‘’Bungee Jumping‘’
Igor Tudor’un karmaşa ve karışıklık esaslı, gerilim yüklü kaotik futbol anlayışına, Paul Le Guen’in Yeşil-Beyazlı armadası, külliyen adrenalin yüklü bir tepki verdi! 9’uncu dakikaya kadar konuk ekibin öncü depremler yaşadığı da, bir başka gözlerden kaçmayan gerçekti. Neden? Draga Igor ; Ndiaye’den bir Melo üretmek istemişsin ama olamazdı ki. Belhanda’dan da şu anda, Hagi prototipi çıkarılamayacağı gibi ! İkinci devre hariç tabii ! Dakika 10’dan itibaren Galatasaray savunmasında gözüken öncü sarsıntıları, 5 dakikalığına atlatır gibi oldu ama 15’te de, dip depremi vurdu! Stancu Bungee Jumpingci gibi fırladı gitti ve Delarge banana lezzetini değerlendirdi: 1-0 Bursaspor bu tür böbrek üstü bezleri salgısı adrenalin kaynaklı atak denemeleri yaptı ve solda Latovlevici hep uzaktan baktı. Ndiaye’nin muhafaza amacıyla bulunduğu bölgede de, ne yaptığı pek anlaşılamadı! İlk devre Gomis, Tolga, Belhanda ve Muslera aklımda kalanlardı...
Şahane vuruş...
İkinci yarı Galatasaray oyun düşüncesini, taktiğini ve taktik düzenini derledi, toparladı ve aklı başında işler yaptı. Draga İgor’da galiba oyun esnası etkinlikleriyle ilgili Pro Licance aldı. 70’ten sonra öyle enteresan değişiklikler yaptı ki, haftanın teknik direktörü sertifikası mutlaka hakkı. Zaten 73’te de doğru aşılama ve nev karmaşa netice verdi! Feghouli bir muhteşem sol çaktı, hem Harun’a asist yazdırdı hem de 1-1’i sağladı. Şahane bir vuruştu valla.
Sabırla bekleyiniz
Tolga oyun başından itibaren sürdürdüğü helal emeklerini 81’de şık ayak içi fıskesiyle süsledi 1-2. Böylece Timsah’ın Bungee Jumping ipini kesip, evinde tepe takla puansızlığa doğru gönderdi! Galatasaray takım olma, esasen beklendiği gibi bir takım olma yoluna, ikinci 45’ten itibaren devam etti ve elbette sevenlerini mest etti... Daha da iyi işler üretecekler güveniniz, sabırla bekleyiniz...
‘’Evinin kralı Akhisar‘’
1 ve 15’nci dakikalar arası Akhisarspor futbolcularının, ‘Mikado’nun çöpleri’ gibi hemencecik devrilmelerini, hayretle izledim. Okan Buruk direnç, kararlılık ve faal futbol dönemi kesinlikle yılmaz gözü pekliğini, bilen olarak yadırgadım tabii. Böylesi direnç volümü düşük hali! Bu arada 56’da Larsson’un mukavvadan farksız kolay teslimiyle kazanılan penaltıyı da, yadırgadım tabii! Dakika 6’da fahiş savunma hatasını, harikulade asistle Grozav’a kazandırdı Torje ve Grozav şık vurdu, konuk 1-0 önde. İlk devre kısır gibi gözüken oyunda Akhisar ilk ve tek kornerini bir attı pir attı! Olcan önce ilk adrese göderdi! Yumlu kafayla araya şahane indirdi ve Henrique işi bitirdi 1-1 şimdi. İlk yarı 45’te Larson’un elle kurcaladığı topla bitti... İkinci yarıda ilk yarı konuk hakimiyetindeki pas ve top dolaşım aksiyonları zenginliği, dakikalar geçtikçe Akhisarspor lehine gelişti.
Yok böyle penaltı
Acaba Ege iklimi+İmbat marifeti mi? Bu arada 57’de tam Sinbad’lık, bir pozisyon (!) Larsson kendini gecenin imbatımsı rüzgarına bıraktı ve Karabük cezaalanında kapaklandı, penaltı! Soner 58’de ceza vuruşunu golle kapattı 2-1 şimdi. Keyifli mücadelenin sonunda 86’da Tanase vuruşu, 87’ de Dany kafasını Lukac olağan üstü çıkardı ve tabelanın değişmemesini sağladı. Dün gecenin güleni Akhisar, sırıtanı da futbolumuzun fizik kalite zafiyeti oldu!
‘’Eşek & Kısrak‘’
Boğucu Antalya gecesinde, Tudor kurtarıcı olarak Selçuk'u sahaya sürdüğünde koptum, gittim farklı düşüncelere... Öyle ya! Her şeyin yolunda gittiği süreçte, acaba nedendi bu deneme?
Meselenin oyun okuma, sistem değişimi ve doğru futbol kriterleri tercihi bazında hiçbir anlaşılır yanı yok ki. Olamaz da zaten! Selçuk geçtiğimiz sezonların en yoğun geriye oynayan, futbolseverleri seyirden bıktırıp, her kaptırdığı topta ve rakip kovalamadığında resmen çileden çıkartan bir sertifikalı profil. En çalışır göründüğü anlar, penaltı ve duran topların başında durduğu dakikalar! Egoizmin nirvana halleri yani!
Gomis'e penaltıyı atması için takdim ettiği top bir özveri değil, nereden geldiğini çözemediğim, bir dürtmenin sonucudur yani! Galatasaray duran toplar için keşke Kasımpaşa'daki Alman'ı alsaydı, Antalya son dakikası heba olmazdı belki, değil mi? Ama Selçuk duran topu o usta ayağa da bırakmazdı ki!
Mesele Antalya'da bırakılan puanlar değil, tekrar eski karmaşaya dönülmesi ihtimalidir. Bu gidişatın muhtelif işaretlerini aldım, Tudorun son 90 dakikadaki, saçma tercihlerine şahit olunca. Hırvat kardeşime sesleniyorum 'eğer istemiyorsan kulübede ' IRGAT ' olmayı, 2 veya 3 golle öne geçmeden, koymayacaksın sahaya gönlündeki fırtınayı!' Do you understand to me? Bazen Türkçe anlatamıyorum da!
Selçuk'un oyuna katılımından sonra ne geldi aklıma ? At sahibi yaşlanınca, kendisiyle uzun süre yaşamış beygirine 'sana bütün haklarımı helal ediyorum, uzun yıllar mükemmel hizmet ettin' dediğinde hayvan dile gelmiş 'ben sana hiçbir hakkımı helal etmiyorum, illede "katır üretme" hevesiyle, beni eşekle asla muhatap etmeyecektin !' Galatasaray başkanı ve yönetimi, elbette transfer sorumlu profesyonelleri, menajerleri, yancıları , çıkarcıları, komisyoncu ve yandaşlarınadır bu mesaj ...
Ne demek mi istedim ? Eşek olsa anlar!
‘’Korkulan başa geldi!‘’
Galatasaray alışılmışın dışında kurgu ve asla olmaması gereken panik atak halini yenemeyince galibiyeti kaçırdı ve tek puanla yetindi. Bu 90 dakikadan çıkacak en önmeli ders ‘korkunun ecele faydası yok’. O zaman yüreğini ortaya koyacak ve geriye yaslanma kolaycılığına asla kaçmayacaksın. Çünkü kaçtın, kaçtın ama bir yakalandın yandın! Antalyaspor Rıza Çalımbay’ın çalışkanlık ve ciddiyetiyle müsemma diri, mücadeleci, kaliteli futbolcular hamili şık bir futbol topluluğu. Tudor bloklar arasında bağ, bahçe, peyzaj, otopark, oyun alanı bırakmayacak bir projeyle işe başladı. Akıllı ev ve her an alarm stratejisi ama Eto’o’nun defanstan kopup attığı kafayı onca tedbir önleyemedi. Tabii bu kadar önlem para etmedi ve korkulan yine duran top sonucu sarayın başa geldi!
Bunaltıcı gece
Tüm önlemler ve rakibin asla vazgeçmeyen hali ille de, kaleci dışında da müthiş yetenekli güvenlik görevlisi gereğini, ayna gibi gözler önüne serdi. Baskın basanındır zihniyeti 29’da meyvesini verecekti ama Antalyalı Maicon vuruşunu, Muslera müthiş bir uzanışla kesmeseydi. 34’te Rodrigues’in pasına Gomis çok şık dokundu ve 1-0 oldu. Sonra akıllı ev projesinin sigortası mı attı ne oldu bilemem! Bloklar arasını temelden zorlamaya başladı ev sahibi. Galatasaray çekildikçe çekildi ve güvenlik için Selçuk girdi! 81’de Emre vuruşunu yine Muslera çeldi ama 82’de kornerden gelen topu Eto’o gole çevirdi 1-1. Galatasaray ve Tudor’un, rakiplerin baskı uygulamaları karşısında ne yapmaları gerektiği konusunda ciddi araştırma ve çalışmaları gereğinin buram buram sırıttığı bir bunaltıcı Antalya gecesiydi yani...
‘’9X9 garanti de ötesini bilemem‘’
Galatasaray’ın mevcut yapısı, futbol iştahı, top kazanma arzusu oy birliğiyle kabul edilmelidir ki, fevkaladenin fevkinde. Üstelik Samet Aybaba doğru önlemler alıp, yürekli hamleler yaptığı halde. Hacı Şakir sabun kalıbı gibi yerleşik Sivas savunma hattını paslarla, çalımlarla kenardan ve göbekten aşmayı başardılar ama son toplarda aşırı telaştan golle buluşmayı beceremediler. Taze damat defosu gibi bişi midir bu? E 50 bin kişi 100 bin göz önünde, kolay değil tabii. Gomis’in milimetrik bazda, ofsaytta kaldığı pozisyonlar oldu. Zaman zaman da işe acelecilik kaynaklı, acemilikler karıştı.
Henüz 11’de Rodrigues vuruşunda, Rochet’ten asist tadında seken topu heba eden Tolga 41’de Serdar üretimli Gomis asistini gole çevirdi 1-0 ve devreyi ev sahibi önde bitirdi.
54’te Muslera’nın ön değil, en ön libero mevkinde kestiği bir top varki derslik... Her açıdan derslik! Aynı dakikada bir ofsayt Gomis golü var ama müsabakada şahane futbol çekişmesi ve tempo da var. Sivasspor’un yiğitçe, mertçe mücadele ettiğini inkar edemem. Tolga’nın da ciğerini tabi!
Tolga’nın ciğeri!
71’de ceza alanı dışından öyle akıllı ve şık vurup 2’ledi ki tabelaya eklemek lazım gibi ‘Ciğer&Beyin Hamili’ altın yürekli bu saf ve bakir ‘Aalamanyalı’ çoçuğun kıymetini idrak edip bağrına basması lazım, Galatasaraylı’ların ve bilumum sakatat ustalarının!
Ndiaye bir penaltı, atışı kullanan Gomis de 1 gol daha kazandırdı ve 3-0 oldu 82’de... Galatasaray imece anlayışı, hakkaniyet tutkusu ve çirkin ego gösterilerinden uzak paylaşımcı değerleriyle ışıldıyor ve saygıyı her haliyle hak ediyor... Helal olsun...
Not: ‘Avrasya Down sendromlu evlatlarımız okulu’ öğrencilerini, Galatasaray yönetiminin tüm çabalarına rağmen, passolig sahibi olmadıkları için stada girmelerine engel olan TFF yetkililerini şiddetle kınıyorum... Yazıklar olsun bu arızalı anlayış ve icraatın maliklerine.
‘’Hoşgeldin Sivas‘’
Yüzde 60 buçuğu ithal malzeme, bakiyesi Made in Sivas 4&4 Malatya Türk malı futbol imalatından, umulan futbol kalitesi üretildi mi? Hayır! Fazla uzatmadan neticeye varalım, dışarıdan taşınan onca yabancının futbolumuza katkısı zirodur, ziro! Zararı mı? Futbol dünyamızda bir Samet ya da Ertuğrul değerlerinde genç yetiştirme olasılığımız da, zirodur! Lucescu “seyredecek futbolcu bulamıyorum” derken haklı.Ev sahibi de, konuk da birbirini oynatmamaya programlanmış. Savunmalarından rahat çıkıyor, orta alanda bolca debelenip hücumda adeta samuttan farksız hale geliyorlar. “Goller nasıl oldu?” diyeceksiniz şimdi. Bu operasyonun mimarı Samet vay be babadır. Sağdan çalışan Sivasspor dakika 41’de bir sol çaktı Kone golü attı: 1-0. İkinci yarı Galip dakika 66’da topu öyle bir 66’ya bağlayıp Leandrinho’ya aşırttı ki, güzelliğe güzellik kattı Sivaslı ve tabela 2-0 yazdı.
Dilmen söylüyor ama...
Rıdvan Dilmen, “Sahalarda İstiklal marşını söyleyecek futbolcu kalmadı!” diyor. Doğru da Euro Lig’de de marşımızı söyleyecek adam bulunamıyor ama hiç olmazsa, Basketbolumuza Avrupa finali ve şampiyonluğu geliyor... Ya futbola ne geliyor? Yöresel sevinçler, yabancı ürünler!
‘’Nekropolis & Nekrosaray‘’
Zelzele bilimiyle ilgilenen uzmanlarımız, ifadeleri çerçevesinde hangi felaketi algılıyoruz ? Beklenen (İnşallah olmayası) Marmara depreminde, İstanbul'un bir Nekropolis haline geleceği. Yani ölüler şehrine dönüşeceği ihtimalini!
Galatasaray'ın son Divan Kurul toplantısı da açıkçası bana, Nekrosaray çağrışımı yaptı. Sarı Kırmızılı Divan sahnesinde rol alan ; Dursun Özbek ve Levent Nazifoğlu şahsında, cehennemde çırpınan günahkarları izlememiz şansını, henüz bu alemde yarattı!
Çünkü Galatasaray'ın felakete doğru gidişatını, tam 21 yıldır Fanatik sütunlarında dile getirdim. Duymazdan gelen Divan, fiskos takımı, götürgenler ekibi, Başkanı-maşkanı, güya yönetimi, barı-marı, rant umarı sözde Galatasaraylı felaketi yaşayacaktı... Yaşadı!
Ölülersaray yönetimi eski leşkeri Nazifoğlu bazı gazetecilerin, yönetimden muntazam nakit indirdiğini ifade etti. Ayıp olur diye de, açıklamadı. Esas ayıp açıklamamak değil mi? Müstafi leşker herkesi zan altında bırakmaktan vaz geçip, doğru olanı yapmalı. Aksi halde, duyacaklarına şaşmamalı. Kimse evi ekmeği, namusuyla oynatmaz nokta.
Açık ve net söylüyorum Türk futbolunda sporculardan, yöneticilere oradan teknik kadro ve menajerlere korkunç bir soygun çarkı dönüyor. Aksine iddia edecek olanın alnını karışlarım. Böyle bir çıkar çarkı içine, bi-günah namusuyla çalışan erdemli emekçileri sokmaya çalışan, günahkar şerefsizlere de gerekeni yaparım... Bilesiniz.
‘’Canımı ye canımı!‘’
Geçen sezon kanımızı kurutan Galatasaray, bu sezon farklı olacak. Neden? Geri pas yapa yapa, cümle Aslanlar’ın ciğerini yiyen, yüreğini çürüten, bezdirici saha kombinasyonları yoktu dün gece. Belli ki stratejik değişim, tribün çoşkusuna paralel olacak bu sezon. ‘Ee o zaman ciğerimizi kurutan, yüreğimizi boğazlayan geçmiş sezon bunalımlarına veda ettik’ diyelim mi? Yepyeni oyun heyecanı ve özlenen coşkuya ‘canımı ye, canımı’ teşekkürünü ekleyelim. Galatasaray’ın topu önde kazanma arzusu mükemmeldi... Fakat arka tarafın da kazandığı topu, öne ve doğru yöne aktarması bir başka güzellikteydi. Rakibin toparlanmasına meydan vermeyen; “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz” harekatı henüz ilk yarıda 3 gol getirdi.
Kutluyorum seni
Tudor Bu arada da, duran toptan yine bir kafa golü yenildi! Tabii Kayserispor’u mükemmel basketbol set oyunu nedeniyle kutlamalı... Galatasaray’ın da duran her topta, rakip “durmayan adamı” gereği gibi takip etmesini de istemeliyiz. Bu çok ciddi bir savunma defosu çünkü! Her rakipte, Kayserispor mahmurluğunda olmaz, bilinmeli! Marius ‘ölüm emri’ gibi bişiler demişti Kayseri’de. Rumen dostumuzu uyarıyorum, özgün Kayseri mutfağı Romanya üretimlerine hiç benzemez. Hele hele pastırma ve mantı! Ayar kaçarsa sıkıntı yaşanır. Ölüm o zaman akla gelir! Kayserispor kadavra değilde, ölüden az hallice sahadaydı... Tolga, Belhanda, 37 ve 87’de Gomis çifte tabancalı Nev Tommiks, maden suyu gibi golleriyle Marius’u ayılttı! Galatasaray 4-1 Kayserispor... Sana çok salladım ama şimdi de, içtenlikle kutluyorum Tudor!