaş’ı bu eşleşmede en tedirgin edecek isim kesinlikle Lacazette olur. Marcelo’nun yanında hızlı bir stoper ile Lacazette için ekstra önlem almak şart. Beşiktaş açısından sevindirici haber ise Depay’ın M.United ile Avrupa Ligi gruplarında oynadığı için forma giyemeyecek olması.

Yüksek topta zayıflar

Lyon’un bu sezon kadro planlamasında sorunlar var. Umtiti’yi Barcelona’ya sattıktan sonra Marsilya’dan N’Koulou’yu alan Genesio’nun yüzü stoperlerinden yana çok gülmüyor. Mammana, Diakhaby ve MBiwa yüksek toplarda handikapları olan stoperler. Quaresma’nın ortaları maçın en belirleyici istatistiğine dönüşebilir. İlk maçı 13 Nisan’da Lyon’da oynayacak Beşiktaş, 16 Nisan’da yapılacak referandum sebebiyle lig maçları kaydırıldığı için 20 Nisan’daki rövanşa dinlenerek çıkacak. Aynı hafta Lyon, Bastia deplasmanına gidip İstanbul’a gelecek. Bu da temsilcimiz için önemli bir avantaj. Tüm bunların ışığında Beşiktaş’ın tur şansı yüzde 50, yani eşit. Beşiktaş top hakimiyetine dayalı pozisyon oyununu Lyon’daki maçta becerebilirse, beraberlik tur için altın değerinde olur. Hatta 2-1 gibi mağlubiyet bile kötü sayılmaz. Çünkü Vodafone Arena coşkusu Lyon’un deplasman fobisini tetiklemeye yetebilir.

18 Mart 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu neyin kafası!‘’

Beşiktaş’ın oyun standartlarını bilenler maçı izlemedilerse Olympiakos’a topu göstermediğini, pozisyon rekoruyla rakibini bunalttığını zannedebilir. Aslında Olympiakos gibi kendi liginde kimseye top bırakmayan ve topsuz oyunu beceremeyen bir rakibe karşı maçın anahtarı topa sahip olmaktı. Beşiktaş böyle başlayıp 2-0’ı çok erken buldu. Fakat Beşiktaş için maçı kabusa çeviren Aboubakar’ın kırmızı kartı oldu.

Rüya kâbusa dönüyordu

Aboubakar gelişmek için kariyerindeki en doğru okullardan birinde, en doğru hocayla çalışıyor oluşunun hiç farkına varamadı, korkarım bundan sonra da varamayacak. Kiev faciasının dumanı üstündeyken, Olympiakos’a karşı ilk golü atıp özgüveni yüklenmişken topsuz oyunda rakibe kafa atmak da neyin nesi. Bu neyin kafası Allah aşkına. Bir futbolcu kiralık geldiği bir kulübü bir sezonda kaç kez yakabilir ki? Üstelik minimum 3 maç ceza alacak ve çeyrek final serisini evinden izleyecek.

İmdada gong yetişti

Beşiktaş 2-0’dan sonra Oğuzhan’ı oyuna sokamamanın faturasını ağır ödedi. İlk golde topu kapan ve ön asist yapan Oğuzhan’ın blok arası pasları yapamaması topun Beşiktaş sahasına çabuk dönmesine yol açtı. Tabii Talisca’nın top kayıplarının bunda payı büyüktü. Atak sonlandıramadığı her pozisyonda Babel, Q7 ekstra geri koşmak zorunda kaldı. Golü de Gönül ile Q7’nin topu bir türlü alamamasından yediler. Fakat asıl sorun bu golden sonra başladı. 30 ile 39. dakikalar arasında Oğuzhan direksiyona geçemediği için Beşiktaş uzun atıp Aboubakar baskısıyla topu kazanamayınca oyunun momentumunu Olympiakos’a bıraktı. Özellikle Aboubakar atıldıktan sonraki 6 dakikalık baskı gong çalana kadar bunaltıcıydı.

Turu en çok Babel istedi

Beşiktaş’ın 40 bin taraftarının önünde bu denli baskıya maruz kalması, bu kadar kırılgan görüntüsü şaşırtıcıydı doğrusu. Güneş bunu kırmak için Necip’i ikinci devreye başlatabilirdi. 60’a kadar beklemesi baskıyı inanılmaz boyutlara taşıdı. Beşiktaş oyunun yönünü çok rahat değiştirebileceği halde 75’e kadar bunu hiç denemedi bile. Talisca’nın ilk ters topuyla maç çözüldüyse insan ister istemez soruyor;

Bu neyin kafası!

Babel, Beşiktaş’ın en iyi şutörlerinden biri şüphesiz. Attığı iki golde de sağ ayağına duyduğu güvenin rolü büyük. Sanırım Şenol hoca da onun bu güvenine çok şey borçlu.

17 Mart 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Anahtar Oğuzhan'ın cebinde‘’

Beşiktaş, Avrupa Ligi’ndeki 3 maçında da büyük takım oyunu oynadı. Hapoel’e karşı 2, Olympiakos’a karşı ilk maçta topa sahipti ve pozisyon oyunundan taviz vermedi. Topun Beşiktaş’ta kalması yine Güneş’in öncelikli hedefi olacak.

Beşiktaş, Vodafone Arena baskısını Olympiakos’a hissettirmek istiyorsa Oğuzhan’ın becerikli ayakları ve zekasından maksimum faydalanmak zorunda.

Atina’da Tolgay ile başlayan Güneş, ilk yarı öne gitmekte zorlansa da Oğuzhan’ın girişiyle sadece topa sahip olmamış, geçiş oyununu da kusursuza yaklaştırmıştı. O yüzden bu gece maçın seyrini yine Oğuzhan’ın geçiş oyunundaki becerisi belirler.

Kanatları boşaltmak felaket olur

Şenol hoca, Kayseri’ye karşı Babel’i çıkarıp Tolgay’ı sokarak kanatları boşaltmanın bedelini 2 puanla ödedi. Olympiakos’a karşı yapılmaması gereken ilk hamle kanatları boşaltmak olur. Quaresma varken Babel’i solda kullanıp Aboubakar’ı önde oynatmak en mantıklı seçenek gibi görünüyor. Olympiakos’un Brezilyalı kanat forveti Seba sakatlıktan döndü. Gökhan Gönül’ün savunmada Seba’ya yetmesi için desteğe ihtiyacı olacak.

En zayıf halka: Tosic-Mitrovic

Güneş, Beşiktaş’a geldiği günden beri sol stoper istiyor. Olympiakos’a karşı Mitroviç sağda, Tosic sol stoperde oynayacak. Marcelo yokken Beşiktaş’ın en zayıf karnı defans göbeği olacak. Atina’da Cambiasso’nun attığı kafa golü ders olmalı. Tosic çok fazla kayıyor, yerden kalkmıyor. Mitroviç ile yüksek topa konsantre olması Beşiktaş için maçın anahtarı olur.

Fabri için tarihi fırsat

İlginçtir Fabri, Beşiktaş’a transfer olana kadar sadece Deportivo’da 2014/15 sezonunu tam kapasite oynayabilmişti. En büyük şansı, Şenol Güneş gibi kaleciden anlayan efsane bir kaleci ile çalışıyor oluşu. İnsana şans gülmeye başladı mı arkası gelirmiş, Fabri’ye de 27’sinden sonra yağmaya başladı. İspanya Milli Takımı’nın başına tıpkı Güneş gibi bir başka kaleci Julen Lopetegui geçti. Fabri’nin kalecilik özellikleri standart ama futbolculuk meziyetleri standart üstü. Beşiktaş’ın top hâkimiyetine dayalı pas oyununda bir libero gibi oynuyor. Olympiakos’a karşı defansın güvenle çıkması Fabri’nin ilk 10 dakikadaki futbolculuk özelliklerine bağlı. Vodafone Arena baskısı için onun ayaklarına ihtiyaç olacak. Şayet Fabri, Beşiktaş ile Avrupa Ligi’nde çizgisini korursa İspanya Milli Takımı için geniş havuzda kendine yer bulabilir.

16 Mart 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Diego kadar oynar‘’

Josue, Porto altyapısının ürünü. Fakat Porto scoutları bir türlü onun et mi balık mı olduğuna karar veremedikleri için sürekli kiralık gezdiriyorlar. 2011’de Fereira’ya tapusuyla verdiler ama oyuncu kendini gösterince tekrar para vererek bonservisine sahip oldular. Hep gelecek vaat eden sınıftaydı ama vaatler bir türlü gerçekleşmedi. Yani kendi çapında tabii ki gerçekleşti ama Porto seviyesine çıkamadı.

Braga’da kendini gösterdi

Bursaspor’da Şenol Güneş-Belluschi-Ozan üçlüsüyle uyumu onu Türkiye vitrinine çıkarsa da asıl patlamayı geçen sezonun devre arasında gittiği Braga’da kısacık dönemde yaptı. Paolo Fonseca’nın 4-4-2’sinde sağ kenar oynayan Josue, tatmin edici bir performansa imza atarak Galatasaray’a geldi. Fakat Riekerink ona hak etmesine rağmen yeterli şansı vermedi. Tudor’un 3-4-3’ünde ise kendine Sneijder’in yerine Yasin’in önünde yer buldu.

Faydalı olmaz diyemem

Josue dayanıklı, pas kalitesi belli seviyede, şutu fena olmayan bir orta saha. Ne tam oyun kurucu ne de net bir kenar forveti. Yani Josue’de her şeyden var ama hiçbir şeyi tam değil. Fenerbahçe’ye faydalı olmaz diyemem. Antrenör ilişkilerinden çok etkilenen duygusal bir oyuncu. Şenol Güneş gibi futbolcu odaklı çalışan antrenörlerin elinde hep maksimuma çıkar. Advocaat gibi sert ve açık sözlü antrenörler medya önünde eleştirirse Josue kaybolur gider. Fenerbahçe’de Diego bile gelip iş görmez damgası yemişken, Josue’nin beklentileri karşılaması kolay değil. Zira tüm Fenerbahçeliler hâlâ Alex’in kalitesini özlüyor. Tabii ki bir Alex değil ama halinden anlayan bir antrenör ile çalışırsa Diego kadar oynar.

14 Mart 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Baklavanın zararları!‘’

Beşiktaş’ın Vodafone Arena’da en zorlandığı rakiplerden biri Kayseri olduysa bunda Sergen Yalçın’ın cesareti ve Şenol Güneş’in ikinci yarı tercih ettiği oyun modelinin rolü büyük. Kayseri, bir ay önce Fenerbahçe’ye 4 atarken Varela’yla Şener ve Lens’i kolay geçip Topal’ı kademeye mecbur bırakmıştı. Beşiktaş’a karşı yapmak istediği şey tam da buydu aslında. Deniz Türüç şuta çıkacak, dönen topa Umut ve Welliton koşacak, penaltı olacak ya da gol vuruşu yapılacak. Sergen hocanın ilk yarı planını bozan Atiba’nın merkezden kopmamasıydı. Bu yüzden Deniz Türüç’e Fenerbahçe’nin bıraktığı alanlar kalmadı. Oyunun kırılma anı kesinlikle Şenol Güneş’in Babel-Tolgay değişikliğiyle kanat forvetlerinden
vazgeçip baklava dizilimli 4-3-1-2’ye dönmesiydi. Çift santrforlu oyunda Adriano ve Beck’e 105 metrelik koridoru zimmetlemesi Beşiktaş’ın defansif anlamda tüm düzenini alt üst eden bir tercih oldu.

Sergen Yalçın’ın cesareti

Kayseri, ligin ikinci yarısında bambaşka bir takıma döndü daha doğrusu Sergen Yalçın tarafından dönüştürüldü. Beşiktaş’a karşı düzenini bozmadan ekstra cesaretle oynaması maçı bir solukta izlenir hale getiren en önemli unsurdu. Şenol Güneş’in forvetleri içeriye sokup kanatları iki beke bırakmasını Varela ve Umut ile çok iyi kullandı. Beşiktaş’ı sahada bozacak tek şey kötü pas. Lawal ile Rotman’ın merkeze yaptığı baskı Atiba’nın pas yüzdesini düşürmese de topla buluşma sayısını azalttı. Beşiktaş, Oğuzhan üzerinden geçişleri yapmak zorunda kaldı. Zorunda kaldı kısmı söz konusu Oğuzhan olduğunda garip duruyor farkındayım. Fakat Oğuzhan’ın pas tercihleri yaptığı asiste kadar o kadar yanlış ve kalitesi o kadar kötüydü ki Aboubakar ve Talisca’nın tutamadıkları her top kelebek etkisiyle Beşiktaş kalesine döndü. Her hatalı pas Beşiktaş’ı kasım ayındaki dağınık görüntüsüne yaklaştırdı.

Aboubakar iyi öğrenci

Vincent Aboubakar, dar alan oyununu beklenenden daha çabuk öğreniyor oluşu Beşiktaş adına önemli bir kazanım. Aboubakar’ın oyun karakterine uygun goller açık alanda
koşu üzerine attıklarıdır. Pozisyon oyununda Cenk kadar etkili değilse de hızla dar alanını öğreniyor oluşu Beşiktaş adına önemli bir gelişme. Maça sağ kanatta başlayıp, bir Ronaldinho çalımıyla Erkan’ı geçtiğinde özgüven yüklemesi yapmaya başlamıştı. İkinci yarı hocanın baklava dizilimli orta sahasının önünde santrfor oldu. İlk gol kornerden geldi ama ikinci gol gerçek bir dar alan becerisi gerektiriyordu. Aboubakar’ın Oğuzhan’ın pasını işlemesi, rakibini geçişi ve vuruşu pozisyon oyunundaki gelişimin göstergesi.

13 Mart 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lens varsa umut var‘’

Fenerbahçe için geri dönüş kaleci Fabiano 2. kez topu ağlardan çıkarırken başladı aslında. Lens, Mehmet Topal’a pozisyonda sırtını döndüğü için yaptığı hatayı anlatırken tüm takıma isyan ediyordu. Topal’a bağırırken esasında Ozan’a ‘neden gelişemiyorsun’ diye soruyor, Van Persie’ye ‘niye hâlâ oturuyorsun’ diye sitem ediyordu. Zaten o da isyan etmese kılını kıpırdatacak oyuncu yok gibiydi Fenerbahçe’de. Topun da, takımın da sahibi gibi oynaması sayesinde 2-0’dan geri dönebildiler.

Fernandao hakkını veriyor

Fernandao, Lens ile beraber skora isyan eden oyuncuların başındaydı. Üç golün de içinde Fernandao varken Advocaat’ın 62’de Van Persie’yi sokup onu çıkarması Fenerbahçe’nin ön alanda kalma süresini azalttı. Advocaat’ın elinde 4 farklı tipte santrfor var ama şu an formayı hak eden tek oyuncusu Fernandao. Brezilyalı golcü Fenerbahçe’ye yanlış zamanda geldi. Aslında zamanı yanlış kılan Robin Van Persie transferiydi. Van Persie, öyle bir rüzgarla geldi ki, Türkiye Ligi gol kralını bile savurdu o esinti.

RVP, Lens’in çeyreği olsa

Robin Van Persie, son iki sezondur Fenerbahçe’nin duvarındaki en büyük çatlağın sebebi. Vitor Pereira ile aralarında sorun olduğunda yönetim de taraftar da RVP’den yana tavır koymuştu. İstediği, sevdiği, aynı dili konuştuğu hoca takımın başındayken hâlâ kulübede oturuyorsa sorunu kendinde aramalı. Süper Lig’in en yüksek kontratı onda, en büyük destek ona ama sahada verdiği hiçbir şey yok. Mazideki gol krallıklarıyla övünmek onu tatmin ediyorsa bunu kulübede değil Hollanda’da yapması herkesin hayrına olacak. Lens’in çeyreği kadar karakter koysa Fenerbahçe için sezon bambaşka bir yere gidebilirdi.

Alanya merkezde çözüldü

Alanya, Saffet Susiç’ten sonra başka takıma dönüştü. Arkada sağlam duran, kontratakla gole giden takım da olabiliyorlar, set oyununda blok arasına yıpratıcı hücum da yapabiliyorlar. Wagner Love bu oyunda ana karakter. Devre arasında Jr Fernandes (D.Zagreb) ile Tzavellas’ı (PAOK) alınca dönüşüm başladı. Fenerbahçe’ye karşı ilk 20 dakikada iki farklı yapıda gol atmaları onlardaki gelişimin göstergesi. Fernandes kanat akınından, Love merkezden attı golleri. Lakin fişi çekme fırsatını yakalamalarına rağmen orta sahada Ozan ile Alper’i yenemedikleri için çözüldüler.

11 Mart 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI