Arama

Popüler aramalar

‘’Arda haklı...‘’

Dün FANATİK’te haklı isyanını okudum Arda Turan’ın. Doğrudur... Hata yapan gençlerimizi eleştireceğiz, uyarılarda da bulunacağız ama olmadık şeyleri de kaşımayacağız. O zaman gençler, kanı kaynayıp kalkışıyor ve bu teşebbüsleri hiç de haksız olmuyor. Arda konusunda ‘öküz altında buzağı arama’ meraklıları, ipin ucunu çoktan kaçırdı da! Arda sıkı çocuk, tam değil kısmen kaçırıp arızaya geçiyor.

Aynı ‘leşker’ camiası Hakan Şükür’e de keçileri kaçırtmak için her türlü dümene yatmış, azıcık da kaçırtmış ama operasyonu tam anlamıyla başaramamıştı. Eski senaryo şimdi de Arda için uygulanmakta. Bu nedenle de Kaptan’ın işi sadece futbol uğraşısı çerçevesinde kalamayıp, maalesef dağılıyor. Oysa Şükür çilelerinin ve şahsına yapılan dümenlerin bir kronolojisi çıkarılsa. Bu çocuğun tecrübeleri, Turan’a sunulsa çoğu problem başlamadan bitecek de! Nerede böyle yönetici? Kendi kronolojisinden ders alamayan, futbolcuları için bu işi nasıl başarır? Başaramaz. Bir haftadır Titanik Otel’de kamp yapan Sakaryaspor’un yanındayım. Hemen yanıbaşımızda da Galatasaray kampta. Üç gün önce bir kısım Galatasaray taraftarı Titanik Otel’e geldi. ‘Oğuz abi hangi maçlar var?’ diye de sordu. ‘Bugün Çanakkale Dardanel, sonra Gaziantep B.B. ve bir Kazak kulübüyle müsabakalarımız var’ cevabını verdim... Şaşkın, şaşkın bakıyor çocuklar...

Ben onlara Sakaryaspor programını söyledim, çünkü Galatasaray’ın Antalya etkinliklerine hiç katılmadım. Hemen her icraatı nakit karşılığı sunan fakat buna rağmen maddi bunalımda olan Polat ve ekibi, ya yeni bir uygulama koyduysa!

Mesela antrenman saatini öğrenmek 50 lira,’Adnan Polat’a, Arda Turan’a ‘merhaba’ demek 10 lira. Onlar da cevap verdi, ekip indirimi 15 lira. Sporcularla ‘toka’ yapmak 5 lira. Keita ve Kewell’la resim çektirmek siyah-beyaz 5, renkli 10, video 15 lira. Adnan Sezgin’le gülümserken resim çektirmek 500 lira... -Çünkü o 15 senede bir yakalanabilir, kıymetlidir.- Uzaktan seyretmek de sadece 1 lira bedellidir’ gibi bir uygulama başladıysa, ne yaparım?

Takıldım Sakaryaspor’uma, iPod’umda Müslüm Baba ve bir Teoman şarkısı ‘Ağlayan gözlerim, bir gün gülecek...’

10 Ocak 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Okudunuz mu?‘’

Satır aralarında değil, net ifade edilen transfer yöntemlerini okudunuz mu? Aslında sizin veya benim okumuş olmam çok şey ifade etmez! Konunun esas muhatapları okumalı, Sergen ve Hakan’ın işaretlediklerinin açılımını yapmalı. İhtiyaç var çünkü. Bir değil, iki değil, transferlerin neredeyse tamamında hata varsa... ‘Nedenler’ bulunmalı, sorun çözülmeli.

Türkiye’de insanlar kandırılıyor. Aslında büyük bir kesim de elinde tuzlukla salatalığa koşandan ya da parmağı ucunda bir tutam süt görünce kendini mandıra sahibi zannedenden farksız. Transfer fırfırına kapılmış uçuyorlar, kötü bahtları rüzgârı eşliğinde... Neden her daim kötü baht? Soruşturma ilkesi yoksa, araştırılmadan her icraata ‘he’ deniliyorsa ve iş başında olan herkes bu defonun farkındaysa... ‘Durumu’ da canı nasıl isterse öyle güdüyorsa! Belki de az bile yapıyorlar. Bakar mısınız? Türkiye henüz yerinde, Galatasaray yerinde... Fenerbahçe, Beşiktaş da öyle... Batamıyorlar bir türlü! Şükür sormuş ‘Neden tüm transferler, yurt dışında bitiriliyor?’ diye... Doğru valla! Neden yurt dışında bitiriliyor? Derler mesela... ‘Kimseye söylemez ve dışarda bitirirsek ucuza bitiriliyor!’ Bu nasıl ucuza bitirilmekse, ülkemize gelen yabancı bir daha futbol oynamaya bile lüzum görmüyor... Ailesi, sülalesi, kabilesi külliyen dededen toruna geleceği garantide üstelik! Üzerine de Türkiye ‘matluba muvaffık ülke statüsünde değil’ diye dışarıdan ateş ediyor. Sonra bakıyorsunuz aynı şerefli, memlekette menajer olarak iş tutuyor... Üstelik geçmişte küfrettikleriyle!
Nasıl bir elma şekeri bu?

Galatasaray’a çok sıfırlı bonservisle geldiği iddia edilen sporcuların, sıfırları önünde rakam yokmuş gibi anladım ben. Çünkü sıfırın önünde rakam varsa önemli, yoksa değersiz olur. Sanırım futbolumuzda çözülemeyen problemlerden biri de budur. Sıfır önü ya da ardı. 2 trilyon alacağını silip, 0 maliyetle Galatasaray’a gelen bir futbolcuya, gece Çin lokantasında, japon işi bir menajerlik operasyonu yapılmış ve maliyet çıkarılmış mesela... Bir bilen, bir başka bilene söylüyordu duydum! Neyse siz Hakan ve Sergen’i okudunuz mu? Mutlaka okuyun, ufkunuz açılır... Belki de futbolumuzun bahtı açılır!

Devam çocuklar...

04 Ocak 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ses telleri!‘’

Operasyonu Polat değil, başkaları geçirir zannediyordum, duyduklarım sonrası. Florya tesislerinde tesadüfen bulunan Mr. Great Earlap’ın anlattıklarına göre, ‘ses duvarı’ aşılmış ana binada. O bir arkadaşına anlatıyor, arkadaşı da bana...

Earlap’ın anlattıkları neymiş? “Ben var çok şaşırmak and ürkmek Bestami... -’Bestami’ paylaştığı arkadaşın adı- Aşağıda iki adam bağırıyor ama sesler loby aşıp dışarı çıkıyor. Biri ‘sen vermiyor neden pas Elano’ derken, diğeri ‘ne anlıyor sen, biliyor ben, biliyor Rijkaard’ diye cevap veriyor. Birbirlerine çok kızdılar çok...”

Bestami; “Kim bunlar Earlap?” “Ben görmedi ama öğrendi, biri ‘Superiorhand’ olan yönetici, öteki Captain yapılan genç sabi!”

Olayın ip uçlarını ve şifrelerini çözdüğümde ortaya ‘Haldun Üstünel ve Kaptan Arda’nın karşılıklı konuşması... Hayır yüksek sesle münakaşası çıkıyor... Bestami Mr. Earlap’ın yalancısı, ben de Bestami’nin yalancısıyım yani. Ama elin yabancısı neden palavra üretsin ki, CIA ajanı ya da yandaş journalist mi?

Şimdiii; bir kısım futbol yorumcusu satır aralarında ‘Elano’ya pas verilmiyor’ tipi değerlendirmeler yaptı ve altyapı hazırladı da! Ben aynı görüşte değildim mesela... Pas almak için hareketleneceksin, boşa çıkacaksın, hatta top almamak için bile koşu yaparak, rakip savunma dengesini bozacak üretimler peşinde olacaksın... Elano bunları pek yapmayıp, sabit duruyor.

İşte o zaman topla buluşma şansı da azalıyor. Kastedilmek istendiği gibi, kasıt olduğunu zannetmiyorum yani.

Futbolcular birbirleriyle mutlaka anlaşır ve zamanla da paslaşır. Niçin? Ortak çıkarları var da onun için. ‘Akide şekerine’ değil, onbinlerce Euro prime oynuyorlar artık. O nakit, birbirine en düşman futbolcuyu bile karı-koca gibi kucaklaştırır! Geçmişte çok örnekler yaşanıp UEFA Kupası’na ve daha nice şampiyonluklara nasıl ulaşıldı zannedersiniz?

Mr. Earlap’ın deyişiyle ‘Superiorhand’, bizim deyişimizle Üstünel hatalı çıkış yapmış ve hiç müdahil olmaması gereken bir teknik konuya uzanmıştır. Yöneticiler teknik konulara ve pas işleyişine karıştığı anda, teknik adamın işi biter... Bu vaziyette gerilime giren Başkan’ın önce ses, sonra sinir sistemi operasyonluk olur ve koltuğun gitmesiyle iktidar son bulur!

Çok örnek var...

29 Aralık 2009, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şeyini şey!‘’

Başbakan yardımcısı ‘şeyini şey ettiğimin’ menkıbesi sonrası, bir vecize daha üretti ve ‘garip bir yaratık’ dedi. Ehhh ben de devlet böyyüğümüzden esinlenip ‘dün gecenin şeyini şey ettiğimin futbolu, bir garip yaratıktan farksız’ desem uyar mı? Valla uysa da söyledim, uymasa da !

ASY gecesinde iki marka ekip var sahada... Ama ‘ürün’ tapon! Kenarlardan geliyor mesela Galatasaray... Topu havadan ceza alanına indirme operasyonu yapılıyor da, Trabzonsporlular’dan başka vuran yok. Cim Bom’daki ‘gözükmeyen santrfor prototipi’ uygulaması!

‘Transfer sihirbazı’ mı demiştiniz ? Buyrun bir de ‘taktik sihirbazı’. Bu ‘büyüseltrak’ gösteriler Galatasaray’ı uçuramasa da, Trabzonspor savunmasını uyutur mu ? Uyuttu valla!

Bordo-Mavili hücumsavar ekipleri ‘kafa mafa vuran yok’ diye önce saldı, sonra uykuya daldı. Tuttu taktik! Caner’in şahane kafası ve 1-0... Böylece bitti devre.

Aykut, Umut’un umuduna ‘dur’ dedikten sonra, ‘kısmeti olmayan hacıyı deve üzerinde yılan sokarmış’ misali bir gol yedi Trabzonspor... Yine uyuyan savunma ve 2-0... Güneş Hoca Kore’deyken ‘dediğimi anlamıyorlar’ der, teselli olurdu belki ama burada anlasalar da pek yapabilecek gibi gözükmüyorlar! İşi zor yani.

‘Büyük Reis’, Sarı-Kırmızılı müdafanın ‘arkada rakip unutma’ erbabı olduğunu anımsadı, gitti golünü attı: 2-1. Trabzonspor ‘uyandı’ diyemem, Galatasaray saldı. Uyuyanla, sallayan mücadelesinde konuğun üst üste kaçırdığı öyle bir pozisyon var ki tam ‘şeyini şey ettiğimin dopi girsene’ demiştir Karadenizliler...
‘Madonna’ parasına ‘Tamarra’ seyrettirme sihirbazlığının, futbol versiyonuydu, dünkü. Yiyene tabi!

24 Aralık 2009, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Transfer sihirbazı!‘’

Bahadır ‘Transfer Sihirbazı İş Başında’ başlığını atınca, ‘Çokişler’ soyadının, durumla müsemma olduğunu düşünmeden duramadım. Aslında sihirbazlık var, var da şurada; lazım olan yerde 1 tane bile yok, olmayan yerde de çok!

‘Sezonun ilk yarısı bitti, Galatasaray’da bombaların patlaması için geri sayıma geçildi’ ara başlığı, sıradan taraftarı mutlu etse de, gerçek ve aklıbaşında Galatasaraylı’yı gerer.

Keita ve Elano’nun önemli kazançlar olduğunu inkâr imkansız. Ama asıl ihtiyacın bu elemanlar olduğunu savunmak da olanaksız. Galatasaray doğru transferler mi yaptı, yoksa allanıp, pullanan popülizm rüzgarına mı kandı? Savunmadan bir tane dahi akıllı top çıkmıyor, savunma önde başlamıyor, sağ ve sol arka devşirmelerle idare olunuyorsa, ne işe yarar Keita, ne yapar Elano?

Bir bakın şöyle! Lider kim lider? Döküldüğü cümle alemce seyredilen Fenerbahçe. Sen Kanarya’yı bu haliyle geçemediysen, iyi vaziyeti yakaladığında ne edeceksin? Kadıköy’deki Cim Bom müsabakalarını ‘hükmen galibiyet’ statüsüne almış, ASY’de de aynı uygulama için hazırlanıyor adamlar...

Bursa’dan Sercan ve Veli, Kayseri’den Ali Turan Galatasaray’ın gerçek ihtiyaçları değil. Bu isimler triyonlara mâl olarak kazandırıldığında (!) ‘Mayıs ayı’ başlığını hazırlasın bu günden Çokişler, ‘Transfer sihirbazı yine işbaşında!’ diye...

Haldun Üstünel’in sihirbazlık marifetlerini sahnelemesi gereken mevki, transfer platformu değil, futbolcuların özel yaşamlarıyla ilgili ‘abidik-gubudik’ gösterileri podyumudur... Üstünel bu alandaki sportif (!) çalışmaları denetlerse, Galatasaray’a transfer değil, disiplin gerektiğini derhal tespit eder, kaybedilen zaman adına da için için yanar.

Rijkaard ve ekibi takıma mükemmel düzeyde, olması gerektiği gibi antrenman yaptırıyor. İyi biliyorum. Fakat sporcular 70. dakikada dökülüyor ve pompası tıkalı ‘DAF’ kamyon gibi rampada kalıyor. Neden? Kaçak malzeme, kaçak mazot meselesi!

Hollandalı’ya söylemek lazım ‘Bu ülke İzmir’e milli müsabaka için giden 18 yaşındaki milli futbolcunun, mektepte bir günde 8 sınıfı birden geçtiği bir ülke.’ Açılımı ya Üstünel ya Sezgin ya da bir bilen yapsın! Rijkaard da kamp meselesini ciddiye alsın.

22 Aralık 2009, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Eyyam kriterleri!‘’

Eski eyyam kriterleri devrede olsa! Bir ‘düt’; 1-0, bir ‘düt’ daha; 2-0. Müftüoğlu riski göze aldı, inandığını çaldı. Top Arda’nın kolunda yön değiştirince gol oldu. Kewell’in attığında da, ofsayt net gözükmedi ama hakem yine bildiğini okudu. Kim ne derse desin, Büyüka ve Toroğlu herkesi daha dikkatli olmaya iteliyor. İşte o zaman dürüstlüğüne inandıklarımız, ne çalsa yüreğimize gölge düşmüyor. İlk yarı bittiğinde ‘ah-vah’ denilecek hakem hatası yok bence. Esas ‘ah-vah’ edilecek ne ? Santrforsuz Galatasaray! Devşirmelere bakarken, Özgürcan geldi aklıma. Dün gece olsaydı, arızalı Gençlerbirliği göbeğini un gibi dağıtmıştı.

Galatasaray pozisyon vermedi ilk yarı... Daha doğrusu Doll pozisyon arayan bir anlayış sunmadı. Arka bahçesini kaptırmama planı. Şam Gençlerbirliği sabi zamanı stoper oynardı. İkinci yarı eski yerine taşıdı Alman, Orhan’ı. Oyunun şekli şemali değişti sonra.

Doll az şanslı olsa ‘Vest’ yani ‘Best Germani’de doğardı. Şanssızlık devam! Kahe iki, Şam bir golü atılabilse daha 60’ta Galatasaray 3’lük olmuştu. Koskoca Galatasaray ofsayta çıkmayı bilmiyor. Şu yapılanı toplama takım yapmaz. O kaçan pozisyonlar sonrası ‘Cavcav’ın tıbbi müdahaleyle açılamayan üç damarının açıldığı, Polat’ın da küçük dilini yuttuğu ve konuşamadığı’ konuşuldu! 77’de Keita samutları bile bülbül ederken, Kewell yine şakıdı ve 1-0 üstü liderliğe taşıdı! 11 buçuk yaşındaki çocukların dahi prostat sancısı, sistit eziyeti çektiği son dakikalar sonrası... Trabzon’a doğru nafile namaza duruldu! Galatasaraylı’nın duaları doğuya, yani Güneş’e doğrudur şimdi.

20 Aralık 2009, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tuhaf değil mi?‘’

Grup lideriyle, grubun dibindeki oynuyor ve alttaki tüm puanlarını liderden kazanmış gözüküyor. Galatasaray’dan başka Graz’a ‘yol’ veren yok yani! Bu iş ‘tuhaf değil mi?’ veya ‘kalite standartlarına’ ihanet mi?

Üst üste gelen arızalar sonucu sormuştum ‘Bu çocuklar fizik güçlerini nerede düşürdü!

Etiler, Boğaziçi, Oteliçi, Eviçi?’ Yeşil sahalarda düşmediği kesin. ‘10-11’ müsabaka oynamışsın yerlerdesin. Çünkü hep bi yerlerdesin!

Yenilen gol Servet’in

‘Türkü’ renklerinden ‘Hip-Hop’ sosyetesine geçiş hikayesi resmidir. Aşık sazının sapını ‘Ex Türkücü’nün neresine vursa boşuna. Akord bozulmuş artık! Aykut’un ilk çıkardığı topa da yazık oldu.

Bu arada yardıma hiç kimsenin gel(e)memesi ve elemanların gelişmeleri seyretmesi, izlenmeli! Forvetin sabaha karşı magazincilerle, bankamatik başında bekleyeni, mangır çekmekten kolay pozisyonu heba etti. Bu arada yine orta alan elemanlarından hiç destek gel(e)memesi, yine izlenmeli! Kendine iyi bakmış olsan, konsantreni sahada bulsan Aydın, o topu rakibinle beraber filelere çakmış, aydınlanmıştın! Galatasaraylılar Avrupa Ligi puanlarına ‘Allah bereket versin’ demeli, sonra Süper Lig’de ilk yarının son haftasını da kazasız geçirmeli. İkinci yarı için de şapkasını önüne koyup düşünmeli. ‘Vezirliğe gideyim’ derken, rezilliğe gitmeme adına!

17 Aralık 2009, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Transfer değil!‘’

Geçen sene bu zamanlar ‘ne konuşulmuş?’ baktım. Ondan önceki sene yine aralık sonu, noel arası ne söylenmiş? Ona da baktım... Vallahi aynı, billahi aynı! Her sene sonu demişler ki ‘Transfer operasyonu başlıyor.’ Şimdi yine başlıyor! Be kardeşim; o zaman bu iş neden doğru dürüst yapılmıyor?

Hiç bitmeyen, yalan yanlış transferler yüzünden, kulüplerin kasasına sponsordan, gişeden, naklen yayından trilyonlar girse de, iki yaka bir araya asla gelmez. Alayı borç batağında... TFF kötü, MHK rezil, kulüpler ve yöneticiler mi? Vezir-i azam! Türkiye’de hesap sorulamayan iki zümre var... Biri siyasi, diğeri de spor kulüpleri iktidar malikleri.

Geçmiş dönemleri düşünüyorum da... Kulübe başkan olması için yalvarılan aday adayları vardı. Dokuz kapı dolaşır, bir başkan adayını zor bulurdun. Ya şimdi? Silahla tehdit etsen bile koltuğu bırakmayacak modeller var. Neden var? Çünkü bu işte rant var. Her türlü! Çıkmayan imar iznini alabilir, hayatta görüşemeyeceğin kimliği ayağına çağırabilir, bir selamla dünyanın işini bitirebilirsin. Trilyonlarca liralık dövizli dış transfer başarıları (!) da cabası...

Baktın tutmadı... Kolay! Önce TFF, sonra MHK hedef alınır... Olmadı teknik adam sallanır... Daha da olmadı, milyonlarca dolar sokağa atılır ve ‘boş’ çıkan açığa alınır, medyaya da posta atılır ve iş biter! Bizim memlekette sadece gelene bakar, gideni hatırlamaz taraftar. Lincoln geçen sezon bu günlerde Türk Milli Takımı için Fatih Terim’e öneriliyordu. Hatırlayan var mı?

İnsanların merak etmedikleri ya da akıl erdiremedikleri detaylardan biri de şu galiba... Galatasaray Kulübü, özellikle de Polat; UEFA Kupası kazanmış, Süper Kupa’yı Real Madrid’i ezip almış emektarlarına göstermeye kıyamadığı vefayı, henüz hiçbir şey becerememişlere bol kepçeden sunuyor!

Arif Erdem, Bülent Korkmaz, Suat Kaya, Hagi, Capone, Davala ve daha nice futbol kahramanından esirgenen şefkat ve yakınlık, kakası daha Florya’dan denize kavuşmamışlara bol keseden sunulmakta... Böylesi garabete daha önce Galatasaray geleneklerinde rastlandı mı? Turgay Şeren ve Coşkun Özarı büyüklerimize sorulmalı.

Florya’nın sadece transfer değil, iç işleyişi de ‘kokuşuk’ sanki...

15 Aralık 2009, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI