Arama

Popüler aramalar

‘’Risk varsa kazanç var‘’

Beşiktaş açısından Fenerbahçe derbisi zannedilenden daha büyük hasara yol açtı. Talisca, Beşiktaş için kilit çözücü adam, bu çok net. Onsuz Bursa deplasmanında kazandılarsa öncelikle Bülent Yıldırım’ın Quaresma’yı atmamasına ardından da Cenk Tosun’a dua etsinler.

Q7 hiç büyümeyecek

Quaresma’nın 18’de Jorquera’nın sırtına attığı tekme kırmızı karta kadar gidecek bir pozisyon. Bilal’e göstererek basması, Şamil’e faulü sonrası sarı kartın ardından alkışlaması. Resmen Quaresma ‘beni at’ diye yalvardı Bülent Yıldırım’a. Hakem de ‘atmam’ diye direndi. Burada asıl düşündürücü olan 34 yaşında, 10 ay önce Avrupa şampiyonu olmuş bir oyuncunun böylesi kritik bir süreçte kendini attırmak için uğraşması. 7’sinde neyse 70’inde de aynı işte insanoğlu. Şayet bunları 20 yaşında öğrenebilseydi, bugün Barcelona’nın kaptanı olarak jübile hazırlıkları yapıyordu.

Cenk’le 4-4-2 maçı çözdü

Beşiktaş maçın her dakikasında Bursa’ya karşı çok dominant bir oyun oynadı. Fakat bunda belki de ilk kez Atiba’nın rolü azdı. Onu da anlamak gerek. Beşiktaş forması giydiğinden beri her maç pas rekoru kırmak zor zanaat. Bursa’da yorgunluğu yüzünden okundu. Pas hataları, top kayıpları Atiba standartlarını sarsacak kadar fazla olunca Beşiktaş’ın merkez hücumu vasatın altına indi. Son 5 haftanın tamamında oyundan alınması bir tesadüf değil, hem mental hem fiziksel bir zorunluluk. Atiba-Cenk değişikliğinin ardından 4-4-2’ye dönüş risk taşısa da Beşiktaş’ın maçı çözmesini sağladı.

İyi ki hamzaoğlu toplamış!

Bursaspor sadece kendi yarı sahasındaki oyunu planlamış. Öbür kaleye dair en küçük bir fikirleri dahi yok gibi oynadılar. Stancu-Emre değişikliği kağıt üzerinde ofansif bir hamleydi. Nitekim 2 pozisyona da girdiler. Kubilay’ın karşı karşıya kaldığı pozisyonda hareketsiz duran Fabri’ye topu nişanlaması oraları hiç planlamamanın eseri işte. Bursaspor’un bu halini görünce, iyi ki kendini Bursa camiasına hiç beğendiremeyen Hamza Hamzaoğlu kendini kovduracak 27 puanı toplamış diyor insan... Sezon boyunca minimum 4 kez Bursa’ya maça gidiyorum. Güvenlik görevlileri maçın yorumcusu olmama rağmen cebimdeki bozuk paralara kadar kapıda alıyorlar. Acaba güvenlik, biz gazetecilerin gözünü boyayıp ‘bakın işimizi yapıyoruz’ demek için mi var yoksa gerçekten maçın güvenli bir şekilde oynanmasını sağlamak için mi? İkinci seçenekse o halde maç boyunca her dakika patlayan şeyler stada nasıl girdi?

16 Mayıs 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her maç derbi olsa‘’

Yıllar sonra Fenerbahçeliler bu sezonu hatırladıklarında Advocaat ile ilgili, ‘Hiç derbi kaybetmedi, 4 gol attı, 1 yedi ve 8 puan aldı’ diyecekler. O yüzden Advocaat’a kalsa her hafta derbi oynamak ister. Peki ya sezonun kalan bölümü. İşte orası büyük bir hayal kırıklığı. Fenerbahçe için iyi hücum edemeyen ama savunma standardını oturtmuş bir takım dedik sezonun genelinde. Antalyaspor’a karşı orta sahada Charles ve Sandro’ya öyle bir yenildiler ki son iki ayda vermedikleri kadar pozisyon verdiler. Volkan Demirel olmasa 3 farklı mağlubiyetten bahsediyor olabilirdik.

Lens de oynamayınca!...

Hücumu sorunlu Fenerbahçe, hele bir de Lens kötüyse hiç üretemiyor. Duran topları auta atmak, kalenin 10 metre üstüne şut çekmek. Çok sıra dışı görüntülerdi doğrusu, söz konusu Lens olunca insan şaşırıyor. Okulda çalışkan çocuğun 70 almasına duyulan şaşkınlık gibi. İlk yarıda yaptığı 9 ortada sadece 1 isabet kaydetmesi alışılagelmiş Lens performansının çok gerisindeydi. O oynamayınca skora ve oyuna isyan eden futbolcu bulamıyorsunuz Fenerbahçe’de. Yeni sezonda önce bunu çözmek şart.

Ozan ve Salih kaybediyor

Profesyonel sporda gelişimin katili beklentidir. Sanırım bu kuralın Fenerbahçe’deki en net yansıması Salih Uçan ve Ozan Tufan. Futbolcu oynadıkça gelişir. Salih ve Ozan oynadıkça geri gidiyorlar. Oynamasalar en azından gelecek vaat eden yetenekli futbolcu sınıfındaki yerlerini koruyacaklar. Ozan’ın sağ bek performansı faciaydı. Antalya’nın golünde topu getiren El Kabir’e temas bile etmemesi anlaşılır gibi değildi. Hele bir sonraki pozisyonda ters kanattan yapılan ortada resmen sahada El Kabir’i kaybetti. Mübalağa değil gerçekten kaybetti. Şayet Volkan olmasa Ozan’ın sebep olduğu ikinci gol olarak tabelaya yansıyacaktı.

Eto’o’nun anlattıkları

Antalyaspor Rıza Çalımbay’ın 2 puanda aldığı takım değil elbette. Çok özgüvenli bir takım olduklarını hücum setlerinden anlıyorsunuz. Deniz ve Eto’o iki hareketli forvet olarak Fenerbahçe stoperlerine hep zorluk çıkardılar. El Kabir’in geri koşuları yarıda kesmesi olmasa ilk yarıda pozisyon vermeden gol atabilirlerdi. Ne var ki, El Kabir ülkenin vasat futbol ikliminde şemsiyesiz gezenlerden. Hasan Ali ilk 20 dakikada sol kanadı otobana çevirdiyse bunda en az kendisi kadar El Kabir’in de payı var. Futbolcu saygıyı sadece oynayarak değil karakteriyle de kazanır. Samuel Eto’o, sahanın en yaşlısı olmasına rağmen en isteklisi ve en faydalısıydı. İşte bu yüzden Eto’o gittiği her statta alkışlanıyor.

14 Mayıs 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Derbi kafası!‘’

Fenerbahçe iyi oynar, kötü oynar, atar ya da atmaz hepsini oturup saatlerce rakamlarla tartışabiliriz ama bir gerçek var ki, büyük maçlarda ayakta kalmanın yolu derbi kafasına erişmekten geçer. İşte Fenerbahçe’nin sırrı bu. Advocaat’ın İsmail tercihiyle sol kanat felç olmuş, olsun. Roman dökülmüş, dökülsün. Souza ve Skrtel atılmış, atılsın. 94. dakikada ayakta mısın, mental olarak güçlü müsün, sonuna kadar istiyor musun? Mesele bu. Fenerbahçe istiyor, pes etmiyor ve derbileri de yitirmiyor. Advocaat kariyeri boyunca kazandığı derbiler sayesinde seviyesini korumuş bir teknik adamdı, Fenerbahçe’de belki uçmadı ama derbi de kaybetmedi. Alın size garip bir matematik, hadi sabahlara kadar tartışalım.

Q7, İsmail’i futbola küstürdü

Sahaya çıkan 22 futbolcu içinde derbiye en hazır olanı şeklen de ruhen de Quaresma’ydı. İlk dakikadan itibaren İsmail Köybaşı’nın içinden geçti, futbola küstürdü. Rakibin sol kanadını otobana çevirdi, zor çözülen Fenerbahçe savunmasında büyük bir gedik açtı. Eğer maç 20. dakikada kopmadıysa İsmail, Skrtel’in sol stoperden kademeye girmesine dua etsin. Tabii bir de Q7’nin derbi kafasına! Tabela 45’e kadar sabit kaldıysa bunda Q7’nin Volkan’a trivela ile gol atma fantezisi, rabona ile asist merakının payı büyük. Ama bardağın dolu tarafından bakılırsa Beşiktaş’ı önde tutan, Talisca’nın az top kaybetmesini sağlayan da Q7 idi. Öyle ki, Beşiktaş madeni solda bulunca Şenol Güneş Babel’i zorlamadı bile.

Kjaer ve Skrtel olmasa

Advocaat, Ozan’ı sağ bek başlatmaya cesaret edemediği için Hasan Ali’yi sağ, İsmail’i solda oynattı. Kestirmeden söyleyeyim bu sezon Fenerbahçe’yi bu kadar vasat gösteren Gökhan ve Caner’i gönderdikten sonra yerlerine iki gömlek aşağıda bek koymaları. Hücum edemeyen bir takıma dönüştülerse bunda beklerin rolü 10 numaradan fazladır. Şayet Kjaer ve Skrtel olmasaydı,
sezonu bambaşka bir yerde bitirebilir, dün gece derbide hezimete uğrayabilirlerdi.

Roman’ı çözemedim

Sow’u Beşiktaş’ı açık alanda yakalamak için Aatif’a tercih ediyorsan o topları atacak oyuncuyu da doğru seçmek gerek. Fenerbahçe için sorun burada başladı. Roman Neustadter Mehmet Topal’ın yerini dolduramadı. Zaten Roman’ı Schalke’den bu yana et mi balık mı çözemeyenlerdenim.

Beşiktaş belki ligi şampiyon tamamlar, belli olmaz. Ama net olan bir şey var ki; son 3 sezondur Beşiktaş’ın başına ne geliyorsa kalecilerinin hatalarından geliyor. Tolga yüzünden Brugge, sonra Sporting Lizbon elenişleri, Fabri’nin hatalarıyla Lyon’a kaybediş. Ve son olarak 9 kişi kalmış Fenerbahçe’ye golü attırmak. Beşiktaş’ın efsane bir kaleci olan hocası varken sürekli kaleden yana
kaybetmesi anlaşılır bir durum değil.

08 Mayıs 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sow çözer‘’

Dick Advocaat, Rize maçında 2 gol atarak özgüven patlaması yaşayan Sow’u sadece adalet duygusuyla oynatmıyor. Şayet öyle düşünseydi son 6 maçta 11 başlayan Aatif’ı tercih ederdi. Bence Advocaat’ın Vodafone Arena planı sadece yememek üzerine değil, aynı zamanda atmak üzerine... Aatif’ın, Sow’dan daha iyi savunma özelliklerine sahip olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. Ama hoca, Sow ile Beşiktaş’ın sağ kanadını geri itmek istiyor. Bunda çok zorlanacağını düşünmüyorum çünkü Quaresma çizgide kaldığı için Gökhan Gönül daha çok savunmada kalıyor.

Eğer Atınç oynarsa...

Hollandalı teknik adam, Sow ile bu süreyi artırmanın derdinde. Moussa, fuleli ve hızlı bir kanat oyuncusu. Beşiktaş iç sahada fazlasıyla önde oynuyor ve stoperleri sıklıkla yayda yakalanabiliyor. Advocaat, Sow’un defans arkası koşuları üzerinden Beşiktaş’ı çözmeye çalışacak. Yani ilk plan Beşiktaş’ı açık alanda yakalamak. Bunun için Sow, Aatif’a oranla daha mantıklı bir tercih. Hele Güneş, Marcelo’nun yanında Atınç’ı kullanırsa kartlık fauller Fenerbahçe için bonus olur.

Ozan sağ bek oynar

Ozan, Bursaspor’da merkeze gelene kadar sağ açık, sağ bek ve stoperde oynamıştı. Hatta Fatih Terim milli takımda onu birçok kez sağ bek ve açıkta kullandı. Yani Advocaat, Şener’in yokluğunda Ozan’ı kullanarak risk almıyor. Eğer Wiel’i tercih etse daha büyük risk alacaktı. Babel’e karşı sol ayağının üzerinde sağlam durması gerekiyor. Savunma özellikleri yeterli bir oyuncu ama patlayıcı kuvvet koşuları onu ele verebilir. Bu yüzden Babel’i çizgiye sürmesi Ozan’ın öncelikli görevi olmalı.

Kritik oyuncu Alper

Mehmet Topal, Fenerbahçe için büyük eksik. Buna şüphe yok. Onun yokluğu kadrodan bir başkasıyla dolmaz çünkü öyle bir oyuncu yok. Bu açığı kapatmak, sadece taktiksel bir yazılımla mümkün olabilir. O yüzden merkezdeki kritik oyuncu Roman değil Alper olur. Beşiktaş, Atiba’ya olduğu kadar Oğuzhan ve Talisca’ya da bağımlı bir takım. Bu ikilinin saha içi iletişimini kesmek için Alper’in yüksek eforlara çıkması gerekecek. İlk saatin sonunda skor berabere geçilirse bu Alper’in işini çok iyi yaptığı anlamına gelir.

İmkansız görünen...

Fenerbahçe derbiyi kazanırsa ortaya bambaşka bir matematik çıkar. Kalan 4 hafta 12 puan demek ve bu, büyük takım dinamikleriyle birleştiğinde imkansız görünen hedefler ulaşılabilir seviyeye gelebilir.




06 Mayıs 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Abdullah Bey ne yapıyorsunuz?‘’

Visca, Mossoro, Cengiz... Başakşehir’in Epureanu ve Yalçın’ın yokluğunda stoper tandemi en zayıf karnıyken, top tehlike bölgesine hiç gelmiyorsa nedeni bu üç oyuncu. Avcı’nın üç atlısı öyle bir başladı ki maça, Başakşehir Beşiktaş’a iki yıldır kimsenin yapamadığını yaptı.

Rize’deki insanlık dışı kavga olayı Başakşehir’in imajından çok şey götürmüş olsa da futbolundan toz bile koparmamış, onu gördük Beşiktaş maçında. Epureanu ve Yalçın’ın cezalarıyla Beşiktaş gereğinden fazla özgüven yüklenmiş. Abdullah Avcı’nın Adebayor’dan başlattığı savunma stoperlerin kabusu olunca Beşiktaş’ın arıza lambası erken yandı.

Avcı’nın 3 atlısı

Visca, Mossoro, Cengiz...

Başakşehir’in Epureanu ve Yalçın’ın yokluğunda stoper tandemi en zayıf karnıyken, top tehlike bölgesine hiç gelmiyorsa nedeni bu üç oyuncu. Avcı’nın üç atlısı öyle bir başladı ki maça, Başakşehir Beşiktaş’a iki yıldır kimsenin yapamadığını yaptı ve henüz 17. dakikada 3 gol birden attı. Bunu son iki sezonda Benfica dışında başaran takım olmadı, o bile 31’de 3-0’ı yakalayabilmişti. (Kiev’de Beck çok erken kırmızıyla atıldı ve 32’de 3-0 olmuştu). Bu sezon Galatasaray’ı iki maçta da yenmek, kupada üç gün önce Fenerbahçe’ye 11 dakikada 2 gol, Beşiktaş’a 17 dakikada 3 gol atmak. İnsan ister istemez soruyor; Abdullah Bey ne yapıyorsunuz?

Bu çocuk aşmış

Mossoro ilk golde pozisyonu hazırlarken orta yapıp risk almaktansa garantiye gidip görerek Cengiz’e pas verdi. Sanırım Cengiz için attığı gol kadar önemli bir başka şey var, o da ‘garanti oyuncu’ sınıfına daha ilk yılında yükselmiş olması. Hele golden önce Marcelo’ya uzaktan attığı çalım tam bir yetenek gösterisi. Üzerine attığı ikinci gol ise başka bir seviyenin göstergesi.

Oğuzhan değil Talisca!

Oğuzhan genelde kaybedilen maçlardan sonra çokça eleştirilir. Çoğu da haklıdır. Zira son dönemlerde Oğuzhan’ı merkezde çaresiz bırakan Talisca’nın top kayıpları. O top tutamadığında Beşiktaş duvara karşı hücum ediyor. Sonra 90 dakika bir frikik atsın diye herkes bekliyor. Sosa ile Oğuzhan’ın uyumu çok iyiydi, çünkü Sosa blok arasına yaslanıp top istiyordu. Talisca hep ayağına bekleyip, şuta yöneliyor. Haliyle bunun bedeli de bu tip maçlarda ağır oluyor. Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışında zor bir fikstürü aşmak zorunda olduğunu hatırlatmakta fayda var. Şayet Beşiktaş, önümüzdeki hafta Fenerbahçe’ye kaybederse rüzgarın yönü değişebilir. Bu durumda ortaya yeni bir matematik çıkar ki, sadece kalbi sağlam olanlar Mayıs ayını huzurla tamamlar.

01 Mayıs 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Netice oyunu!‘’

Fenerbahçe’nin bu sezon oynamaya çalıştığı şeyin adı en basit tabirle ‘Bekliyorum seni’ oyunu. Orta sahada üç ön libero ile oynanan hangi maç Fenerbahçe için parlak
geçti hatırlayan varsa beri gelsin. Başakşehir kalecisi Faruk’un heyecandan dizleri titrerken Fenerbahçe’nin oyun merkezini her zamanki gibi orta yaydan öteye taşıyamaması artık alıştığımız bir durum. Ama Advocaat’ın bu yöntemi Fenerbahçe’yi hedefe götürüyor.

Kazandığı sürece haklı. Başakşehir’in güçlü oyununa karşı 2-0’dan dönmek kolay değil. Neticede Advocaat bu sezon hiç derbi kaybetmedi, hatta Galatasaray’ı iki kez yendi.
Başakşehir’e karşı 2-0’dan oyunu çevirdi. Advocaat’ın bu oyunu izleyene keyif vermiyor, zaten o da bunun aksini iddia etmiyor. Yani futbolu halk için oynatmıyor. O da sanat sanat içindir akımının temsilcisi.

Cengiz ile Salih’in farkı Fenerbahçe’nin 18 kişilik kadrosunda bulunan ve Alper’in yokluğunda kupa maçında bile kulübede oturan Salih ile onun yetiştiği topraklarda büyüyen Cengiz Ünder arasındaki gelişim farkını görünce kıyasa mecbur kalıyor insan.

Yetenekli genç sporcuların en büyük düşmanı beklentidir. Salih, beklentinin bitirdiği, Cengiz ise özgürlüğün geliştirdiği nefis birer örnek. Salih, Fenerbahçe’de Alex olsun diye
beklendi, Cengiz gözlerden uzak attığı imzanın ardından her geçen gün üzerine koydu. Salih oynadıkça güvenini kaybetti, Cengiz süre aldıkça açıldı. Salih baskıyla büküldü, Cengiz baskıyı yenmeyi öğrendi.

Salih; Aykut Kocaman ile tam ritmini buluyorken, Ersun Yanal, Garcia, Spaletti, Pereira ve Advocaat’ın kollarına savruldu, Cengiz; kendini Abdullah Avcı’nın güvenli kollarına
bıraktı. Özetle Cengiz oldu Salih olamadı. Başakşehir için tehlike çanları Rize maçından sonra yaşanan kavga hadisesi son derece vahşice görüntüler.

İzledikçe içim burkuluyor. PFDK’nın verdiği cezalardan bağımsız olarak söylüyorum, o olayın en büyük hasarı Başakşehir’in gönüllerdeki fotoğrafını buruşturmasıdır. Abdullah Avcı’nın yarattığı sempatik Başakşehir imajını yerle bir etmesi en az şampiyonluk kadar önemli olsa gerek.

Başakşehir, hafta sonu lider Beşiktaş ile oynayacak. Savunmadaki taşıyıcı kolon Epureanu cezalı, Yalçın PFDK’dan ve kulüpten cezalı, Mahmut’un dün RVP’nin darbesiyle
burnu kırıldı. Neresinden bakarsan bak Başakşehir için tehlike çanları çalmaya başladı.

27 Nisan 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Samuel de Souza!‘’

Bruma’nın etkinlik alanı ceza sahası civarıyken çok gerilerde topla buluşmasının bir açıklaması olmalı. Sanırım Bruma çok fazla Tsubasa izlemiş. Biraz daha zorlasa Muslera’dan topu alıp gözünden yaşlar aka aka rakip kaleye gidecekmiş gibiydi. Bu yüksek efor gerektiren bir rol. Bruma’nın bunu tercih etmesine sebep; karşısında oynayan Lens’ti şüphesiz. Ama ikinci yarıda Bruma’nın problem çözme yeteneğiyle takım ritmini bulmuşken Tudor’un onu oyundan almasını, rakip olarak Advocaat bile düşünemezdi.

Fenerbahçe durağanlığı

Kjaer ve Skrtel henüz 40 dakika dolduğunda yaptığı pas hatalarıyla oldukça kötü bir istatistik tutturdular. Ama bu konuda en az suçlu onlardı. Zira Fenerbahçe ön alanda o kadar durağandı ki kimse boş alanda kendini göstermeyince stoperlerden çıkan uzun toplar kayıp hanesine yazıldı. Merkezde Topal ve Souza’nın savunmasına diyecek yok, standartlarını oynadılar. Fakat Fenerbahçe’nin fazlasına ihtiyacı var. Sadece savunarak bu kadar olur, o da kimseyi tatmin etmez. Kalene şut attırmamak önemli bir istatistik ama maç kazanmak için kaç şut attığına bakarlar.
Kazanan haklıdır, kabul ama kazandığında Şampiyonlar Ligi kapısı açılacakken ilk isabetli şutunu 86. dakikada atıyorsan orada sorun var demektir.

Tek planla bu kadar

Fenerbahçe için Galatasaray’a yenilmemek ilk plandı ve oldukça eleştirilebilir bir futbol oynadı. Bu biraz da Advocaat’ın tek planla sezonu bitirme isteğinin eseri. Zaten hamleleriyle bunu her maçta gösteriyor. Yine sol forvet çıktı, aynısı girdi, santrfor çıktı, muadili girdi. Advocaat da sanat sanat içindir diyenlerden, futbolu halk için oynatmıyor. Fenerbahçe taraftarı son iki sezondur buna
alıştı zaten.

Fenerbahçe, Başakşehir’i yakalamak adına çok önemli bir adım attı lakin Galatasaray için hayat bundan sonra daha zor olacak. Trabzonspor oynadığı futbolla arkadan gelir ve Tudor’un takımını geçerse kimse şaşırmasın.

24 Nisan 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sneijder'siz derbi olmaz‘’

Sneijder gülerse takım güler, Selçuk güler, Muslera güler. Tudor’un bunu anlaması gerek çünkü kendisinin mutluluğu lig bitene kadar buna bağlı. ‘Büyük maçlar büyük oyuncularla kazanılır’ klişesi bu sıralar tam da Galatasaray-Fenerbahçe derbisine uyarlanabilir.

Riekerink’in gidişine Sneijder’in bir tepki koyması bekleniyordu ama Tudor’un Wesley’e bu denli duvar örmesi öngörülmüyordu. Koştu haber oldu, durdu manşet oldu ama artık Sneijder’in kenardaki tebessümü bile haber değeri taşır hale geldi. Galatasaray’ın halletmesi gereken birinci sorun bu. Sneijder gülerse takım güler, Selçuk güler, Muslera güler. Tudor’un da bunu anlaması gerek çünkü kendisinin mutluluğu en azından lig bitene kadar buna bağlı. ‘Büyük maçlar büyük oyuncularla kazanılır’ klişesi bu sıralar tam da Galatasaray-Fenerbahçe derbisine uyarlanabilir. İki teknik adam da son iki ayda denemedik oyuncu ve taktik bırakmadı. Hele de Tudor, evden çıkarken 3’lü oynuyor, Florya’ya girerken 4’lüye dönüyor. Belli ki kadro ve şablon istikrarı bu sezon Galatasaray için söz konusu olmayacak. Zorlamanın alemi yok, Tudor garantiye gitmek zorunda. Zira Başakşehir’e yenilmekle Fenerbahçe’ye kaybetmek arasında çok fark var.

Fenerbahçe’ye 3’lü oynanmaz

3’lü savunmanın versiyonları genelde hücum üzerine çözümler üretir. Kimi bunu 5’liye çevirip 2014 Dünya Kupası’nda Sampaoli’nin Şili’si ya da Miguel Herrera’nın Meksika’sı gibi defansif olanını oynar kimi Guardiola’nin Bayern’i gibi ofansif olanını. Tudor ise arada kalanlardan. Hırvat hoca kağıt üzerinde nefis şablonlar çiziyor ama bunu Galatasaray’ın mevcut oyuncu grubuyla sahaya yansıtmak kolay değil. Lens’in karşısına mutlaka iki engel koymak zorunda. 3-4-3’ün teorisinde ‘sol ön, sol iç ve stoper kademeyi alır’ görünür ama sahada pratiği çok zordur. Galatasaray’ın en zayıf halkası stoperleriyken Fenerbahçe’ye karşı 3’lü oynamak maça 1-0 yenik başlamak olur.

Galatasaray’ın stoperi!

Başakşehir maçını izledikten sonra ülkede Galatasaray’ın stoper sorunsalı üzerine cümle kurmayan fani kalmadı. Haksız da sayılmazlar. ‘Galatasaray’ın stoperi’ bir şablonu ifade eder, oyuncuyu içine koyarsınız ona göre şekil alır. Ama Galatasaray’da o şablona oturan stoper yok. Semih bu takımda oynuyorsa Florya’da geçirdiği yıllara dua etmeli. Ahmet, Serdar, Hakan tamamlayıcı, destek stoperler. Takımda Ujfalusi’den bu yana lider stoper yok. Tudor iki hatta üç yarım stoperden bir tam bulacağını zannediyor, mümkün değil, olmaz. Serdar ve Ahmet’e harcanan 7 milyon Euro’ya taşıyıcı stoper alınsa Chedjou’yu da oyunun içinde tutabilirlerdi. Futbol aklı kulüplere en çok da bu yüzden lazım işte.

7 haftada çok şey değişir

Demirel’in ‘Siyasette 24 saat çok uzundur’ sözünü pekala futbola uyarlayabiliriz. Hatta söz konusu büyük camialar olduğunda 7 haftada ligin rengi bile değişebilir. Galatasaray, Başakşehir’e kaybetmese önünde bambaşka bir sayfa açılırdı. Hâlâ da bu şansını kaybetmiş değil. Fenerbahçe’nin 1 puan gerisinde olsa da kazanırsa psikolojik üstünlüğü ele geçirir. O yüzden bu derbi iddiasız bir derbi değil tam tersi kazanan için lig yeni bir boyut kazanır. Çaykur Rize bugün Başakşehir’e yener, üstüne Galatasaray derbiyi kazanırsa şampiyonluk değil ama Şampiyonlar Ligi ön elemesinin kapısı pekala açılabilir.


22 Nisan 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI