Arama

Popüler aramalar

‘’Kemerli Galatasaraylılar!‘’

Yörenin bereketi kulübe de yansır ve Galatasaray’ın kemeri de bollaşır diye! Aslında bugünlere bol cepten gitme yöntemleri sonucu ulaşıldı ya! Neyse... Parayı yeniden bulunca doğru kullanmayı akıl ederler belki. Çünkü başka Riva yok... Kemer de.Adnan Sezgin, Tanju Çolak, Erhan Önal ve ben konuşmacı olarak katıldık. Dr. Gökmen Güzel ve Mustafa Duran’ın organizasyonu, salondaki 300 kadar Galatasaray gönüldaşının ilgisi mükemmeldi. Yani gittiğimize değdi. Galatasaray’ın yıllardır devşirme sağbekle oynamayı becermesinden, ekonomik facialara, transfer cinayetlerine kadar her şeyi konuştuk.En çok sorulan konulardan biri de Hamit Altıntop meselesiydi. Açık ve net, bu işin olmayacağını söyledim. Altıntop kendisiyle sezon öncesi kontrat yenilemeyen Schalke yönetimine kırgın. Bu nedenle sezon sonu kulübünden kesinlikle ayrılacağını söylüyor ama gideceği yerin asla Türkiye olmayacağını da sözlerine ilave ediyor. Çok yakın dostlarından yansıyan bilgi bu. Yani? Galatasaray Yönetimi taraftarı boşu boşuna heveslendiriyor.Bu arada Kemer civarında dağ tepe dolaşan çok sayıda Fenerbahçeli olduğunu söyledi bazı konuklar. Onların ‘mayıstos’ ayından beri dağ, bayır, çayır dolaşan arkadaşlar olduğunu söyledim. Son anda kaçan şampiyonluk sonrası yürüyüş ve tırmanışa adanmış vaziyette stres atmaya, serinlemeye çalışıyorlar. Doktorların tavsiyesi de bu yönde zaten. “Peki neden mayıs değil de mayıstos?” dedi bir arkadaş. ‘Anlamayacak ne var’ cevabını verdim. Mayıs ve tos! Ezeli dost o bahar mevsimi şampiyonluk duvarına tosladı mı? Tosladı! Al sana ‘tos’. Peki hangi ay? Mayıs. İşte o zaman mayıstos! Zaten bu sezon sonu da yine Galatasaray şampiyon olursa, Fenerbahçe 101. yıl takvimlerinde beşinci ay mayıstos olarak tanımlanır!Antalya futbol günleri tüm hızıyla devam ediyor. Belek’te organize edilen ve kulüpler adına çok yararlı olacağını düşündüğüm fuar sonrası, şimdi bir başka etkinlik başladı: Teknik Direktör Gelişim Semineri. Müthiş ilgi var. Neredeyse tüm dostlar burada. Salonda çok yararlı bilgiler gündeme geliyor ama benim dikkatimi de şu çekiyor, Kervansaray Otel salonları ve kulislerinde teknik adamların kendi aralarında konuştukları, sahneye yansımalı aslında! Hatta broşür haline getirilmeli. Kurtuluş reçetesi ve deva ilaçları doğru değerlendirilse ve sohbet bazında kalmasa, Türk futbolu kurtulur. Vallahi de kurtulur, billahi de kurtulur.Suyun nereden kaçtığını tespit etmeden, bol bol su döküp işi kurtarmaya uğraşıyor ve futbolumuzu da, ülkeyi de ileriye götürdüğümüzü zannediyoruz. Elbette yanılıyoruz.

19 Ocak 2007, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Melekler dürttü!‘’

Çünkü geçen sürede yaşananlar o gün yazdıklarımın yanında solda sıfır kalır. Erdinç’in yaptığı uyanıklık ve Trabzonspor’a dönüş şekli yanlıştır ama, Sakarzon’lu (!) yöneticilerin sakarlığı daha da büyük yanlıştır. Bu güne kadar örnekledikleri garabetler silsilesine rahmet okuttular maaşallah.Değerli stoper kardeşime bu aklı veren aklı evvele bir öneri de benden... Sakarzon’la Trabzon anlaşma yapsın ve Erdinç, 6 aylık sürelerde iki şehir arasında gitsin gelsin. Belki daha fazla işe yarar! Giray Bulak büyük özveriyle çalışıyor. Çalışıyor da söz verilen 3 futbolcunun transferi bir türlü gerçekleşmiyor. Sakaryaspor futbolcularının da Sakarzon zihniyeti yüzünden başı önden kalkmıyor. Kampa değil, matem yaşamaya gelmişler sanki.Arjantinliler hiçbir maçta yok. Sordum “Neredeler?”, cevap “Sakatlar da onun için sahada değil, sandalyedeler.” Dedim ki, “Bu sakatlık kas değil, cüzdan sakatlığına benziyor.” Gülüştük...Kahveci Arjantin’e gitmiş. Hazırladığı raporu, beğendiği futbolcuların listesini teknik adama vermiyor. Neden vermiyor? Bilmem! Polonyalı futbolcular da bir türlü alınmıyor, o halde Abbas’lardan biri daha yavaş yavaş şekilleniyor. Sakarzon sakarlık yapacak, çilesini ve bedelini Sakarya’lı ödeyecek. Bu nasıl iş? Bazı arkadaşlar alınmış ‘Trabzonlular’a haksızlık ediyorsun’ diyorlar. En iyi dostlarım Trabzon ve Rizeli ama bu herkesin mükemmel olacağı anlamına gelmez ki.Haluk Ulusoy’un operasyonunu ilk başlatan ve olayları bu günlere getirenler Patagonya’lı mı, Trabzonlu mu? Beş parmağın beşi bir olmaz uzun lafın kısası. Sakarya’ya her gelen Trabzonlu da futbolun uzmanı olmaz açıkçası. İnşaatçı olur, pideci olur, siyasetçi olur ve o işleri mükemmel yapar ama zerre kadar futboldan anlamaz üstelikte futbola soyundurulur! O nedenle de biçare Sakaryalı’nın başı yerden kalkmaz.Tatangalar, cumartesi büyük bir yürüyüş yapacak Adapazarı’nda... Herkes katılmalı. Kulübü siyaset sultası ve belediye oyuncağı olmaktan kurtarabilecek girişimin ilk adımı olabilir bu şahlanış. Türkiye’nin örnek taraftar kitlesi, kulübünün gerçek sahiplerine teslimi adına yola çıkıyor, yeni bir tarihi yazıp yurduna örnek oluyor. Helal olsun Tatangalar’a.

18 Ocak 2007, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hava bozdu!‘’

Galatasaray’ın sadece fizik değil, moral anlamında da güçlendiği bir dönemdi Antalya günleri. Hemen tüm sporcular ne denli zor bir yarışa girdiklerinin farkında. Sadece rakip ekipler değil, kendi arkadaşları da çok zorlayacak onları. Hedefe ulaşmak kadar, formayı kapmakta zor. Bu konuda tüm oyuncuların bilinçli, oynamak içinde kararlı olduklarını gözlemlemek zor değil. Bu hırs motivasyonu doğru yönlendirir ve başarıya endekslerlerse Cim Bom müthiş bir finiş yapabilir.Sarı- Kırmızılıların kadro kalitesini tartışmam bile. Ehhh şampiyonlukların kitabını yazanlarda yine aynı kadroda. Türk futbolunun gelecekteki en önemli yıldızları da hazırda. Peki olması gereken ne? Gerets’in formayı hak edene teslim şartı ve ilk yarıda kafasında dolanan soru işaretlerine son vermesi, sadece işine bakması meselesi. Bu gün başarıları yakalayacak, geleceği de kurabilecek düzeyde sporcularla bezeli bu kadro, Belçikalı teknik adamın doğru kriterler belirlemesi halinde şampiyon olur. Üstelik aradaki puan farkına rağmen.Levent Tüzemen Adnan Polat’ın kurtardığı paraları ve temizlediği işleri yazmış. Bir menacerin maliyeti neredeyse Figo, Zidan ve daha nice Dünya yıldızından pahalıya gelecekmiş Galatasaray’a ve Polat kurtarmış! Kurtarmış ta vaziyeti bu hale getiren ve kulübün kasasını çürüten zihniyet için ne yapmış? Hesap sormuş mu mesela? Böylesine rezil kontratlara imza atan ve kulübe futbolcudan daha pahalıya menacer istihdam edebilen başarının(!) yıldızına!Son 10 yılda Galatasaray kulübü yönetim şekliyle ilgili olabilecek her türlü zafiyeti örneklemiş ve buna rağmen sportif başarıları yakalamayı başarmıştır. Acı gerçek şudur; Profesyonel teknik adamlar ve futbolcuların yakaladığı çokta mükemmel temsil ettiği Galatasaray ilkelerini, o işi en iyi yapmak için oraya seçilen amatör(!) Galatasaray elitleri başaramamış ve havayı bozmuştur. Aynen bu günün Antalya havası gibi, üç gün güneş, beş gün yağmur ve fırtına!

14 Ocak 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daha Avrupalı!‘’

Aslına bakarsanız cevabını veremediğim soru şu, Tigana bu ülkede ne geçiyor ya da neyin keyfini yapıyor? Cevaplar içinde futbol yok da, başka ne ararsanız var!Cim Bom sürpriz denilebilecek bir kadroyla çıkmış, ben de hemen sallamıştım ‘Bütün sezon bir arada oynamayan adamlarla Beşiktaş karşısında ne olur?’ İyi olurmuş. Çünkü bu çocuklar ilk kez bir arada olsalar dahi, Galatasaray kültürü ürünü sistem doğrularını örnekliyor ve rakibine üstünlük sağlıyordu. Hımmm, Gerets her futbolcusuna yapması gerekenle ilgili doğru verileri yüklemiş demek ki. İyi haber bu.Ya çocuklar? Aykut gümbür gümbür geliyor. Bir kaleci için en büyük tehlike rakibin ara sıra gelmesidir. Ama Aykut bu handikapı dikkati ve kalitesiyle atlattı. Cihan, Emre, Ferhat, Tolga ve Ferhat dörtlüsü mükemmel denilebilecek kadar dengeliydi. Yıllardır bir aradaydılar sanki. Bu etkinlikte önlerinde oynayan dört adamın Ayhan ve Mehmet olanı savunma, Sabri ve Arda olanı müthiş pay sahibiydi. Hele hele Arda soğuk gecenin şömine keyfi veren adamı. Futbolseverlerin içini ısıttı her hareketiyle. Kabze ve Karan öndeki ikili oluyor ve Karan nefis bir gol atıyor.Piyer’den sonra Nobre atmasa olur mu? İkisi de iki eski Fenerbahçeli... Alışmışlar yani: 1-1.Sonucu boş verin siz, bana inanın. Galatasaray daha iyi ve doğru oynayan taraftı. Daha da doğru ve iyi oynayanlar mı? Bu gece... Aklı olan, futbolu da seven kaçırmamalı.

11 Ocak 2007, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Avrupa standartları‘’

Tüm emeği geçenlere bravo. Bu renkliliğin dört konuğu içinde Werder Bremen en güzeli bence. Dün gece Almanlar’ı izledikten sonra, bu maç yavan oldu açıkçası. İki tarafın da orta alanda sıkışıp kaldığı oyunun ilk golü de orta yuvarlağın içinden geldi zaten. Hooijdonk öyle usta işi vurdu ki; 1-0 önde konuk. Galatasaray istifini bozmadan devam etti. Şaş’ın isyanı ve penaltı. Necati, 1-1 yaptı. ‘Hazırlık maçlarında tempo olmaz’ söyleminin palavra olduğunu bir gece önce ispatlayan Bremen futbolcularını gördükten sonra, şu oyuna kulp takmakta zorlanıyor insan! Hollandalılar 2. golü de buldu, Cim Bom henüz tempo bulamadı. Gerets oyuncu değişiklikleriyle çare umdu, olmadı. Hasan Kabze heyecan getiriyor ama gol gelmiyor. Organizasyon ve tesis olarak yakalanan Avrupa standartlarını futbol platformunda da yakalasak ya!

10 Ocak 2007, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Antalya günleri‘’

Umarım birkaç yıl içinde bu güzel kentte yapılan organizasyonlar, ligimizin futbol yıldızlarının gün ışığına çıkmasına büyük katkı yapacak.Dün Titanic Otel Tesisleri’nde Galatasaray’ın sabah çalışmasını izledim. Pırıl pırıl, güneş gibi, futbolcuların da ışıldadığını gördüm. Sarı-Kırmızılılar’da ilk yarıda izlediğimiz durağanlık ve moral bozukluğu yerini çalışma arzusu, moral ve daha fazla birlik olmaya terk etmiş gibi.Gerets ve ekibi kafasındaki soru işaretlerini ve olumsuzlukları İstanbul’un puslu havasına bırakmış ve sanki her şeye yeniden başlamış. Bu davranış biçimi sporcuları da etkilemiş, belli. İlk izlenimlerim, aralarındaki mükemmel dayanışma ve iletişimdi. Ehh, futbol kaliteleri zaten belli. Galatasaray, adeta ‘milli yıldızlar’ karması gibi. Özellikle Oğuz, Özgürcan, Ferhat, Aydın, iki Mehmet ve Arda Galatasaray’ın yarınlarını bugünden yazabilecek yetenekte. Eskilerden Hakan Şükür, Hasan Şaş, Necati ve Ayhan oldukça hazır gözükürken, Emre ile Tolga’nın da her an oynayabilecek düzeyde olduklarını gördüm.Galatasaray’ın, Mondragon, Tomas ve Song gibi ‘artık yerli’ yabancılarından yana futbol değerlerinde sorunu olmaz. Para meselesi mi? O tür işleri de kulüp yönetimi halletmeli.Carrusca ile ilgili yorum yapmam için birkaç gün daha izlemem gerek. Oyun düşüncesi ve kuvveti ile ilgili sorun var gibi.İnamoto artık iyice alıştı. Sezon başı hazırlıklarında arkadaşları ile çalışamayan Japon, kuvvetlenirse şu ana kadar Gerets’in görüp de, bizim göremediklerimizi görebiliriz belki!Öğleden sonra teknik kadroyla basın mensuplarının karşılaşması vardı yine Titanic Otel’de. Maçın yıldızı Stumpf, ümit verenleri de Adnan Sezgin, Gerets ve Erdal Keser’di. Sezgin, ilk harekette attığı çalımla bel kırıyor fakat ikinci pozisyonda bayılıyor! Kuvvet çalışmalarına önem vermesi gerek demek ki. Fatih Gökşen oyuna renk kattı ama bir türlü gol atamadı. Gazeteciler takımının yıldızı da Muzaffer Aygün’dü. Ama Aygün gazeteci değil, otelin sahibiydi! Kendi sahasına çok alışıktı demek ki!Antalya günleri ile ilgili notlar ve değerlendirmeler devam edecek. İkinci yarı umuyorum ki Galatasaray adına daha iyi geçecek. İşaretler öyle.

09 Ocak 2007, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sakarya'da neler oluyor?‘’

Aziz Duran, zor durumdaki kulübü belediye adına satın almıştır. Yine İkinci Lig zirveleri veya Süper Lig diplerinde tutmayı da başarmıştır. Ama Sakaryaspor’u Sakaryalılar’dan koparmayı da başarmıştır. Üstelik Tatangalar, düzeyinde eşi bulunmaz bir taraftar kitlesine sahip olunmasına rağmen.Eğer kulübü AKP standartlarıyla yürütüyorsanız, özelikle Kayserispor, Ankaraspor gibi diğer belediye kulüpleri standartlarını da yakalamak zorundasınız. Onların gülük gülistanlık olduğu yerde Sakaryaspor’un hali ne? Stadyumundan, tesislerine, sporcu yapısına acınası haldeki şehrin futbol ekibi de aynı paralelde gitmekte.Sakarya’yı, Trabzonlular yönetiyor. Çok güzel! Böylesine özveriye selam durmak lazım elbette. Fakat Trabzonlu’nun dahi “Yandım Alah” dediği yerde, onların futbol ipine sımsıkı sarılıp, yukarı değil, dibe gitmesinin anlamı ne? Kelin merhemi olsa kendi başına sürecek... Yok ki! Üstelik merkezin (!) gözden çıkardığı veya gelecek için ümit bağladığı teknik adam ve futbolculardan medet umuyor, battığını fark etmiyorsun.Selahattin Aydın döneminde bütçesi bütçe, sözü söz olan kurum, şu an 15 trilyon civarı parayı adeta savurmuş, takım da düşme potasında durmayı başarmıştır! Böylesine mirasyedi kültürü ürünlerin ve sportif başarısızlıkların hesabını kim verecek? İki defa gelip giden Ömer mi? Rıdvan mı? Yoksa son başkan mı? Veya Duran beyin takımı mı? Ya da bizzat Aziz Duran mı?“Bu kulüp belediyenin, ne istersem yaparım” diyebilir Duran. Ama orada duracak ve kulübü satın aldığı paranın da Sakaryalı’nın parası olduğunu hatırlayacak. Tüyü bitmemiş yetim hakkı var lüzumsuz harcanan her kuruşta. Maliyet kısmen müteahhitlere yüklense de, onlar bu bedeli şehirden çıkarmaz mı? Depremzede Sakaryalı sormasa Alah sorar. Açık söyleyeyim, Sakaryaspor’a yanlış yapanın iflah etiğini görmedim.Söylemiyle, eylemi bir olmayan, ne dediği ve düşündüğü net olmayan bir yapıyı bu şehire reva görmek insafsızlıktır. Kapalı kutu standartlarında kulüp yönetimi, borç batağındaki kasa ve üç bilenin(!) yazdığı yasa! Ya sonra? Her zaman olduğu gibi dışarıdan gelen alır atını gider ve Sakaryalı baş başa kalır. Ne makus talihtir ki, yine her türlü üstün olduğu şehirlerin de altında kalır.Sakaryalı malına sahip çık, sonra ağlama. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en üst düzey sporcularının da bu şehirden yetiştiğini hatırla. Kulübünü siyaset çorbasına katık etme girişimine de göz yumma.Uzun sözün kısası “Titre ve kendine dön” Sakaryalı!

04 Ocak 2007, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’1996-2006‘’

Alp Yalman ve ekibinin bıraktığı mükemmel yapı, onca yönetim cinayetine karşın UEFA Kupası’nı kazanmıştı. İki veya üç doğru takviye, o kadroya Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’nu da kazandırırdı. Faruk Süren ve ekibi tersini yaptı ve takımı darmadağın etti. Ne hocayı bıraktılar, ne de sporcuları. Benim zamanında yazdığımı, o günlerde konumu gereği susmak zorunda olan Fatih Terim 2006 yılı sonunda dile getirdi, “O takım korunsaydı Şampiyonlar Ligini alırdık” dedi.Bir Galatasaraylı için daha acı bir itiraf dinlemek mümkün mü? Teknik sorumlu, kulübü yönetim hatalarının bu hale getirdiğini söylüyor. Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu fırsatını kaçırmak ne demek? O dönemin mimarları (!) Faruk Süren, Özhan Canaydın, Mehmet Cansun, Ali Dürüst. Bu isimler Galatasaray’ın ‘kara bahtı’ olmuştur. İddia ediyorum. Ne yazık ki koskoca camia dönüyor, dolaşıyor ve aynı isimlerin ipoteği altında kalıyor.Kulüpler Birliği Başkanlığı için yine bu sütunlarda okudunuz: “Ne gereği var? Yaşanan problemler yeter” diye. Gelinen duruma bakın. Galatasaray, hükümet talimatı bekliyor ve tayinli belediye başkanları statüsünde temsil ediliyor. Geçmişin duruşu ve yönlendirme gücü imrendiren kulübü ne halde? Kendi hatalarını kulübüne böylesi imaj zafiyetiyle ödetmeye kimin hakkı var? Bu kulüp sportif başarılardan önce yönetim kalitesi ve kalibresiyle Galatasaray olmuştu. Unutuldu mu?Başkan’ın zafiyetleri sonucu ortaya çıkan gerçeğe bakar mısınız? Fenerbahçe’ye hizmet! Aziz Yıldırım’a helal olsun. İstediğiniz kadar kızınız. Ama duruşundaki kararlığı ve müthiş azmini inkar mümkün mü? Evirdi, çevirdi, Canaydın’ı Fenerbahçe çıkarları çerçevesinde hizmet eder hale getirdi. Stadyumu, futbol takımı, basketbol şubesi, voleybol şubesi, kürek, yelken, Fenerium ürünleri ve diğer branşlar aldı başını gitti. Galatasaray Başkanı mı? Sadece seyrediyor ve “2007 yılı biz Galatasaraylılar için hayati önem arz ediyor” diyor. Doğru söylüyor! Camia hayati tehlikenin farkına varmaz ve davranmazsa kulüp oksijen çadırına girecek.Bayramın ilk günü CEM TV’de İkitelli Cem evinde yapılan töreni izledim. Dede, “Canlar burayı ihmal etmeyin, aksi halde başkaları doldurur” dedi. Ne kadar doğru. Prof. İzzettin Doğan’ın söylemlerinin de ülkenin tamamınca ders olarak değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Mezhep kavgaları, statü karmaşaları felaket getirir. Birlik olma değerlerini dilinde değil, yüreğinde taşıyanlara ihtiyaç var.Ne Türkiye ne de Galatasaray geç kalmamalı.

02 Ocak 2007, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI