Arama

Popüler aramalar

‘’Aslan ve ayı!‘’

Kuzeylilerde ayı, bizde aslan makbul. Adama ‘ayı’ dersen ‘dankeşön’, ‘ayı oğlu ayı’ dersen ‘dankeşön’, artı bira ikramı. Bizde ‘ayı’ dediğinde, kafanı gözünü kırarlar oysa. O zaman hangi ‘ayı’ daha ‘ayı’ kafama takıldı! Tarihi katedralin hemen karşısındaki dev heykel figürüyse, atın altında kalmış aslan ve mızraklı Alman’ı canlandırıyor. Acaba aslan, ayı karşısında daha mı şanslı oluyor?
Cim Bom’un, üstünlüğüyle başladı gece. Şık hücum girişimlerimiz golle sonuçlanmadı. Niçin? Felsefenin temel ilkeleri ‘piri’ gibi, bunlar da savunmanın temel ilkeleri, ‘piri’. Adamlar ağır vasıta ama park edecek yer ustası.
Drobny’nin de hakkını yememek gerek. Lincoln her taraftan denedi yok! Havadan, yerden, kenardan, takıldı hep. Şu da önemli, ölü topu diriltecek beceriyi de gösteremedi bizimkiler.
Lincoln Kacar’dan kaçamadı. İtalyan penaltıdan kaçtı ve çıkardı sarı kartı! Hep söylüyorum ya, Fenerbahçe çalışıyor! İşe bakın aslanlarla, ayıların arasında oturuyor ama kanarya fobisinden kurtulamıyorum. ‘Paranoya’ dedikleri bu mu yoksa?
Barış’ın direnç ve renk kazandırdığını söylemem lazım. Topal’la çoook topallığı kapattılar. Sol arkada da Balta.
İkinci yarı tam bir futbol savaşı... Almanlar keçilerimizi kaçırttıracaktı, Sanctis tuttu! Sonra Friedrich de, Kewell’ın topunu koluyla tuttu, onların keçileri kaçtı şimdi! Penaltı ve Baros: 0-1. Karşılıklı gitme gelmeler ‘ahh! off! aman!’ ve bitti. Allah korudu da, güzel bitti.
Canaydın’ın stadı da bitse de, rahatlasak... Anlaşıldı Avrupai ortam seviyor bunlar!

04 Aralık 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’'Consumption'‘’

Galatasaray’da ‘tüketim’ pervasızlığı var. ‘Consumption’ İngilizcede ‘tüketim’ anlamında kullanılıyor. Başka anlamları da varmış! ‘İnce hastalık’ ya da ‘verem’ denilen dert yani. Global krizin gelmekte olduğunu iddia eden ama bu kötü haber (!) nedeniyle, kriz gelene kadar gözden düşmüş olan, ekonomist Stephen Roach Amerikalılar’ın şimdi ‘tüketimden ölmekte olduğunu’ yazarken, sorumsuzca tüketime dayalı büyümenin verem gibi bir illet olduğunu da ima ediyormuş aslında. Osman Ulagay’ın köşesinde okumuştum bu değerlendirmeyi.
Lüzumsuz tüketim nedeniyle yatağa düşmüş Galatasaray akla gelmez mi şimdi? Amerika’da yaşanan ve dünyayı saran global krizin tüm verileri, kulübü sarıp sarmalamış vaziyette. Galatasaray ‘tüketimden ölecek’ ama cinayet aletini kimse bulamayacak! O kadar çok suç ortağı var ki... Ekonomik işleyiş, pazarlama, stadyum, menacer, teknik adam... Meira ve Servet’in birbirlerini tamamlamadıkları gibi, üzerine de bozduklarını yazmıştım. ‘Aynı kasa, aynı tarz iki stoper yan yana olmaz’ diye. Elinde Emre Aşık var. Üstelik Servet’le beraber milli takımda başarılara imza attılar. Emre Güngör var. O zaman Portekizli’ye milyonlarca Euro salmanın ne anlamı var? Kewell ve Arda meselesi de öyle. İkisi de solda iş yaparken, sağ tarafın boş. Sabri’ye Allah derman versin. Solda Arda, sağda Sabri tarih yazabilecekken, Kewell fantezisi. Sağ bek almamış, Uğur’a deva bulamamışsın. Sabri orada ziyan ediliyor bence. Yani sadece kulüp dövizleri değil, öz evlatlar da imha edilip, adeta deli cesaretiyle kulüp borçlandırılıyor. 3 doğru takviyeyle şampiyon kadro daha iyi duruma getirileceğine, yalan yanlış transferlerle berbat hale getirildi. Bu kabahat kimin? Hele hele Nonda! Ne yaptı da zam aldı? Karan’ın adeta küs gibi hâli nedeni olabilir mi bu yanlış iş? Elindeki yıldızları bitir, trilyonlar harcayıp kadroyu şişir.
‘Consumption’ kurumları ‘champion’ yapmaz, sanatoryuma yatırtır. İnanmazsanız Ulagay’a sorun, ekonomisttir, daha iyi bilir.

02 Aralık 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kime karşı?‘’

Skibbe kime karşı çift santrafor oynayacak? Çanakkale Aynalıçarşıspor’a karşı mı? Maça çıkarken, puan cetveline baksa yeter. Hacettepe ligin en az gol atan ekibi. Başka? En az yiyenlerinden biri. Topu topu Galatasaray kadar!
Hayret! Alman ‘hamdolsun bize bir şey olmaz’ felsefesi, Türk’te ‘kapasitem belli, acaba nasıl başedebilirim ki?’ düşüncesinde. 1-0 öne geçen Arıca, emeğinin karşılığını alma yolundayken, hesaplayamadığı bir handikap var. Süleyman Abay! Yahu insan Tozo’yu atarken utanır be... Dinle şimdi milleti.
Kucağına gelen topu ‘pembe pabet’ malikinin önüne attı ve O’da filelere bıraktı. Üstelik devre biterken. Şimdi oyun planı tamamen değişecek ve yeni strateji belirlenecek. Bir taraf 11 diğeri 10 kişi ve 1-1 vaziyet.
Yenilen golün hak sahiplerinden(!) Meira dışarı, Karan içeri. Sonra? Zoko ‘Erdoğan sana öyle bir zoka yutturayım ki, öl!’ dedi sanki. Kendi kale alanı içinde, topa bir aparkat ve penaltı. Abay sevinmiştir! ‘uğraşmama lüzum kalmadı’ diye. Pembe pabetli Baros vuruyor ve 2-1 oluyor. Bir de kafasıyla dokununca tabela 3-1.
Teli’de çifte telli! değil kırmızıdan gitti ve iyice moraran Hacettepe teslim oldu.
Şu ASY gecesinde olan biten sonrası; morarması gereken sadece konuk değil, Galatasaray tarafı, hakem camiası da olmalı. Ders de alınmalı. Aksi halde, Abay gibisini bulamazlar ve bu kafanın ürünlerini Berlin’de fena morartırlar. Uyandırmadı demeyin!

01 Aralık 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Boşuna gelmemiş‘’

Beşiktaş’ın başına gelen, boşuna gelmemiş. Metalist şanslı olsa, daha oyunun başında 2 gol atmıştı. Galatasaray ceza alanından seken topları armut gibi topladılar. Kendi ceza alanından çıkanları da, çok çabuk rakip alana taşıdılar. İki ceza alanı arasını mükemmel kullanıyorlar yani. Bir de savunmada paniklemeyip, fırsatları golle bitirseler Metalist değil, Real Madrit oldular zaten. Devic’le yakaladıkları iki pozisyon var ki... Aman aman, ucuz kurtuldu Cim Bom.
Soldaki Jackson mesela. Adımları Sabri’nin boyu kadar, bizim çocuğun çilesi de işte o kadar! Ona rağmen yılmadı Aslan yavrusu, dişe diş uğraştı, hücumdan da eksik kalmadı. Galatasaray’da da müthiş adamlar var ve ayar tutturdukları an 3 iplik overlok haltetmiş. Tutturamazlarsa da tonlarca kumaş ziyan olmuş gitmiş! Spor kültürü olan ve yansıması, futbol doğruları izlenen Ukrayna ekibine, kendi özgün stilimizle cevap veriyoruz!
Nasıl tarif edeyim bilmem ki? Kavgada boks kuralları uygulamaya çalışan biri ve ‘Tophane’ üsulu dalan bizimki! Yani adam gard alır, bizimki ‘hayalarına’ bi patlatır! Dünyası kararır. Bazen de kroşeyi, o çakar dağıtır, hatta bayıltır. Öyle oldu zaten!
Ofsayt olduğu halde, izlemenin bile çoşku verdiği bir golümüz var. Lincoln Sabri’ye değil, Baros’a verse, bir başka pozisyon var. Polonyalı Baros’un elini yemedi. Yeter be Çek! Zidek ve Zednicek bile, senin kadar topa ellemedi. Veee 60. dakika sonrası Galatasaray’da fizik arıza başgösterdi. Bu arada Arda Bordian’a sallamıyor ki, medyaya sallıyor! Neden çenesine çaktı anlaşılamadı.
Servet sallandı, Sanctis patinaj yaptı ve Metalist çaktı 0-1. Bizimki yorulunca, bir kroşe ve nakavt yani.

28 Kasım 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya çalsaydı?‘’

Henüz dakika 1; Ediz’in bel kündesine, güreş hakemi bile düdüğünü çalar, puan işareti verirdi. Oysa Yıldırım oralı bile olmadı. Hadi diyelim ki ‘basireti bağlandı’. Galatasaray’ın son maçlarında, diğer arkadaşlarının da bağlandığı gibi. Peki ya çalsaydı? Galatasaray penaltı vuruşuyla öne geçecek, belki de kazanacaktı. Kafasını Skibbe’ye takmışlar, ‘Hoca kabahatli’ diye bağırıyor, asıl katliam nedeni diğer hocaları (!) görmezden geliyor. Yanlış yönlendirmenin daniskası değil de, ne bu?
Fenerbahçe’yi de izlememiş olsam ‘Galatasaray’ın kötü oyununu benden başka herkes görmüş’ diyeceğim. Ama o 90 dakikadan sonra, Aslan’ın mücadelesi kaymaklı ekmek kadayıfı. Özellikle ilk yarı, Ankaraspor gibi bir rakibi sindirdiler. Üstelik fiziği, temposu, gücü ve oyun düşüncesi nedeniyle Mavi-Beyazlılar’a saygı duyulmalı. Vaziyetleri, puan cetvelinde bulundukları yerden belli değil mi? Ankaraspor’un bir hafta önceki penaltısı verilmiş olsa, Galatasaray’ın da cumartesi iç edileni, ligin rengi ne olurdu, hesaplayan var mı? Skibbe de, Skibbe! Tamam hataları var ama ‘vaziyetin tek sorumlusu’ diye ilan etmek de ayıp be! Türlü etkenin olduğu kollektif bir yapıda, tek adama yüklenmek niye? Eeee bu medya 3-5 maçta Adnan II’yi de yılın teknik direktörü (!) yapmış, sonra dozu kaçırdığını anlayıp araya Cevat hocayı katmıştı. Normal yani!
Abdullah Gül “Bütün büyükler düşüşte” demiş. Yanlış. Sayın Cumhurbaşkanı “Küçük zannettiğim kulüpler büyümüş” dese, daha doğru olurdu. Kayserispor’a baksa yeterdi; tesisi, yemesi, içmesi, kamp ve çalışma şartlarıyla bırakın büyükleri, Avrupa’da dahi birçok kulübü sollama halinde, Anadolu kulüpleri. Ekonomisini doğru kullanan koşuyor, yanlış harcayan da apışıp kalıyor. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un her gittikleri kentte favori oldukları dönem, artık hayalden öte değil. Bu gerçeği kabullenemeyen bir kısım ‘geçmiş zaman mimozaları hayranı’, gönlündeki olmayınca, bunalıma giriyor ve ilk iş olarak teknik adama, sonra da futbolculara fatura kesmeyi yeğliyor. Taraftar da bu konuda hazır mezarın bayat ölüsü zaten! Kazanan kahraman, kaybeden hain.
Hep büyüklere bakıp; Ankaraspor, Ankaragücü, Sivasspor ve tüm diğerlerinin emeğine bakmayınca hem ayıp oluyor hem de doğru analiz ortaya çıkmıyor. Cumartesi Yenikent’te olumsuz fırtınaya rağmen, mükemmel bir mücadele vardı... Farkına varan yoktu!

25 Kasım 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hakem şansı...‘’

‘Allah hakem şansı versin’ derler ya! Bülent Yıldırım tam tersi başladı, şanssızdı. İlk 4 dakikaya sığan tam 4 tartışmalı pozisyon var. Bir Ediz, bir de Sabri’ye gösterilmesi gereken iki sarı, Arda’nın kale alanında Ediz tarafından tuş’u! Penaltı çalsa Ediz’e 2. sarı! ve çizgiden çıkartılan top. Kimileri ‘gol’ dese de, bana göre gol değil, Servet hüneri.
Yıldırım soğukkanlı davrandı, oyunu ele aldı sonra. Futbolcuların iyi niyetli temiz oyun düşüncesi de önemli tabi. Aslan kontrolü aldı ele. Hele hele Arda ve Kewell mükemmel. Lincoln’un yerinde Balta var kesiyor! Ankaraspor hücumlarını. Karan’ın uyum ve gol kaçırma sorununu, devamlılığa olan ihtiyacına bağlıyorum.
Galatasaray’ın geçmişe göre daha gürbüz olduğunu söylemek lazım. Ankaraspor’un da futbol oynama niyeti sahaya yansıyınca, keyifli pozisyonlar yaşandı. Sabiha Gökçen hava limanı müdürü geldi aklıma, demişti ya ‘her şeyimiz var ama alana gelen uçak yok’. Burada da herşey mükemmel ama gol yok! Müdürün uçağı bollaştı da, burada gole rastlanmadı. ‘Pas’ geçtiler kaleye! Savunmacıların tavizden uzak olduğu, alan bırakmadığı bir oyunda, golü bulmak da zor aslında.
Ev sahibinin oyun disiplini ve kademe anlayışı, konuğun yutkunup kalması nedeni. karşılıklı ceza alanı dışı, içi bir dolu tehlike üretiliyor ama onca yatırım golle buluşmaya yetmiyor. Nigris biraz önde olsa, acaba ne olurdu? Ofsayt değil, gol olurdu gol. Savunması uyudu ama şanslıydı, Galatasaray. Batak’ın salvosu ve Sanctis’in mükemmel kurtarışı izlendi sonra. Karşılıklı oyuncu değişimi ve taktik hamleler, bir dolu pozisyonlar ama yetmiyor ve iki 90, bir 180 dakikalık Ankara futbol gündeminden ‘gol’ sesi gelmiyor.

23 Kasım 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Göççek hafta!‘’

Durum iyi diye düşünürken, ters döndü. Melih Gökçek’in açıklamaları, Cemal Aydın’ın telefon irtibatı sonrası yaşananlar; cumartesi ve pazar’ın adını şimdiden koymamı sağladı. Müsabakalar oynandıktan sonra değil, henüz oynanmadan iliştirdiğim yafta, maalesef ‘göççek hafta’, ‘göçük’ de olabilir! Yanılırım inşallah.
Melih Gökçek ‘hakem gadrinden’ söz ederken, Galatasaray’ı ateşe attığının farkında değil mi? Elbette farkında. Ama yılların kurt politikacısı, mesleği gereğini mükemmel yapıyor ve oynanmamış oyunun kaderini, kurnazca yazmaya çabalıyor. MHK de çanak tutuyor. Bülent Yıldırım’ın hakemliğine, kişiliğine kim ne diyebilir? Fakat Ankaralı gencin insan olduğu da düşünülmeli. Baskı altında kalıp, hata yapacak. Hangi taraf adına hata yapmış olursa olsun... Yakılacak!
Aydın’ın Özkahya’ya telefon açması yanlış, hakemin üstlerine bildirmesi doğru. Başka hataları da var deneyimli Başkan’ın! Gökçek gibi merkezle irtibata geçmeli, paparayı yedikten sonra feryat etmeliydi! Baktı bir şey yok o zaman susar ve başı ağrımazdı. Sonra ‘onursal’ değil, ‘kellesi giyotinde, eli ateşte başkan’ modelidir kendisi. Resmi sorumlu olunca ‘tak’ ceza heyetine. Nasıl unuttu? Eee kolay mı, kaç türlü baskı!
Evet ‘Fenerbahçe çalışıyor!’, Gökçek ‘Ben Fenerbahçeliyim’ diye bas bas bağırıyor ve görünen köyün kılavuz istemediği (!) haftalara giriliyor. Hatta girildi bile. Eskişehir’de içeriden çıkarılan top, Galatasaray’ın Kadıköy ve ASY’de verilmeyen penaltıları, ilginç hakem atamaları ve futbolumuz çok bilenlerinin suskunlukları! Kader mi örüyor ağlarını? Yok canım!
Bu arada herkes 4 büyükten birini unuttuğu gibi; Trabzonspor’un, şu kurgulardan zarar göreceği akıllara gelmiyor. Oysa ülkenin yüzde 80’i Bordo-Mavi şampiyonluğu bekliyor. Nasıl mı? Beşiktaşlı ‘Ben olmazsam Trabzonspor olsun’ der. Galatasaray ve Fenerbahçeli de aynısını diler. Yüzde 60 eder. Var mı yüzde 20 de Karadenizli? Etti yüzde 80. O zaman MHK atamalara azami dikkat göstermek zorunda. Hakem hatasına evet, atama hatasına hayır. Hele hele ‘onursal başkan’ provokasyonu? Külliyen hayır.
‘Hakemland’ değil ‘hakedenland’ futbol ülkesi isteme hakkı yok mu halkın?

21 Kasım 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğal zenginlik...‘’

Terim son dönemde, 45 sporcumuzdan yararlandıysa, bu sayı ‘şu veya bu’ diye değil, ‘doğal zenginlik, değerlendirmesi’ olarak tanımlanmalı. Forma hak eden için, hayal değil gerçek şimdi. Üstelik gençliğimiz dönemi grup dibi sakini değil, turnuva zirveleri ortak ülkesiyiz şimdi.
Tempolu başladı oyun. Enerjik, çabuk iki genç ekibin mücadelesi yani. Yıllar öncesine gittim; o gece de baskılı başlamışlar ama 5’lik olmuşlardı... 4’lük oldular bu sefer!
Savunma yerleşim hatasından yedik golü. Onlara da top sektirmedikleri, taş gibi oldukları zamanda attık golü. İşte marifet bu! Bravo Kazım, çok yaşa Aurelio 1-1. 17 Tatanga Tuncay Ay-Yıldız markalı 17. golünü attı 1-2. Nicelerine Sakaryalı...
Sabri Avusturya hücuma çıkarken kaptı, Halil’e pas ve O’da Tuncay’a çıt! 1-3. Şu Hölzl de bize baş belası 2. de ondan. Çıkarken yakalandık ve Hölzl’e giden topa basmakta geç kaldık. Yediğimiz iki gol de, tedavisi mümkün ‘eksik savunma düşüncesi’ ürünü aksaklıkları.
Kazım... Bu çocuğu Aragones gıcıklıklarına teslim etmemek lazım. Direkten dönen önce Kazım, sonra Tuncay vuruşu ve Tatanga’ya Avusturyalılar’ın dahi selam duruşu. Etti 4. Gencecik Eren kritik pozisyonda, topu rakipten şahane çekti ve soğuk Viyana gecesi, sımsıcak ümitlerle bitti.

20 Kasım 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI