‘’Cin gibi bir yönetim!‘’
Beşiktaş, oyuna daha önde başlayıp Kayserispor’a baskı kurdu. Kalesinde golü görmesine rağmen bu istek ve arzusunu maç sonuna kadar yitirmedi. Oyuna baktığımızda futbolcular da, taraftarlar da gayet sportmence bir görüntü içerisindeydiler.
Ancak bu durum Halis Özkahya’nın hoşuna gitmemiş olmalı ki, 36. dakikada Önder Turacı, Simao’nun dizine doğru, ceza alanı içerisinde çok net bir penaltı yaptı. Bu pozisyonda devam kararı çıkınca, oyun da taraftarlar da gerilip hırçınlaştı. Özkahya, bu dakikadan sonra tamamen dağınık bir görüntü sergilemeye başladı.
Ernst, 28’de rakibe giden topa bilerek eliyle oynadı, orada görmesi gereken sarıyı daha sonra gördü. Oğuz Sarvan, MHK başkanı olmadan önce Halis Özkahya için ‘Çok cinlik yapıyor’ ifadesini kullanmıştı.
80. dakikanın içerisinde ofsayt olan pozisyonun başlangıcında, oyun devam etti ve Ernst, penaltı noktası üzerinde, Kayserisporlu Abdullah’a çok net faul yapınca penaltı kararı çıktı. Ernst’in ikinci sarıyı görmesi gerekirken, Halis Özkahya kaleci Rüştü’ye gidip sarı gösterince, bir anda aklıma MHK Başkanı’nın o sözleri geldi.
Ayrıca 31. dakikada bir serbest vuruş kullanmak üzereyken İbrahim Toraman, önündeki Amrabat’ı hafifçe iteledi. Bu oyuncu da abartılı bir şekilde kendini yere bırakıp sakatlık numarası yaptı. Özkahya’nın bu pozisyonda bile ciddiyetten uzak bir şekilde ihlal noktasına gidip oyunculara sadece bakmakla yetinmesi, oyundaki ciddiyetsizliğinin göstergesiydi.
63’te ise Guti, top Quaresma’nın ayağından çıktığı anda ofsayttaydı. Golün iptali doğru bir karardı. Ekrem’in ise maçın başından sonuna kadar sarı kartlık hareketler yapmasına rağmen 90 dakikayı kartsız tamamlaması ilginçti.
Sonuçta, Beşiktaş’ın galibiyetiyle noktalanan karşılaşmada, hakem üçlüsünün başarıdan uzak, abuk sabuk kararlar vererek oyunun önüne geçme isteğine Beşiktaşlı oyuncular müsaade etmediler.
‘’Kusursuz yönetim‘’
Ancak heyecan ve stres oyun sonuna kadar hakimdi. Bu psikolojik baskı ortamındaki oyuncular 90 dakika içerisinde sinirlerine hakim olmayı başarınca, Fırat Aydınus’un işini de kolaylaştırdılar. Karşılaşmanın bazı bölümlerindeki taraftar taşkınlıkları ise gözlerden kaçmadı. Özellikle Volkan’ın koruduğu kaleye gelen bir rakı şişesi, herhangi bir oyuncunun kafasına isabet etmiş olsaydı, son derece vahim bir olayla karşı karşıya kalınabilirdi. Ancak bu kadar kötü bir noktaya ulaşmamış dahi olsa, Galatasaray’ın ceza alması kaçınılmaz bir hâl aldı.
Fırat Aydınus, oyuna çok kontrollü başlayıp kendinden emin ve sakin tavırlarıyla, kartlarını da yerinde ve zamanında kullandı. Yardımcıları ile kurduğu iletişim sonucunda iyi bir maç yönetti.
Kartlar yerindeydi
Kazım’ın 15’te attığı gol sonrası eski hocası Aykut Kocaman’a doğru sportmenlik dışı bir hareketi oldu ve yerinde bir sarı kart gördü. Maç sonrasında Milan Baros’un, Aydınus’a yapmış olduğu sportmenlik dışı hareketin karşılığında görmüş olduğu kırmızı kart da son derece yerindeydi. Aydınus, 72’de Semih’in Zapata’ya kambura yatmasını da es geçmedi, 57’de Servet’in ve 77’de Stancu’nun ofsayt gerekçesiyle iptal edilen gollerindeki kararları da yerinde tespitlerdi.
Yalnız her ne kadar oyun kurallarında belirtilmiş olsa da, bir oyuncu oyun alanı dışında giysi ve gereçlerini düzelttikten sonra mutlaka oyunun durması ve hakemin kontrolünde oyuna dahil olması gerekiyor. Bunun artık demode olduğu ve 4. hakemlerin sorumluluk alması gerektiğini de buradan hatırlatmakta fayda var. Çünkü ciddi bir haksızlık da söz konusu...
‘’Hakem Bülent Yıldırım yükselişte‘’
Fenerbahçe’nin sergilediği futbolun yanında ortaya koyduğu hırs, istek ve arzu şampiyonluk yolundaki inancın belirtisi gibiydi. Emre bu karşılaşmada çaldığı toplarla rakip oyuncuları hata yapmaya zorlarken takımına da müthiş bir tempo kazandırdı. Stoch’un girdiği pozisyonlar golle sonuçlanmış olsaydı, oyun ilk yarıda farka giderdi.
Aynı Stoch’un ikinci yarıda da yakaladığı pozisyonları cömertçe harcaması, Konyaspor’un iyi bir direnç göstermesine fırsat vermedi. Maçın hakemi Bülent Yıldırım’a baktığımızda teknik olarak 1-2 pozisyon dışında gayet başarılıydı. Oyuna hakimiyeti ve konsantrasyonu üst düzeydeydi. Gösterdiği kartların tamamında da yerinde kararlar verdi. 12. dakikada Emre’nin yükselip vurduğu kafa topunda Kamil Zayette yerde kaldı ama devam kararı yerindeydi. 37’de yine Zayette, bu top çalma rekoru kıran Emre’ye öyle sert bir hareket yaptı ki, doğru da bir sarı gördü. 60’ta ise top oyun dışıyken, 4. hakemin Stoch-Dia değişikliği işareti sonrasında Bülent Yıldırım, değişiklik yapılmasını beklerken, Konyasporlu oyuncuların topu çabuk oyuna sokmaları, Fenerbahçeli oyuncularla hakem arasında gereksiz bir diyaloğa yol açtı. Halbuki bütün oyuncular şunu bilmeli: ‘Duran bir oyunda tekrar başlama işaretini hakem uygun gördüğü anda verir.’
78’de ise Caner’in pasında topla buluşan Semih’in golünde ofsayt yoktu. Sonuçta; Bülent Yıldırım daha önceki maçlarına göre bu karşılaşmada gerçekten oldukça başarılıydı.
‘’Glowacki'nin hareketi penaltıydı‘’
Böyle olunca, hakemin işi de çok zor olmadı. Kuddusi Müftüoğlu’nun genel yönetimine baktığımızda, Glowacki-Azar pozisyonu dışında iyiydi. Ancak buradaki hatası skora tesir etti.
Oyuncuların bu kadar iyi niyetli oluşuna karşın, özellikle Kasımpaşalı taraftarların aksi tutumu maçı gerdi. 75. dakika oynanırken, sahaya meşale atmaları oyunun durmasına neden oldu. Trabzon tribünlerinden birkaç taraftarın sahaya atlayıp Kasımpaşalılar’a tepki göstermeleri, centilmence giden maçı çok daha gergin hale sokabilirdi. Olaylar neticesinde Trabzonlular’ın ceza almaları pek muhtemel görünmüyor, ancak Kasımpaşalılar’ın ceza alması kaçınılmaz.
Pozisyonlara bakacak olursak... 7. dakikada, Kasımpaşa’nın kullandığı köşe vuruşunda Glowacki ile Azar’ın birbirlerini tuttuklarını gördük. Maçın başında bu iki oyuncuyu hakem uyarmalıydı. Çünkü zaman zaman bu ikilinin birbirlerine karşı tutma ve çekmeleri oldu. Özellikle 61. dakikadaki serbest vuruş esnasında, Glowacki’nin Azar’ı bir marke edişi vardı ki, Polonyalı’nın topla hiç oynama niyeti yoktu. Rakibini arkadan çekip bilerek ve isteyerek onu engelledi. Bu net bir penaltıydı.
Bu pozisyon hakemin başına iş açabilirdi. 12. dakikada Selçuk’a bir faul yapıldı. Devam kararı çıkınca Colman da Kasımpaşalı oyuncuyu arkadan tutup çekti. Aslında orta alanda olmasına rağmen bir avantaj da oluşmuştu. Hakemin pozisyonu kesip faul vermesinin yanında, Colman’a da sarı kart göstermesi gerekirken bu kartı atladı. 44. dakikada Yattara, Kasımpaşa ceza alanında Ergün ile ikili mücadeleye girdi. Kale çizgisi yakınında topu kontrolünden kaybedip rakibinin de hafif el hareketini hissettiği anda yere düştü. Devam kararı doğruydu. 62’de Azar’ın Tayfun’la mücadelesinde topa ayağını uzatan Tayfun’a, Azar takılıp düştü. Pozisyonun penaltıyla hiçbir ilgisi yoktu, devam kararı yerindeydi. 90+4’te, Trabzon ceza alanı içerisinde birkaç kritik pozisyon oluştu.
Bunlardan en önemlisinde Şahin, topla buluştuğu anda kaleye bir şut çekti. Yaklaşık 1 metre önündeki Tayfun, topa ayağıyla müdahale etmek isterken, top bacağından sekip vücudunun doğal halindeki koluna çarptı. Tayfun’un bilerek ve isteyerek bir elle oynama düşüncesi olmadığından bu pozisyonu devam ettiren hakem de doğru bir karar vermiş oldu.
‘’Şimşek'ten kusursuz yönetim‘’
Dün akşam Manisa 19 Mayıs Stadı’nda oynanan karşılaşmanın geneline baktığımızda, orta hakem Barış Şimşek gayet başarılıydı. Gerçi son 20 dakikaya kadar, oyundaki tempo çok düşükmüş gibi görünse dahi; hakemin karşılaşmaya kendisini hazırlayışı, konsantrasyonu, pozisyonlara yakın oluşu, otoriteyi kontrolünden bırakmaması Barış Şimşek adına gayet olumluydu. Özellikle ceza alanı içerisinde Beşiktaş’ın Portekizli yıldızlarından Simao’nun, Manisalı oyuncuların arasına girip yerde kaldığı pozisyonlardaki devam kararları da yerindeydi. Şimşek’in, yardımcıları Serhan Malkoç ve Hakan Yemişken ile uyumu içinse, ‘kusursuzdu’ diyebiliriz. Karşılaşma boyunca aralarında iyi bir iletişim kurdukları belliydi. Birbirlerine eksiksiz bir şekilde yardımcı oldular. Sonuç olarak Barış Şimşek ve ekibi, son haftalarda polemik konusu olan hakem yönetimlerinin aksine, tartışılabilecek düdük ya da düdükler çalmadan 90 dakikayı noktalamasını bildi.
‘’Yankaya'dan iki kritik hata‘’
Madem ki turuncu toplar vardı da neden 60 dakika beklenildi? Allah aşkına böyle bir sorumsuzluğu kim izah edecek? Gerçi etse de ne olacak ki? Neyse maça gelelim...
Kıran kırana bir maç oldu. İki takımdaki kazanma hırsı, isteği üst düzeydeydi. Hakem Özgür Yankaya’ya baktığımızda, oyunun genelinde iki pozisyon dışında çok da öne çıkmadı. Özellikle hava şartları çok kötü olmasına rağmen oyuncuların iyi niyetli olmaları da bir şans oluşturdu hakem için. Ancak Fenerbahçe lehine verilen ofsayttan gol ve olmayan bir penaltı skora direkt etki ederek, hakemin notunu düşürdü.
Bir gün öncesinde zirvenin diğer ortağı hakem hatasından neredeyse puan kaybedecekken, diğer ortağı da lehine yapılan hakem hataları ile işi daha da çıkılmaz bir hale sürükleyecek gibi görünüyor. 14. dakikada Gençlerbirliği ceza alanı içersinde Bekir’in kafasından seken top, ofsayttaki Yobo’ya geldi. Yobo kaleci Serdar’a hem müdahale ediyor, hem de aktif alanın içersinde. Dolayısıyla net ofsayt kararı verilmesi gerekirken, Lugano’nun kaleye gönderdiği top gol sayıldı. 21. dakikada Gençlerbirliği ceza alanındaki topa müthiş bir depar atan Niang ile aynı hızla topa çıkan kaleci Serdar’ın pozisyonundaki penaltı kararı da çok kritikti. Serdar zamanlama hatası yaptığını anladığı anda Niang’a çarpmamak için kendini geriye çekti. Niang da bir metre mesafeden havalanıp, Serdar’a çarpıp yerde kaldı. Oyunun devam etmesi gerekirken, verilen penaltı kararı son derece yanlıştı. 45. dakikada Gençlerbirliği’nin Hurşud ile kazanmış olduğu ikinci golde top Kırmızı-Siyahlı oyuncunun ayağından çıktığı anda kale alanı içerisindeki Emre, en son oyuncu olarak ofsaytı bozmuş olduğundan gol kararı da yerindeydi. Bir başka pozisyon ise Bekir’in kaleci Serdar ile girdiği ikili mücadelede kaleciye net faulu vardı, bu pozisyonda ağlara giden topun iptali ise doğruydu. 62. dakikada Alex’in Niang’a ara pasında devam kararı yerindeydi, verilen gol kararı da nizamiydi. Sonuçta; hakem maç içerisinde vermiş olduğu iki kritik kararla maçın seyrini değiştirmiş oldu.
‘’MHK'yı Burak kurtardı‘’
Son yıllardaki kalitesi en düşük Beşiktaş-Trabzonspor maçı dersek, yanlış olmaz. Buna rağmen Tolga Özkalfa sayesinde tartışılacak pozisyonlarıyla haftaya damgasını vuracak bir maç olmak üzereydi. Burak sahneye çıkarak, 88. dakikada attığı golle hem hakemi hem de MHK’yı kurtaran adam oldu. Kapasitesi hep tartışılan bir hakem olan Tolga Özkalfa’yı zorlayarak prens yapmak için neredeyse ligin kaderiyle oynanacaktı. Hakemin maç içerisindeki genel performasına bakıldığında en doğru kararı Serkan’a gösterilen ikinci sarıdan kırmızı karttı. Sivok’un görmüş olduğu iki kart da tartışılırdı. Simao’ya itirazdan sarı kart gösterdi. Gereksiz bir karttı. Ancak aynı Simao, topa eliyle bilerek dokundu. Buna sadece serbest vuruş verdi. Simao’ya ikinci sarıyı gösteremedi. Sanki amatör kümede, yeni maç yöneten acemi bir hakem görüntüsü içerisinde direkt vuruşlarla endirekt vuruşları bile ayırmayı beceremedi. 59. dakikada Beşiktaş’ın da nizami bir golü verilmedi. Hilbert, topu ayağından en son çıkarttığı anda Simao, Giray’la aynı hizadaydı. 74’te kaleci Rüştü ile karşı karşıya kalan Burak, topu kurtardığı anda yerde vücudunu ters döndüren Rüştü, ayağıyla Burak’ın sol ayak bileğine net bir darbede bulunup yere indirdi. Hareket yüzde 100 penaltı. Rüştü’nün de bariz gol şansını engellemekten kırmızı görmesi gerekirdi ama aldatmadan Burak’ı sarıyla cezalandırdı. Ardından Rüştü’ye de bir kart gösterdi. Bununla beraber Şenol Güneş’i de tribüne gönderdi.
‘’Düşenin dostu olmaz‘’
İlker Meral, bu maça kadar üstlenmiş olduğu görevlerinde başarılı görülmüş olmalı ki, ödül olarak 3 büyüklerden birinin maçına verilmiş. Aslında daha önce de buna benzer şansları bulmuştu. Maç başladığında, tekrar böyle bir şans yakalayan hakemden daha iyi bir konsantrasyon ve daha enerjik bir görüntü sergilemesi beklenirken, tam tersi bir başlangıç yaptı. Maçın ilk 20 dakikasında, iki tane çok ciddi ve net sayılabilecek penaltı pozisyonlarını Karabük ceza alanı içerisinde değerlendiremeyerek maça ve Galatasaray lehine gelişecek skora damgasını vurdu.
2. dakikada, Kazım topa dokunduktan sonra Muhammet’in ayağına basmasıyla ceza alanı içerisinde yerde kaldı. Bu net penaltıydı. Yine 18. dakikada bu kez Baros, kendi koşu yolu üzerinde topu dürttü. Deumi de Baros’un önüne gelip, koşu yolunu tıkadı. Bu, iki futbolcunun çarpışmasına neden oldu. Bu da net penaltıydı. 46’da ise, bu pozisyonun benzeri bir mücadelede bu defa Gökhan Zan’a yapılan harekete Meral faul düdüğü çaldı. Bu iki pozisyonun birbirinden hiçbir farkı yoktu. 62. dakikada Baros, Tomic’le beraber yükselip topa eliyle oynadı. Bu pozisyonda gördüğü sarı kart yerindeydi.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Bazı şanssızlıklar geldi mi arka arkaya geliyor maalesef. Galatasaray’ın gol atmakta zorlandığı zamanlarla, hakemlerin yanlış ve hatalı yorumları birleştiğinde ne yazık ki şu tez bir kez daha doğrulanıyor, işi bir kere bozulanın çarkı kolay düzelmez.









































