‘’Diyagonal ilişkiler‘’
Kulakları çınlasın Necati Karakaya futbol maçı anlatırken ‘diyagonal’ sözcüğünü çok kullanırdı. Saha içindeki bu değerlendirme, dışına da çıktı! Tüm ilişkiler artık bu çerçevede. Yönetici vasfıyla sahneye çıkanlar, işleri diyagonal ilişkiler kapsamında sürdürmekte. Aslında milletin vekilleri de aynı taktik uygulamanın içinde!Şike, teşvik, transfer cinayetleri, kulüp gelirlerinin savrulması, borca batırılması, faiz sarmalı ve daha nice yanlış ortadayken Kulüpler Birliği seçim derdine düşmüştür. PKK belası, enerji ve doğalgaz aymazlığının uyuşturucudan farksız bağımlılık tehlikesi gibi sırıtması, işsizlik, üniversitelerde hortlamak üzere olan terör tehlikesi, neredeyse tüm kurumların vekaleten yönetilmesi, tarım ve hayvancılığın batması, dış politika basiretsizlikleri, cari açık, dış borçtaki aşırı kabarma kimsenin umru değilken, vekiller türban ve seçim kavgasına girişmiş, milletin çilesine sırtını dönmüştür.Çetin Altan kırk yıl önce ‘Sizin orada bulunmanız, bir marangoz hatasıdır!’ demişti. Bu ‘Marangoz hatasının’ kırk yıl önce işaret edilmiş olmasına rağmen, neredeyse tüm katmanları sarıp sarmaladığını iddia edersem yanılmış mı olurum? Kabahat kimde peki? Elbette bizde. Onca yamuk platforma göz yuman ve sandığa gidip aklayan, el kaldırıp ibra eden ‘diyagonal işler’ faturasına da katlanacak. Bu günü değil, gelecek nesilleri düşünen kültür yapısını egemen kılmadıkça marangoz hataları seksen sene sonra da anılır, Çetin Altan da...Kulüpler Birliği futbolun geleceğine dönük, çözüm üreten tek proje dahi sunmamış, rant kavgasına dalmayı seçmiştir. Siyasetin koluna girenler, kulübü belediyelere teslim edenler bir tarafta kendi ayakları üzerinde durmayı bilenler diğer tarafta. Böyle olunca ne sonuç çıkacak? Kargaşa. Demirören, Albayrak, Cavcav, Aydın, İpek, Odyakmaz, Kızıl kendi ayakları üzerinde dururken, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun deyimiyle ‘Talimatlılar’ talimat bekliyor!Kulüpler Birliği Başkanı ‘Hepimiz şahsiyet sahibi camiaların liderleriyiz’ demiş. Çok doğru. Doğru da o camiaları gereği gibi temsil ettiğinizden emin misiniz acaba? Fenerbahçe toplantıya katılmamış! Gerek yok ki... Orada bulunan ezeli ve ebedi rakibin başkanı, görevini başarıyla yapıyor ve Yıldırım talimatları doğrultusunda davranıyor! Fenerbahçelilerin işi çok zaten, Avrupa yolunda onlar.Kulüpler doğru yönetilmedikçe, yöneticiler borçlardan kişisel olarak sorumlu tutulmadıkça, siyasetin oyuncağı olmaktan ve batmaktan kurtulamaz. Her şey diyagonal gider, mesele budur.
‘’Karışık menü!‘’
Canaydın, Kulüpler Birliği Başkanlığı’na da soyundu, orası da Galatasaray gibi oldu. Kimin ne yaptığı da, yapacağı da belli değil artık. Sonra iki belediye başkanıyla devrime (!) soyundu. Siyasetle kol kola önerdiği başkan profili mi? Evlere şenlik!Şike ve teşvik işini iyi bilen (!) biri futbolun başına gelmeli. Hele hele bu konuda pratikte deneyimli olan ve kulüp başkanı ‘tak’ dediğinde ‘şak’ diye yapan, çantayı kazasızca ulaştıran belediyelerle de mükemmel ilişkileri olan biri. Üstelik Galatasaray’ı şampiyonluktan eden operasyonda adı geçiyorsa daha da takdire şayan! Galatasaray yurt içi ve yurtdışı saygınlığında büyük erozyon yaşamaktadır artık. Eski zamanların denge merkezi olan ve sözü dinlenen camiası, hükümet kapılarında bekleyen durumunda. Geçmişin işaret edeni, şimdi yapacakları işaret edilen ve ‘yap’ denilen konumundadır. Niçin? Son 10 yılda asla doğru dürüst yönetilememiştir de onun için. Galatasaray’a hizmet değil, pasta kavgası ön plana çıkmıştır da onun için. Nasıl bir düzense, kişiliğini, aklını, fikrini ortaya koyanlar paketlenmekte, kafa sallayanlar baştacı edilmektedir. Böyle olunca da kulüp baş aşağıya gitmektedir. Mustafa Sarıgül’ün ASY ve Seyrantepe projelerini elinin tersiyle iten zihniyet daha sonra sarılmış ama galiba iş işten geçmiştir. Anıl Büyükeroğlu, Divan Kurulu’nda susturuluyor. Niçin?Yine geçmişte yazmıştım: “Fatih Terim’i getirme, ikinizde yanarsınız” diye. Yanılmışım! Onlara bir şey olmadı, Galatasaray yandı! 6 yılda tam 35 yabancı. Ya kaybolan milyon dolarlar? Sat Riva’yı, kurtar. Peki bu kafada gidilirse daha kaç Riva var? Canaydın doğruların değil, yanlışların savunucusu. Yönetimi ve kadroyu birbirine katan Gerets’i hala tutan, erbabını (!) TFF’nin başına getirmeye uğraşan ve söz verdiği hiçbir işi tamamlayamayan bir başkan portresi izliyoruz.Bülent Ünder babasını kaybetmiş. Başsağlığı ve rahmet diliyorum. Galatasaray eski sporcusu, üç branşta şampiyonluk kazanıp rekor kıran duayen sanatçı Lale Oraloğlu ağır hasta. Ali Oraloğlu’ndan öğrendim. Rabbimden şifa diliyor, Galatasaraylılar’la ilgili bilgiyi, kamuoyuna yansıtmaya üşenen kulüp yetkililerini de kınıyorum.
‘’Fikri geldi!‘’
İki gereklilik bir arada yok yani. O zaman başarı da yok yani. Kalbur vaziyetinde yola devam, Galatasaray’ın işi olmamalı. Avrupa ligleri zirvesindeki ekipler kaç gol yemiş bakın, bir de Cim Bom’un kalesinde biriken toplara bakın.Konuk iki kez lastik patlattı. Bir arka sağ, bir de arka sol ve erkenden 2 gol. Mondi’nin muavini Aykut da iş kazası kurbanıdır. Hocanın niyeti, imamın kıblesi bozuktu, kabak kalecilere patladı. Fevzi’nin kupa dramı ve 4 adet içeri ziyaret.Gerets Cihan’ı her tarafta oynattı, merak ediyorum devre arası bir kaç dans yarışmasında da oynatacak mı? Futboldan sonra samba, rumba, komparsita, ça ça... Çocuk asıl işinden başka her şeyle uğraştırılmaya öylesine alıştı ki, becerir şüphesiz.Dönelim futbola; savunmayla lego oynar gibi oynanmaz, oynanırsa pozisyon yemeye doyulmaz. Gole de! İki kanat da kırık olunca, gövde de süründü, yerinden kalkamadı bir türlü. Erciyesspor futbolcuları pozisyonlara inansa rekora gidecekler, haberleri yok. Ayhan devreyi kapattı, kerhen mi oynuyor? Yoksa hoca takımını içini çürüttü diye mi böyle oluyor? Söylemem! Çünkü birilerini bilgilendirip, üzerimden prim yaptırmam!Gelelim sonuca; Canaydın, Galatasaray’ın deneme tahtası olmadığını Belçikalı’ya anlatmalı. Başkan da bilmiyorsa yönetim, onlar da habersizse kongre anlatmalı. Yaz boz tahtası izlemekten bıktı artık Galatasaraylı. Takımın tüm futbolcularına şans verilmeli tabii. Ama böyle mi? Gördüğüm kulüp değerlerinin yer ile yeksan edilmesi operasyonudur.Bakalım sene sonuna; Canaydın ve Gerets’in yeni yıl hediyesi hindi değil, bol gollü yenilgi. Bona peti!
‘’Yeter artık!‘’
Seçmenlerin yüzde 25'i oy vermiş ama meclisin yüzde 65'i ellerinde ve AKP, Türkiye'nin yüzde 100'ünü ele geçirme emelinde. Kaybetmeye, eleştiriye tahammülleri yok. Ampul iliştirilen kurumlar birer birer kararıyor, zannediyorlar ki millet görmüyor. Cumhurbaşkanı Sezer, "Seçmen iradesinin büyük bölümü meclise yansımıyor" dedi. Sayın Cumhurbaşkanım, aslında hiçbir yere yansımıyor. AKP zihniyeti 'kadayıfın altı kızaracak' parolasına sımsıkı sarılıp kaybettikleri her platformda, hedefe varma zihniyetini sürdürüyor.TFF ele geçirilmek istenen kalelerden biri. Tüm baskı ve tehditlere karşın, yüreğinin sesini dinleme cesaretini gösteren seçmenlerin katkısıyla demokrasinin kazandığı seçimi ilk günden beri yok sayanlar, yeni girişimler peşinde. Belediye katkılı kulüpler Türk futbolunun kaderini yazma girişiminde. Oysa genel kurula çağırma görevi Sayın Şahin'in uhdesinde. Neden çağırmıyor? Çünkü uluslararası platformlarda olacakları biliyor. Öyleyse çare ne? Haydi belediyeler göreve! Gökçek ve Özhaseki aday belirlemiş. Bu zat İstanbul'dan aldığı emaneti, Ankara'ya teslim etmiş ve medyaya yansıdığında, "Başkanımın talimatını yerine getirdim" demiştir. Makama getirildiğinde başka emirler de verilirse ne olacak? Sonra Ankara ve Kayseri Belediyeleri ile iş ilişkisi var mıdır? Mesela milyonlarca dolarlık Kayseri Stadı ve iş merkezi inşaatını kim yapacak? Ankaraspor kimin hediye ettiği otobüse biniyor?Adalet ve hukuk kavramı elbette vazgeçilmez ilkemiz. Ama herkese eşit yansıtılması şartı da. Mahkemesi sürenlere aynı yaptırım uygulansa, meclisin, belediye başkanlıklarının ve daha nice makamın ne kadarı boşalır? Hukuk karar vermeden hiç kimseye suçlu damgası vurulamaz. Hakları kısıtlanamaz. Bu tür gayretlerin adına da demokrasi değil, başka şey denir.***Avrupa'da nal toplayan, ligde rekor puan kaybeden Gerets, Canaydın gazıyla esip gürlüyor. Yöneticileri yere batıran sözlerinden sonra şimdi de kulübü tehdit ediyor. Helal olsun vallahi! Galatasaray ne hale geldi? İşin garip tarafı, ekibini 7 puan farkla liderlikte tutan, Avrupa yoluna devam eden Zico başarısız, Gerets başarılı! Kuçu kuçu taktiği olur da, bu kadarı olur mu?
‘’Taraftar nerede?‘’
Evet insafın kabul edemeyeceği çerçevede, aralıksız biber gazı sıkan bir kısım polis, gönlümdeki pırıl pırıl resmi gölgelemiştir. Trafik sorununda ‘Yola çıkmasınlar.’, gasp tehlikesinde ‘Kalabalığa girmesinler.’ türü dahiyane(!) önerilerin mucitleri, biber gazından kurtulmak isteyene de ‘Kadıköy’e gitmesin!’ diyecek herhalde.İki taraf da tam kadro sahada ama tam futbol yok. Yoklama yapıyor, tatlı tatlı geziniyorlar. Şekeri çıkmış diabetlinin uyku evresine geçmeden önceki trans hali gibi yani. Boş koşular, yerini bulmayan paslar, iş olsun diye vurulan toplar. Engin İpekoğlu resitali sonrası, bir de Ertuğrul Sağlam gösterisi bekliyordum aslında. Futbolcuları niyetine bile girmediler. Samuel Johnson hariç... Çalıştı o(!) İlk yarı attığı dirsekler ve bir kendi, bir de Galatasaray kalesine doğru giden iki kafa vuruşu var.Galatasaray mı? Onlar son zamanlarda sanki elektronik prangalı! Dün gece de aynıydı. Koskoca 45 dakikada Ümit Karan’ın vuruşu ve Okan, Ergün ve Song’un gençlere taş çıkartan gayretlerinden başka akılda kalan bir şey var mı diye düşünüyorum: yok. Anlaşıldı; Noel rehaveti belki. Öfff bir de Erciyes deplasmanı var. Çekilir mi be! Aslında araçsız trafik, insanların sokağa çıkmadığı şehirler, maçsız kupa yarışları icad edilse ne trafik sıkışacak, ne gasp olacak, ne de stadyumlarda şu ızdırap yaşanacak. Ne güzel olacak!Daha hareketli başladı ikinci yarı. Mondi’nin üst üste iki muhteşem kurtarışı ve Tomas’ın şahane volesi 1-0. Kayserispor bir şeyler yapmaya çalışıyor. Çalışıyor da, yaptıkları çeşnisiz mantı lezzetinden öteye gitmiyor. Necati ve Ayhan daha bir renk getirdi. İnegöllü’nün vuruşunun gol olmamasının bir adı İvankov, diğer adı şansızlık. Sonra Kabze girdi, az sonra da sıkıntılı gece bitti.
‘’İmzamı atarım!‘’
Türkiye Gazetesi’nde, Öcal Ağabey ders vermiş, neler olabileceğini ifade etmiş, futboldaki erozyonu resmetmiş. Herkesin okuması, mutlaka ders alması, sorumluların da uygulaması gereken doğrularla bezeli bir yazı. Her geçen gün iplerin koptuğu, batağa sürüklenen futbolun hali pür melali. Anlayana tabii!Özhan Canaydın’a ‘Tarihi fırsatı kaçırma!’ dedim. Anlayan olmuş, anlayamayan da! O halde daha açık yazmalıyım... İnsan unsurunun olduğu her yerde mutlaka yanlışlar da olur. Önemli olan kültür değerlerini yüceltmek, doğrulara yönlenmek ve hakkına razı olabilme bilinci. Bu gerekliliklerle ilgili zafiyetler hataya götürür; Hatta yaptırır. Şike, teşvik primi ve daha niceleri hep oldu. ‘Bundan sonra da olacak’ demeyelim, Serhat Ulueren ve ekibinin yaptığı gazetecilik doğrusunu, doğru değerlendirelim.Aziz Yıldırım’la ilgili iddialar değil, bundan sonra açılacak ‘beyaz sayfa’ olsun, dikkat ve özen merkezi. Çünkü bu işlere bulaşmayan az. Türkiye’de ne Süper ne A ne B ne de 3. ligler kalır, patlarsa! Hemen herkes mahalli liglere dönmek zorunda kalır. Geçmişin çirkinliklerini silme ve sağlıklı yaşama dönme şansı Özhan Canaydın’ın girişimine bağlı. Başkan da bu doğruyu yapmalı. Hiç kimse diğerinden daha temiz değil çünkü.*** GSYİAD Başkanı Teoman Kadıoğlu ve ekibi mükemmel işler üretmekte Galatasaray adına. Değerli dostum Metin Ünlü’nün de çabalarına ‘bravo’ demek zorundayım. Bursaspor maçı günü 90 bin YTL’lik bir aracı altyapıya kazandırdılar. Helal olsun. Üzüldüğüm bir konuyu paylaşmalıyım sizlerle. Otobüsün teslimi sırasında tribünde olan Özhan Canaydın niçin zahmet edip de bir teşekkür için dahi sahaya inmedi? Bu tür hayırlı işler yapan insanlara şükran duygularını belirtmek, onların daha fazla gayretli olmasını sağlar. Başkan bu doğruyu nasıl bilmez? Centilmenlik, gol yedikçe rakip başkanın elini sıkma bilinci olduğu kadar, emek verenlerin de hakkını teslim etme inceliği olmalı.***Altyapı! ‘Aslında Galatasaray’ı seviyorum’ diyen herkes seferber olmalı. Gelecek orada çünkü. Ali Yavaş ve ekibi neler yapıyor neler. Soruyorum; ‘Acaba dünyada böylesine verimli kaç futbol fabrikası var?’ Sabri ve Arda A Milli, Ferhat, Aydın, Mehmet, Oğuz, Cafercan, Erkan Ümit Milli, Özgürcan ve iki Uğur U 19 Milli ve daha nice genç yıldızlar... Cim Bom altyapı fabrikası üretiyor, milli takımlar bezeniyor. Ne yazık ki doğru üretimlerle, yanlış girişimler ayrıştırılamayıp, değerlendirilemiyor yöneticiler tarafından!
‘’Tarihi fırsatı kaçırmayın!‘’
Duyarsız demeyeyim de, şöyle tarif edeyim ‘Tavşana kaç, tazıya tut’ politikasının bir başka versiyonu. İnsanlar orada başka, burada başka, masalarda bambaşka konuşmayacak. Doğru olarak inandığı neyse sonuna kadar tavrını koruyacak. Hele hele sorumlu konumda ve önemli kurumların başındaysa...Özhan Canaydın, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım hakkında medyaya yansıyan iddiaları cılız sesle yalanlamayacak. Bu işin başında kim varsa bir araya gelinecek ve adam gibi gereken yapılacak. Bu girişim futbolun geleceğini aydınlatıp, beyaz sayfa açılması adına da en önemli adım olacak. Bu şans Canaydın’ın elinde ve kullanmak zorunda. Kullanmalı.Futbolu kirleterek, emekleri zan altında bırakarak varılabilecek hiçbir nokta olmadığını, bu işin gerçek sahipleri anlamak zorunda. Türkiye’nin hemen her platformunu saran güvensizlik erozyonunu bitirme olanağının ilk adım şansı, futbolun elinde şimdi. Canaydın’ın da davetinde elbette. Galatasaray Başkanı, dilerim yapması gerekeni yapar, kuşkuları, gölgeleri, bulantıları sonlandırır ve tarihe ‘Aydınlığa atılan adımın öncüsü’ olarak geçer.Cihan Oskay’ın iddiaları futbolun iade-i itibarı adına, başlangıç adımı olarak değerlenebilir. Başkanlar bu yoldaki gerekli doğruyu örneklemeyi başarırsa, Oskay da hain değil bir miladı başlatan adam olarak yaşamını sürdürebilir. Aksi mi? Kaos, gerginlik, güvensizlik, kavga ve futbolu bitirme girişimidir. Üstelik trilyonlar ziyan ederek, aklı başında taraftar kitlelerini stadyumlardan kaçırmak isteyen felsefeye çanak tutmaktır. Gerçek ihanettir.Canaydın’ın böylesine tarihi fırsatı kaçırma hakkı yok. Büyükse büyüklüğünü göstermek zorunda.
‘’Geri vites!‘’
Yazık yahu! ince hastalık defnedileli nice yıl geçti, necip yönetim diriltti. Vah Galatasaray, vah Galatasaraylı... ‘Cim Bom Bom’um sen çok yaşa’ derken kendileri gidecek haberleri yok.Maçın 12. dakikasında Bursaspor 4-0 önde değilse, Cim Bom’un dahli var diyemem. Çünkü bu skoru dağlayacak her kolaylığı gösterdiler! Konuk değerini bilemedi. Galatasaray 0-1 yenik duruma düştüğünde dakika 4 ve henüz rakip kaleye hiç gitmemiş. Sonra 11 Sinan ve 54 Burak, rakiplerini tespih tanesi gibi sıralıyor, top ya Mondi’nin elleri ya da Tomas’ın kaidesine çarpıp geri dönüyor. Gerets’in şahane(!) orta sahası derhal şişiriyor, Timsah savunması da ‘Al malını geri’ deyip yeni bir hücum başlangıcına girişiyordu.5. ve 6. hatta 7. gol pozisyonları da huzur içinde Bursalılar’a verildi, onlar istemedi. Liverpool kahramanlarına ne olmuştu peki? Belçikalı bu takımı rulet masası gibi görmeye devam ettikçe, yaşananlar Galatasaray’ın henüz iyi günleri.Engin İpekoğlu’na helal olsun. Futbolcularına da. Futbolu bu denli etkili, güzel, temiz ve hoşa giden biçimde oynatmak her babayiğidin harcı değil. Başarmış. Peki kaçan onlarca pozisyonu da o mu atacak? Bu kadar da olmaz ki arkadaş.Ümit Karan şahane bir gol attı: 1-1. Bu vuruş güzelliği yabancı hocaların silahlarıyla, yerliler arasındaki büyük avantaja en güzel örnektir. Okan’ın golü de öyle: 2-1. Bir de Mondi mucizeleri... Arkadan Sabri hediyesi ve 3-1... Yani? Bursaspor’un futbol zenginlikleriyle, Galatasaray garabetleri arasındaki akıl almaz farkı anlatmaya hiçbir tabela sonucu yetmez yani!Yazık oldu Timsah’a...