‘’Şurdan-burdan!‘’
Öcal ağabey bir bilmece sormuş. Gençlerbirliği’nin avukatı Savaşer’e; “Siz o istediğiniz bir milyon euronun bir eurosunu bile alamayacaksınız” diyen ve İlhan Cavcav’a; “Muvaffakatname verin de, Deniz derbi maçında Beşiktaş’a karşı oynasın” teklifini yapan kişi kimdir? a)Mahmut Uslu b)Şekip Mosturoğlu c)Cemal Aydın d)Ali Şen e)Alaattin Metin f)Ömer Çavuşoğlu g)HiçbiriHiçbirinin böyle bir işin içinde bulunmaması gerekir aslında. Hele hele Şekip Mosturoğlu’nun asla. Ama söylemlerin sahibi Mosturoğlu. Hatta, başkanvekili, bir dost meclisinde “Gençlerbirliği bir kuruş alabilirse, beni ne yapsınlar!” bile demiş. Cavcav, Mosturoğlu’na ne yapar bilemem ama çatır çatır parayı alır. Bilirim.Geçenlerde Bıçakcı ve Doğan’a sormuştum. Tekrarlıyorum “TFF Yönetimi’nde olup da, hukuk büroları aracılığıyla kulüp işine bulaşan var mı? Varsa kim? Beylerin İtalya’da temsilcilik dağıtıp, stadyum projelerini konuştukları günlere denk geldi belki. Sorudan habersiz olunca, cevap veremediler. Şimdi tekrar soruyor ve basın işlerine kim bakıyorsa, iletmesini rica ediyorum.Basın dedim de aklıma geldi. Zeki Çol, Doğan ağabeyinin arkasından gaza gelmiş ve Hakan Şükür’e sallamış! Çol’un annesi nasıl vücud-u sebebiyse, Şükür de Zeki Bey’in TFF’deki pasta-i sebeplerinden biri. Ekmek-i sebebi mi? Orası Vatan Gazetesi. Futbolcuların başarıları ve kazandırdıkları trilyonlar olmasaydı, neye hizmet edecekti federasyonda? Hilal-i Ahmer’e mi? Gazetecilik etiği satarak ünlenen Çol, TFF çatısı altında gazetecilik oynuyor. Bir insan hem sorgulayan hem de cevap veren konumda olabilir mi? TFF’de çalışmazken hedefi korumasız muhabirler, şimdi de sporcular. Oysa, Fatih Terim’e sorsa ya “Sen bu işe yaramaz, gol atamaz Hakan Şükür’ü nasıl Milli Takım’a alırsın?” diye.Trabzonspor’a bakın! Şu vaziyetin sorumlusu Futbol Federasyonu’dur. Haziranda gerekeni yapsalar, Atay Aktuğ önlem alır, belki güneş doğudan batmaz(!), kulüp bunalıma girmezdi. TFF gerekeni neden zamanında yapmadı Zeki?Mosturoğlu federasyonun mu yoksa Fenerbahçe’nin mi başkanvekili gibi davranmakta? Araştırsana Zeki!Bir sürü teşvik, şike, usulsüzlük meselesi var. Vatan’da şu işlerin aslını açıklasana Zeki!Zeki olmak, pastana helal getirmeyecek konularda sallayıp, tatmin olmak mıdır Zeki! Popülizm yolu Hakan Şükür’ü yerle bir etmekten değil, içinde bulunduğun Perili Köşk yalanlarını reddetmekten geçer Zeki!Tarafsız, meslek etiğine uyan bir kimlik olduğunu ispatlamak için, kovulmayı mı bekliyorsun yoksa Zeki!Ama o davranış modeli de insanlığa sığmaz ki Zeki!
‘’Bilgisizlik bilimi!‘’
Ergun Ata, Trabzon’un canı yanınca Ercan abisinin sorusuna cevap verme gereği hissetmiş... Güven, Başbakan’a ‘Neden bu çöküş?’ diyor... Ata da cevap veriyor’ Onun yüzünden Ercan Abi! Bak federasyonların seçimlerine, her birine adamları girdi, mertlik bozuldu. İşinin ehilleri değil, hükümetin ehilleri başa geldi de ondan. Sorunun özü burada. Çözüm için bu gerçeği görmek yeterli değil mi?’ Ercan’ın niyeti de bunu birilerine deşifre ettirmekti! Becerdi. Hınzır Ercan, oturduğu yerden nasıl da konuşturuyor milleti... Gülme orada!Aaah Ata ah! Şu çürümüşlüğü iki senedir anlatıyorum bu köşede. Belki okumadın, belki de farkına varamadın. Ne zaman Trabzonspor tosladı uyandın! Geç kaldın... Geç!Altan Tanrıkulu ‘Kahraman Gerets’ diyor. Sonra ‘Aslanlar gibi mücadele eden lig ikincisi, kupa şampiyonu, şampiyona 5 gol atan bir takım devraldı’ diye de ekliyor. Öncelikle şunu söylemeliyim... Galatasaray geçen sezonun 3’üncüsüdür. Nasıl? Kendilerini oraya iten güç ve Seyrantepe umuduyla, olan biteni seyreden yönetimi sayesinde. Sonra Gerets, işini iyi yapmaya çalışan bir adem sadece. Yarın başarısız olabileceği günler de gelecek. Futbol bu... Hele Türk futbolu! Lucescu’nun dile getirdiği ve senin de çok iyi bildiklerin! Teşvik primi, şike, hakem dümenleri, siyasi baskı figürlerini devreye sokar ve aslanı kuşa yem eder. Yanlış mı?Yazmıştım... ‘Bu Hükümet apartman yönetimlerini bile ele geçirmenin peşinde’ diye. Bir bir dökülüyorlar. ‘Bilgisizlik bilimi’ ustalarına akademi bile fayda eder mi? Yaşıyor, görüyoruz. Ama bu arada da rezil oluyoruz. Futbol, halter, güreş ve basketbolun vaziyeti, doping rezaleti bilgisizlerin iş başı kazalarıdır. Daha beterleri de yaşanacaktır. Aynen ‘hızlı tren’ faciası gibi... Yumurta yağmurundan şemsiyeyle belki korunabilirsiniz... Pekiii, üst üste gelen sportif rezillikler ve atadıklarınız vasıtasıyla yenilen herzelerden nasıl korunacaksınız?Levent Bıçakcı ve Hasan Doğan İtalya’yı mesken tutmuş. Öyle dostluklar pekiştirmişler ki... Kırk bir kere maaşallah! Masalarına oturan kim varsa, TFF dış işleri temsilcisi... Başka? Oradaki bir Amerikan şirketinin Türk müdürüne sunulan vaatler... ‘Dünya şampiyonasını alırsak, stat inşaatları!’ Harıl harıl projeler hazırlanıyor. Mekan bu kez Davos değil... Floransa ve Milano. Bıçakcı, ‘Ben zaten refikamın arzusu, mahdume hanımın tahsili nedeniyle Floransa’ya yerleşecektim. Emir geldi, gittim’ diyor. ‘İş bitince’ dönerim diye de ekliyor.Yöneticisinin, sporcusunun milli görevini kerhen yaptığı, bir kısım medya konuşanı ve yazanının yalakalığa yattığı cahiliye döneminden kurtulmak için Yüce Rabbimize dua etmekten başka çare var mı? ‘Bilgisizlik bilimi’ devrinden de, ürünlerinden de bıktım be!
‘’Koloğlu'nun rüyası!‘’
Koloğlu’nun 70 yaş sonrası rüyası da ‘Hakan’ın çöküşü’ olmalı! Şükür’ün katılamadığı bir resim sergisi sonrası, Doğan ağabey anlaşılmaz, hayır, anlaşılır şekilde Hakan’ın çöküş hülyaları, elbette rüyalarıyla bezendi. Olabilir. İnsanlar diledikleri gibi düşünebilir ve rüyasına da yatabilir. Ama Galatasaray forması giymiş, daha sonra idari sorumluluk yüklenmiş ve kimliği kulüple özdeşleşmiş saygın bir kimliğe, medya duayenine bu hal yakışmaz. Sizin kakmadığınız gibi Hakan’da kazık kakmayacak. Günü gelince sahalardan çekilecek. Namusu, şerefiyle Sarı-Kırmızılı camiaya hizmet etmiş Şükür’ün gol atamamasına veya kötü oynamasına davul zurna çalmak reva mı? Milli Takım ve Galatasaray’ın her uluslararası zaferinde ter akıtmış bir sporcuya böylesine kin ve nefretle bakmak, her fırsatta bunu deklare etmek nasıl bir vicdanın göstergesidir?Hakan Şükür bundan sonra hiç gol atamasa ne olur? Atacağı kadar atmış zaten. Doğan ağabey ve onun gibi düşünenler, bir futbol idolünü yerin dibine sokmaya çalışacaklarına, başka Şükür’ler yetiştirmeye ya da bulmaya çalışsalar ya. Tamam bu çocuk da her sporcu gibi zamanı gelince çekilecek. Yaşamın gerçeği bu. Fakat haketmediğİ her türlü yaftayı yapıştıranların hiç mi yüreği titremeyecek? Kendi çocuklarınıza yapamayacaklarınızı, başkasının evladına hangi yüzle yaparsınız?Önceki gün Şükür’le konuştum “Ayak serçe parmağım Ukrayna maçında çatlamış, yine sol ayak baş parmağımda da kırık var, ayrıca tendonlarım ödem yapmış. Büyük ıstırapla oynuyorum” dedi. Milletin ayağında nasır var diye yattığı yerde, hayati maçlar oynayan ve görevini yapan bir sporcuya reva görülen yakıştırmalara bakar mısınız? Bu nasıl bir bakış açısı, nasıl bir erozyondur? İnsanlığın tarifi değişti de ben mi bilmiyorum? Ukrayna maçında atılan tek golün mükemmel asistini görmezden gelebilir, Vestel Manisa oyununun futbol dersi olabilecek ilk golündeki kombinasyona göz yumabilirsiniz. Terim, Gerets gibi teknik adamlar sadece bakmadıkları, görmeyi de bildikleri için oradalar! Ve bu çocuğu oynatıyorlar. Şükür’e 20 senedir forma veren teknik adamlar aptal da siz mi akıllısınız? Pekiii attığı 300’den fazla golü nerenize sığdıracaksınız?Gerets dedim de, aklıma geldi. Bir kısım futbol konuşanı diline dolamış. Yazanı da kalemine... Neymiş? Gerets bu oyun düşüncesiyle, büyük takımlar karşısında perişan olurmuş! Adama sordunuz mu kardeşim; ‘Beyefendi siz hep böyle mi oynarsınız?’ diye... Belki her rakibe karşı ayrı stratejisi var. Rakibini izliyor ve ona göre planlama yapıyorsa ne olacak? ‘Ben demiştim o da düzeltti’ dersiniz o zaman! Herkesin gördüğünü Belçikalı göremez mi? Adam futbolculuğuyla, teknik adamlığıyla kaçın kurası olduğunu belgelemiş. Belgelemiş de beyler, düşler ve rüyalar üzerine rüya kurmaktan vazgeçememiş. İyi rüyalar...
‘’Şahane goller...‘’
Sonra tribünler... Kirlilik sadece küfürlerde değil, koltuklarda da var. Beyefendi siz oraya milleti bedava almıyorsunuz ki. Basın tribününe girdik. Milliyet’ten Ercan, Halil ve ben önce çevre temizliği yaptık, sonra bilgisayarlarımızı yerleştirdik, fişlerini taktık. Fısss.... Yardım rica ettiğimiz görevli, “Efendim bu tribünü yapan firma, Üniversiade Oyunları bitince panoları söktü ve gitti” dedi. Böyle başıbozukluk olmaz. Tesisat var, enerji yok. Tam Norveç işi!Ümit Karan’ın ne denli gerekli, nasıl da yararlı olduğu bu maçta belgelendi. Necati’nin iki golünde de o var. Sonra iş biraz sıkıştı, yine Ümit ve 3-1, sonra dörtledi.Vestel Manisaspor sahaya çıktığında dirençli bir takım izleyeceğimi umuyordum. Öyle adamlar var ki, fiziki malzemesinden iki oda bir salon gecekondu çıkar! Oyun başladı baktım ki yonga evsafı!Galatasaray’ın en çilekeşi yine Saidou. Her tarafa yetişmeye çalışıyor. Bu arada iğne deliğinden ip geçirir gibi paslar verirken, Heinz yanındaki arkadaşına bile topu geçiremiyor! Dün akşam Tomas, Song ve Orhan Ak başarılı olurken, Cihan’ı durgun gördüm. Belki sakattı. Mondi çok iyi kaleci. Penaltıyı kurtardı, arkadaşlarını strese sokmadı.Galatasaray ön liberodaki Saidou’yu yalnızlıktan kurtaramadığı sürece savunma problemlerindeki çözümsüzlükten kurtulamaz. Uğur’dan yararlanıp, Cihan veya Sabri’yi önde kullanmak zorunda.Necati henüz daha oyunun başında kendisine yapılan penaltıyı kafasına takmadı. Bu arada merak ediyorum, Demirlek ve Eyisoy nereye baktı?
‘’UEFA uyuyor mu?‘’
Tromsö... Kuzey Kutbu’nun burnu dibinde bir ada. Zengin ülkenin zengin şehri. Ama bir stadyum ve öyle bir zemin ki, spor adına yüz karası. Tribün yapıyorlar yarım yamalak. Şantiye hali ortada. Pislikten mide bulandıran tuvaletler. Ellerinizi dahi yıkama olanağı yok. Ve burası Avrupa. Avrupa’da acaba hangi yoksulluk sınırı altındaki ülkede dahi eşine az rastlanacak eksiklerle donanımlı Avrupa...Bizler sıkıntı görmemiş insanlar değiliz elbette. Fakat ülkeme geldiğinde, sömürge denetleyen zaptiyeden farksızlaşan UEFA’cılara da birileri haddini bildirmeli. Şenes Erzik ve TFF sorumlularını işbaşına davet ediyorum. Böyle rezillik, böyle boşvermişlik olmaz. Sadece ve sadece saha şartları nedeniyle futbol sanatını sahneye koyamayan Galatasaray, eğer şu şartlar nedeniyle oluşan sonuç sebebiyle elenirse sorumlu kim? Sarı-Kırmızı yönetim, teknik kadro ve sporcular mı?Bir otel evlere şenlik. Ne oda servisi ne de açık bir mekan. Maç sonrası bir çok arkadaş lokma ekmek bile bulamadı. Sanki pahalı bir yetiştirme yurdu! Galatasaray seyahatlerini organize eden şirket, gazetecilere karşı daha özenli ve dikkatli olmak zorunda. İaneyle değil, kurumlarımızın verdiği dünya kadar döviz karşılığı katılıyoruz o seyahatlere. Küba’ya uçak dahil, 7 gün 4-5 yıldızlı otel aynı para.Her türlü olumsuzluğun yanı sıra THY’ye teşekkürlerimi de sunmalıyım. Hem giderken hem de gelirken kaptan pilotundan, kabin amirlerine ve görevlilerine, mükemmel ev sahiplikleri ve konuklarına gösterdikleri özen nedeniyle ne denli şükranlarımızı sunsam az. Yol arkadaşlarımın da aynı kanaatte olduğunu belirtmeliyim. THY Türk insanı için bir gurur vesilesidir. Bu nedenle tüm emeği geçenlere ve Temel Kotil’e içtenlikle ‘Helal olsun’ diyerek, bir kez daha teşekkür ediyorum.Evet Norveç’te olumsuz tüm şartlarla karşılaşan Galatasaray, verilmeyen penaltı sonucu yenildi. Kazadan farksız bir sonuç yani. İstanbul’da telafi ederler mi? Ederler. Sadece normal standartlarını örnekleyecek Aslanlar, Tromsö’yü rahat geçmeli. Geçmeli de futbolun nasıl bir bilinmez denklem olduğu da asla gözardı edilmemeli.30 derece sıcaklıktan 0 değerlerine giden ve tekrar 30’a dönen Galatasaray, Vestel Manisaspor’la zorlu bir oyuna çıkacak. Sadece rakip değil, organizmayı da alt üst eden hava koşulları Sarı-Kırmızılılar için önemli handikaptır. Dönüş yolculuğunda üzüntüyü biraz olsun hafifleten neden, o şartlardan ve rakip sertliğinden sakatlanan futbolcu olmamasıdır.
‘’Aslanlar ve ayılar!‘’
Biz Norveç’e doğru yola çıkarken, soğuk iklime gittiğimizi biliyorduk. Biliyorduk da, kutup bölgesine kadar uzanıp, ayazın kralını yiyeceğimizi bilmiyorduk. Daha uçaktan iner inmez anladık. Buralar ağustosta değil ama eylülde kesinlikle kakayı donduruyor. Fenerbahçe Milan’la keşke Tromsö’de oynasaydı!Şu vaziyet Türkiye’de olsaydı bazıları ‘rezil olduk’ diye yazardı. Alfheim Stadı restore edilmekte. Fakat yetişmemiş. Tuvaletler seyyar, tribün altına koymuşlar. Su tesisatçısı geldiğinde maç başladı! Herhalde ‘lüzumu yok’ deyip geri gönderdiler. Şehrin, pardon burası ada... Adanın altı tünellerle delik deşik. Müthiş bir yeraltı karayolu ağı. Altı kaval üstü Şişhane gibi yani. Keşke stadı da aşağıda yapsalardı! Böyle rezil zemin son yıllarda görmemiştim. Burada futbol oynanmaz... Boğuşulur.Ayıoğluayılarda öyle yapıyor zaten. Rakiple ve topla sadece boğuşuyor, pençe-ayak hiç farketmez kullanıyorlar.Şu ortamda futbolla ilgili ne yazabilirim? Bakıyorum, Lig TV’deki ‘Nostaljik futbolun’ renklisi.Galatasaray ne yapması gerekiyorsa yaptı. Başabaş, dişediş aslanlar gibi. Saidou yine heryerdeydi. Maaşallah traktör gibi kuvvetli. Diğerlerinin de hakkını yememeliyim. Şartların gereği neyse yaptılar. İlginç bir saha dedim ya! Sanki filizlenmiş pirinç tarlası. Top futbolcuların değil, doğanın kontrolünde. Zaman zaman yağan kar mı? O da işin cabası.Tromsö’nun futbol adına ciddiye alınacak hiçbir yönü yok. Zaten iyi futbola da olanak yok. Hakan Şükür oyuna girdi. Tipik ‘şabalak’ hakem, penaltılık ceza vuruşunu dışarı çekti. Böyle bir maçta gol rastlantıyla gelirdi. Evsahibine denk geldi.Uzun sözün kısası, insanı donduran, zaman zamanda güldüren bir eziyetti Norveç’teki.Ali Sami Yen’e devam..!
‘’Hesap kitap!‘’
Pazar gecesi duyduğum haber sonrası yüreğim yandı. Resmi turnuvada yarışan iki yüzücüsünü boğulmak suretiyle kaybeden, bizden başka ülke var mı? Bu nasıl bir tedbirsizlik, nasıl bir boşvermişliktir? Kabahat kimin?Bu cinayetten farksız kaza, medyada ve spor düşkünü köşe yazarlarınca (!) Gamze Özçelik’in apış arası kadar kayda değer bulunmadı. Demek iki değil, daha fazlası gerekti! Belki de anlı şanlı köşe yazarlarının kapsama alanınında değildi!Milli yüzücülerimiz Menderes Çoban ve Ali Esmer’e Yüce Rabbimden rahmet, acılı ailelerine de sabır, başsağlığı diliyorum. Teşkilata da, bundan sonraki tüm yüzme yarışlarında sporculara kolluk ve simit mecburiyeti getirmesini öneriyorum!İnsanlar haddini bilmeli ve yapamayacağı işlere girişmemeli. Böyle ego, böyle kendini bilmezlik olur mu? Adam işini bilmiyor! Daha da kötüsü, işini bilmediğini de bilmiyor.Sorarım size... Gökdeniz Karadeniz’in ne halt ettiği daha Haziran döneminde belliyken, ve TFF tarafından bilinirken neden açıklanmaz? Hasan Doğan’ın işi televizyon ve gazeteleri dolaşıp, sırdaşlarına bildiğini fısıldamak mı? Yoksa gereğini yapmak mı? Trabzonspor’un kaybolan maddi ve manevi haklarının sorumlusu kim ve nasıl cevap verecek? Kendisi için ‘İyi’ desinler diye, kurumunu hiçe sayan egoya pes doğrusu.Rıza Çalımbay ve ekibi geçen sezon Beşiktaş yönetimine kalkan oldu. Ya bu sene? Özellikle Kıvanç Oktay’ın bir şeyleri kurcaladığını düşünüyorum. Taşeron da Erdil Arpacı sanki! Oktay ve Arpacı, Çalımbay’ı yemeye çalışırken, Beşiktaş’ın altını oyduklarını nasıl görmez? Taraftar nasıl farketmez? Kıvaç Oktay, Beşiktaş’a zarar veren futbol egosunu acaba neden frenleyemez?Gerets, Hakan Şükür’le konuşup Ümit Karan’ın yedek kalıp, Necati’nin oynamasına karar vermiş. Böyle bir zırvaya çanak tutarlar mı? Sözde spor adamı(!) Uydurma söylemlerle tanımlanan resme uyan bir teknik adam ne Avrupa’nın, ne de Türkiye’nin hiçbir kulübünde iş bulamaz. Ancak bazı spor programlarında eğlencelik niyetine istihdam edilir. Hepsi o... Bu milletin komedyenlere de ihtiyacı var! İyisi çok para, bu türler bedava... Futbol ciddi bir iş ama!Gerets ve Ümit Karan’ın menacerleri aynı, Harun Aslan yanılmıyorsam... Pekiii aynı komedi ustaları Karan ilk onbirde oynadığında ‘Menacer torpili’ mi diyecek.Pisliklerle bezeli hesap kitaplarınıza, namusuyla çalışanları ve emeklerini meze yapmayın. Topluma ve kurumlara zarar veriyorsunuz...
‘’Helal olsun...‘’
Marek Heinz gelir gelmez, sahada. Türk futboluyla ilgili uyum kriterleri için zamana gereksinimi var. Var da, orada oynayan Altan’dan bu arkadaşın ne fazlası var? Tamam boyu uzun. Uzun da... Futbolu ne kadar uzun?Sarı- Kırmızılılar’ın gerçek lüzumlularla ilgili, doğru tespitler yapamadığını görüyorum. Saidou’nun yanında sadece Allah vardı, dün gece de! Tek başına onca arazide ekecek, yetiştirecek, biçecek!Gerets takıma mücadele ruhu aşılamış. Bu artı her dakika gümdemde. Temposunu hiç düşürmeden işini yapmaya çalışanların yanında ‘Yalan rüzgarları’ dizisini oynayanlar da var. Onları afişe etmeyip, biraz daha sabredelim. Şunu da söylemeliyim: Koskoca Galatasaray bir tane bile organize hücum girişimi yapamaz mı?Sivas disiplinli bir ekip. İyi organize oluyorlar da, bir türlü gol atmaya niyetlenmiyorlar. Kalla, acaba neden, kalecisini kalakalmak zorunda bırakan geri paslar veriyor? Galatasaray oyunun tamamında, rakip alanda oyalandı. Ama akılda kalan bir etkinlik var mıydı? Hayır. Kırmızı - Beyazlılar’ın kalabalık tuttuğu alanlarda, onlar da bulunmuş oldular. Hepsi o. Bu tür oyunlarda Altan, Ayhan türü futbolcular savunma dengesini bozar. Biri zaten yoktu, diğeri de gelecek İnşaallah. Şey... Bir de Hasan Şaş var. Fakat dün gece, ilk topu kendine, ikincisini yine kendine sakladı! Niyetlendiğinde de, rakip savunma zaten pozisyon aldı. Yani?Yorgun, bezgin, silik Sasa çıktı, Ümit Karan girdi. Takım gibi tribünler de ümitlendi. Sonra Çek çıktı, Altan ilave edildi. Bu arada Hasan Şaş da ilk kez vaktinde bir top verdi. Karan şahane vurdu 1-0.Bir de akıl almaz penaltı. Hakkı’nın basireti mi bağlandı? Yine Ümit Karan ve 2-0...