‘’Ofsayt kapakları!‘’
Baraj kapaklarını açtığında sel, ofsayt kapaklarını koyverdiğinde de gol gelir. Ergani Madenspor dahi madenlikten, yani ofsayt taktiğinden vazgeçmişken, Galatasaray tutunmuş! Gol seline kapıldılar tabi, Antalya 2-Madensaray 0.
Leo’nun önünde masası, rakısı, rokası ve balığı eksik! Böyle rahat boğaz manzarası bile seyredilmez Türkiye’de... Teyakkuzda olacaksın, aksi halde yersin kafana Molotof’u. Arjantinli maça dalınca Orhan nalladı! Kim bu Orhan? Yerine 5 buçuk tane solbek alındığı halde, yeri kapatılamayan Orhan.
‘Eşşek semerine kelebek konmuş’ tarzı savunma organizasyonunda, tıpkısının aynısı bir ofsayta daha kondu Cim Bom... Ters işlere koşmayı marifet edinen Barış, yine terse doğru ve düzeni bozdu! Jedinak doğrusunu gösterdi 2-0. Hakan Balta kenarda spin atıyordu, başı iyice dönmüş olacak ki göbek taşında Servet’le beraber yatırılıyor artık!
Gaflet ve dalalet içinde olmayanlar da var Galatasaray’da... Mesela Kewell. Yabancı asker ama çoook yerli leşkerden daha sadakatli ve vazifesinaş bir asker... Uğraştı, didindi ve ‘kelleyi teslim etmeme’ operasyonuna Keita’yı da dahil eti 1-2.
Galatasaray’ın şu savunma anlayışı ve tatbikatına ‘mantar’ demek, mantara hakaret olur... Ofsayt kapağı yine açıldığında, Necati’nin kafa vuruşunun direkten dönmesi ve Antalyaspor’un kaderinin değişmesi... Elano 2-2. Sonra Keita’dan bir gösteri, Kewell’dan da hediyesi 2-3. Sir H.K. Galatasaray’ı galibiyete itiyor adeta...
Bu arada Uğur neden çıktı anlayamadım. Anladığım şu ‘Rijkaard galiba İstanbul’da uzun süre kalmayı düşünmüyor!’ Çünkü bu denli teknik defo ısrarı, pek anlaşılır gözükmüyor.
‘’İki isim...‘’
Zaman zaman geçmiş dönem spor yazarlarına imrenirim. Gündüz oynanan müsabaka sonrası, gazeteye dönüş ve demli çay eşliğinde, adeta imbikten süzülmüş cümlelerle zenginleşmiş futbol yorumları... Yazmak keyif, okumak bambaşka bir keyif. Ya şimdi? Tamamen ekonomik verilere yaslanmış futbol dünyası ve o alemin aceleci ürünleri. Evet müsabakalar artık gece oynanıyor ve futbol yorumcusu 90 dakikanın içinde hem izlemek, hem yorumlamak, hem de hakemin bitiş düdüğü öttüğünde okunabilir halde yazısını göndermek zorunda kalıyor. Abdullah Avcı ve sporcularının çaresizlikten ürettikleri baş kaldırısı ve her türlü zenginlik hamili Galatasaray leşkerlerinin, son 20 dakikadaki rezilliği şunu yazdırmıştı o gece; ‘Hiç kimse hakem arkasına sığınmasın, gerçeklere baksın. Gecenin saygı duyulması gerekenleri Abdullah Avcı ve sporcuları, Uğur Uçar, Kewell ve Göçek’tir.’ İki isim daha ilave etmem gerekirmiş... Rijkaard ve Mehmet Helvacı. Hollandalı teknik adam taktik düşüncesi, futbolcu seçimleri nedeniyle elbette eleştirilebilir. Futbolun en cazip renklerinden biridir zaten, herkesin kendi penceresinden bakması. Ama liderliği kaybettiği bir 90 dakika sonrası Rijkaard, hemen herkesin arkasına sığınmayı marifet saydığı hakem hataları arkasına saklanmadı.
Galatasaray Teknik Direktörü olması gerektiği gibi konuşmuşsa, bu erdem gösterisinden herkes payına düşeni almalı. Mehmet Helvacı’nın örneklediği yöneticilik doğrusundan da... Aziz Yıldırım’ın Eskişehir yenilgisi sonrası gündeme taşıdığı doneleri ‘antucom’ sitesi katılımcıları yüzde 8 oranında dikkate değer bulduysa...
Helvacı ve Rijkaard kriterleri, elbette tespitleri ‘ne denli yerinde ve hakkaniyetten yanadır’ adeta belgeleniyor. Galatasaray ve Fenerbahçe futbolcuları aldıklarının karşılığını asla vermemekte ve milyonlarca taraftarını kandırmaktadır. Bu kandırmacaya yöneticiler çanak tutarsa, Türkiye’nin dövizleri yerli ve yabancı yüzkaraları vasıtasıyla çarçur olmaya devam eder.
Bir kuru derbi yalanıyla milyonlarca insanı kandırma hakkını hiç kimseye vermezler. Geçtiğimiz hafta yazmıştım ‘dana, kuzu’ gibi kurbanlıklar dahi acemi kasabı görünce isyan edip, kaçıyor’ diye... Taraftar da uyanmış demek ki... Antucom anketinden çıkan yüzde 8 bu nedenle çok önemli!
‘’Yükseklik korkusu!‘’
Galatasaray’da yükseklik korkusu peydahlanmış olabilir mi? Öyle ya! Haftalardır kapıya kadar gelen zirve ikramını adeta görmezden gelen bir tavır içinde Sarı-Kırmızılılar. Şu son dakikalar eziyetini bu taraftar uzun süredir hiç çekmiş miydi? Ya finalde sadece fileleri değil, Galatasaraylılar’ın yüreğini sarsan gol!
Avcı önemli isimlerinden yoksun. Ama zaten İstanbul B.B. normalde de çok şeyden yoksun! Olmayan taraftar, mütavazı bütçe, ‘papaz’ değil ‘emekçi’ statüsündeki sporcular ve halk otobüsü standartlarında bir yapı. Bir-iki müsabakada fena oldular ama! Nasıl? Savunmadan çabuk çıkan ve forvetleri dikine rota tutturabilen rakipler çok gol attı Avcı’nın takımına. Demek ki savunma pozisyonu alamaz, kademe ezberini devreye sokamaz, hakemine (!) de çatarlarsa tutunamıyorlar!
Bu eksiği çözememiş demek ki Rijkaard ve ekibi. İki ileri bir geri anlayışıyla, rakibe çok zaman tanıdılar. Galatasaray kulübesinde savunma dengesini bozacak, oyunu rakip alana çabucak taşıyacak isimler var oysa... Yavaş oyunun kırılma noktası ne olabilirdi? İki taraftan birinde akıl almaz hata üretimi yapacak olanlar... Uğur Uçar yine indi ve kesti... Hasagiç boşa, Kewell doluya vurdu: 1-0.
Karşılıklı hatalar devam etti. Hatta Leo, Hasagiç’e nazire yapmaya bile niyetlendi! Galatasaray futbolcuları sezon başı çabukluklarını, güçlerini nerede düşürdüyse aramalı... Aksi halde kalelerine gol düşüyor: 1-1.
Şu sonuçta son dakika zavallılıklarına bakılmalı... Hakeme değil. Aksi halde doğruyu bulamazsınız. Gecenin emeğine saygı duyulması gerekenleri; Avcı ve tüm sporcuları, Uçar, Kewell ve Gökçek olmalı diye düşünüyorum.
‘’Mostra futbolu!‘’
Dalga geçiyorlar. Manavda pazarda ‘mostra’ dümeni vardır ya, futbolumuzda da var. Galatasaray, Fenerbahçe profesyonel leşkerleri ‘mostra futbolu’ örnekliyor ve yutturuyor! FANATİK gazetesi hariç! Uyanmış bizimkiler, Hollanda sonrası pek de güzel anlatmışlar zaten ‘mostra’ işini... İçerde başka, dışarda başka!
Birinci dakikada, rakip alanında taç atışını Yunanlılar’a teslim eder ve arkasından bakarsan ne demeli? ‘İnsan utanır be’ demeli. Hiddetim Balta’ya değil, genel umarsızlığa. Trilyonluk değerler, dalga geçiyor ve camia seyrediyor! Galatasaray’ın hiçbir futbolcusunun en basit serbest atışı dahi heba etme hakkı olmamalı. Amatör takım mı burası?
Sarı-Kırmızılı formayı giyen, renklerinin hakkını verecek. Galatasaray ‘milenyum UEFA zaferini’ erdemli, namuslu sporcu ve teknik adamlarla yakaladı. Kaytaran, dalgasını geçen ‘laga-luga’ üstadlarıyla değil.
Galatasaray az gayretliydi... Allah’tan Yunanlılar daha da az gayretliydi! Mustafa Sarp vurdu, Panathinaikos’lu kalça koydu ve gol oldu...
Mostra futbolu örnekleri ve mostralık gollere kandığımız sürece daha çook milyon dolarlar harcar ve dünyanın nakdini yaban ellere kaptırırız... 3 gündür içerde oynatılan Barış yedek, topa en yakın adam Ayhan da paket. Takıma karışılmıyormuş! Hadi be! ‘Şıllıklar’ meşrebine uydurursunuz da... Ya adam olanlara?
UEFA Kupası gelmeden, şu ‘mostra futbolu’ tezgahçılarını affetmem. Nokta.
‘’İki ölü, 2378 yaralı!‘’
‘Avrupa güzeli’ ilan edilmişleri barındıran bir ekip, bu denli berbat, böylesi salaş olabilmek için çok mu uğraştı?
Rijkaard ve Neeskens ikilisi ne iş yapar?.. Antrenmanlar kapalı kapılar ardında yapılıyorsa da, şu halden ne halt edildiği belli!.. Bitik bunlar. Ortası kopuk, körüklü İkarus görünümlü, motoru patlak, şanzıman kutusu çatlak bir futbol modeli. Bu ürünü ya takoza çekeceksin, ya da garaja. Böyle usta ve çıraklarla yolda kalmak sürpriz değil, mukadder akibet olmalı.
Fizik güç problemli, kafası karışık, aklı başka yerde Galatasaray’ın Ayhan ve Nonda’nın oynamaması kazaya davetti zaten. Onların kenarda tutulması, içeride top tutulamaması nedeni. Önle, arka taraf arasında uçurumlar oluşuyor ve Sağlam, sağlam futbol düşüncesiyle, oralara köprüler kurup, Volkan’la golü buluyor. Direkten-mirekten dönenler olmasa 3 olmuştu.
Bursaspor tamamen hakettiği bir galibiyet kazandı. Kutlamak gerek. Galatasaray gerçeklerden kaçan, kontrolsüzlüğü seçen ve her geçen hafta ‘Eyyamsaray’ kriterlerine bürünen kulüp ve yönetim anlayışından vazgeçmedikçe, iflah etmez.
‘’Başka diyeceği olan?‘’
İsmail Küçükkaya, Ali Saydam ve benzer konumdaki bir kısım gazeteci, Galatasaray iç dinamikleri ve değerlerinin farkında olamayabilir. Bu nedenle vakıf olmadıkları konudaki tespit hataları anlaşılabilir. Ancak anlaşılamayacak durum ne? Adnan Polat camiasını ya bilmiyor ya da gözü iyice kararmış göremiyor!
Küçükkaya’ya ne demiş Polat? ‘Beni en çok üzen, bu olumsuz olayı fırsat bilerek acımasızca Galatasaray’ı eleştirenlerin yüzde 99’unun kendi camiamızdan çıkması. Hele eski başkanların, önceki yöneticilerin adeta bayram yaparak kendi takımlarını yıpratmaları...’ Polat böylesi bir değerlendirmeyi nasıl dillendirdi, anlamak mümkün değil. Şu rezalet hangi Galatasaraylı’ya bayram yaptırır? ‘Bizim rakiplerimiz içeride, dışarıda düşman aramamıza gerek yok’ demek ne demek? ‘Kongre üyeleri arasında hainler var’ demek... Polat ‘hainleri’ isim isim açıklayacak o zaman. Belki ‘Nalgadalgası’ operasyonu da kulüp içi düşman (!) güçler üretimidir. Aklanırlar o zaman!
Polat’ın söylemleri gittikçe Başbakan’la benzeşiyor. Tayyip bey utanmasa bağıracak ‘Beni de dinliyorlar arkadaş, bu ülkede başbakan yok mu?’ diye. Polat’ta nara atacak ‘Kulübü bu hale kim soktu, başkan yok mu?’. Biri cumhuriyeti kendi başbakanlığı, diğeri de kulübü kendi başkanlığı sürecinden ibaret zannedince, suç kendinden başka her yerde bulunur! Adnan Polat ‘Korktular, bir daha bu oyuncağı alamıyacaklarını anlayıp fırsatçılık yapıyorlar’ cümlesiyle ne demek istemiştir? Bu konuyu açık ve net paylaşmalı. Galatasaray oyuncak mıdır? Oyuncaksa nasıl oynanan bir oyuncaktır? Açıklamalı.
Ali Saydam’ın Adnan Polat ve Yiğit Şardan’la dostluk kriterlerini bilemem. Ama şunu bilirim, ne Adnan Polat ne de Yiğit Şardan ‘Galatasaray Spor Kulübü’ değil ‘emanetdar’ görevi verilenleridir. Emanete ‘hıyanetin’ baş sorumlusudurlar yani...
Başka diyeceği olan?
‘’Galatasaray'a 3JK motivasyonu!‘’
Kazım Beşiktaş’ı, ‘8JK’ buluşuyla, onlar da 3JK üretimiyle Galatasaray’ı motive etti de, neye yaradı? Sarı-Kırmızılı sporcuların akılları lig liderliği değil, başka taraflardaydı. Rahat, vurdumduymaz, ciddiyetten uzak bir topluluk. Ehhh Manisaspor’da boş gelmemiş tabi... Arif Bey’den duyduğuma göre; Vali Sn. Güvenç’in önerisiyle, S.Yayman galibiyette otelini futbolcu ailelerine sezonluk kapatma sözü vermiş.’HD’ üstelik. Vaad büyük olunca Bakkal’ın çocukları ‘grossmarket’ zenginliğinde başladı.
Bir tarafta liderlik, diğerinde ‘aile saadeti’ primi olunca orta alanda sıkışıp kalan bir müsabaka. Üstelik üretici, yaratıcı futbolcu sıkıntısı da had safhada. Split dağında kaleci ormanı var da, neden maestro fidanlığı yok? Manisalılar çatır çatır dağıtıp, ardından yine kaliteli kalecileri ‘tık’ diye buluyorlar da, bir de 10 numara yakalasalar ya! Şimdi de İlker. Yani iyi ki uçak geçmiyordu, düşürürmüşüm! Kewell ‘çıt’ attı. Bu golde İlker kabahati değil, Harry Kewell becerisi var...
Soldan çalışıp uyuşturdu ve sağdan çakıp indirdi 1-0. İlk yarının aklımda kalanı Sabri Sarıoğlu ve golcü Harry Kewell’dı.
Oyun kurucu sıkıntısının, iki taraf adına da müthiş derecede hissedildiği bir oyun. Şu Elano’nun aslı Brezilya milli takımı, prototipi de Galatasaray’da olabilir mi? Kimbilir belki bu işte de bir nalga ya da dalga var!’ Sabri kendi yemedi, yedirdi, besledi, mesledi ama Brezilyalı’da maya tutmadı...
Kanadalı tutturdu sonra 1-1. Kornerden gelen topta öyle bir yerleşim defosu örnekledi ki savunma, affetmedi Manisaspor’un golcüsü Simpson. Galatasaray’ın uğraşması, tırmalaması ve taraftarın tırlaması...
3JK motivasyonu da yetmedi ve gelmedi liderlik...
‘’Hazmedemez diye bilirim...‘’
Koray Mincinözlü, Okan Çevik, Mert Uyguç, Cengiz Karadağ hatta Tamer Karadağ(!) bile yollansa... Üzerine de sadece Özhan Canaydın değil gelmiş geçmiş tüm başkanlara loca verilse... Divan Kuruluna ‘Divan Tribünü’ tesis edilse, hatta otantik olsun diye koltuk yerine, divan modeli seçilse de, bu pislik temizlenmez...
Galatasaray tarihinde böylesi rezillik üstü sahtekarlık ne görülmüş, ne de duyulmuştu. Yıllardır ‘kasanın yanlış yönetimi ve batırılması’ hikayelerini yazardım. Ekonomik kayıplar, beceriksizlikleri kapsar. Ya bu? Kurum güvenilirliğinin ziyan edilmesi hikayesidir ve hasarı tahminlerin çok ötesindedir.
Tarihi ayıbın, sadece profesyonellerin yollanmasıyla ayıklanacağını zannetmek, aymazlığın dik alası olmalı. Şu yaşanan ucuz gönül maceraları ve insani zaafiyetlerin çok ötesinde bir mesele...
Polat’ın gerekeni yapmış olması için, yönetimin istifası ve kulübün semtine dahi uğrayamamalarının temini gerekir. Aksi halde mi? Camianın bu ayıbı hazmı gerekir ki... Galatasaraylılar böylesi bir ayıbı, hazmedemez diye bilirim.