‘’Beşiktaş'tan takım olma dersi‘’
Beşiktaş muhteşem bir galibiyet aldı. Tek tek, bireysel olarak baktığınızda fark yaratan oyuncu yok, ancak ekip olarak müthiş mücadele eden, alan kapatan, iyi yer tutan bir takım vardı. Çok zor görünen mücadelede Tello’nun golü Beşiktaş’ı rahatlatan en önemli faktördü. Çok erken öne geçmek Beşiktaş’ı rahatlatırken, Kayseri’nin bildik oyun karakterini terketmesine neden oldu.
Denizli’nin başarılı tercihi
Katı defans yapıp, kendi yarı alanını kapatan Kayseri, geriye düşünce kendine ait olmayan bir tarz benimsemeye çalıştı. Rakibe önde basıp, pres yapmaya, topu rakip alanda tutmaya çalıştılar ancak çok fazla başarılı olamadılar. Hücum hattında Cangele ve Makukula’nın bireysel yeteneklerine bel bağlayan Kayseri, Cangele’nin oynamadığı dün gece sadece Makukula’dan medet umar hale geldi.
Tam bu noktada Mustafa Denizli’nin kadro tercihindeki başarı ortaya çıktı. Dörtlü savunmanın önünde Toraman, Ernst ve Fink’i görevlendiren Denizli, Kayseri’ye pozisyon şansı tanımadı. İleride Bobo’nun bırakılıp, onun arkasında Tello ve Ekrem gibi seri, hızlı, çabuk oynayan ikilinin tercih edilmesi de akıllıcaydı. Bu üçlünün güzel oyunu da galibiyetin şifrelerindendi. Yine de Mustafa hocaya sormadan edemeyeceğim. Madem Bobo bu kadar iyiydi, geçen haftaki Galatasaray derbisinde neden oynamadı?
Sadece Makukula yetmedi
Oyuna dönelim... İkinci yarıda oyunun hakimiyeti Kayseri’de gibi gözüktü ancak bu flu görüntü, doğal olarak yeterli pozisyon sağlamadı ev sahibine... Bunun en büyük nedeni, yukarıda az da olsa değindiğim oyun planı. Makukula dışında bireysel yetenekleri fazla oyuncularının olmaması, hücum etkinliklerini kısıtlı tuttu. Dün geceki mücadele Kayseri için bir ayna gibiydi aynı zamanda. Kayseri’nin oyun karakteri tamamen gözler önüne serildi. Geriye düşüp, kazanmak zorunda oldukları anlarda yeterli hücum alternatiflerinin olmadığı ortaya çıktı.
Beşiktaş farkı kapatabilir
Beşiktaş biraz daha akıllı oynayabilseydi, daha farklı kazanabilirdi. Oyuncular maça inanılmaz başladı. Fizik ve kafa olarak çok hazırdılar. Oyun başlar başlamaz golü bulup, sonrasında yedi oyuncuyla geriye yaslanınca, oyunun kontrolünü hep ellerinde tuttular. Genelde hakem yazmam ancak dün İlker Meral’in Kayserili oyuncuların sertliklerine çok fazla prim tanıdığını da eklemeliyim. Bundan sonraki süreç Beşiktaş için ne getirir? Bu galibiyetle şampiyonluk şansı devam ediyor. Dün alınan üç puan büyük moral olacaktır. Bu mantalite, bu oyun değişikliğiyle devam edilirse, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın iyi olmadığı dönemde farkı kapatıp, zirveye yaklaşır, hatta mutlu sona ulaşabilir.
‘’Bu kadroyla üç kulvarda olmazdı‘’
Fenerbahçe’nin bu kadar eksiğine ve psikolojik düşüklüğüne rağmen güçlü Lille’i iyi oynayarak yenmesi işten bile değildi. Birçok eksiği olduğu için haddini bilerek oynayan bir Fenerbahçe vardı sahada. Son maçlarda alışık olmadığımız şekilde 90 dakika boyunca fizik olarak güçlü durdular. Her oyuncu, sahada durması gereken yerdeydi. Önde Lille’e baskı yapıp, kazandıkları toplarla pozisyon üretmeye çalıştılar. Fenerbahçe’nin dün gece altı çizilebilecek en büyük kozu, topyekün mücadele etme amacıyla sahaya çıkmış 11 adamı olmasıydı.
Fenerbahçe çok motiveydi
Sakat ve cezalıların olması sahaya çıkan 11’i değiştirmişti ancak bu handikap, doğal bir adrenalin ve konsantrasyon da sağlamıştı sanki. Fenerbahçeli oyuncuların tamamı ilk andan itibaren oyuna motiveydi. Kişisel basit hatalar yapıldı ancak oyuncuların tamamı görev bilinciyle mücadele etti. Ancak kadrodaki mecburi revizyon ve birkaç oyuncunun birden mevkii değiştirmesi, bazı olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Mesela kanatlar... Maç boyunca beklenen kanat organizasyonlarını yapamadılar. Bunun şüphesiz en önemli sebebi savunmanın sağında Bekir, solunda Deniz’in oynamasıydı.
Emre Belözoğlu muhteşemdi
Emre Belözoğlu’na ise ayrı bir paragraf lazım. Bursa maçındaki gibi yine sınırlarını zorladı. Muhteşeme yakın bir futbol sergiledi. Golüyle güzel oyununu taçlandırdı. Onun ileride yapacağı pres ve kazanacağı toplarla kontra denemeleri de yaptılar ve nadir de olsa bazen başarılı oldular. Böylesi bir rövanş maçında golün erken sayılabilecek bir dakikada gelmesi de Fenerbahçe’nin oyun içindeki tavrını değiştirdi. Öne geçip, tur için yetecek skoru bulan Sarı-Lacivertliler, biraz daha geriye yaslanıp, daha kontrollü oynamaya başladı. Bu durum da boş alanları iyi değerlendirip, hızlı atağa çıkan Lille’in planlarını alt üst etti. Oysa ki ilk maçın skoru ve Fenerbahçe’nin rövanşı kazanma zorunluluğu tam da Lille’in arzuladığı şeydi. Yukarıda belirttiğim gibi Fenerbahçe’nin erken sayılabilecek golü, Fransızlar’ın bu planlarını rafa kaldırmasına neden oldu. Bildik kontrataklarını yapamadılar, golü ise duran toptan buldular. Fenerbahçe golü ancak bu şekilde yiyebilirdi, öyle de oldu. Tabi yazık oldu.
Ligde eli güçlenebilir
Fenerbahçe, turu fazlasıyla ve fazlasıyla hak etmişti. Artık şapkayı masaya koymanın zamanı... Fenerbahçe tur atlasaydı da yazımın sonunu böylesi bir finalle bitirecektim. Daha önce altını çizdim, tekrarlıyorum. Fenerbahçe’nin mevcut kadrosu, üç kulvarda yarışacak yeterlilikte değildi. Şimdi bir hedeften uzaklaştılar. Süper Lig ve kupa için mücadele edecekler. Kadro dezavantajıyla üç kulvarda birden mücadele etmek zorunda kalan Fenerbahçe, şimdi Süper Lig yarışına daha sıkı sarılabilir. Kısacası, Fenerbahçe’nin Avrupa’ya veda etmesi, lig yarışında elini güçlendirebilir.
‘’Bobo-Nobre niye ilk 11'de oynatılmaz!‘’
Derbide ortaya konan futbol beni fazla şaşırtmadı ama doğrusunu söylemek gerekirse skor biraz şaşırttı. Bana göre, 90 dakikanın büyük bir bölümünde çok üstün oynayan Beşiktaş’ın kazanması gerekirdi. Ancak Kartal, fırsatları harcadı. Bunda futbolcuların beceriksizlikleri ön plandaydı.
Galatasaray’ın taktiği değişmedi
Kadrolara baktığımızda dikkat çeken, Galatasaray’ın, Atletico karşısındaki sistemle, önce beraberliği hedefleyen, sonra “atarsam kazanırım” mantığı içinde olmasıydı. Buna karşın, taraftarının büyük desteğini arkasına alan, inanılmaz hırslı, agresif oynayan bir Beşiktaş vardı. Bu noktada Denizli’yi eleştirmek gerek. Kazanması gereken bir maçta neden Bobo-Nobre çift forvetiyle başlamaz, bunu anlamakta zorlanıyorum. Tek santrfor mantığını anlamak zor. Özellikle böyle maçlarda ihtiyaç duyulacak birinci oyuncu bana göre Bobo. Beşiktaş kanatları çok iyi kullandı. Holosko çıkana kadar iyi oynadı. Diğer kenarda Ekrem çok iyiydi. Burada bir parantez açalım. Ekrem çok çabuk bir oyuncu. Ama işi bir yere kadar yapıyor, sonra tıkanıyor ve son hamleyi yapamıyor. Çünkü son hamle, biraz beceri istiyor. Ne yazık ki, bu da Ekrem’de yok. Ortada Ernst ve Fink, rakibe boş alan bırakmadı. Beşiktaş’ta ön plana çıkan isimse Nobre’ydi. Brezilyalı, ilk kez gözüme bu kadar battı.
‘Derbilerde önemli olan sonuca gitmektir’
‘Dün gece kazanmak Beşiktaş’ın hakkıydı’ demek yanlış olmaz ama derbilerde önemli olan sonuca gitmektir. Maalesef Beşiktaş bunu yapamadı. Böyle fırsatları değerlendiremezsen, ileride sıkıntı yaşarsın. Yarın deplasmana gittiğinde büyük zorluklar çekersin.
Galatasaray, dün gece Beşiktaş’a fazla sıkıntı vermedi. Atılan gol tamamen tesadüf ve Sivok’un büyük hatasından. Yanlış anlaşılmasın, Galatasaray’ın dün geceki sistemi son derece doğruydu. Çok önemli sakatları olan bir takımın, bu şekilde oynaması çok normal. Şuna da vurgu yapalım, Atletico ve Beşiktaş maçlarındaki şans, her zaman yanında olmaz. Madrid’in 3-4, Beşiktaş’ın 4-5 net pozisyonu vardı.
Arda gol dışında yoktu
Arda, Keita, Elano’dan daha tempolu, becerikli olmalarını bekliyordum. Arda, attığı gol dışında yoktu. Keita da öyle. Galatasaray’ın özellikle sol kanadı hiç işlemedi. Caner çok kötüydü. Savunmadan Emre, Neill, Balta çok iyiydi. Ama aynı şeyleri Uğur için söyleyemeyeceğim. Ancak hatalı olan Uğur değil. Keita kendisine hiç yardımcı olmayınca, Uğur yalnız kaldı. Rakip bu kanattan yüklenince, Galatasaray sıkıntı yaşadı. Beraberlik Beşiktaş’a bir şey kazandırmadı. Galatasaray ise büyük moral buldu.
‘’Daum'a soruyorum‘’
Lille gibi mücadeleci bir takıma karşı Özer-Alex ikilisi lüks değil mi? Mehmet Topuz 11’de başlayamaz mıydı? Sadece Alex’e bel bağlamadan, hücum alternatifleri üretilemez miydi?
Şok iki golle başlayan karşılaşma... Fenerbahçe açısından aslında çok iyi başlayan bir mücadele... Aklımıza ilk gelenleri söyledikten sonra hemen gecenin özetini yapalım; Fenerbahçe açısından elde edilmiş güzel bir skor ancak bireysel hatalarla kaybedilmiş bir maç. 90 dakika boyunca çok iyi mücadele eden ve yenilgiyi haketmeyen bir Fenerbahçe vardı sahada. Olumsuzluklar da yok değildi.
Lille içeride daha zor!
Mesela Daum’un yaptığı önemli hata. Böylesine önemli bir deplasmanda, fizik olarak üst düzey, Avrupa’nın en formda ekiplerinden birine karşı Özer ve Alex’le başlamak doğru mu yanlış mı? Daum’a sorulması gereken ilk soru bu. Bu ikili biraz lüks kaçmadı mı? İlk 60 dakikalık bölüme baktığımız zaman, oyun kurmakta, pas yapmakta zorlanan bir Fenerbahçe vardı. Tabii saha zemini buna müsade etmedi. Futboldan çok mücadelenin önem kazandığı bir maçtı. Alex’in çok özel yetenekleriyle Güiza’ya bıraktığı iki top ve İspanyol’un bunları gole çevirememesi ise gecenin şanssızlığıydı. Güiza iki pozisyondan birini atsa, Fenerbahçe berabere kalırdı. Lille tarzı takımlarla dışarıda oynamak daha kolaydır, içeride oynamak daha zor olacak. Kontratağı iyi oynuyorlar, kanatlarda çok iyi adamları var. Fenerbahçe’nin bunlara rövanşta mutlaka tedbir alması lazım.
Skor tamam ama...
Tabii şöyle bir gerçek de var. Fenerbahçeliler’e “2-1’le döneceksiniz” deseniz, kimse “hayır” demezdi. Volkan ve Deniz’in hataları maçı kaybettirdi. Yazık oldu.
Biraz da genel eleştiri yapalım. Fenerbahçe’nin oyunu sadece Alex’e endeksli olmamalı. Sadece Alex’e bel bağlamadan, Fenerbahçe diğer oyuncularıyla da alternatif ataklar geliştiremez miydi? Mehmet Topuz’un, Vederson’un kanatlarda daha efektif olması gerekli.
Sarı-Lacivertli ekibin, ofansif gücünü çeşitlendirmesi lazım. Tüm bu eleştirilerimin adresi tek bir kişiye çıkıyor: Christoph Daum. Alman hocanın dün geceki sonuçta rolü büyük. Özer’in yerine Mehmet Topuz’la başlayıp, daha sağlam bir orta sahayla mücadele edemez miydi? Yukarıda değindim, altını tekrar çiziyorum, Özer-Alex ikilisi çok lüks kaçtı. Özellikle Özer’in oyunun büyük bölümünde hiçbir katkısı olmadı.
Fener yine de şanslı
Tüm bunların yanı sıra, Fenerbahçe oyun olarak çok bir şey sergileyemese de Lille’den daha fazla mücadele etti. Fenerbahçe, İstanbul’da Lille’in silahlarını kilitlerse, turu atlar. Bir iki oyuncunun da değişmesi şart. Özellikle Deniz’e alternatif bulunmalı. Lugano’nun çıkıp, Deniz’in girmesi Fenerbahçe adına kırılma noktasıydı. Yine de Fenerbahçe’nin dün geceki mücadelesi bana rövanş için çok fazla umut verdi. Fenerbahçe skor avantajıyla turu geçebilir.
‘’Ciddiyetsizliğin faturası ağır oldu!‘’
Çok güzel bitecekmiş gibi başlayan gece, Fenerbahçe için adeta kabusa dönüştü. Belki de bu sonuç, Sarı-Lacivertliler için tarihe geçti. Oyunun başında Fenerbahçe, maça çok iyi başladı ve kontrolü eline almayı başardı. Hem kafa hem de fizik olarak iyi olmalarının sonucunda, golü de erken buldular. Fakat çok kolay gibi görünen karşılaşma, Fenerbahçe’nin 1-0’dan sonra yaptığı ciddiyetsiz hareketlerden dolayı zora girdi. Sonuçta bunun faturası da ağır oldu. Açıkçası bu skorun, Sarı-Lacivertliler için ders niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Rakibinin gücünü hafife aldı.
Kolay görünen maçlar böyle olur...
Genellikle kolay gibi görünen maçlar, hep böyle zor olur. Manisa önünde Fenerbahçe kazanmak için her şeyi yapmıştı ama maça gereken ciddiyeti vermedi. Bilica gibi ağır savunmacıları öne çıkarınca da, Manisa golü belki çok daha erken bulabilirdi. Fener skoru lehine çeviremediği maçlarda, sonlara doğru mücadeleyi bırakıyor.
Özer Hurmacı’yı iyi bulmadım
Özellikle ev sahibi 60. dakikadan sonra çok pozisyon yakaladı. Ancak bunları değerlendiremedi. Bence bu karşılaşmanın kazanılamamasının en büyük nedeni disiplinsizlik ve ciddiyetsizliktir. Özer Hurmacı çok gereksiz hareketler yapmaya başladı. Onu iyi bulmadım. Disiplinden uzak bir görüntü çizdi. Kesinlikle Alex’i örnek alması gerekiyor. Böyle devam ederse, ilerleyen haftalarda formayı alamaz.
Kanımca Fenerbahçe’deki düşüş devam ediyor. Bunun sonucunda Manisa önünde ummadık bir beraberlik aldılar. Belki de bu tür puan kayıpları, şampiyonluğu bile kaybettirebilir. Mehmet Topuz iyi görünüyor ama tam anlamıyla bal yapmayan arı. İki üç tane gol pozisyonu buldu ancak atamadı. Kanat oyuncusu olmadığını yine gösterdi.
Lille maçında işleri zor
Emre-Vederson değişikliğini ise anlamadım. Gökhan Ünal’ı daha önce oyuna almalıydı. Her maç bir oyuncuyu 10 dakika oynatmakla, kazanamazsın. Attığı gol iyi oyuncu olduğunun kanıtı. Alex’in iyi oyununa rağmen Özer ve Topuz’un yanı sıra, diğer oyuncuların hücum anlamında katkısının olmaması, 2 puan kaybını getirdi. Fenerbahçe için sevgililer günü zehir oldu! Avrupa Ligi’ndeki Lille maçında da böyle oynarlarsa işleri çok zor.
‘’Kendi düşen ağlamaz‘’
Futbol maçları sahada kazanılır. Sanal olarak kafada oynanır ama iş sahada biter. Beşiktaş, ikisini de yapamadı. Bana göre Mustafa Denizli’nin çıkardığı kadro çok doğru değil. Özellikle sol kanatta önlü arkalı oynayan İbrahim Üzülmez ve İsmail Köybaşı seçimi sıkıntılı, yanlış bir tercihti. Bu tek santfor oynama işi de yeni çıktı. Beşiktaş’ın çift santrfor oynayacak kadrosu var ama maalesef birçok oyuncusu formsuz. Formsuz demek de çok doğru değil. Artık futbolcu olarak miladını tamamlamışlar. Üretken olması beklenen oyuncular Bobo, Tabata, Holosko’ydu. Sonra bunlara Nobre ve Tello da dahil oldu. Ancak maça başlayanlar da bitirenler de pek fazla üretken değildi.
Bir takım, bu kadar isteksiz olur
Beşiktaş kanatları hiç kullanamadı. Holosko-Ekrem kanadının iyi işlemesi gerekirdi. Ama beklenti boşa çıktı. Beşiktaş’ı heyecansız gördüm. Bir takım neden bu kadar isteksiz olur. Çok daha heyecanlı, istekli, arzulu olmaları gerekirdi oysa.
Beşiktaş’ın bu görüntüsüne karşılık çok daha istekli, arzulu, kazanmaya inanmış, haddini bilerek oynayan bir Antep vardı. Oyunu kendi alanında kabul edip Beşiktaş’a çok fazla pozisyon vermedi, kazanılan toplarla çok çabuk kontratağa çıktı. Hücumda Olcan, Beto ve Julio Souza gibi çok etkili oyuncuları vardı. Bu üç oyuncu bence Beşiktaş’ın işini bitirdi.
Beşiktaş, emekliler takımı gibi
Bu Beşiktaş, Mustafa Denizli ve Yıldırım Demirören’in yarattığı bir takım. Sezon başından beri bunu yazıyorum. Bu takım çok ağır oynuyor. Emekliler takımı gibi. Gaziantep sezon boyunca giremediği kadar pozisyona girdi. İnşallah yeni yönetimde etkili isimler vardır da bir şeyler yapılır. Çünkü bu takım bu sezonu götüremez. Hamleler yapılmazsa Beşiktaş, önümüzdeki seneyi de kaybedecek. Bir an önce yabancıların değiştirilmesi şart. En az 5’i gönderilmeli. Bunların yanında bir iki de yerli var yollanacak.
Denizli, hocalık hayatının sonuna gelmiş
Geçen haftaki Gençlerbirliği galibiyeti insanları kandırdı. Oysa o maçta da 75’e kadar birşey yoktu. Kartal, çok tempolu, müthiş bir maç oynamadı geçen hafta. Beşiktaş’ın gerçeği bu. Çok fazla abartmamak lazım. Beşiktaş bu kadar. Bundan daha ileri gidemez. Şampiyon olması zor. Avrupa ve kupaya zaten veda etmiş. Önemli olan önümüzdeki sezonu kurtarmak. Mustafa Denizli artık antrenörlük hayatının sonuna gelmiş. Sezon başında “yoruldum, bırakacağım” diyen hocayı zorla takımın başında bıraktılar. Teknik direktörlüğüne birşey söylemek istemiyorum ama Denizli doymuş bir hoca. Seneye bu takımın başında olmaz. O yüzden radikal kararlar alıp uygulamak lazım. Başarıya aç bir antrenör gerekiyor.
‘’Kötü demek iltifat olur!‘’
Bu yazıya şöyle başlamak istiyorum... Bir tanesi Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış Galatasaray Teknik Direktörü Frank Rijkaard, öteki önemli başarılara imza atmış Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum. Şuna üzülüyorum; Böyle güzide iki takımı teslim ettiğimiz teknik direktörlere bir bakın. Bir tanesi Galatasaray’ı kupada elettirdi, diğeri Fenerbahçe’ye korkulu rüya gösterdi.
Suçu kendimizde arayalım
Tabii ben şuna üzülüyorum ve suçu biraz da kendimizde aramak istiyorum. Bu maçı izlerken üzüldüğüm konu şuydu. Fenerbahçe yedek kadrosuyla sahaya nasıl çıkardı! Sen as takımınla daha geçen gün oynadığın Diyarbakırspor’u yenememişsin. Bu maçı mı kazanacaksın. Bursaspor ligin en dişli takımlarından biri, üstelik deplasmandasın. Bu affedilebilir bir hata mı! Bunu bir Türk teknik direktör yapsa ne olurdu.
Oyuna baktığımız zaman ise sahada inanılmaz bir Fenerbahçe vardı. Kötü demek iltifat olur Fenerbahçe’ye. Sahada pas yapamayan, oyuna ağırlığını koyamayan bir takım için böyle bir yenilgi kaçınılmazdı. Bekir, Gökhan Gönül, Vederson ve Dos Santos çok kötüydü. Orta sahada temposu düşük bir Deniz ve kağnı arabasına benzeyen bir Selçuk... Bunun karşısında ise agresif oynayan Bursaspor orta sahası.
Sağlam hata yapmadı
Ertuğrul geçen maç yaptığı hatayı yapmadı. Volkan Şen’i oyuna ilk 11’de başlattı. Bursaspor bütün riskleri alarak başladı oyuna. Zaten Bursaspor’un çok fazla gayret göstermesi gerekmedi. Sahada inanılmayacak derecede kötü bir Fenerbahçe vardı. Onlara sormak lazım aslında bu maçın anlamını biliyorlar mı? Ya da neden bu maça çıktınız diye bir sormak lazım.
Fenerbahçe zor duruma düştü
Bursaspor, Fenerbahçe takımını çok zor durumlara düşürdü. Fenerbahçeli oyuncuları bu kadar vasat düzeyde beklemiyordum. Fenerbahçe adına üzücü bir durum. Ama ben lafı dönüp dolaşıp Daum’a getirmek istiyorum. Senin orta sahan zaten sıkıntılı. Bursaspor tam kadro oynuyor, sen yedek kadroyla oynuyorsun, buna hiçbir anlam veremedim. Sonuçta Fenerbahçe son dakikada bulduğu golle turu geçmeyi bildi ama taraftarlarına korkulu rüya izlettirdi. Hem Galatasaray hem Fenerbahçe için şunu söylüyorum. Her ikisinde de çok büyük düşüş var. Böyle giderse iki takımı da ileride zor günler bekler.
‘’Kötü başladı, iyi bitti‘’
Yine zevksiz başlayan bir karşılaşma... Herhalde maça bu kadar kötü başlayan bir büyük takım yoktur. Pres ve baskıda bulunmadan, rakibe rahat top yapma imkanı veren bir Beşiktaş. Siyah-Beyazlılar klasik tertibiyle sahadaydı. Bobo’nun arkasında formsuz bir üçlü Nihat, Telo ve Tabata. Bana göre eğer Beşiktaş maçı kazanmak istiyorsa bu üçlünün mutlaka iyi oynaması gerekiyordu. Ancak bu oyuncular yine kendilerinden bekleneni veremedi. Oyunda dikkatimi çeken bir konu da her iki takımın belli bir bölgeye kadar rakibe topla oynama fırsatı vermesiydi. Genelde klasik Anadolu takımı gibi oynayan Gençlerbirliği kontrataklarla gol bulmaya çalıştı. Ama ilk başta bunları yakalayamadı. Gençlerbirliği iyi kanat oyuncuları olmasına rağmen kontratak futbolunu beceremedi. Alman teknik direktör Doll takıma iyi mücadele etmeyi ve alan kapatmayı öğretmiş ama deplasman fobisinden kurtaramamış.
Oyunun iki yüzü
Beşiktaş’ın golüne kadar çok sıkıntıda giden bir maç, golden sonra ise tamamen değişen bir oyun vardı sahada. Bana göre gecenin en önemli hamlesi Holosko ve Yusuf’un oyuna girişi oldu. Tayfur Havutçu bu müdahelesiyle oyunun kaderini değiştirdi. İki futbolcu oyuna girdikten sonra Beşiktaş tamamen hücum oynamaya başladı. Bu oyunculardan önce Siyah-Beyazlılar pozisyon yaratamadığı için sıkıntı çekti. Beşiktaş’ın defansif iş yapan oyuncaları da iyi oynadı bence. Daha önce de yazdım, bir kez daha söyleyeyim; Bu takımda Tabata, Tello, Nihat üçlüsü bir arada oynamaz. Kartal’ın Ernst ve Fink gibi orta sahada çok iyi olan iki oyuncusu var. Ama Beşiktaş’ın maçı kazanması için topu mutlaka kanatları indirmesi lazım.
Denizli’ye geçmiş olsun
Kötü başlayan bir gece Beşiktaş için iyi bitti. Tayfur Havutçu idaresindeki Siyah-Beyazlı takım yeni yönetime ve hasta olan Denizli’ye önemli bir galibiyet hediye etti. Bu arada teknik direktör Mustafa Denizli’ye de buradan geçmiş olsun diyorum. Ama takımın başına döndükten sonra orta alandaki Nihat, Tello ve Tabata üçlüsüne bir an önce önlem alması lazım. Holosko ve Serdar Özkan’ın bu takımda mutlaka devreye girmesi gerekiyor. Mustafa Denizli’nin bu oyuncuları bir an önce kazanması lazım. Tabi bu durum bu sezon için geçerli. Önümüzdeki sezon transferde şart. Gecenin kahramanlarına gelince; Holosko ve Yusuf alkışı hak etti. Oyuna girdikten sonra sergiledikleri mükemmel performansla takımlarını ateşleyen isimler galibiyette önemli pay sahibi oldular.