‘’Hiddink'le değişim başlamış‘’
Böyle maçları oynamak zordur çünkü ligi bitirmiş bir oyuncu grubu bu tür karşılaşmaları ‘angarya’ olarak görür. Ama Guus Hiddink’in takıma heyecan kattığına inanıyorum. Oyuncuların maça bakışı farklıydı. Genelde hazırlık maçlarında iyi performans göstermiyoruz ama yeni teknik direktör, yeni yapılanma, oyuncuların kafa yapılarıyla birlikte oyun mantalitesini ve oyun tempolarını da değiştirmiş. Hiddink demek ki yavaş yavaş bazı şeylere el atmış ve bazı şeyleri değiştirmeye başlamış.
Rakibe top vermiyoruz
Özellikle rakibe çok fazla topla oynama fırsatı vermeyen, ikili topları iyi oynayan, alanı kapatan, oyunu belli bir bölgeye sıkıştıran bir milli takım vardı sahada. Arda’nın kontrolündeki milliler, oyunun büyük bölümünde Çekler’e göre daha üstün oynadı ve bulduğu pozisyonları gole çevirmekte çok fazla zorlanmadı. ‘Hazırlık maçları çok fazla ölçü olmaz’ derler ama dünkü oyuna baktığımız zaman bizim oyuncuların çok iyi konsantre olduğunu ve bu mücadeleye çok farklı hazırlandıklarını gördük. Arkada Servet-Gökhan’ın çok iyi oynaması, göbekte Emre-Selçuk’un uyumu, sol kanatta Arda’nın performansı, sonradan oyuna giren Colin Kazım’ın farklılaşmış futbolu, milli takımı seyredilmesi zevk veren bir takım haline getirmiş. En azından dün akşamki 90 dakika öyleydi.
Finallerde olmalıydık
Tabii bu milli takımı izledikten sonra Dünya Kupası finallerine katılamadığımız için üzülüyorum. Ay-Yıldızlılar’n olduğu milli takım, pozitif futboluyla, büyük renk katabilirdi bu turnuvaya. Bu şartlarda finallerde olamamamız bizler için büyük kayıp.
Oyuna tekrar dönelim... Skor çok önemli değil. Benim için maçın önemi Hiddink’in varlığıydı. Özellikle takımdaki mental değişikliği merak ediyordum. Sahaya nasıl yayılacaklarını nasıl bir sistemle mücadele edeceklerini merak ediyordum. Görünen o ki, Hiddink çok kısa sürede takıma ciddi şekilde katkı yapmış.
İlk mesajlar olumlu
Bundan sonra ne olur? 30-35 civarında iyi bir oyuncu grubumuz var. Zaten sezon boyunca -klasik isimler dışında- bu 35 kişilik kadro değişerek oynuyor. Hiddink’in bu oyunculardan iyi bir takım oluşturacağını düşünüyorum. Bizim takımımız bu değişime müsait. Bu kaliteli oyuncu kadromuzla, bu kaliteli kumaştan maalesef şık bir elbise meydana getiremedik. Bu oyuncularımızı biraraya getirip, iyi oyunlar oynayamadık. İnşallah Hiddink bunu başarıp, kaliteli bir takım yaratacaktır. Dünkü maç moral motivasyon ve sergilenen futbol bakımından Hollandalı teknik adamın iyi işler yapacağının mesajlarını verdi.
‘’Bu ayıp size yeter!‘’
Yazının başlığında da söylediğim gibi bu ayıp Fenerbahçeli futbolculara yeter. Buraya kadar getirip de yani son bir 90 dakikada böyle bir şampiyonluk vermek herhalde Fenerbahçe’nin başına ikinci kez geliyor. İnanılır gibi değil. Bu kadar ruhsuz bir takım, bu kadar futboldan yoksun bir takım, bu kadar arkasında itici güç olmayan bir takım olamaz herhalde. Bu maç için yazacak çok fazla şey bulmak gerçekten zor. Ama hedefi olmayan bir Trabzonspor, sanki formalite maçına çıkan bir Trabzonspor’u yenememek gerçekten zor olsa gerek.
Fenerbahçe takımı şampiyonluğu kaybetti. Tabii bunda en büyük etken futbolcuların ruhsuz oyunları ve saha içindeki vurdumduymaz tavırlarıydı. Bu kadar pozisyona girmesine rağmen Fenerbahçe’deki oyuncuların son vuruşlardaki beceriksizliği had safhadaydı. Oyunla ilgili çok bir şey yazmak istemiyorum aslında. Şu bölge iyi, bu bölge kötü diye bir şey yazmak gerçekten zor. Ama Allah Fenerbahçe taraftarına sabır versin. Bu aşamadan sonra yapılacak en önemli şey Başkan Aziz Yıldırım ve yönetimin bir an önce çok radikal kararlar almasıdır herhalde.
Fatura kime çıkacak
Şunu merak ediyorum; Böyle bir şampiyonluğu kaybetmenin faturası kimlere kesilecek? Benim merak ettiğim konu bu. Fenerbahçe camiası için çok ağır bir fatura ve bunu birilerinin ödemesi gerek doğal olarak. Başta teknik direktör Daum olmak üzere, Güiza konusunun bir an önce ve ivedilikle masaya yatırılması lazım. Düşünün şampiyonluğu kazanacaksınız ve önünüzde sadece bir 90 dakika var. Bunun için sahaya varınızı yoğunuzu koymanız lazım. Ancak sahada gezinip duran bir Güiza. Son dakikalar. Artık kaybedecek bir şeyiniz yok. Bütün gücünüzle saldırmanız lazım. Ama siz hala farkında değilsiniz.
Tebrikler Bursa’ya
Tabii bu arada Bursaspor’u da tebrik etmek lazım. Trabzonspor’dan sonra bir ilki gerçekleştirdiler. Sezon başından beri verdikleri mücadeleden dolayı kendilerini kutluyorum. Bileklerinin hakkıyla aslan gibi bir şampiyonluk kazandılar. Artık Bursaspor’un da bir an önce daha önemli adımlar atması lazım. Artık Bursaspor ülkemizi Avrupa platformunda temsil edecek.
Bunun için bir an önce onların da gereken tedbirleri alması, takımı güçlendirecek takviyeleri yapması lazım.
‘’Şampiyon Fenerbahçe‘’
Aslında çok zor geçmesi beklenen mücadele Fenerbahçe açısından çok da zor olmadı. Zor olmadı derken aslında bayağı da kolay oldu. Tabii bunda Ankaragücü takımında hafta içinde yaşanan olumsuzluklar ve sıkıntılar etkili oldu. Her ne kadar Bursaspor ile çok yakın olsalar da hedefi olmayan bir takımın bu tür maçlara konsantre olması zordur. Bir de bunun üstüne böyle bir müsabakada çok basit hatalarla goller yersen Fenerbahçe gibi bir takıma karşı kazanma ihtimalin de olmaz. Özellikle Ankaragücü kalecisi Serkan’ın yediği son iki golde yüzde yüz hatası var. Defansta Serkan’a ayak uydurunca yenilgi kaçınılmaz oldu. Bu hatalar Ankaragücü karşısında Fenerbahçe’ye çok da zorlanmadan galibiyeti getirdi ki, bu üç puan şampiyonluğun da müjdecisi oldu.
Çok iyi motive oldular
Hafta içinde Trabzonspor ile oynanan Ziraat Türkiye Kupası finalini kaybettikten sonra aslında moral-motivasyon olarak eksik çıkmasını beklediğim Fenerbahçe çok hazır bir görüntü sergiledi. Özellikle defansif oyunu çok iyi oynayan ve rakibe gol pozisyonu vermeyen, gol yemeyen Fenerbahçe bu sistemi iyi uyguluyor. Daum’un uyguladığı bu sistem çok tuttu ve ikinci yarıda bayağı etkili oldu. Ama şunu da söylemek lazım, dünkü oyunda Fenerbahçeli oyuncuların hem motivasyonu hem performansı alkışa değerdi. Defans bloğu ve kalecinin çok iyi oynaması Fenerbahçe’ye çok rahat bir galibiyet getirdi. Ankaragücü ile oynanan mücadelede en çok Mehmet Topuz ve Özer’i beğendim. Diğer maçlara oranla çok daha tempolu oynadılar ve sorumluluk aldılar. Oyunun hem defansif hem ofansif yönünü çok iyi uyguladılar. İkisinin de performansı görülmeye değerdi.
Daum’un hamlesi yerinde
Daum da oyunu kopardıktan sonra Emre Belözoğlu gibi çok önemli bir oyuncusunu kenara alarak yerinde bir hamle yaptı. Diğer değişiklikleri de yerindeydi. Oyunu kenardan iyi yönetti. Maçın hakemi Kuddisi Müftüoğlu da çok fazla bir zorluk yaşamadı. Oyunu yakından takip ederken sertliğe müsamaha göstermedi. Fenerbahçe aldığı bu galibiyetle şampiyonluk yolunda çok önemli bir avantaj elde etti. Türkiye Kupası Finali’ni kaybettiği Trabzonspor’la kendi sahasında yapacağı karşılaşmadan istediği sonucu alarak mutlu sona ulaşacaktır.
‘’Trabzon, Fener'i mahkum etti!‘’
Kupayı daha çok isteyen, hakeden, oyunun tamamına yakınında üstün oynayan taraf kazandı. Oyunun her bölümünde her alanında rakipten daha üstün olan Trabzonlu oyuncular, fırsatları cömertçe harcayıp, geriye düşmelerine rağmen, özverileri sayesinde maçı çevirdiler. Mücadelelerinden dolayı Şenol Güneş’i ve futbolcuları kutlamalı.
Engin, Umut, Alanzinho
Trabzon, Fenerbahçe’ye göre oyunu önde kabullenip, orta sahayı kalabalık tutup, derli toplu oynadı ve Fenerbahçe’nin zaaflarından yararlanmasını bildi. Engin, Umut ve Alanzinho’nun temposu mükemmeldi. Savunmada Song ve Egemen de eklenince, Trabzonspor seyrine doyum olmayan bir takım izlenimi verdi. Umut ve Burak’la cömertçe harcadıkları gol pozisyonları da cabasıydı. Her iki kanadı çok iyi kullanıp, alan daraltan Trabzonsporlular, Fener’e topla yeterince oynama şansı vermedi. Oyunun büyük bölümünde Fenerbahçe mahkum oynadı. İkili mücadeleleri, hava toplarını kazanan taraf Trabzonspor’du. Futbolda çok önemli bir etken olan ikinci topları kazanan takım da Trabzon’du. Bu kadar şeyden sonra kazananın Trabzonspor olması normaldi. Fenerbahçe’ye gelince... Kupa finali oynadıklarının farkında değildiler! Çok geniş alanda oynayıp, çok geniş boşluklar verdiler. Topuz ve Özer’in oynadığı iki kanat neredeyse hiç çalışmadı. Önde temposuz, topla buluşamayan bir Güiza vardı. Güiza’ya pas atacak Alex’in topla buluşamaması da hücum planlarını sekteye uğrattı. Koca Fenerbahçe’nin kazanabilmek için sadece Güiza’ya kalması içler acısı bir durum. Hücumda top alamayan, Güiza’yı ileride tek bırakan ve tüm oyun kurgusunu Alex’e kuran Christoph Daum çok büyük bir hata yaptı. Şenol Güneş, Alex’i adam markajıyla durdurmayı başardı.
Fener ligi de kaybedebilir
Fenerbahçe için söylenecek en önemli şey şu; karşısına inançla mücadele eden bir takım çıktığında, aynı şekilde mücadele edememesi, oyuncuların fizik motivasyon olarak çok alt seviyelerde olması. Fenerbahçe’yi çok büyük bir tehlike bekliyor. Kupayı kaybetmesi mutlaka lige etki edecektir. Bu tempoda, bu kadar motivasyonsuz oynayan bir ekip, muhtemelen Ankaragücü karşısında da bu özelliklerinden yoksun olacaktır. Ankaragücü çok diri, Fenerbahçe’ye çok sıkıntı yaratacak bir ekip. Fenerbahçe yönetimi, teknik kadrosu ve oyuncuları bugünden itibaren Ankaragücü maçına hazırlanmalı. Aksi takdirde büyük bir skandal olabilir ve bu hafta Fenerbahçe iki kupayı da kaybedebilir!
Daum’un çalışmasına karşıyım
Son olarak sözü yine Daum’a getireceğim... Daum gibi teknik direktörlerin Türkiye’de iş yapmasına karşıyım. Sezon boyunca Fenerbahçe’ye hiçbir şey vermeyen, yanlış transferler yaptıran, yanlış yönlendiren bir teknik adamın takımın başında olmasından dolayı çok üzgünüm. Umarım bu sonuçlar Fenerbahçe yönetimi için ciddi bir uyarı olmuştur ve gereken tedbiri alırlar!
‘’Şartlar Trabzon diyor!‘’
Bu kupa finali son derece ilginç bir maça sahne olacaktır diye düşünüyorum. Görüşümün sebepleri de hayli fazla... Öncelikle yeni bir stat, neredeyse hiçbir oyuncunun görmediği bir şehir, tanımadıkları ve ne kadar hazır olduğu bilinmeyen bir zemin... Tüm bunların ötesinde en önemli etken ise hava sıcaklığı olacak. Kıştan yeni çıkmış futbolcular ilk kez bu kadar sıcak bir havada mücadele edecekler. 26 derecelik ısı tahmini her iki ekibi de fazlasıyla zorlayacaktır. Bu da direkt oyuna yansır. Yani hem Fenerbahçe’nin hem de Trabzonspor’un oyunun temposunu çok fazla yükseltmeyeceğinden eminim.
Kontrollü oyun olur
Kontrollü futbol demek atılacak bir golün değerinin güne damgasını vurması demektir. Ben bu nedenle ilk golü atan takımın Türkiye Kupası’nı da kazanacağını düşünüyorum. Teknik patronların önce savunmayı ön plana alma anlayışı bazı oyuncuların yüklerini artıracak ve yıldızları belirleyecektir.
İşte yıldız adaylarım
Trabzonspor’da son haftaların en formda kalecisi Onur Kıvrak’ın neler yapacağı Bordo-Mavililer için belirleyici unsur olur. Onur’un dışında Trabzonspor’da Selçuk İnan, Colman, Alanzinho ve tabi ki Umut Bulut’un da gününde olup inisiyatif alması gerekiyor. Fenerbahçe’de ise Alex, Emre ve Mehmet Topuz finalin dengesini bozabilecek isimler. Son olarak şunu da söylemem lazım ki; büyük maçlarda günlük performans çok önemli. Kim daha iyi konsantre olursa, önemser ve maçın havasına girerse o kazanır. Tüm bunları alt alta koyunca Trabzonspor benim bu maçtaki favorimdir.
‘’'Bu maçı kazanacağız' diye haykırdılar‘’
Fenerbahçe son haftalardaki en iyi oyun başlangıcını yaptı. Benim net şekilde gördüğüm bir şey vardı, o da Fenerbahçe’nin bir şampiyon gibi oyuna başlamasıydı. Çok arzulu, önde basan, rakibi oynatmayan bir görüntüsü vardı Sarı-Lacivertliler’in... Takım halinde “Bu maçı kazanacağız” mesajı verdiler, hatta haykırdılar. Gerçekten haklı bir galibiyet aldılar. Fenerbahçe açısından her yönüyle güzel bir oyundu. Sahaya çıkan 11’de kötü oynayan futbolcu yoktu. Bütün oyuncular konsantreydi ve şampiyonluk havasına girmişlerdi. Özellikle Alex’in önderliğinde çok kombine oynayan bir ekip vardı. Bunun neticesinde de haklı bir galibiyet aldılar.
Erken goller bitirdi
Eskişehir açısından çok söylenecek bir şey yok. Erken gelen gollerle çabuk havlu attılar. Skoru kabullenmiş bir görüntüye büründüler. Oyunun her dakikasında rakibine oranla çok daha üstün oynayan, Alex’in çok büyük katkılarının olduğu bir oyunda Fenerbahçe sürekli kontrolü elinde tuttu. Savunmadan başlayıp, ileri uca kadar tüm futbolcular görevlerini yerine getirdi. Defansın göbeğinde Lugano-Bilica ikilisi çok kontrollüydü, Gökhan Gönül sağ kanadı çok iyi kullandı. Emre ve Selçuk orta sahayı çok iyi paylaştı.
Konsantrasyon zirvede
Tüm futbolcular bu verimlilikte olunca, Sarı-Lacivertli ekip için zor görünen maç kolaya döndü. Eskişehir maçından Fenerbahçeliler’in alması gereken en ciddi mesaj, takımın başarıya olan konsantrasyonu. Elbette fizik güç, mücadeleleri, tempoları alkışlanmalı ancak takım halinde şampiyonluğa konsantre olmaları ve hedefe kilitlenmeleri, Fenerbahçeliler’in son iki haftaya çok daha umutlu girmesini sağlayacak bir faktör.
Ankaragücü’nü yenerse...
Artık klasik tabirle önümüzdeki maçlara bakmanın zamanı geldi. Bana göre Fenerbahçe sezonun en zorlu haftasına giriyor. Çarşamba günü Şanlıurfa’da Trabzon’la oynanacak kupa finali var, ki tüm camianın 26 yıldır alınamayan kupaya ne kadar önem verdiği biliniyor. Bu haliyle ciddi bir stres unsuru. Sonrasında ise Ankaragücü ile çok zor bir deplasmana çıkacaklar. Bu 7 günlük süreç, Fenerbahçe’nin kaderini çizecek. Bu şartlarda önümüzdeki hafta dananın kuyruğunun kopacağına inanıyorum. Bursa’nın hükmen galibiyetle geçeceği haftada Fenerbahçe, Ankara’da Ankaragücü’nü yenebilirse, en zor engeli atlamış olacaktır. 7 günlük bu zorlu sürecin neler getireceğini hep birlikte göreceğiz...
‘’Hayali yıldızlar‘’
Tempolu, bol pozisyonlu, çok zevkli bir maçtı. Klasik düzeniyle başlayan Bursa, bütün ofansif oyuncularıyla sahada olan bir rakip buldu karşısında. Ama bir maçı kazanmak için çok ofansif oyuncuyla oynamak yeterli değil. Galatasaray hücumcularının sadece isimleri sahadaydı! Keita dışında oyunda olan yoktu. Keita çok mücadele etti, galibiyet için çok hamle yaptı ama arkadaşları ona ayak uyduramadı.
Şampiyonluğa inanmazsan...
Arda, Giovani ve Elano’nun performansları ise tam bir hayal kırıklığı. Ofansif oyuncular bu kadar verimsiz olduğunda, maçı kazanmak zorlaşır. Caner’in kanadı ofansif olarak işlemedi, defansif olarak zaafiyet gösterdi. Bursa ataklarını o kanattan geliştirdi çünkü Caner orada yalnızdı. Giovani ona hiç yardım etmedi. Bu nedenle önemli pozisyonlar verdiler ama Aykut inanılmaz toplar çıkardı. Çok konsantre olmayan, şampiyonluğa inanmamış Sarı-Kırmızılı oyuncu grubunun böylesi bir maçı kazanması zordu. Bursa’nın aldığı 1 puan ise Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için yeterli gibi... Çok iyi mücadele ettiler. Oyunun bütününde konsantreydiler. Sadece Zapotocny sırıttı, inanılmaz kötüydü. Bursa’da tek kötü isim oydu. Çok çabuk kontratağa çıktılar. Volkan Şen bu sezonki en iyi maçlarından birini oynadı. Caner’in kanadından Galatasaray’a çok sıkıntı yarattı ama getirdiği toplardan Sercan yararlanamadı. Sercan çok seri, süratli ama ayakları çok zayıf. Sadece dripling yapıp, topla hızlanmak yetmez, çok fazla çalışma yapması lazım.
Elano gibi 8 oyuncu var
Son üç haftada Bursa’nın maçları çok zor değil, Fenerbahçe’nin de çok iyi oynamadığı göz önünde bulundurulursa, Sağlam ve ekibi zirveyi tekrar alabilir. Önümüzdeki sezon ise iki, üç yabancıyla çok iyi işler yapabilirler. Galatasaray’ın da yeni bir yapılanmaya gitmesi, yabancılarını değiştirmesi lazım. Elano gibi oynayabilecek sekiz oyuncusu daha var Galatasaray’ın. Böylesi maliyetli isimlere ihtiyacı yok. Giovani, Elano ve Jo Galatasaray için büyük sıkıntı, takıma herhangi bir katkıları yok.
Bünyamin Gezer komedisi!
Bu haftaki maçlarda gördüğüm en önemli sıkıntıya da değinmeliyim. Özellikle büyük takımlarda oynayan stoperlerin rakiple bire bir kaldıklarında çok kötü durumlara düştüklerini gördük. İkinci hamlesi olmayan stoperler var büyüklerde!
Son sözüm hakem Bünyamin Gezer’e. Galatasaray 10 kişi kaldıktan sonra Zapotocny’yi atması komediydi. Genelde iyi bir maç yönetmişti ama o kırmızı kart puanını düşürdü. Bursa, 11 kişi kalsaydı maçı kazanabilirdi.
‘’Bu takımdan 5 yabancı gitmeli‘’
Hedefini kaybetmiş takımlar için böyle maçlar oynamak gerçekten zordur. Beklediğim gibi Beşiktaş için de zor oldu. Karşısında küme düşmeme mücadelesi veren, iyi konsantre olmuş bir Sivas vardı. Beklendiği gibi mücadele gücü yüksek ama futbol olarak vasatın üzerine çıkmayan bir oyun oynandı İnönü’de. Seyircinin geçen haftaki Fenerbahçe maçında kalmış olması da aslında geceyi etkileyen faktörlerdendi.
Hedefsiz, isteksiz olunca...
Mustafa Denizli çok sıkıntılı bir dönemde, elindeki oyuncu grubundan en iyi 11’le sahaya çıktı. Özellikle genç oyuncular Rıdvan ve Necip’e şans vermesi güzeldi. Ama yazının başında da söylediğim gibi hedefi olmayan bir takımda oyuna konsantre olamayan oyuncular vardı. Bir de buna oyunculardaki isteksizlik eklenince Beşiktaş çok da tat vermedi. Oyunun skoru Sivas açısından gerçekten önemliydi. Alacakları 1 puan bile ligde kalması için Sivas’a çok yardımı olacaktı, nitekim konuk ekip istediğini alarak İnönü’den ayrıldı.
Başına buyruk oyuncular var!
Beşiktaş’ta saha içinde çok önemli sıkıntılar var. Bana göre takım oyuncusu olmayan, başına buyruk oyuncular var. Devamlı uzun toplarla Bobo’yu buluşturup, skor yapmak istedi Siyah-Beyazlılar... Ama bu plan Beşiktaş’ın sistemine tersti. Gecenin en büyük yanlışı bu uzun top sevdasıydı. Beşiktaş’ın uzun top oynamasının en önemli nedeni, orta sahada savunmadan topu alıp ileriye taşıyabilecek bir oyuncunun bulunmaması. Bu nedenle gerideki Sivok, İbrahim Üzülmez gibi oyuncular baskı yediklerinde uzun oynadılar zaten yapacakları çok fazla şey de kalmamıştı. Bunun dışında Beşiktaş iki, üç net pozisyon daha buldu ama Holosko çok beceriksizdi. Eğer Mustafa Denizli kesin kalacaksa, bir an önce yönetimle oturup, önümüzdeki sezon kadroya dahil edilecek yabancıları netleştirilmeli. Açıkça söylüyorum, başta Ferrari, Tello, Fink yollanmalı. Bunların yanı sıra iki yabancı daha gönderilmeli.
Hata transferde başlıyor
Her fırsatta söylüyorum, yabancılar gereken verimi veremiyor. Daha üretken, verimli yabancıların transfer edilmesi lazım. Beşiktaş bu yabancılarla devam edecekse, önümüzdeki sezon da işi çok zor. Beşiktaş’ta çok fazla bir planlama yapıldığını da düşünmüyorum. O gün için kim ön plana çıkar, gündeme gelirse Siyah-Beyazlılar onu transfer ediyor! Böyle olunca da daha iş transfer döneminden hatalı başlıyor. Eğer önümüzdeki sezonlarda başarı hedefleniyorsa, ‘yabancı operasyonu’ Beşiktaş için kaçınılmaz.