Arama

Popüler aramalar

‘’Fenerbahçe çalışıyor!‘’

‘Popolin’ kıvamındaki Gaziantepspor, önemli iki sınav öncesi yanlış kopya vermiştir. Gerçek bu. Eğer ASY’deki sonuca, kritiklere kanacak olursa Skibbe, yanar! Fena yanar hem de... Takım savunmasında gayya kuyusundan beter oluşan delikler, hangi futbol bileninin gözünden kaçmıştır acaba? Bunları zafer sarhoşluğuna girip görmezden gelmek, iyilik değil ihanettir. 2-1’den sonra oyun beraberliğe ulaşsa ve öyle bitse, ne diyeceklerdi? ‘Güle güle Skibbe.’
Galatasaray’ın çok sakatı var. Doğru. Doğru da sadece sporcu açısından değil, futbol değerleri bakımından da sakatı var. Bu sakatlıkları maç kaybedilince değil, kazanıldığı zaman da göreceksiniz ki, geleceğe dönük yararı olsun. Gaziantepspor baskı uyguladıkça, çaresizce kulübeye bakan ve kaçacak delik aradığını belli eden yüzler, Cim Bom’un tartışılması gereken kara delikleridir. Tempolu kaç müsabaka oynadı bunlar? İki ya da üç... Ötekiler halı saha oyalanması. Peki bu ne hâl? Hiç kimse antrenman eksikliğine bahane bulmasın; Etiler, Boğaz taraflarına baksın! Sorun çözülür o zaman.
Portekiz’de diri ve savunma anlayışı pekişmiş, tempolu isimler kullanılmalı. Teknik kapasitesi yoğun yorgunlar, Kadıköy’e saklanmalı. Aksi halde iki 90 dakika da hüsranla biter. UEFA’dakinin telafisi olabilir de, Fenerbahçe tarafı büyük yaralar açar. Benfica karşısında Sağlam hoşgörüsü değil, Çalımbay garantisi örneklemeli Skibbe. Fizik kavgadan taviz vermeyen yapı yani... Bunu yapabilecek futbolcular var kadroda. Sabri, Emre, Servet, Balta’nın önüne gözünü budaktan sakınmayanları dikin ve rakibi özel silahı ‘teknik oyun’ değil, fizik kavgayla alt etmeyi deneyin. Eskişehir yaptı bunu.
Fenerbahçe çalışıyor! İlk işareti, Kocaelispor müsabakası yan hakemi vardi. Kurgulanmış bayrak, olası Kocaeli golünü, ikincisi de Kocaeli’ni yedi. Sonra Bursa maçı ve eczacı Ali’nin ‘Kantaron’ şurubunu içip, sanki sinirleri alınmış kalecisi. Siz o arkadaşı yediği her gol sonrası öylesi ‘yumuşak’ gördünüz mü? Ben görmedim de. Gelelim Eskişehir’e... Hakem heyeti, Adli Tıp heyetinden farksızdı ve çizgiyi 7 cm. geçen topu geçersiz saydı. Sübyancı sapığın ‘parmak dühulü’ kriterleri(!)
Bu hafta Galatasaray için kritiktir ve doğru strateji uygulanması gerekmektedir. Edu ve Büdü’ye güvenmek yetmez!

04 Kasım 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Müslüman mahallesinde!‘’

Bir söz vardır hani, ‘müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz’ diye. Gaziantepspor’da ASY’de kibarlık satma hevesiyle başladı. Bu camia zarafetin, centilmenliğin kitabını yazmış, ne öğreteceksin ki ona? Öğretmeni o. Erkenden yedikleri 2 gol, ASY’deki dersin ilk fasikülü olmalı. Sağlam kendisi gibi değil, Cim Bom gibi olmayı ummuş. Uymadı. ‘Biz her telden çalabiliriz’ havasındaki konuk, karşısındakinin kim olduğunu anladığında iş işten geçmiş miydi acaba? Önce Kewell sonra Lincoln tabelayı değiştirdi. Gaziantepspor’un geldiği noktaya kadar uyguladığı doğru işlerin elbette hakkını verelim ama Galatasaray’da müthiş ustaların istihdam edildiğini de bilelim. Konuk geceye başlarken bilemedi, hesabı acele yediği iki golle ödedi. Bir penaltı var sonra. Arda geçen hafta hakemle, bu hafta da eliyle oynadı. Her tarafı toptan başka herşeyle uğraşıyor, bu çocuk acaba gönlümüzde koyduğumuz yerden mi uzaklaşıyor? Tabata ve 2-1.
Evet hiç yoktan var edilen penaltı sonrası Gaziantepspor toparlandı. Kendi gibi oldu. Çok ta tehlikeli oldu. Galatasaray? Durdu. Yorulanlar, kulübeye ‘al beni’ dercesine bakanlar. ‘Zor’ denilen müsabaka kolaya dönmüşken, tekrar zora çevrildi.Bunu yapmak da marifettir! Başardı Galatasaraylılar. Baros’a ne oldu, Etiler’i mi keşfetti? Yürüyor arkadaş.
Uzun lafın kısası Antepli’nin müslüman mahallesinde salyangoz satmaya,İstanbullunun da lahmacunculuğa soyunduğu yerde bir kavram karmaşası ve tatsızlık olacaktı. Oldu. Futbol tatsızlığıdır adı.
66 numara attığıyla işi yine 66’ya bağladı ama önce kendini, sonra tribünleri, elbette bizleri kandırmamalı... Tanıdığımız ve bildiğimiz zannettiğimiz fotoğraf bu değil.

03 Kasım 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tu diyeceğum...‘’

İstanbul BŞB. gözümde, bir Karadeniz ekibi imajı taşımıştır hep. Temel ve Dursun’u anımsatmaz mı şimdi, dünkü mücadelenin kaçanları? Müthiş ikili uçurumdan düştü. Temel bir ağaç dalına, Dursun da O’nun ayaklarına yapıştı. Uzun süre beklediler, dedi ki Temel, ‘Ula Dursun, ayaklarıma iyice yapış ‘tu’ diyeceğum!’
Evet İstanbul B.B. ve Trabzonspor o kadar çok kez ‘tu’ demeye kalkıştı ki, karşılıklı gollerin sayısını tutmak için muhasebeci gerekebilirdi. Konuk ve ev sahibi bi dünya gol fırsatı harcadı. ‘Sylva’nın kaleci değil, Kristel olanı mı geldi acaba?’ diye sormaya hazırlanırken, çukulata renkli sporcu kendini kanıtladı. Şahane kurtarışlardı valla. Bu arada İbrahim’in ‘akın akın’ dışarı attığı bir sürü top da var tabi.
Avcı az fişekle çok kuş vurma peşinde de, Yanal’da malzeme bol. Hedef, elbette umumi istek ‘Karadeniz fırtınası şampiyon olmalı’ şeklinde. o zaman neden bu kadar pozisyon verdiler? İrdelenmeli. Attığı çok şık ikinci gole rağmen, Selçuk bildiğimiz Selçuk değil. Oyunun bütününde yok, pas defosu çok. Serkan, Sürmeneli Bülent Kaptan’ın kosterindeki, Volvo Penta motor gibi çalışmasa, battı gemi. Ya Gökhan Ünal? Solunda bomboş dikilenler, tren değil pas bekliyor. Verseydi ya! Trabzonlu Cora’ya sahip çıksın. Hem öz evlat, hem iyi futbolcu. Ne ince gol attı öyle. Yanal Colman’ı aklından, tabii ki takımdan da kesmeyecek. Yattara’nın kazanılma(!) penaltısı 0-3 ve Ünal’ın kafası rahatken vurduğu kafası 0-4.
Trabzon’un Kamerun ilçesinden Song ‘Kolbastı’ ustası ama takım halinde ‘Horon’ disiplinini de öğrenmek zorundalar. Neticeye değil, Hatice’ye de bakılırsa anlaşılır ne dediğim!

02 Kasım 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne yapmicez?‘’

Galatasaraylı futbolcular toplanıp, birbirlerine sormalı ‘Ne yapmicez?’ Cevap da ‘Uyumicez!’ olmalı. Devamı da ‘Adam paylaşımını önceden mutlaka konuşucez’ diye gelmeli.
Ankaraspor’un en tehlikeli golcüsü kim? De Nigris. Pekiii bu tehlikeyi, en acemi çocuğuna teslim etmek de neyin nesi? Golü nasıl buldun? Ankaraspor’un benzer adam paylaşımı hatasıyla. ‘Bana bir şey olmaz’ın futboldaki versiyonu olmalı bu.
Ümit Karan’ın attığı golle 0-1’i yakalayan Galatasaray, aynı golü, De Nigris’ten yedi 1-1.
Kupa tadında, lig lezzeti yoktu. İlk yarı iki gol dışında aklımda kalan ‘Lincoln, Kewell ve Sabri’nin topun bir sağına, bir soluna tavşan gibi zıplamaları ve gösteriyi rakibe kaptırarak tamamlamaları.
‘3 Meksikalı bir araya gelince ihtilâl olur’ derler ya! 1 Türk, 1 Meksikalı bir araya geldikçe ihtilâl olmadı, olay oldu. Pürüzlük çıkaran De Nigris’ti hep. İhtilâl teşebbüsü kanında var demek ki. Çıktı ve Çakır girdi.
Biri yenilmekten korkan, diğeri eleştiriden bıkan; iki teknik adam ipleri sıktıkça, sıkıntı veren bir müsabaka izlendi. Oyun esnasında da çok top zayi edildi! Allah’tan bir taraf ihale, diğeri de kredi zengini!
Top kaybetmede ısrarlılardan biri Kewell çıkarıldı ve Alparslan alındı. Yol vermek lazım çocuklara, aksi halde geldikleri yere yollanacaklar yoksa! Neca direkten dönüyor, Karan direğin üzerinden dışarı gidiyor. Başka heyecan mı? Görülemiyor.
Meksikalı sonrası, birlik içinde geçerken, sonlarda Portekizli’yi hastanelik eden oyun, beraberlikle bitti.
‘Servet’in çarptığı iflah etmez’ derlerdi. Kanıtlandı!

31 Ekim 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne oluyor?‘’

Yazmaktan bıktım, futbolun profesyonelleri hata yapmaktan bıkmadı. Tam ‘düzeldiler galiba’ diyorsun, dediğine diyeceğine pişman ediliyorsun. Galatasaray, sürücülerin yıllardır bitmeyen çilesi, Adapazarı-Bilecik yolundan farksız. ‘Selamete erdim’ diye sevinmeye başladığında; aniden bırakın mıcırı, resmen kayaların üzerinden gidiyorsun. Ne yol ayrım işaretleri, ne de güzergah beş para etmez. Ülkenin en önemli yollarından biri ama rezil. Galatasaray da rezil. O yolda Bilecik, Kütahya, Eskişehir, Afyon, Burdur, Isparta, Denizli, Antalya, Uşak’a varmaya çalışanlara da, Cim Bom’a sevdalananlara da yazık.
Sorumluların sorumsuzluğudur ana neden. Sorumluların hesap verme gibi bir alışkanlıklarının olmaması, ‘ne oluyor?’ diyen de bulunmaması bir başka önemli neden. Hesap soranın olmadığı yerde, hesap veren olur mu?
Merak ediyorum şimdi de yeni yardımcıları mı infaz edecekler? Öyle ya! Yusuf’a uyanamayan (!) Davala gönderilmişti. Peki Youla’ya uyanamayanlara ne demeli? Bu kafayla 70 yardımcıyı da yedekte tutsan yetmez. Çünkü sorun Yusuf ya da Youla meselesi değil, Galatasaray sorumlularının uyuması. Bu tanımlamaya bir kısım futbolcu da dahil, Ayhan, Servet, Sabri, Emre hariçtir.

Gelelim Arda’ya... Fırat Aydınus seni çağırıyor ve gitmiyorsun. Futbolcu olarak sporumuzun geleceği için ne denli önemliysen, Aydınus da aynı değerde önemli. Bilmen gerek. Ben ve benim gibi birçok büyüğün sana kefildi. En başta da Ali Yavaş... Bu vaziyeti her platformda ifade ettik, yazılarımızla belgeledik. Ama son dönemlerdeki gidişatınla, duyumlarımla ilgili hayretler içindeyim. Unutma! Mezarlıklar ‘vazgeçilemez’ denilenlerle dolu. Büyük ümit beslenirken, zayi olanlarla daha da dolu! Derhal kendine gel ve büyük futbolcu olma yolundaki sıfatını, büyük insan kimliğiyle pekiştir. İyi olur.
Galatasaray aklın almayacağı ölçüde disiplinsiz. Bir futbol takımı kötü oynayabilir ama sporcular yetenekli ve karakterliyse, bu sorunu aşabilir. Ya aksi halde? Eskişehir’de izlenen rezillikler gündemdedir. Skordan daha büyük felaketti oradaki manzara!
Son müsabakanın Skibbe’si de başlı başına ayrı konu da... Kısaca ‘şaşırmış ya da şaşırtılmış!’ demeli.
İşler iyi giderken ortaya çıkan çok bilenler (!), ne olduğunu daha iyi bilir herhalde?

28 Ekim 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zoraki nikah!‘’

Eskişehirspor mükemmel başladı ve ilk yarı Galatasaray’ı abandone etti. Zoraki nikah olur da, zoraki futbol olmaz mı? Dün gece öyleydi Cim Bom. ASY’de kalmış tüm futbol güzellikleri. Koskoca ilk yarı Es Es’in mutlak hakimiyeti izlendi. Baros ve Nonda kafa izninde mi ne? Orta yerdeler ama varken, yoklar.
Meira rakiple birebir kaldığı zaman Allah selamet versin! İtalyan da spagetti gibi dolanıp kalınca, Youla ‘Acılı Arabiatta’ mönüsü sundu 1-0. ‘Galatasaray rakip alana gidemiyor’ derken Sezgin iyi başladığı oyunda bir an ‘sahte okeye’ döneyim dedi. Ayhan affetmedi 1-1. Bu arada ev sahibinin göbeği de kaçıktı! Ağır kaldılar. Evet koskoca 45 dakikada, Galatasaray adına golden başka akılda kalan bir etkinlik yok. İkinci bölümde derli toplu gözüken yine ev sahibi. Bir de gözükmeyen var tabi! Baros’un kendisi gözükmüyorken, inceden katkı yapan golü gözükür mü? 1-2.
Çalımbay’ın ekibi 1303 Big Wolksvagen gibi. Şartlar ne olursa olsun temposunu bozmuyor ve ‘pıtır pıtır’ çalışıyor. Devam ettiler tempolarına bir gol de onlardan 2-2. Ofsayt sanki. Kritik son iki sayı beraberinde yoğun itiraz ve gerilim de getirdi. Maçı zıvanadan çıkaran iki yanın yanlışları olmalı. MHK’nın yanları ağrılı yani! Galatasaray’a rakip baskısı, takımın fenalık geçirme nedeni oluyor. Skibbe’nin de bu soruna, acilen çözüm bulması gerekiyor. Mesele budur. Es Es’ten eze eze, iki gol daha ve 4-2. Bravo Çalımbay, bravo Eskişehirspor futbolcusu ve taraftarı; Hakettiniz.

27 Ekim 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Seyirci olmayınca...‘’

Galatasaray’ın futbolcu kalitesinin böylesi ışıldaması; hele hele bu parıltının, Yunanistan şampiyonu karşısında olması büyük keyif. Uzun yıllardır pek yaşayamadığımız bir duygu bu. Şikayet ettiğim arıza neydi? Takım savunma anlayışı. ‘İşim gol atmak benim’ diyerek, önde başlaması şart savunma görevinden kaytaranlar, dün gece seyirci olmayınca, Galatasaray’ın DNA’sı değişmişti adeta. Olympiakos bir sezonda acaba kaç defa böylesine çaresiz kalır? O nadir 90 dakikalardan birini daha yaşadılar ASY’de. Kalli çözmüş, Skibbe ve ekibi planlamış, futbolculara da uygulamak kalmış. 23/10/2008 Cim Bom’un el ele hazırlanıp, doğru üretime start verdiği gecedir, İnşallah devamı da gelir. Futbol teyzinat sanatı örnekleri sergileyen Galatasaraylı futbolcular, icabında hamallığa da soyundu. İşte bu... Doğru uygulamadan taviz vermemede ısrarlı olsunlar, yeter. Dünyanın golü kaçtı ama taraftarın futbol keyfi hep yerinde kaldı. Dakika 25 Sabri’nin salvosunu Nikopolidis zor attı kornere. Ve kornerden geleni Kewell şık kafa vuruşuyla gole çevirdi. Bol bol Aslan kükremesi dinliyor ve ilk yarı Olympiakos’un tek tehlikesini Galletti’nin vuruşuyla yaşıyoruz.
Kaçan fırsatlar, rakibin Kovacevic’le şans araması... Lincoln’un direkte kalması, Nonda’nın golü bulamaması, son dakika işkencemsi halleri ve 3 puan... Çok iyi oldu çok..

24 Ekim 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bayılsanız dahi!‘’

Gerçekleri görmek istemezsen; yaşam, gerçekleri en acımasız haliyle gösterir. Nasıl olur bu? Mesela banka kredisine yaslanmış, 3 liralık sermayeyle 13 liralık iş yapmaya çabalıyorsun. Doğru yerden bakan ‘Bu gidişin sonu kötü’ der. Uyarılan, görmek istemezse batar, önlem alırsa belki kurtulur.
“Burası ‘şak-şak’ köşesi değil, inandığım doğruları paylaşma yeri” diye defalarca yazdım. Anlayan var, anlayamayan var. Herkes aynı pencereden bakamaz elbette. Ama bunun da kolayı var... ‘Pembe mektupçu’ arkadaşlar okunacak, üzerine de kaymaklı ekmek kadayıfı niyetine GS TV’ye bakılacak. Uluslararası başarılarla ilgili son görüntülerin de, uzuuun senelerin ardında kaldığı dikkate alınmayacak!
Gelelim gerçeklere... Galatasaray’ın savunma anlayışı adına gereken yapılmazsa, UEFA faturası da pahalı olur. Aynen Bükreş kazası gibi. Her ne kadar küçültülse de, kayıp 35 milyon Dolar civarıdır. Artık Galatasaray’ın böyle pahalı kayıpları taşıyacak ekonomik gücü kalmamıştır. Biline! Bilmeyenler, Cansun’un “2010’da SPK’ya ödenecek para 154 milyon Dolar’dır” sözüne baksın. Yetmedi mi? Polat’ın ‘Duvara toslarız’ cümlesinden uyansın! Haydi ikisine de boş verdi... Hiç olmazsa, yüksek faizli kredi neye mâl olur, düşünsün! AIGTAMIN (!) sonuçları ortada.
Yukarıdaki bölümün taraftarı ilgilendiren yegane kısmı, sadece olası UEFA başarısızlığı. Ötekiler umuru dahi olmaz. Batış yolu da bu ince ayrıntıda saklı. Evet, Polat ve ekibi işi popülist yaklaşımlarla sürdürmeye ve taraftara hoş görünmeye daha sıcak bakıyor. Her hallerinden belli bu... Bu tarz, yönetim için şahane, kulüp için felaket yolu olur da... Ne gam!
Galatasaray’ın savunma arızaları sırıtıyor, ama çoğunluk tabeladaki iyi sonuca bakıp sırıtıyor. Yalan bir mutluluk bu. Bursaspor maçında yaşananlar, Olympiakos ve Eskişehirspor karşısında da yaşanabilir. Ersun Yanal hayalleriyle sahadaydı. Aynı zafiyeti ne Yunan, ne de Rıza Çalımbay göstermeyebilir. Azıcık akıllı oynayan sınırlı yetenekli Bellinzona, neredeyse zona çıkarttıracaktı. Aklınızdan çıkarmayın.
Liderliği koruma değil de, sanki Skibbe’ye moral için sahne alan Ersun Yanal düşüncesine de kanmayın. Kandırılmaya bayılsanız dahi!

21 Ekim 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI