‘’Galatasaray geç uyandı‘’
Fatih Terim, 2. yarıya 3 değişiklikle baskıyı artırmak amacıyla başladı ama buna ancak 3-0’dan ve 10 dakika sonra ulaşabildi. Yenilerin attığı goller, turun kaybedildiği gecede kazanç hanesine yazıldı.
Bakasetas gitmiş, Tzavellas ve Siopis de kenarda. Juanfran da... Fatih stoperde, Umut (20) ve Berkan (23) oyunun merkezinde. Ve bu Alanya ilk devre boyunca kalesinden hücumcu kanatlarına kadar neredeyse hiç karambole top atmadan büyük bir sabırla paslaşarak çıktı. Derbi kazanmış, güvenli ve neredeyse tam bir Galatasaray’a karşı bunu yapmak büyük iş. Alanyaspor’un derin savunmalara karşı yaşadığı kriz, onları bunalıma soktu belki ama dün oyun ezberlerini hiç kaybetmemiş gibiydiler.
Hiç paniklemediler
Gole yol açan hataya rağmen, birinci ve ikinci bölgede ezbere oynadılar. Hiç paniklemeden, sabırla... Her seferinde final pası atma ihtirasına kapılmadan... Ancak üçüncü bölgede bir boşluk bulunduğunda iş değişiyordu. Orada risk alıp çok hızlı davrandılar. Özellikle de Davidson’un kanadında. Babacar-Moubandje-Salih üçgeni, Yedlin-Babel- Belhanda’ya karşı kesin bir üstünlük sağladı. Bu, Galatasaray savunma yapısını baştan sona zorladı.
2 direkten dönen top...
Fatih Terim, 2. yarıya 3 değişiklikle baskıyı artırmak amacıyla başladı ama buna ancak 3-0’dan ve 10 dakika sonra ulaşabildi. Skor avantajı ve yorgunluk sebebiyle Alanya kendi sahasında iyi daralan ama hücum yönünü ilk yarıdaki kadar risk almayan bir takıma dönünce iş değişti. Bu durumlarda Galatasaray vitesi yükseltiyor. Öyle de oldu. Kale önüne inmekte de marke oyuncu bulmakta zorlansalar da 2 direkten dönen top vardı.
Faul alma otomatiği!
Alanya’da Çağdaş Atan’ın değişiklikleri işe yaramazken Terim’inkiler oyunun akışına fayda sağladı. Yenilerin attığı goller, turun kaybedildiği gecede kazanç hanesine yazıldı. Son olarak: İlk golde Donk’a bir faul yok. Ancak bunlar Türkiye’de o kadar çok çalınıyor ki savunmacıların yazılımına işleniyor bu temastan faul alma otomatiği. Türk hakemliğinin bundan vazgeçmesi çok şeyi değiştirir. Yoksa bir öyle bir böyle olmuyor.
‘’Pas eksik pres eksik‘’
Sosa ve Ozan’ın merkezdeki pas performansı Başakşehir’i enine genişletecek bir hıza ulaşamadı. Pelkas’ı aradılar. Szalai dışında ilk yarıda araya pas atan kimse olmadı. 10 kişi kalmışken 3’lü savunmayla hem de Mesut'la oyuna başlamak cesurcaydı.
Eksik pas ve eksik pres… Fenerbahçe'yi zor hücum eden bir takım yapan bu. Başakşehir kendi yarı alanına yerleşip iki kanatta Fernandes ve Deniz’i kaçırmak üzerine bir plan yapmıştı. Fenerbahçe ise 4-4-2 diyebileceğimiz bir dizilişle sahadaydı. Sosa ve Ozan’ın merkezdeki pas performansı Başakşehir’i enine genişletecek bir hıza ulaşamadı. Pelkas’ı aradılar. Szalai dışında araya pas atan kimsenin olamayışı, stoper bek arasına bir tek top dahi atılmadan ilk yarının bitmesine neden oldu. Aynı şekilde kaptırılan toplarda presin her seferinde geç kalışı rakibin pas yapmasına, buna bağlı olarak da özellikle savunmadaki oyuncuların kendilerini garantiye almak için geri atmalarına yol açtı. Takımın boyu uzadı. Harun’un hatalarıyla birlikte eksik de kalınca iş zorlaştı. Bir pas otomatiği ve buna bağlı olarak da anında pres olmayınca zor… 1 saniye geç kalmak hem savunmada hem hücumda çok büyük açıklara yol açıyor.
Kocaman oyunu kilitledi
10 kişi kalmışken 3’lü savunmayla hem de Mesut'la oyuna baºlamak cesurca. Ancak yine hem pas hem pres eksik kalınca niyet edilen baskı oyunu istenen seviyeye çıkamadı. Yine de Ozan ve Sosa'ya Mesut'un katılışı, Szalai'nin sürekli olarak ileri çıkışı pas kaynak ve opsiyonunu artırdı. Tabii Valencia ve Osayi-Samuel'in yarattığı tehdit de Başakşehir'in dert edinmesi gereken şeyler listesini uzattı. Ancak Fenerbahçe'de yorgunluk da başlayınca hızlı çıktılar. Harun yine hata yaptı. Ve Aykut Kocaman da elindeki tüm stoperleri saha sürüp oyunu kilitledi.
‘’Soğukkanlılık ve neşe lazım‘’
Kadıköy’de Galatasaray’a karşı geçen sene gelen ilk yenilgi bu sezon olsaydı, hasar daha büyük olurdu. Bu nedenle derbi mağlubiyetinin Fenerbahçe’de yeni bir kriz yaratacağını sanmıyorum. Soğukkanlılık, umut ve neşe lazım. Hoca gitsin demek kolay. Bunun çözüm olmadığını defalarca gördük. Unutmayalım Erol Bulut, Terim’in Galatasaray’ın başına geçtiği yaştan sadece 2 yıl büyük.
Diziliş değişmeli
Kupa bu yıl için birinci hedef değil. Dolayısıyla kaybetmek yaralamamalı. Aykut hoca savunmayı tamir etmeye çalışıyor ama henüz ilerleme kaydedemedi. Dolayısıyla Fenerbahçe bir baskı oyunuyla rakibini kırabilir. Rotasyon değil, hak edenin sahada olduğu sağlam bir oyuna ihtiyacı var. Oyuncuların ikna olduğu, uygulamakta zorlanmayıp zevke alacağı bir plan. Mesut’un fizik olarak gelişmesi şart. 20 dakikalık enerjisi var gibi. Fenerbahçe’nin ideal merkez 3’lüsü Ozan-Gustavo-İrfan olur. Dolayısıyla herkes hazır olduğunda dizilişin değişeceğini sanıyorum. Elde çok seçenek var. 4-4-1-1, 4-3-3, 3-4-3 oynanabilir. Bu üçlünün önüne Mesut ve Pelkas’ı kanatta içeri kıvrılan iki oyun kurucu olarak kullanmak da bir başka plan. Bunlar tatlı seçimler, sorunlar değil...
Bulut’un avantajı var
Bu yıl başından bu yana hep tekrarladığım gibi Fenerbahçe’nin hem şansı hem de krizi olabilecek bir konunun da altını çizmek lazım. Fatih Terim ve Sergen Yalçın kulüplerinde 1 numaralı süper starlar. Hemen her şey onlara ve ekiplerine bakıyor. Erol Bulut için durum öyle değil. Ali Koç, Emre Belözoğlu, Mesut Özil, Volkan Demirel hatta Gustavo bile ondan önde duruyor. Bu bir avantaj olabilir. Sadece kendi işiyle ilgilenen, konfor alanında rahat çalışan bir teknik adam olam şansı. Bu ancak kulüpteki süper starların ona bu alanı açmasıyla olur. Aksi taktirde içerideki yüksek enerji ona zarar verir. Sükunet, soğukkanlılık, umut ve neşe lazım Fenerbahçe’ye. Hoca gitsin demek kolay. Ve bunun çözüm olmadığını defalarca gördük. Unutmamak lazım: Erol Bulut, Terim’in Galatasaray’ın başına geçtiği yaştan sadece 2 yıl büyük.
20 küsür yıldan sonra gelen ilk yenilgi eğer bu maçta olsaydı hasar daha büyük olurdu. Geçen seneki yenilgi buna tampon oldu. Bu yüzden o maçın ötesinde yeni bir kriz yaratacağını sanmıyorum. 9 maçta 8 galibiyet 1 beraberlik inanılmaz seri, vasatın altında oyunla gelmişti. Şimdi biraz kıpırdanmayla moral düzelir. Burada sorun olmaz.
Ancak saha içinin nasıl düzeleceğine dair birden fazla plan lazım. İnsanlara sadece skor verirseniz skor gelmediğinde elde hiç bir şey kalmaz. Ve insanlar homurdanır. Fenerbahçe’nin oyununun çeşitlenmesi şart.
Sorun Gustavo’suzluk değildi
Derbide yaşanan sorun Gustavo’nun olmayışından değildi. O olsa da oyun çok farklı olmayacaktı. Çünkü yine Mert Hakan sahada olacaktı. Mert Hakan oyun olarak maalesef Sivas’takinin de çok gerisinde. Hatay maçındaki korkunç performansından sonra 11’de oluşunun taktik açıklaması olsa da (önde destek santrfor rolü ona en uygunu gibi duruyordu) performans açısından karşılığı yok. Çünkü defansif sertlik de yaratmıyor. Onun bölgesinde Valencia, kanatta Thiam kayıt üzerinde riskli ama gerçekte sahaya çıkandan daha sağlam bir yapı olabilirdi.
Mert Hakan rehabillite edilmeli
Diğer yandan takımda ne kadar eksik olsa da Mert Hakan’ın Hatayspor performansından sonra forma alması kadro açısından da hakkaniyetli değil. Mutlak olarak dinlendirilmesi ve rehabilite edilmesi lazım. Yoksa oyuncu kaybedilecek. Sosa’nın düşük oyunu da inanılmaz bir gerilemeyi işaret ediyor. Aslında Altay, Sangare, Pelkas ve Ozan dışında bireysel olarak gelişen oyuncu da sanırım yok. Buna rağmen toplanan puan büyük başarı. Erol Bulut bu anlamda mükemmel bir kısa yol buldu ama kaybettiği maçlarda taraftarın mutlu olacağı bir oyun sergilenmiyor.
‘’Büyük risk büyük kazanç‘’
Belki Atiba’nın olmayışından Beşiktaş alışıldık temposundan uzak başladı. Ahmet Çalık, Aboubakar karşısında kariyer maçlarından biri oynayınca Konyaspor’un kompakt savunmasını aşmak mümkün olmadı. N’Sakala’nın 21. dakikada oyundan atılışının ardından 5 dakika boyunca Konya, pasla geniş alana yayıldı ve oyunu ele adlı. Ama hepsi bu kadar. Konyaspor, eksik kalmanın direkt dezavantaj yarattığı rakiplerden. Ancak asla öyle olmadı. Beşiktaş, topyekun bir pres oyunuyla rakibin pas oyununu kırdı ve oyunu kırmızı kart öncesinden daha baskın bir şekilde domine etmeye başladı. Ljajiç’in etkisiz oyununa rağmen dakika dakika tempoyu yükselttiler.
Rosier-Ghezzal bağlantısı dikkat çekiciydi
Konya, ilk yarı boyunca şut çekemedi. Özellikle Rosier-Ghezzal bağlantısı dikkat çekiciydi. Belki de bu yüzden İsmail Kartal, 2. yarıya hızlı Miya yerine pas oyununa katkı yapıp stoperleri meşgul edecek Cikalleshi ile başladı. Bu hamle de Beşiktaş’ın dinamik pres oyunu karşısında işlemedi. Ancak Beşiktaş da geçen haftakine benzer bir hücumda merkeze hapsolma sorunu yaşadı. N’Sakala’sız olduğu için tek kanattan genişlik ve derinlik sağlayabiliyorlardı. Konya savunması da akınları hep merkeze yönlendirdi.
Değişikliklerden verim alamamıştı
Sergen Yalçın, geçen hafta değişikliklerden istediği verimi alamamıştı ama bu hafta riskli ve cesur bir hamle yaptı. Aboubakar’ı oyundan alıp Larin’i merkeze çekmek kolay bir tercih değil. Ancak asıl etkiyi Atiba değişikliğinden aldı. Bir avcı sakinliğinde takip etti, topu düşünmeden Rosier’e asist olarak verişiyle maçı aldı. Derinleşebilecek bir krizin de önüne geçti. Hem de rakibe isabetli şu attırmadan.
‘’Birinci sınıf gol vuruşu‘’
İlk yarıda ‘Bu adam nerede?’ dediğimiz Mostafa Mohamed’in becerisini gördük. Goldeki vuruşu birinci sınıftı. Bunun yanında kafa toplarına hem çıkışı hem de darbeli vuruşları da etkileyiciydi.
Erol Bulut Alanya maçına benzer bir planla maça çıktı. Gerçi 25 faul olan ilk yarıda oyun hakkında çok fazla bir analiz yapmak mümkün değil. Planı, soldan erken ortalarla Galatasaray stoperleriyle Muslera arasına Samuel’in atacağı koşular üzerineydi. Aslına bakarsanız şanslar da buldular. Biri Samatta’nın kornerden gelen topa vurduğu kafayla...
Topla oynama dengesinde Galatasaray’ın üstünlüğüne rağmen pozisyon sayısı Fenerbahçe lehindeydi. Onyekuru ve Arda orijinal kanatlara geçince iş biraz değişti.
İkinci yarıda Galatasaray oyun merkezini biraz daha ileri itip, merkezden iyi zorlamaya başladı. Orada yarattıkları kalabalık aslında riskliydi çünkü Fenerbahçe ’nin hızlı adamlarını 1’e 1’de bıraktılar. Ancak bu işledi çünkü Fenerbahçe savunma ve orta sahası o baskıdan çıkacak organizasyonu kuramadı. Böylece biz izleyenler de ilk yarıda ‘bu adam nerede?’ dediğimiz Mostafa Mohamed’in becerisini gördük. Goldeki vuruşu birinci sınıftı. Bunun yanında kafa toplarına hem çıkışı hem de darbeli vuruşları da etkiliciydi.
Mesut etkiliydi ama...
Sonrasında Mesut ve Cisse’nin oyuna girişi topu almak isteğinin bir yansımasıydı. Tabii bunu yapabiliyorsa en azından Galatasaray’ın baskısının artacağı belli olan ‘ikinci yarı başında neden yapmadı?’ sorusu akla geliyor. Çünkü Mesut geçişte daha etkili.
Bu oyunun, özellikle duran top fırsatları yarattığı gerçek ancak bir akın sürekliliği ve bunaltıcı bir baskı ürettiğini söylemek zor. Ancak Galatasaray da tüm hamlelere rağmen net kontra bulamadı.
‘’Sergen Yalçın çözüm bulmalı‘’
Yanal Gençlerbirliği maçındaki ileri üçlüden, Orgill'in cezasında sadece Gökdeniz'i ileride görevlendirdi. 6-3-1’le az sayıda hızlı hücuma çıkarken Eren ve Amilton'u en öne yolladı. 9'lu bir blokla Beşiktaş'ı karşıladı. Bu defansif oyun sürpriz değil. Ancak bu sıkışıklığı Ghezzal'ın ortalarıyla aşmayı başaran Beşiktaş’ta santrfor arkası 3’lü Larin-Ljajic-N'Koudou’ydu. Ljajic kalabalıkta çokça yavaş ve kayıptı. Larin ters ortaları bulamadı. Sadece N’Koudou biraz etkili olabildi. Savunmayı ender de olsa açabilen ise Souza’nın paslarıydı. Top hep Beşiktaş’ta kaldı ama iki takım kırmızı karta kadar aynı sayıda pozisyon bulabildi. Farkı, Gökdeniz hamlesinden gol çıkarabilen Yanal’ın hanesine yazabileceğimiz artı…
Tuzaktan kaçamadılar
Kırmızıdan önce Yalçın’ın Larin’i sahada tutarak hücum kaynağındaki 3 oyuncuyu değiştirmesinin oyunu biraz değiştirdiğini söylemek lazım. Antalya’nın 6’lı savunma bloğunun karşısına Ghezzal, Oğuzhan, Mensah ve Larin’in yanına iki kanat savunmacısını da çıkararak kalabalık bir hat koydu. Bu ev sahibinin dengesini biraz bozdu. Savunma lideri Veysel’in atılmasının onları etkilediğini söylemek lazım. Beşiktaş kırmızıdan sonra bulduğu az sayıda pozisyondan galibiyet çıkarabilirdi. Ancak sanırım sonrasında yavaş yavaş tuzağa düştüler. Antalya savunması ceza sahası içine büzüldükçe onlar da hücum genişliğini kaybedip kalabalığa mahkum oldular. Vida'yı da santrfora çıkmışken oyunu biraz daha kenarlara açıp Antalya savunmasının bu tuzağından kaçabilirlerdi. Ama yapamadılar. Beşiktaş Alanayaspor’un 5-6 hafta önce girdiği krizin başlangıcında gibi. Sergen Yalçın çözüm bulmalı.
‘’Hatay attı Altay yemedi‘’
Fenerbahçe'de Altay, en az 3 topu çizgiden falan değil, skorboarddan çıkardı. Yani Hatay attı aslında ama O yemedi. Ömer Erdoğan ve ekibini kutlamak lazım. Ev sahibi hücumda muhteşemdi ama Altay onlara, 'Dur' dedi.
Altay en az 3 topu, çizgiden falan değil, bayağı skorboarddan çıkardı. Yani Hatayspor attı aslında ama Altay yemedi. Arkadaşlarının 1.5 pas yapamadığı koca bir ikinci yarı boyunca sadece stoperlerinin ve yine büyük hata yaptığı bir yan topta da Ozan’ın yardımını alabildi. Hepsi bu. Hatayspor’un gittikçe artan olağanüstü baskısına tek başına duvar oldu. Böylece Luiz Gustavo’nun önemini de daha iyi anladık. O takımın pas turnusolu. Eğer tek pasta rahat oynayabiliyorsa oyun doğru çizilmiş demektir. Eğer biraz top ezmeye geriye oynamaya başlamışsa yeterli pas opsiyonu yok demektir. İlk yarıda o zorlandı.
Gustavo çıkınca, geri gitti
2. yarıda Gustavo oyundan çıkınca, Fenerbahçe her değişiklikte biraz daha geri gitti. Bunun önemli sebeplerinden biri Mert Hakan’ın 6 ya da 8 oynamakta ilerleme bir yana, geriye gidişi. Maalesef aklında hiçbir plan olmadan depara kalkıyor.. Ve sonrası da top kaybı. Yüksek potansiyeli var ama önce mental olarak bir kaç eşik geçmeli. İlk yarıda maç dengedeyken Osayi Samuel’in önüne top istemesine karşılık verememek de hücumu etkiledi. Belki ikinci yarıya Mesut’la basmış olsalar, ondan ve öndeki ekipten yararlanma ihtimali daha yüksek olabilir, bu kadar mahkum kalınmazdı.
Sorunları büyüttü
Ancak Mert ve Ozan’ın önünde Pelkas/Mesut/İrfan gibi topu iyi dağıtacak bir oyuncu olmayınca sorun gittikçe büyüdü. Orta sahada kötü pas tercihlerine bağlı olarak hücumcuların preste top almak zorunda kalıp hemen kaybetmeleri sorunu büyüttü. Ömer Erdoğan’ı ve ekibini kutlamak lazım. Mükemmele yakın bir pas trafiği, her türlü riski alan bir oyunla rakibini hiç çıkartmadan doğru presle alana çok iyi yayıldılar. Muhteşem bir hücum gücü de ortaya koydular. Ama Altay, onlara 'dur' dedi.
‘’Şampiyon oyuncu olarak geldi‘’
Fenerbahçe, İrfan Can, Başakşehir’e transfer olurken de masadaydı. O zamanla şimdiki ücret arasındaki yüksek farka rağmen daha doğru zamanda Sarı-Lacivertliler’e geldiğini düşünüyorum. İrfan Can , şu anda tartışmasız 11’de oynayabilecek durumda. Şampiyon olmuş, lider oyuncu olarak Devler Ligi’nde iş yapmış, Milli bir oyuncu. Standardını koruması yeterli.
İrfan Can, Gençler’den Başakşehir’e giderken Fenerbahçe de masadaydı. Ve teklif de 2 milyon Euro civarındaydı. Doğal olarak akla ‘Neden o zaman alınmadı?’ sorusu geliyor. Aradaki büyük farka rağmen şu an transfer olmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü aradan geçen zamanda İrfan, Fenerbahçe’de tartışmasız 11 oynayacak kıvama geldi. O gün gelse kaybolabilirdi. Bugün misal Mert Hakan gelişmeli, Mesut Özil oynamayı gerçekten isteyip, oyuna da ikna olmalı.
Herkese katkı sağlar
İrfan Can ise sadece var olan standardını koymaya devam etmeli. O zaten doğru noktada. Şampiyon olmuş, lider oyuncu olarak Şampiyonlar Ligi’nde iş yapmış, yüksek stresle oynamayı öğrenmiş bir Milli oyuncu. Ve şehir değiştirmeden çok daha iddialı bir kadroya gidiyor. Mesut ve Pelkas’ın, Ozan ve Gustavo’nun performansına katkı yapacak, onlardan katkı alacak.
Verilen para normal
İrfan’la ilgili, ‘Nerede oynayacak?’ ya da ‘Mesut ya da Ozan var ya!’ itirazlarını da mantıklı bulmuyorum. İrfan orta sahadaki 5 pozisyonu ve hatta fazlasını da oynayabilir. Santrfor ve savunma hattı hariç her pozisyonda doğru bağlantılarla fark yaratabilir. Galatasaray’ın da onu bu kadar çok istemesinin sebebi bu ve anlaşılabilir. Fiyatı da küresel futbol gerçeklerine bakıldığında normal. 3 büyüklerin son 3 yılda kimlere 5 milyon Euro ve üstü bonservis ödediğine şöyle bir bakın.
Farklı dizilişlerin kapısını açtı
Gelelim Erol Bulut’un ondan ne isteyeceğine! Yoğun bir fikstürde rotasyonun en az dışarı kalan üyelerinden biri olacak. Gustavo ve Ozan’la bir orta saha 3’lüsü oluşturup Mesut ve Pelkas’ın önünde bir santrforla oynayabilecekleri plan da dahil olmak üzere eli çok rahatlatacak. Ozan ya da Gustavo’nun, Pelkas ya da Mesut’un yerine de zaman zaman yer alabilir. Eldeki bu yeni kadro yapısıyla Fenerbahçe artık 3’lü de oynayabilir. 3-4-1-2’de 4’lünün temel parçalarından biri de olabilir. Yani bir tek transfer pek çok olanak doğuruyor. Son olarak şunu da söylemem lazım: 2 ay önce ‘Fenerbahçe’ye transfer lazım mı?’ sorusuna ‘Hayır, zaten elde yeterince oyuncu var. Bunları geliştirmeli’ cevabını veriyordum. Ancak Ali Koç itiraz edilemeyecek ve katkı verecek çok net isimler transfer etti. 20 transfer yapıp çoğunu istediği gibi kullanamadığı ve oyunu da tam oturtamadığı 21 haftanın sonunda lider olabilmişken bu marka isimlere itiraz edilemez.