Arama

Popüler aramalar

‘’Ateşle oynamak!‘’

Türkiye-İngiltere maçı öncesi stattaki Fenerbahçe marşı ve Letonya dramında Galatasaraylı futbolcuların infazı! Bu gelişmelerde kulağının üzerine yatanlar, şimdi kıyameti koparmaktalar. Bu nasıl bir yöntemdir ki, her yöreye, her stada farklı değerlendirme! İşine geleni gizleme, gelmeyeni afişe etme! Güngören Stadı’nda neler olmuştu, unuttunuz mu! Trabzon’u infaza hevesli ne kadar çok etkili ve yetkili varmış, hayret!Levent Bey, federasyon olarak hangi hataları yaptığını düşünmektense, popülist tavırla, sorumluluktan sıyrılmanın peşinde. Karadenizliler’e bu yapılanlar, dayanışma ve barışın köküne TNT kalıpları döşemekten farklı mı? Fatura sadece hedef edilen kesime değil, hepimize çıkar. Bu gerçek bilinmiyor mu? Trabzon camiasını sağduyulu olmaya ve provokasyona gelmemeye çağırıyorum. Özellikle Akçaabat’ın maçında... Asıl utanması gerekenler şehirle milli takım arasına duvar örmeyi marifet sayan kafanın sahipleridir.Karadenizli’nin zirveye taşıdığı kimliklerin, Karadeniz’i çırpınır(!) hale getirmesi affedilecek mi acaba? Zaman ne gösterecek, bekleyeceğiz.TFF’nin başında olduğu dönemde dahi tevazu ve halk adamlığından ödün vermeyen Haluk Ulusoy, posterini organize edecek ha! Ulusoy’un futbol sevinçlerinin en görkemli günlerinde bile benzer tavrını gören oldu mu? Bazıları ıvır zıvırı ve Trabzonlular’ı bırakacak, milli takımın başarısı için ne gerekiyorsa onu yapacak. Dişi tırnağıyla hakettiği yere gelen Ersun Yanal da ahbap-çavuş ilişkilerine meze yapılmayacak.Bu ülkede kimi koltuk ve bakanlıklara atamayla veya kayırmayla kolay geliniyor, ama hizmet adamları çok zor yetişiyor. Yanal ve ekibi korunması gereken değerler statüsündedir. Milli takımımıza başarılar diliyorum.

08 Eylül 2004, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tekdir-i İlahi!‘’

Herkes herşeyi böylesine kolay ve çözümlenebilir zannediyor ki, hiçbir şeyi bilmediklerinden habersizler. Toplumun potansiyel tehlikesi olarak mayından farksız, ortalıkta dolaşmakta. Kötü olan ne? Cahilin, cehaletinden habersiz olup her göreve talip olması. Üstelik, yetenekleri değil de bazı güçlerin etkisiyle bir yerlere konuşlanması.Mesela çok üst düzey bir yetkilinin çocuğunu yeteneksizse, sporcu yapamazsınız. Atletizme soyunsa olmaz. Güreşmeye kalkışsa sırtı minderden kalkmaz. Basketbola uzansa zıplayamaz. Futbolculuğa heves etse, bırakın topa hükmetmeyi, bir kaleden öbür kaleye gidemez. Bale yapmak istese, salonun parkeleri bile isyan eder, dayanamaz... Peki ne olacak bu arkadaşlar? Muhtelif cemiyet ve kurumların bir yerlerinde mukim kılınacak. Başarısızlıkları, ehliyet veya ehliyetsizlikleri tartışılmayıp, olası çöküntülerde başka nedenler aranacak. Duruma uygun bahaneler de acilen bulunacak. ‘Tekdir-i İlahi’ de ‘Takdir-i İlahi’ diye yutturulup, göz boyanacak.Futbolumuzu hızlı tren uygulamasına benzer yöntemlerle Dünya Şampiyonası yoluna çıkaranlar, olası kazalar için makinisti öne sürüp, onu suçlu ilan edebilir. Bu arada göreve talip olmak için yeraltı faaliyeti sürdürenler de çalışmalarını hızlandırabilir. Çünkü Yunanistan’da yaşanabilecek kazada personele 8’de 4, makiniste 8’de 4, TFF’ye de ‘0’ değerinde suç faturası çıkarılıp, bir başka ekibe sorumluluk devredilebilir.Futbolumuz, donuk bürokrasinin yeteneği tartışılabilir adamlarıyla yönetilir zannedenler, çok ama çoook yanıldığını bilmelidir. Tren kazalarına, toplumsal felaketlere duyarsız kalmayı beceren bu millet, iş futbol olunca öyle bir tepki gösterir ki, olan bitene şaşırır kalırsınız. Trabzon’da yerel seçimlerden maç gecesine dek yaşananlar, ders niteliğindedir. Elbette anlayan için!Siyasi içerikli futbola davetiye çıkaran, çanak tutan, bu uğurda baş koyan, hatta Başbakan ve meclisi göreve çağıranlar, bakalım nasıl tavır alacak Gürcistan sıkıntısına benzer bir kaza daha yaşanırsa. Kemiksizler ordusunun tepkisi ne olacak merakla bekliyorum. Belki onlar da ‘Takdir-i İlahi’de, ama şimdi ‘Tekdir-i İlahi’ oldu diyecek. Futbol Federasyonu’nun garip şoförleri ve personeli ile uğraşan düşünce, elbette bir diyet ödeyecek. Allah yukarıda değil, her yerde!

06 Eylül 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kavram karmaşası‘’

Düşünce üretimi arızası ve dişlilerin uymaması birbirinden habersizler mangasını izletti bize. Aslan avlamak için kutuplara, ayı postu peşine de Ekvator’a giden şaşkın avcının yaptığından farksız teknik adam değerlendirmeleri, milli takım platformunda acı ve dramatik görüntülere malolmakta.Ay - Yıldızlı takım sıkıntılı. Çünkü ligimiz futbolcusu ihtisas sahibi olduğu tezgahta değil, zorlama işlerle araştırıcı düşünce (!) kurbanı olup performans sıkıntısı yaşayacağı mekanlarda ikamet ettirilmekte. Sıra milli hizmete gelince de sistem işlememekte.Disiplinli oynama çabasından ve takım olmaya uğraşmaktan başka hiçbir futbol yeterliliği olmayan Gürcistan bile doğru dürüst pozisyon vermedi, anamızı ağlattı! Üstelik Allah kendisinden razı olsun, forvetleri yemek üzere olduğumuz bir golü de önledi. Rüştü Barcelona’da boşa çıkmıştı. Dün gece de hemen her topta boşa çıktı. Olmadı! Türkiye statüsünde bir ekip futbol topunu pompalı tüfeğe sürülmüş fişek gibi çatur çutur kullanamaz. Kullanmamalı. Her yerden ateş ettiler, saçma sapan vuruşlar sonucu saçmalar havada dağıldı. Rastgele uçana kaçana atılan toplar ve asla oluşturulamayan pozisyonlar. Milli Takım’ın en büyük kazancı Fatih Tekke olmuş, Hasan’ın oyundan atılmaları da sıradan bir olgu olarak kayıtlara geçmiştir.Gürcistan karşısında yapmaması gereken herşeyi yapan ve kağıt bebeklerle oynadığını zanneden mantalitenin işi gelecek günlerde çok ama çok zor.

05 Eylül 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kahpe Bizans!‘’

Her türlü entrika, sahtekarlık, yalan dolana dümen tutup, rotayı yanlışa yönlendirenler, sonra hiç günahı olmayan mekan ya da kuruma ‘kahpe, sahte, yamuk, yumuk’ gibi sıfatları takacak ve sıyrılacak! Ne güzel... İşin asıl kötü tarafı, hemen herkesin bu kavrama tav olması.‘Bilgisizlik, detay travması, tohumuna para mı verdin, benden sonra tufan’ felsefesi daha çoook sıfatlara mal olacak birçok kurum, site, şehir ya da derebeyliği! Eğer kültür evrimini yakalayamaz, uygarlığa sırt verecek aydınlığa geçemezseniz, ampulü patlak ortamın karanlığında, yaşamaya devam edersiniz. Kadercilik kadersizliği davet eder ve ‘kahpe, sahte, uğursuz’ gibi benzeri sıfatlar bu kubbede daima baki kalır.Türkiye’de uygulama ve değerlendirmeler bilim ışığında gerçekler doğrultusunda değil, adamına göre muamele sığlığında kaldığı müddetçe varılabilecek doğru nokta yoktur kalıcı zirvede.Geçen gün okuyorum, neymiş; ‘Galatasaray Yönetimi beceriksiz olduğu için medyada hak ettiği yeri bulamıyormuş.’ Olur da bu kadar olmaz. Özhan Canaydın’ın herhangi bir gazeteciye hakaret ettiğini, onu aşağıladığını gören, duyan, bilen var mı? Florya Tesisleri eski azaphane geçidinden farksız mı? Hangi yazar tesise giriyor ya da vakanüvistliğe soyunduruluyor? Canaydın ve yönetiminin şanssızlığı, medyada kendilerini ve Galatasaray’ı seven sayısının azlığı, Fenerbahçe ve Beşiktaş gönüllülerinin çokluğudur. Mesele bu kadar basit. Aynı gün aynı gazetede yani Hürriyet’te, haftanın panaromasında boydan boya Beşiktaş’a ağıt yazılmış, Süper Lig tek kulübe indirgenmişti. Kalan sayfalar yine BJK röportaj ve ağlamaları, FB kasideleri, biraz da olimpiyat ve basketbol donanımlıydı. Sarı-Kırmızılı yönetim ne yapsın? Kartal kanadı takanlarla, Sarı-Lacivert gözlükle bakanlara yalvarsın mı? ‘Nasıl adam olunur’(!) ağabeylerinden nefret ediyor, nereden kulp takacağını da bilemiyor.TFF primleri açıkladı. Hükümet desteğine mangır şakırtısını da kattı Başkan Levent Bey. Daha da gaza geldikçe traktör, kaplıca, televizyon, banka, otel gibi devletin kucağına bırakılmış eşantiyonları da ‘yeter ki şampiyon olun’ diye futbolculara saçacak gibi. Bekleyin, görün.Ağalık bitmişmiş... Mesele ağalık değil ki, ‘Kahpe Bizans’ misyonuna devamlılık. Çok ısrarlı, üstelik de sıkı sıkı bağlılar. Yandı kurumlar.

04 Eylül 2004, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne olur?‘’

Aydın Örs, Erman Kunter, Halil Üner veya diğer koçlardan herhangi biri Milli Takımı çalıştırsa ve Slovenya karşısındaki akıbete uğranılsa, ne mektuplar yazılırdı. Sporcularımız güçsüzlükten değil, ciddiyetsizlikten telef oldu. Kimseden ses yok! Tanjeviç’e elbette töleranslı davranmak gerek. Gerek ama bu denli gevşekliğe de bir şeyler demek gerekmez mi? Bu kadarı ‘Sen hep haklı, daima doğrusun’ ucubeliği değil de, ne?Devlet bakanı Mehmet Ali Şahin, Yeni Sakarya gazetesinin 51. yıldönümü töreninde bir konuşma yapmış ve bana ‘Helal olsun. İşte siyaseti spora başgöz etmeyen, bir adam gibi adam daha’ dedirtmişti. Sonra Şenol Güneş meselesindeki şaşkınlığım, tepkim... Ve olimpiyatlarla ilgili yine muhteşem bir tespit ve doğru yönü işaret. Helal olsun. 70 milyonluk ülkede bu sporcu sayısı ve branş kıtlığı ayıptan öte birşey değil. Şahin doğru söylemlerine eylemlerle devam edecektir umarım. Spor teşkilatının en önemli görevlerinden biri de, icra kadar izlemeyi de öğretecek yolu yordamı bulmak olmalı.Abdi İpekçi’de Mehmet Baturalp, İlhan Evliyaoğlu ve bir kaç duayen büyüğüm dışında spor seyriyle haşır neşir olan pek yok. Batur abi gençliğimin idollerindendir. Onun savunma hırsını ve oyun disiplinini büyük saygıyla anımsarım hep. Millilerdeki boşvermişlik, acaba Batur abi potalara dönemez mi, diye düşündürdü beni! Öyle ya ‘Hagi futbola dönsün’ denilen ülkede Mehmet Abi neden olmasın? Sonra basketbolda dinlenme ve mola süreleri daha fazla. İstediğin kadar gir, çık... Tempoyu kontrol daha kolay.Galatasaray son iki yıldaki hüsranları, yapılan işin ciddiyetini kavrama bilincinin dumura uğratılmış olması nedeniyle yaşamıştır. Hangi futbolcu olsa oynar... Ahmet gider, Mehmet gelir... Olmazsa hepsi birden gider, yenileri gelir! Aynen şu dönemdeki ‘10 numara bulunamazsa Hagi oynar’ komedisi gibi... Sarı - Kırmızılılar gösteri ya da jübile maçları değil, son derece ciddi bir lig oynuyor. Sinir sistemi zaten zayıflamış Hagi, bir de kemik ve kaslarını lime lime etti mi, ne olur!Futbola ve futbolculara ayıp olur. Başka ne olur? Turgay Renklikurt hoca, anlatsana!

01 Eylül 2004, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hiç üzülmedim‘’

70 milyonluk ülkeden topu topu 3-5 sporcu çıkar, koskoca olimpiyatlarda sadece birkaç milyonluk ülkelerin yanında bile bir demet çiçek misali kal. Sonra infaz peşine düş, eleştirinin rezilini çıkar. Bu toplum, sporun yarışma denilen erdemini düşünse ve bedensel evrimin neresinde mevcut 3-5 çocuğu infazın peşinde. Ne verdik? Ne istiyoruz! Uygarlığa, bilime, kültüre, ahlaka posta koyan bir kalabalık olimpiyatlarda beklenen madalyaları kazanamadı diye üzülmeyi, çocuklarına kızmayı hakedebilir mi? Almadan vermek sadece Allah’a mahsustur. Çocuklarımıza uygar toplum değerlerini verelim, sonra başarı bekleyelim. Rastlantılar sonucu gelecek madalyalarla zaten çürük düşünce yapımızı iyice yozlaştırmak iş mi? Türkiye’nin rekortmen sporculardan çok dürüstlüğe, doğru düşünceye, bilimselliğe, özkültüre, ulus bilincine gereksinimi var. O nedenle günümüz sistemi defolarının (!) kazandıklarına ne aşırı sevindim, ne de kaybettiklerinde kahrettim. Bir garip ülkeyiz vesselam. Popülizm, bireysellik, bencillik ve doğrulardan kaçış sarıp, sarmalamış tüm katmanları...Hagi... Her yaptığı ve uyguladığı doğrudur diyemem elbette. Fakat, takım olma yolunda emin adımlarla yürüyen Galatasaray gerçeğini görmezden gelmek de mümkün mü? Geçtiğimiz 2 sezon minareye kılıf uydurmaya çalışıp, tüm değerleri altüst eden, millete yanlışları doğru diye empoze etmeye çalışan kimlikler bu sezon da doğruları yanlış diye empoze edip, kafaları karıştırmanın peşinde. Adamcılık, padişahım çok yaşacılık ve başkacılıklar midemi bulandırıyor.Türk Sporu’nun yüzyılda bir gelmiş değerlerini infaza çanak tutanlar, cinayet teşebbüslerinde de ısrarlı. Toplumun sadece başarıya endeksli soruşturma ve muhakeme engelli yapısını tepe tepe ajite etmekteler.Kolay para kazanma, ucuz şöhret, köşe dönme, cehaleti istismar, yalan-dolan-talan egemenliğinin zirve yaptığı yerde ben ve benim gibi düşünenlerin işi zor!Sakaryalılar’ın anasına küfür eden Galatasaraylı bir kısım taraftara, futbolcu ve yöneticinin değerini bilmeyen yine bir kısım Yeşil - Siyahlı insanlara kafam çok bozuk. Bu kafalarla Türk Sporu’nun varabileceği hiçbir yer olduğunu da zannetmiyorum zaten.Olimpiyat hüsranlarına hiç üzülmedim. Böyle sakat bir kültürün egemen olduğu yerde bin madalya kazansan ne olur, kazanmasan ne olur?

30 Ağustos 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir öneri!‘’

Hafta ortası da Florya’daki sinema odasında Hagi’nin kulübe hali yapıtını futbolcularınla izleyecek, herkesin samimi değerlendirmesini dinleyeceksin. Üç ve dört maçlık bir film serisi sonunda belki de teknik direktörlük kariyerindeki en önemli derslerinden birini alacak, eminim ki, hal ve tavrını daha olumlu ve pozitif konuma getireceksin.Sakaryaspor golü Ragıp’la erken attı. Attı da yediği ana kadar ikinci bir pozisyon gerçekleştiremedi. Çoğalamadılar rakip alanda. Top Galatasaray’ın kontrolünde Yeşil-Siyah kale civarında dolaşırken, Baliç çizgiden ortaladı, Hasan Şaş kafasıyla çalım atamazdı (!) mecburen vurdu: 1-1.Evsahibinin futbol değerlerinden her zaman emin oldum ve bu mazbut çocuklara güvendim. Dün gece de futbolu ne denli doğru oynadıklarını, tertemiz spor ahlâklarını, Süper Lige yakıştıklarını tüm futbolseverler gördü. Biraz da skor şansları olsa, bu takım bugün burada ve bu puanda olmazdı.Aziz Duran, Selahattin Aydın, Yavuz Köprülüoğlu ve diğer tüm yönetici elbette emekçiler yanlışlarında eleştirilmeli ama şu takımın değerlerine de haksızlık edilmemeli. Bu kulüp nereden nereye, hangi uçurumun dibinden Süper Lig şerefine, nasıl ve kimlerle getirildi. Bu değerler inkar edilirse Sakarya’ya hizmet için kim ve ne örnek gösterilebilir ki.Zor şartlar ve delicesine yağmur dahi sahadaki futbol zevkini izole edemedi. Top bile bulunduğu ortamda zevk alıp iki kale arasında gitti geldi. Hakan Şükür oyunu Galatasaray adına galibiyete getirdi: 1-2. Sakaryaspor’a taraftarı ve camiası desteğini esirgemesin. Bu takımda belki puan yok ama gelecek var.

29 Ağustos 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zor dostum zor!‘’

Dürüst olmak gerekirse, Sakaryaspor’un galip gelmesini arzuladığımı itiraf etmeliyim. Çileleri, dertleri, maalesef asrın felaketini yaşamış şehrimin insanı, dünya markası Galatasaray’ı mağlup etmenin ve ligdeki ilk puanları toplamanın sevincini yaşayıp, keyfini paylaşmalı. Pekii, ya Sarı Kırmızılılar... Onlar için yol, daha çok uzun. Telafi edebilecekleri zaman dilimi olduğu gibi, gerekli deneyim ve yetileri de var.Sakaryaspor mütevazı kadrosuyla geçen sezon, trilyonluk yatırımların da, inanç, akıl yolu ve doğru seçimlerle geçilebileceğini kanıtladı. Bu sezon da aynı felsefe. Kolay mı? Zor... Fakat spor dünyamızın sağlıklı geleceği adına en doğru seçimdir bu tavır. Ayağını yorganına göre uzatacak, mevcut malzemeye güvenip en iyi performansı sağlama çaresini bulacaksın. Borcu borçla kapatma, transferde har vurup harman savurma, kulüp varlığının dibine dinamit koymaktan farksız. Tutumlu davranan SakaryasporyYönetimi zor günler yaşayacak. Ama başardığın da, kulüp en sağlıklı biçimde gelecek nesillere miras kalacak. İlke ve tutarlılık egemen olurken, Sakaryaspor gelecekte de başarılı ve kalıcı bir mutluluk çeşnisi olacaktır.Pek beğenilmeyen Yeşil - Siyahlı kadro, doğru ve disiplinli oynayan, haddini bilen, işini en iyi şekilde yapmaya çalışan erdemli sporculardan oluşmuş bir topluluktur. Maç bitiminde aklınızda iki ya da üç yıldız kalmaz, takımın tamamı kalır. Bu çocuklar da bütünlüğü, paylaşımı ve futbol oynama keyfini görürsünüz, Kaptan Mesut, senyor Burak ve arkadaşlarında. Yaşam felsefesini sadece kazanma adına kurgulayanlara pek keyif vermese de, mücadele, emek ve risk faktörlerini izlemeyi sevenler için mükemmel bir membadır.Bugün size Galatasaray’ı pek anlatmadım. Ligin diğer renklerinin nerelerden, nereye gelmek istediğini, çabalarını ve felsefesini biraz olsun anlarsanız, gönlünüzdeki renklerin namus mücadelesinin de, değerini bilir futbolumuzu ve emekçilerini daha çok sever sayarsınız.Doğruların gösterisine hazır olunuz. İki tarafta da bu cevher var.

28 Ağustos 2004, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI