Arama

Popüler aramalar

‘’Sığındık!‘’

Elano’nun iki pozisyonu var. Birincide kafa vuruşu yerden sekip Gratzei’nin kucağında kalıyor, ikincide de Brezilyalı gol vuruşu yapmayı beceremiyor. Beichler beceriyor! İlk yarı sonu ‘şoklama’ Avusturyalı’dan: 0-1. Bu zaman süresince, Galatasaray Hollandalı’nın doğru kararla saymadığı bir gol atmış, bir başka etkili operasyonu da olmamıştır.

Bir yandan izliyor, diğer yandan da düşünüyorum ‘Bu takıma ne oldu?’ Rakipler iyi analiz etmeye ve önlem almaya başladı. Doğru kademe anlayışı örnekleyip, savunma disiplininden taviz vermeyen her ekip Cim Bom’un yavaşlama nedeni. Oysa takım mevcut hızını daha da artırmalıydı ki, zirve hedefi realiteye geçsin.
Ayrıca topu kazanan, üstelikte doğru kullanan anlayışla ilgili sıkıntı var. Bu iş aksar oldu, pas hataları çoğaldı. Rakibin korkusu kaybolup, cesareti de artınca Galatasaray’a pahalıya mâloluyor. Aynen Çalımbay gibi Foda’da ancak iki üç kez hücuma teşebbüs etti, yerleşim düzenini risk etmedi ve bu planlama ilk yarıyı önde bitirmesine yetti.

İkinci devrenin daha tempolu ve çabuk düşünen Galatasaray’ı, Graz’ı panikletmese de telaşlandırdı. Baros çok didindi ve attı: 1-1. Frank ve Franco ikilisi kazanmaya soyununca, oyun güzelleşti. Ama Franco yine vazgeçti ve oyunun savunma tarafına geçti, kontralar denedi. Valla zaman zaman da titretti!
Kewell, Nonda gibi silahlar da Frank’ın son dakika tercihleridir fakat asıl lazım olan hareketlilik sanki. Sabit noktalarda kalan ve dolaşıp savunma dengesini bozamayan futbolcuların, şansı da yaver gitmeyince istenilen sonuç yakalanamıyor.

‘Kazanamıyorsan, kaybetmeyeceksin’ tesellisine sığınmamız gereken bir geceydi... Sığındık!

02 Ekim 2009, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Göründüğünüz gibi!‘’

Ali Sami Yen ve Metin Oktay’ı küfürlerle anmak, ayıptır. Hele hele bu durum ‘örnek sivil toplumu’ hamilliği konusunda iddialı bir grubun tribünlerinden sedalandığında, ayıp kere ayıptır. Pekiii bu çirkinliği haklı olarak protesto eden tüm Galatasaraylılar’a karşın, bir kısım Sarı-Kırmızılı taraftarın yaptıklarına ne demeli? Eskişehirspor otobüsünü taşlamak, eski açık tarafından konuklara eline geçeni sallamak ayıp ötesi değil de ne?

Turizm cenneti Antalya, Fenerbahçeliler’in cehennemi oldu. Bu nasıl konukseverlik arkadaş? Hele hele Şekip Mosturoğlu’na reva görülenler. Camianın en efendi ve sevimli fertlerinden birine böylesi! Ya başına sandalye atılan malzemeci? Çocuk golde kıpırdamadı bile, üstelik doğaldır sevinebilir de ama koltuk ‘bam’ diye tepesinde. Ayıptır, yazıktır pehlivanlar diyarı, Yörükler yurdu Antalya’ya yakışmamıştır. Diyarbakırspor kimin? Hepimizin... Türkiye’mizin. Sahip çıkarak desteklemek doğrusu da, örneklenen yanlışın bini bir para. ‘Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz’ misali, hainlerin gönlündekini Bursaspor taraftarı becerdi. Bölücülerin ‘devletin takımı’ diye şehirde yıprattığı, sevmediği Diyarbakırspor’u, bizler de hırpalarsak ne olacak? Hain emellere çanak tutulup, yangına körükle gidilmiş olacak. Böylesi bir gaflete düşsün istemem Türk milleti. Taraftar yapısının örnek olarak nitelendirilecek davranışları arasında, en belirgin olanı, tribün terbiyesi ve rakibe duyulması gereken saygı olmalı. Bu işin bir sportif yarış olduğu da kesinlikle unutulmamalı. Bir tarafta takdir ettiğim hayır işleriyle meşgulken, diğer yandan küfür, saldırı, bölücü isteklerine çanak tutma girişimlerini icra etmek insana ‘Bu ne? Perhiz. Bu ne? Lahana turşusu!’ dedirtiyor.

TFF, Bursaspor ve Diyarbakırspor başkanlarını kutluyorum. Acil önlem tedbiri, işte böyle olur. Bu arada şunu da hatırlatmak isterim... Yugoslavya iç savaşının fitili, Zagrep’te oynanan bir futbol müsabakası sonrası tutuşmuş ve Boban çakmağı çakan olmuştu. Sonra Sırplar ve Hırvatlar arasında olanları Dünya biliyor. Şimdi çooook pişman olduklarını da önce kendileri, sonra yine herkes biliyor. Biliyor da giden, gittiğiyle kalıyor!

İzlediklerim sonucu düşüncem şu; ortada kandırılan birileri var. Ya siz bizleri kandırdığınızı zannediyor, ya da kendinizi kandırıyorsunuz. Ya göründüğünüz gibi olmalı ya da olduğunuz gibi görünmelisiniz.

Nerede görüldüler?
Rijkaard; Uğur’u sol bek oynatırken.
Broos; Alanzinho’yu badem ederken.
Yunus Yıldırım; F.B.’nin penaltısını yerken.
Alper Ulusoy; Antalyaspor’un olası golünü yerken.
Rıza Çalımbay; Galatasaraylılar’ı yine üzerken.
Tanjevic; Yeni hedefler gösterirken.
Turgay Demirel; Yeni hedefler düşlerken.
Denizli; ‘Fenerbahçe’den daha iyi oynadıklarını’ söylerken.
Ali Haşhaş; Sihirbazlık yaparken.
Kazım Kazım; Otomobilinin içinde tepe taklak olmuşken.
BJK; Moskova’da pasaport işkencesi çekerken.
Alexandra Dolares; Servet’i ASY’de izlerken.
Servet; Alexandra Dolares’i ‘evde yaşamaya’ ikna ederken.

Popülari-temetre

Yükselenler
Nazmi Avluca; Dünya Şampiyonu.
Selçuk Çebi; Dünya Şampiyonu.
Rıza Kayaalp; Dünya üçüncüsü.
Greko Romen Milli Takımı; Dünya Şampiyonu.
Rıza Çalımbay; Teknik direktör.
Kazım Kazım; F.B. Futbolcusu.
Nonda; G.S. Futbolcusu.
Kenan Sofuoğlu; Supersport’un en iyi yarışçısı.
Mahmut Özgener; TFF Başkanı.

İrtifa kaybedenler
Carlos; F.B. Futbolcusu.
Tanjevic; Basketbol koçu.
Turgay Demirel; TBF Başkanı.
Basketbol Milli Takımı.
Antalyaspor taraftarları.
Galatasaray taraftarları.
Bursaspor taraftarları.
Beşiktaş taraftarları.
İki komşu; Sakaryaspor ve Kocaelispor.

Rijkaard’ın post-iti
Bir daha Elano kenarda unutulmayacak.
Ayhan da kulübede unutulmayacak.
Neeskens’e ‘hatırlatması’ hatırlatılacak.
Rotasyonda ‘rotasyon’ yapılmalı mı? Bakılacak. Avusturyalılar boş bırakılmayacak.
Ara sıra gülümsenecek...
Ters değil ‘düz’ bakılacak.
Bu konuda Adnan Sezgin örnek alınacak.

Devler Ligi
Acun Ilıcalı durdu durdu ve hasretimizi 12’den vurdu. Özlediğimiz tüm yıldızlar Devler Ligi’nde. Kaptanlar hepimizin malumu da, bakın başka kimler var? Gökhan Keskin, Ömer Gülen, Takoz (Sakaryaspor’a verdiği cevapla ünvanının boşuna olmadığını belgeledi!) Rahim, Fikret Demirer, Zeki Önatlı, Hamza Hamzaoğlu, Hayrettin Demirbaş, Vedat İnceefe, Ümit Davala, Taygun, Baliç, Hakan Tecimer, Sercan, Saffet Sancaklı, Tarık, Zafer ve daha kimler kimler...

01 Ekim 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Üfff be Alpaslan...‘’

Hagi’yi biliyorsun ya! Şimdiki 11 numara da, ‘Hagi üstü Keita’. Hagi ekmek kadayıfı, Keita da kaymak. İkisini bir arada sen de göremedin, biz de. Ama hissediyorsundur, hissediyoruz. Üfff be Alpaslan eksikliğin gerçekten zor. Bir yıl oluvermiş. Ocak’ta da Mustafa Ulusoy’un sene-i devriyesi. Tribünlerin güzel renkleri, bir bir eksildi mi ne? Hayır... Gönüllerde yaşıyor, yaşatılıyorsunuz. Mekanınız cennet, rahmetiniz bol olsun İnşallah.

Ali Sami Yen ve Metin Oktay’ın güzel ruhlarını da yaraladılar ne yazık ki... ‘Günahları boyunlarına’ desem yeter mi ki?

Galatasaray sezona gayet iyi başladı. Futbol da, sonuçlar da şahaneydi! Ama ne olduysa oldu, son haftalarda tabela ‘şık’, futbol ‘pışık’ oldu. Aşırı özgüvenin ‘yanlış tepkimesi’ mi desem? Çok rahat pozisyonlarda gereksiz zorlamalar ve yerleşik savunmayı çalımla eksiltme beyhude gayreti. Olmuyor tabi.

Bu gece de benzer zorlamaları bolca izledik. Kolay olanı değil, riskliyi seçtiler hep. Kollektif yaşam ve futbol gerekliliklerini protesto gecesi! Hatta Kewell dahi bir acayip. Kim bilir? Belki lodos dokundu! Benim başım, Galatasaray’ın futbolu ağrıyor. Çalım zamanında güzel. Keita öyle yaptı, aktı ve Nonda’nın önüne bıraktı ‘çıt’ 1-0.

Rıza Çalımbay etkili bir kadro yapmış, akılcı da!.. İlk yarı hiç çıkamasalar da, 56’da bir çıktılar ‘pir’ çıktılar. Yılmaz’ların Mehmet olanı attı 1-1.

Üfff be Alpaslan; sonra yine boşa koşular, kalp para etmez paslar, kamikaze özentisi çalımlar... Keita ve tribünler dışında, dün geceyle ilgili pek güzellik yoktu. Cim Bom geçen sezon bu günlerde seni, şimdi de ilk puanını kaybetti. Puanın telafisi var da, senin yok...

28 Eylül 2009, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güneş gözlüğü!‘’

Seslenirlerdi ya, ‘Hakeem gözüne gözlük’. Dün gecede ‘gözüne güneş gözlüğü’ demek lazımdı belki. Meral güneş gözlüğü taksa ve Güneş’i süzse, baştan değişmez miydi, oyunun kaderi? Hakem süzemedi ve güneş çarpması Vural’a değil, Rijkaard’a isabet etti. Ali’nin refleks, supleks ve Berlin Panteri’ne taş çıkartacak kurtarışına da ‘bravo’ demeli.

Yılmazpaşa’nın... Pardon! Kasımpaşa’nın hakkını da yemeyelim. Gol vuruşu öncesi, Leo’nun kurtardığı kritik şutlar var. Öyle başladı ki ev sahibi, ‘atletizm yarışı tavşanları sanki’. Çok hızlı, çok tempolu.

Galatasaray’ın pas hataları, roman olur. Ayak dışı, üstü, topuk binbir çeşit pas var. Var da hedefe giden yok. Ehhh rakip hırslı ve hızlı olunca da, sorun çok. Yılmaz dere yataklarını kapatmış ve üzerine AVM yapmış, yandaşlarına kullandırıyor!

Kasımpaşa işini yarım halletmiş yıldızları toplayıp, ‘işte fırsat’ demiş. Bu şansı heba etme niyetleri yoktu da, yetmedi! Morits’le 1-0. Kısa sürede böylesi uyum’a şapka çıkarmak, Yılmaz’ın başarısına da ‘şapkadan tavşan çıkarmak’ demek gerek.

Rijkaard da kulübeden Keita ve Nonda çıkardı. Atak sayısı arttı da, pas yanlışlarına deva bulunamadı. Galatasaray’ın kaçırdıklarına ‘şanssızlık’ diyebiliriz. Ama ‘hazırlıksızlık’ desem daha doğru. ‘Nasılsa giriyor’ diyerek, ‘konsantrasyonu’ emanetçi Sultana’ya bırakmış olamazlar mıydı?

Nonda bırakmamış demek ki! 3 tane attı. Şık alışveriş ve Nonda 1-1. Tolga bölgesinde, adeta masa tenisi de... Top filelere değil, oraya buraya gidiyor. Kasımpaşalılar da tempoya dayanamayıp, sakata çıkıyor. Galibiyetleri de! Nonda ile 1-2, yine Nonda ve 1-3 bitti.

22 Eylül 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ahmak ıslatan...‘’

Dün gece Atina’da ‘şıpır şıpır’ bir yağmur vardı. Ahmakları ıslatan, uyanıklara önlem aldıran cinsten. Rijkaard şemsiyesini açmış, Cate mi? Ahmak ıslatan yağmuru altında ve şakalar dünyasında kalmış! Yedikleri goller de, şaka gibiydi zaten. Birinci ve üçüncü goller mesela!

Atletico Madrid karşısında da, savunma hataları bolca izlenen Yoncalı’lar, Galatasaray’a da ikramda kusur etmedi. İlk golde Galinoviç Selanik tarafına yollanırken, stoperleri de Merinos koyunu gibi Elano’ya teslim oluyor ve Brezilyalı, Amazon ormanlarının usta avcılarını aratmıyordu.

Yeşillerin çabaları izlense de, Cim Bom kendinden emin ‘marka’ olmanın tüm kriterlerini sundu. Uğur girdi henüz ilk yarıda. ‘Kim çıktı?’ Söylemem! Siz tahmin edin. Yanılmazsınız! Emre Aşık harbi fenomen. Böylesi iş ciddiyeti, böylesi başarı ve meslek aşkı. Helal olsun. Galatasaray’da ‘ehhh’ diyeceğim hiç kimse yok. Külliyen yaptılar görevlerini. Baros dandilik gibi ‘vınnn vınnn’ her yerde. Kaçırdı, kaçırdı ve ikinciyi attı. Sonra yine bir sürü fırsatı kaçırdı. Elano, Semih Saygıner’e nazire, banttan bir vuruş ve 0-3. Laga-luga değil, Yunanistan lideriyle sahasında oynuyor ve 3’lük ediyorsun. Elbette pozisyon bulacak onlar da. Hatta gol dahi atacak! Salpigidis ve 1-3.

Galatasaray çok ciddi bir rakibi ‘kalbur’ edecek sayıda fırsat yakalamış ama 3 gol bulmuştur. Rijkaard ve futbolcuları izlemenin haz verdiği önemli bir yıldızlar topluluğu olma yolunda emin adımlarla yürümekte. Bu sonuca rağmen bir sürü hata sayabileceklere de saygı duymak lazım. Bildiğiniz gibi futbol hatalar oyunu değil mi zaten? Daha az yapanın kazandığı!

18 Eylül 2009, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başkan adayı!‘’

Galatasaray doğruların eşiğinde. Eksik, gedik, hata olacak ve uyarı da yapılacak elbette. Doğru eleştiri kültürü, ‘kulüp’ genetiğinde var zaten. Ama gerekli vakit tanınmazsa, doğru giden çok şey terse dönebilir. Polat ve ekibinin şimdi daha da yoğun desteğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Camianın tüm gelişmelere gözü kapalı ‘tamam’ demeyeceğini bilirim. En ince detayların dahi nasıl gözden geçirildiğini ve dikkatle izlendiğini de bilirim. Böylesi denetleme titizliği ve eleştiri özgürlüğü, herkese kısmet olmayan nasıl bir değerdir, onu da bilirim. Engin Galatasaray kültürünün bu gelişime katkısının sonuçlarını da, tüm dünya bilir. Uzun yıllar özlenen futbolcu ve teknik adam seçimi doğruları, tam meyve vermeye başlamak üzereyken ‘seçim’ sathı mahalline geçmek, doğru mudur acaba?

Başkan ve yönetim tamamen işine konsantre olmalı, seçim hesaplarına değil. Aslantepe projesi, Riva meselesi ve şirketlerin birleştirilmesi gibi kritik konular var. Bu konularda da halledilmiş ciddi gelişmeler var. Böylesi hassas geçiş döneminde, en uç noktadaki muhalif Galatasaraylılar dahi, geleneksel ‘camia’ sağduyusunu örnekleyip, bütün halinde hareket ederse, işler daha kolay olmaz mı? Kulübün şu andaki en önemli ihtiyacı ‘başkan adayı’ değil, ‘başlanmış işlerin bitirilmesi gerekliliğidir’ dediğim zaman, yanlış mı yapmış olurum?

‘Muhalif kesim’ cümlesini Galatasaray yapısı içinde, doğru bulmam. ‘Yapının sağlıklı geleceği adına emek harcayan ve uyarı görevini yapan Galatasaraylılar’ demek, daha doğru olmaz mı acaba? Bu kesim ikaz ve önerilerine aynen devam eder ve Polat’a ‘icraatlarınızı dikkatle takip ediyor ve doğru uygulamalarda yanınızda, yanlışlarda da yanınızda ama hatanızı da kulağınıza fısıldamak üzere yanınızda!’ dediğinde, Galatasaray’ın ufku herkesin umduğundan fazla açılır.

POPÜLARİTEMETRE
Yükselenler:

Tanjevic; Basketbol Milli Tk. koçu.
Egemen; Trabzonspor kaptanı.
Gökhan German; Fanatik gazetesi yazarı.
Ziya Tekneci; Milli maç için 8 ülke aşan Sakaryalı.
Alex; F.B. Kaptanı.

İrtifa kaybedenler
Zenitca’daki, Türk Milli Futbol takımı.
Fatih Terim; Futbol Milli Tk. Direktörü.
Rüştü Reçber; B.J.K. Kalecisi.
Nihat Kahveci; B.J.K. Santraforu (!)
Mustafa Denizli; Kahveci’yi santrafor zanneden T. Direktör.

HAFTANIN MAYINLARI
Benquerenca; Bosna-Türkiye milli müsabakası hakemi.
Çoban; Bursapor- Fenerbahçe müsabakası hakemi.

Mayın hafif hasarlıları:
Gökhan Gönül; F.B. Futbolcu.
Lugano; F.B. Futbolcu.
Kazım Kazım; F.B. Futbolcu.
Alex; F.B. Futbolcu.
Güiza; F.B. Futbolcu.
Andre Santos; F.B. Futbolcu.
Sercan; Bursaspor futbolcu.
Ozan İpek; Bursaspor futbolcu.

Mayın ağır hasarlıları:
Fatih Terim; Türk Milli Tk. T.Direktörü (mayınlı sahada gezme ısrarı).
Deniz Çoban; Hakem (döşediği mayına basma defosu).

Sevinin
Bosna’dan iyi haber getirememiş olsam da, Avrupa’da şık uğraşlar var. Erdal Keser ve ekibi, Türk evlatlarımızı tarıyor ve yarının yıldızlarını Ay-Yıldız’a kazandırma çabasını sürdürüyor. Fatih Terim projeleri sadece zirvede değil, her yerde. Bu nedenle olumsuz gelişmeleri her ne kadar eleştirsek de, doğru girişimleri görmezden gelemeyiz. Ufukta ışık var yani. Sevinin...

Üzülmeyin!
Türk Milli Futbol Takımı, Bosna’da işini yapamamış olsa da, üzülmeyin! Yiyemediğimiz Boşnak böreğini, İspanyol ve Estonya’lılar yesin diye dua edin. Bu arada Belçika ve Ermenistan’ı yenmek için de elbette. Aksi halde bize Boşnakların ‘tepsi’ değil, meşhur ‘kol’ böreği kısmet olacak ve kıtırtısı, uzun süre midemizde kalacak!

17 Eylül 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dükkan sizin!‘’

Beşiktaş ASY gecesinde, ‘dükkan sizin’ dedi. Erken gol de, aynı anlayışın ürünüdür. Arda’nın korneri ve uyum içinde uyuyan Kara Kartallar’ı uyaran Sarp’la 1-0. Galatasaray, ‘Kara Murat’ kopyası rakibi karşısında, kollektif gereklilikleri uyguladı.
Üstünel futbolcu değil ‘Keitavigasyon’ markalı bir alet getirmiş sanki. Navigasyon’da hata var, Keitavigasyon’da yok. Çukulata renkli sanatçı -’Futbolcu’ demiyorum, çünkü sanatçı- mükemmel paslar attı. Şahane görüntüler oluştu. Sabri’ye ‘mükemmel’ desem, hak vermeyen olur mu? Bravo çocuk. Galatasaray savunması, su bile vermedi ilk yarı. Rüştü’nün de golde boşa çıkması, sonra topu kendi kale alanına smaçla indirmesi, alnındaki bandın gözüne indiğini düşündürdü. Yıldırım ve Kewell diyaloğu çok yorum üretti. Bence ‘I give karar and düüüt! Don’t talk boşuna’ dedi Yıldırım. Tabi o doğrusunu demiştir de, İngilizce bu kadar. Gösterdiği sarılar da, doğruydu.

Denizli mektepte nasıl okudu bilemem de, ikinci yarı oyunu mükemmel okudu. İkinci yarı başında Beşiktaş fırtınası esti ve Cim Bom’u resmen ‘Manitu’ korudu. Beşiktaş’ı koruyan yok! Rüştü’nün gözüne inen bant sonrası, eline de sanki nüzul değdi ve Baros’la 2-0. Bu golde katkı sıralaması; büyük emek Rüştü, orta emek Kewell, küçük emek de Baros, şeklinde olmalı. ‘Menekşe’ güzelliğinde işler yaptıktan sonra Balta, Caner’e bıraktı yerini. Bir de ‘orkide’ zerafetinde asist Kewell’dan ve biberiye lezzetinde gol Baros’tan 3-0. Dün gece Rijkaard gül, Denizli ise kaktüs demetleriyle gitti evine...

13 Eylül 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hepimize geçmiş olsun!‘’

Milli Takımımız maçın başında attığı golle erken şok yaşadı. Oysa bu vaziyet Bosnalılar’ı bozmalıydı. Kramponlarına sabun sürüldüğünü düşündüğüm Volkan’ın çok kolay topları saçma sapan yerlere atması ev sahibi baskısının işaretiydi. Bizimkilerin de boğulmasının. Evet böylesi bir avantaj yakalamış, öne geçmeyi başarmışsın, fakat ilk yarı sonuna kadar üç pası dahi yapamayan acemiler mangasına dönüşmüşsün.

Portekizli, Terim’i de sahadan attı. Hakeme hiç kabahat aramıyorum ama geçmiş müsabakalardaki Terim tavırlarına bakalım. Bir gün biri ‘yeter’ diyecekti ve dedi. Bunca yılın deneyimlisinin daha sakin olmayı başarması ve futbolculara gerilim değil akılcı taktikler dağıtması gerek. Hiçbirimiz hakemin arkasına saklanmayalım. Kendi defolarımızı tartalım.
Savunmada, orta alanda eksik kaldık, hücumda da çoğalamadık. Yakaladığımız poziyonları da hovardaca harcadık ve bildiğiniz gibi berabere kaldık.

Bosnalılar taktik faul üretmede mahir, zaman çalmada da son derece ustaydılar ve bu düşünceyi uygulayarak 90 dakikayı bağladılar. Bu maçta ‘kim, nasıl oynadı’ boşverin. Takım külliyen kötüydü, şansımız da yaver gitmedi ve Güney Afrika ümitlerimiz şimdilik bitti gibi. Boşnak böreğini biz yiyemedik, bundan sonrakiler yer mi acaba!
Bizim alt yapımız bozuk. Böyle olunca yağmur yukardan, deprem de aşağıdan vurdu mu yıkıyor. Bu hafta gökten yağmur, dipten de futbol depremi vurdu ve çok ağır hasar verip inanılmaz ölçüde de üzdü. Hepimize geçmiş olsun..

10 Eylül 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI