Arama

Popüler aramalar

‘’Sıkmak lazım...‘’

Galatasaraylılar’a söylenebilecek tek şey şu; ‘takım istenilen düzeye gelene kadar, diş sıkmak lazım’. Bu süreç ne kadar sürer bilemem. Ama başka bir öneri de getiremem. Bol bol diş sıkılacak ve protezlere de dikkat edilecek. Pahalı çünkü. Evet Polat’ın kadrosu da pahalı ama genel müdür, tabip ve teknisyen arızalı. Protezler de elbette!
Evet kadro uzun bir kamp dönemi geçirdi, onca hazırlık ve 1 lig maçı oynandı, 2 karşılaşma sonrası Şampiyonlar Liginden de elenildi ve bu süre, takım olmak için yetmedi. Kayseri’de de hücumda etkin olamayan, savunmanın temel ilkelerinden habersiz bir Galatasaray var. Üstelik sahada çok kaliteli isimler de var. Ama hiçbiri oyunda yok!
Tolunay Kafkas’a ve ekibine bravo. Onlar da yeni yapılanma içinde olmalarına karşın, yıldızlar topluluğundan daha derli toplu. Müzmin yedek Sanctis’in mükemmel kurtarışı olmasa, Olembe golü atmıştı bile. Aslında Skibbe hakkında da olumlu düşünmek gerek. 4 kadınla baş eden, takımla da baş eder. Hatta memleket bile, idare eder. Sabredin, güvenin...
Galatasaray’ın bilinen agresif futbol anlayışını bulması, rakip alanda top kazanıp, kazandığını da doğru kullanması lazım. Bunu yapamıyorlar. Gn.Müdür her kayıp sonrası ‘geçmişi unuttuk, önümüze bakacağız’ diyor. O zaman olmuyor. Cim Bom’un unutulması değil, gurur duyulması gereken geçmişi ve ders alınması şart yanlışları da var. Geriye bakmak gerek yani!
Ev sahibi alan bırakmadı, konuk bulabilmek için bir şey yapmadı. Didişme, Mısır çarşısına Ramazan alışverişine çıkan ahalinin, yeşil çimler üzerindeki hali gibiydi. Bildik turistlere, Baros da ilhak olurken, Lincoln’a izin çıkmayınca alışveriş telaşını kulübeden seyretti. Müsabaka mı? 0-0 bitti!

01 Eylül 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tarih yazmak!‘’

Tarih yazmak Galatasaray’ın genetiğinde var... Bükreş gecesinde de yine aynı beceri tekrarlandı ve ilk kez Şampiyonlar Ligi ön elemesine veda edilerek, bir başka tarih yazıldı! Hep başarı mecburiyeti de yok ki zaten. Dün dündür, bugün de bugün... Şu an itibariyle fevkaladenin fevkindeki transferle avunalım ve önümüze bakalım. Kesilmiş mi, kesilmemiş mi? Ön kesilmedi de, total 35 milyon Euro kaybedildi. Fenerbahçemize ekstra 5 milyon Euro daha kazandırılıp, abad edildi. Üzülecek bir şey yok. O halde yola devam. Şimdi hedefte Kadıköy var... UEFA finali orada oynanacak ve Aziz Bey’den bilet alınabilirse locada oturulacak. Second Enver Paşa kafası modeliyle Galatasaray’ın UEFA’da yol alması da pek mümkün gözükmüyor çünkü.
Daha 15 saat önce Steaua karşısında yazılan tarih (!) nedeniyle, pek mutlu olan taraftar yapısı, Atatürk Havalimanı’nda, fevkaladenin fevkindeki transfer geldi diye bayram yapıyor. Ve birileri belki de yeni esere bakıp ‘Bükreş zaferi (!) sonrası muhteşem bir karşılama töreni yaptık. Bakın Galatasaraylı ne kadar mutlu’ diyor. Hatta öteki de ‘kısa günde iki tarih birden yazdık’ diye konuşup, gururla ilave ediyor ‘biz mercimek, kömür, somun ekmek değil, trilyonlarca liralık adam hediye ediyoruz adam!’ İktidar maliklerinin en iyi bildiği şu: Galatasaray’da hesap sorulmaz, kaybedilen hiçbir şeyin de nedeni aranmaz!
Aslında sportif sonuçlara boş vermek lazım. Aslantepe hızla yürüyor, Riva’dan çok büyük para bekleniyor. Telekom büyük bir sponsorluk anlaşmasıyla katkı yaptı, ertesi gün de telefon ücretlerine yüzde 5 zam yaptı (Bazıları ‘bu zam da nereden çıktı?’ diye soruyor da). Adamlar daha mangırı şıkırdatmadan, fazlasını halktan tıkırdatacak. Florya villalarla donanacak, dolarlar kasaya konacak. Yani Galatasaray’a karada ölüm yok. Sahada da yok zaten. Yenilmişsin, elenmişsin kimin umuru?
Sadrazam marifetleri nedeniyle, hak etmediği halde tahtından, hatta kellesinden olan çooook padişah var tarihimizde. Bu kısmı neden mi yazdım? Hiiiiç... Aklıma geldi de... Köy yanarken Babuş’un makyaj yaptığı yerde, benim de yazılan tarih (!) sonrası, padişah ve sadrazamını anma hakkım var herhalde!

29 Ağustos 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fevkaladenin fevkinde!‘’

Galatasaray fevkaladenin fevkinde bir transfer yaptı. Ghencea’dan sağ salim çıksa, daha daha fevkaladenin fevkinde olacaktı! Kewell’ın vuruşu direk yerine ağlara gitse, daha maçın başında öne geçilir, hatta ‘İstanbul’dan 1 gol önde geldik’ dahi denilebilirdi! Olmadı.
Takım savunma şartlarını yerine getiremedikçe, Steaua geldi ve tehlikeler yaşandı. Cim Bom’un sıkıntısı, forvetlerin hücum pres yapmaması ve arkada oynayanların da doğru yerde olmaması. Arda’nın sarısı da, aynı arızanın İtalyan tarafından tespiti olmalı! Rumenler kendi ceza alanlarında sıkışmışken korner kazandıysa, yine zamanlama, gerilim ve yerleşim sorunudur bu. Onlar topla rahat buluşuyor. Bizimkiler mi, yetişemiyor.
Radoi olmasa Galatasaray rahat edecek. Hani ‘okullar olmasa maarifi idare etmek ne kolaydı’ gibi bir şey, ama öyle. Kritik pozisyonları hep o kesti. Arada bir kasığını yokluyor, ‘vallahi çıksa ne iyi olacak!’ demek acaba günah mı diye de düşünmeden edilemiyor. Başta olmayan, devre sonunda olur mu derken, Servet’in dışarı giden kafasını izliyoruz ve 0-0 devre.
Galatasaray hücum pres yapsa ve rakip alanda top kazansa, maçı da, turu da çevirir, yetenekli hücumcular golü sıkıştırırdı. Aksi halde mi? Arka taraf sıkışır. Sıkıştı zaten! Önce imdada direk yetişti. Galatasaray ne tempo, ne pas, ne de pres yapabiliyor ve ayakları armut toplamayan Steaua’nın ofsayt golü, Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi’nde ofsayta düşürüyor! 1-0.
Üzülme Galatasaraylı, şimdi UEFA var. O da olmadı Süper Lig var. O da mı olmadı? 2009-2010 sezonu var. Yaşam devam ediyor. Ne yapacaksın? Fevkaladenin fevkinde olacaktı, ama olmadı! Golcü azıcık(!) geç kaldı. Güvendiğimiz savunmada da tutunamadı.

28 Ağustos 2008, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’'Yalanlama'‘’

Kulüp resmi sitelerinin olmazsa olmazlarından oldu ‘yalanlama’. İşlerine gelmeyen ne varsa acele yalanlıyor, ama meselenin aslı ortaya çıktığında da, asla ‘doğrulama’ yapmıyorlar. Spor etiğinin gereği değil midir, erdemli olmak? Medyayı yalanlamayı nasıl biliyorsan, haber doğru çıktığında ‘özür’ dilemeyi de bileceksin. Kişilik, dürüstlük, haysiyet sahibi olmak sadece bir kısım kulüp yöneticisi ve beslemesinin değil, namuslu gazetecilerin de sahip olduğu bir değer.
Kulüp resmi sitelerinde sadece ‘pembe haber’ yapmayı marifet zanneden kraldan fazla kralcılar, medyaya savaş açmayı da marifet zannediyor. Fakat oralara şimdi vurmaya ve aşağılamaya çalıştığı medya sayesinde geldiğini de unutuyor. Yarın sepetlendiğinde yine aynı kemiksizliği deneyecek ve bu sefer yalanlamayı marifet saydığı kurumlardan beslenecek. ‘Besleme’ her yerde besleme!
Denizlispor müsabakası sonrası Hasan Şaş ‘Geçen sezonki şampiyonlukta Hakan Şükür ve benim katkım yüzde 20’ydi. O hem insan hem futbolcu hem de golcü olarak büyük kayıp. Eksikliğini hissediyoruz. Arif ağabeyin, Ünsal’ın, Bülent ağabeyin başına gelenler, onun da başına geldi. Zannediyorum bu işler yakın zamanda benim de başıma gelecek’ demiş.
Sonra olanlar? Hasan Şaş “Açıklamalarım yanlış yorumlanmış” diyor (Bu açıklama nasıl yanlış yorumlanır Allah aşkına). Hemen ardından sitenin yalanlaması geliyor. Şaş ifadelerinin abartıldığını savunurken, futbolcuya ‘dikkatli konuş’ uyarısı geliyor. Şu vaziyete ‘Komedinin daniskası’ demeyeyim de, ne diyeyim? Erk elinde olan, genç çocukları sustalı maymuna çeviriyor ve devran dönüyor! Bu işlerin mimarı Second Enver Paşa, bir başka kulüp adına teşvik, meşvik ne varsa karışarak, Arif, H.Ünsal, Bülent Korkmaz, Kaya, Şaş, Şükür ve arkadaşlarının şampiyonluğa ulaştırmak için yırtındığı Galatasaray’ın başarısına set çekmişti. Öcal Uluç ‘üstelik belgeli’ diyor ama bu şahıs şimdi o kahramanların ve Galatasaray’ın kaderini yazıyor! Yazık.
Futbolcular sünepelikten kurtulamayıp, haklarını sadece transfer masasında aramayı yeğledikçe, bu tür ‘tükürdüğünü yalama’ operasyonlarına sık sık tabi tutulacak ve doğal olarak gaibe karışmaya devam edecek. Ötekiler gibi.

26 Ağustos 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kapsama alanı dışı!‘’

Taraftarlar bu müsabakayı, ‘hazırlık statüsünde’ zannetmiş olabilir mi? Tribünler boştu. Oysa Denizlispor işin ciddiyetine varmış ki, ilk yarı korner manyağı etti ev sahibini. Konuk, Kewell’ın estetik vuruşuyla 1-0 yenik duruma düşse de, oyunu bırakmadı ve 45. dakikada beraberliği yakaladı. Fatih’le 1-1.
Taraftar futbolun kapsama alanı dışında kalmıştı da, Galatasaraylı sporcular içinde miydi? Hayır. Nonda, Kewell, Lincoln, Şaş, Ayhan... Hangisi hücum pres yapıyor ve rakipten top çalıyor? Hiç biri. O zaman takımın yarısı gitti! Hücumdaki oynaşmalar yetmez, savunma anlayışı da lazım. Meira, Servet, Topal’ın da, henüz koordinasyon kuramadıkları belli. Bu savunma, aynı dakikada üst üste 3 korner yer ve şu gole ‘okey’ derse, Bükreş’te ne olacak?
Zaman zaman nostaljik maçları izler ve ‘çok yavaşmışlar’ derim. Galatasaray futbolcuları da bu yaz nostaljik takılmış galiba! Bu oyun ‘zeybek’ misali, böylesi düşüne düşüne oynanır mı? Karakoç önce ucuz, sonra pahalı kart gördü ve kellesi gitti! Denizlispor 10 kişi ama demiştim de... Ya Galatasaray? Lincoln Lincoln olalı nihayet hücum presle bir top kaptı, arkadaşları faydalanamadı. Sabri de bacağını çok açınca kasık gitti, Barış girdi.
Tempo yokluğundan esneyen esneyene. Ağzını çok açanların da, çene kemiği gidecek! Suçlu kim? Second Enver Paşa mı? Cenk’in asist güzelliğindeki indirmesi olmasa, Galatasaray golü nasıl bulacaktı? Ama Balta’nın hakkını da vermek lazım, şahane vurdu: 2-1. Barış ve Yaser hareket getirdi, 8 numara, 10 numara bir gol attı: 3-1. Son anda Lincoln’de kısmete vurdu: 4-1.
Tabela güzel... Galatasaray kazandı ama Bükreş gecesi adına güven vermedi. Toparlanırlar inşallah.

24 Ağustos 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’'Başladı ayol'‘’

Başlama vuruşunu yapan sarışın bomba bakıyor ki, sporcular endamına takılmış kıpırdamıyor ‘başladı ayol’ diyor. Son iki müsabakasında da endama takılmışlardan farksız, Galatasaraylı futbolcular. Bir türlü oyuna giremiyor, umutla bekleyenleri de kahrediyorlar. Sanki birbirini tanımayan 11 kişi sahaya dizilmiş, didişmekte.
Kayserispor gerçekçi ve tempolu. Galatasaray’ın ilk anda, gol yemesine de ramak kaldı. Yine duruş defosu ve Topuz’un salvosu. Az farkla dışarı. Sonra Purovic’ten direkte patlayan kafa. ‘Yan ortada, kalenle rakip arasında mı, yoksa adam rahat vursun diye arkasında mı durman lazım Balta?’
Hadi duruş hatası oldu! Böylesi isteksizlik, temposuzluk ve pas hatası nasıl oldu? Kendinizi toparlamaya mecbursunuz birader. ‘Devre arası nane-limon koklatır ve belki takımı kendine getirir ve bu arada bir tez(!) konusu daha üretirler dedim’. Oldu galiba! Daha diri gibiler.
Skibbe ‘sakatlarım var’ diyecek ama ilk yarının sakat futbolu nedenlerini yine es geçecek. Kafkas’a ne demeli peki? Önemli adamları sakat ‘gık’ demiyor, takımı da iyi oynuyor. Buyrun Abdullah ve Eren... Tolunay’ın dolunay gibi ışıldayan gençleri.
66 dakika hiçbir şey yapmayan Galatasaray, henüz giren Kewell’la golü buldu. Şaş’ın şahane ortası ve Avustralyalı’nın belkide yaşamında attığı en erken golü: 1-0. Şu vaziyet ‘futbolda her zaman iyi oynayan kazanmaz’ vaziyetinin Duisburg versiyonu mu? Öyle ki, Nonda ikiledi: 2-0. Sonra Topuz dakika 89 ve 2-1.
Kayserispor oynadı, Galatasaray Süper Kupayı kazandı. Tebrikler. Ama ilk yarılar arızalarına mutlaka çare bulmalı Skibbe. her zaman papaz pilav yemeyebilir, top ta direkten dönmeyebilir! Di mi?

18 Ağustos 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akıl alın...‘’

Polat, ‘avantajı kaçırdıklarını ama mutlaka golcü alacaklarını’ söylemiş. Yani... Bu saatten sonra Polat’ın alması gereken şey forvet mi, akıl mı? Bence ‘akıl alın akıl!’ Şükür’ün bileti ne zaman kesildi? Diyeceksiniz ki ‘6 ay önce!’ Hayır. Önceki mayıs döneminde de bu işe soyunan yine Sezgin’di, ama uyarıldı ve operasyon durduruldu. Demek ki 2 senelik mesele. Ve bu zaman süresinde, Şükür’ün işini bırakın yapacak, prototipi olacak birini dahi bulamamışlar.
Sonra önemli bir ayrıntı daha! Galatasaray forvet sıkıntısından mı, yoksa saçma sapan Skibbe seçimlerinden mi takıldı? Gelecek paraya da ‘15 milyon Euro’ demek yanlış, totalde 35 milyon Euro’luk bir kayıp çıkacak ortaya. Sonra bilinmeli ki, Telekom’dan gelecek paranın mimarı Canaydın’dır. Ne güzel! Yanlış işlerin faturası Özhan’a, doğrular Adnan’a. Bir insanın tevazuu, fedakârlığı istismar edilir de, bu kadarı olur mu? Paslı maşalarına neden ‘dur’ demez Polat? Onlara yol, FANATİK’e ceza. FANATİK’e hiçbir şey olmaz da, düdüktaşlarınız ısırmaya başladı! Ne yapacaksınız?
Liman Paşa’yı anlatırken bazıları, Çanakkale hurafelerinden biri daha zannetti galiba! Ders alan olmamış. Skibbe’nin de bu yanlışa çanak tutacağını hiç düşünmemiştim doğrusu. Liman von Sanders var olan savunma anlayışını ve stratejiyi, bizim kurmaylarımıza kulak asmadan, şartları dikkate almadan değiştirmiş ve onbinlerce şehide ve savaşın 9 ay uzamasına neden olmuştu. Taze hocanın buradaki misyonu, Mareşal von der Golz, Amiral Souchon ve Weber Paşa’nın tarihi hatalarının futboldaki tekrarına soyunmak olmamalıydı.
Steaua asla Galatasaray kalitesinde değil. Bu nedenle ümidim var. Var da doğru bir kadro çıkarılması ve mücadele eden, top kazanan, kazandığı topu oyuna sokmayı beceren isimlerin sahada olması şartıyla. Sabri, Barış, Ayhan mutlaka olmalı. Sporculara güven duygusu aşılanmalı. Burası futbol sahası. Ses sanatçısı gibi canı istedikçe sahneye çıkan değil, her hafta kanını, canını ve performansının tamamını sunan adamlarla başarı gelir. Tamamı milli sporculardan kurulu Galatasaray’ın hâli bu olmamalı.

17 Ağustos 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rağmen!‘’

Galatasaray Şampiyonlar Ligi umutlarını sürdürdüyse, bunun adını ‘rağmen’ koymak lazım. Aslında rağmenlere rağmen desem de olur. Skibbe yanlışlarından, sahadakilerin defolarına kadar, bir dolu rağmen. Ama devam eden şans. Bu kulüp tarihi başarılara imza attığı her dönem, olağanüstü iki beke sahipti. Candemir, Aydın, Ekrem zamanından geliniz... Ünsal, Akyel, Penbe, Perez hatta Davala ilk aklıma gelenler. Şimdi bu yapı var mı peki? Yok. Niçin? Skibbe uyanamadığı, uyandıran da olmadığı için.
Tüm bunların üzerine Aykut’un şaşkınlığı ve Fehmi’nin dalgınlığı, 0-2.’Güngör’ deyip yıpratmak istemiyorum, stoperde lazım olacak! Bu maçın defosu Fehmi’ye ihale olsun. Topal’ın topallığı üstünde, üzerine de Duhamel... Fransız Lincoln’e bırakın penaltıyı, günahını vermeye niyetli değil. Şaş da beklediğim gibi değil. Allahtan Nonda var. Arda zaten hep var. Barış niye yok? Kim verir cevabı? Adam hazırlık maçlarının yıldızıydı yahu. Skibbe, stoper bol olunca hepsini doldurmuş. Yanlış yapmış. Galatasaray’ın en çok güvenilen yeri savunması ve hemen ön bölgesi kalbur gibi. Rumenler bile şaşırdı. İyi ki, şaşırdı. Üzerine basa basa söylüyorum, Galatasaray tüm rağmenlere rağmen, Steaua’dan çok daha kaliteli bir kadroya sahip. Ama siz ‘para verdik’ diye, hazırlık dönemi yatanlarla sahaya çıkar, hakkı olanı kulübeye mahkum ederseniz, Galatasaray’ı yakarsınız.
Enver Paşa zihniyetiyle varılacak bir yer yok... O zaman Bükreş’te top kazanan, üstelik iyi kullanan isimleri ihmal etmeyecek ve Aslan’ın aslan gibi olmasına mani olmayacaksınız. ‘Benim transferlerim iyidir’ ispatı peşinde yamuk yumuk rakiplere, 3 senedir teslim olmaktan bıktı artık Galatasaraylı. Anladınız mı?

14 Ağustos 2008, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI