Arama

Popüler aramalar

‘’Bahar havası!‘’

Ev sahibi golü yedi, yedi de tempoları hiç değişmedi. Pırrr Mondi civarındalar. Ergün ve Saidou hem topa basan, hem de çalım atan kimliklerini sahneye koyunca Galatasaray savunmasında nefes, hücum bölgesinde pozisyon alma şansını kullandı. Altan türü bir orta alan virtüözü de, takımının adeta süsü oldu. Gerçek temposunu yakalarsa, izlemeye doyamazsınız.Son zamanlarda büyük futbol boşluklarına imza atan Galatasaray, sahada dolu dolu ilk yarı. Top kazanıyor, kazandıklarını da, akıllı yatırımlara yönlendiriyorlar! Ümit Karan klasını konuştururken, Necati’de arkadaşının asistiyle, rakip fileleri ikinci kez yoklamış oldu: 0-2. Rizespor hücum etkinliklerinden vazgeçmiyor, fakat Song ve Tomas kalitesi artı Mondi güveni herhangi bir soruna da, izin vermiyor.Galatasaray arka iki kenarında sağlıklı olunca, sezon başı futboluna döndü. Rizespor’un Yasin ve Evren’i iyi futbolcular. Göze batan eksikleri mi? Deneyimleri. Okan her forvetin elzemi, arkadaşları yeterli kalabalığı oluşturamayınca yalnız kaldı. Dia Cire girdi. Yetmedi. Fotoğrafa dönüşemeyip dia olarak kaldı! Altan öyle güzel gitti ki, pasına İliç vurdu, top direk dibinden döndü. ‘Partizan’a döner mi’ diye sorulurken, o Partizan günlerine döndü sanki. Altan yoruldu ve ‘Diri’ Sabri girdi. Çünkü konuğun ilk yarı diriliği gitmişti! Serkan düşürüldüğünde, Çulcu ‘Penaltı’ dese kim ne diyebilirdi? Rizespor taraftarına centilmenliği nedeniyle helal olsun.Galatasaray ‘Bahar havası’ ortamında, 46. dakikadan sonra yine pusa bürünmüş, Hasan Kabze’nin oyuna girer girmez attığı 3. gol dahi bu gerçeği örtmemiştir.

21 Kasım 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İçeriden, dışardan!‘’

Hayır. Benimle aynı düşüncede, tepkili milyonlar var. Birilerinin köşe başlarını ele geçirmiş olması, sessiz çoğunluğun hiçbir şeyin farkında olmaması anlamına gelmez.Futbolcularımıza alelacele yapılmak istenen infaz girişimleri, şaşırtmadı. Özellikle Alpay Özalan'a. Bu çocuk kadar Ay-Yıldız'a hizmet edip de böyle kolay, kafası koparılmak istenen bir başka şansız kimliği hatırlamıyorum. Hollanda'da pisliği yapanın, Portekizli olduğunu hakem ve bizden başka herkes gördü. İngiliz'in yumuşağına sahip çıkar, İsviçreli ahlaksızı görmezden gelir, yakaladıkları anda Alpay'ın kellesini almaya üşüşürler. Atina'daki Akdeniz Oyunları Finali'nde, Olimpiyakos maçında Yunanlılar'ın, Sofya'da Bulgarlar'ın, İngilizler'in, İtalyanlar'ın Roma da ve son olarak İsviçreliler'in yaptıklarını nasıl unuturuz? Ya Efes Pilsen'e önceki akşam Olympiakos maçında reva görülenler? Soyunma odalarına nasıl gönderildiklerini gördünüz mü? Bize yapılanlara göz yummak, üstelik kendi insanımıza saldırmak, Ali Kemal felsefesinin yeni versiyonudur.Yabancılar sütten çıkmış ak kaşık, biz kötü. Sanki onlar hemen vize verir, biz vermeyiz. Hadi o eziyet bitti ya kapılardaki? Eziyetin alası. Herkes geçer, biz bekleriz. Onların her uygulaması uygarlık, bizimki yamukluk! Soykırımın, bölücülük, sömürgeciliğin, yağmanın, katliamın kitabını yazanlar iyi, biz kötü örnek ha! Hadi gidin ordan.Sayın Erzik'e soruyorumTürk Milli Takımı'nın emeği, FIFA marifetiyle İsviçreliler tarafından yağma edilmiştir. İlk maçta sportif hatalar yaptık. Kabul. Kabul de, doğruları örneklediğimiz, ikinci oyunda ne oldu? Yapılan gaspın hesabını kim soracak? Erzik mi, Bıçakcı mı? Hangisi? Malta meselesi, hakem değişimi sonrası bu ikiliden itiraz yok. Katliam sonrası mı? Bence vızıltı. Basın tolantısında 'eşit şartlarda mücadele şart' diyen Erzik'e 'Peki şu iki maç eşit şartlarda mı oynandı?' diye kimse sormadı. Ben soruyorum, 'Hakkaniyet var mıydı' Sayın Onursal Başkan? FIFA Başkanı İsviçre amigosu, 12 saatte basın toplantısı gerçekleştirdi. Bir de ne diyor? 'İsviçreli olduğum için, bizimkilerin yaptıklarına bakmadım!' İyi ki bakmadın, utanırdın(!) Blatter'in konuştuğu kürsünün arkasında, dekora ustaca yerleştirilmiş 'Gamalı haç' figürü her şeyi ifade etmekte aslında. Yaralı futbolcudan habersizmiş! Her şeyden haberin var da, adamın iki saat sonra çıktığından niye haberin yok? Huggel'in ne yaptığını da mı görmedin peki?Bizdeki bir kısım medya da, İsviçre medyasına taş çıkarttı. Ne oldu maçta? Hakem oyunu mu tatil etti? İngiltere'deki gibi sahaya holigan mı doldu? İsviçreli provakatörleri kim kovaladı da, kaçtılar? Koridorda olaylar olmuş. Önüne gelene saldıran Huggel baş tacı edilecek, küfür eden Vogel ve diğerleri öpülecek miydi yani? Onca emek hırsızlığı örneği, o gerginlik ve provoke gösterileri sonrası, İsviçreliler sapasağlam döndüler. Daha ne isterler?..Ve Sayın ŞahinDevlet Bakanı Şahin 'Almanya son 6 dakikada kaçtı' demiş. Hayır Sayın Bakan, Almanya özerk futbola siyaset karıştığı an kaçmıştı. Sporcular ve Terim uğraştı ama olmadı. Bir seneden beri şu sütunlarda ne yazdıysam yaşandı maalesef. Keşke haksız çıksaydım. Bu federasyon derhal gönderilmeli. Hele hele bakan ve milletvekili kartlarıyla kurul üyesi olanlar için hiç beklenmemeli.AB uyum kazıklarını, bölücü çabalarını, doğudaki binlerce ajanı ve uyuyanları! Hep anlattım burada. Ne güzel! Polisimiz kötü, askerimiz kötü, futbolcularımız kötü, esnaf, memur, işçi, sanayici, iş adamı kötü. Yani? Türkiye için çalışan herkes kötü, onlar iyi.Başbakan Erdoğan'a da sormak isterim 'Türban meselesi madem ulema işi, Abdullah Gül'ün eşi ve diğerleri neden ulemalarına başvurmadılar da, AİHM'ye başvurdular?'Zavallı Türkiye!

19 Kasım 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Siyanür etkisi!‘’

Evet Alpay’ın basireti bağlandı ve Frei’nin vuruşu. Bu yaptığı küfürden de beterdi! 0-1 91’nci dakika ve 3-0 gerideyiz. Şimdi bu cenazeyi kim kaldıracak!Siyanür zehirlenmesinde cenazeyi kaldırmak bile zordur. Yak, kül et, daha iyi. Milliler ve binlerce taraftar, işte o küllerden bir vücut oluşturdu. Beyin ölmüş, ciğerler paramparça, sinirler bitik ama o yürek yok mu, o yürek... Direndi de, direndi... Bir yürek kıpırtısı başladı önce. Sonra kan hareketlenmeye başladı, ardından canlandı. Beyin yeniden devreye giriyor, ciğerler akıl almaz ölçüde soluyor. Bu olana ancak mucize demeli. Başka izahı yok.Terim akılcı bir kadro çıkarmış. Takımın tamamı etkili. Bu arada Altıntop mükemmel yön değiştirmeler örnekleyip, İsviçre savunmasının dengesini öylesine bozuyor ki, ‘İşte akıl oyunları gösterisi bu’ diyorsunuz. Ergün hemen her topu mükemmel kullandı. Emre mi? Başlı başına etkinlik üreticisi. Çatırdayan konuk savunmasını ilk kıran Tuncay oldu 1-1... Her dönen topu kazanan biziz. Yine soldan geldik, Şükür kaleye doldurdu ve yine Deli Fişek Tuncay tamamladı 2-1 öndeyiz şimdi. O sıkça söz ettiğim ‘İsviçreli paniği’ sahnededir şimdi.İkici yarı Serhat yerde ve penaltı. Hem de erkenden. Necati ve 3-1... ‘Ha gayret çocuklar, az kaldı’ demekten başka çare yok artık. Bir gol daha. İsviçre can veremeyen su aygırı gibi debeleniyor artık. Nefessiz bekliyoruz. Orta alanda bir top kaybettik. Yılların Liberosu Fatih, ‘Eyvah’ deyip, iki elini birden başına götürdü, olacağı görmüştü, Stereller ve 3-2 ‘Bittik’ derken Tuncay bir daha 4-2...Bu çocuklar ‘Çılgın Türkler’ destanını yine yazdı. Ama bir Slovak ve ardından Belçikalı’nın çomak sokması sonucu olmadı. 2 maçta verilmeyen 3 penaltı, daha ne olacak! Teknik kadro ve futbolcularımızın emeklerine, helal alın terlerine ‘Teşekkür etmek’ yakışır bize. Bu bir yarıştı, kazanamadık.

17 Kasım 2005, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Biz aşarız...‘’

Biz İsviçre engelini aşarız. İlk 90 dakikada yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen umutluyum, inançlıyım, güveniyorum. Türk Milli Takımı normal performansının yüzde 50’sinin üzerine çıksın yeter. İddia ediyorum, bizim gerçek futbol değerlerimiz asla orada örneklenen oyun değil. Bern’deki sınav en kötü gösterilerimizden biriydi. Doğru. Doğru ama Slovak hakem penaltıyı çalsa ne olurdu? 1-1... Peki baskı uygulamayı başardığımız dakikalarda, İsviçre savunmasının ne denli paniklediğini, topu tribünlere doğru savurduğunu görmedik mi? Demek ki en kötü günümüzde dahi bir sonraki maç adına, zafer beklentisini pekiştirecek ışıltılar vardı. Öyleyse zaferi neden beklemeyelim?Türk Milli Takımı bu zaferi gerçekleştirebilecek tüm aksiyonlara sahip. Teknik kadrosu, futbolcusu, taraftarı ve Şükrü Saracoğlu Stadı’nda bütünleşecek muhteşem ruh yapısıyla. Avrupalılar’a ‘Düşman’ gözüyle bakan biri değilim. Değilim de onların ne mal olduklarını çok iyi bilen biriyim. Tarih boyunca Haçlı mantalitesinin, her platformda karşımıza çıkması mı? İsviçre’de izlenenler son örnektir. Çifte standart her fırsatta Türkler’e karşı uygulanır. Vize kuyruklarında başlar, sınır kapılarında devam eder, içeride de sürer gider. Kader midir bu? Galiba. İçimizdeki Avrupalı yalakalarına tepki koymayı beceremediğimiz sürece, bu yazgı değişmez. Ne yapacağız? Bunları milletimizle paylaşıp, gerekeni, insani ölçülerle realiteye geçireceğiz. Bu aşağılık saldırı zihniyetini ancak ve ancak başarılı olmakla aşarız. Öyleyse daima bilgiyi arayacak, çalışacak, gelişecek en iyisini, çağdaşlığın en üst düzeyini bulacağız da... Türk gencinin günümüzde bulunduğu noktayı gözden kaçırmayınız. 30 yaş civarı yönetici, iş adamı, sanayici ve büyük sorumluluk gerektiren yerlerin, aslanlar gibi hakkını veren bilgi dolu başarılı gençlerimiz var. Futbolcularımız da bu grubun elit kimlikleridir. Bu finale gelenleri yerden yere vurmanın değil, daha yukarılara taşımanın yollarını aramaktır gerçek erdem. Futbol eksilerimizden ziyade, bu bilincin zayi olması esas meselemiz.Yeni gönderilen hakemden adalet beklemiyorum. Kendisinin hangi görevle gönderildiğini de biliyorum. Fakat olması gereken, uygarlık sınavından güçlü ve becerili olmayı bilerek geçmemizdir. Bu konuda tribünlerimiz ve sporcularımız büyük sınav verecek. Sabırlı, inançlı ve sadece olması gerekeni örnekleyerek zaferi yakalayacağımızı bilmeliyiz.İsviçreliler karşılama törenleriyle ilgili şikayetçiymişler. Ne bekliyor, ne umuyordunuz? Böyle başa böyle tarak misali, hakettiğinizi gördünüz sadece. Ay-Yıldızlı evlatlar tarih yazmak üzere sahaya çıkacak. Zaferi hepimizden çok onların istediğini biliyorsak mesele yok. Başaracaklarına inanıyor, bekliyor, dua ediyorum. Sonuç ne olursa olsun milletimizin onları bağrına basmasını da bekliyorum. Sportif yarışlara yakışan davranış biçiminin başka tarifi yok.Allah derman versin.... Zafer nasip etsin...

16 Kasım 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vaktimiz var...‘’

Evet zafer için vaktimiz var. Eminim. Boksörümüz ve futbolcularımızın kalitesi belli. Sportif yarışlarda her sonucun olabileceği realitesini de kabullenmeliyiz artık. Kazanmak gibi kaybetmek de var. Var ama biliyorum ki vaktimiz de var. Sinan Şamil çok genç, üstelik deneyimli. Gücü de belli. Yani? Telafi olanağı var, hem Sam, hem futbolcularımız için. Çocukların yerden yere vurulduklarına bakmayın. Türkiye’yi şu finale taşıyan, başkaları mı?Bize orada yapılanlar yanlış ötesi. Peki yeterli mazeret mi? Asla değil. Değil de, bir 90 dakika daha var. Futbol, bir dakikaların dahi nice sürprizler ürettiği bir şaheser, zaten o nedenle böylesine güzel. Dakikalara sıkışan zaman süreçlerinde ne büyük sevinçler, nice üzüntüler yaşamadık mı futbol dünyasında. Ben sevinç bekliyor, evlatlara da güveniyorum.Şu iyi bilinmeli, Kadıköy gecesi, bir intikam senaryosunun sahneye konduğu platform değil, akılcılığın, sabrın ve insan kalitesinin örneklendiği zenginlik olarak yaşanmalı. Bu tarz, skor başarısında olmasa da, Türk insanı değerlerinin bir kez daha belgelenmesi yolunda seçilmesi gerekli en doğru yoldur. Avrupalı denilen kimliğin hiç yabancısı değilim. Bu fotoğrafı, burada sizlerle defalarca paylaştım. Kimi ‘Şövenist’ kimi ‘Uygarlık düşmanı’ dedi. Dedi de, hep haklı çıktım nedense! İsviçre vakası, iddiamın canlı gösterisidir. Onlar variyetleri için, her yolu mübah sayar. Geçmişte çok yaşamıştık, yine yaşayacağız.Hakemlerimizin ne yaptığını anlatmaya çalışırım her hafta. TFF ve MHK anlamamakta(!) ısrarlıydı, Michel Lubos net anlattı.Hikmet Karaman hep Fatiha(!) okurdu, baktım Yasin(!) terennüm etmeye başlamış! Maçın bütün kabahatini bir futbolcuya yükleme gayretkeşliği, teknik adam sıfatına yakışır mı? Nasıl bir bakış açısı, hangi köşeden seyretmektir bu? Köşe değişince bakalım ne olacak!Bazılarının futbol oyununu konken, çanak, domino, okey, papaz kaçtı etkinlikleriyle karıştırdığından hiç şüphem kalmadı. Bu nedenle onların da tek adama sallama hafifliklerine karşı, sadece gülümseme hakkımı kullanıyorum.Fatih Terim’in büyük deneyimi, hırsı ve bilgisiyle bu zorlu sınavı aşmasını bekliyorum. İsviçreliler’in baskı ve sıkıntıda nasıl paniklediklerini, yetersizliklerini iyi tespit edip değerlendireceğine de inanıyorum. Türk futbolu Bern’deki 90 dakikaya sığmaz. Bu gerçeği tüm Dünya’ya haykırma fırsatımız var. Vaktimiz de var.NOT: Duygun Yarsuvat’a soruyorum. Cevabını köşemde aynen yayınlayacağım... AIG’den maaşlı gözüküp, 10 bin doları kulüp kasasından her ay alan kimdi? Sözde ASY inşaatı kontrolörü gözüküp, yine kulüpten iki bin dolar maaş alanlar kimlerdi? Ankara’dan aydan aya maaşını almaya gelen kulüp müdürü kimdi? Çobanlı ve Şeren, daha sonra da 130 üye, neden Haysiyet Divanı’na verildi. Galatasaray Spor Kulübü aslında imarethane mi?

14 Kasım 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rabbim derman versin!‘’

Aziz Atatürk’ü 10 Kasım günü yine rahmetle andım. Neden yine? Çünkü her gün, Peygamber efendimiz, Mustafa Kemal Atatürk, sevgili babam, istiklal gazisi iki dedem, şehitlerimiz, tüm akraba ve dostlarım, soyu tükenmiş din kardeşlerimiz için Fatiha okur, Rabbimin kabulü için dua ederim. Önceki gün de bunlardan biriydi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın yeni brövesi şahsım için büyük üzüntü kaynağıdır. Çok okurumun da, aynı düşüncede olduğunu söylemeliyim. Hilmi Özkök Paşa, Atatürk’ü bröveden çıkaran kararın komutanı olmayı sindirebilecek mi? AB ne arzu etmekte? Aziz Ata’mızın resimleri resmi dairelerden de kaldırılsın. Ben Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu’nun bu tür AB pazarlıklarına maruz kalmasını, Kara Kuvvetleri Komutanlığı brövesindeki güzel duruşunun kaldırılmasını sindiremem. Özkök de sindiremez. Talebim ve beklentim bu yanlışın düzeltilmesidir.Duygun Yarsuvat... Yıllarca divan başkanlığı yaptı. O dönem kulübün maddi çöküş günleridir. AİG meselesi, karton ASY projesi, kazığının boyutu henüz çözülemeyen Jardel transferi, Cayman dümenleri ve daha niceleri? Beyefendi o günlerde niçin suskundu? Yarsuvat önce o günleri anlatmalı, sonra bu günlere gelmeli... Adalet, erdem adına divan eski başkanını açıklama yapmaya davet ediyorum.El (hepsini) al Ofer, ‘Bize yapılan medya saldırısı hiç kimseye yapılmadı’ demiş. Hayret! Bu bay Özhan Canaydın veya Hakan Şükür’ün yerinde olsa, demek ki intihar ederdi!Şey... Vatanperver Fenerbahçeliler, Seyrantepe için örnekledikleri tepki ve dayanışmayı, burgulu iki kazık ve muhtelif portlar için gösterdi mi? Merak ettim de!

12 Kasım 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Nadide Çiçek's College!‘’

Çocuklar mezun olmasına olurlar da, o diplomanın geçeceği bir mekan bulamazlardı. Tek kazançları ‘Tahsilli misin?’ sorusuna ‘Evet’ cevabı verebilmeleri, daha sonra da aynı zorlukta (!) bir özel fakülteye kapağı atıp, ‘Ali Mektebi’nden kurtulmayı başarmalarıydı. Yedek Subaylık iyi etiket o dönemlerde. Pekiii, onca sene karşılığı bir kariyer var mı? Yok. Yani? Diploma var ama geçerli olduğu yer yok. Hele hele yurt dışında hiç yok.Peki fakülte mezunu bu ‘Nadide çiçekler’ kim tarafından korunacak? Elbette aileleri tarafından!.. Onlar da koruyordu zaten. Bizim hakemlerin çoğu, bu özel okul mezunlarından farksız. İyi eğitilmedikleri, ne yapmaları gerektiğini bilmedikleri ya da iyi bildikleri (!) için pek güzel korunuyorlar. Kim tarafından? Aileleri. Yani gözlemci amcaları tarafından. Peki dışarda iş buluyorlar mı? Hayır. Onca Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası, Şampiyonlar Ligi ve benzerlerinde rastlanır mı bizim nadide çiçeklere? Iıh! Üç ulusal gençler maçı, beş UEFA ön elemesi yöneten piyango çarpmış talihli, şaşkınlıkla gurur arası duygularla ailesine caka satıyor.Bizimkilerin hali ‘Nadide Çiçek’s College’ mezuniyeti standardıdır. Hepsi o.Ahmet Çakar ve Levent Bıçakcı MHK Başkanı’nın kim olacağına karar verip sabaha karşı Özerten’e ‘Müjde’ veriyorlar. Yeni başkan da ‘Aman Ahmetçiğim bana destek ol’ diyor. Böyle bir atama dünyanın neresinde olmuştur acaba? Çakar’ın TFF ve hakem işlerindeki resmi görevi nedir? Bilen var mı? Sonra kendine güvenen bir başkanın ilk söylemi ‘Aman bana destek ol’ demek mi olmalı! Hakemlik müessesesi hangi kafa ve yöntemlerle yönetilmekte. Çakar kendi kendine açıklamasa, inanılacak gibi değil.Herkes yabancı diyor. Olmaz. Türkiye’de zaten üst düzey futbolcu sayısı 500’ü geçmez. Onları da mı bitireceksiniz? Arkadaş memlekette aynı sayıda eşek kalsa, tüm sivil toplum örgütleri hareketlenir. ‘Eşeklerimizi koruyalım’ diye, durumu protesto eder. Bizim futbol alemi yangına körükle gitmekte. Hayret bişey. Asıl yüzlerce yabancı getirip yüzüne gözüne bulaştıran, milyonlarca doları dövizi sokağa atan yönetici portreleri sorgulanmalı. Mesela yabancı yönetici istihdam edilse, daha iyi olmaz mı? Sanki ortalık Zidane, Ronaldo, Kaka kaynıyor da onları getirecekler. Sen mevcut kontenjanı iyi değerlendir önce.Gerets şu onarım dönemini doğru kullanmalı. Kullandı kullandı. Kullanamadı, Galatasaray yandı! Zorlu oyunlar dönemi başlıyor da!..

09 Kasım 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sabırlı olunmalı‘’

Aslına bakarsanız şu kritik dönemi az hasarla geçirmek, büyük marifet. Geçen hafta yazmıştım, Galatasaray camiası soğukkanlı olmalı. Üzerine basa basa söylüyorum... Bugün Kıbrıslılar’ın başında çavuş Yorgo yoksa, Askerimize... Galatasaray Kulübü de kayyumda değilse Özhan Canaydın’a borçlu. Başkan kendisine yalan yanlış yansıtılan muhasebe bilgilerinin kurbanıdır. Galatasaray camiası ve etiğine saygısı da bu durumu dışa vurmasına mani olmaktadır. O’nun bu efendiliğinden istifa edenlerin, kongrede gereken cevabı alacaklarından eminim. Kulübü için 70 milyon dolarlık, alın teri kazancını risk eden, kefil olan başkan portresini, Galatasaray tarihi daha önce yazmışmıydı acaba? Merak ediyorum.Fenerbahçe soldan sağa 15, sağdan sola 15. ‘Hakem kararı’ puanını da Sivas’ta aldı. Tebrikler. Sarı-Lacivertli sporcuların kazanma isteğini ve mücadele azmini görmezden gelemeyiz ama Sivas, Gaziantep, Konya, Rize, Beşiktaş, Ankaragücü emekçilerinin hakkını ne edeceğiz?Bu arada TFF ve Ufuk Özertem’den ricam Amerika’ya hangi hakemler, neden gitmişti? Bu seyahatlerin sponsoru var mıydı? Varsa kim? Yoksa! Hakemlik ne denli kazançlı ve bereketli bir iş kapısıdır ki, rahatça Amerika’ya turistik seyahate gidilebiyor. Öyleyse hepsi neden gidemiyor? Şey... Belki de kursa gittiler. Amerikan Futbolu kursuna! Çünkü o spor dalında el serbest, ayak serbest... Yani bazı ayak oyunlarında, bizim şahit olduklarımız!

07 Kasım 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI