‘’Mehmet Topal, Bülent Akın'laşma‘’
Galatasaray’da oynayan ve kanımın ısınmadığı ender oyunculardan birisi Bülent Akın’dı. Galatasaray’a Hagi’nin şiddetli tavsiyesiyle alınması şehir efsanesine dönüşen Bülent, Lucescu ayrıldıktan sonra hızlı biçimde kaybolup gitti. En son Gençlerbirliği’nde geri dönüş mücadelesi verdiğini hatırlıyorum. Bülent yalnızca tek bir şeyi iyi yapardı; orta sahada aldığı topu ya geriye dönüp Popescu’ya verir ya da en yakınında kim varsa yana doğru oynardı. İleri top oynaması mucizeydi. Malatya’ya transfer olduğunda dostum Hakan Can’ın aracılığıyla Bülent’le sohbet fırsatı bulmuştum. Bülent yaptığı tüm eylemlerin, başta da Popescu’ya verdiği topların Lucescu’nun kesin talimatı olduğunu söyleyince, eleştirilerimin bir bölümünü geri almıştım.
Lucescu Beşiktaş’a teknik direktör olunca bu kez sevgili Yemen Ekşioğlu’nun organize ettiği bir yemekte buluştuk. Üç saat boyunca Lucescu bana Bülent Akın ve o sezon Beşiktaş’a aldırdığı Berkant’ı övdü. İkisinin Türkiye’nin en iyi orta saha ve forveti olduğunu belirtti. Kafasını iki yana sallayarak, ‘’Oyy, oyy, oyy Berkant’’ demesi hâlâ gözümün önünden gitmiyor.
Bu girişi yapmamın temel nedeni, bu sezon çok sevdiğim, iki senedir Türkiye’nin en iyi ön kesicisi olduğunu vurguladığım Mehmet Topal’da, Bülent Akın’a benzeme işaretleri görmemdir. Gerets zamanında fazla şans bulamamasına rağmen potansiyeli belirgin olan Mehmet, son iki sezonda sakatlıklar dışında altın dönemini yaşadı. Ancak Rijkaard’ın gelişiyle Mehmet ya özgüven kaybı nedeniyle ya da hocasının talimatıyla iki uç arasında savruluyor. İlk seçenek olarak topu alır almaz gözleri Servet’i arıyor. Servet’e veremezse topu garip bir biçimde sol ayağıyla 30-40 metre çapraza atmaya çalışıyor. İlkinin hücum açısından bir getirisi yok. İkincisinde ise isabet oranı çok düşük. Keşke sağ ayağını daha çok kullansa. Özgüven kaybı varsa Mehmet şunu bilmelidir; hâlâ ülkemizin en iyi ön kesicisidir, paniklemesine gerek yok. Çok çalışıp eski haline dönmelidir. Eğer hocası böyle oynatıyorsa sorun daha derindir. Mehmet, Sturm Graz maçında yaşadıklarını iyi analiz edip, toparlanmalıdır.
‘’Gökhan Zan ile Mustafa Sarp‘’
Gökhan’ın bitmez görünen sakatlıkları, Mustafa Sarp’ın ise yeterince genç olmaması transferlerinde sorular sordurdu. Açık söylemek gerekirse Gökhan değil de Mustafa konusunda tereddütlerim vardı. Gökhan’ın cam adamlığa dek varan kesintili futbol hayatına rağmen iki noktaya güveniyordum. Hatay kökenli olması ve Çanakkale Dardanelspor’da oynaması benim için olumlu referanslardı. Burada Osman Saffet Arolat ağabey’i kızdırmak pahasına ‘’Çanakkale’’ sözcüğünü kullandığımın farkındayım. Zira Ç.Dardanelspor’dan yukarı çıkan oyuncular genelde başarılılar. Belirli bir sarsıntı geçiriyor olsalar Selçuk İnan ve Mehmet Çoğum dahil Hasan Kabze, Mehmet Topal gibi kendilerini Turkcell Super Lig’e atabilenlerin tümüne yakını kalıcılaştı. En büyük hayal kırıklığım ise kaleci Fevzi Elmas’tır. Nezih Boloğlu ile yaptığı idmanlardaki sırf topla yere düşüş estetiğini izlemek için Metin Oktay tesislerine koştuğum Fevzi’nin kaybolması kendi suçudur ve istisna olarak kaideyi bozmaz.
Gökhan’ın Beşiktaş’ta oynadığı yıllarda kabul görme sorunu hissediyordum. Galatasaray’ın ise diğer büyük takımlardan gelen futbolcuları içselleştirmesiyle Gökhan’ı sarıp sarmalayacağını görebiliyordum. Gökhan beklentilerime uygun davrandı. Hatay’ın çoklu etnik ve din mozaiğinin benzerini bulduğu Florya mikro coğrafyasında benimsendi; kendisi de benimsedi. Büyük yıldız Ayhan Akman’ın uyum sürecinden bile kısa oldu.
Ayhan’ı sürekli savunurken gelen bana yöneltilen eleştirileri şimdi gülümseyerek anımsıyorum. ASY tribünlerinin de tıpkı başta önyargıyla yaklaşılan Servet, Mustafa Sarp’ta olduğu gibi Gökhan’ı da yüceltmesi gerekiyor.
Mustafa ise yirmili yaşlarının ortasını geçmesine rağmen sıradan oyuncu muamelesi gördü. Ancak müthiş akıcı dili ve analiz yetenekleriyle ileride mükemmel yorumcu olacağına inandığım Mustafa yetenek ve kapasitesinin farkında. Benzer özelliklere sahip Barış’ın şimdilerde biraz düzeltmesine rağmen kendini yere atması, gereksiz top kaptırmaları ve hiçbir zaman başarılı kullanamadığı zorlama sol şutları gibi hatalara kapılmadı. Mustafa fiziğini kullanan zeki bir oyuncu olarak sürekli mücadele, ayakta kalma iradesiyle Rijkaard’ın gözdesi oldu. Kayseri maçında dakikalar süren ‘’Mustafa Sarp’’ tezahüratı Diyarbakır-Galatasaray yolculuğunun zirvesidir. Kalıcılığını dilerim.
‘’Sabri'yi kurtaran Rijkaard‘’
Galatasaray parlak sezon başlangıcında en sorunsuz takım görüntüsü veriyor. Yıl boyunca güzelliklere bol bol değineceğime inandığım için taraftarların zaman zaman tepki gösterdiği Sabri Sarıoğlu sorununu değerlendirmek istiyorum. Sabri, Orkun’u saymazsak, Galatasaray altyapısından yetişenlerin en kıdemlisidir. Arkadan gelen Arda’nın inanılmaz gelişimi Sabri’den beklentileri artırdı. Ancak kendisi bu sezona kadar özellikle duran toplar, yan ortalar ve saha içi disiplinsizliği ile olması gereken yere bir türlü yükselemedi. Rijkaard gelene dek hiçbir teknik direktör Sabri’nin sorunlarını çözümü için kendisine yardım etmedi. Çok kişi şaşıracaktır ama Sabri’yi frikik ve korner kullanmaya teşvik eden teknik kadroların olduğunu biliyorum. Sabri de bu konuda kendisine verilen şansları bir türlü kullanamadı. Üç sezon önce Fortis Türkiye Kupası’nda Erciyespor’a attığı frikik golü dışında başarı sağlayamadı.
Sabri’nin ortaları genelde kötüdür. Özellikle aut çizgisine yaklaştığı ölçüde başarısızlaşmaktadır. Oysa Sabri’nin ceza sahası çizgisini geçmeden yaptığı ortalar fena değildir. Hem duran toplarda hem de hareketli olarak Sabri sıfıra inmeden top kullanmalıdır. Sabri paralel ortadan çok açılı ortalar yapabiliyor. Tobol maçında Mustafa Sarp’a, Kayseri maçında Arda’ya kesiği toplar bunun kanıtıdır.
Yıllardır kimsenin çare bulamadığı soruna Rijkaard’ın kısa sürede el atmış olması Sabri’nin şansıdır. Rijkaard döneminde Sabri’ye korner kullandırılmadı. Gerets’in ilk sezonunda özel olarak saymıştım, peşpeşe üç maçtaki 26 ön direk kornerinin tümünü rakiplerin kafasına atmıştı. Kimse de Sabri’ye dur dememişti. Şimdi şartlar değişti. Galatasaray’ın kornerlerini Arda, Kewell ve son maçta görüldüğü kadarıyla Elano kullanıyor. Frikiklerin de sahipleri belli. Sabri yalnızca aut çizgisine 20 metreden uzak ve yalnızca sağ taraftan orta yapacağı frikiklerin başına gidiyor. Tallinn maçında Keita’nın frikikiğinde topa vurmadan stop etmesini vuruş olarak görmüyorum. Rijkaard’ın tespitleri duran top nedeniyle taraftardan büyük tepki görmeye başlayan Sabri için can simidi olmuştur.
Rijkaard yalnızca takım oyununa değil Sabri örneğinden çıkarak tek tek oyuncuların belirli özelliklerine yönelik çalışmalarıyla da Galatasaray için devrimci adımlar atıyor.
‘’Yeni bir başlangıç‘’
Meslek hayatımda büyük kuruluşlarda yöneticilik yaptım. Bankacılık, yayıncılık, reklamcılık, futbol takımı idareciliği gibi. Hepsi de ülkemizin güzide kurumlarıydı. Ama en sevdiğim uğraşım hep futbol yorumculuğu oldu. On seneyi aşkın bir süre Akşam’da köşem vardı. Yazarken Dünya’nın dört bir yanından dostluklar edindim. Ancak son bir sene yaptığım futbol yöneticiliği nedeniyle yazmaya ara verdim. Sait Faik’in ‘’yazmasam çıldıracaktım’’ sözünün bana uyduğunu düşünüyorum, yazamamak etkiliyordu. Sizlere seslenmek hasretime son veren Necil Ülgen’e müteşekkirim. Fanatik’teki yeni başlangıçtan heyecan duyuyorum.
Yazarlık hayatımın önemli işlerinden birisi genç futbolcuları izlemek ve tanıtmak oldu. Arda Turan, Aydın Yılmaz, Uğur Demirok, Ferhat Öztorun, Mehmet Düz, Erkan Ferin gibi bir çok delikanlı kendilerine ilişkin yorumları köşemde okudular. Yazılarımın başka boyutları da vardı. Başkan Özhan Canaydın gençlere ilişkin yazılarımdan sonra arayarak şakayla karışık ‘’Ömer, lütfen bu kadar çok yazma. Ertesi gün babaları ve menajerleri yazılarını kapıp bize geliyorlar’’ diye sitem ederdi. Fanatik günlerime Özhan Bey’e sevgilerimi ileterek , gençlerle başlıyorum.
Galatasaray’ın sezon başında parlayıp, sonra Nedim Yiğit’e yeniden emanet edilen gençlerden Emre Çolak’ı kamuoyunca nispeten tanıyor. Emre orta sahada oynayan minyon fizikli, çok yetenekli Galatasaray alt yapısı geleneğinin son temsilcisidir. Zafer Şakar, Oğuz Sabankay, Mehmet Düz ve İrfan Başaran ekolünün devamıdır. Hepsinin sınıf atlayamamasını Emre’nin aşabileceğini düşünmek istiyorum. PAF takıma dönüşün yaratabileceği sorunları yenebilmesi durumunda Emre, iki hafta boyunca bulutlar üzerinde dolaşma mutluluğunu uzun yıllara taşıyabilir.
A takıma yükselen Serdar Eylik ise sürprizdir. PAF maçlarında canlı izlememe rağmen fazla etkilenmemiştim. Takım Hollanda’ya giderken Fatih İbradı ve Nedim Yiğit’le sohbet ederken Serdar’a ilişkin beklentileri dikkat çekiciydi. Üstün tekniğine ve oyun zekasının üstüne, bedensel ölçümlerinin mükemmele yakın olduğunu belirtmeleri umudumu artırdı. Rijkaard ve Neeskens’in verdiği şanstan sonra Serdar, Galatasaray altyapısının yüzakı olmayı omuzlarına yüklenmelidir.