‘’Usta işi basın toplantısı‘’
Avcı’nın sözleri gösterdi ki geçen sezon Beşiktaş’la girip kaybettiği yarıştan ders almış. Başakşehir’in hocası “Lideriz, keyfini çıkaracağız. Bu maç final değil” diyerek hem takımını stresten uzaklaştırdı, hem de iddialı olan rakibini daha da ateşlememiş oldu.
Liderin teknik patronu dün basının karşısına çıktı, kritik Galatasaray deplasmanı öncesi açıklamalar yaptı. Herkes Abdullah Avcı’dan iddialı ve takımının özgüvenini orta koyan sözler bekliyordu fakat tecrübeli hoca çok farklı bir strateji izledi. Tansiyonu artırmak yerine, “Ligin lideriyiz, keyfini çıkaracağız. Bu karşılaşmaya, hafta sonuna bir kaygı, bir baskı bir final gibi bakmıyorum” dedi Avcı. Aslında iyi düşününce, bu açıklamalarıyla doğru olanı da yaptı. Belli ki geçen sezon Beşiktaş ile girdiği şampiyonluk yarışından önemli dersler çıkarmıştı. Abdullah hoca basın toplantısındaki temkinli tavrıyla hem oyuncularını strese sokmamış oldu hem de kazanmaktan başka çaresi olmayan Galatasaray’ı iddialı sözlerle daha da ateşlemedi.
Hakem tuzağına düşmedi
Türk Telekom Stadı’nda kendilerini bekleyen 52 bin kişi için “Çok güzel bir atmosfer olacak” yorumunu yapan Avcı, “Hakemler tarafından kollanıyor musunuz?” sorusunda dahi tuzağa düşmedi, hiç gerilmeyip, gülerek cevabını verdi. Sonuç olarak başından sonuna kadar usta işi bir basın toplantısı düzenleyen Başakşehir’in hocası, şampiyonluğun kaderini belirleyecek maç öncesi saha dışında 1-0 öne geçti.
‘’Süper Rize‘’
Adı her ne kadar 1. Lig maçı olsa da, Süper Lig patentli oyunculardan oluşan kadrolarıyla sahaya çıktı iki takım. 90 dakikayı galip bitirecek tarafın, ilk 2 potasındaki yerini garantileyecek olması; Ankaragücü ile Rize’nin kapışmasını şüphesiz ki haftanın maçı yaptı. Şampiyonluk mücadelesi veren iki takımın karşılaşmasına, yaklaşık 10 bin Başkentli taraftar da eklenince, oyun heyecanı ve temposu ilk yarıda hiç düşmedi...
İlk yarıda eşitlik
27’de Ankaragücü savunmasının uyuya kaldığı pozisyonda Koray Altınay çizgiye indi, ortasında bomboş durumdaki Samu kafayla skoru değiştirdi: 0-1. 6 dakika sonra Ankaragücü’nden cevap geldi. Sedat-Umut-Enes üçgenindeki güzel paslaşmaların ardından, genç Enes şık bir vuruşla topu ağlara gönderdi, aynı zamanda bu sezonki ilk golünü kaydetti: 1-1. İkinci yarıya iki takım da kontrollü oyunla başladı, ancak son 20 dakikalık bölümde inanılmaz şeyler yaşandı. 72’de Samu, Turgut’un topuk pasında müthiş bir gole imza attı: 1-2. 75’te Umut Nayir net fırsatı harcadı. 81’de Ankaragücü’nde Kehinde’nin direkten dönen kafası sonrası günün yıldızı Samu, gelişen kontratakta bir kez daha sahneye çıktı ve hat-trick yaptı: 1-3. Her şeye rağmen pes etmeyen ev sahibi, 85’te Alihan ile farkı tekrar bire indirmeyi başardı: 2-3. Gol pozisyonunda faul bekleyen Koray Altınay itirazları nedeniyle kırmızı kart görünce Rize 10 kişi kaldı.
Nefes kesen 10 dakika
Son dakikalarda tüm hatlarıyla rakip ceza sahasında oynayan Ankaragücü, 90’da yine golü atma telaşıyla arkada açık verdi. Rize, 3. golü kopyaladı! Bu kez Süleyman’ın asistinde bomboş durumda Oğulcan ağları havalandırdı: 2-4. Gidip-gelen maçta her şeye rağmen rakip defansın hatalarını iyi değerlendiren ve Ankaragücü’ne göre arkada daha sağlam kalmayı başaran Rizespor 3 puan kazandı. Hepsinden önemlisi, son 10 dakikalık bölümüyle nefes kesen, ‘maç gibi maç’ geride kaldı.
‘’Bu zafer Serkan'a yazar‘’
Normalde iç sahada baskılı oynamayı düşündüğünde Eto’o ve Jahovic’i aynı anda kullanırsın. Ancak Atiker Konyaspor o kadar galibiyete muhtaç ki bu riski almak zorundaydı Alanya deplasmanında. Nitekim Mehmet Özdilek’in eksik orta sahayla ilk yarıda işi bitirmeyi hedefledi. İstediğini de aldı. 21’de Jahovic’in kazandığı penaltı tartışılır, zaten hakemlerimizin tartışmasız kararı yok artık. Beyaz noktada topun başına geçen Eto’o perdeyi açtı. Sadece 4 dakika sonra Efecan’ın pasında Douglas skoru eşitledi. Hikmet Karaman’la çok çabuk atağa çıkan bir takıma dönüşen ev sahibine, tedbiri elden bıraktığı 40. dakikada Ömer Ali klas bir golle cezayı kesti. Skubic’in yokluğunda sağ beke geçen Ömer Ali’nin asıl mevkiisinin de orası olduğunu bir kez daha anladık.
Daha ne yapsın!
Sonrası mı? Alanya forvetleriyle Serkan’ın muhabbeti arasında geçen bir 50 dakika. Konya için bitmek bilmeyen, Turuncu-Yeşilliler için ise kum saati gibi tükenen bir 50 dakika. Serkan Kırıntılı’nın 2014’ten bu yana yükselen, parlayan, bağıran performansını milli takımla taçlandırmayanların bir kez daha yüzünü kızartan bir kaleci resitali. Tam 35 şut, 13’ü isabetli ve adeta pantere dönen Serkan. Bu galibiyet ona yazar.
‘’Her şey Batalla'ya bağlı‘’
Bursaspor için Fenerbahçe maçları, en az Beşiktaş karşılaşmaları kadar önemlidir. Hatta şampiyonluk döneminden sonra daha da değerlidir! Bugün 40 bin taraftarı Yeşil-Beyazlı takımın en büyük artısı olarak gözükse de, esas avantaj Paul Le Guen gibi bir hocaya sahip olmaları. 8. haftadaki Osmanlı maçından itibaren takımı 3-5-2 sistemiyle oynatan, lige farklı bir şey sunan ve o süreçten bu yana yenilgi yüzü görmeyen Bursaspor’da kanat bekleri Aziz Behic ve Barış’ın performansları elbette belirleyici olacak.
Ancak kilit adam kesinlikle Batalla. Sırf geçen seneki 2 maçta attığı gollerle kazandırdığı 4 puan bile onun önemini anlatmaya yetiyor. Sakatlığına rağmen oynarsa, dengeleri Arjantinli değiştirir. Bursa’nın Fenerbahçe’yle ilgili çözmesi gereken esas konu ise Giuliano’nun etkinliği. Onunla da 90 dakika boyunca Badu ilgilenecektir!
‘’Gençler, Yiğido'yu dağıttı‘’
8. haftadaki flaş Beşiktaş galibiyetine rağmen kadro ve oyun anlamında belki de ligin en zayıf takımı olarak gözüken Gençlerbirliği, dün ayağa kalktı. 3. maçta gönderildiği Gençlerbirliği’ne 2 hafta önce geri dönen Ümit Özat’ın bir patlama yapması elbette bekleniyordu ancak bu kadarını kimse düşünmemişti. Ligin dirençli takımlarından Sivas önünde maça oldukça hızlı başlayan ve sadece kontrataklar üzerine bir oyun planı kuran Gençlerbirliği, ne istediyse yaptı, ortaya da 4-0’lık bir sonuç çıktı... Henüz 12. dakikada Skuletic, kaleye yaklaşık 25 metreden çok şık bir gol attı. Topu yere indirmeden kontrol edip, müthiş füzeyle ağlara yolladı: 1-0. İkinci yarının başında Sivas’ı yine üzerine çeken Gençlerbirliği, 56’da 4’e 2 çıktı, Guidileye zorlama bir vuruşla farkı iki yaptı: 2-0.
151 pasla 4 gol
Sivasspor arkada sürekli eksik yakalanmasına rağmen Samet Aybaba bir türlü önlem almazken, 69’da Manu göstere göstere golü attı, üstelik öncesinde 5 kişiyi çalımladı: 3-0. 85’te Guidileye’nin şık pasında Manu topu boş kaleye yollayıp, tabelayı yazdı: 4-0. Gençlerbirliği’nin sadece 151 pas yaptığı ve yüzde 33 topa sahip olduğu maçta 4 gol atması, 90 dakikanın en dikkat çekici istatistiğiydi.
‘’Kurguyu değiştirdi‘’
Rıza hocanın oyunculara aşıladığı özgüvenden çok, savunma kurgusunu ideale çevirmesi ve orta sahayı değiştirmesi problemi çözdü.
Ersun Yanal döneminde 8 maçta sadece 2 kez oynayan Onazi’yi, 5 haftanın 5’inde de 11’de sahaya süren Çalımbay, savunmayı Nijeryalı isimle destekledi. Yanal’ın stopere çektiği Okay’ı tekrar orta sahaya döndürmesi de Rıza hocanın yaptığı kritik hamlelerden biriydi.
Durica-Uğur tandeminin eldeki en iyi stoper ikilisi olduğunu gören Çalımbay, macera aramayarak hataları en aza indirdi. Çalımbay’ın sol bekte oynattığı Mustafa Akbaş’ın sakatlığı sonrası Mas’a yeni bir şans vermesi ve Arjantinli’nin iştahlı dönmesi de en büyük şansı oldu.
‘’..Ve Fırtına koptu‘’
Sakatların düzelmesi, oyuncuların Rıza hocayı tanıması ve takım için uyumun artması açısından Trabzonspor için milli ara çok değerliydi. Antalya kampı da verimli geçince, dün ister istemez herkes daha farklı bir oyun ve iştah bekledi. Ancak Trabzonspor adına değişen pek de bir şey yoktu! Savunmadaki hatalar, orta alandaki dirençsizlik ve gol bölgesindeki şanssızlık kaldığı yerden devam ediyordu.
Pereira’ya rağmen
Henüz 6. dakikada Trabzonspor defansı çok kolay kafayı vurdurdu, Musa topu ağlarla buluşturdu: 0-1. 28. dakikada bu kez Anıl Karaer yine kornerden gelen topu kaleye gönderdi. Onur’un çıkartmaya çalıştığı meşin yuvarlak Pereira’nın sırtına çarparak çizgiyi geçti: 0-2. Yarım saat geçmeden yenilen iki gol statta homurdanmaları neden olsa da, Castillo ve Ndoye ile kaçan üst üste pozisyonlar, gelecek golün habercisi gibiydi. Öyle de oldu. 39’da Castillo sağdan çok hızlı indi, çevirdiği topu Ndoye ağlara gönderdi: 1-2. 2 dakika sonra Ndoye bu kez savunmanın arkasına akıl dolu bir pas yolladı, Burak daha önce defalarca attığı gollerinin bir benzerini attı: 2-2.
Yusuf’tan müthiş gol
Osmanlı’nın da en az Trabzonspor kadar 3 puana ihtiyaç duyması, ikinci yarıda her iki takımın risk almasını sağladı. Orta sahadaki defolar ortaya çıktı, top bir o kaleye bir diğer kaleye taşındı. 57’de Serdar Gürler’in içeriye çevirdiği topta, günün şanssız ismi Pereira tekrar topu kendi ağlarına yolladı: 2-3. 67’de Mas kesti, Yusuf Yazıcı karşı karşıya pozisyonu kaçırdı. O Yusuf, 70’te usta işi bir vuruşla kaleci Hakan’ı avladı: 3-3.
Kral faktörü...
Sosa’nın oyuna girmesi hücumda etkinliği artırırken, orta sahanın direncini iyice düşürdü. Rıza hoca Kucka’yı alarak bu duruma engel olmasaya çalışssa da, Rodallega’dan ziyade Abdülkadir tercih edilebilirdi. Ancak futbolda kural basittir, kazanan her zaman haklıdır. Numan 90+3’te tecrübesine yakışmayacak bir penaltı ortamı hazırladı. Burak Yılmaz da gri pozisyonu iyice koyulaştırdı! Aldırdığı penaltıyı 90+4’te golle sonuçlandıran Kral, 3 puandan ziyade ilerleyen süreçte psikolojik artıları çok daha fazla olacak bir maçı kazandırdı: 4-3. Daha da önemlisi Trabzon’un şanssızlığı kırıldı.
‘’‘Güç testini' geçtiler‘’
Galatasaray, gerçek anlamda ‘güç testi’ yapabileceği bir maça çıktı dün. İlk 5 haftalık periyotta fikstür avantajıyla birlikte zirveye kurulan takım, ya bu başarının sağlam temellere dayalı olduğunu gösterecekti ya da şu ana kadar güçlü bir takımla karşılaşmadığı için puanları topladığı tezini doğrulayacaktı. Sezon başından bu yana belki de ilk kez maça bu denli isteksiz ve kopuk görüntüde başlayan Galatasaray’ı, 14. dakikada Delarge’nin golü de uyandıramadı. Bu dakikada Maicon ile başlayan hatalar zinciri, takımın sigortası Fernando’nun ‘asistiyle’ devam etti ve Delarge cezayı kesti: 1-0. 25 ile 40. dakikalar arası toparlanma emareleri gösteren Sarı-Kırmızılılar, Gomis hücumda etkisiz kalınca devreyi yenik bitirdi.
Verimsiz bir devre...
Topa sahip olma, başarılı pas sayısı gibi alanlarda rakibine üstüne olmasına rağmen istatistiksel üstünlüğünü verimli oyuna çeviremeyen Galatasaraylı oyuncular, moralsiz bir şekilde soyunma odasına girdi. İlk yarıda hırs ve istek anlamında sadece Belhanda takımı ayakta tutmaya çalışırken, Tolga, Maicon, Fernando, Latovlevici ilk 45 dakikanın kötü isimleri olarak dikkat çekti. İkinci yarıya İgor Tudor’un değişiklik yaparak başlaması beklenirken, Hırvat hoca radikal hamle için 64. dakikayı bekledi. 2 bek Mariano-Latovlevici’yi aynı anda çıkartıp Feghouli-Yasin ikilisini sahaya süren Tudor, delilik ile dahilik arasında ince bir çizgi olduğunu ispatlar gibiydi! Bu enteresan değişikliğin ardından Tudor için sadece iki şık vardı. Genç hoca ya kahraman olacak, ya da hedef tahtasına konacaktı.
Büyük takım farkı
Tolga, Gomis, Rodrigues ile net fırsatları harcayan Galatasaray’da 73. dakikada Feghouli her yönüyle kalite kokan bir vuruş yaptı ve takımı ayağa kaldırdı: 1-1. 35 bin kişilik tribün desteğini bu golle kıran Sarı-Kırmızılılar’da, 80. dakikaya kadar sahada ne yaptığı belli olmayan Tolga Ciğerci, 81’de sahneye çıktı. Cim Bom’un sürpriz golcüsü şık bir plaseyle Harun’u avlarken, bu sezon 5. kez rakip fileleri havalandırdı. Kalan bölümlerde Tudor, Denayer hamlesiyle birlikte arkayı sağlama alırken, Galatasaray da sürprize izin vermeden ‘büyük takım’ gibi oynadı. Bu sezonki ilk ciddi sınavında ‘güç testini’ geçen, daha da önemlisi ligin en zor deplasmanlarından birinde geriye düştüğü maçı çeviren Sarı-Kırmızılılar, ‘Gomis atamadığında ne olacak?’ endişesini de bitirdi.