Lale devri...

Haberin Devamı ›
Portakallar'ın futbolu da öyle. Bildim bileli kalite ve estetik zenginlikleri gündemdeydi, yine gündemde. Portekizli hakemin düdüğüyle birlikte ilk 20 dakika oyunu ele aldılar ve 90 dakikanın sonunun nasıl biteceğini, bize erkenden gösterdiler. Daha filmin başında sonunu görmüştük yani! Müthiş bir pas trafiği, telaştan uzak ve rahat. Özgüven limitleri oldukça yüksekte futbolcularının topla çok basit oynayan, arada da gönlüne göre süsleyen ve ince detaylarla rengarenk bezeyen peyzaj mimarları gösterisi izledik sanki. Volkan patlamasından farksız, yediğimiz bir de gol var, henüz 8. dakikada. Bu golün Hollanda’nın örneklediği güzelliklerle ilgisi yok. Robben sağ taraftan bir serbest vuruş kullandı, havadaki topa bizim futbolcularımız sıçradı ve tutturamadı. Volkan’da arkadaşlarım nasılsa kafa vurur diye sadece baktı ve top yerde sekerek ağlarımıza takıldı. İşte Volkan o anda bir daha patladı ve Türkiye altında kaldı! Sonra Ay-Yıldızlı takımımızın baskısına, heyecanına ve kaçırdıkları önemli fırsatlara şahit olduk. Bu işler tamamen konsantrasyon ve ön hazırlık devresi meselesi. Yani bizimkiler gole hazır ve motive değillerdi. Gençlik dönemimizin teknik adam ve futbolcuları bu tür müsabakaları şöyle tarif ederlerdi ‘bu maça müthiş bilendik!’ O bilenmenin tabelasına baktığımızda da, yıllarca maalesef hiç gülemedik...Bugün Kurban bayramımızdı danayı keseyim derken kendisini, hatta çevresindekileri doğrayan onlarca kasap hastanelik oldu. Biz de kurbanını kesme hevesindeki dengesiz acemi kasap gibi Hollanda’nın üzerine gittik ama beceremedik ve alayımız hastanelik olduk! İkinci yarı Türk Futbol Bilim Dünyası Ordinaryüslerine, çok bilenlerine, futbol konuşanlarına, mebus, muhtar ve ak kısım siyasilerine bir türlü beğendiremediğimiz Hollanda Milli Takımı 10 numarası Fenerbahçe’li Kuyt’la bir alevera yaptı ve Sneijder 2. golü de attı. 0-2! Ondan sonrası yine acemi kasabın kurbanını yakalama telaşesinden tamamen farksızdı ve Hollanda maçı 2-0, ümitlerimizin de tamamını aldı gitti. Aynı saatlerde hastane acil servisine getirilen bir kolu dirseğinden kesik kasap ‘henüz 61 yaşındayım öğrenmenin sonu yok milletim, ailem, komşularım rahat olsun ben bu işi öğrenecek ve eniyisini yapacağım’ dedi ve ardından da göz yaşlarını tutamadı...
Bizim hayattan öğrenmemiz gereken çok şey var ama önce yönetici kesimimizin öğrenmesi gereken çok şey var. Yalandan, dolandan, palavradan, eyyamdan, yandaşlık, yağcılık ve çıkarcılıktan kurtulmamız şart... 85. dakikada ve 0-2 gerideyken bile 5dakikada 3 gol atacakmışız gibi palavra rüzgarları estirenlerden de...