Arama

Popüler aramalar

‘’Hayri Kozak‘’

Cincal Fehmi, Saraç Orhan, Kozba Cevat, Hakkı Dizer ve Bolu eski milletvekili Kamil Kozak’ın dolu dolu ve ders alınası anılarını Bankacı Şemi Korzay ağabeyim anlatır, dinlemeye doyamam. Geçmiş zaman adamları, aynen birer geçmiş zaman mimozası kıtlığındadır artık. Bu fukaralağın bitiremediği ender adamlardan biri Hayri Kozak ağabeyim aradı. “Oğuz yazdıklarına katılmadığımı söyleyemem ama cemiyetimize haksızlık ediyorsun. Şükrü Ergün ve diğer yönetici arkadaşlarını Galatasaraylılar Derneği’nin temsilcisi olarak değerlendiremezsin. Cemiyet bünyesinden bu tanımla birilerinin ortaya çıkması söz konusu dahi olamaz. 7 bin 500 kişinin de herşeyi aynı düşünmesi mümkün değil zaten. Üstelik Galatasaray’ın bunca sorunu varken kendini bilen hiçbir Galatasaraylı bu sorunları tümüyle kenara bırakıp, kulübün evladı olan Okan Buruk meselesini tartışarak zaman kaybetmez.”Hayri Kozak uyarısında haklı. Pireye kızıp yorgan yakmaktan farksız oldu yaptığım. Pekiii büyükler niçin vardır? Küçüklerini doğru yönlendirmek için. O halde Hayri ağabeyimin sözünü dinlemek ve Galatasaraylılar Cemiyeti’ne özür beyan etmek de görevim. Afedersiniz.Evet cemiyetler bünyesinde karşıt düşünceler olacak elbette. Bundan sonraki eleştiri ve katılmadığım konularda yazarken daha özenli olmam gerek demek ki. Hatta özelleştirmem ve konunun muhataplarını direkt olarak değerlendirmem şart. Yaşım geçti ama yine şahit oldum ki öğrenmenin sonu yok. Teşekkürler Hayri ağabey.Peki neden celallendim? Haksızlığa asla tahammülüm yok da onun için. Okan, Arif, Bülent ve daha nice futbolcuya reva görülenleri kabullenmek mümkün mü? Bu çocuklar “Kullan at” statüsünde kağıt mendil değil ki. Onlar da ana baba kuzusu. Onların da akrabaları, dostları var. Hepsini boşverin yüce Rabb’ları var. Allah’tan korksun bazıları hiç olmazsa.Sen yönetici olarak yapman gereken hiçbir doğruyu örnekleme. Yumurta kapıya sıkışınca: “Hadi oğlum at imzayı, kulüp de kazansın.” Peki kardeşim o güne kadar neredesin? Eğer kulübün menfaatlerini düşünmesi gereken biri varsa, o da sensin. Kendi haltını örtmek için, beceriksizliğinin faturasını bi günah çocuklara kesmeye ve bunu yaşam biçimi haline getirmeye ne hakkın var? Yıllarca verdiğin sözü tutma, imzanı bile ye! Sonra futbolcudan iş bekle. Bırak elin çocuğunu, kendi öz oğluna aynı muameleyi bir dene bak ne oluyor.Bu modeller ve uygulayıcıları ne Galatasaray ne de cemiyete yakışıyor. Üstelik havayı bozuyor.

12 Temmuz 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sıkıntı senaryosu!‘’

Bazı dostlar ‘karamsar’, kimileri ‘abartılı’ bulmuş yorumumu. Ben sıkıntı senaryosu yazmaya meraklı biri değilim. Yaşama hemen her pencereden olumlu bakabilen, olaylara zaman zaman mizahi pencereden yaklaşan yapıdayım. Okurlarım bilir, FANATİK Gazetesi yazarlarına “Kim şampiyon olur?” diye sorulduğunda, “Elbette Galatasaray” cevabını bir ben, bir de Hamit Turhan vermiş, manşet olmuştu. Sonuca üç gün kala yine yazımın başlığıydı, ‘Galatasaray şampiyon’ cümlesi. Yani kriterleri, olasılıkları iyi değerlendiririm. Böyle olunca da yanılgı payım en az seviyede kalır.Ali Şen, “Tecrübe en pahalı sermayedir” der. Ehh... Eğrisi doğrusuyla o sermayeden de fazlasıyla var bende. Öyleyse Canaydın’ın “Yıllardır her söylediğin doğru çıktı” demesi de ayrı bir gurur vesilesi olduğu gibi, üzüntü nedenidir de aynı zamanda. Keşke dinleseydi.Evet Okan meselesi olayların üzerine çekilmek istenen bir örtüdür sadece. Her zaman olduğu gibi yine bir futbolcu kurban edilmek istenirken, aslında hedef başkasıdır. Kulübün yöneticisidir, yani Adnan Polat’tır. Bu konuda hiç kuşkum yok. Çünkü herşey çok net. Acemice yürütülmek istenen operasyon, öylesine buram buram koku saldı ki!.. Oysa boşuna uğraşıp, yine kulübe zarar vermekteler.Adnan Polat’ı tanırım. Üstelik çok iyi tanırım. Hakan Şükür’ün Torino’ya zorla gönderilmesinden, altının oyulup, tekrar getirilmesi aşamalarının her safhasında Polat’la yanyanaydık. Çok şeyi de paylaştık. Bu süreçte öğrendiğim en önemli ayrıntı, Adnan’ın içi kan ağlasa da, kişiliğine ters düşse de, Galatasaray için yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığı gerçeğiydi. Kulüp menfaatlerini tüm değerlerinin üzerinde tutan bu yapı, Galatasaray geleneklerinin de tutkulu bir üyesidir. Yani Galatasaraylı olduğunu iddia edip, hiçbir şey üretmeden sadece zarar işlerinden sorumlu olanlar, rahat olsun. Sadece Polat’ı yıpratma, açık düşürme adına uğraşan, kulis yapan yapı, ‘başkan yardımcısı’nı yemek isterken, kulübü için için yemekte! Oysa Polat, ne başkanı ne de yönetici arkadaşlarıyla sürtüşmeye girer. Sessizliğini korur, baktı olmuyor, kulüp etik çerçevesinde istifa eder ve gider. Çıt bile çıkarmaz, sorun olmaz. Ama işte o aşamadan sonra Şükrü Ergün’le aynı kafanın organları ne yapar? “Tek yetkili o değil” dedikleri Polat gidince, çok yetkili cemiyetçiler nereye kadar gider! Gelişmeleri izlemeye devam edecek ve sizlerle paylaşacağım. Şimdilik net olan, Adnan Polat’ı yem etme harekatı için düğmeye basıldığı gerçeğidir.

10 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşin içinde iş!‘’

Yönetimdeki çalışan risk alanlarla, sırtını okula dayamış yatanlar arasındaki çekişme elbette. Özhan Canaydın ve diğer başkan adaylarının ilk destek arayışı mekteplilerin Levent’teki villasında başlar. Bu metot villa sakinlerinin pazarlık gücünü arttırır ve yönetime mutlaka bünyelerindeki mevcutlardan katarlar. Peki bu üyeler iktidara gelince ne işe yarar? Hiçbir işe! O platformda cemiyetin denetçisi pozisyonunda bulunur, ölse elini cebine atmaz, zaman zaman çomak bile sokarlar. Beş kuruş harcamadan yıllarca yöneticilik yapmayı becerenler için önemli olan Galatasaray Kulübü çıkarları değil, derneğin güç gösterisidir. Aksi olsaydı Faruk Süren ekibinde el ele mali batışa çanak tutanlara hesap sorulmaz mıydı? Kendi haltlarına “Kol kırılır yen içinde kalır” felsefesini uygulayan yapı, nasılsa sahipsiz diye elin garip çocuklarını infaz ederken kılını bile kıpırdatmaz. Acımaz.Peki bunlar gerçekten birbirlerine sahip çıkarlar mı? Hayır. Birbirlerini yerler ama hesapta belli etmezler! Vefa mı dediniz? Ne vefası, vefasızlık tavan yapmış vaziyettedir dünyalarında. Ana tema “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” çizgisi. Yüzlerce örneğin en yenilerinden biri, rahmetli Turgay Vardar. Hem okuldaşları, hem cemiyet üyeleriydi. Paris’te atıp tutan yönetici Şükrü Ergün’ün de mektepten 35 yıllık arkadaşı üstelik. Turgay gideli aylar oldu, 32 milyarlık hastane borcu öylece duruyor. Mezarını da Mustafa Sarıgül yaptırıyor. Galatasaray değerlerinin yılmaz savunucuları da bakıyor. Şükrü Ergün ve cemiyetteki arkadaşları Galatasaray etiğini futbolcular üzerinden pazarlayacağına, arkadaşlarının hastane borcuna sahip çıksa, mezar taşını yaptırsaydı ya! Ama olmaz. O hem sallayacak, cemiyettekilerin gönlünü yapacak, hem de ceplerindeki akrebi rahatsız etmeyecek. İşleri bu. Sen rahat uyu ruhun şad olsun Turgay, cemiyetin ortada yok ama nasılsa Sarıgül var.Okan Buruk transferi gölgesinde Galatasaray’ın içinde, zamansız üstelikte çok zararlı bir savaş başlatılmış, Canaydın da her zamanki gibi hakem kulesinden izlemeye başlamıştır. Bu işin sonu erken seçim kararına giderse hiç kimse şaşırmasın. İstikamet öyle gözükmekte.

08 Temmuz 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Konuş Süren konuş!‘’

O başarıları kazanma adına ter döken herkes kötü, Faruk Süren ve yandaşları muazzam! Yazmıştım, tekrarlıyorum; “Bunların Galatasaray’a verdiği zararı, Aziz Yıldırım dahi yapamazdı. Kıyamazdı.” Eldeki olağanüstü deneyimli ve Avrupa’da her rakibi yenebilecek kadroyu pazar malı gibi dağıt. Sonra da sıkılmadan konuş. Oysa doğru üç takviye ve korunabilmesi çok kolay ekip, yemin edebilirim ki Cim Bom’a 4. yıldızı bile çoktan taktırmıştı, Avrupa’nın her platformunda da zirveye oynanırdı. Bu başarı olasılığına set çektiler. Kimler? Faruk Süren ve şürekası, bir kısım şakşakcısı... Sonra? Ne idüğü belirsiz transferler. Jardel vakası! Şimdi bir kısım ulema hemen “Süper Kupa’da attığı gol” der. Doğru. Doğru da Galatasaray’ı oraya taşıyan kimler? Hagi, Popescu, Tugay, Hakan Şükür, Okan, Emre, Bülent Korkmaz ve diğerlerinin hakkını nasıl ödeyeceksiniz? Taffarel’in Kopenhag’da son anda çıkardığı topun, diğerlerinin attıkları ve kurtardıklarının bedeli ne o zaman? Şu saydığım kadrodan hangisi ağlatılmadan gitti? Söyleyebilecek biri var mı? Nerede Hagi, Bülent, Hakan Ünsal, Arif gibi tarih yazanların jübilesi? Hangi vefa örneği var? Galatasaray değerlerinden söz edenler öncelikle o değerlere sahip olmalı. Kirletmemeli.Maddi manevi zirve yapması gereken dönemde kulübü borç batağına gömüp, futbolcuları haince planlarla yem etmenin adını koymakta zorlanıyorum. Aslında yeni TCK yüzünden kendi kendimi frenliyorum. Ama zihnimden geçenleri Allah biliyor. Affetsin!AIG ve ASY kazıkları, Bulgaristan mahreçli transfer dolapları, Maltepe, Kanada, Mecidiyeköy hattında dolaşan projeler ve batmanın eşiğindeki Galatasaray. Sonra futbolcuların elinde para toplamak için, bir sünnet şapkasının eksik olduğu balolar. Canaydın şahsi kredisinden tam 72 milyon dolar veriyor fakat yetmiyor. Kulüp nasıl bir batağın içine itilmiş düşünün.Emre Belözoğlu “Faruk Süren’in itibarı ortadadır” demiş. Evet itibarı da, yaptığı da (!) ortada. Ortada olmayan Canaydın’ın sesi. Neyin ne olduğunu açıklayıp, Galatasaraylı’yı bilgilendirsene Başkan. Olay ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ felsefesini aştı... Şemsiye doğru adreste açılsa böyle mi olurdu vaziyet? Bakar mısın ötüp duruyor hazret.Ya konuş... Ya da konuş! Başka çaren yok.

05 Temmuz 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Süren ve Ergün!‘’

Yıllarca yazdım, anlatamadım. Faruk Süren Galatasaray tarihinin en ballı ama bir o kadar da başarısız başkanıdır. Alp Yalman ve ekibinin mirası üzerine konmuş, sonra o müthiş takımı ve kulüp kasasını duman etmişlerdir.‘Karagümrük yanıyor’ geç kalmış bir beste! Süren döneminde ‘Galatasaray yanıyor’ diye gündeme gelseydi, felaketi önlemeye yarar, uyuyanları uyandırırdı belki!Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi jenerasyonunun sırtına binip başarıdan başarıya koşanlar, şükran duyacağına, çocukları her fırsatta sırtından vurdu. Bu kapsamın içinde yöneticisinden teknik adamına, taraftarına her kesim var.Meşhur Kanadalı Mimar Brisbin, 13 milyon dolara karton projeyi sokuşturduğu yetmezmiş gibi, Kapalı Çarşı’daki antika saat dükkanında “Hakan Şükür satılmalı, o zaman kulübün eline iyi para geçecek, daha çok alışveriş yapacağım” diyordu. Adam mimarlık için değil, futbolcu pazarlamaya gelmiş sanki. Neyse işe yaradı! Süren’in sinemalarını yaptı. Peki Galatasaray projeleri(!) için gelenin, kulüp başkanının özel işini yapması etik mi?Süren Roma’da İnter’le yaptığı Şükür pazarlığında UEFA kuralları, özürü yüzünden kulübe 6 milyon dolar kaybettirdi. Moratti 13.5 milyon dolar teklif ediyor. O 20 istiyor. Ben de FANATİK’te yazıyorum: “Süren bu kafada gider, iş UEFA’ya kalırsa, kulüp ancak 7.5 milyon dolar alabilir.” Bu bilgisizlik ve inadın sonunda kim kaybetti? Galatasaray...Okan Buruk ve Emre Belözoğlu kendileriyle dalga geçile geçile gönderildi. Arif Erdem, Fatih Akyel, Tugay Kerimoğlu, Bülent Korkmaz da daha niceleri gibi infaz edilmiş, hakları yenmiştir. Ego ve defolarına kulübü kurban edenler yüzünden Galatasaray’ın başına gelenler ortada. Aksini iddia edebilecek var mı? Son altı yıla bakın, cevap verin.Gelelim Şükrü Ergün’e... Hoş geldi! İyi ki şampiyon olundu da ortaya çıktı. Daha önceleri neredeydi? Bütün sezon “İstifa” diyen taraftara karşı dut yutmuş bülbül, Okan’a şahin! Vay be! Ergün, Okan’ın pabucunu bile taşıyamayacak sözde futbolculara verilen milyon dolarların hesabını versin önce. Sonra merak ediyorum, şimdiye kadar kulübe ne miktarda maddi yardım sağladı? Açıklasın. Popülizm her yöneticinin sevdiği şeydir ama kulübün tarihini altın harflerle yazan emekçilere sallayıp olmaz bu iş. Canaydın’a soruyorum... Önce seni sonra Okan Buruk’u istemeyen kim? Süren ve yandaşları... Başka? Sezon boyu “Canaydın istifa” diyen bir kısım taraftar... Şimdi de Şükrü Ergün ve ‘istemezükçüler’ aynı hattalar! Doğan Sarıbeyoğlu, Osman Şenher, Metin Ünlü ve Ersan Çelik’le sohbet ederken, “Yıllardır söylediklerinin tamamı doğru çıktı” demiştin bana. Madem öyle, yanılman için baskı yapanlara kanma.

03 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ayıp ötesi!‘’

Biletlerden 1 milyon 600 bin YTL gelir elde edilirken açık arttırmaya çıkan Şükür forması, Polat saati, Şaş papucu gibi mallardan da bayağı kazanç sağlanmış! Kasaya giren 2 milyon 600 bin YTL tutarında para da, medyada nasıl yansıtıldı? ‘Galatasaray zengin oldu!’İşte kulübün hali! Durumu bu vaziyete getiren, pay sahibi olanlar kına yaksın. Avrupa Aslanı balo geliriyle sevinecek halde. Neredeyse bir de balo kazancını kutlama balosu yapacaklar. Yazık.Galatasaray Kulübü şampiyonluk kutlamalarında, açık arttırma olmaz. Olmamalı. Olursa adı ‘Ayıp ötesi’ konmalı. Baloya bir gün kala köprüden sökülen bayrak için, iki gün daha izin alınmalı. Çırağan Sarayı’na asılan bayrak, ev balkonlarına asılanlardan dahi küçük olmamalı. Dağıtılan rozet ve şampanya bardaklarında 2005- 2006 sezonu şampiyonluğunu anımsatacak tarihler bulunmalı, çarşaf kadar tasarım özürlü davetiyelerde de yine hangi senenin kutlaması olduğu yazılmalıydı, 16. şampiyonluğun logosu nerede? Böyle boş vermişlik olur mu?Türkiye’nin 500 yıllık bilim, eğitim camiasını sadece papyon takmış olmakla temsil ettiğini zannetmek, kulübün maddi batışına çanak tutmuş olmanın farklı versiyonudur. Kültür erozyonu derler buna! Galatasaray’ın henüz yaşarken bile tarihe geçmiş müzik ustalarına sahip bir camia olduğunu çocuklar bile bilir. Selmi Andak, Atilla Demircioğlu, Timur Selçuk, Kayahan, Nilüfer ve Gürer Aykal bir anda aklıma gelenler. Ama ses düzenini dahi doğru dürüst kurdurmayı beceremeyen kafa, büyük orkestra eşliğinde klasik ve pop müzik harmanından bir müzik zenginliği ve kültür renkleri şöleni sunmayı da düşünemez ki. Sünnet düğünü kıvamında, açık arttırmalı toplantılar yapar.Marek Heinz’ın maliyeti ne? 4 milyon 250 bin YTL... Yani? Zengin olunan(!) balonun neredeyse iki katı. Peki bu adamı kulübü 1 milyon 800 bin dolara satmaya razıyken 2 milyon 300 bin dolara alan kim? Galatasaray. Bu operasyonu yapan kim? Belli değil(!) Peki neden kulüp açıklamaz. Erdem ve dürüstlük misali Özhan Canaydın çürük elmaları ne zaman ayıklayacak ve açıklayacak. Ve bu tür kazıklar daha ne kadar sürecek? Milyonlarca doları yıllarca sokağa atıyor, sonra balodan medet umuyorlar. Galatasaray 1996’dan itibaren doğru mali politika uygulamalarıyla yönetilseydi, bu hale gelinir miydi? Dış transfer yıllardır bomba. Şu anda izlenen vaziyette, bombanın fitilinin tutuşmasına ramak kaldı aşamasında. Bekliyoruz.Bir kısım taraftar Okan Buruk’u istemiyormuş. Peki bu taraftar Arif Erdem, Bülent Korkmaz, Tugay ve daha nicelerinin infazında neredeydi? UEFA kadrosunu kazanan ekip tarumar edilirken izine mi çıkmışlardı?

01 Temmuz 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Antalyalı Galatasaraylılar‘’

Bu arada Titanic Otel Genel Müdürü Bülent Çimenli’yi de anmadan geçemem. Dolu otelde, o gece dışarıdan gelen tam 2 bin 800 konuğu balo ve düğünde hiç arızasız ağırladı. Personeline ve Çimenli’ye “Bravo” demek gerek.Evet Alp Yalman, Ergun Gürsoy ve eşi, Cengiz Özyalçın, Atilla Kınay, Kemal Erimtan ve eşi de geceye katıldılar. Muzaffer Aygün, ultrAslan Başkanı Alpaslan, Belek’ten Turgay Kındam, Hüseyin Kantoz gibi dostlar yoğunluklarına karşın baloyu tercih ederken, FB’li Aydın Zeybek annesi çağırdığı için(!) gelemedi! Adnan Ersan’ın konuğu Tanju Çolak da geceye renk ve heyecan getiren Kral’dı.Antalya’daki kutlamaya söz verdiği halde katılmayan yıldızlar vardı. Canları sağ olsun. Sağ olsun da, bir ömrün içinde kısacık sayılacak dönem olan futbol starlığı bitince, bazılarının ne hale geldiğini görür, üzülürdüm. Bundan sonra üzüleceğimi sanmıyorum. Sporun içindeki 40 yıl, eninde sonunda herkesin hakettiğini bulduğunu öğretti. Bu kafanın asla değişmeyeceğini de...Baloya kerhen değil, gönülden katılan ve sevenlerinden kaçmayan yavru aslanlar Özgürcan, Cafercan, Uğur ve Ferhat, duruşları, şöhreti özümseyen tavırlarıyla hayranlık kazandı. Doğrusu Galatasaray’a çok yakışıyorlar. Onları yetiştiren ailelerini ve Ali Yavaş’ın şahsında tüm eğitmenlerini kutlamak isterim.Fotospor “Hakan Şükür önceki gece Antalya’da Titanic Otel’de yapılan şampiyonluk kutlamalarına katıldı” diye yazmış. Yanlış haber. Oraya gelmeyen, Fransa’ya giden, ortamın ‘süper’ olduğunu nereden bilecek?Galatasaray eski futbolcusu Selçuk Yula kardeşim “Cem-i cümlenize geçmiş olsun” başlığını atınca benim şahsen bildiğim stend takılan, kalp krizi geçiren, damarı arıza yapan 173 Fenerbahçeli dostumuza yenileri eklendi zannettim ve “Eyvah, nedir bu çektikleri” dedim. Meğer Selçuk, Fenerbahçe karşıtı olduğunu iddia ettiği camialara sesleniyormuş!Bir fıkra... Kekeme bakkala girmiş “Bbb bana biiii bir mmmmm marlboro” bakkal “Mmmmm marl boro k k kal madı” bir başka müşteri “Bir Parlıament lütfen” demiş. Cevap veriyor bakkal: “Uzun Parlıament mi, yoksa kısa mı istemiştiniz?” Müşteri gidince kekeme: “Be be be nimle d da da dal ga mı ge ge ge çiyorsun?” Bakkal: “Y y yo yok o o oonun la d da dal ga ge ge ge çi yorum!”Bakkalın kiminle dalga geçtiğini, Yula’nın da kimlere “Geçmiş olsun” dediğini anladınız mı?

28 Haziran 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çeşitli konular!‘’

Canaydın radikal kararlar almadığı gibi neşteri de atamıyor. İki ayda bir ücretine zam yaptıran, tehdit edenlerle, parasını alamadığı için kritik maça çıkmayanlarla, yaptığı işlerle aleni kafa karıştıranlarla yola devam ederseniz, en az üç sezon daha şampiyonluğa veda edersiniz. Yüce Rabb’in nimeti ve bir kısım futbolcunun olağanüstü gayretiyle kazanılmış şampiyonluk, kimsenin başını döndürmesin! Yeni yönetimin başarı kriterleri ancak önümüzdeki sezonun sonunda belirlenecek fakat bu tempoyla ümitler suya düşecek.Okan Buruk bazı taraftar gruplarınca istenmiyormuş. Bu teze asla katılmam. Galatasaray gönüldaşları iyiyi, kötüyü ve kulübüne gerçekten hizmet edeni tanır. 11 yaşından itibaren Sarı-Kırmızılı formayı giyen ve mükemmel hizmet eden Okan, naylon taktiklerle buruk şekilde gitmek zorunda bırakılmış, Galatasaraylı kandırılmıştır. Bu arada bazı yöneticiler Okan’a karşıymış! Bu arkadaşlar, kendi dönemlerinde kulüp kasasının nasıl iğdiş edildiğini anlatsalar daha iyi olur. Beşiktaş’ın iyi oynadığı oyunların görünmez kahramanı hep Okan olmuştu. Beyaz-Siyah medya görmedi, şimdi Aslan formasıyla görürler.GBF üyeleri Galatasaray bayrağını Boğaziçi köprüsünden indirmeyi, Başbakan da Galatasaray projelerini erteletmeyi iş edindi. Canaydın yönetiminin AKP Grup toplantısında ne işi var? Orası Başbakanlık mı? Bu durumun esas üzücü yanı, projelerin çıkmaza girdiği gerçeği ve son derece stratejik konumu olan köprünün ne denli risk altında ve korumasız olduğu dramıdır. GFB üyeleri sözde protestolarıyla kötü örnek olma ısrarını sürdürürken, bir büyük gaflet uykusunu da su yüzüne çıkarmış olmakta. Uyanabilmek için ille de bir başka felaketin yaşanması mı şart? Polisimizi uyarıyorum. Bu arada Galatasaraylılar da stadı kaçak yapsa ya!Polis dedim aklıma askerimiz geldi. AB yargılama hevesinde sanki Mehmetçikler’i. Senelerdir yazarım, “AB’den bize hayır gelmez” diye. Dikkat edin! Bunlar kendilerini birleştirmeye çalışırken, Türkiye’yi bölmeye çabalıyor.Şemdinli’de olanlar hukuk değil, guguk işidir. Rektör Yücel Aşkın’ı aylarca bekleten, bir vatandaşımızın kendisini asmasına neden olan sistem, eşi benzeri görülmemiş bir karara imza attı. Askerime ve Büyükanıt Paşam’a uygulanmak istenen komplonun farkında değil miyiz? Bu ülkede bölücü arzularının yeşereceğini umanlar yanılır. Böyle biline.

24 Haziran 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI