Sahada olumlu yansıyan en önemli unsur ise saha içerisinde oyuncuların centilmence ve sportmence davranışlarıydı. Oyunun genelinde açıkçası ona fazla iş düşmemesine rağmen, kondisyonu, pozisyonlara yakınlığı, oyunculara yaklaşımıyla iyi ve başarılı bir maç çıkarttı. İlk yarıda Dany’nin, Sow’u eliyle iterek engellediği pozisyonda gördüğü sarı kart ile 21. dakikada Meireles’in, Riera’ya ayak tabanı ile sert hareketine gösterdiği sarı kartlar yerindeydi.

Kırmızı kart yerindeydi

Ancak Meireles’in çekilmesinde faul vardı, hakem bu pozisyonu süzemeyince bu da Galatasaray atağına dönüştü. Aynı Meireles 82. dakikada ikili mücadele sırasında, pozisyonunu kaybedince, topu kapan Yekta’yı eliyle tutup çekerek, ilerlemesine engel oldu. Pozisyona yakın olan Özkahya’nın, Meireles’e 2. sarı ve gösterdiği kırmızı kart da yerinde bir karardı.

Bir defa şunu söylemeliyim ki bundan 5-6 yıl öncesinde, bizim zamanımızda bu denli zor karşılaşmaları yönetmeye aday 7-8 hakem çıkardı. Ancak şimdi gelinen noktada 1-2 hakemin ismi ancak akıllara geliyor. Şunu da söyleyelim ki Cüneyt Çakır’ın olmayışı bu maç için seni bir anda aday duruma getirip, böylesi bir şansı sana yarattı. Şimdi bütün her şey senin elinde. Gençsin, fizik kondisyonun süper ve de önünde hakem olarak büyük bir kariyer yaratmak için uzun bir zaman var. Bunu kullanmalısın. Hatta Cüneyt Çakır’ın UEFA ve FIFA’da gelmiş olduğu nokta, senin ve diğer FIFA hakemlerinin de önünü sonuna kadar açmış durumda. Sana şunu söyleyeceğim, ben de bu tip maçları çok yönettim. Şuna inan ki çıktığım her maça benim son maçım gibi çıktım. Hiçbir takımın adının büyüklüğü altında veya oyuncuların isimlerinin altında kendimi asla küçümsemedim. Ancak onlara karşı da saygısız bir düşünce göstermedim. Ve Sadece gördüğümü çalmaya çalıştım. Hata da yaptım ancak oyunculara ve tüm spor kamuoyuna verdiğim güven bu hataların hoşgörüyle, futbolun doğası gibi karşılanmasını sağladı. Galatasaray’ın da galip geldiği maç oldu, Fğenerbahçe’nin de... Ama hangi takım kazanırsa kazansın, hakemle ilgili bir tek olumsuz yorum veya açıklama olmadı. Neden biliyor musun? Çünkü ben bu maçlara çıkarken hep son maçım gibi çıktım. Sen de aynı düşünceyle hazırlan.

Bu karşılaşmaların ayrı bir havası, atmosferi ve her şeyden önce gururu var. Bu gururu ve havayı yaşamak istemek kaçınılmaz bir durumdur. Bunu da anlayışla karşılıyorum. Ancak bu maç için bunların hepsini bir kenara bırakıp bu gururu ve onun getirisini maç sonrasına bırak. Bırak ki daha alâsını ve güzelini yaşayasın. Sana çok önemli iki tavsiye vereceğim. Tabii ki hata yapacaksın ama bu hata sahada senin kararlarını, düşünceni değiştirmemeli. Kesinlikle etkisinde kalmamalısın. Masumane yapılacak hataları bütün spor kamuoyu kabul eder ve sana sonuna kadar destek çıkar. Ancak, “Önümde çok uzun yıllar var. 2 takımdan birini küstürmeyeyim. Benim kariyerime olumsuz etkide bulunmasınlar. Bir daha bu takımların maçına çıkamam” diye bir endişe ve korku içerisine girersen o zaman çok daha büyük bir yanlışa düşer eyyam yapmaya başlarsın. İşte o zaman hiç kimse yanında olmaz. Söylediğim bu iki önemli vurgunun ilkini yapmaktan korkma, ikincisini sakın aklının ucundan dahi geçirme.

Bülent Yıldırım’ın o duran top pozisyonunda ofsaytı görme şansı yok. Bu yardımcının işi. Fakat yardımcı da iyi yerde değildi. O pozisyonda arkada ‘şeklen’ ofsayt görünen oyuncuların topa ya da rakibe müdahalesini beklemek zorundaydı. Beklemedi ve ofsayt ile alakası olmayan Mustafa Yumlu’nun nizami bir golünü iptal etti.

Cüneyt Çakır’ın turnuvada olması, Fırat Aydınus’un Fenerbahçe’nin Eskişehir’deki karşılaşmasında Caner’i oyundan ihraç ettiği pozisyonu yanlış yorumlaması; Hüseyin Göçek’in daha önce yönetmiş olduğu derbilerde göstermiş olduğu kötü yönetim bu 3 hakemi devre dışı bıraktı. Aday diye belirlediğimiz dört hakemden Tolga Özkalfa, böyle zor ve kritik karşılaşmayı yönetebilecek kapasitede değil. Dolayısıyla Merkez Hakem Kurulu’nun böyle bir risk alacağını düşünmüyorum. Bülent Yıldırım daha önce bu tip müsabakaları yönetmiş olmasına rağmen bu sezon içerisindeki maç atamalarına baktığımızda onun da pek şansı olmadığını görüyorum. Geriye iki hakem kalıyor. Bunlardan Yunus Yıldırım daha deneyimli ve tecrübeli bir hakem olmasına rağmen devre arasında FIFA kokartını bırakacak olması ve daha önceki fizik-kondisyonunun uzağında kalması onun için bir dezavantaj gibi duruyor. Geriye tek bir isim kalıyor o da; Halis Özkahya... Daha önceden böylesine kritik ve önemli bir maç yönetmemiş olması ve son haftalarda görev aldığı maçlardaki başarı-form grafiği onun bu karşılaşmaya atanması için çok büyük bir etken... Dolayısıyla pazar günkü maçın hakemi Halis Özkahya, plase de Yunus Yıldırım olur.

Baroni, attığı gol sonrasında, arkadaşlarıyla sevincini yaşadıktan sonra, kale arkasındaki reklam panolarının üstüne çıkarak bütün stadı selamlamaya devam etti. Gol sevinçlerini abartıya kaçmamak koşulu ile kutlamaya izin veriliyor. Şimdi sormak lazım, bu abartı değil mi? MHK, eğitimlerde bu konuda ne anlatıyor, ya da böyle hareketlerde hakemlere ne yapın diyor? Aynı Baroni’ye, Webo’ya yaptığı sert harekette doğru sarı kart gösterildi. Webo’nun atmış olduğu golde, Volkan’a faul yapılmadı; top tecrübeli kaleciden sekince, Webo topu tamamladı, o karambolde diğer ayağı Volkan’a temas etti, yani gol kararı doğru. Sarı kart sınırında olan Meireles’e, rakibinin tendonuna arkadan sert müdahale yapmasına rağmen, sarı kart göstermemesi Süleyman Abay’ın bu karşılaşmanın en ciddi hatası olduğunun kanıtıydı. Ancak özellikle Fenerbahçeli oyuncuların ve taraftarlarının ilk yarıdaki yoğun baskısına rağmen, ikinci yarıda bayağı soğukkanlı, kendine güvenli bir şekilde, kararlarını cesaretle göstermeye çalışan bir hakem profili çizdi. Sonuçta bu haftaya gelene kadar, böylesine üst düzey bir maç yönetmemiş olmasına rağmen, hatta birkaç pozisyonda hatalı yorumlar yapmasına rağmen, Süleyman Abay’ın sahadaki genel görüntüsünü beğendiğimi söyleyebilirim.

Rajnoch da bu müdahale sonrasında pozisyon dışında kalıp oyundan düştü. Hakem İlker Meral, Burak’ın bu hareketini faul olarak değerlendirmeyerek hata yaptı. Bunun dışında ‘Selçuk eliyle oynadı’ düşüncesiyle Sivas’ın beklediği penaltı pozisyonunda devam kararı doğruydu. Sivas’ın atmış olduğu gol öncesinde Amrabat kendisine faul beklemişti, hakemin devam ettirmesi bana göre de yerindeydi. Yardımcıların doğru ofsayt tespitlerinden de bahsetmek gerekiyor. Umut’un 58’inci dakikadaki golünde ofsayt yoktu. Sonuçta Burak’ın pozisyonundaki hatası dışında İlker Meral’in maçı iyi götürdüğünü söyleyebiliriz.

Barış Şimşek, top Necati’nin ayağından sektiği an ilk yarının bitiş düdüğünü çalarak, hem pozisyonu hem de ilk yarıyı bitirdi. Bence Şimşek bu atağı süzemedi, sezmiş olsaydı oyunu devam ettirirdi. 81’inci dakikada Beşiktaş ceza alanı içerisinde Necip’in Diego’ya yaptığı harekete gecikmeli de olsa çaldığı penaltı, bence doğru karardı. Yine 87’inci dakikada, bu kez Eskişehirspor ceza sahasında Hilbert’in penaltı beklediği pozisyonda, Dede’nin kaymasına rağmen Alman futbolcuya teması yok. Hilbert’e aldatmadan gösterilen sarı kart ve devam kararı doğru. Sonuçta Barış Şimşek iyi niyetli bir hakem. Güven veren bir kişiliği var. Ancak kendini geliştirmesi ve üzerine koyarak ilerlemesi gerektiğine de söylemek gerek.

Bundan kaçan Petrovic’i sürekli takip eden Bordo-Mavili oyuncu bu kez kafasını eğip, göğsüne doğru götürerek, yaptığı taciz ve tahriki abartılı olarak sürdürdü. Petrovic de artık dayanamayıp vücuduna yapışan Mustafa Yumlu’nun kafasını eliyle itti. Petrovic’in bu itme hareketini gören Kuddusi Müftüoğlu da bunu bir vurma gibi değerlendirip Gençlerbirliği oyuncusunu direkt kırmızıyla oyundan ihraç etti. Bana göre bu kırmızı çok ağır bir karar oldu. Kaldı ki pozisyonu iyi takip etmiş olsaydı, hakem Müftüoğlu daha en başta Mustafa Yumlu’yu ikaz edip, Petrovic’in kırmızı görmesine engel olurdu.