‘’Takdir Allah'tan‘’
Sene 92 mi 93 mü... Neyse HBB TV’de programdayız. ‘Teknik adam sonucu ne denli etkiler?’ tartışma konusu. Kimi yüzde 10, kimi yüzde 20 diyor. Fatih Terim ‘Olur mu kardeşim! Teknik adam operatör gibidir. Parmağını sokar, yeri gelir yüzde 90 hatta 100 bile etkiler’ dedi. Hoca demek ki taa o günden, bu günü işaret etmişti. Gerets’in parmakları, bazen iyi, bazen kötü yüzde 100 etki sağlıyor. Ya ameliyattaki? Takdir Allah’a kalıyor!Rizespor’un kanatlarda ne denli etkili olduğunu bilmeyen var mı? İki taraftan da vızır vızır geliyorlar. Hele hele Emrah. Orta manyağı yaptı Galatasaray ceza alanını. Birinde Emre, diğerinde Aykut kaleyi beladan kurtardı. Ama Altan’ın kafa vuruşunda Tomas arkada, Aykut çizgide kaldı: 0-1. Galatasaray kenarlarda çaresiz, ortada etkisiz başlangıçta. Hele hele Sabri boşu boşuna 100 ton mazot yakıyor, üstelik kart görme iştahına insan şaşırıyor.Bocalama döneminde Orhan Ak şişirdi, Necati indirdi, Karan İnamoto’ya onun olağanüstü güzellikte pası ve Necati bitirdi: 1-1. Gol de Galatasaray’ı kendine getirdi. Daha etkilidir artık Cim Bom. Mehmet Topal ve Japon harbiden iyi ikili olmuş. Topal devamlılık sağlar, şans verilirse... Cim Bom oralarda, buralarda önlibero aramaktan, bizler de adam tarifinden kurtuluruz.İkinci yarı Gerets kenarlara açtı oyunu. Böyle olunca da Necati ve Ümit düğümlenmiş Rizespor savunmasıyla cebelleşmekten kurtuldu, hareket alanı buldu. Goller de geldi zaten. Önce Sabri kuvvetini çenesine değil ayağına veriyor, Karan mı? Tabelayı değiştiriyor: 2-1. Çok geçmeden sahnede olan Ayhan, volenin kralını vuran Necati’dir: 3-1. Rizeliler umut teknesini terk etmedi ama Aykut kurtarışlarıyla onları dibe itti! Operatörün(!), pardon teknik direktörün parmakları ne denli etkilidir? Doğruyu umarım herkes algılar. Lazım olacak çünkü!
‘’İmalat hatası!‘’
Son konuşmalar ve gelişmeler, kesinlikle Galatasaray’da imalat hatası varlığı kanısını kuvvetlendirdi bende. Şüphelenmekteydim ama, haksız da değilmişim meğer! Lig TV’de sürpriz konuk olarak sahne alan Canaydın’ı dinledikçe gelinen durumun asla sürpriz olmadığını anladım. Bakınız neler söylüyor Başkan: “Fatih Terim’e teşekkür borçluyuz. Çünkü yardımcılarının tümünün parasını o verdi. Hâlâ kendisine ödememiz gereken rakamlar var.” Hıncal Abi’nin deyimiyle, ‘Breh breh breh!’ O dönemde Galatasaray’ın yabancı transfer uygulamaları sonucu kaç milyon doları sokağa atıldı? Gelenlerin kaçı işe yaradı? Bu milyonlarca doların kulübe finansal maliyeti ne? Köy yanıyor, Babuş makyaj tazeliyor misali, kulüp kavrulmuş, başkan, yardımcı, teknik adamın parasını ödemediği için seviniyor. Neredeyse 50 milyon dolar olarak telaffuz edilen zararın değil, yapılan hovardalığın peşinde Canaydın. Teknik kadronun parasını tam olarak verseydin de, hiç olmazsa gebe kalmasaydın daha doğru olmaz mıydı Özhan Abi?Gerets konusu da bir başka imalat hatasıdır. Belçikalı teknik adam, Bülent Tulun’un etkisinde kalmış ve futbolcu değer kriterlerini ona göre yönlendirmiştir. Biz Türkçe anlatamadık, hoca haklı. Fransızca konuşanlar kazandı! Galatasaray kaybetti. Gerets transfer edilen Okan, Mehmet Topal, Tolga, Carrusca gibi sporculara çapraz değil, İnamoto’ya baktığı gibi baksa ve takımı doğru kurgulasa yeterdi. Mektepçi felsefesi hocayı da şaşırtmış, zararı Galatasaray camiası görmüştür. Ligin en derinlikli ve güçlü kadrosu değerlendirmesine şaşıran, kabul etmeyenler var. İddia ediyorum, Galatasaray ligin en iyi, en deneyimli, şampiyonluk yarışına en hazır, en kaliteli kadrosudur, defalarca da ispat etmiştir. Belçikalı geçen sezon yaşanan şampiyonlukla ilgili verileri doğru değerlendirse, kendi kriterleriyle yürüse şu vaziyet ne takımın ne de kendisinin başına gelmezdi.Yıllardır dilimde tüy bitti, Sabri, Ayhan, Ergün, Cihan varken bu takıma ön libero aranmaz diye. Üstelik Okan gibi deneyim ve hırs küpü ve iki Mehmet de geldi. Yine arıyor! Sabri ve Cihan’ı sağ bekte harcıyor. Oysa Tomas ve Aşık’ı göbekte, Song’u sağ bekte oynatsa, Cim Bom’un kaderi değişecek. Kabze sol açık, Necati sağ! Sonra niye başarı yok? Bak Gençlerbirliği maçına, nedenini anla! Başarı doğru adamlar doğru yerde oynayınca kazanıldı.GATA’dan iyi haberler var. Askerlerimiz Ergun Abi’yi turp gibi yapacak inşallah. Önceki gün telefon etti ve o bana sordu ‘Nasılsın?’ diye. Maaşallah iyileşiyorsun Ergun Abi. Cim Bom’un büyük sevdalısı ve cefakârı için şifa dualarınızı eksik etmeyiniz. ‘Her eve lazım’ derler ya! Gürsoy da Galatasaray’a lazım.
‘’Borat bolluğu‘’
Mehmet Yakup Yılmaz’ın mükemmel bir teşbihi var: Borat. Taş gediğine oturur da, bu denli denk oturur mu? Siyasetten medyaya, spordan bürokrasiye Borat bolluğu var. Bunları, ‘I. Borat, II. Borat, III. Borat’ gibi sıralamak gerekli de, acaba Rumen rakamları yeter mi? İlk ikide nazar boncuklu organın tepesindeki, eski ve yeni yayın yönetmeni. Sonra sırayla diğer birimlerdeki işgal sahipleri.Galatasaray da bu bolluktan nasibini almış, Avrupa Aslanı, haşlanmış aslan haline getirilmiştir. Şöyle bir değerlendirme de yapılabilir: Spor Borat’ları, Medya Borat’ları, Siyaset Borat’ları vs. gibi. Yılmaz teşbih yaparken, tespit olanağı da sağlamış ve ufkumuzu açmıştır. Teşekkürler. Borat adayı bunca kimliğin sıralanacağını sanırım kendisi dahi düşünememişti.Zaman zaman paylaşırım sizlerle, bu ocakta 11 yılım geçti. İnandığım her şeyi özgürce paylaştım. Bugüne kadar, ‘Neden böyle yazdın?’ diyen olmadı. Yine söz ederim, ‘Bazıları kendine vazife çıkarır ve iş yapar (!) Doğan Grubu’nu yanlış tanıtır.’ İnsanlar, binlerce görevli tek parmak işaretiyle yönlenmekte zanneder. Sonra der ki, ‘Talimatla yazıyorsunuz!’Bu itham onurlu insanlar için kurşun yarasından farksız aslında. Şiddetle itiraz eder, kesinlikle böyle bir tutum olmadığını söylerim. İlave de ederim: Toplumu ve kurumunu düşünmeyenler öyle şeyler üretiyor ki, insanlar Aydın Doğan’ın neredeyse tüm yazı, haber ve yorumları yönlendirdiğini zannediyor. Yok böyle bir şey. Mesele Borat standartlarında. CNN Türk’ün akrobasi şampiyonasını yayınlayıp, yüzbinlerin yürüdüğü mitingi görmezden gelmesi, oradaki zihniyetin eseridir. Aydın Doğan’ın değil.Haftasonu bizden ayrılan ağabeylerimden biriyle Sakarya’da beraberdim. ‘Neden işe başlamıyorsun?’ dedim. ‘Necil gibi bir müdürü, nerede bulurum? O nedenle vaziyet zor’ cevabını verdi. Kurum sorumluluklarını paylaşanlar hakkaniyetten ayrılmaz, doğruyu seçerse, görevinden ayrılmış 45 yıllık gazeteci dahi üstü hakkında böyle konuşur. Sütü bozuk olmaması ve Borat sıfatını hak etmemiş olması şartıyla tabi.Petrol Ofisi ve vergi meselesi akıl almaz şekilde ajite edildi. Ekonomi yazarları da tonlarca yazı yazdı. Konuyu kendi penceremden paylaşmak isterim. Bir spor kulübü futbolcu transfer edecek. Ama hukuk çerçevesinde net tanımlanamayan belirsizlikler var. Federasyona baş vuruyor ve soruyorlar, ‘Bu sporcuya lisans verir misiniz?’ Federasyon lisans çıkarıyor ama müsabaka sonrası yenilen rakip kulüp Borat’ı devreye sokup, ‘Bunların hükmen yenik olması gerek’ diye iddia ediyor. Mesele budur. İşin özü intikam duygusudur, boştur.Galatasaray ağlamasın. Eğer işinizi gereği gibi yapmazsanız, ‘En kolay kazanılabilecek şampiyonluk kaçtı’ diye yakınırsınız. Gerets kadroyla yap-boz gibi oynarken, göremeyip (!) suskun kalanların şimdi ağlama hakkı olamaz. Belki akıllanma zamanı olur.
‘’Beklenen şarkı!‘’
Evinde pek yemeyen, pek de atamayan Bursaspor, içeride-dışarıda atan ama aynı zamanda da yiyen Kayserispor... Ev sahibi 3 puan kazanırsa rakibine yanaşacak, diğeri kazanırsa tırmanacak. Beraberlik mi? ‘Eh işte’ denilecek ve pek işe yaramayacak. İlginç maç yani. Ne beklersiniz? Tempo, pozisyon ve goller. Koskoca ilk yarı bunların hiçbiri olmadı. Beklenen şarkı, yerini ikinci bölüme bıraktı.Oysa İpekoğlu ve Sağlam genellikle doyurucu 90 dakikaların üretim ustaları olmamışlar mıydı? Beklentileri ikinci yarıya bırakıp ilk 45 dakikayı düşünüyor ve Burak’ın iki pozisyonu dışında etkinlik anımsamıyorum. Renk katanlar mı? Johnson ve Veli ama futbolla değil, sarı kartlarıyla! Sporcular olmadık kartlara çanak tutarken, ufak tefek ırgalamalara da hakemlerin artık çalmadığını öğrenemiyor. Bu eksiklerinin de acilen giderilmesi gerekiyor.Kayserispor’un savunma ortası, ağır ötesi. Bu zaafiyet giderilmeli. Gelecek sezona tabi. Aksi gibi forvetleri de pek top tutamayınca, genellikle sahalarında kaldılar. Topuz, Ragıp, Kemal ve Kamber’e çok yük bindi yani. Bursalı Volkan çok fonksiyonlu ev robotunun sahadaki versiyonu gibi! Her tarafa yetişmeye çalıştı. Olmadı. Pancu, Sumulikoski, Veli ve Frasineanu sadece sahada durdu. Diğerleri yeter miydi?İkinci yarı Sağlam işi sağlama bağlayacak ne gerekiyorsa yaptı ve 3 puanı 3 golle aldı. Mehmet Topuz gürz gibi. Vurduğu yerden hayır gelmiyor. İlk iki golde de o vardı. Önce korneri, Toledo’nun kafası: 0-1. Hemen ardından yine Topuz’un asisti ve golcü Gökhan: 0-2. İpekoğlu’nun oyuna attıkları fos çıkarken, Sağlamınkiler iş bitiriyor ve Fatih’in ortasına İlhan nefis vuruyor: 0-3. Beklenen şarkıyı icra eden Kayseri tarafıdır.Bursaspor taraftarları centilmenlik örnekleyip, Kayserispor futbolcularını alkışlarken, kendi futbolcularına hakaret eden birkaç tribün sakinine de sormalı ‘Bu çocuklar ve teknik kadro bu takımı buralara taşımadı mı?’
‘’Tencere fokurtusu‘’
Gece öyle başladı ki, tempo sanki tencere fokurtusu. İki taraf da yerinde duramıyor adeta. ‘Bu hareketlilik kapağı yerinden oynatır, mutlaka da gol çıkarır’ diye düşünmemek mümkün mü? Cim Bom ailece hücuma çıktığında ev sahibi, çabuk adamlarıyla ‘pırr’ diye gidiverdi. Hatta Draman iki kez arkadaşlarına ‘El aman’ dedirtti. Çukulata renkli sporcu sitem edenlere kızıyor, arada gol şansları kaçıyor.Arkada Tuna, ön takımı bozuk araba! Nereye ne zaman çarpacak belli değil. Önceki sakarlıklarında ceza alanına uzaktı. Sonra Necati’ye penaltılık yerde çarptı, Deda kaçırmadı. Karan ve 0-1. Gol sonrası Bakkal yırtınıyor ama olmadık pozisyonda, top kornere atılınca da kepenkleri indiriyor; “Ne ka ekmek o ka köfte İlhan ağbi!” Ayhan’ın vuruşu, Tomas’ın asisti ve Necati: 0-2. Biraz sertleşti oyun, Deda ipleri eline aldı toparladı. Aydınus’tan sonra, haftanın ikinci mükemmel hakem vakası.Kim ne derse desin, Şaş önemli adam. Renk katıyor! Dün uçak sallandıkça yüzünde beliren mor, yeşil ne varsa hepsini sahaya yansıttı. Necati günündeyse, rakip günü kaybetmiş demektir. İki golde de o vardı. Karan mı? Ben ‘Tok değilim!’ diye yırtındı, kafası ve 0-3. Sonra İsaac: 1-3. Aşık, tapulu mal sahibi olmuştur. Hayırlı olsun. Ak ak niyetli, birkaç maç sonra bildik formunu yakalar, Ay-Yıldız’a doğru uzar. Tomas, Ayhan, Sabri, Mondi mi? Onlar istikrar abidesi. Cihan ön liberoda iyi. İnamoto sanki Spor Toto İkramiyesi, faydası tek kişiye! Gerets’e...İkinci yarı kısacası, kaderine razıların 45 dakikasıydı. Razı olmayanlar mı? Onlar yarın Tandoğan’da. AB kaşarı, USA ajanı, BOP piyonu, diyaspora hamisi, iktidar yalakası, PKK yandaşı olmayan fikri hür, vicdanı hür ATATÜRK evlatları bayrağımızla meydana. Şener Eruygur’a zanlı diyenler, kendileri mahkemelerde aklandı mı? Pişkinlik olur, olur da bu kadar mı olur?
‘’Masal faslı!‘’
Bu kulüp tam 10 senedir masallarla idare edildi ve sonunda camia hikâye dinlemeye dahi razı hale getirildi. Bazen düşünüyorum, 'Acaba ben mi hep olumsuz pencereden bakmaktayım?' diye. Ama hangi pencereden bakarsan bak, hep aynı kimlikler. Sanki işi nöbete bindirmişçesine biri gidiyor, diğeri geliyor. Dönmedolaptaki sabit isimlerle de, Galatasaray batağa gidiyor.Şu gerçeği paylaşalım mı? 'Galatasaray sevda değil, çıkar kapısıdır artık.' Bu zihniyet yüreği yanan taraftarları 'müşteri' diye tanımlayabilmekte ve bilmediği, yaşamadığı duygulardan milyonlarca Galatasaraylı'nın da bi haber olduğunu zannetmektedir. Felakete gidiş de bu noktada başladı zaten. Oyuncağını paylaşmaktan kaçınan kıskanç çocuk zihniyeti kulübü sarmalamış, Başkan, 'Keyfim ne kadar isterse o kadar kalırım' diyebilecek hale gelmiştir. Bu cesareti onca padişah bile kendinde bulamazken, Canaydın buluyor. Nasıl?UEFA Kupası'nı kazanan kadro tarumar edildiğinde sessiz kalanlar, göz göre göre kasanın boşaltılmasını da seyretti. Sorgulama denilen erdem hiç akla gelmedi ve bugünlere gelindi. Mesele kaçan şampiyonluklardan, Avrupa'da nal toplanılmasından, amatör branşların bitirilmesinden çok daha önemli, durum vahimdir. Galatasaray bir bilinmeze doğru gidiyor. İç kavganın ve çıkar hesaplarının egemen olduğu yerde başarı değil, çöküş yaşanır. İnan Kıraç yıllar önce ne demişti? 'Arkadaşlar bu zihniyet devam ederse, bir gün kongrelere gelecek cesaretiniz dahi kalmaz.' Kıraç'ın işaret ettiği tehlike kapıda değil, içeridedir artık. Refik Bey, 'Bu bütçe peçeli' dedikten sonra, Canaydın'la kol kola çarşafa sokmayı da başarmadı mı? 'Doladı' desem de uyar! Arkan, 'Bu tapuyu almazsam...' diye iddia edip, gece yarısı Maliye Bakanlığı bahçesinde bekliyor, temizlik işçileri bina temizlerken ışıkları gördükçe, Bakan'ı Galatasaray için çalışıyor zannediyor. Ciddiyetin komediye dönüştüğü yerdi orası.Kayseri temel attığı gün Canaydın, 'Hayırlı olsun, biz de yılbaşında atacağız, olmazsa bir ay sonra atacağız' demiş, ben de yazmıştım. Kayseri stadı bitirir, Canaydın açılışa da gider ve yine konuşur 'Stadın inşaatı bitti, hayırlı olsun. Biz de bizim temeli yakında atacağız!' diye. Geçenlerde gidip baktım yüzde 30'u bitmiş, 29 Ekim'e yetişiyor, Canaydın ve ekibi hâlâ temel atıyor! Olmadık şampiyonluklara söz, olmadık inşaatlara tarih veren, transferlerde dolandırılan zihniyet, hem Galatasaray'ı hem de kendini bitirecek. Haberi yok!Adam karısından bıkmış. Arkadaşı, '90 gün boyunca her gün kucakla, dayanamaz ölür' demiş. 87. gün adamı ziyarete gidiyor arkadaşı. Kadın şen şakrak hem çamaşır yıkıyor, hem türkü söylüyor. Adamsa 40 kilo kalmış, koltukta zor oturuyor. Arkadaşına mırıldanabilmiş ancak, 'Salağın 3 günlük ömrü kaldı, haberi yok!'Galatasaray'dan da bu masallarla umut yok!
‘’Tepe taklak!‘’
Bir Bülent Korkmaz’la dahi baş etmek zorken, manga haline gelmişiyle nasıl uğraşacaksın? Kaptan’a helal olsun, ruhunu nalına mıhına takımına yansıtmış. Özellikle ilk yarı Erciyesspor sahayı öylesine kapattı ki, ev sahibine onca arazide bir sandalyelik yer bile kalmadı. Şu Mehmet Eren’i nereden bulmuşlar bilmem! Mükemmel mücadele ediyor, usta işi top kesiyor, çalım atıyor. Ne ararsan var yani. Kaliteli futbolcular, Türkiye’de de var yani. Oralarda buralarda aramanın da lüzumu yok yani.Galatasaray henüz rakip kaleye dahi gidememişken, Cenk’le buldu golü: 0-1. Tempolarını düşürdüler sonra. Ama savunma anlayışından asla taviz vermiyor, Cim Bom’a ‘Cim’ deme fırsatı tanısalar da ‘Bom’ dedirtmiyorlar. Sarı-Kırmızılılar’ın azıcık toparlanıp pozisyon üretmeye başladıkları dönemde de İliç ‘bom’luyor! Aslında ayıp da ediyor ve kırmızıyı görüp gidiyor. Şimdi ‘Ayıkla pirincin taşını’ diyeceğim ama ayıklanacak taş kaldı mı? Şampiyonlar Ligi ümidi mi? Bunların UEFA Kupası’na katılabilmeleri dahi şüpheli yahu!‘Hell’ çocukları, Erciyesspor’un melekleri olmuştur artık. Kupa da, lig de kısacası her yerde ‘Hızır’ gibi yetişip sevindiriyorlar. Aslında bu sezon kimi sevindirmiyorlar? Sadece taraftarlarını. İki sezondur yazıyorum, sporcuların kafası allak bullak. Bir ekibin duman olmasını istiyorsanız, güven duygusunu bitireceksiniz. Galatasaray Kulübü’nde bu operasyon, yönetim ve teknik ekip işbirliğiyle tamamlanmıştır.İlk yarı sanki daha kalabalıkmış gibi oynayan Erciyes, ikinci bölümde eksikmiş gibi oynamaya başladı. Oysa 10 kişi oynayan Sarı-Kırmızılılar’dı. Gerginlikleri haklı bir durum aslında, bulundukları yer adamda can mı bırakır? Durulmalarına karşın, golleri konuk kaçırıyor, ev sahibinin cılız atakları da, Orkun’un kucağında bebeğe dönüşüyor.Dün gece zaten mevcut defolara ilaveten, futbolun çabukluk ilkesiyle ilgili hiçbir şartı örnekleyemenler, elbette tepe taklak gitmeye devam edecekler.
‘’Geç oldu!‘’
Hakan Ünsal’ın haklı ama geç kalmış feryadını okuduğumda, ‘Neredeydin?’ diye söylendim. 1996 senesinden beri yazdıklarımı bir çırpıda toparlamış Hakan. Ama ne zaman? İş işten geçtikten sonra. Yani? Geç oldu! Eğer zamanında bütün olmayı becerip, doğru zaman ve mekanda seslerini duyurmayı becerselerdi, bu işler başlarına gelmezdi. Aslında tüm futbolcuların defosudur bu. En güçlü oldukları zaman dahi ezilmişliklerinden kurtulamaz ve anaları ağlatıldığında bile, “Sayın başkanım, değerli hocam, muhterem yöneticim” türü sözlerle paçayı kurtaracaklarını zannederler.Uyandıklarında mı? Çoktan iş işten geçmiş, yeni kurbanlar tezgaha dizilmiştir. Işıltılı günlerin ardından beliren karanlık ürkütmektedir onları artık. Seneler önce zamanın Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Şükrü Erdem’e, “Sayın Bakan futbolu bırakıp yoksulluğun pençesine düşen, sağlık sorunları yaşıyan sporcular için bir huzurevi yaptıralım ve spor sakatlıklarıyla ilgili bir ihtisas hastanesi oluşturup, döner sermeyesiyle yaşamasını sağlayalım” dedim. Şükrü Erdem büyük ilgi gösterdi ve zamanın ünlü futbolcularından bir altyapı oluşturmamı söyledi. Yetişmelerine emeğim olduğunu sandığım birkaç yıldızla konuştum. Hepsi, “Tamam mamam” dedi ve daha yanımdan ayrılırken konuşmaları unuttu. Şimdi çoğu, “Acaba nerede iş bulurum?” derdinde. Onların duyarsızlığı Erdem’e mahcup etmişti beni.Turgay Şeren, Profesyonel Futbolcular Derneği aracılığıyla derman bulmaya çalışır ama yalnızdır. Bir seçimde, “Niçin oy kullandınız?” diye soran muhabire Arif Erdem, “Valla attık ama niçin attık bilmiyorum” demiş, gülüp geçmişti. Oysa zaman tüm acımasızlığıyla geçiyor ve Arif de bilinen sona doğru gittiğini kavrayamıyordu. Futbolculara bu konuda doğru kültürü veremedik. Denedik, almayı beceremediler. Şimdi Hakan konuşuyor ama boşa konuşuyor. Kişisel serzenişten öte ne var söylediklerinde? Oysa şöhretin zirvesindeyken birlik olmayı deneseler, herşey daha farklı olabilirdi. Toplum geleceğinin değil, günü kurtarma alışkanlığının kısır döngüsünün üzücü örneğidir Ünsal’ın geç isyanı.Canaydın Galatasaray’a karşılıksız hizmet eden, içtenlikle sevenlerden hoşlanmaz. Bu nedenle Emre Aşık transferinde önemli payı, emeği olan Fatih Gökşen adını kullanmamıştım. Hiç yoktan başı derde girerdi Gökşen’in. Sonra Hakan’ın açıklamalarını okuduğumda aklıma geldi. Emre de, Tulun’a teşekkür etmişti. Oysa Tulun ve Gerets bu transferin olmaması için direnen ikiliydi. Gökşen, Kalpakçıoğlu’nu ikna ediyor ve onun imzasıyla iş bitiyor. Sonra Tulun ne dedi de; Aşık, Gökşen yerine Tulun’a teşekkür etti? Anlayabilmiş değilim!Galatasaray’ın şampiyonluğu kaçırdığını kaç hafta önce yazdım? Hatırlamıyorum. Aynı hatalar ve Canaydın-Gerets ikilisi devam ediyor. Köşede de ‘İmroz Fatihi’ Yarsuvat bekliyor. ‘Beterin beteri var’ deyişi doğru galiba.