Arama

Popüler aramalar

‘’Kalite kallavi...‘’

Afrika yolcusu Honduras’tan fersah fersah üstün olduğumuzu görüp de ‘Kalite kallavi’ demezsem olmaz. Tek sıkıntımız her rakibin, dün geceki misafir değerlerinde(!) olmaması. Bu denli yavaş oynayan, sadece arkandan bakan bir ekibi bulmak kolay mı? Bulmuşlar valla. O zaman helal olsun TFF!

Pendik ve Sakaryaspor futbolcuları ‘gazdan etkilendik, oynayamayız’ dediği için, maçı tatil eden hakemin raporunu iplemeyen ve Sakaryaspor’u hükmen mağlup eden TFF.

Kulübesinde iki Sakaryalı ‘koç’ barındırdığı halde, Sakaryalı Tuncay’ın kaptanlığı iptaline ‘ne suç işledi de, kaptanlığı gitti’ diye sorgulamayan TFF... Neyse!

‘Orkinos’ avlamaktan daha kolay bir uğraşıda, önce Emre Güngör’le bulduk golü.

Tuhaflık şu! Genelde duran topta uzun indirip kısa bitirirken, özelde Arda indirdi, Emre Güngör bitirdi. Volkan’ın oynaması iyi oldu. Milli formayı soludu. Mevlüt’ü henüz çözemedim. Ya o Fransızlar’a göre oynuyor, ya da biz Mevlüt’e göre oynayamıyoruz. Var bi eksiklik, Bursalı Turgay mesela!

Halil Altıntop’un muhteşem golünü izlemek, gerçek bir futbol rengiydi. Sonra çocuklarımız A Milli oldu sıra sıra...

Bence böyle üç-beş müsabaka daha icra edilmeli. Milli olmayan kalmasın, futbolumuzun marka değeri artsın...

Düşünsenize; ‘tüm futbolcuları milli olan bir süper lig’...
Kalite kallavi, vallahi hepsi de.
Milli! Şakşaaaaak.

04 Mart 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tahtaperde!‘’

Alanınızın etrafını çevirdiğiniz zaman, önce görüşü engeller. Aşılsa dahi, önlem almanızı sağlar. Ama yoksa, sahanızda cirit atarlar ve evinizin açık buldukları yerinden de dalarlar! Tahtaperdeden söz ediyorum! Santrforsuz Galatasaray, tahtaperdesiz saraydan farksızdı.

Özellikle Atletico hüsranındaki fahiş ‘seçim’ yanlışının belgelendiği bir 90 dakika izledim dün gece. Öyle ya! Saçmasapan bir forvet anlayışıyla sonuç aradın ve elendin! ‘Sizce kabahat kimindir acaba? ‘Uzun Co’ Hakan Şükür devrinden beri pek rastlamadığımız, santrfor üretimiyle golün mimarı oldu. Arda ve 1-0.

Sadece o kadar mı? İlk 45 dakika Cim Bom baskısının birinci derecede sebebi, Uzun Co’ydu bence. Kasımpaşa müthiş başlamıştı oysa! ‘Arı kovanına çomak sokarsın ha!’ Galatasaray öyle bir kükredi ki sonra! Bir dolu kaçan pozisyon ve biten ilk yarı.

Pıtır-pıtır kısa pas yapan fakat tıkanan ‘Novemberpaşa’ futbol şemsiyesini terse döndürdü. ‘Oyunun yönünü değiştirin’ talimatı vermiş Vural. Uyguluyorlar. Böylesi sürprizler sonucu ‘Mart karı yağar mı, yağmaz mı?’ derken, yağdı! Bir ters top uygulaması ve beraberlik: 1-1.

Büyükşehir’in İkitelli’de uyguladığı yol temizliği (!) sonrası, Mecidiyeköy sakinleri de ‘kendi işimizi kendimiz görelim, herkes evinin önünü temizlerse, yollar pırıl pırıl olur’ felsefesine sarıldı ve davrandı!

Civarında santrfor gibi bir santrfor bulan Kısa Co bile, farklıydı ASY’de. Şık şutlarından biri Murat’tan döndü, Arda asiste tahvil etti ve Keita’nın muhteşem vuruşu: 2-1. Konuk ters de yapsa, düz de oynasa faydası yok artık. Aslan coşmuş bir kere. Uzun Co indirildi, penaltı ve yine Brezilyalı attı: 3-1. Bir de Keita gösterisi ve 4-1.

Arda, Keita, Kısa Co ve diğerlerine alan yaratıp, savunmaya soluk aldıran Uzun Co zaferin adı. ‘Santrforsuz futbol’ ucubeliği de, fuzuli uygulamadır. Kanıtlandı.

01 Mart 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’IMF kriterleri...‘’

İspanya’nın mali durumu kritik. Ehhh ekonomik kriz bizi sözde teğet geçti ama azıcık deldi geçti! O zaman ne yapılacak? IMF kriterlerine ucundan, kenarından uyulacak. İşte bu uyumun, futbol versiyonu sahnedeydi dün gece. Azami dikkat, üretimi kısıtlama ve çok kontrol, bolca önlem paketi izlendi. Atletico temposuna bakınca ‘herhalde bunlar beraberlikte turu geçeriz zannediyor, boşboğazın biri uyandırmaz inşallah’ diye düşündüm. Bir başka entresanlık da, iki tarafın karşılıklı anlaşma yapmış gibi santrforsuz oynaması! Bu vaziyet de IMF kriterlerinden biri midir, nedir?

İki santrforsuz ‘Ayemefzede’ mücadelesinde, 3 pozisyon bulan Galatasaray’dı ilk yarı. Yüzde 50’si kayıtdışı ticaret hamili ülkenin, ‘pratizm’ avantajı olmalı bu! Merdivenaltı ekonomi ürünü emitasyon santrforun ölçüsü kısa geldi, kafası topa eremedi! Çakma santrfor da ‘rot’ arızalı çıktı, yoldan savruldu. Öteki lastik patlatıp, düzde kayboldu!

İki Akdenizli sıkılmış olmalı ‘disiplin’ futbolundan. Kendileri gibi olma yolunu seçtiler, renklendi ortalık... Özgürlük güzel şey. Ucunda ‘batma’ tehlikesi olsa da! İspanyollar bizim gümrük arızası, onların uyanıklığı sonucu attı. Biz de karakterimize uygun, Türkiye-Afrika iş birliği ürünü, bir emek şaheseri attık: 1-1.

Bir ‘hıyanet’ var hakem heyetinden... Üçünüzün, beşinizin birden gözü, neye bakıyordu? İspanyol’un ‘tikine mi?’ Eğer bu ‘tik’se neyse... Ama ‘el’ se yazık değil mi? Buz gibi penaltı heba oldu gitti... Sonra Caner iki sarıdan gitti...

90. dakikada Forlan marifetiyle Amerika katkılı, İspanyol&Germany ortaklığına Galatasaray kurban gitti: 1-2.

Bu ses, bu yüz, bu nayak! Ne denli kokuşmuş olsa da, yüzde 100 ‘haçlı komplosu’... 92. dakikada oyuna atılan ‘Kısa Co’da gecenin bonusudur...

26 Şubat 2010, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Nohut!‘’

Bereketli fakir sofralarının protein kaynağı ‘nohut’, seçim platformlarının da beslenme aracı oldu. Nohut iki türlüdür artık! Geçimsel ve seçimsel. Zamanın CHP adayı Polat, günün modasına mükemmel uyum gösterdi! ‘Başkan’ın nohutu’ transfer ve şirketlerin birleştirilme operasyonu. Dünyadan bihaberleri sevinçten zıplatan iki ürün ‘transfer ve birleşme’ beni düşündürdü açıkçası. 6.5 yıl vadeli 70 milyon Dolar’lık kredi mükemmel de, yeter mi? Öyle ya! 2006 yılında birleşme için 108.5 TL fiyat belirlenmiş, QVT ‘hayır 139 olacak’ diye su koyvermişti. Dört sene sonra 116.74 TL fiyata ‘he’ der mi? Üstelik hisseler 182 TL civarındayken.

Halka arz edilen hisse miktarı ne? Yüzde 37. Kalan? Yüzde 63. Peki bu yüzde 63’ün şimdiye dek kazanılan parası? Yok. Ya yüzde 37’nin? O da yok! Borç? Çok. Ehhh en az 5 yıllık olası gelirler de yok. O zaman bu ne kutlaması? Polat ve Helvacı’nın doğum günü kutlaması! Galatasaray’ın ana sorunu gelirleri değil, akıl almaz ölçüdeki giderleridir. Devir, eski devir yöneticiliği mi? Alp Yalman ve Ergun Gürsoy, Mustafa Vacit Yalman’dan vadeli Dodge kamyon alıyor, peşine çevirip futbolcunun parasını ödüyordu. Ya şimdi? Trilyonlar akıyor, yetmiyor!

‘Kulübümüz batağa gidiyor’ diye 14 senedir bağıranları da, pek dinleyen yok. Bir de Özhan Canaydın’ın aldığı riskler ve kulübü mali yönden düze çıkartmaya uğraştığı dönemler var. Dertli ettik Başkan’ı... Günahı hepimizin boynuna da, en çok işin içinde eli olup da, doğrulardan kaçanların boynuna.

Bugün Madrid’in ‘Atletiko’ olanıyla buluşuyoruz tekrar. ‘Real’ olanını bile Aslan ‘ham’ yapmıştı da... Nerdeeee o günler? Hamburg beraberliğinden sonra ASY’de çarpılalı beri, bende bir korku! Nasıl olmasın? Rijkaard’ı sezon başı biraz görür gibi oldum... Aylardır ‘Edmundo Franklin’ kısmı var. Gerisi yok! Madrid ve İnönü’de oynanan futbolun standartları ‘kasaba futbolu’ ötesi değildi ki.

Bir de Florya’da 3 masa varmış!

1- Yabancılar masası, 2- Arda masası, 3- Servet masası. Bu 3 masayı dahi birleştirmeyi beceremeyen erk, şirketleri nasıl birleştirecek? O da ayrı bir merak konusu.

Çıldırııııın, çıldırııııın...

Cim Bom için çıldırın!

25 Şubat 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Örfi idare!‘’

Denizli ve Rijkaard ‘örfi idare’ taktiği yapmış! Ülkeler farklı ama ‘bildiri içeriği’ aynı! Aman fırsat verme. Sakın alan bırakma. Hep rakibinin karşısında kal, asla arkasından bakma. Neredeysen, orada savunmaya başla. Aynı tamim iki farklı dilden yazılmış.

Denizli’nin avantajlı, Hollandalıya göre! ‘Nişadırtimol’...Bu katkı 30. dakikadan sonra devreye girdi. Holosko ve Nobre gol şanslarına yanarken, Cim Bom’un tutuşmasını önleyen Franco, mükemmel kurtarışların mimarıdır.

Galatasaray’da Elano etkili oldu. Yine Elano çok nefis bir kesme atıyor ama Barış adeta tepiyor. Hayır süsüyor! İlk yarı Sarı-Kırmızılılar adına, tek pozisyondu zaten o.

İkinci yarı ‘resital’ serisi izledik, Elano’dan. Bir vuruştan 3 pozisyon doğdu, biri dahi olmadı. Caner kesti, Barış yetişemedi... Demek ki Allah ‘yürü ya kulum’ demedi.

Top kazanan, daha fazla rakip alanda kalan bir Galatasaray var sahada. Ayrıca Uzun Co ve Toraman’ın, Topal’a attığı ters kafakolu görmeyen bir hakem de var. Adam topal olduğu için düşmedi ki, yakışıklı rıfriii...

Allah ‘yürü ya kulum’ dedi sonra! Uzun Co Sivok’a... Sivok’tan Arda ve ‘çat’ gol... Ardından ‘çıt’ adale. Kısa Co da oyunda.
Kartal durgun gözüküyorsa, işte o an en tehlikeli andır! Nereden gagalayacağını hesaplıyorken, siz gaflete düşmeyeceksiniz. Aksi halde gagayı yersiniz! Sivok ve 1-1

Triyonluk hoca, kafa ve ayaklardan ‘bastır, kapat, döndürme’ taktik ürünleri kuru gürültüsü ve iki de hata golü izledik... Derbinin de ‘marka değerine’ kendimizi kaptırdık. Hepsi bu!

22 Şubat 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan yemedi!‘’

Atletico Madrid ‘yürüyos, atıyos, bakıyos!’ taktiğiyle sahaya çıkmış da, yutmadı Galatasaray! Hiç tempo yapmadan bir atıp, iki kaçırıp, bir de direkten döndüler ilk yarı. Cim Bom ne yaptı? İki net fırsat yakaladı, atamadı. Hele hele Sarp Devler Ligi -Daçka’daki Devler Ligi- müsabakasında, zor bulacağı pozisyonu şapa buladı.

Galatasaray savunmasından dönen hemen her topu kapan İspanyollar, Caner’in ‘şeker ortasını’ da kaptı. Zaten hepsi cepheye doğru, ‘hooop’ kalemize ve Caner ektiğini biçiyor! Serbest atış... Reyes Cim Bom’un dezavantajını kullandı(!) Vuruş güzel de, ya Leo’daki duruş? 1-0 önde ev sahibi. Caner kabahat yaptı da, hiç olmazsa oyunda vardı. Ya kısa Co? Servet’in şık kafa vuruşu ve sonra Keita’nın ilk kez ışıldaması 57. dakikadadır. Golde parladı sonra ve işte 1-1. Forlan hiç gözükmedi. Hocası da zaten ‘4 you’ dedi, aldı!

Atletico’nun Barcelona temposu dimağımda kalıp, Cim Bom’da ‘Mor’ haliyle Real’i andırınca, mükemmel bir 90 dakika yaşarız zannetmiştim. Yanılmışım. Arda mı? Gecenin ‘süsü ve de püsü oldu’ desem, abartmış mı sayılırım?

Elano olabildiğince güzel oynadı, Leo, sonra sallamalarıma cevap niteliğinde toplar çıkardı. Aslan, ‘Uyuyan Boğa’ Atleticolular’ı uyandırmadan, gollü beraberliği kaptı.

Ev sahibinin ‘yürüyos-atıyos-bakıyos’ uygulamasına, Galatasaray ‘atıyos-gidiyos-bekliyos’ umuduyla karşılık vererek 1-1’le büyük ümitlerle Vicente Calderon’dan ayrılmıştır.

İstanbul’da Avrupa Aslanı’na güveniyorum. Güveniyorum da, Atletico Madrid’in çabuk forvetlerine güvenemiyorum! Hamburg dersini anımsamalı ve ona göre hazırlanıp, çok da dikkatli olmak zorundalar...

Madridliler’e, ‘Biz turu geçiyos, size adiyos’ diyebilmek, ne de güzel olur.

19 Şubat 2010, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şu mektepler olmasaydı!‘’

Maarif vekili demiş ki ‘şu mektepler olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim’ diye. Polat’ta ‘şu 90 dakikalar olmasaydı, Galatasaray’ı ne güzel idare ederdim’ demiş midir? Oynamadan ‘lider’ oldular. Ya bir de gereği gibi oynasalar?

Arınç’ın danışmanı ‘henüz 3. golü görmediniz’ demiş. Aziz Yıldırım ummadığı gün ‘Galatasaray liderliğini’ gördü. Daha ne görsün? Yetmez mi, sinirlerinin bozulmasına? Üstelik Fenerbahçe mükemmel oynarken, istirahatteki zirveyi yakalamış!

Sakaryaspor kümeye yolcu edilirken, Özhaseki ve Melih bey el sıkışmıştı! Onursal Başkan’da daha ne marifetler varmış da, ancak basireti bağlanınca bağırdı.

Şu çifte sözleşme meselesi de ‘eşşeğin boyanıp, babaya satılması’ uyanıklığından farksız yani. Sahi! Hurma nereliydi?

Surinam asıllı, Hollandalı Franklin Edmundo Rijkaard’ın ilginç bir istatistiği elime geçti. Kazanma oranları Hollanda’da yüzde 36, Sparta Rotterdam’da yüzde 12, Barcelona’da yüzde 61, Galatasaray’da da yüzde 69... Kendim dahil, tüm sallayanlara soruyorum ‘şimdi ne diyeceğiz?’ ‘Şey basın, bunu da yazın’ mı?

Yukarıda ‘mektep’ dedim... Polat’ın da sinirleri bozulmuş mudur acaba? Öyle ya! Hükümet TSK’nın, yönetim de mektebin yıpratılmasına asla ses çıkarmıyor. Belki hoşlarına da gidiyor! Ülkemizde gelenek ve göreneklerin iğdiş edilmesiyle ilgili, ilginç bir süreç yaşıyoruz. İlk sınav Galatasaray camiasının... Mekteplisi, mektepsiziyle.

Adnan Öztürk Polat’a karşı, ilk ciddi aday olarak bugün açıklama yapacak. Allah yardımcısı olsun. Medyatik ‘şakşak’ destekli iktidar karşısında, işi oldukça zor. ‘Şakşak alayı’ tutarlı ve sözünün eridir... Öztürk sandıktan çıkmadıkça, sutrelerinden milim dahi kıpırdamazlar!

Benim kriterim farklı. Dürüst, sözünün eri Galatasaraylı Hayri Kozak listede olacak mı, olmayacak mı? Öztürk hiç kimsenin cesaret edemediğini yapacak mı?

16 Şubat 2010, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşte sihirbazlık!‘’

Galatasaray’ın zoraki gönderdiği Necati, sahanın en iyisi. Kendi takımını santrforsuz bırakıp, ‘Gurka’ ebadında adamlarla gol aramanın adına ‘İşte sihirbazlık!’ denmez de ne denir? Hadi santrforsuz oynarsın. Hani şu 1-4-6-0 modeli(!) var ya! İşte onu. Ama onu bile beceremiyorsun.

Sarı-Kırmızılılar ‘cesaret’ formasını giydi de, futbolunun yüreği yok ki! Herkesin kendi pazarını yapmaya çalıştığı, ‘Galatasaray ruhu’ dışı, bir yapı. 50 senedir Aslan’ın kötü oynadığı müsabakalar da izledim ama ‘takım olma’ düşüncesinden böylesi uzak bir gösteri, pek az izledim.

Neill son adam ve ceza sahası önünde 3 rakibi çalımlıyor. Bir alkış ki, sormayın. Bu iş eğer son adamsan, rakip yarı alanda bile yapılmaz. Elano’nun penaltı vuruşuyla, Galatasaray öne geçti ama Necati derhal cezayı kesti. Bu arada Keita’nın ziyan ettiği pozisyonlar da var. Kısa Co’mu? O futbolu ziyan etmekle meşgul.

İkinci yarı ‘ne varsa Yavru Aslanlar’da var’ örneği ve Emre Çolak. 10 numara’dan on numara bir pas ve Çolak ip gibi bıraktı 2-1 şimdi. Tribünler de, takım da kendine geldi mi? Ne gezer...

Şifo sahaya 16 futbolcu çıkarabiliyor, Rijkaard’da 18 kişiden, bildiğimiz Cim Bom futbolunu çıkartamıyorsa, var bir sakatlık! Futbolcu sakatlığından başka tabi! Cümbür cemaat Antalyaspor üzerine gitmeleri, savunmada uyumaları gibi! Mesela Necati’nin attığı 2. gol gibi. Bu kalibrede bir yapı, böyle hata yapar mı? Sinirler iyice gerilmişken Caner bir ışık yaktı: 3-2.

Şimdi Servet santrfor... Vur, kır, parçala, indir, bindir futboluna döndü ev sahibi. Uymadı, elendi. ‘Kasap’ derken, kaçtı masat. Ziraat’ta başkasına gitti hasat!

11 Şubat 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI