Arama

Popüler aramalar

‘’Ne demiştim?‘’

Ufuk Özerten hakem değerlendirmelerimizi hiçe saymakta ısrarlı. Güvendiği(!) hakemler her hafta iş başında. Papila ve şimdi sıra Arzuman’da. Duruma göre Ersoy, ardından Dereli ve Fenerbahçe ligimizin lideri! Sonra? Sonrasını boş verin. Avrupa kimin umru? Zaten Ömer Üründül’ün gözlemcileri de sınıf geçirmeye amade. Müfettiş denetlemez mi bunları müfettiş? Genlerbirliği 90 dakikası sonrası, sınıf geçirilen Oktay Demiray ve gözlemcisine göz yuman müessesenin güvenilirliğinden söz etmek mümkün mü?Onurcuğum (Belge) nasılsın, iyi misin? Şeker Bayramın azıcık tatsız ama, bu anlayışla her şeker bayramı, ağzınız tatsız, şekeriniz yüksek geçer. Geçenlerde Galatasaray’ın 4 yıllık şampiyonluktan sonra, ne hale geldiğini yazmış, neden olarak da geçmiş zaman haksızlıklarını işaret etmiştin. Etmiştin de, unuttukların vardı oysa. Mesela Lucescu ile yaşanan şampiyonluk. Şampiyonlar Ligi’nde geçilen grup ve oynanan çeyrek final. Ahhh... Bir de Kanarya oralara ulaşabilse! Arada Beşiktaş’ın unutulmaz 100. yıl zaferi! Beşiktaş’ın hali mi? Boşver! Hagi döneminde kazanılan Türkiye Kupası... Hani şu Galatasaray’ın finalde rakibini 5’lik yaptığı maç. Şimdi hatırladın mı?Hakem cinayetlerine Fenerbahçe medyası alkış tuttukça, Avrupa hüsranları kaçınılmaz sondur. İyilik yapıyorum zannederken Kanarya’ya büyük zarar veriyorlar. Sadece Fenerbahçe’ye mi? Türk futboluna da... Böyle giderse, sayelerinde Avrupa sahalarında bir tane takımımız dahi bulunamayacak. Sonunda Asya Kupa’sına gönderecekler bizi. Tüm umudum Milan ve PSV maçlarında.Medya ne güzel gaz veriyor yine ‘Daum Şampiyonlar Ligi’nde en yüksek puan ortalamasına sahip hocaymış!’ UEFA puan ortalamasına değil, gruptaki sıralamaya baktığı müddetçe, bu netice daima hatice!Galatasaray ligin dibine demir atan Diyarbakır karşısında bugün... Sarı-Kırmızılılar da ligin üstüne demir atmış gibi gözüküyorlarsa da, iki tarafın ortak bir yanı unutulmamalı... Beraberce kötü futbola demir atmış vaziyetteler! Nice bayramlara...

04 Kasım 2005, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şike ve teşvik...‘’

Şike ve teşvik mekanizması işleyişini bilmeyen mi var. Bence ‘rekor’ tozlu raflara kalkacak ve yeni teşvik ve şike rekorlarının çetelesi tutulmaya başlanacak.Balık baştan kokar aslında. Memleketin hangi sathında şike ve teşvik yok? Öyle bir anlatıyorlar ki, sanki herşey pir-ü pak, sadece futbol kirli! Oysa sistem aynen bir ‘Deve’ gibi, neresi doğru? Yaşamını bakkal, manav, işporta tezgahlarında veya yalakalık standında geçirmiş bir sürü ‘Abüziddin’in, memleketin en olmayacak birimlerinde işbaşı yapması nasıl bir şike, hangi tür teşviktir? En değerli, stratejik yer ve tesislerin, sorgusuz sualsiz yabancılara peşkeş çekilmesine ‘Şike’ demeyeceğiz de, ne diyeceğiz? Adaletin, milli servetin eşit dağıtımı mı?Sevgili okur, memleketin en önemli sorunu, müslümanlığı kimselere bırakmayan bizlerin ‘Elhamdülillah’ deme hasletinden yoksun olmamızdır. Doymak bilmeyen bir ihtirasla, her şeye malik olma arzusu sadece futbol değil, yaşamın tüm boyutlarında egemen oldu. Kültür değerlerimizi yer ile yeksan eder, bırakın bu günü, geleceğimizi dahi karartmaktan çekinmezken, sadece futbolun şike ve teşvik rezilliğini konuşup aklanacağımızı zannediyor, bunu bile beceremiyoruz.Bu işler nasıl düzelir? Yaşamımızın tüm birimlerinden ‘Şike ve teşvik’ felsefesini kovmakla.Cumhurbaşkanı Sezer’in ‘Dokunulmazlıklar kaldırılsın’ önerisine, Hüsrev Kutlu’nun verdiği cevap, ne hale geldiğimizin belgesidir. ‘Yemezler Cumhurbaşkanım’ Şu cevap nasıl bir kültür, nasıl bir devlet adamlığı göstergesi acaba. Düşününüz!Karışmış vaziyetteki, Galatasaray camiası soğukkanlı olmak zorunda. Aksi halde ‘Dip’ yaparlar. Özellikle futbolcular. Hele hele Hasan Şaş. Performansını tam yüselttiği dönemde, arkadaşlarını yalnız bırakma hakkı yoktu. Bugüne kadar hangi sporcu kaybettiğini, hakemden geri almayı başardı?Gerets Almanya’daki 10 maçlık bir seriye sıkıştırılmak isteniyor. Yanlış. İnsanlar kariyerinin bütünüyle değerlendirilmezse, yapılana iyi niyet ve adaletli bir yaklaşım denilebilir mi?Malatya’daki dayak faciasının, bir başka versiyonu Ankara’da yaşandı. Üstelik futbol oyununda. İlgilisi kim, SHÇEK mi, TFF mi, yoksa Bakanlık mı? Merak ettim de!

02 Kasım 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Arkanıza bakın!‘’

Gençlerbirliği iyi oynadı, ama İsmail’i uyarmak isterim. Yıllarca sakatlıklarla uğraştın, onca bıçak altına yattın. Yani? Acısını bilirsin. Güldüren evlat, gaddarlığı bırak artık, rakiplerini ağlatma. Sarı kartı ilk hakedendi, Demiray başkalarına gösterdi.Düşünebiliyor musunuz, koskoca ilk yarıda, Galatasaray’ın, Ömer’i rahatsız eden tek vuruşu bile yok. Kuşburnu marmeladı gibi ortalar, kaleciyi kuş gribinden kurtardı! Hepsi o. Rakipten veya kendi savunmasından dönen topları da karşılamayı beceremeyen Sarı-Kırmızılılar, üst üste sıkıntılar yaşadı. Ve Uğur Boral’ın gayretleriyle gelişen pozisyonda, Mondragon’dan dönen topu Isaac kolayca gol yaptı: 1-0Gencecik Uğur Uçar, 40 yıllık Galatasaraylı gibi oynuyor. 40 yıllık Galatasaraylılar da, ‘relax horoz’ gibi eşeleniyor. Özellikle de Ergün. Sevgili emektar, ballı süt mü, havuç suyu mu, Temel Reis’in ıspanağı mı? Ne gerekiyorsa yap. Futbola bu denli yakın adamın, topa böylesine uzak olması berbat bir şey çünkü.Hazır başlamışken bir de Sasa’ya sallayacaktım! Devre başlar başlamaz golünü attı: 1-1. Fakat şu da bir gerçek ki, bu çocuk takımına hala yabancı. Marek mi? Ben göremedim! Kim gördü?Mehmet Çakır, babasının çiftliğinde gezer gibi dolaşmakta Galatasaray ceza alanında. Birinci tehlikede konuğu Allah kurtardı, az sonra gelen ikinci Çakır etkinliğinde, Uğur Boral Allah’a bırakmadı ve: 2-1. Konuğun göbeği çıtırdamıyor, çatırdıyor! Sonra çok doldur-boşalt yaptılar. Yaptılar da, kuru-sıkı!Maç sonrası diyecekler ki: “Önümüze bakıyoruz”. Gerets ve takımı, önüne değil, arkasına bakmalı bundan sonra. Şimdiki yeri de kaptırmamak için...

31 Ekim 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kutlu olsun‘’

Yüce Rabbim onlardan razı olsun. Değerli okurlar, her Türk vatandaşının ülkemizin bölünmez bütünlüğü ve cumhuriyete en fazla sahip çıkması gereken kritik dönemlerden birini daha yaşıyoruz. ‘Benden sonra tufan’ demeyin. Neslinize, geleceğinize sahip çıkın. Asla unutmayın ki, bugün, geçmişte size sahip çıkan, o uğurda canını veren dedeleriniz, büyükleriniz sayesinde varsınız.Tuzla’da oturuyorum. Festival yaparlar ve çevrede pankarttan geçilmez. ‘Şehitliğin’ (Balıkçı barınağının hemen üst tarafındaki) koruma tellerine etkinlik pankartları asarlar. Ben de hiç üşenmem ve gidip onları keserim.Bilmem ne festivali için bu denli duyarlı olan Tuzla Belediyesi şu güne kadar Cumhuriyet Bayramı gururumuzu paylaşacak Ay-Yıldızlı bayrakları henüz asmamıştır. F1 yarışları tanıtımına gösterilen özen, neden bayraklarımız için gösterilmez? Niçin şehitliğe bayrak dikme görevi ihmal edilir? Bayraksız şehitlik olur mu?Tuzla’dan İstanbul’a gidene dek, her direkte motorsiklet yarışı flamaları... İstanbul Büyükşehir Belediyesi o yarışlara gösterdiği özeni, 29 Ekim için esirgedi. Kadir Topbaş ve İdris Güllüce’yi protesto ediyorum.Beşiktaş ve Şişli semtlerini, gelincik tarlasına çeviren güven duygumu pekiştirip, moralimi düzelten başkanlar İsmail Ünal ve Mustafa Sarıgül’e tekrar tekrar teşekkür ve şükran duygularımı da iletmek isterim. İyi ki varlar...‘Lütfen’ sloganıyla futbolu yönetmeye talip olan TFF Yönetimi’nin haline bakar mısınız? Yüzlerine, gözlerine bulaştırmadıkları ne kaldı? Futbolun her kesiminde kavga, terör, başıbozukluk almış gitmiş vaziyette...Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e sormak isterim; ‘Devletin hazırladığı rapor önce hukuk mercilerine mi gitmeli, yoksa bazı basın mensuplarına mı sızdırılmalı?’ Bakanlık ve TFF bünyesinde bu işe soyunanlar kim? Yapılan doğru mu?Neron’un hakkı Neron’a... Pardon! Sezar olacaktı. Evet Deniz Barış’ın yaşadığı insan haklarına aykırı. Bu durumda Aziz Yıldırım da haklı. Emsalller de doğru. Pekiii, bu futbolcu Fenerbahçe’yle sözleşme yaparken olacakları bilmiyor muydu? İlhan Cavcav kendisine ‘Tazminat var’ dediğinde ‘Fenerbahçe ödeyecek’ dememiş mi? Aslında Disiplin Kurulu gibi, Tahkim’de Fenerbahçe tandanslı olsaydı hiç mesele çıkmayacak ve işler iyi gidecekti. Fakat iki kurum arasındaki Fenerbahçe- Beşiktaş çekişmesi işleri bu hale getirdi.Aziz Yıldırım her işini garantiye bağlamış holding sahibi rahatlığındaydı basın toplantısında. Adamlarını iyi seçmiş bir patronun yaşadığı güven duygusu ve gururudur izlenen. Patronlar da işi emin ellere emanet edince, rahat eder ve ‘Ben hiçbir şeye karışmıyorum’ derler. Hayretle bakan ademlere de gülerler.Yakında Teke Tek programında Fatih Altaylı-Aziz Yıldırım ikilisini izleyebilirsiniz. Özel görüşmeleriyle, yazdıkları akılalmaz ölçüde ters olan Bay Teke Tek, Fenerbahçe Başkanı’yla başbaşa televizyona çıkacak gibi gelmekte bana!Nice bayramlara...

29 Ekim 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güzin abla!‘’

‘Önceki gün Sarıyer tarafına gittim. Boğaz gezisine değil, Sarıyer-Samsunspor kupa maçı için. Dün akşam da yine Mecidiyeköy’e gittim. Galatasaray-Mersin İdmanyurdu karşılaşmasına. Benim işim spor yorumculuğu Güzin Abla... Bakacak, yorumlayacak ve yazacağım. Ama iki gündür bakıyor bakıyor ama futbol adına hiçbir şey göremiyorum. Yazacak birşeyler bulmakta da büyük sıkıntı çekiyorum. Şu iki maçı stadyumda izleyenler beni anlayabilir. Fakat izlemeyenlere ne diyeceğim ben!’‘Sevgili çocuğum, ben de futbolu ara sıra izlerim. Sık sık bloklardan ve aradaki bağlantıdan söz et. Sonra 4-4-2 de, uymazsa 1-3-5-2 de, daha da olmadı 4-6-0 de! Arada Hakan Şükür’e salla. O yoksa kime sallarsan salla! Hatasız kul kabahatsız hakem olmaz. Ona da salla. Hava bozuksa havaya bozuk at. Lodos varsa, ‘Futbolcular sanki lodos yemiş balık gibi sersemlemişler’ de. Hava kirliliği! Pardon tribün kirliliğinden söz et. Etiksel dersler ver. Antrenörün taktiğine mutlaka kulp tak. Yönetimi suçla. Arada gol mol olursa onu da çeşni yap, süsle püsle sat. Daha ne diyebilirim ki evladım.’Ben Güzin Abla’ya ‘Kulak memem ve burnumdaki kılları ne yapabilirim?’ diye soracaktım. Baktım ki Galatasaray yöneticisi Prof. Ahmet Özdoğan televizyonda ‘Epilasyon’ dersleri verecekmiş, onu beklemeye karar verdim. Futboltif sıkıntım olunca da akıl danışayım dedim.Sağolasın Güzin Abla.Sevgili dinleyenler, dün gece ASY’de futbol adına hiçbir şey olmadı ne yazık ki. Bu tür maçlar zor olur derler. Tamam da hep merak ederim, neden ikinci lig temsilcileri, Süper Lig’dekilere uymazlar da, yukardakiler onlara uyar? Kim bilir, merdiven inmek daha kolaydır ya, belki de onun için!İkinci yarı Necati 1-0 Sonra genç Uğur 2-0. Yine Necati 3-0 ve Özgürcan 4-0.Dün gecenin yazılacak tek güzel yanı Uğur ve Özgürcan’ın umut veren ışıltılarıdır. Hepsi o!Not: İsmail Ünal ve Mustafa Sarıgül’e Beşiktaş ve Şişli semtlerini Ay-Yıldızlı bayraklarımızla donatıp Cumhuriyet Bayramı’mızı şenlendirdikleri için teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Bayramdan bi habermiş gibi davranan Kadir Topbaş ve İdris Güllüce’yi de protesto ediyorum. O.D.

28 Ekim 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Samsun kümeye!‘’

Tamam, bu tür oyunlarda konsantrasyon, futbolcu deyimiyle havaya girmek zordur, zordur da bu kadarına ne demeli bilemiyorum!Denk kuvvetlerin mücadelesi olarak başladı. Sonra liginin mutevazı ekibi Sarıyer doğal olarak güçten, elbette oyundan düşmeye başladı. Amaçsızca yapılan gitme-gelme koşularından birinde Celil neredeyse sıfırdan topu ortaladı, Sarıyer kalecisi baktı. Brezilyalı’ya da kafayla dokunmak kaldı. Berabere bitti denilen ilk yarı son dakikalarda atılan golle konuğun 1-0 galibiyetiyle bitti.İkinci bölüme de golle başladı Samsunspor, yine Celil’in ortası kalecinin apışıp kalması, galiba apış arasından da topu kaçırması ve 0-2 yani! İki Celil marifetine ilaveten, iki de kaleci marifeti. Sarıyer kalesinde tabii ki İspanyollar’ın unutulmazı Zamora durmayacak! Fakat duran da, daha dikkatli ve iştahlı olacak. Gol yemek için değil, işini iyi yapmak için.Samsunlular ‘Unumu eledim, eleğimi duvara asabilirim’ dedi galiba. Futbolun olmazsa olmaz gereği, ‘Nerede ne zaman, ne olacağı belli olamaz’ doğrusunu unuttular ve kalelerinde birbirinden güzel iki gol gördüler: 2-2. Ayrıca yenilgiyi kabullenemeyen Martılar’ın direnişini... Sarıyerliler kaleciden yana talihsiz günündeydi demek ki! İkincisi de, ilkini aratmadı ve bir penaltı pozisyonuna katkı yaptı. Kais ve 2-3.Bu skora rağmen ev sahibi mücadeleyi bırakmadı. Son dakikalarda Samsunspor ceza alanı içinde iki pozisyon oldu. Samsunlular, Sarıyer’den kaptığı 1 puan için bayram mı yapacaktı?

27 Ekim 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gözlemcilere de gözlemci!‘’

Ömer Üründül’ün dürüstlüğüne toz kondurmam. Fakat Fenerbahçe’liliğine de, kendisi toz kondurmaz. O halde! Gözlemcilerin Ömer’i gözlediğini düşünmek yanlış olmaz. Selçuk Dereli’nin resmen ince kıyım yaptığı 90 dakika sonrası, Sefer Altuntaş 7.8 vermiş. Yani ‘tatmin edici performans’ Doğru aslında. Çünkü Üründül, Altuntaş ve yandaşlarını tatmin edecek bir performanstı o gece örneklenenler. Peki Fırat Aydınus, Süleyman Abay, Yunus Yıldırım, Tolga Özkalfa ve Serdar Tatlı’nın hakkını kim, nasıl teslim edecek? Değerlendirmelerde tuhaflık yok mu? Ufuk Özertem ‘Hakemlerimize saygı gösterin’ dedi. Soruyorum MHK Başkanı’na ‘Bir kısım hakemin ve gözlemcin emeğe saygı gösteriyor mu?’Zaman zaman bu sütunlarda TFF’ye eleştiri ve sorularım oldu. Özellikle Levent Bıçakcı, Hasan Doğan ve Şekip Mosturoğlu’na. Buyrun! Aradan geçen süre ve artık çuvala sığmayan mızrak. Bakalım kime batacak? 1,5 yıldır sorduklarımı cumartesi Fan-etik sayfasında Hakan Can da sordu. Bekliyorum ne cevap verecekler.Bakar mısınız hükümet destekli TFF ve tüm kurullarının vaziyetine. Hakemi bir milletvekili tarafından tokatlanıyor. Tahkim Kurulu üyeleri baskı altına alınıp, üstüne de tehdit ediliyor. Bütün bu rezillikler de, sindiriliyor. Her konuda demeç veren Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ne dedi? Belki de duymadım. Ya Özertem, hakem Dernekleri, TFF ve diğer ilgililer? Her olumsuzlukta suçlu(!) ilan edilen spor medyasından başka ‘çıt’ı çıkan yok.Akşam Gazetesi’nde bir mini başlık ‘Adalet istiyoruz’ Kimin demeci, Aziz Yıldırım’ın. Hayret doğrusu! TFF’nin çatısından, temeline her noktasında emeği, katkısı büyük Yıldırım ‘Adalet istiyoruz’ diyor. Ne güzel. Yıllarca çalıştığın yönetim kurulu arkadaşlarını zorla gönder, sonra temelini attığın kurumun işine gelmeyen üyelerini de gönder. Tamam... Başkan yaptı, başkan bozdu! Bozacak da... Sormazlar mı ‘Acaba her atadığın kimlikte, yanlış mı yaptın’ diye.Gençlerbirliği’nin haklarını koruma erdemini örnekleyen İlhan Cavcav neredeyse ‘Vatan haini’ ilan edilecek bir kısım necip spor medyasınca. Aslında onlar ‘Fenerbahçe haini’ diyecekler de, dilleri varmıyor!

26 Ekim 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tek kişilik çete!‘’

Memlekette ‘Çete’ kavramını anasının ak sütü gibi sindirecekler de var oysa. Tek kişi gibi görünürler ama sahnede trio olarak rol alırlar. Arkalarında da bir sürü eleman, elbette ‘Reis’ de vardır. Aşkın’a reva görülen haksız suçlamanın hakkını verirler yani. Böylece savcıların başı ağrımaz, hukuk kavramı da iğdiş olmaz.Denizlispor karşısında Galatasaray’ın iyi oynadığını söyleyemem. Gerets yanlışları, futbolcu defoları önemli etkenler olmalı. Bu arada Denizlispor’un takım bütünlüğünü, mücadele arzusunu, Nurullah Sağlam doğrularını görmezden gelemeyiz. Fakat, kadro kalitesi ve zenginliği farkı? Gerets bu gücü neden kullanmadı?Kulüpler neden yabancı futbolcu transfer eder? Maçın kaderini değiştirebilecek aksiyonu temin için. Peki Galatasaray bu seçimi doğru kullandı mı? Hayır. Siz Heinz ve Iliç’i kazanacağım diye Altan ve Necati’yi kenara atarsanız, bunun adına ‘yanlış’ denir. Gerets ısrarla bu hatayı yapıyor ve her tekrarda mutlaka pahalı bir fatura ödeniyor. Tromsö, sonrası dönüşü olmayan yoldu ama ligin telafisi olası. Yani? Henüz geç kalınmış değil. Zayi olan şimdilik iki puandı, cumartesi akşamı.Transfer dönemi Alpay söz konusu oldu. Galatasaray Yönetimi düşünmedi bile. İyi biliyorum. Şimdi düşünmek zorundalar. Hatta Fatih Akyel ve Ümit Davala’yı dahi gündeme almalılar. Aksi halde bu günlerin dahi aranacağı asla keramet değil, şimdiden gözüken bir gerçek. Kadronun forvet zenginliği orta alan ve savunma kısmında fukaralık sinyalleri vermekte. Aksini iddia edebilecek var mı?Bu sezon ne yazık ki, tribün meselesi de büyük ayak bağı. Takımın sahaya çıktığı ilk günden itibaren süregelen protestoları kabullenmek mümkün değil. Galatasaray sorunlarına sığ sularda bakar, gerçekleri görmezden gelmeye devam ederseniz, kulübü daha büyük kaosa itersiniz. Böyle bir marifetin organı olmayı ‘Galatasaraylıyım’ diyen hiç kimse kabullenmemeli. “Canaydın Yönetimi’nin her yaptığı doğru” demiyorum. Demiyorum da, hangi şartlarda, nasıl bir yapıyı teslim aldıklarını çok iyi biliyorum. Eleştiri hakkı herkesin var. Ya hakaret hakkı? Son zamanlarda izlediklerimi ne Canaydın, ne Gürsoy, ne de diğerleri asla haketmedi.Yanlışları, yine yanlışlarla düzeltemezsiniz. Galatasaray taraftarları emeğe saygı erdemini mutlaka yakalamak zorunda. Bu bilinç şampiyonluklardan çok daha değerlidir. Eşsiz Galatasaray kültürünü kaybediyor musunuz yoksa!

24 Ekim 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI