‘’Helal olsun‘’
‘Evdeki hesap çarşıya uymaz’ derler ya, doğru. Peki bizim çarşıda bile denk gelmeyen hesap, Galler’de uyar mı? Hele hele ilk yarı hiç uymadı! Montella boş alanda etkili, atletik ve çabuk oyuncuları öne koymuş. Ama orta alana tevzi makarası işlevi yapabilecek bir maestro koymayı unutmuş! Sağ arkada Ferdi havasını, solda ise Cenk kanadını canlandıracak ortam bulamadı. Savunmanın 10 numarası Abdülkerim ise orta alanı boşladı, uzun attı tutmadı. Samet ise sakarlık umanları yanılttı, hatta 58’de gol atacaktı, Ward kurtardı. Uğurcan yediğimiz golde, sağ direğe yakın olacağına; ortada dursa umarım kurtarırdı. Henüz 7’de golü yedik! Galler resmen overlok gibi, olağanüstü hırsla çalışıyor, vaziyete bizim sahadaki baskıdan uzak, rakibe mesafeli duruşumuz sebep oluyor!
Doğru onarım yaptı
Montella yerinde onarımlarla, Ay-Yıldızlı takımımızı daha etkili hale getirdi. Galler prensliği pazarına ikinci yarı daha donanımlı, doğru teçhizat, grup liderliği azmiyle girildi. Oyunumuzun profili ve tabii doğal olarak dengeler de değişti. Galler hız kesmedi tabii ama şimdi, prensler çatırtısına layıkıyla cevap verebilecek, doğru cephe almış kahraman Mehmetçikler vardı. Kenan Yıldız, yıldız gibi kaydı ve Galler kaptanı gemisini kendi ceza alanı içinde batırdı! Türkiye kaptanı da 70’te penaltıdan grup liderliği imzasını attı. Helal olsun sizlere...
‘’Analar ve oğullar…‘’
Suna Polat Gençlik Merkezi, Hatay’ın Samandağ ilçesinde hafta sonu hizmete açıldı. Depremzede evlatlar için. Polat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat, Galatasaray Kulüp Başkanı Dursun Özbek ve yönetici Erden Timur’un açılışını yaptığı törenle hizmete giren; ortak yaşam ve gelişim merkezinde çocuklarımız ve gençlerimize katkı sağlanacak.
Sonsuzluğa yürüyen her annenin, ruhuna bayram sevinci yaşatacak, rahmetine katkı yapacak, harikulade bir sevap. Teşekkürler Adnan ve Murat Polat, bravo emeklerinize, ne mutlu sizleri yetiştiren annenize.
Böylesi hayırlara vesile girişim; Galatasaray’ın Hatay yenilgisinin gölgesinde kaldı. Oysa kalmamalıydı! Yorgun Galatasaray’ın; başarılı, akıllı ve disiplinli oynayan Volkan Demirel ekibine yenilmesinde, anormallik yok ki ! Aynı kategoride mücadele eden iki Süper Lig kulübümüz mücadelesinde, daha iyi koşullarda hazırlanıp kazanan, her maçını deplasmanda oynamak zorundaki, acıların şehri ev sahibi oldu.
Lig yarışında elbette yenilecek, berabere kalacak, yeneceksiniz de. Neticelere karşı hazırlıklı, e tabii hazımlı olmak lazım. Günlerdir Okan Buruk’u diline dolayanlara ve gaza gelen taraftarlara, hak vermediğimi söylemeliyim. Eleştiri Galatasaray camiasının olmazsa olmazı. Ama Şampiyonlar Ligi kulvarında, amansızca yarışan teknik kadro ve sporculara bir nebze insaf şart değil mi ?
Fırsatçılığa soyunan, başarıdan rahatsız olup olur olmaz sarsıntı yaratmaya ve bulanık suda avlanmaya çalışanlara alet olmayınız! Yanlış kadro kurduğunu iddia ettiğiniz Okan Buruk kadar; bu işi biliyor olsanız, onun yerinde siz olurdunuz! Galatasaray teknik sorumlusu, en doğruyu tespit edecek deneyimi futbolculuğunda kazanmış, cümle aleme belgelemiştir zaten. Berbat vaziyette aldığı kadroyu, ne yaptığı da meydanda. Hiç kimse belden aşağı işlere girişmesin nokta.
Galatasaraylı’lar deprem bölgesindeki icraatlarıyla, çok dua aldı. Böylesi güzel hayırlara vesile camianın mutluluğunu paylaşmak varken, bu hal ne?
Adnan Polat’ın elbette Dursun Özbek, Erden Timur ve tüm Galatasaray camiasının ‘Suna Polat Gençlik Merkezi’ ve konteyner, okul ve benzer hayırların daha da yayılmasını temin çabalarının desteklenmesi gerek. Bu yapıtlar Osmaniye, Kahramanmaraş, Urfa, özellikle Antakya ve İskenderun’da oluşturulmalı, temini için el ele uğraşılmalı, pozitif enerji enjekte edilmeli diye düşünürüm.
Galatasaray eğitim, kültür, bilim, spor katkılarının deprem bölgesi her şehrinde etkin hali, tüm Galatasaray sevdalılarının yemini, hedefi olmalı. Olacaktır evvel Allah. Türkiye’de hiç bir rakibin, yanına dahi yaklaşamadıklarına; Galatasaray ulaşmadı mı ? Nice ‘Suna Polat Gelişim Merkezi’ tesislerine, eğitime, gelişime Adnan, başarırsın inan…
‘’Bravo Hatayspor...‘’
Açık söylemeliyim. Öyle bir 90 dakika ki; hangi taraf galip gelse mutlu olacağım, kim kaybetse üzüleceğim bir 90 dakika yaşayacağım kesin. Hangimizin yüreği yanmadı Hatay ve bölgenin yaşadığı asrın deprem felaketi nedeniyle? Kim saygı duymadı, gönül vermedi; Volkan Demirel ve ekibinin onurlu duruş ve direnişine? Nasıl oynanması gerekiyorsa dün gece onu uygulattı ve kazandı. Okan Buruk ve öğrencilerinin saygı duyulası futbol değerleri, e tabii başarıları hepimizin malumu. Kimi beğenir, kimi eleştirir. Fakat Galatasaray’ın başarılı gidişi asla inkar edilemeyecek bir gerçektir. Buruk’un hakkını inkar eden çarpılır, fakat gerçekleri gündeme getirmezsen de; takım çarpılır! Güçsüz ve hazır olmayanlarla, kaza geliyorum demez gelir! Yürüyenlerde ısrar edilmemeliydi diye düşünüyorum. Galatasaray ve Hatayspor, iki yiğit Kırkpınar başpehlivanı modunda başladı. Galatasaray hakim gözüküyor. Hatayspor da son derece dengeli, sanki oyun arama şansını rakibe bırakmış gibi ama yakalarsam yakarım modunda kontra kolluyor. Rivas sol zaafı kaptı ve golü attı 1-0 Az sonra Erce’ye faulü Galatasaraylı değil, takım arkadaşı yaptı!
Diri olan seni yener!
Zaha ve 1-1 Dün Gökmen Özdenak ile Galatasaray‘ın onca hücumda kaçırdığı bunca fırsatı konuşuyoruz. Dedim ki ‘bu iş kuvvet işi son vuruşta takat kalmıyor!’ Gökmen de ‘evet güç bitince akıl da biter.’ Sarı Kırmızılı ekibin ‘püf’ noktası bu olmalı! İkinci yarı Ze Lamkel Ömer’in start verdiği, Dadashov’un müthiş çalımıyla süslediği pozisyonu gole çevirdi 2-1 ve 90 dakika Hatayspor’un galibiyetiyle bitti. ‘Sakat da olsa Icardi’ in ölüsü oynar, Zaha ve Ziyech iş yapar, Kerem’den 10 numara üretirim, sol yanım nüzül olsa da idare eder’ dersen, diri olan seni yener!
‘’Münih 68. vilayetimiz...‘’
Allianz Arena’yı sarıp sarmalayan Galatasaray nidalarını işittikçe ‘Münih gerçekten 68. vilayetimiz bizim’ dedim. Galatasaraylı futbolcular yabancı memlekette gibi değillerdi. Bayern Münih ne kadar geldiyse, bizim çocuklar da, o kadar gitti. E tabii söylemek gerek. Sane, Kane, Coman ve Musiala da az buz bela değil ki! Pirana sürüsü gibi hepsi. Grande Muslera 3 Kane, 2 Sane pozisyonunda büyüktü, Galatasaraylılığı, kaptanlığı, kurtarışları verdiği güven gerçekten büyük. 53’te Kane, bomboş pozisyonda, topu vurdurdu direğe, sonra attı 2 tane içeriye! Göbekten sık sık gıdıklayan Musiala da 40’ta bir yattı daha da, kalkamadı! Müller geldi. Almanlar harbiden yıldız fabrikası! Pert olan bela, garajdan çıkarılan daha da bela! Portekizli düdük mü? Bela kere bela!
Çatır çatır oynadı
Boey, Sanchez, Abdülkerim, Torreira ve Kaan şahane, şahsına endişeyle bakılan Angelino idare ederken öndekiler acaba ne yapacak diye bakmıyor değildik. Ama 40 ile 45+ arasında pozisyon ürettiler, sonra yine durdular. Kerem solda şahane, ortadaki hali mi? Biçare! Zaha’dan beklenti çok ama o da, soğukta fuzuli serinlik yaratan pervaneydi. Ziyech dün gece neydi? Hikaye idi! 62‘de gol de bulduk ama ofsayta kurban olduk. 79’da Kane bildiğini yaptı, attı 1-0. Bana göre Portekizli ofsaytı kaçırdı. Zaten 2. sarıdan atması gereken Bayern’liyi es geçmiş; cezayı Buruk’a kesmişti! Uzun sözün kısası bu düdük kalıbının adamı değildi! 86’da Kane 2 yaptı. Oliveira asistinde çaprazdan vuran Bakambu, Neuer’i çaresiz bıraktı 2-1. Çatır çatır oynayan mücadele eden Galatasaray yılmayacak, asla yukarının peşini de, bırakmayacak! Konsantrasyon yani...
‘’Çifte kavrulmuş…‘’
Hemen aklınıza mis gibi Antep veya Siirt fıstığıyla birlikte hazırlanmış, eşsiz lezzetteki lokum geldi değil mi? Ya da doyumsuz tadıyla Türk kahvesi veya Karadeniz’in dünya harikası güç kuvvet kaynağı, çifte kavrulmuş fındıkları…
Trabzonspor ve Antalyaspor’un galibiyetleri ardından, benim aklıma da Fenerbahçe ve Beşiktaş geldi. Neden ? Çok çile çekmiş, yanmış, pişmiş, ateşten kızarmış olanlara da ‘çifte kavrulmuş’ denir ya! Fenerbahçe ve Beşiktaş da, o vaziyette bu hafta.
Yöneticilerinin çeşit çeşit hata ve transfer aymazlıklarına rağmen, bitmez tükenmez ezeli sabırlarıyla örnek Kanaryalar ve Kara Kartallar sezona yine büyük ümitler ve beklentilerle başladı. Beşiktaş’ın gardı erken düşünce, Şenol Güneş derhal havlu attı. Başkan TFF ve hakemlere mevzi aldı! Teçhizatı ve cephanesine hiç bakmadan, sürek avına daldı.
Fenerbahçe iyi başladı! San Petersburg turnuvasının parasal getirisine kanınca; sezon başı hazırlıkları zannederim yeterli olmadı! Aceleye getirildi ve maç oynandıkça fizik güç kazanılacağı düşünüldü. Oysa yeterli hazırlanamayan, yani çiğ kalıp kıvamını bulmayan adale, direnir direnir ve ‘pes’ eder neticede.
Şimdi ‘darbeye bağlı sakatlıklar silsilesi’ diye itiraz edenler olacaktır elbette. Haklı da olabilirler ama Fenerbahçeli futbolcuların doğru dürüst güç antrenmanı yapmadan, üst üste maç yüklendiklerini ve San Petersburg turnuvasının, günümüz problemleri start noktası olduğunu düşünüyorum şahsım olarak. O dönem dostlarıma ‘ hazırlıksız, apar topar gidilen turnuva; bir süre sonra baş ağrısı olabilir’ demiştim.
Okan Buruk ‘neden yıldızlarımızı oynatmıyor?’ diyenler, Galatasaray Teknik Direktörü doğru yöntemlerini idrak edemeyenlerdir. Eğer Buruk futbolcularının çifte kavrulmuş lokum gibi lezzetlerini bulacakları zamanı beklemese, inanınız sahadan çıkar sedyede!
Fenerbahçe ve Beşiktaşlı’lar kendilerini analiz etmektense, Galatasaray’ı çözme uğraşı içinde! Çözemezsiniz! Önce kendinizi ve hatalarınızı irdeleyeceksiniz. Doğru teşhis ve analizden uzak leşkerlerinizi de.
Bay Ali Koç ; Galatasaray yorumcularını çok çirkin bir dille itham edip, kamuoyuna ilan ediyorsunuz. Bu tavrınız namuslu her insanı rahatsız eder. Hele hele şahsımı sadece rahatsız etmeyip, fena halde kızdırıyor. Belge varsa açıklayın, aksi halde günaha girmeyin, üzmeyin. Selim Soydan, Ogün Altıparmak ve daha nice insanlarımızı da elbette.
Işıklarda uyusun Mehmet Baturalp abimizin cenazesinde, kısa bir sohbette bulunmuştuk. Hatırlasanız yeter! Neden nedir başınıza gelenler.
Geçen sezon yine bir acı yenilginiz sonrası ‘ bize güvenin şampiyon olacağız’ demiş, olamamıştınız.
Eleştiri ve hücumlarınızı yine sadece TFF ve Galatasaray üzerine yönlendirir; kendi yanlışlarınızı teşhis ve tedaviden kaçınırsanız, yine olamayacaksınız!
‘’Güzel kasım gecesi!‘’
Harikulade taraftar, hava, saha ve iştahlı, hareketli oyunda ilk yarı; Zaha’nın akıllara zarar füzesinden başka gol yok! Galatasaray ‘ın yüzde 69’la topa hakim olduğu ilk 45’te eğer Muslera; Fall ve Ngoy’dan daha becerikli olmasa! Kasımpaşa’nın devreye 2-1 önde girmesi sizi şaşırtır mıydı? Galatasaraylı’ları üzerdi tabii ama sanırım şaşırtmazdı! Kemal Özdeş futbolcularını iyi hazırlamış Rams Park gecesine. Planlı, programlı konuk ekip atletik yapısına çabukluğunu da ekledi ve korakor mücadele etti. Topu ‘alın gölünüzce orta alanda oynayın’ diye verse de pek gol fırsatı vermedi, üzerine de az ama öz, ev sahibinin yüreğini ağzına getiren pozisyonlar üretti. Çabukluk futbol adına çok önemli değer. Bu değer hamili Kasımpaşa gerçekten takdire değer.
Galatasaray sevdalıları
Galatasaray kadro kalitesi, sporcularının becerisiyle topu elinde tutuyor. Tutuyor da, rakip ceza alanında bekleneni nedense veremiyor. Zaha’nın attığı gol tamamen kişisel becerisi ve mücadele azmi eseri. Oysa orta alan hakimiyetinin, ceza alanı içinde de örneklendiğibi izlemek ve gollerle tadına varmak Galatasaray sevdalılarının en tabii hakkı değil mi? Dakika 51’de yine Zaha 2-0’ı sağladı. Fakat Kasımpaşa Aytaç asisti ve Omerıo kafasıyla skoru 54’’te 2-1’ e getirdi. Sonrası mı? Zaman zaman avantür hatta korku filmi gibiydi. Heyecan dolu güzel kasım gecesi kazasız belasız 2-1 galibiyetle bitti. Hangimiz; ‘evvel Allah darısı Münih seyahati sevincine’ demeyiz ki...
‘’Langırt kalitesi!‘’
Karşılıklı gitgellerle heyecan veren bir oyun. Langırt gibi bir şey yani! Kalite, estetik, pas isabeti, hakem yönetimi mi? Boşver akıyor işte oyun öyle ya da böyle takır tukur kendi halinde. Bir ara Mithat dümdüz zeminde düştü. Sağlam kabahati Torreira’da buldu. Bir de başını semaya kaldırıp ‘Rabbim nelere kâdirsin‘ deseydi bari! İşte bu pozisyondan sonra düşürülenle, kendi yere yığılan birbirine karıştı. Sağlam’ın kararları sarpa sardı. Galatasaray kenarlarını kullanmakta problemliydi. Zaha solda olur, sağda olmaz. Yani? Ya solda ya da hiç. Kanadı kullanamayan, Zaha hep içeri doğru kat etmeye uğraştı. E tabii oyun gövdeye sıkışınca, İcardi de stoperler içinde sıkıştı. Rizespor savunması da parke taşı gibi sımsıkı, bütünlüğünü bozmadan kaldı. Mertens de zerre zorlamadıı.
Umduğu sonuca varamadılar
Peki, Angelino ne yaptı? Ben anlamadım da, galiba Buruk dahi anlamadı. Kerem D. ise çok top kaptırdı. Çizgi oyuncusu, çizgisini şaşırır, Mertens bekleneni veremez, Kerem D. ise neredeyse her pozisyonda bağlı kalırsa, ne olacak? Erken değişiklik yapılacak. Okan Buruk da beklemedi ve ikinci 45’e Kaan Ayhan, Olivieira, Ziyech değişikliği ile başladı. Başladı da değişiklikler sanki Rizespor’a yaradı! Bir baskı, bir baskı aman da aman! İşte bu baskı aralığında Abdülkerim topu taşıdı, Oliveira’ya pas ve şutunda Emirhan dokununca başarılı kalecisini ters köşede ve çaresiz bıraktı: 0-1. Oliveira’nın tek golüyle; hızlı, çabuk, langırt kalitesindeki oyunda Galatasaray kazandı. Rizespor da elinden geleni yapmaya çalıştı ama kulüp başkanlarının, umduğu sonuca varamadı!
‘’Tempo ayar hatası mı?‘’
Bunca yıldır müsabaka yazarım. Yazarım da Galatasaray‘ın ilk devre oynadığı futbolu anlatabilecek kelimeleri, inanınız bulamadım! Tempo, iştah ve saldırma tarifine çare ‘NREYAB HCİNUM‘ demekte! Galatasaray resmen ‘Tophane kavgası’ ritminde başladı. Hırslı, azimli, gözüpek, diri, amansız, azıcık ta plansız! Hele hele 60 sonrası külliyen dağıldık. Almanlar 3 atak yaptı bir attı. Biz 15 hücumda 1 attık. İlk yarıdaki 1-1 beraberlik Dünya markası ile, Dünya markası olma yolundaki kurum arasındaki, kapatılması şart farktı! İkinci yarı 60’tan itibaren tempomuz düştü. İlk yarıda atamadıklarımızın, ‘ahı vahı’ da yüreklerimizi sardı! Kane de fırsatı yakaladığı anda golünü attı: 1-2. Almanlar rahatladı ve 3’ncüyü de attı.
Haddimizi bilemeyince
İkinci yarı galibiyeti kovalamaktansa, haddimizi bilerek işi beraberliğe bağlamamız daha akıllıca olmaz mıydı? Haddimizi bilemeyince, tüm heveslerimiz ve beklentilerimiz akim kaldı! 1-1’i korumamız ya da korumayı bilmemiz, e tabii uygulamamız da lazımdı beceremedik. Sahada yürümeye başlayanları da, zamanında değiştiremedik. Tempo ayar hatası mı demek lazım bu sonuca ne? Geçmişte bizim boksörler rakibin üzerine patır kütür gider, bizler de zevkten ve döğüşkenlik keyfinden çıldırırdık. Adam puan alıcı 3 tane atar, bizimkini grogi eder yener giderdi! Dün gece de öyle bişi oldu... Kafayı bulduk ama fena halde çarpıldık sonunda !