‘’Organize işler!‘’
Türkiye’nin sıkıntısı organize işler realitesini görmezden gelme çabasındakilerin sayısı... Bunların büyük kısmı suyun başında duruyor ve canı ne kadar isterse kirletebiliyor. Çare bulunamazsa 40 yıldır devam eden çöküş iyice hızlanacak ve ülkeyi sağlıklı zannederken ‘Koma hali nasıl oluşmuştu?’ sorusuyla beraber, musalla taşı başına gideceğiz! Duyarsızlık sadece bizi bağlayıp zarar verse bir derece, ama ya gençlerimiz ne olacak? Onların gelecek sorumluluğunun bizlerin duyarlılık kriterleri ölçüsünde olduğunu görmezden gelme hakkımız yok ki.Ülke tüm kesitleriyle terör batağına doğru gidiyor ama herkes işine geldiği gibi teşhis koyup, pansumanla geçiştiriyor. Palyatif çözüm örnekleri faturası sadece bölücü örgüt meselesinde 200 milyar Dolar’dır. İçimiz yana yana toprağa verdiğimiz insanlarımızın yaşam haklarının ellerinden alınması vebalinde sütten çıkmış ak kaşık mıyız? Elimizi vicdanımıza koyalım, öyle verelim cevabı. Türkiye’nin toplam dış borç miktarını, terör belasına harcamak zorunda kalmasaydık, şu anda ülke nasıl bir refahın içinde olurdu?Senelerdir yazar, kendim okurum. Devletin önce arsalarına el koyan, sonra gecekondular yapan ve bu kaçak yapıları ‘apartmankondulara’ dönüştüren zihniyete ‘Garibanlar başını sokacak kulübe yapıyor’ diyerek yol veren medya leşkerleri, tribünlerin işgaline de aynı pencereden bakmış ve işi kulüpçülüğün dar çerçevesine sıkıştırıp terörü tribünlere sokmuştur. Günümüz stadyumları örnek taraftar topluluklarını değil, kaos mimarlarını barındırmakta, aklı başında olan sade vatandaş da kaçmaktadır.Bu felaketi dahi ‘İşte Galatasaray da varoş kültürüne teslim oldu’ diyerek, keyif salyalarını akıtıp topluma yansıtanlar, ortak oldukları cinayetin farkına vardıklarında ne olacak? İş işten geçmiş olacak. Oysa mesele Galatasaray, Fenerbahçe ya da Beşiktaş değil, ülke derdi. Farkına varamıyor, varmak istemiyorlar. Israrla söylüyorum ASY’de yaşananların Fenerbahçe’yle ilgisi yoktur. Orada başka hesaplar vardı. Ne yazık ki, polis güçleri de olaylara biber gazı değil, provakasyon bombası attı. Toplum zaten gergin. Organize işler ve toplum gerçekleri doğru analiz edilmediği müddetçe bu ayıplar bitmez ve suçlu ‘futbol’ ilan edilir. Geçmişin bölücü harekâtının başlangıcına uyanamayan kafa, yine aynı yolda!
‘’Provakasyon bu!‘’
Galatasaray camiasının tarihinde belki de hiç görülmemiş düzeyde tek ses, tek nefes olması zamanı geldi. Eğer bu gereklilik oluşturulamazsa, cumartesi yaşanan rezaletin daha beterleri yaşanacaktır, emin olabilirsiniz. Fenerbahçe maçı öncesi, esnası ve sonrası yaşananlara ‘Provakasyon bu’ dememek için ya gerçeklerden kaçmak, ya da akıl özürlü olmak gerekir.Kadıköy’de hangi sezon problem yaşanmadı? Anımsayan var mı? Daha sonra ASY’de oynanan rövanşlarda Galatasaray taraftarları elbette ‘Sütten çıkmış ak kaşık’ değildi ama bu denli rezillik gösterileri de asla denenmemişti. Olan bitenin arka penceresinde Fenerbahçe kızgınlığı değil, Canaydın’ı bitirme operasyonu var.Eğer bu uğurda, böylesine harabat göze alınmış ‘Galatasaraylı’yım’ diyenler sahnede, kuliste, sufle dehlizinde görev almışsa, ne olur bu kulübün hali? Türkiye’nin 500 yıllık eğitim, 100 yıllık spor onuru, bu hale layık mı? Sırf koltuk uğruna bunca yıkıma girişmek için değer mi?Canaydın’ı en çok eleştiren, hatta istifası gereğini dile getirenlerden biriyim. Fakat son yaşananlar sonrası, Galatasaray’ın çekilmek istendiği yeri görüyor ve ‘Amman Canaydın’a sahip çıkın!’ diye uyarıyorum. ‘Beterin beteri var’ atasözü realiteye geçmek üzere çünkü.Dikkat ediniz! Malum koro derhal sahne aldı. Ne diyorlar ‘Canaydın gitmeli.’ Peki kim bunlar? Galatasaray’ı batıran, AIG ve QVT gibi şirketlere ipotek eden. Karton proje, naylon futbolculara milyonlarca doları kaptırıp, Uzak Doğu’dan yola çıkan stadyumu henüz limana varmayan! Vizyonerler(!) topluluğu.Bu denli iştahın nedeni de olmalı değil mi? Yıllardır pusuda bekleyen kimlikler ne oldu da hareketlendi? Galatasaray uzun süredir çırpındığı bataktan kurtulmak üzere. Mali disiplin, doğru kriterlerle yönlendirilen sponsor, yayın, emlak satış politikalarının meyveleri hazırdır. İştahı(!) açılanları da cezbetmektedir.Özhan Canaydın ‘Birlik olalım’ aksiyonunu lafta bırakmamalı. Hayri Kozak, Doğan Hasol, Doğan Sarıbeyoğlu, Taner Aşkın, Ahmet Özdoğan, Alp Yalman, Ergun Gürsoy ve daha nice yanlış duruşu nedeniyle, içini burktuğu Galatasaraylı’yı tekrar kazanmalı. O insanların kulübü en az onun kadar sevdiklerini, aynı fedakârlıkları yapabileceklerini bilmeli. Necdet Çobanlı ve Kemal Onar gibi büyüklerin duasını, pozitif elektriğini camiaya yansıtmalı. inan Kıraç statüsü nelere kadir olur? Öğrenmeli.Yani? Neredeyse ciltler dolusu roman yazılabilecek, doğrularını nötr hale getirecek hatalarından arınmalı. Sezon boyu spor kamuoyu karşısında örneklediği sağlıklı duruşu, fair örneklerini, kendi camiasından esirgememeli. Aksi halde mahallede herkesin sevip saydığı ama evinde ailesinin aç kalıp yoksulluk çektiği aile reisinden farkı kalmayacak.Galatasaray camiası ya gerekeni yapacak, ya da bir kısım tribün mensubunun yönlendirdiği kulüplerden biri statüsüne doğru yol alacak. Süleyman Seba sonrası Beşiktaş’a bakın! Ne demek istiyorum anlayın.
‘’Durum raporu!‘’
Kesilen yol sayısı: 27Mağdur vatandaş sayısı: 37860Hararet yapan araç miktarı: 3861Motoru yanan araç miktarı: 72Yanlışlıkla Sarı-Lacivert gömlek giyip, dayak yiyen sayısı: 36Maçtan bihaber gezerken polis tarafından ırgalanan sayısı: 764Sahaya atılan bardak sayısı: 11300Sahaya atılan şişe sayısı: 3162Sahaya atılan sandalye sayısı: 326Kırılan sandalye sayısı: 4112Edilen küfür miktarı: 21000Sahaya atılan patlayıcı miktarı: 4103Boşu boşuna eziyet çeken güvenlik gücü miktarı: 4000Maça gelemeyen başkan sayısı: 2Başbakan demeci: Bu federasyonla bu kadar olurVatandaş sorusu: Ya bu anlayıştaki yöneticilerle ne kadar olur?Spor etiği: BitikAklıselim: YitikSonu nereye gider?: Felaketin göbeğine...ASY’de vaziyet neydi?: Rezillik...Derbi yok muydu?: YoktuNe vardı?: Kendi hırslarına Türk futbolunu esir eden, yangına körükle giden sözde yöneticilerin senaryosunu yazıp sahneye koyduğu, Başbakan’ın da ‘Bu federasyonla bu kadar olur’ diyerek destek verdiği ‘Futbol nasıl katledilir?’ adlı eserin mevsim sonu galası!
‘’İnekler deli dana!‘’
Umur Talu müthiş bir benzetme yapmıştı: “Süt pastörize ama inekler deli dana!” Yaşanan onca dengesizlik silsilesini anlatabilecek başka cümle kurabilmek mümkün mü? Talu anlatmış memleket halini. Necip Kanarya medyası ısrarla gündeme getiriyor, “Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçeliler’i alkışlasın. Aynı centilmenlik gösterisini tribünler de tekrarlasın! Tamam! Spor erdemine yakışanı Galatasaray camiası örneklesin. Çünkü Fenerbahçeli sporcular hak etmiş, pastörize süt kıvamında çocuklar ama inekler deli dana! O meseleyi nasıl çözeceğiz? Kadıköy’de olan bitene çanak tutacak, görmezden gelecek, yangına körükle gidecek, işinize geldiği gün bir numaralı etik savunucusu olacaksınız. Nasıl şey bu?Galatasaraylılar’ın şampiyonu alkışlamasını isteyenler, hangi doğruyu yapmıştı da, şimdi fair çığırtkanlığına soyunuyor? 2001-2002 sezonunda “Galatasaray yazarları stadımıza gelmesin, can güvenliği veremeyiz” diyenler için gıkınız çıktı mı? Hayır. Neden sustunuz? Çalışma özgürlüğüne, can güvenliğine hangi pencereden baktığınızı belgelemek için mi? Taraftarların at pisliği, lağım suları içinde iskan edilmesini, futbolcuların koridorda dövülmesini etik değerler içinde mi kabul etmiştiniz? O gün Şansal Büyüka ve ekibi canlı canlı olayları yansıtmasaydı, Türkiye’nin haberi olacak mıydı? Sonra koridorlar Lig TV ekibine de yasaklandı, hatta iş organize kablo kesme eylemine kadar vardı. Neredesiniz siz?Geçtiğimiz sezon stadyumun arka sokağında kıstırılan ve dövülen, son hafta Bebek’te bir apartmanın 4. katına kadar kovalanıp, formasının üzerine edilen (!) çocukların acısını, ASY’deki alkış sesleri örtebilecek, deli dana sendromunu tedavi edebilecek mi? Cevabı verilmesi gereken esas soru bu.Özay Şendir “Alkışlayanın bir sene, bir dönem ya da bir dahaki sefere alkışlanma hakkını kazandığını nasıl ıskalıyoruz?” demiş. Mükemmel bir yaklaşım. Ama gazeteciye “Can güvenliğiniz yok, stadımıza gelmeyin” mesajı gönderen, futbol oynamaya gelmiş rakibi döven, kazanamadığı her oyun sonrası gözü dönüp hakaret eden, yaşamı, dürüstlüğü, emeğin değerini, fair olgusunu sadece Fenerbahçe şampiyonluğu olarak gören zihniyeti ıskalamayıp tedavi etmeli. Ardından da bu önerileri getirmeli.Bayanlar basketbol finali sonrası yaşanan rezillikler niçin doğru değerlendirilmez? Kız çocuklarının o denli küfür, hakaret ve korku yumağı içine bırakılmasının, ahlaki sorumluluğu bir yana, vicdani sorumluluğunu bir nebze duyacak kimse yok mu oralarda?ultrAslan grubu ve Alpaslan’a sesleniyorum “Sporcular pastörize süt ama bir kısım yönetici ve medya leşkeri deli dana. Sizler bu gidişe son verecek ilk adımı atabilir, hatta felakete gidişi dahi sonlandırabilirsiniz. Kullanın bu şansı. Türkiye’nin huzur, mutluluk dolu geleceği için görevden kaçanların işini siz üstlenin. Başarırsınız.”
‘’Güvenin demedim mi?‘’
Fenerbahçeliler; daha geçen hafta sizlere “Şampiyon olacaksınız, kendi ekibinize güvenmeseniz bile, Galatasaray ve Beşiktaş’a güvenin, onlar sizin adınıza gerekeni yapar” demedim mi? Dedim. İşte sonuç! Şampiyonsunuz. Yıldırım ve yönetimi, taraftarlar, onca futbol konuşanı, yazanı bunca gerilimi boşuna yaşadı ve yaşattı. Hayırlı olsun, dilerim Avrupa podyumunda da ülkemizi başarıyla temsil eder, Türkiye’nin yüzünü güldürürsünüz.Beşiktaş’ı Siyah-Beyaz yorumcuları analiz edecek ama şu detayı da vurgulamalı: Tigana ligdeki kritik Fenerbahçe maçı öncesi “Sezon sonu gidiyorum” dedi ve yönetim de sessiz kalınca o gün itibariyle Kara Kartal şampiyonluğu kaybetti. Açıklamayı okuduğumda aklıma hemen Ali Şen geldi. Efsane başkan, Tigana’yı derhal ilk uçakla postalar ve takımdaki kafa karışıklığını müthiş bir motivasyona çevirirdi. Demirören bunu akıl edemedi.Canaydın mı? Akıl etmesi gerekeni ilk başkanlık, orta başkanlık, son başkanlık dönemlerinde (!); sezon başı, sezon ortası, sezon sonu asla edemedi. Kulüp bu hale geldi. Paramparça! Yönetim kendi içinde, taraftar tribünde, futbolcu Florya’da darmadağın. Gerets ve ekibi mi? Onlar bir başka alem. Mey başındaki eski dostların (!) etki, tepki ve yönlendirme sonucu, üretimleri sabotajdan farksızdı. Bakan değil, gören için!Sivas’ta kaçırılan umut kırıntıları, sezon başı Polat’la yaptığım bir sohbeti anımsattı. Demiştim ki “Bülent Ünder Galatasaray için önemli adam. Dikkat edersen tüm başarılarda o var. Olmadığı zaman başarı da yok. Bir irdele istersen.” İrdelemedi demek ki, gönderdi. Sivas Kangalları’nı bilirsiniz. Sessiz sakin kenarda durur. Sürü sahibi “Yahu bu uyuşuk uyuşuk duruyor, boşuna besliyoruz, gönderin” diyor. Diyor da, üç gece içinde sürünün yarısı kurtlara kurban gidiyor. Ünder geldi aklıma Sivas’ta!Lig TV’de dikkatinizi çekti mi? Gerets iki kelime söyleyip susuyor. Keser, iki kelimeden en az on cümle üretiyor! Beş saniyelik Gerets cevabından, beş dakikalık açıklama çıkıyorsa, kamp konuşmalarını düşünün! Futbolcular belki de uzun konuşmalar sonucu bayıldıklarından verimli olamadılar bu sezon. Ehhh... Bir de, iki senede ideal 11’i bir türlü sahaya çıkaramayan, çıkardığında da ille de bozan düşünce! Rakibi asla analiz etmeyen, önlem almayı beceremeyen felsefe! Yani? Bu şartlarda gelinen mevki ‘iyi’ denilebilir yani!Fenerbahçe camiasının bütünlük, paylaşım ve çabasını örneklemeden, sadece futbolcuları suçlayıp, onların arkasına sığınmakla belki kendinizi kandırırsınız. Ama nereye kadar?
‘’Ne iştahtı be!‘’
Galatasaray ve Sivasspor’lu futbolcular, sanki mideleri zil çalar vaziyette Mis Kebap’ın mis gibi kekik kokulu döner’ine daldılar. Ne iştahtı be! Cim Bom çok iyi başladı. Başladı da Sivasspor’un aynı değerlerde cevabı da gecikmedi. Bu tempoya olumlu katkısı, dolmaları(!)yutmaması, gereksiz yere oyunu kesmekten kaçınması nedeniyle, Aytekin Durmaz’da kutlanmalı.Bülent Uygun sakatlarıyla uğraşmasa, Hakkı ve Fransegio arıza yapmasa daha da yukarılara taşırdı bu ekibi. Dar olanaklarla bu kadar olur ancak. Ya bol olanaklar? Gerets dolduruşa gelmeyip, takımı doğru dizse bu sene de ligi tepede bitirir ‘Seneye tatil mi yaparım?’ diye fal bakmazdı. Eserin mimarı Belçika’lının akıl hocaları, mey dostlarıdır. Yazık ettiler Galatasaray’a da, hoca’ya da! Koca sezon bir 90 dakikada dahi doğru 11 oluşturamayan, sporcuların iç dinamiklerini allak bullak eden düşünce, mutlaka pişman da olacaktır gündemden düşünce.Ümit Karan çok özel golcü. Topu öyle yere vuruyor ki, kaledeki İskelator’a dönüyor. Golü öyleydi. Petkoviç adeta ruh teslim etti 0-1 İşi bilen teknik direktör nasıl belli olur? Oyun esnasında yaptığı taktik değişiklikten. Gol sonrası Bülent Uygun bunu yaptı işte. Değişti oyunun rengi. Karşılıklı ataklar ve mükemmel bir tempo. Devre nasıl bitti anlamadım. Her hafta güçlenen Orhan Ak’ın futbol ciddiyetine saygı duyuyor, Sabri gelecek sezon önde oynarsa neler yapar? Düşünemiyorum. Carusca!!! Bilemiyorum, tekniği süper ama!İkinci yarı aldı sazı eline Sivas. Yıldız, Balili döktürüyor bir türlü girmiyor. Servet’te kendi(!) kalesine gol atmak, rakip(!) kaleye de yedirmemek için çırpınıyor. Helal olsun işte böyle olur sporcu dediğin. Gerets’i çözmek mümkün değil. Karan’ın gol krallığına adeta set çekerken Şükür’ü de hedef ediyor. Provakasyonun babası bu yahu. Uzatmalar esnasında Gürhan mükemmeli yaptı ve hakları olan golü attı 1-1 Fenerbahçe’nin 100. yılını, şampiyonluğunu kutluyor, Avrupa’da başarılar diliyorum.
‘’İzmir olalı!‘’
Finale benzemeyen final sonrası, bir arkadaş Bayburtlu senfonizedeyi hatırlattı. Konser sonrası demişti ya, “Bayburt, Bayburt olalı böyle eziyet görmedi!” ‘İzmir de İzmir olalı böyle futbol eziyeti görmedi’ diye söylendi. Kemal Zorlu’yla sohbet ediyoruz ‘Fenerbahçe’den başka kim şampiyon olsa yazık olurdu?’ dedi. Haklı. Hatırlarsınız geçtiğimiz sezon son hafta salı günü ‘Galatasaray şampiyon’ diye yazmış haklı çıkmıştım. Neden? Aşırı gerilimin Kanaryalar’ın ayağına pranga olduğunu görmüştüm de ondan. O gereksiz baskıyı uygulamayıp, kampa almasalar normal tempolarıyla gitseler, 5 atar dönerlerdi. Yöneticiler uyanamadı. Fenerbahçe medyası da!İzmir futbolu çöküş yaşıyor. Ama şimdi bir şansları var. Cahit Kıraç valim. Futbolu seven, doğru yöntemlere destek veren, çağdaş bir portre. Yani İzmirliler değerlendirmeyi bilirse sportif anlamda mükemmel olanaklar sağlayan, ayağı da uğurlu valinin katkılarıyla, tekrar Süper Lig’e dönebilirler. Yeni geldi, önce kupa finali, şimdi de Fenerbahçe-Trabzonspor resitali (şahane maç olacağından eminim) daha sonra da Altay, Karşıyaka veya İzmirgücü neden olmasın? Kıraç, devletin vatandaşıyla kaynaşıp, bütünlük içinde yaşamasını sağlayan insan kere insan bir validir.Geçen hafta ‘Aziz Yıldırım merak etme, gereksiz strese de girme, Fenerbahçe 1 puan önde şampiyon olur’ dedim FANATİK’te. Beşiktaş maçı da kazanılmasına karşın ‘Şa, şam, şamp, şampi’ diyenler var. Rahat olun yahu. Galatasaray ve Beşiktaş’a güvenin. Fenerbahçe’ye güvenmeseniz dahi! Bunların bırakın şampiyon olmak, telaffuz etme hakları dahi yok. Orası için gerekli verileri gören var mı? Tamam yöneticiler ‘iddialıyız’ diyecekler tabii ele güne rezil olmamak için. Türkiye nasılsa gerçeklerin değil, ithamların ülkesi. Kolayı ne? Yönetici hakeme sallayacak, kurtuluşun en kolay yolu da bu kaçış olacak. Trilyonlar ziyan olmuş, ne gam.Bu arada Fenerbahçe yöneticilerinin 100. yıl şerefine bir doğruyu örneklemelerini ve özellikle hakem camiasından özür dilemelerini bekliyorum. Takım mücadele edince, galibiyeti isteyince oluyormuş demek ki. Önce Göçek, sonra Aydınus hakkaniyetin yanında olduklarını, diğer arkadaşları gibi işlerini iyi yaptıklarını ama insanların zaman zaman hatalar da yapabileceklerini örnekledi. Abitoğlu, Denizli’de şahaneydi. Uzun lafın kısası ilkokul talebesi gibi iyi notta ‘Ben aldım’ zayıf alınca ‘Öğretmen verdi’ kolaycılığından kurtulmalı yönetici kimlikleri.Özhan Abi ‘Neredeyse kalpten gideceğim’ demiş. Sakalım da olmasına rağmen dinlememişti! Ben sana ‘Abi sakın bu işe soyunma, yanarsın. Kulübün içini bildiğini zannediyor ama bilmiyorsun. Yanarsın vazgeç’ diyeli kaç sene oldu? Valla iyi dayandın. Senin yerinde başka biri olsaydı çoktan gitmişti. Çok inat gördüm de senin gibisini görmedim. Aziz Duran’a rahmet okuttun billahi!
‘’Gelincik tarlası‘’
İzmir zaten güzeldi, iyice güzel olmuş. Şehir gelincik tarlası gibi, Ay Yıldız’lı Albayrak. Türk İzmir, nasıl da şık olmuş bu giysiyle. Efe’ler diyarı insanı pazar sabahı anasını da, yan gelip yatmayanını da yanına alacak ve muhteşem çağrıya katılacak. ‘Çıktık açık alınla 10 yılda her savaştan, 10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan’ İşte bu marşın İstanbul ve Ankara versiyonlarından sonra İzmir bölümü sahnede. Karanlığın üstüne güneş gibi doğan Atatürk evlatlarının ışığı, dünyaya bir kez daha yansıyoooor.İki depresyonzede’nin finaliydi desem yanlış mı olur? Sanmam. Biri tepe umudundan olmuş, diğeri de lig de kalma savaşından yorulmuş. Kolay değil, mücadele edecek ve hedeften olacaksınız. Beyin dayansa kas, kas dayansa beyin dayanmaz. İşte böyle olunca da iş final statüsünden ürkekler kapışmasına dönüşür. Bu arada Korkmaz’ın oyun anlayışına bakıyor, “yerli kahramanların olduğu yerde yabancı üvertürlere ne gerek var” diye düşünüyorum. Şarap üreticisine tanınan olanaklara karşın, bizim futbol üreticisinin bulduklarını gördükçe de deliriyorum. Sen delirme Bülent, Lazorov bunu hep yapar zaten. Yine kaçırdı da! Finali radyodan dinleyenler, bir şey kaçırmadı! İçleri rahat olsun. Trilyonluk starlara karşı, mütevazı bütçeliler oynuyor, akılda kalan şey hep onlardan ürüyor. Bakıyorum, Nobre koşacağı yeri bile bilmiyor ‘Yangın da ilk kızılacak’ statüsündeki Burak’a kızılıyor. Bu çocuk futbolcu be! Serdar da öyle. Sezon başı ‘gazoz’ demiştim ama öyle gelişti ki, gazozu şişesiyle yutturdu.Birinin gücü, diğerinin Tigana’sı nedeniyle ileride çoğalamadığı, hep birinci viteste gidilip neredeyse motorun yakılacağı, finale benzemeyen finalde çile uzadıkça uzadı!.. Sonra topa Bobo’nun kafası uzandı: 1-0...Çok şükür ızdırap bitti, kupa da Beşiktaş’a gitti.