Arama

Popüler aramalar

‘’Baş döndürücü‘’

Son zamanlarda izlediğim en tempolu derbilerden biriydi. Beşiktaş bu sezon hiçbir maçı bu kadar domine etmemiştir. Oyunun ilk yarısındaki 10 dakikalık bir bölümü çıkarırsak, her dakikanın hakimiydi Güneş ve öğrencileri. Dominant bir futbol, kaçan onca pozisyon ve atılan sadece 3 gol. Hafta içinde oynanan Manisa maçına yakın skor oluşabilirdi, Beşiktaş o kadar pozisyona girdi ve kaçırdı işte.

Güneş, Tudor’u ezdi

Güneş 3 yıldır bir tezin peşinde, kimsenin oynadığı futbola bakmıyor, kendi standartını geliştiriyor. Dün gece Tudor’a karşı ezici bir üstünlük sağladı. Galatasaray’ı sahadan sildi. Tudor’un reaksiyonsuz kalışı hezimeti çağırdı. Güneş, Talisca’sız başlayıp Oğuzhan-Tolgay ile topa sahip oldu, ikinci yarı ise Porto maçından bile iyi oynadılar. Devrenin başlangıç düdüğünün üzerinden 35 saniye geçmemişti ki Gökhan Gönül’ün sıradan ortasını Muslera elinden kaçırdı ve Cenk’e asist yaptı. Muslera uzun zamandır kötü oynuyor ama Beşiktaş’ın galibiyetini rakibin kötülüğü üzerinden okumak doğru olmaz. İnanılmaz bir derbi oynadı Beşiktaş. Son yılların en iyi futbol performansıydı.

Tosiç’in golü tepkiydi

Tosiç’in yetenekleri tartışılsa da fedakar ve iyi niyetli futbolu, su götürmez bir gerçek. Pepe ile Gomis’e adım attırmadılar. İlk golü attıktan sonra Güneş oyuna bir de Medel’i alarak direnci yükseltip, Galatasaray’ın gardını iyice düşürdü. 55 ile 66 arası Beşiktaş durumu 4-0’a getirebilirdi. Oğuzhan, Quaresma ve bir daha Quaresma ile yüzde 99’luk pozisyonlar kaçarken Beşiktaş hep fazlasını vaat ediyordu. Tosiç ağları bulduğunda sanırım Beşiktaş’ta deneyip de gol kaçırmayan tek oyuncu oldu.

Tudor’a büyük geliyor

Tudor oynarken büyük futbolcuydu ama henüz büyük takım hocası değil. İddia ediyorum; Galatasaray’ın forması 10 büyük maçtan birini kazanır. Hocasız çıksın kazanır. Fenerbahçe derbisinden bu yana oyun her gün yeni bir icat, yeni bir tercih. Futbolcuların bile başı döndü artık. Fenerbahçe, Trabzon, Başakşehir ve son olarak Beşiktaş derbisi gösterdi ki Tudor için Galatasaray bir beden büyük.

03 Aralık 2017, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Edilgen futboldan kurtulmadıkça...‘’

Aykut Kocaman ‘rakibe önlem almak’ üzerine kafa yorduğu kadar, kendi oyun karakterini oluşturmaya yormuyormuş gibi davranıyor. Maçtan önce ‘Antalyaspor’un hücum silahlarına önlem alacağız’ cümlesi daha başlama düdüğü çalmadan edilgen futbolu çağırıyor. Fenerbahçe’nin önlem alınacak bir oyunu var mı? Asıl soru ve elbette sorun bu? Kadronun acemiliği, eksik pratik ne derseniz deyin ama önlem alınacak oyunu 12 haftada üretememek başlı başına Aykut hocanın zaafı. Fenerbahçe, Pereira zamanından bu yana edilgen bir oyunla ayakta kalmaya çalışıyor. Ama şampiyon olmak için bu futbol bugüne kadar yetmedi, yine yetmez.

Çift ön libero ile bu kadar

Mehmet Topal ile Josef, Sivas maçındaki gibi arkalı önlü değil yan yana oynadığı sürece ‘çift ön libero virüsü’ Fenerbahçe’nin ayağına yapışıyor, gidemiyor, üretemiyor. Bu yüzden Fenerbahçe geçiş oyununda yavaş kaldı, hücumda çoğalamadı, ceza sahasında hep bir eksikti. Fenerbahçe, Sivas maçındaki akıcılığı maç boyunca sadece bir kez yarattı, onda da golü buldu. Nasri serbest vuruşu kullandığında Şener-Dirar-Giuliano sağ kulvara dizildi ve Brezilyalının patlayıcı kuvvet koşusu üstünden attığı yetenek golü geceyi kurtardı.

Janssen’in gala gecesi

Janssen geçen hafta da faydalı oynadı. Verimli, güçlü ve yardımsever oluşu tercih sebebi ama vazgeçilmez olması için çerçeveye çalışmalı, skor yapmalı, belki biraz daha bencil olmalı. Antalya deplasmanında Aykut hoca, çift ön libero ile ‘önce savunma’ deyince Giuliano’ya konforlu oyun alanı yaratma işi de Janssen’e düştü. Diego ile Chico’yu sırt sırta yapıştırdı, her baskıda hata yaptırdı. Sivas maçında çerçeveye vuramamış olmasını kafaya takmış belli ki, Antalya’ya karşı ilk 5 dakikada iki tehlikeli şut girişimi bunun göstergesi.
Aykut hoca istifadan döndükten sonra iki maçı da kazandı. Giuliano’yu forvet arkasına çekmesi bozduğu en önemli ezberdi. Fakat yetmez, Fenerbahçe’nin edilgen futboldan kurtulması şart.


27 Kasım 2017, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey aleyhine işliyor‘’

Şampiyonlar Ligi’nde üç gün önce Porto’ya karşı sezonun referans futbolunu oynayan Beşiktaş’ın oyun iştahı bir kulvarda bu kadar yüksekken diğerinde düşük olması şaşırtıcı, hatta kafa karıştırıcı. Porto, Monaco, Leipzig’e var ama Akhisar’a Malatya’ya karşı yok. Beşiktaş’ın oyun kalitesini bozan işte bu duygu geçişleri. Ligde oynanan son 8 maçın sadece 2’sini kazanması bunun sağlaması olsa gerek.

Yıpranıyorlar

Şenol Güneş, son iki sezonda yakaladığı güçlü oyun standardını arıyor. Medel, Tosiç cezalı olmasa, Pepe sakatlanmasa Porto maçının 11’ini sahaya sürecek. Kadrosu geniş, fakat Lens ve Negredo’dan verim alamadığı için, Porto’ya karşı yüksek efor sarf eden takımı bozmamanın derdinde Güneş. Beşiktaş, Göztepe ile ligin en yaşlı kadrosuna sahip. Kısa süreli yüksek eforlar bu kadroyu yıpratıyor.

Quaresma ve Talisca sürprizi bol ama böyle deplasmanlar için handikaplı oyuncular. Top kayıpları Tolgay ve Atiba’nın tolere edemeyeceği kadar fazlalaşınca orta saha mayınlı tarlaya döndü. Direk oyuna geçmek için Negredo’nun girişini beklediler.

Adem, Beşiktaş’ı kilitledi!

Adem, 60 dakika Q7’nin kabusu oldu. Gönül ile Quaresma’nın arasına girerek Beşiktaş’ın sağ kanadını tıkadı. Erol Bulut’un amacı sağı kilitlenen Beşiktaş’ı merkeze sürmek ve orada 6 oyuncuyla baskı yapmaktı. Bunu maçın genelinde başardılar. Tolgay’ın oyuna yön vermesine engel olunca ters kanattaki Babel de topa ve pozisyonlara uzak kaldı. Beşiktaş gibi topa yatkın bir takımı bu kadar etkisiz hale getirmek önemli bir taktik başarı doğrusu. Topla o kadar etkisiz oynattılar ki Beşiktaş’ı yüzde 70’leri aşan topa sahip olma oranı önemsiz bir detaya dönüştü. Futboldan rakip kaleyi ve golü kaldırırsan Beşiktaş’ın dünkü oyunu iyi görülebilir ama diğer türlü lig akıyor ve zaman aleyhine işliyor.

26 Kasım 2017, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Grubun ağır abisi!‘’

Beşiktaş için bu sezon Şampiyonlar Ligi’ndeki en doğru tanım ‘tecrübeli takım’ olur. Çok güvenli oynuyorlar, geri düştüklerinde kimseyi kaygılandırmıyorlar. Her şartta geri dönmeyi başarıyorlar. İlk yarı Porto alan paylaşımında sorun çıkarttı, Beşiktaş’ı geri itti ve 1-0 da öne geçti. Ama dönebildiler, o güce ve özgüvene sahipler. Monaco’ya karşı iki maçta da 1-0’dan döndüler, dün gece Porto’ya karşı maçı ve oyunu çevirdiler. Bu çok önemli bir detay. Beşiktaş olgun bir futbol oynuyor, grubun ağır abisi gibi.

Talisca ne yaptı?

Sürprizi bol oyuncu olmak kıymetlidir, Talisca da bu sınıfta. Maçı Metin Tekin hocamla birlikte izlerken harika bir tespitte bulundu. Talisca nasıl oynadı? diye sormamak lazım, Talisca ne yaptı? Demek gerek. Sanırım Talisca ile ilgili Porto maçıyla ilgili sorulacak en doğru soru da ne yaptığı. Porto karşısında attığı gole kadar sahada ürettiği olumlu tek bir istatistik bile bulmak zorken Cenk’in topu merkeze yönlendirdiği ilk pozisyonda öyle bir forvet koşusu yaptı ki, doğrusu gol kadar değerliydi. Talisca bu, yetenekli, sürprizi bol ama sahada her dakika tolere edilmesi gereken bir yıldız.

Medel’le oyun değişti

İlk yarı Aboubakar’ın savunma arkası koşuları Tosiç’in üzerinden büyük risk oluşturuyordu. Medel’in girişiyle 46. dakikadan itibaren Beşiktaş, gruptaki en dominant oyununu oynadı. Medel büyük güven getirdi. Porto’ya karşı topla çıkarken sıfır hata ile oynamak büyük işti doğrusu, Pepe rahatladı, Atiba öne gidebildi. Beşiktaş müthiş bir baskı kurdu, pozisyona girdi. Babel’in direkten dönen şutu, Quaresma’nın sol çaprazdan çalım üstü 90’a vurduğu şutlar maçın süslemesiydi. Fakat herşeye rağmen iki şey dikkat çekiciydi. İlki oyun 60’tan sonra bağıra çağıra Oğuzhan’ı isterken 80’e kadar beklemek, ikincisi ise tüm korner ve serbest vuruşların sürekli ön direğe kesilmesi.

22 Kasım 2017, Çarşamba 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yeni sürüm işe yarıyor‘’

Beşiktaş ile Galatasaray’ın puan kaybettiği haftada Sivas’ı Kadıköy’de yenmek, hayatı Fenerbahçe adına yeniden renklendirdi. Zira sıralamada liderle puan farkı 6’ya, Beşiktaş ile 2’ye düştü. Aykut Kocaman ve öğrencileri için hâlâ yeni bir matematik mümkün. Aykut hoca istifadan döndükten sonra 11 haftalık ezberini çöpe atarak işe başlamalıydı, Sivas karşısında bazılarını değiştirdi. Mesela Giuliano’nun rolünü... ‘Giuliano, Fenerbahçe’nin oyuncusu değil’ denebilir mi? Asla. Giuliano bir Alex değil elbette ama verimli oyuncu. Ondan verimi almak için kaleye yakın oynatmak yeterli. Aykut hocanın yaptığı en büyük değişim Giuliano’yu 60. dakikaya kadar forvet arkasında kullanmaktı.

Soldado’nun katkısı golden fazla!

Janssen, Fenerbahçe’nin iştahına katkı yapan oyuncu ama topa ulaşmak için sarfettiği enerjiyi, buluştuktan sonra topa aktaramaması en büyük sorunu. Güçlü, yıpratıcı ama öldürücü mü derseniz, değil. Zaten bitiriciliği tam olsa Pochettino onu Kane’in arkasında ne pahasına olursa olsun tutardı. Soldado’nun oyuna girip 21 saniye sonra golü atması ilginç bir detay. Fakat genel fotoğrafa baktığımızda Soldado’nun doldurduğu boşluk çok daha önemli. Sivas 10 kişi kaldıktan sonra Giuliano sola geçince Janssen ikinci forvet olarak gücüyle Soldado’ya alan açtı. Fenerbahçe santrforuna düşen içeriye girdiğinde çerçeveye vurması. Haftalardır eksik olan buydu, Soldado bu boşluğu doldurdu. Hat-trick işin süslemesi, bence Aykut Kocaman için Soldado’nun çerçeveye vurmayı hatırlaması her şeyden daha önemli.

Souza’nın iştahı

Aykut Kocaman’ı bu maçta topun ağzına getirecek tercih Topal-Souza’nın 10 hafta sonra sahaya çıkmasıydı. Topal merkezde kalıp Souza’yı ileri itince ortaya bambaşka bir ön alan baskısı çıktı. Topal sayesinde Giuliano da 10 numaraya oturabildi. Souza, isteği, yırtıcılığı ve ceza sahası açlığıyla ilk iki golde de başroldeydi. Büyük oynadı. Fenerbahçe’yi ilk golü attıktan sonra geri iten bir güç var. İlk gol onlar için platonik bir aşk gibi. Golü bulunca sırtlarını Volkan’a dayıyorlar. Aykut hocanın bundan sonraki dersi kesinlikle bu olmalı.

20 Kasım 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Devrim şart‘’

Aykut Kocaman Fenerbahçe tarihinin en yüksek krediye sahip teknik direktörü. Sanırım bunu son 10 günde kendisi de bir kez daha anlamıştır. Aykut hoca devam ettiğine göre Fenerbahçe’nin oyununda devrim yapmak zorunda. Öyle ya, hoca değişimleri, artık gelişme umudu kalmadığında alınan bir karardır. Demek ki, yönetimin de taraftarın da camianın da hâlâ umudu var. Kuru kuruya ‘Ben kaldım’ demekle olmaz. Hoca konuşmayı sevmiyor, devam kararından sonra konuşmadı. O zaman biz Sivas maçından başlayarak sahadaki hamleler üzerinden hocanın nelerden memnun olmadığını ve neleri değiştireceğini göreceğiz.

Kadıköy’ün Boğası olamadıktan sonra!

Aykut hoca, Fenerbahçe’yi Kadıköy’ün Boğası yapamadıktan sonra daha çok puan kaybeder. Advocaat’ın Fenerbahçe’si geçen sezonun 11 haftası geride kalırken Kadıköy’de 7 puan kaybetmişti, yani Kocaman’la aynı. Sezon bitiminde ise evde yitirilen 21 puan tarihe geçmişti. Fenerbahçe, Kadıköy’de bir sezonda 21 puan kaybetmez, kaybederse ligi en fazla 3. bitirir. Aykut Kocaman’ın önce güçlü bir iç saha oyununa ihtiyacı var. İmkansız değil. Hoca değişime açık olduğunu göstersin, oyunda devrim mümkün.

Giuliano kaleye yakın olmalı

Aykut Kocaman’ın bu oyuna dair fikirlerini bilen biri olarak, ilk 11 haftaya baktığımda antrenörlük performansını ‘statik’ bulduğumu söylemeliyim. Aykut hoca Osmanlı maçından sonra devam ediyorsa bir çok ezberini bozmalı. Hocanın ısrar ettiği 4- 3-2-1, iki tane İsla ile işe yarar. Aksi halde Giuliano’yu sağda oynatmak lüks kaçıyor. Evet, Brezilya Ligi’nde de sağda oynadı ama Giuliano’ya tekrar milli takımın kapılarını açan Zenit’teki 10 numara formuydu. Kaleden uzaklaştığında çok sıradan bir oyuncuya dönüşüyor. Hücumda herkes Valbuena’nın eline bakıyor, santrfor yalnızlığı artıyorsa devrime Giuliano’yla başlamak kaçınılmaz.

Sol bek krizi çözümsüz değil

Fenerbahçe’nin en zayıf karnı sol beki. Valbuena merkez orijinli bir kenar oyuncusu. Aykut hocanın vazgeçmediği 4-3-2-1’de hücum ederken penaltı noktasının sol tarafını Valbuena, sağı Giuliano kontrol ediyor. Isla ve Dirar sağ kulvarda oyunu genişletebiliyor. Ama sorun Fenerbahçe’nin solundan başlıyor. Hasan Ali çizgiye çıkıp, sol içte oynayan Ozan’ı ikili oyun sonrası ceza sahasına koşturmadıkça, Fenerbahçe’nin güçlü oyuna ulaşması çok zor. Devre arasına kadar, iyileştikten sonra İsla’yı sol beke koyup onun ustalığında yararlanabilir.

18 Kasım 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fellaini'nin Kartal'a ihtiyacı var‘’

Beşiktaş, Atiba sonrasını planlamak istiyor. Onun kadar iyi pas bağlantısı kuracak, faulsüz top kazanacak ve takım top kaybettiğinde geri koşacak birini arıyor. Ama o oyuncu Fellaini mi sorusunun cevabı net değil.

Net olan tek şey var, o da Fellaini’nin Beşiktaş’a olan ihtiyacı, Beşiktaş’ın Fellaini’ye ihtiyacından daha fazla. Bence Atiba’nın yerine olur. Ama yanına alınıyorsa Oğuzhan ve Tolgay üretkenliğini mumla aratır.

Fellaini, 2002 ile 2014 arasındaki tüm turnuvaları kaçıran Belçika için bir dönem yeniliği sembolize ederdi, şimdi ise yokluğuyla değişimin kendisini ifade ediyor. Fellaini, Everton’dan Moyes’la birlikte Manchester United’a gittiği günden beri irtifa kaybediyor. Everton’un 10 numarası, United’ın pozisyonsuz oyuncusu artık Belçika Milli Takımı’nda da değil. Bir aylık sakatlıktan Chelsea maçıyla dönmesine rağmen teknik direktör Roberto Martinez onu bizdeki gibi ‘ağabeylik’ yapsın diye kadroya çağırmadı ve tam 10 yıl aradan sonra Fellaini’siz bir Belçika Milli Takımı izlettirdi.

Devler Ligi faktörü...

Beşiktaş, Atiba sonrasını planlamak istiyor. Onun kadar iyi pas bağlantısı kuracak, faulsüz top kazanacak ve takım top kaybettiğinde geri koşacak birini arıyor. Medel, Güneş’in kafasındaki ön libero değil, onu 11 haftada anladık. Ama o oyuncu Fellaini mi sorusunun cevabı da net değil. Net olan tek şey var, o da Fellaini’nin Beşiktaş’a olan ihtiyacı, Beşiktaş’ın Fellaini’ye ihtiyacından daha fazla. Oyun karakteri defansif görünse de Fellaini ön liberodan ziyade, 8 numara hatta 10 numara oynamayı daha çok seviyor. Fakat United’da ve Belçika Milli Takımı’nda onun orta sahada oynadığı maçlarda üretkenlik hayli azalıyor.

Eğer alınacaksa tanım doğru yapılmalı, Atiba’nın yerine mi yanına mı? Bence yerine olur, yanına alınıyorsa Oğuzhan ve Tolgay üretkenliğini mumla aratır. Ayrıca Belçikalı, United ile Şampiyonlar Ligi oynadığı için Beşiktaş ondan sezonun ikinci yarısında Avrupa’da faydalanamaz.

3 haftada her şey değişebilir!

Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi oynadığı için rakiplerine kıyasla çok daha derin bir kadro kurdu. 4 maç üst üste kazanamadığında küçük çaplı bir krize girmiş olsa da hâlâ ligin en büyük favorilerinden biri. Şampiyonlar Ligi’nde Porto’dan 1 puan dahi alsa gruptan lider çıkmayı garantileyecek ve Şubat’ın sonuna kadar kafası rahat rakibini bekleyecek. Yani o 1 puanı aldıktan sonra tam 10 lig maçını rakipleriyle aynı rahatlıkta oynama şansı var. Fikstürün zorluğunu belirleyen elbette takımın formudur. Alanya’da değil ama Göztepe deplasmanında Beşiktaş her an eski güçlü oyununa dönebileceğini gösterdi. Başakşehir ile Galatasaray bu hafta oynayacak, Beşiktaş ise Akhisar ve Malatya’dan sonra Galatasaray’ı ağırlayacak. Güneş, takımını Porto stresinden koruyabilirse 3 hafta sonra zirvede aynı puanda 3 takım görebiliriz.

14 Kasım 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yetenekli ve öfkeli!‘’

Tudor, Arda’nın gelişiyle bazı kazanımlarını feda etmek zorunda kalabilir. Gerisi Arda’ya kalmış. Futbol oynamak isterse harika bir transfer, ama artık sadece yetenekli değil, öfkeli de...

Arda Turan, Galatasaray’daki ikonik futbolcu rolü için biçilmiş kaftan. Altyapısından yetiştiği takımın simgesi olur, yeter ki hayatındaki öncelik futbol olsun. Malum harika Atletico sezonlarının ardından Barcelona kabusu onu futboldan hayli uzaklaştırdı. Futbola dönmesi için Galatasaray seçeneği futbolcu için çok mantıklı, peki kulüp için?

Gençliğinde eğlence kaynağıydı

Arda gençliğinde oynadığı her takımın eğlence kaynağıydı. Fakat futboldan uzak kaldığı son bir yılda yüzünün güldüğünü kimse görmediği gibi Milli Takım’da hep karıştığı olaylarla gündeme geldi. Artık o gülümseyen adam yok, hesap soran, tepki koyan, öfkeli bir figür var.

Tudor’un düzeni bozulursa...

Galatasaray’ın şu an doğru işleyen bir sistemi, oynamasa bile sorun çıkarmayan, sinerjisi iyi oyuncu grubu var. Devre arasında Arda gelirse başrol oyuncusu olmak ister. Tudor Arda’nın gelmesini istiyormuş gibi görünüyor. Zaten böyle bir yeteneği istemese garip olurdu. Ama Arda ile birlikte bazı riskleri alacağını da unutmamalı. Bir kere Arda çok dominant bir karakterdir. Selçuk, duygusal ve iyi bir oyuncu, kaptan olmasına rağmen yedek kalmayı dert etmiyor gibi görünüyor. Peki Arda, Selçuk’un rolünün daha belirgin olmasını isterse Tudor’un buna cevabı ne olacak?

Bu takımdan kimi kesecek?

Gelelim saha içine. Arda, Atletico’da 4- 4-2’nin iki kenarında harika işler çıkardı, peşinden Barcelona’nın 4-3-3’ünde kendine belirgin bir yer edinemedi. En kritik soru; Galatasaray’daki rolü ne olacak? Kanatta oynadığında dışarıda kalacak oyuncuların sayısı, takımın kabul edeceği seviyedeymiş gibi görünmüyor. Feghouli, Rodrigues, Belhanda ve elbette en önemlisi Tolga Ciğerci...

Tolga’yı Tudor öne çıkardı

Tolga bu sezon ligde attığı şut/gol oranında ilk 3’e girdiyse, bunda Tudor’un ona biçtiği rolün katkısı büyük. Arka direk koşuları, dönen top sezgisi ve elbette özgürce şut atma yetkisi sayesinde. Tudor, Arda’nın gelişiyle bazı kazanımlarını feda etmek zorunda kalabilir. Gerisi Arda’ya kalmış. Futbol oynamak isterse harika bir transfer, ama artık sadece yetenekli değil, öfkeli de...

09 Kasım 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI