‘’Efsanevi açılış‘’
Her yönüyle efsanevi bir maç oldu. Burak Yılmaz’ın yıldırıcı güveninden Ozan’a, kapanışta penaltı çıkaran Uğurcan’a kadar. Mükemmel bir hikayenin açılışı kalitesinde, bireysel ve takım gösterisi oldu. Sendeledik ama her seferinde hemen kalktık. Zayıf tarafıyla da yüzleşebilmiş soğukkanlı kalabilen bir güçtük İlk 60 dakika Hollanda’nın yaşadığı bu yıl Kadıköy’de Fenerbahçe’nin yaşadığına benziyor. Sürekli baskılı oynadıklarını düşündüler ama yavaş kaldılar. Savunmamızı silkeleyip şaşırtamadılar. Karamboller ve duran toplar dışında organize akın tamamlayamadılar. Bu bölümde De Boer Erol Bulut’un sıkıntısını yaşadı. Maçın başında 1-0’a kadar ve sonrasındaki 5 dakika ön alanda çoklu pres yapıp Hollanda’yı oyun kurarken hataya itmeyi plandık. Ancak Wijnaldum ve De Jong’a sahip bir takımın baskıyı kırması çok zor olmuyor. Güneş’in amaçladığı hataları, en azından kalabalık çıkan bir takıma karşı alan paylaşımından bocalamalarından yararlanmayı bildik. Özellikle Okay’la yerleşik oyunda penaltı kazanmış olmak bu çabayı örnekliyor.
Savunma sertliği önemli
2-0’dan sonra 2. bölgede kapılacak toplarla çıkmayı planlamak da mantıklıydı. Ancak bu seviyede oyunculardan kurulu bir Hollanda 4-3-3’ü ile karşılaştığınızda görece yumuşak bir ekiple güçlü çıkışlar yapmak kolay değil. Maç 60’a kadar yavaş yavaş Hollanda’nın top hakimiyetini artırmasıyla devam etti. Savunmalarını iyice öne çıkarıp orta sahalarıyla birleştirmelerinden Ozan’ın kontrası dışında birşey çıkaramadık, gömüldük. Ama boğulmadık. Onların net güçlü bir santrforlarının olmayışı bizim savunma göbeğindeki sertliğimiz net pozisyon çıkarmadı ama bu kadar sık bir akın sürekliliğinde karamboller de bu beceri seviyesinde manalı olabiliyor.
4 puan yeter!
Buna rağmen arka arkaya gelen 2 golden sonra moral olarak ayakta kalışımızın altını çizmek lazım. Hiç paniklemeyişimiz muhteşemdi. Doğrusunu söylemek gerekirse hakem ve pozisyon şansı da karşımızda değildi. Şimdi bu hafta bir 4 puan daha yeter.
‘’Kalede Uğurcan forvette Burak‘’
İçeride Hollanda, dışarıda Norveç arka arkaya gelince zor bir başlangıç oldu. Letonya’ya karşı kazanmak, Norveç’e yenilmemek şart. Hollanda ile berabere kalırsak, 5 puan çok manalı. 5’in üzerine çıkarsak, cennet olur. Güneş, kalede kimi oynatsa tartışma çıkacak. Mert, Altay ve Uğurcan Çakır arasından Uğurcan’ı seçmesi daha mümkün. Hollanda önünde forvette Burak Yılmaz olur. Burak’ın yanında ise Yusuf Yazıcı çok mantıklı.
‘Fransa planı uygulanmalı’
Hollanda maçıyla ilgili A Milli Takımımız’dan beklentileriniz nedir?
“Şenol Hoca’nın 3’lü savunma oynamak istediğini biliyorum ama birlikte çalışacak fazla zamanı olmadığı için bunu yapmayacaktır. Hollanda defansif bir 4-3-3 oynuyor. Dolayısıyla dengeli ve orta sahayı kalabalık tutan bir oyun olacaktır. Genel olarak Fransa planının bu maça uygun olduğunu düşünüyorum. Oyunu dengede tutabilirsek hata yaptırabiliriz. Galibiyet mümkün ama asıl önemli olan 3 maçtan nasıl çıkacağımız.”
‘Saygı duymak gerekiyor’
Mert Günok eski formundan uzak. Kalede tercih kim olmalı?
“Mert, Şenol Hoca’nın ilk tercihi ama arkasında çok yetenekli genç kaleciler var. Hoca kimi oynatsa büyük tartışma çıkacaktır. Özellikle Altay ve Uğurcan’ın bu haftaki oyunlarından sonra. 3 ayrı zaman diliminde gelseler üçü de vazgeçilmez olurdu. Bununla birlikte hocanın Uğurcan’ı seçmesinin daha mümkün olduğunu düşünüyorum. Çünkü Altay her ne kadar mucizevi kurtarışlar yapsa da, yan top/duran top açısından kendisini geliştirmeli. Güneş’in tercihi ne olursa olsun saygı duymaktan başka bir yol yok.”
‘Asıl sorun beslemek’
Forvet hattında kimin oynaması gerekiyor?
“Burak-Yusuf birlikteliği Fransa Ligi onaylı. İdealinde olmayan Hollanda savunması karşısında kullanılması mantıklı. Tabii Cenk de Burak’la Milli maç uyumu yüksek bir oyuncu. Ama hamle oyuncusu olarak kullanmak sol kanat tercihine bağlı olarak beklenebilir. Asıl sorun orta sahadan onları nasıl besleyeceğimiz. Halil ’i her iki kanatta da kullanabilir. Baskı yenen dakikalarda kullanışlı bir alternatif. Ofansif orta sahaların form sürekliliğinin olmayışı düşündürücü.”
‘Dengeli oynamamız gerek’
Nasıl bir oyun anlayışıyla sahada olmalıyız?
“İlk başta da dediğim gibi dengeli olmalıyız. Zannediyorum Okay’ı, Taylan’ın önünde görüyor. İki oyuncu da iyi durumda ancak onları tamamlayacak ikili kim olacak? Hakan Çalhanoğlu ve Ozan tercihi mümkün. Pas becerisi biraz daha fazla bir oyuncuya ihtiyaç var sanki. Orta saha ve sol bek tercihleri belirleyici olacak.”
‘Solbakken bizi tanıyor’
Bu üç maçlık dönemi kaç puanla kapatırız?
“İçeride Hollanda dışarıda Norveç arka arkaya gelince zor bir başlangıç oldu. Norveç yedek takımıyla oynarken bile zor. Odegaard-Sörloth-Haaland ise kâbus gibi. Oyunu nerede çözmek gerekiğini iyi belirlemek lazım. Solbakken iyi bir hoca. Bizi de tanıyor. Kısa turnuvalarda aldığın puan kadar rakibine ne puan verdiğin de önemli. Letonya galibiyeti ve Norveç ’e yenilmemek ise elzem. Hollanda beraberliği ile 5 puan bile manalı. Bunun üzerinde alınacak her puan cennet olur.”
‘’Santrfor sorunu‘’
Kalabalık Fenerbahçe orta sahası, Beşiktaş’ın en iyi oyunlarından birini oynamasını engelledi. Buna rağmen Altay’ın çok kritik kurtarışlar yaparak takımını ayakta tuttuğu gerçek. Ersin ise Sosa’nın serbest vuruşuna kadar çok özel bir kurtarış yapmak zorunda kalmadı. Ozan’ın şutu ise zaten imkansızdı. Bu durum sanırım son bölüme kadar karşılıklı üretim seviyesi konusunda bir şeyler anlatıyor. Golü Fenerbahçe’nin bildik yumuşak karnı duran top/yan toptan buldular. Bu sadece Altay’la ilgili bir sorun değil, savunmanın topu karşılamasıyla ilgili durum biraz da.
Fazlasını yapabilmeli
Erol Bulut’un kalabalık orta sahası aslında Souza, Atiba, Ljajiç, Ghezzal bağlantılarına kendi standardının üzerinde sert bir baskı yaptı. Eksik kalan, top kaptıktan sonra genişlemeler konusunda oldu. Bu seviyede bir kadronun topu ve oyunu yönlendirme konusunda bu kadar eksik kalması inanılmaz. Bu orta saha daha fazlasını yapabilmeli.
Pelkas’ın merkezde oynamasına rağmen ilk yarıda bu kadar az topla buluşması bundan. Bu tip bir oyunda misal ilk yarıda Sangare’nin girdiğine benzer ender şanslardan sonuç çıkmayınca iş imkansızlaşıyor.
Eksik dönmeleri...
Beşiktaş sadece bunları ezbere yaptığı için belki de %50 oyunuyla dengede hiç geri düşmedi. Ancak maç sonunda klasik kontrol oyunundaki pasiflik devreye girdi. Sonrasında ise kontra dönüşlerinde eksik dönmeleri genel sorunları. Fenerbahçe ise rakip geri çekilmişken, Ozan’ın harika şutundan daha fazlasını bulamadılar. Çünkü bu yılki santrfor sorunu 6 pas çevresinde onları cılız kılıyor. Rakibin kontradan dönemeyişlerinde ise doğru genişleyemedikleri için olmadı.
‘’Fener'de iyi plan şart‘’
Sarı-Lacivertliler’de Erol Bulut’un önünde 2 ihtimal var. Son 14 yılın deplasman kralı olan oyunu sahaya sürmek ya da yeni bir plan ortaya koymak. İlki mantıklı görünse de Beşiktaş’ın karakteristiği farklı bir planı manalı yapabilir. Çünkü Beşiktaş evinde zor yiyor. Onlar da 10 yıllık bir rekorla 8 maçta evde kaleyi kapayıp sadece 8 gol yedi. Bu can sıkan bir ön alan presiyle oluyor.. Ve isteklerini skor olarak alıyorlar. Öte yandan kontrollü oyuna geçtiklerinde sıkıntı yaşadıklarını da Başakşehir maçlarında gördük.
Handikap ise santrfor
Yani Erol Bulut’un en iyi deplasman planı, Yalçın’ın en işe yarayan en iyi planını oynamasına zemin hazırlayacak. Bu büyük bir çarpışma. Tabii Erol Bulut rakibin zorluk yaşadığı kontrol oyununa uygun bir plan da geliştirebilir. Bunun yolu İrfan, Pelkas ve Valencia’yı arkalarında Gustavo- Ozan(Sosa) ikilisiyle destekleyip kanatları hücuma çıkardığı kalabalık orta sahalı plan. Buradaki handikap güvenilir bir santrfor olmayışı. Hatta bu oyunu desteklemek için Szalai’yi sol kanat oynatmak da bir seçenek olabilir. Bu zor karar oyunun senaryosunu belirleyecek.. Ve anladığım kadarıyla Erol Bulut bu bahsettiğim değişiklikleri yapmayıp, bu maçı herhangi bir deplasman olarak görecek.
Yan ve duran toplara dikkat
Burada yöntem Souza’yı baskı altına alıp karşı presten kapılan toplarla Samuel, Thiam, Valenica üçlüsünü koşturmak olacak. Burada en azından Pelkas’ı merkeze çekmek olmazsa olmaz. Savunmada ise Fenerbahçe’nin yan top, duran topa en çok dikkat etmesi gereken yön olduğu kesin. Gençler maçında ayyuka çıkan hatalara yol açan sorunu, Ghezzal’ın ortalarında Aboubakar ve Larin’in fazlasıyla kaşıyacağına kuşku yok. Bu akınları kaynağında kesmek dışında ne yapabilirler, bilmiyorum. Ana planda mükemmel savunma şart.
‘’Gereksiz riskler akşamı‘’
Galatasaray’ın 4 iç oyunculu 4-4-2’sinin avantajları yüksek. Ancak bu oyunda, savunmada alınmaması gereken manasız riskler alındı. Saracchi’nin taçı ve Emre Kılınç’ın pası risk bile değil, saçmaydı. Terim’in iki kanatlı oyuna geçmesiyle maç Rus Ruleti’ne döndü.
Fatih Terim’in geçen hafta iyi sonuç aldığı 4 iç oyunculu 4-4-2 avantajları yüksek bir oyun. Pozisyon geçişgenliğinin iyi yapıldığı hallerde büyük hücum zenginliği sağlıyor. Stoperlerin ve santrforların orta sahaymış gibi oynadığı, genişleme ve daralmaları iyi yaptığı hallerde rakibin kontrol etmesi güç bir hücum zenginliği ortaya çıkıyor. Terim bu şekilde 2011-12 sezonunda dar kadroda büyük fark yaratmıştı. Geçen hafta da söylediğim gibi bu oyunu Feghouli ile oynamak çok farklı sonuçlar getirir ama Akbaba’nın da dün ilk yarıda kötü olduğunu söyleyemem.
Rize’den cesur pres
Asıl sorun başka iki noktada oluştu. Birincisi, bu oyunda savunmada alınmaması gereken manasız riskler. Hem Saracchi’nin taçı, hem Kılınç’ın pası riskli değil saçmaydı. Stoperler de hataları korkunç bir şekilde tamamlayınca çok doğru iki şutla Rize skor buldu. Tabii Bülent Uygun’un cesur ön alan presinin onları zorladığını da söylemek lazım. 4 güçlü ön alan presçisi çok rahatsız ediciydi. Sağ kanadı kullanan Baiano’nun ciddi katkı yaptığını da unutmamak lazım.
Rol dağılımı sorunlu
İkinci nokta ise santrforların rol paylaşımı. Bu oyunda birinin dönüşümlü olarak oyuna katılması, hücum alanının genişlemesine yardımcı olup orta sahalar için alan açmaları lazım. Ama burada rol dağılımında sorun oldu. Alan paylaşımını yapamadılar. Terim’in bunu bir santrforu çıkarıp orta sahayı almakla değiştimesini bekliyordum. Orta sahayı iyice bırakıp, iki kanatlı oyuna geçti. Ve maç bundan sonra Rus Ruleti’ne döndü. 13 dakika uzayan dramatik, heyecanlı, olaylı ama plansız oyun bu değişimle başladı. Uygun’un ilk planı ve takımın mücadalesi övgüyü hak ediyor.
‘’Önce diriltti sonra yıktı‘’
Beşiktaş, 2-0’ı alıp Başakşehir moral olarak çöktükten sonra döndüğü kontrol oyunuyla zorla rakibi diriltti demek mümkün. Sergen Yalçın, orta saha değişikliklerini geç yaptığı için muhtemelen pişman olmuştur. Ancak maç uzayıp gol attıktan sonra yaptıkları savunmaya sevinmiştir.
Her ne kadar Aykut Kocaman hafta sonu oynanan maçtaki oyun senaryosunun istediği şekilde gelişmediğini, maçın başında bu kadar mahkum olacak bir kadro farkı olmadığını söylese de dünkü maç da benzer şekilde başladı. Çünkü Sergen Yalçın ve ekibi böyle istiyor. Ligin çok üzerinde bir ön alan baskısı, yerleşimi ve hamleleriyle sağlanmış durumda. Bunun üzerine işi yapacak oyuncuların güveni de çok yüksekte. Beşiktaş’ın hücum şablonları herkesi işin içine alacak bir pas opsiyonu çeşitliliği sağlıyor. Üzerine beceri var.
Aboubakar hem inceci hem güçlü
Vincent Aboubakar’ın bırakın geçen sene sahaya ligde toplam 66 dakika çıkan oyuncu olmasını, Beşiktaş’ta geçirdiği iyi sezondaki oyuncu olduğuna inanmak dahi zor. Vivaldi çalan bir dev gibi. Hem inceci hem çok güçlü. Bu güç, Sergen Yalçın için zayıflıkları örten bir tercihi zorunlu kılıyor. Tabii bu yorucu oyunu 90 dakika oynamak mümkün değil. Dolayısıyla 2. bölgeye çekilip sorunlu Başakşehir savunmasını kontrayla zorlamak mantıklı duruyor. Ama savunmaya oyun kurdurduğu bir kontrol oyununda da Beşiktaş sorun yaşayabiliyor. Çünkü bu oyundaki çıkışlarda takımın boyu uzuyor. Baskıdaki güç dağılıyor.
Kaliteyle pişman etmediler
Beşiktaş 2-0’ı alıp Başakşehir moral olarak çöktükten sonra döndükleri kontrol oyunu zorla rakibi diriltti demek mümkün. Sergen Yalçın, orta saha değişikliklerini geç yaptığı için muhtemelen pişman olmuştur.
Ancak maç uzayıp onların zorlanmasına yol açsa da uzatmada gol attıktan sonra yaptıkları savunmaya sevinmiştir. Yine hafta sonunda olduğu gibi iki tarafa da teşekkür etmek lazım. Şampiyonlar Ligi’nden dakika çalsalar da kalite ve heyecan açısından pişman etmediler.
‘’Bulut dip yaptı!‘’
Fenerbahçe’de Erol Bulut, iyi gitmeyen şeyleri görüp öncü değişiklik yapmıyor. Değişiklikler hep bıçak kemiğe dayanınca... İç saha sorununda ise tamamen oyunla ilgili sebepleri var. Bunun için Fenerbahçe’nin üçgenler kurup dinamik oynayabileceği bir ön alan pres oyununa ihtiyacı var.
1 Fenerbahçe orta yaparken kimse ön direğe koşu atmıyor, çapraz koşu yapmıyor.
2 Üçüncü bölgeye yerleşmişken öndeki 4 ya da 5 oyuncudan pas gösteren olmuyor. Hareketsiz savunmanın arasında bekliyorlar.
3 Aynı durumda santrforlara top atıldığında büyük oranda basit top kaybı oluyor. Sırtı dönük oynayabilen santrfor yok. (Samatta büyük hayal kırıklığı)
4 Top takibi yok gibi. Bu yüzden dönen topları kapıp rakibi rahatsız etmek, çalkalamak yok. Bunların sonucunda rakipler nerdeyse sadece 10 kişi eşit uzaklıkta durarak Fenerbahçe’yi durduruyor.
5 1-0 öndeyken takım bütün sağ kanadı boş bırakıp kontra yiyor.
6 Maçta iyi gitmeyen şeyleri görüp öncü değişiklik yapılmıyor. Değişiklikler hep bıçak kemiğe dayanınca.
7 Yan top/duran top savunma sorununda hiçbir iyileşme yok.
8 Mesut’un sakatlık öncesi fiziksel durumuyla İrfan’ı karşılaştıralım. Bulut neye göre yedek bırakma kararı veriyor? Hem de bu kadar ihtiyacı varken.
Lima, Fenerbahçe’yi çok yordu
Yani iç saha sorunu, böyle bilinmez, psikolojik bir durum değil. Tamamen oyunla ilgili sebepleri var. Bunun için Fenerbahçe’nin üçgenler kurup dinamik oynayabileceği bir ön alan pres oyununa ihtiyacı var. İrfan ve Pelkas’ın (dün bitkindi) ceza sahası önünde iki santrforla kare olacağı, beklerin hücuma katıldığı bir oyun lazım. Gustavo stoperlerle defansif işi çözer. Yeter ki takım kompakt kalsın. Çünkü hiç oyunu genişletemiyorlar. Böyle olunca ne önde top yapılabiliyor ne savunma güvenliği oluşuyor. Yeni kadro, alışamadılar vs. kabul ama bunun için ortaya bir plan koymak lazım. Ki bu planı içeride çok az görebildik. Özcan Bizati böyle bir rakip için ne planlaması gerektiğini biliyordu. Bunu da yaptı. Şansı ilk isabetli şutlarında 2. golü bulmuş olmaları. Ancak sonrasındaki kontra girişimleri gerçekten etkiliydi. Özellikle Lima, Fenerbahçe’yi çok yordu.
‘’Bu taktikle şampiyon olmuşlardı‘’
Fatih Terim 4 iç oyuncusuyla 4-4-2 oynayarak 2011-12 şampiyonluğunu kazanmıştı. Bu kez daha net santrfor, Mohamed ve Falcao ile bunu yapmanın kapanan rakiplere karşı önemli bir silah olacağını düşünmüş olmalı. Akbaba, Kılınç, Falcao ve Mohamed’le rakip ceza sahası önünde bir kare kurup, iki savunma bekini de hücuma dahil etti. Hatta Gedson’u da bu ekibe kattığını söyleyebiliriz. Cepheden iyi paslaşarak rakibi delmek bir plandı. Oyun sıkıştığındaysa 2 santrfordan da fazlasına orta yapmak da bir kısa yoldu. Genel olarak pozisyonları kısa yoldan buldular. Eğer sağlıklı bir Feghouli 11’de olsa muhtemelen asıl plan da daha iyi işlerdi.
Net şut atamadılar
Kayserispor da genel olarak bu akışa uymakta sakınca görmedi. Hızlı çıkışların kaynağında çok ağırlardı, top ezdiler. Bir taraftan da zaman zaman 5-6’lı çıkarak Galatasaray’ın 1. bölgeden top çıkarma çabalarını pusuladılar. Taylan, Marcao ve Luyindama’ya hata yaptırdılar. Kayseri bu plandan çıkabilecek maksimum faydayı çıkardı. Ancak net bir şut çıkaramadılar.
Riski değerlendirdiler
1-0’dan sonra Kayseri Lennon’ı ortaya çekip paslaşarak çıkmak istedi. Te rim de devrenin ortasında Kerem ve Onyekuru’yu oyuna alıp orta sahada daha kontrollü bir şekilde oynamaya başladı. Kayseri’nin aldığı riski değerlendirmek istediler. Bunun karşılığını da kolay aldılar.