‘’Siz de, üzüldünüz mü?‘’
Senelerdir gerçekleri anlatmaya çalıştım. Beyni sekman kaynatmış, egzozundan simsiyah duman salan dışındakilere anlatabildim de, rektefe gereksinimi olanlara anlatamadım. Kamyon motoru gibidir onlar. Geç devir aldığı yetmezmiş gibi, pistonlar karıncalanıp, siboplar da kaçırınca, performans düşer. Dünyanın gürültüsü ama sonuç sıfır. İlk rampada şişer kalırlar.Danimarka son anda kurtuldu. Ukrayna evinde tepelendi! Fatih Terim ve ekibi, iki maç 4 puan. Üstelik puan cetvelinin tepesini hedeflemişlerden. Haluk Ulusoy ‘Fatih Terim’ dediğinde ‘Valla beyefendi istemedi’ diyenler, acaba hangi yüzle Hoca’nın yüzüne baktı?Ya kokarca soyundan olanlar, kara kalemlerini ne yaptı? Tahmin edin!Özür dilemeyi bilmek de bir erdem göstergesidir. Siz ekran konuşanları, siz köşe karalayanları Fatih Terim’le ilgili Danimarka beraberliği sonrası saldığınız kara dumanları yuttunuz mu? Hani Hakan Şükür, Alpay ve Okan’dan hayır gelmezdi artık? Hani yanlış seçimdi onlar. Tamam elleriniz ve dilleriniz tutuldu! Tutuldu da, vicdanlarınıza ne oldu? İnsan olan azıcık utanır. Utanır da maçın gerçeklerini saptırmaya uğraşıp, iyice rezil, rüspa olmaz. Hakan Şükür gerçeğini ne denli görmezden gelmeye uğraşsanız da, çabalarınız nafile. Tarihin yazdığını siz mi değiştirebileceksiniz. Ya Alpay Özalan’a reva görülen haksızlıklar... Elin yumuşağına tercih edip, yerden yere vurdunuz çocuğu be! Okan... İnfazı için uğraşan tüm yamukların suratına attığı futbol tokadını anlatabilecek, kalem icad edilmedi daha. Bekleyin... Sırada Fatih Akyel, Ümit Davala ve diğerleri var daha.Türk futbolunun geleceğinin içine etmeyi misyon edinmiş dahi Daum’a da sormak isterim ‘Selçuk’a izledikçe azıcık utandın mı?’‘Türkiye’de kaleci yetişmiyor’ diyenler... Volkan’ı ve U21 de harikalar yaratan Fevzi’yi izlediniz mi? Üstelik bu çocuklar daha beş maç oynamadı üst üste... Oynasınlar hele. Tümer... Allah’ın verdiği futbol yeteneklerini, nihayet örnekledi. Mutlaka devam etmeli. Bu işin Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonlusu yok. Hepsi bu Vatan’ın öz evlatları. İnşallah gerçek performanslarını yakalayacak ve ‘Türküm’ diyen herkesi sevindirecekler.Alpay Özalan Galatasaray’a teklif edildi... Başkan Canaydın hiç ilgilenmedi. Şimdi memnun musun yaptığından Başkan? Alpay’lı, Fatih Akyel’li bir Galatasaray savunmasını geçebilecek kaç adam var Dünya’da? Bir dolu Abüziddin peşinde Dünya’yı dolaşıp, üste tonla para harcayıp rezil olmak büyük beceri isterdi. Canaydın ve yakın ekibi halletti! Kutluyorum.Ulusal Futbol Takımımız Almanya’ya gidebilmek için, Danimarka dürüstlüğüne muhtaç. Ben AB üyesi hiçbir memlekete güvenmediğim, dürüst olduklarına inanmadığım için, gidebileceğimize de inanmıyorum. Ama yanılmak istiyorum.Ersun Yanal’ın bu işi yanlış yaptığını ve futbolu batırdığını yazdığımda ‘Haksızsın’ diyenler oldu. İşte Terim, işte Yanal... Buyrun!‘Beyefendi istemiyor’ diyen futbol bilmeyenleri... Türkiye’ye nasıl bir fırsatı, daha işin başında kaçırttığınızı görünce ‘Siz de üzüldünüz mü?’Ben çok üzüldüm de...
‘’Aman dikkat!‘’
1969 yılı sonları, Haydarpaşa Lisesi’nde yatılı öğrenciyim. ‘Alt kattaki anfilerden birinde solcuların toplantısı var’ dediler. Ben de ‘Dinleyeyim bari’ dedim ve gittim. Sonunda dayanamayıp seslendim, “Arkadaşlar pırıl pırıl Türk çocuklarını, solculuk adı altında ‘Kürt devleti kurmaya yönlendiriyorlar.” Ortalık karıştı elbette. Haksız mı çıkmışım? Solculuk mu kaldı? Bakın altından ne çıktı!Serde gençlik var, yatılıyım ama her akşam Moda tarafına tüymezsem olmaz. Gece geç vakit mutfak servis kapısından giriyor ve kadavra masalarının bulunduğu koridordan 5. yatakhaneye çıkıyorum. Bizim sınıftan Urfalı İsmail’le de Cumhuriyet Tarihi dersinde ‘Urfa’yı Atatürk mü kurtardı?’ dedi diye dövüşmüştük o günlerde. Neyse İsmail ve arkadaşları gece yarısı beni kaptılar. İkisi kollarımdan tutacak, öteki de vuracak. Kolları kaptırdık ama bacaklarım Missisipi Nehri’ndeki vapurun çarkı gibi çalışıyor. Kollarımı tutanlar da bırakamıyor, yoksa ‘pırrr’ kaçacağım. Bu arada ne kadar bağırmışım (Can tatlı) ta yatakhaneden duyulmuş sesim. Avcılar’dan Doğan Caferoğlu, Orhangazi’den fırıncı Hikmet, sonra iki dönem milletvekilliği de yapan Ertuğrul Ünlü ile Rizeli, Ünyeli arkadaşlarım aşağıya indiler ve olay bitti. Nur içinde yatsın Halil Tekinalp müdürümüz de çok net tavır koydu ve iş uzamadı.Kazım Ayboğa... Sınıf mümessilimizdi. İnce Mehmet vardı. İkisi de sol görüşü savununan efendi, sakin çocuklardı. Yıllar sonra Kazım’ın ‘Ümraniye katliamı’ denilen olayda 9 kişiyi öldürdüğünü büyük üzüntüyle okudum. Karıncayı dahi incitmekten kaçındığını çok iyi bildiğim Kazım, yıllar sonra nasıl olmuştu da böylesine bir vahşete karışmıştı?Senelerce aşırı sol ve sağ teröre bulaşan arkadaşlarımızın felaket haberlerini aldık. Genç fidanlar birer birer toprağa düştükçe, gözyaşlarımızı tutamadık. Sağcı veya solcu farketmez, hepsi gencecik iyi insanlardı. Beyin yıkama operasyonları, yanlış yönlendirmeler ve kaybolan yaşamlar. Ben suçu o çocuklarda değil, yanlışa itip zehirleyenlerde bulmuşumdur hep. Sol-mol derken geldik bu günlere. ‘Demokratik hak’ çığırtkanlarının , aslında devletimizi bölmek isteyen iç düşmanlar olduğu iyice ortaya çıktı. Vatanımız provokatör üretimi gösterilerle, terörün içine çekilmek isteniyor. Hedef sessiz çoğunluğu çileden çıkarmak. Trabzon, Adapazarı, Bozüyük, İznik ve benzeri yörelerimizin seçilmesi asla rastlantı değildir. Planlı tahrik unsuru, akıl almaz boyutlarda. Şimdi siz gençlerin azami dikkat göstermesi ve hiç bir oyuna gelmemesi gereken dönemdir. Devletinize güvenin ve soğukkanlılığınızı asla kaybetmeyin. Tahriklere uyup oyuna gelmeyin.Büyükanıt Paşa’nın doğru uyarısını saptırmaya çalışanlar da midemi bulandırıyor doğrusu. Evet... Yazılan senaryo aynen Filistin benzeri sahnelerin gündeme sokulması girişimidir. Siyasetin bir türlü görmek istemediği, tehlike çemberini asker çok net anlattı. Daha ne desinler ki?Sevgili genç kardeşim, devletine, orduna, polisine güven ve binlerce Kürt korucunun da ülke bütünlüğü için bölücü eşkiyaya karşı savaştığını unutma...Bu VATAN bizim...
‘’İçerden vurulmak!‘’
Bunun adına ne derler? Aşırı sabır mı? Vurdumduymazlık mı? Zamanında önlem almayı bilememek mi? Her ne ad koyarsanız koyun. Koyun da! Bu sorunun bir milli haslet haline geldiğini de kabullenin. İsterseniz kabullenmeyin! Ama gerçek bu.Danimarka maçında son dakikada golüne ‘Ah- vah’ demenin anlamı yok bence. Evet çok üzüldük, üzüldük de geçmişi şöyle bir düşünelim hele... Eğer siz kendi evinizde, 7 puan kaybetmiş vaziyette sahaya çıkmışsanız, kayıp son 2 puan için de kahrolmayacaksınız. Vurulacağınız kadar vurulmuşsunuz zaten. Kimi yendik biz? Ukraynayı mı? Yunanistan’ı mı? Gürcistanı mı? Birinden fark yedik, diğerleriyle berabere kaldık. Senin en önemli rakiplerin kim? Yunanistan... Yenebildin mi? Hayır. Başka? Ukrayna? Ehhh ona da yenildin. Sonra? Gürcistan’a takıldın. Başka? Danimarka’ya da 2 puan kaptırdın. Sen kendi evinde 9 puan kaptırmışsan, ne konuşuyorsun! Zamanında türlü hesaplarla, yapılan onca yanlışa sessiz kalan futbol konuşanları şimdi yine ortalarda...Öncelikle şunu kabullenelim... Büyük liderler, sporcular, askerler, bilim ustaları öyle ‘Ha!’ deyince yetişmez. Bazen öyle bir jenerasyon oluşur ve başkaldırı yaşanır. Ama her zaman olmaz ne yazık ki. Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları şimdi yaşasaydı, ne bölücüler, ne de ticcaniler meydanı böyle boş bulup millete şu üzüntüleri yaşatama olanağı bulabilir miydi?Türkiye’den nasıl ATATÜRK ve arkadaşları geçtiyse, futbol standımızdan da müthiş bir ekip geçti. Hepimiz için 40 yıllık rüya olan Avrupa ve Dünya Şampiyonaları sıradanlaşmıştı artık. Pekiii... Ne oldu? O zaferleri yaşatanları, infaz için sıraya girildi. Bu insanlarımıza, eleştiri kılıfı adı altında en ağır hakaretleri yapanları TV ekranlarının ve sayfaların baş tacı yaptık.Böyle başa böyle tarak misali, kokarcaların encamına uygun sonuçlarda baş gösterdi zaten. Şimdi vaziyet ne? Bölücüler gemi azıya almış vaziyette. Ticcaniler ufak ufak, meydanı boş bulduğu her yerde eylemde. ‘Fırsat bu fırsat’ diyenlerin kaptığı elinde, kapa madığı eniştesi, teyzesi elinde... Be arkadaş! Türkiye’nin şu halinde, ulusal futboldan ne beklersin?Maç sonrası Fatih Terim, Hakan Şükür ve Alpay Özalan için infaz mangaları hazırlandı. Evet onlar gerçekten suçlu! Hiç gelmeyeceklerdi. Ya ‘Herkes soyunduğu yerde giyinsin’ yada ‘Kim kirlettiyse o temizlesin’ diyecek, birilerini aklar, paklarken kendilerini yem etmeyeceklerdi.Galatasaray Kulübün’de de Özhan Canaydın aynı dramı yaşamaktadır. Kimi insanlar, belki kurtarabilirim diye, göz göre göre kendini ateşe atmakta, kimileri kahraman, kimileri de ziyan zebil olmaktadır. ‘Yumurta kapıya sıkışsın da!’ felsefesinin egemen olduğu yerde, şu yaşananlar az bile!‘İçerden vurulma’ sıkıntısına önlem alma zamanı çoktan gelmiş, hatta geçmektedir... Uyanın artık.
‘’AB kriterleri!‘’
Böylesine renklilik futbol kültürlerine de zenginlik eklemiş. Kendilerinden emin, güvenli, planlı, soğukkanlı. Bizimkiler kötü müydü? Hayır. Sadece eksik üretim var. Nasıl? Öylesi kontrollü başladık ki... Kendi alanımız hatta orta çizginin az ötesinde mükemmel paslaşıp, topu ayağımızda tutabiliyoruz. İnsan düşünüyor! Şu vaziyete rakip mi izin veriyor, yoksa bizimkiler hüner mi konuşturuyor... Nasıl anlayacağız? Aynı aksiyonlar Danimarka ceza alanı içinde de örneklenirse kontrol bizde... Örneklenemedi! Hımmm... Demek ki konuk neye müsade ediyorsa onu yapabiliyoruz. Başka türlüsünü beklemek de hayalcilik olur. Çünkü kanatlar çalışmıyor. Top kenara geldiğinde ‘Top oldum olalı böyle eziyet görmedim’ diyemiyorsa dilsizliğindendir. Hasan Şaş ve Yıldıray da pabuçlarına Japon yapıştırıcı mı sürmüşlerdi ne? Ayırabilene aşk olsun!Kenar yok. Ön göbek yok. Ne olacak? İşler raslantıya kalacak, bu arada savunma becerileri nedeniyle Alpay ve Toroman’a da dua edilecek. Volkan attı, Şükür kaptı, herkes gol diye ayağa kalktı ama atamadı. Yani? İlk yarı menüsü kaleci pasıyla oluşmuşsa, gerisini düşününüz. Bir de Tekke’nin kalecide kalan vuruşu. Başka? Yok.Sonra az ama etkili Danimarka ataklarından biri daha ve Fulham’lı Jensen’in golü: 0-1.İkinci yarı Okan hareketlilik ve gol getirdi. Çok güzel vurdu 1-1Bu vaziyetin Yunanistan’a yarayacağını akıl eden her iki taraf da biraz daha canlandı. Hakan Şükür’e yapılan da buz gibi penaltı. İspanyol çalmadı. İşte AB Kriterleri... İşte çifte standart. Sona Tümer şahane mıhladı: 2-1. Uzatmalar ve 2-2. Bu iş Yunanlılar’ı sevindirdi. Sonuç ne olursa olsun... Fatih Terim ‘Geç kalan şarkı’ Almanya ümitleriyse ‘Hüzzam makamı’dır.
‘’Favori Danimarka‘’
‘Atarsınız, parçalarsınız, dağıtırsınız’ gibi hamasi söylemler yerine, ayaklarımızın üzerine basalım. Basalım ki, maç sonrası ağlayıp yeni kurbanlar aramayalım! Konuk şu anda tüm değerleriyle ağır basmakta. Niçin? Oralarda sistem var öncelikle. Üstelik hemen her birimde. Teknik adam teknik adamlığını, futbolcu fıtbolculuğunu, yönetici yöneticiliğini, papaz papazlığını, taraftar da taraftarlığını bilir. Zaten futbol bilumum komplekslerin kusulduğu değil, keyif alınan bir spor oluşumudur onların kültüründe... Sonra doğru tepki vermeyi de iyi bilir onlar. Açlıktan nefesi kokar, ayağına pabuç bulamazken, ‘Neden trilyonluk futbolcu almıyorsunuz ulan!’ diye kıyameti koparmaz. Çevresine sahiptir, gereksiz kesilen bir ağaç, onun için sahadaki sportif yenilgiden çok daha önemlidir. Akaryakıta yapılan zam veya ülkenin bölünmez bütünlüğüyle ilgili bir tehlike de öyle! Herkes ulus sorumluluğunu bilir. Devletten izinsiz bırakın apartmanlar dikmeyi, sandalye bile koyamazsınız hakkınız olmayan yere. Futbolu yönetenleri siyaset değil, gerçek futbol adamları seçer. Yenilgiyi de, yengi gibi olgunlukla karşılayabilme yetenekleri sonsuzdur.Peki... Galibiyeti bulamaz mıyız? Neden olmasın. Futbolcuların olağanüstü mücadelesi, favoriyi ters yüz edebilir. Hatırlarsınız belki... Dünya üçüncüsü olduğumuzda yazmıştım... ‘Tamam, harika bir skor yakaladık, peki kalıcılığı sağlayacak yöntemleri bulabilecek miyiz?’ diye. Bulamadık. Neden? O günlerin rantından maddi-manevi herkes nemalanmak istedi de ondan... Bu işlerdeki getiri, hayatında futbol maçına gitmemişleri bile sahalara çekti! Sadece izleseler mesele yok ama yönetmeye soyundular, yönetmeye! Bugün yaşanan futbol dramları ve garabetinin sorumluları kimlerdir sanırsınız?Fatih Terim, Alpay Özalan ve Fatih Akyel seçiminde en doğru uygulamayı gündeme sokmuştur. O jenerasyon Cumhuriyet Tarihimizin en başarılı futbol topluluğudur. Hangi profesyonel ekip, üstelik bedavaya tüm dünyaya, Türkiye’yi böylesine olumlu ve başarılı yansıttı. Geçmiş zaman kokarcalarının, kişisel kinlerini boca etmesine kanmayınız. Yararlı oldukları müddetçe bu çocuklardan faydalanmama inadı, sadece aptallıkla eşdeğer olur. Yol geçen hanına dönen savunmayı bu ikili toparlar; deneyimi, bilgisi, yetenekleriyle.‘Bu memlekete hizmet eden asla cezasız kalmaz(!)’ söylemini nalına mıhına, dünyayı fetheden çocuklarımız için gerçekleştirdik. Mübarek olsun.Galatasaray’ın aslanlar gibi kadro yapısını tarumar edenler de kına yaksın! Sen elindeki değerleri saç, savur. Sonra milyonlarca doları sokağa at, kulübü batır. UEFA kadrosu sporcuları sonrası, onlarca topçu geldi, hepsi top gibi patladı! Mevcut kadroya bakın... Emre, Okan, Davala, Akyel, Capone, İlyas gibi gönderilenleri düşünün! Beş senedir oynayan ve aldığının hakkını verebilen yerli veya yabancı var mı? Şimdi Gerets hüneri Mondi, Song ve Tomas’la eski zaman rüzgarları yakalanabilecek belki.Hulki ağbi ‘Böyle Başbakan görmedim...’ demiş. Haklı! Ben de görmedim.
‘’30 Ağustos 2005‘’
‘Büyük Taarruz’un yıldönümü yüce ulusumuza kutlu, gaflet ve hıyanetle bezenmişlere de ders olsun.Milli bayramlarımızı çok severim. Hele hele Ay-Yıldızlı bayrağımızla adeta gelincik tarlasına dönüşmüş evler, sokaklar, caddeler. En büyük keyiflerimden biridir, geçmiş zaman zaferlerini solumak, bayraklarımızla bezeli mekanları seyretmek... Bazı üzüntülerim hayır, kızgınlıklarım yok mu? Olmaz mı. Ata yadigarı bayramlarımızı umursamayanlar, bayraklarını asmayanlar, gelecek nesillerin bağımsızlığı, refahı için gözünü kırpmadan şehadete gidenlere böyle vefasızlık, saygısızlık olur mu?Yüce Rab’bimiz dünyanın en güzel topraklarını Türk Milletine nasibetmiş, kahraman atalarımız da, bizlere özgürce, refah içinde yaşayacağımız bir vatan bırakmıştır. Bu armağana en fazla sahip çıkmamız, dikkatli olmamız gereken günlerdeyiz. Cumhurbaşkanı Sezer, içinin doldurulmasına gerek olmayan çok net bir mesaj vermiştir! “Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’da çizilen tekil yapısı, ülkesi ve ulusuyla bölünmez tümlüğü korunacaktır” Başka söze gerek var mı? Bölünmez bütünlüğümüzü ve zafer bayramlarımızı kutlayacağımız, nice 100 yıllar dileğiyle, Büyük Türk Milletine saygılarımı sunuyor, AZİZ ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşlarına ve tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.Bazı okurlar vatan aşkımızı başka şeylerle karıştırıyor ve ‘Neden siyaset yazıyorsun? Sadece sporla ilgilensene’ diyor. Bu garipler, ülkemizin içinde olduğu sıkıntıyı galiba farkedemiyor. Ne diyelim, Allah akıl, fikir ve sorumluluk duygusu nasibetsin. O kafanın sonu ‘Tek düdük yat, çift düdük sürün’dür... Haberleri yok.Evet Galatasaray nihayet birini aldı. Neden biri! Heinz ne yapar? Nerede oynar? Pek kimsenin haberi yok da ondan. Dilerim iyi çıkar. Sarı-Kırmızılılar’ın zaten olmayan paralarına yeni kayıplar eklenmez. Bana soracak olursanız... Her zaman ifade ettiğim gibi tekrarlıyorum, Galatasaray’ın mükemmel kadrosu vardır. Dengeleri bozmamak da şarttır. Takım olma olgusu en büyük değer. Değer de, bazıları bunun farkında değil. Sen mevcut sporcu kadrona söz verdiğin yükümlülükleri yerine getiremiyor, getirene kadar bin dereden su aktarıyorsun! Sonra, sırf desinler diye, olmayan paraları dışarıya saçıyorsun. Olur mu?Kurumlaşma adına bir sürü profesyonel yönetici istihdam edildi. Üstelik Türkiye standartlarının çok üzerinde rakamlarla. 10 senede gelinen nokta neresi? Batak! Geçen sene yerin dibine sokulan Albayrak, bu sene baştacı. Neden? Heinz’in peşinatını veriyor da ondan. Şu vaziyete bakınız. Eş-dost çocuklarına saçılan dolarlar, işsiz okulluların imarethanesi haline gelmiş bir kulüp. Çağdaşlık ve şeffaflıktan söz eden kulüp yönetimi. Sonra? Aynı yönetimin sırf parası için Albayrak’ın paçasına sarılması. Böyle bir anlayışı kabullenmek mümkün mü?Kurumlar da devletler gibidir. Başlarına ne gelirse, yönetmeyi bilmeyen yöneticiler yüzünden gelir. Türkiye ve Galatasaray’ın dramı, aynı derten muzdarip olmalarıdır...
‘’Kosta Farılya!‘’
Ferda ve Mustafa gözlerinin altı kırlangıç yuvasına dönmüş, “Hadi bir kaç günlüğüne Bodrum’a gidiyoruz” dedi. Gittik. Ben Bodrum’u medyadan izlediğim kadarıyla yorgunluklara yorgunluk katan bir merkez olarak algılarım. Pek de gitmem. Acaba nasıl dinlenebilirim oralarda şüphesiyle yola çıktım.Gündoğan... Ay-Yıldızlı bayraklarımızla bezeli, harika bir tatil beldesi. Genç belediye başkanı olağanüstü çalışıp, gerçek bir huzur merkezi oluşturmak üzere kolları sıvamış. Kosta Farılya nefis manzarası, sakinliği, mükemmel mutfağı, tertemiz denizi ve insan kere insan gencecik çalışanlarıyla tam bir dinlence merkezi. Butik Otel olur da bu denli güzel olur mu... Teşekkürler Mehmet, sağol Onur ve tüm diğer dostlar. Konukları, çalışanları ve ortamıyla sakin, huzurlu bir tatil nasıl olur kursu açılmış adeta... Yani anlatılan, oldukça da abartılan değil yaşanan Bodrum gerçeğine, kalitesine şahit olduk orada. Tekrar teşekkürler Ferda ve Mustafa, elbette Mehmet...Haaa... Kosta Farılya ne demek mi? Söylemem!Ehh oralara gidilip de Ali Şen’e uğranmaz mı? Ali baba zımba gibi maaşallah. Bolca futbol konuştuk, “Trabzonspor şampiyon olur” diyor. Yıllardır bakıyorum, ne dediyse büyük olasılıkla çıktı. Tatil tatil de gazete okunmadan da durulmuyor ki. Yine canımı sıkan bir sürü şey!Galatasaray savunmacı sıkıntısı çekiyormuş. Hayır kardeşim... Sen alanın tamamını kontrol etmeyi beceremez, Orhan Ak, Saidou ve Cihan’ı yalnızlığa mahkum edersen, savunma sıkıntısı çekersin. Savunmacı değil. Yardımlaşma ve kademenin olmadığı yerde, direnç olur mu! 40 sene önceki futbol oynansa tamam. Herkes kendi arazisine bakacak, ama şimdi öyle mi? Paylaşımın olmadığı yerde kralını görevlendirsen, sırıtır.Sonra şu Heinz meselesini kim çözüyor? Ve şöyle soralım; Galatasaray’ın her transferi neden kördüğüm oluyor? Galiba mesenin aslı şu; para, para, para!.. Albayrak kendini affettirmek için çıkma yapacak, belki bu şekilde Çek alınacak. Evet, ‘çek’ vermekten ‘Çek’ almak sureti, Albayrak marifetiyle kurtulunacak. Acaba yerlilerin gönlünü kim yapacak? Kosta Farılya yani Gündoğan’daki mi? Galatasaray’ın gizli finansörü de hemen otelin bir kaç yüz metre ilerisindeki evindeydi de!
‘’Galibiyetten farksız!‘’
Sarı-Kırmızılılar, biraz da çabuklaşsalar ya! Gaziantep becermiş çabukluk meselesini. Mesela İlhan Özbey... Genç adam Sarı-Kırmızı savunmanın arasına salınmış. Sağ kenarın deli fişeği, bela gibi dolaşmakta ortalarda. Millet Lazorov’un peşinde, İlhan da bir gol sıkıştırabilmenin!Galatasaray iyi niyetle uğraşıyor ama orta alan arızasına çare bulunamıyor. Ev sahibi de tüm aksiyonları daha iyi beceriyor. Hem savunma hem ani atakta. Ümit Karan’ın vuruşuna ‘Kaçırdı’ demem. ‘Boşnak kalecinin şahane kurtarışı’ derim. Mondi’nin de akıl almaz bireysel savunma abukluklarını paklamaya debelendi. Çoğunda becerdi, iki adette beceremedi. Yedi!Hasan Şaş kaşık oltası gibi derine saldı. Karan’da kofana gibi daldı ve topu iyi yere bıraktı. 1-0 Sonra uzatma dakikaları... Üst üste üç ayrı abukluk gösterisi (Aslında dangalaklık gösterisi de denilebilir) Lazarov amatör ligde bile bulamayacağı koridor ikramında Gaziantepspor’u eşitliğe taşıdı 1-1 ve devre arası.Saidou’nun yanında bir Allah var. Bir de takım arkadaşları olsa! Göbek boşluğu en arkadakilere de yaramadı. Tomas formsuz. Formsuz ama rakiple de hep baş başa. İlhan da öyle bir vaziyette attı zaten: 2-1Daha sonraki çabalar, yaralı aslanın bilinçsizce saldırı girişimlerinden farksızdır. Gerets tüm riskleri aldı, Hasan Kabze mermi gibi çaktı: 2-2Gaziantepspor’un daha akılcı ve doğru oynadığını söylemezsem yanlış olur. Galibiyet haklarıydı, olmadı. Şu beraberlik Galatasaray için galibiyetten farksızdır.