Arama

Popüler aramalar

‘’Başka pencere!‘’

Fransa, sözde Ermeni soykırımını kaşıyor. Hatta olmayanı varmış gibi kabul ettirebilme zorbalığına girişiyor. Niçin? Bir avuç oy için. Bin yıldır süregelen birlik ve bütünlüğün, dayanışmanın şifresini çözemeyenlerin yine bin yıldır süre gelen zavallı çabasıdır olan biten. Bu güne dek başaramadılar, bundan sonrada başaramayacaklar.Galatasaraylı dostlarım Hagop ve Mardik’ten gelen iki ayrı mesaj anlatmak istediklerimin net belgesi aslında. Gelin paylaşalım... 30 Ağustos günü, Hagop’un gönderdiği sms mesajı ‘Bu vatan bölünmez. Cumhuriyet yıkılmaz. Kardeş kardeşe düşmez. Bu milletin zaferleri hiç bitmez. Mustafa Kemal’in çocukları ZAFER BAYRAMINI asla unutmaz. Kutlu olsun. Hagop.’ Şimdi de Mardik’in mesajı ‘Mübarek Ramazan ayını sevdiklerinizle beraber sağlık ve huzur içinde geçirmenizi dilerim. Ramazan tüm insanlığa hayırlı olsun. Allah kabul etsin. Mardik.’Türkiye’nin bölünmez birlik ve bütünlüğünün şifresi işte bu mesajların içinde. ‘Baba ve piç’in sahibi Elif Şafak, Orhan Pamuk benzerleri sesli azınlık, Mardik’ler, Hagop’lar da sessiz çoğunluğun dürüst sesidir.Galatasaray, Fenerbahçe, Sakarya ve Gaziantepli taraftarlar panel yapmış. Birlik ve beraberlik mesajlarının doğduğu bu toplantı nedeniyle çok sevindim. Beşiktaşlı evlatlar olmadığı için de üzüldüm. Dilerim onlar da barış ve huzur için katkıda bulunur ve sonraki toplantılara katılırlar. Bu değerli taraftar topluluklarından ricamdır, 12 Ekim gününe kadar Fransız parlamentosunu ve elçiliklerini mesaj yağmuruna tutun, ne denli büyük bir güç olduğunuzu kanıtlayın. Bu konuda olağanüstü donanımlı ve etkin olduklarını biliyorum. Haydi Türkiye için göreve.Gazetemizi genelde gençlerimiz okur. Bu nedenle şu noktaya dikkatlerini çekmek istiyorum. Sayın Ahmet Necdet Sezer, değerli komutanımız Büyükanıt Paşa ve tüm onlarla aynı gayret içindeki yurtseverler, sizlerin geleceğinin sağlıklı olması adına uğraş içindedirler. Uyarılarını dikkatle izleyiniz ve destekleyiniz. Çağdaş, bütün ve aydınlık bir vatan adına.Macarlar’ı evinde tarihimizde ilk kez yendik. Bu sevinci yaşamayı değil, Hakan Şükür’ü yaralamayı yeğliyor bazıları. Temel fena halde öksürüyor ama müshil içiyor. Dursun sorar ‘Neden müshil içiyorsun? İşe yaramaz ki.’ Cevap veriyor Temel ‘Nasıl yaramaz! Öksürmeye cesaretim kalmıyor ki.’Doğrulardan kaçanlar Temel’in öksürüğe, müshil formülünü deniyor. Komik oluyor.

10 Ekim 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Superman değil!‘’

Ama bunca emeğe, özveriye karşın reva görülenler de ortada. Belçikalı’yı koruma altına almak kadar doğal bir şey olamaz ama yıllardır o formayı giyen adamın hakkını da savunsana. Adnan Polat bu denli titizlendiği Gerets konusunda doğru, yem edilmek istenen Şükür konusunda kulağının üzerine yattığı, üzerine de fuzuli konuştuğu için yanlış.Türk futbolcusunun makus talihi sadece Hakan Şükür profilinde şekillenmez. Başarıdan başarıya koşturan hepsi için geçerlidir bu çirkin yazgı. Anımsatalım mı? Tugay Kerimoğlu, Rüştü Reçber, Alpay Özalan, Okan Buruk, Suat Kaya, Bülent Korkmaz, Arif Erdem ve daha niceleri. Bu çocukların omuzlarında mutluluğa koşanlar, bifteğini, pirzolasını, kaymağını yiyenler üzerine de soda niyetine içip, gazını rahat çıkarmak niyetinde. Yaşamın tamamını değil de, bir anlık seyirlere kanan balık hafıza hamillerinin, nabzına göre şerbet vermeyi bilen yöneticiler ve bir kısım medya için bulunmaz nimettir bu çocuklar. ‘Tohumuna para mı verdim? Biri gider, öteki gelir’ felsefesi üretimi davranış biçimleri sürer gider. Sonra da millet merak eder ‘Türk sporu neden yerinde sayıyor?’Cevabı vermeyeyim de bir soru daha ilave edeyim ‘Yerli sporcu ve teknik adamların yakaladığı düzeyi ve performansı yöneticiler yakaladı mı?’ Galatasaray’ın yediği goller var. Arabayla! Hakan Şükür mü yediriyor o golleri? İshal çocuktan farksız hale getirilmiş savunmaya bakan yok, Şükür’e takılan çok. Doğrulardan kaçış sizleri belki rahatlatır ama Galatasaray’ı da batırır. Adnan Polat’ın şakır şakır oynayarak Kral’ı Torino’ya nasıl sattığını iyi bilirim. Takım yürümeyince tekrar geri getirmek için neler yaptığını da. Peki aradaki kayıpların faturası kime? Şükür’e ve kulübe.İkinci Başkan, ‘Hakan dinlendirilmeli’ demiş. Eğer milyon dolarlar verilen bir teknik direktör bu zaafı göremiyor ve sporcunun durumunu tespit Polat’a kalıyorsa, Canaydın hemen göndersin Gerets’i. Polat verdiği demecin yıpratacağı adresi bilmez mi? Bilir. Öyleyse niyeti ne?Galatasaray’ın sorunu Hakan Şükür olamaz. Aslı yönetim içi çekişmeler, tavşana kaç tazıya tut tarzı, teknik kadronun transfer kavgası ve futbolcuların hakkını görmezden gelme çabasıdır.Superman yokluğu değil. Var çünkü!

03 Ekim 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Deve üzerinde!‘’

Vestel Manisaspor’un bu sezonun en sıkıntılı maçını yaşadığını düşünüyorum. Yeşil - Siyahlı forvetler bıdı bıdı oynamak yerine, daha fazla paylaşmayı ve üç direğin arasını kovalasa ya! Aksi halde, sadece bu değil gelecek maçlarda da iyi oyunları, hemen arkasından da yenilgileri konuşulacak ve şanssızlık yaftası da eklenecek.Türkiye’nin ömrü 40 yıl ah - vahlarla, şerefli yenilgileri konuşmakla geçti. Geçmişte dışarıdan gelenlerin yaptığını şimdi Ersun Yanal’ın öğrencileri yapmakta. Hiç kimse ne olduğunu anlamıyor ama Vestel zirvede duruyor. Büyü mü var acaba işin içinde? Yok canım. Her işin kolay ve telaşsız olanını yapmayı ilke edinmişler. Sağlamcılık ana felsefe, risk yok. Hele hele savunmada. Savunma deyince sadece geridekiler gelmesin aklınıza. Kalelerini takım halinde koruyor ve ceza alanlarına yaklaşan adamlarda derman bırakmıyorlar.Sakaryaspor’un gol vuruşlarındaki savrukluk, rakip baskısı nedeniyle yaşadığı bunalımın sonucudur. Defalarca top kazanıp, Manisa ceza alanını talan edenler, gol için değil de, kurtulmak için savurdu yuvarlağı her defasında. Sakaryaspor’un kaçırdığı çok, Bülent’in ‘Ne kurtarıştı be!’ dedirten bir hareketi yok. Nasıl iş bu?Oyunun başlamasıyla Sakaryaspor baskısı ve telaşla dışarı gönderilen fırsatlar sonrası, Rafael mükemmel bir gol attı. Martinez’i bu denli çaresiz bırakmak, her babayiğidin harcı olmamalı. Sonra Vestel yine kanal aramaya geçen televizyon gibi, bir türlü net görüntü vermiyor fakat Tatangalar da kanalı bulamıyor. Forvette Ergin Keleş, ‘Az bekleyin, hele neler olacak’ derken, M’Bayo ve Cangele kendine oynamaya devam ediyor. Sakaryaspor da bu felfeseyle, galibiyete uzak durup yeniliyor.

02 Ekim 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kafalar karışık!‘’

Cim Bom’un vaziyeti bu. O zaman gerekli olan ne? Rehabilitasyon seansları. Bu oluşuma ihtiyacı olan sadece futbolcular değil, sorumluların hepsi. Karışık kafalardan doğru ürün çıkmaz.Arda mı dediniz? O turfanda ürün. Ali Yavaş’ın bereketli bahçesinden. Daha Oğuz Sabankay, Aydın, Özgürcan, Mehmet, Ferhat ve diğerleri var. Çok değil iki sezon sabır. Aslında yazının tamamını Arda üzerine dahi kurabilirim ve siz bu çocukla ilgili methiyelerden sıkılmazsınız. Ama başka konulara da değineyim arzu ederseniz.Futbolun en önemli unsurlarından biri, savunmadan ve hücumdan dönen topları kazanmak. Bu önemli işlevi Galatasaray devreye sokamıyor. Konyaspor daha başarılıydı bu tür etkinliklerde. Sadece Arda öyle olağan üstü işler yaptı ki, Sağlam’ın galibiyet hesaplarını çürüğe çıkardı. Eder, serbest vuruşta tribünü dövdü, Allah’tan oralarda kimse yoktu. Hemen ardından topu adeta çaktı, kalede bir değil üç Mondi olsa hava.Toroğlu’ndan çok şey öğrendim. Der ki “Savunma oyuncusu topa mı gidiyor, rakibe mi? Topa değil de rakibe gidiyor ve dağıtıyorsa çalacaksın düdüğü” Yasin, Şaş’a gitti. Demek ki Vedat hoca, Erman hocayı dinlemedi. Penaltıyı da yedi. Az sonra, Şükür’ün asisti ve Ayhan’ın vuruşu: 1-1.Arda şov başladı sonra. Önce Şasa’ya attırdı, bir de attı: 3-1. Bu golün tek adı olabilir ‘Olağanüstü’ Sonra ev sahibi maçı bitti zannetti. Bitmediğini bilenler de vardı tabi. Hatırlattılar 3-2 ve son anda da 3-3. Kısacası Galatasaray sıkıntılı, doğal olarak takıntılı!

01 Ekim 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kurşun futbolcu!‘’

İngiliz’le İngiliz gibi oynayıp baş edemezsin. Kendi kimliğinle, belki. Peki öyle bir yapı var mıydı? Ne gezer. Sadece langırttaki gibi dizilen adamlar vardı ilk yarıda Anfield Road’da. Ne sağa ne sola dönebilen olmayınca, rakibe müdahele edebilen de olmadı. Tamamı bulunduğu yerde kazık kaktı.Bu vaziyetin sorumlusu; takımın sadece içine değil, gözüne de parmağını sokup kör eden Belçikalı ve hemen yanındaki ‘Hık dedi başıdır’. Liverpool kanatlardan gelip sersem eden, orta alan futbolcularının da ters işleriyle bayıltan yapısıyla ünlü ya! Bu yapıya çanak tutacak her şeyi yaptı Gerets. Böylece goller de erken erken yendi. Daha fazlasını da kaçırdı ev sahibi. Sonra ne oldu? Belki de Aziz Yıldırım soyunma odasına indi ve “Kardeşim vaziyeti görmüyor musun? Hasan Şaş’sız, Ümit Karan’sız hatta Okan’sız olur mu, uyuyor musun?” dedi. Galatasaray bu uyarı sonrası düzeldi! Açık söylemeliyim. Sarı-Kırmızılı Aslanlar, isterse bu maçı kazansın. Hiç fark etmez. İnatçı Belçikalı böyle gittikçe Galatasaray gelebileceği hiç bir yere gelemeyecek ve sadece zaman zaman yaşam belirtileri gösterecektir.Gerets, kutlanması gereken tek bir eylem yaptı dün gece: Arda’yı dışarı aldığı an! İngilizler hem alnından öpmüş hem de kutlamışlardır mutlaka! Rakibi şaşkına çeviren yıldızı battal etmek, rakip teknik adam Benitez’in işi olmalıydı, fakat Belçikalı becerdi! Merak ediyorum yorgunluktan neredeyse yığılacak hale gelen İliç’i nasıl görmedi? Zaten neyi doğru görmüştü ki!Bu kafayla, Galatasaray’ın uluslararası arenada başarılı olacağını iddia etmek, hayal ötesidir.

28 Eylül 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kusurlu intikal!‘’

Bir yazarın ne yaptığının belgesi yazılarıdır elbette. Neler söylemişim? Zaman zaman gözden geçiriyor ve yüzde 90 isabetle olasılıkları, hayır! Olacakları işaret ettiğimi görüyorum.Gelin tazeleyelim bir kısım anıları. ‘Faruk Süren ve vizyonu(!) Bu gemiyi batırır’ demişim. Başka? AİG meselesi, Cayman adaları, ASY karton projesi. UEFA’yı kazanan takım dağıtılmamalı aksine bir iki nokta transferle takviye edilmeli önerisi. Sonra? ‘Özhan Canaydın başkanlığa gelmek için geç kaldın, yanarsın uyarısı. Fatih Terim tekrar dönerse, asla başarılı olamaz iddiası. Lucescu kalmalı fikri ve daha niceleri.Kusurlu intikal hamillerinin çoğu yanlış bulmuştu düşüncelerimi. Sonuçlara bakın ve kararınızı verin. Galatasaray ne hale geldi? Şimdi bir Gerets düşmanlığı varmış havası yaratılmakta. Süren, Terim, Canaydın ve tüm eleştirdiğim kişilere nasıl düşmanlık duygusu beslemiyorsam, Gerets için de aynı realite geçerli. Bizim işimiz doğru olarak yorumladıklarımızı sizlerle paylaşmak.Şakır şakır yağmur yağarken, caddede bembeyaz keten elbiseli ve hasır şapkalı bir adam sucuk gibi olmuş. Camdan bakan adam arkadaşına soruyor; ‘Kim bu?’ ‘Haaa o mu, meteoroloji müdürü.’ O müdürün durumuna düşmek istemem hiçbir zaman. Ama aramızda böyleleri yok mu? Çooook! Pazartesi akşamı TRT’de sevgili Bilgin, ‘Hakan Şükür golcü değil’ dedi. Düşündüm; bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük golcüsü kim acaba? Gökbilimci Bilgin olmalı mutlaka!Neyse gelelim Gerets’e. Belçikalı geçtiğimiz sezon bir Marek belası sardı, yetmedi, İnamoto seçimiyle hatasını katladı. Galatasaray yerle bir oluyor, Flaman inadını sürdürüyor. Kaç kere yazdım? Galatasaray’ın en başarılı olduğu dönemde Suat Kaya, Okan, Emre, Tugay, Ayhan, Ergün gibi hem top hem de mücadele ustası futbolcular savunmaya dönük orta alan görevini yapmıştı diye! Bunlar çalım atar, oyunun yönünü değiştirir, fizik güçleri boylarından kat kat fazladır, topu hem kazanmayı, hem de kullanmayı iyi bilirlerdi.Yani bu pozisyona beyzbol sopası veya kavak ağacı modeli değil, bizim modeldeki çocukları seçeceksin. Üstelik defalarca kanıtlanmış bu gerçek. En tazesi Çek ekibi karşısındaki. Galatasaray’ın sezonun en verimli futbolunu oynadığını, rakibe pozisyon şansı dahi tanımadığını izlemedik mi? Çek teknik direktörün ‘Yahu bu takım böyle oynamıyordu, şaşırdık!’ dediğini okumadık mı? Öyleyse saçma sapan işlerle uğraşmanın adını ‘Kusurlu intikal’ diye tanımlamak yanlış mı?İşin ilginç yönü kulübü milyonlarca dolar zarara sokanlar, üzerine de para alıp gidiyor. Ceremeyi Galatasaray’ın gerçek sahipleri çekiyor. Liverpool karşısında Cim Bom’un fark yiyeceği endişesi taşıyanlar çoğunlukta, ama Gerets’in doğru takım çıkarması halinde, beklenmeyen başarının kazanılabileceği ihtimali de ortada.

26 Eylül 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyi gazdı!‘’

Gerets ve ekibi de nasılsa evimizdeyiz (!) diye bol bol kıymak yemiş, şişmiş. Şimdi diyeceksiniz ki, öyleyse bu kadar pozisyon ve üst üste iki gol hapur hupur nasıl yendi? Belçikalı’nın ‘gazlı mineral water’ sistemiyle elbette. İnamoto orada olmaz diye yırtındık. Adam dört dörtlük Japon mucizesi. Oyunda var, ama gözükmüyor. Sol arkadaki Ferhat’ın yalnızlığı da taaa buradan gözüküyor, Gerets saha içinden göremiyor.Galatasaray hiç hücum edemeden iki gol yemeyi başardı. Bravo. Bu kurguyu kurgulayanlara da bravo. Mücadele etmeyi beceremeyen, müdahale etmeyi de bilemez. Top kazanma ve kullanma yeteneği olmayan adamdan da savunmaya dönük orta saha futbolcusu üremez. Rakip mi? Bol bol pozisyon üretir. Trabzonspor’un 3 ve 4. golleri bulamaması şanssızlığı, Hasan Şaş ve Hakan Şükür gibi futbolcular da, Galatasaray kulübesi teknik adamlarının daimi şansıdır. Onlar da gidince ne olacak bakalım? Cim Bom’un golü yine bu ikilinin gayretiyle geldi. Teknik adam bilinciyle değil. Devre ve 2-1.İkinci yarı başlar başlamaz Ersen Martin üçledi. Sıkıntı Galatasaray’ın yediği tüm gollerde sırıtan sıkıntı. Yani rezilliğin daniskası.İyisi mi siz maçı muçu boş verin. Dediğime kulak verin; Gerets gitmek istiyor. Ama giderken de kovulup cebine sağlam bir tazminat indirmek istiyor. Yoksa bir teknik adam, bu denli fahiş hatayı, üst üste sıralamaz.Doğan ve ekibini kutluyor ‘Helal olsun’ diyorum. Sonuçtan dolayı değil, futbol doğruları nedeniyle...

24 Eylül 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğrulara doğru...‘’

Sezon başından bugüne Sarı-Kırmızılılar’ın en mükemmel performansı gösterdikleri 90 dakika ASY’deki Mlada Boleslav karşılaşması değil miydi? Peki, o gün savunma önündeki kilit noktada kimler vardı? Ayhan ve Okan. Alınan mükemmel sonuç, yaşanan futbol zenginlikleri acaba neden Gerets’i tatmin etmedi? Etmedi ki, o kurguyu bozdu. Dönüyor dolaşıyor, oraya başka isimler monte etmeye çabalıyor. Bu zorlamanın sonucunda kaybeden hem kendisi hem de Galatasaray oluyor. Ama Belçikalı huyundan vazgeçmiyor.Türkiye’de futbol anlayışı garipleşti. Sezona başka futbolcularla hazırlanıp, lige bambaşka isimlerle devam ediyorlar. Be bilader, çocuk oyuncağı mı bu! Trilyonlarla ifade edilen bir sektörün en tepe noktalarındasınız ve gemi kalktıktan sonra tayfa ve kaptan değiştirmenin çabasındasınız. Böyle bir aksaklığı kendi özel işinizde nasıl yapamazsanız, kulüp işleyişinde de yapmamalısınız.Sezon başından itibaren Fenerbahçe kadrosu kaç kere değişti... Galatasaray da öyle. Yeni gelenler, ‘cuk’ diye sahada, aylarca hazırlık kampı geçirenler havada! Eğer Ronaldinho, Henry, Kaka, Shevchenko kalitesinde transferler yaptıysanız, paldır-küldür oynatmanız hoş görülebilir. Ama mevcutlarla arasında hiç bir farkı olmayanları sahaya atar, evlatlarınızı dışlarsanız, kafaları karıştırır, doğru işleyişi iğdiş edersiniz.Yurtiçi başarılarıyla bu millet artık kanmaz. Avrupa’yı izliyor ve orada olmak istiyor. Dünya futbolunun şartlarına uygun transferleri yapmadan toplamalar ve oradan buradan bulduklarınızla Trakya’dan öteye geçemez, içeride kalır, milleti kısır çekişmelerinizle birbirine yedirirsiniz.Sezon başından beri Sabri, Ayhan, Okan gibi top kazanan, kullanan, gerektiğinde çalım atan, oyunun yönünü değiştirebilen tipte adamların oynamasının şart olduğunu yazdım. Israrlıyım da... Üstelik, oynadıklarında ne denli başarılı olduklarını yaşadık. Ama bakıyorsunuz, Hasan Şaş oturuyor, İnamoto oynuyor. Ayrıca sahada gözükmüyor. Japon mucizesi dedikleri bu olsa gerek. Gözükmeyen etkinlik!Galatasaray, en fazla alternatifi olan mükemmel sporculardan oluşmuş, başarılı olması garanti bir kadroya sahip. Sorun bu çocukların doğru yönetilmemesi ve güvenilmemesi... Oysa kariyerlerini kaç kez dünya aleme kabul ettirdiler, hangi sınavlardan geçtiler.Gerets, duygularının ve inadının değil, futbol doğrularının peşine takılmak zorunda.

19 Eylül 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI