‘’Yetiş Giuliano,oyna Soldado!‘’
Fenerbahçe için Göztepe beraberliğinin mesajı çok açık; Robin van Persie bitmiş, Dirar bir Lens değil, Valbuena’nın çabasına destek verecek bir santrfor ile oyunu kurgulayacak 10 numara şart. Yani yetiş Giuliano, oyna Soldado.
Valbuena nefes gibi
Valbuena, Fenerbahçe’ye nefes gibi geldi. Her şeyi yapmaya çalışıyor, aşırı konsantre ve yetenekli. Alper, Van Persie’nin ensesinde başladığı maçın ilk 15 dakikasında her şeyi doğru yapsa da ilerleyen süreçte partnerinin formsuzluğuyla vasatına döndüğünde Valbuena dümene geçti. Sol kenarda oynamasına rağmen çift ön liberoyla oynayan Fenerbahçe’nin sahadaki tek oyun kurucusuydu. Merkeze her gelişinde Fenerbahçe’yi kaleye götürdü. Valbuena’nın yaptığını Dirar da yapabilmeli. Dirar çizgide kaldığı sürece sıradan bir oyuncu. Bire birleri Lens kadar zorlaması ve başarması zor, paslagitmeyi seviyor. Arkasında İsla varken içeri katedip merkezin servisine girmesi Fenerbahçe’yi 3. bölgede daha etkili bir takım yapabilir.
Tek ön libero yeterli
Fenerbahçe ribauntları oyun hafızasına kaydetmeli. İsmail Kartal’dan bu yana yapamadığı şey başının belası olmaya devam ediyor. İsmail’e rağmen Jahoviç’in indirdiği topta ribaunta giren olmayınca Castro’ya estetik bir vuruş şansı doğmuş oldu. Volkan da hatayı abartınca topu ağlardan çıkardı.
Göztepe’nin hakkını verelim
Josef ve Topal ayrı ayrı çok kaliteli oyuncular. Topal’ın ilk golde İsmail’e attığı derin pası ders olarak göstermek gerek. Ama Souza ile Topal birlikte merkezde oynayınca Fenerbahçe için geçişler kabusa dönüyor. Scarione’nin attığı golü çağıran da bu. 3 kez denemesine rağmen sahasından top çıkaramadı Fenerbahçe. Göztepe’nin hakkını teslim edelim. Yeni ama omurgası sağlam bir takım. Yeni kurulan her takım gibi en önemli eksikleri oyun hafızaları. Zamanla, birlikte oynadıkça setler oturmaya başlayacak.
‘’Pankartı bırak bıçağa odaklan‘’
Adalet terazisi eksik tartarsa suçlu kabahatinin farkına varmadığı gibi daha da azgınlaşır. Son 3 aydaki olaylarda hep aynı sorunla karşı karşıyayız. Türkiye Kupası finalinde Konyaspor taraftarı Eskişehir Stadı’nda olay çıkardı, sahaya indi. Cezası 1 maç. PTT Lig Play-Of finalinde Göztepe-Eskişehir maçı patlayıcılar sebebiyle az kalsın oynanamayacaktı. Ceza 2 maç. Aradan 3 ay geçmişken Samsun’da Süper Kupa mücadelesi ve yine aynı sahneler. Vaziyeti idare ettiğin sürece o taş döner seni bulur. Ulu Önder Atatürk’ün ismini taşıyan bir pankart için izne gerek olmaz, gururla tribüne asılır. Pankart için gösterilen hassasiyeti bıçak ve patlayıcı maddeye gösterdiğimiz gün bu olayları çözeriz. Burada cevap bekleyen sorular var. 1- Pasolig tribün terörünü bitirmek için getirildiyse neden lig dışında uygulanmıyor? 2- Eskişehir’de olay çıkaran taraftarın kaçı dün Samsun’daydı? 3- Eğer Türkiye Kupası’nda verilen ceza caydırıcı olsaydı Konyaspor taraftarı yine sahaya inmeye cesaret edebilir miydi? 4- En önemlisi kendini Konyasporlu diye tanımlayan bir taraftar nasıl olur da takımına bile bile zarar vermek isteyebilir?
‘’Yenilenmek iyidir‘’
Konyaspor’un 6 as oyuncusunu kaybetmesine rağmen yeni hocası ve yenilenmiş kadrosuyla Beşiktaş’ın elinden kupayı alması göz kamaştırıcı. Bozuk zemin, yeni bir araya gelmiş oyunculara rağmen topun olmasa da oyunun hakimiydiler. Fofana ve Traore’nin önüne net bir santrfor oturturlarsa ideale çok daha yaklaşırlar. Merkezden geriye doğru 6’da 3 oyuncusunu değiştiren Konya’nın savunma planı taçtan gol yiyene kadar kusursuz işledi. Akçay hocanın, Babel’i çizgiye sürüp Quaresma’ya set çekmesi kadar orta saha baskısıyla Tolgay ve Oğuzhan’ın arasına mesafe sokması Beşiktaş’ın oyununu bozdu.
Pepe bunu yaparsa...
Beşiktaş hücum ederken Quaresma topu Konya ceza sahası içinde kaybettiğinde kronometre 32.13’ü gösteriyordu. Basit bir top kaybı gibi görünebilir, ki Babel ve Beck dönebilse, Tosiç ile Adriano doğru pozisyon alsa öyle olabilirdi. Konyaspor topu taşıyıp 16 saniye içinde Traore golü yaptığında arkasında ikinci Konyasporlu kadrajdayken Beck de Babel de henüz orta yaya ulaşamamıştı. Bu pozisyondan sonra sanırım Şenol Güneş, Marcelo’nun gidişine kahrolmuş, Lens’in geldiğine ise bir kez daha sevinmiştir. 61’de oyuna Negredo ve Caner’i alarak Adriano’yu sağ beke gönderip 4-4-2’ye dönen Şenol Güneş maçın ibresini Beşiktaş’a çevirse de Pepe yaptırdığı acemi penaltısıyla bir çuval inciri berbat etti.
Pankart yasak bıçak serbest!
Türkiye Kupası finali, Süper Lig’e yükselme maçı ve dün gece de Süper Kupa finali... Maçların ismi değişiyor ama sahne hiç değişmiyor. Maytap, meşale, çatapat eksik olmuyor. Asıl merak ettiğim konu şu; ‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa’ yazılı pankart izin alınmadığı gerekçesiyle stada giremezken nasıl oluyor da küçük çaplı savaş sahnesi canlandırabileceğiniz kadar patlayıcı madde ve bıçak içeri sokulabiliyor? İlginç... Son yıllarda yeni statlar yapıldı, emeği geçenleri tebrik ederim. Lakin iş sadece inşaatta bitmiyor, bu oyun düzgün zeminlerde gelişir, daha izlenir hale gelir. İşte bunu bir anlasak.
‘’Bol uyarılı tur!‘’
Fenerbahçe uzun bir aradan sonra ilk kez 12. oyuncusuyla maça başladı. Sturm Graz’ın ilk planı, Kadıköy baskısından çekindiği için arkada tek stoper ile 5’li savunma oynayarak Fenerbahçe’yi ceza sahasından uzak tutmaktı. Başarısız olduklarını söylemek zor, zira ilk 20 dakikada Fenerbahçe adına atılan tek bir isabetli şut dahi yoktu. Fakat bu tür savunma planlarını bozan her daim aşırı yetenekli oyunculardır. Graz savunmasının panzehiri de Valbuena oldu. Rakip sağ bekin içinden geçmesi, sıfıra inmesi harika. Ama golde en az Valbuena kadar katkısı olan nefis ön direk koşusuyla Dirar’a alan yaratan Ahmethan’dı.
Dönüşüme devam ediyor
Geçen sezon topun karşısındaki Fenerbahçe’de bu tip maçları çözen genelde Lens’in birebir oyunları olurdu. Gücüyle vurur giderdi. Ama yeni Fenerbahçe’de en dikkat çeken değişim ne diye sorarsanız çok net ‘organizasyon’ derim. Aykut Kocaman, sıkıştığında birebirleri zorlayan oyuncu grubunu sahada organizasyonu olan bir takıma dönüştürüyor. Fenerbahçe’nin hala eksiği var, sırtını dayayıp takımı öne çeken santrforu yok, sol beki hücumda aksıyor, Ozan Tufan sorunsalı maalesef sürüyor ve acil 10 numaraya ihtiyacı var.
Hasan Ali ve Ozan’a rağmen
Fenerbahçe’nin turu geçtiği bir gecede sanırım en dikkat çeken iki performans Ozan ve Hasan Ali’ye ait olsa gerek. Verimsiz oyuncular ne kadar çoğalırsa organizasyonun o kadar bozulur. Aykut Kocaman’ın genel anlamda oturtmaya çalıştığı saha içi organizasyonda Hasan Ali’nin kademe hataları, hücum katkısı ve orta yapamaz hali ile Ozan’ın yanlış tercihlerine acil çözüm üretilmeli.
Kocaman buna eğilmeli
Oyuncunun CV’sine baktığımızda performans değerlendirmesini aldıkları süre üzerinden yaparsak çok yanlış bir yola saparız. Mesela Hasan Ali. Fenerbahçe formasıyla 5 sezonda tüm kupalarda sadece 10 asiste ulaşmış bir sol bek ile dönüşüm hiç bir zaman yüzde yüze ulaşmaz. Ozan da çok farklı bir durumda değil. Verimi çok düşük, konsantrasyonu yok, geçiş oyununda topu öne oynamasını bir kenara bırakalım 5 metreye pas atamaz hale geliyor. Aykut Kocaman dönüşümü gerçekleştirmek için sol bekiyle merkezinin üzerine çok eğilmeli...
‘’Graz'a karşı genetik testi‘’
Fenerbahçe son 5 yılda 5. farklı hocasıyla sezon başlangıcı yapıyor. Yanal’dan Advocaat’a kadar Fenerbahçe’nin antrenör geçişlerine sırasıyla bakarsak oyunun hücumdan savunmaya nasıl evrildiğini daha iyi anlayabiliriz. Aykut Kocaman, bir pas takımı olarak bıraktığı Fenerbahçe’yi topun yörüngesinden çıkmış, hatta genetiğine aykırı şekilde karşısına geçmiş vaziyette yeniden devraldı. İlk Graz maçı gösterdi ki, Aykut hocanın top hakimiyetine dayalı pozisyon oyunu Fenerbahçe’yi kemiren o edilgen futbolu reddediyor. Bu oyunun gelişmesi için Graz maçından başlayarak santrforun da katıldığı hücum setlerine ihtiyaç var. Robin Van Persie Graz’a karşı oynarsa işler daha kolay olacaktır.
Fenerbahçe nihayet 12 kişi
Aykut hocanın getirdiği hava, yönetimin ılımlı tavrı derken taraftarın yeniden Kadıköy’e dönüyor oluşu Fenerbahçe’nin yeni oyun stratejisinin gelişimine de yardımcı olacağa benziyor. Kocaman’ın yeni düzeninde topa sahip olmak, pas sayısıyla birlikte coşkuyu artırmak var. Başakşehir geçen hafta Brugge’e karşı Mossoro’nun attığı golde tam 1 dakika 40 saniye boyunca topa sahip oldu ve 38. pasın sonunda golü yaptı. Yani 60 saniyede 20 pasın üzerine çıkabildi. Bu tip pas rallilerini bir maç içerisinde sık tekrarlamak kolay değil. Aykut hocanın kafasındaki plan bu olsa da Fenerbahçe’nin bu seviyede pas yapabilmesi için ciddi bir oyun pratiğine ve santrforla birlikte Ekici’ye ihtiyacı var. Kadıköy’de kimse Graz’a karşı bu kadar kusursuz bir pas trafiği beklemiyor ama herkes kulübün genetiğine uygun coşkulu oyunda hemfikir. Sanırım maçın şifresi de burada gizli.
Kontrataklara dikkat
Strum Graz’ın Podgorica karşısında ilk maçı hem de Avusturya’da 1-0 kaybettikten sonra rövanşı 3 golle alması bize çok önemli doneler sunuyor. Bir kere dinamik bir takımla karşı karşıyayız ve kontratak oyununu fiziki formlarının yardımıyla ideale yakın oynuyorlar. Fenerbahçe, hücumda zor top kaybeden ve ön alanda kalma süresini artırmaya çalışan bir takıma dönüşüyor. Kadıköy’de hibrit çimin yardımıyla pas sayısını ve kalitesini yükseltmek gerekiyor. Burada beklerin kim olacağı önemli. Şener hücumcu bir bek, iç sahadaki baskılı oyuncularda sorun çözebilir ama arkasına yapılan koşulara nasıl cevap vereceği önemli. Rakibin içine giren bir oyuncu olmaması Fenerbahçe’ye golü yedirmişti. Eğer oynarsa atak tamamlama konusunda az hata yapması gerek. Aksi halde tüm takımı geri koşmak zorunda bırakabilir. Graz’ın oyun planı biraz da bu olacaktır. Kocaman’ın yeni düzeninde top hakimiyeti Fenerbahçe’de olacağı için kontratak savunmasına ekstra konsantre olmak gerekecek.
‘’Lens ile daha esnek olur‘’
Beşiktaş, eğer Lens’i alırsa hücumda çok daha esnek bir takım haline gelir. Gomez ve Sosa’lı sezonda ön alanda daha çok kalan ve zor top kaybeden Beşiktaş, geçen yıl Talisca’nın şut-gol verimiyle 3. bölgede daha az kalmasına rağmen ligin en etkili hücum takımı hüviyetini koruyabilmişti. Lens birebiri zorlayan, alan bulduğunda koşu kalitesiyle sorun çözen, zor top kaybeden, iyi bir şutör forvet aslında. Güneş’in sistemine Lens kalitesi de eklenirse Beşiktaş’ın hücumda kalma süresi ile şut kalitesinin artacağına şüphe yok.
4-4-2’ye dönebilirler
Asıl soru şu; Lens kimin yerinde oynayacak? Cevabı zor değil. Quaresma yetenekli, ligin en iyi ortacısıyken ondan vazgeçmek kolay değil. Babel de keza takıma ligin ikinci yarısında katılmasına rağmen garanti bir oyuncu. Lens, Q7 ve Babel. Üçü de pozisyon esnekliğine sahip oyuncu. Quaresma EURO 2016’da Ronaldo ve Nani ile 4-4-2’nin forvetinde gayet başarılı performanslara imza atmıştı. Keza Babel ve Lens de Güneş’e 4-4-2’ye daha güvenle dönme şansı verecekler. Töre sakatlandıktan sonra kanat rotasyonunda ciddi bir açık ortaya çıkmışken Lens bu pozisyona alınabilecek en iyi oyuncu.
‘’Tam dönüşüm için santrfor gerek‘’
Fenerbahçe Aykut Kocaman’dan Ersun Yanal’a geçtiği günden bu yana getirdiği her antrenör birbirinden farklı tarza sahipti. Yanal sonrası topun yörüngesinden çıkmaya başladılar, Advocaat ile (biraz mecburiyetten) savunma temelli bir takıma dönüşüp birebir zorlamalarla kaleye gittiler.
Eski düzende ceza sahasında çoğalmak ve santrforu oyunun içinde tutmak o kadar da kolay değildi. Aykut Kocaman yeni döneminde topa sahip olan, riskli uzun toplarla değil pasla çıkan bir takım yaratmanın derdinde. Sanırım eksiklere rağmen Strum Graz maçının herkesi memnun etmesinin temel nedeni bu. Perşembe günü turu santrforsuz da geçer Fenerbahçe. Ama sonrasında ‘Graz oyununu’ geliştirmek için santrfor transferini bitirmek gerek.
Badstuber’a kriter konmalı
Fenerbahçe, Simon Kjaer’i bütçe yaratmak için satmak zorunda kalmasa Aykut Kocaman’ın yeni düzene geçişi daha az sorunlu olabilirdi. Skrtel’in yanında Neustadter temiz pas çıkışları yaptığı için bu mevsimde Aykut hocanın standartlarını karşılar. Ama mevsim kışa döndüğünde Avrupa Ligi ve lig yarışı kızıştığında o zaman iyi ve kötü ortaya çıkar. Elbette öncelik santrfor transferi ama Kjaer’in yerine Eylül’e kadar bir stoper bulunmalı. Alman Badstuber alınacaksa mutlaka performansa dayalı anlaşma yapmak gerek. Zira Badstuber, zirveye çıktığı 2012’den bu yana sakatlıklar yüzünden neredeyse sezon bitiremiyor. Hali hazırda Neustadter iyi bir seçenek, en azından sorun yaratmıyor, çözüyor. Kjaer’in alternatifi bulunmadan Spartak’a satışına onay verileceğini sanmıyorum.
Tek ön libero yeterli
Fenerbahçe’ye Vitor Pereira’nın yaptığı en büyük kötülük ‘çift ön libero virüsü’nü bulaştırmasıydı. Topal ile Josef aynı anda sahada olduğunda takım sistematik bir şekilde topun hakimiyetini yitiriyor ve edilgen bir yapıya bürünüyor. Graz karşısında herkese yeni gelen şey Josef’in tek ön libero oynamasıydı. Fenerbahçe son iki yılda üretken ve yetenekli orta sahası olmadığı için sadece hücumdan savunmaya geçiş oyununu iyi oynuyordu. Fakat edilgen yapıdan kurtulmanın yolu savunmadan hücuma geçişlere bağlı. Bu yüzden Kocaman’ın tek ön liberoda ısrarcı olması gerek. Souza (Topal), Ekici ve Alper’le çok daha sorunsuz hücum geçişi mümkün.
Ben Arfa yeni Alex olur
Kjaer’in satışından sonra Fenerbahçe’nin Ben Arfa transferi için şansı yükseldi. Arfa, egolu, zor ama gerçekten çok yetenekli oyuncu. Eğer gelirse, Fenerbahçe Alex’ten bu yana en yetenekli oyuncuya kavuşmuş olacak. Premier Lig sonrası Nice’de Claudio Puel ile hayata döndüğünde Barcelona’ya transferi konuşulacak kadar büyük oyuncu. Fakat PSG’de Unai Emery ile yıldızı hiç barışmadı. Saha içinde aklı ve sol ayağıyla yapacaklarının sınırı yok. Fakat Aykut hocanın Ben Arfa ile çok uğraşması gerekecek, çünkü egoları yüzünden zor bir oyuncu.
‘’Umut ışığı‘’
Fenerbahçe, Yanal sonrası sistematik bir şekilde topun yörüngesinden çıkmış, Advocaat döneminde tamamen edilgen bir karaktere bürünerek karşısına geçmişti. Sturm Graz maçının en sevindirici tarafı sanırım Fenerbahçe’nin oyun genetiğine dönme sinyallerini vermesiydi. Aykut Kocaman’ın takımı hala çok eksik, belki santrforsuz ama maçın tamamında olmasa bile genelinde momentumu elinde tutan taraftı. Uzun bir süredir Fenerbahçe bu kadar rahat, istediğinde vites artırdığı istediğinde tempoyu düşürdüğü bir maç oynamamıştı.
Valbuena faktörü
Fenerbahçe genel anlamda sahada ne oynadığının çok farkındaydı. Oyunun başında top ve rakip etki alanında olmasına rağmen Şener pozisyona uzak kaldığı ve Hasan Ali kademeyi getirmediği için Fenerbahçe golü yese de Valbuena ve Alper ile geri dönüş mümkün oldu. Fransız oyuncu sol kenarda ikinci oyun kurucu olarak tüm inisiyatifleri aldı, sıkıştığı anlarda merkeze gelerek Alper’in alanını kullandı. Josef’in ön libero performansı da göz ardı edilmesin. Bence Topal ile Souza’nın mümkün olduğunca sahada birbirlerinden ayrılmaları gerek. Josef, merkezde top kazanıp hep doğru pası verebildi. Ozan’ın yerine yarın Ekici dönerse Fenerbahçe orta sahası savunmadan hücuma daha akıcı geçebilir.
Alper’in katkısı büyük
Aykut Kocaman’ın elindeki en yetenekli orta saha Alper değil elbette ama ondaki gelişim ışığı göz kamaştırıcı. Sturm Graz karşısında oynadığı her dakikanın hakkını verdi. Kolay değil, Ersun Yanal dönemi geldi, 5. sezonuna 5. farklı teknik adamla başlıyor. Maçın başında rakibe gösterttiği sarı kart öncesi Advocaat’tan öğrendiği top kazanma becerisiyken defansın arkasına inişi ve golü hazırlaması tam bir Yanal öğretisiydi. Sanırım Aykut Kocaman’dan alacağı pas dersleri Alper’i sezon sonunda bambaşka bir noktaya taşıyabilir.









































