‘’Kabus gibi gece‘’
Galler’de dikkat etmeniz gereken iki oyuncudan Bale demarke pozisyonda savunmanın arkasına topu rahatlıkla atarken, dikkat edilmesi gereken diğer oyuncu Ramsey’nin yerleşik savunmanın arkasına kimse onu takip etmezken yaptığı koşu... Savunma hareketlenmediği gibi Uğurcan’ın da çıkmayışını nasıl anlatacağız? Sadece bir şeye dikkat etmeniz gerekiyor ve etmiyorsunuz. Uyuyorsunuz. Üstelik bu aynı aktörlerle ikinci kez oluyor. Bizim takımla ilgili söyleyebileceğiniz olumlu her şeyi tekzip ediyor bu pozisyon. Ve bu takımla ilgili sorunu da anlatıyor.
Duygulara esir olduk
Bizim Çocukları buraya getiren, aklı duyguların önünde tutup plana uygun hareket etmesiydi. Bunun dışına çıktık. İlk maçta salt tedbir alınca ağır baskı yedik altından kalkamadık ve bir tokat yedik. Dün bunun ağır uyuşturan ve güven sıfırlayan etkisininden kurtulamadık. Zeki’nin goldeki takipsizliği de yaptırdığı penaltı da asla yapmayacağı işler. Ama işte akıl ve plan gidince duygulara esir oluyorsunuz.
Minnettar olmalıyız!
Çok ağır paslaşarak, çok hata yaparak, çok alan bırakarak oynadık bile diyemeyeceğim. Oynarmış gibi yaptık demek daha doğru. Sadece bizde değil, uluslararası analistlerin de tahminlerinde sürpriz adaylar arasında gösteriliyorduk. Ama asıl sürprizi şu ana kadarki en dağınık ve plansız performansı sergileyerek yaptık. Rakibin beceriksizliğine minnettar olmalı.
‘’Tercihler ve zorunluluklar!‘’
Galler kazanmak zorunda. İtalya maçına 4 puanla gitmeliler. Bize 1 puan yetebilir. Dolayısıyla burada oyun stratejisi konusunda tercih yapacak olan onlar. Özellikle bizi analiz ettiklerinde bir tercih yapacaklar. İtalya’nın baskısı bizi dağıttı. Ama biraz daha kontrollü oynayan Almanya, Fransa, Hollanda e Norveç gibi takımlar istediklerini alamadı. Kendi konfor alanlarında çıkmak zorundalar. Bundan yararlanmalıyız. Çünkü İtalya seviyesinde sürekli bir baskıyla oynamaları kolay değil. Şenol Güneş’e gelince… Tercihi önemli. Aynı kadroyu mu kullanacak yoksa geriden pasla çıkmayı daha iyi bilen oyunculara mı şans verecek? Savunma ve defansif orta sahada Ozan Kabak ve Kaan Ayhan’a yer verirse şaşırmam.
‘’Rövanşı aldılar‘’
İngilizler'in ilk yarım saatteki oyunları alkışlanacak cinsten. Foden erken golü bulabilse başta yorulmadan aradıkları baskınları da bulabilirlerdi. 82'de oyuna giren Jude Bellingham, (17 yıl, 349 gün), finaller tarihinde forma giyen en genç oyuncu oldu. Southgate’in Walker- Foden’ı, iç dış değişerek kullanışı net bir orta saha üstünlüğü sağladı. Önde çok iyi bastılar. -Modriç’e saygı duymamak mümkün değil. Pas kaynağı olmaktan pas opsiyonu olmaya geçiş hızı eşsiz. Ta kım ona uyunca asla paniklemeden pasla çıkmaya inat ettiler. Bu da bize ders olsun. -İngilizler'in taçtan 2 kez Sterling’i tehlikeli pozisyona sokuşu, detaylara verilen önemi gösteriyor. Hırvatistan oyunu aldığında savunmaları çok güçlüydü. Kaleciye iş düşmedi.
Tedirginlik sürüyor
Ada ekibinin tek eksiği kanat akınlarında penaltı/yay bölgesine çıkarılan toplarda rakibin demarke kalmasıydı. Ev sahibi olma avantajı vardı ama 28 derecelik sıcaklık onları zorladı. 2. yarıda sadece iki kez hızlı rakip kaleye inişleri üzerine durmak lazım. Golde çok etkili gittiler. Ama orta saha merkezinin Philips’in golde yaptığına benzer daha fazla denme yapmaları lazım. Senelerdir bizzat statlarda şahit olduğum, ‘Öndeyken tedirgin olma durumu’ devam ediyor. Tribün sanki sahaya tesir etti. 96’nın şarkı ve formalarının tribünde bu kadar çok oluşunu anlamak mümkün değil. ‘Travma is coming home’ mu yani?
‘’En büyük risk, risk almamak‘’
İtalya’ya karşı fazla risk alırsanız cezalandırılırsınız ama hiç risk almamak da en büyük risk oluyor. Dün de yazdım, Jorginho’yu durduramazsanız, durdurmanız gereken oyuncu sayısı 3-4-5’e çıkıyor. Dolayısıyla onu takımdan koparmak aslında riskleri azaltmak anlamına geliyor. Yani biraz önde basarak aslında riski azaltmak mümkün. Şenol Hoca elindeki ekip için bunu mümkün görmedi herhalde.
Baskıyı kıramadık
Çünkü maçın başında bu baskıyı yapmadığımız gibi, Chiellini’yi akan oyunda ceza sahamıza sokacak kadar baskı kurduklarında da bir hamle yapmadı. Hem de Ozan ve Okay oyun kurulumuna hiç katkı veremezken. Hiç çıkamadık. Sadece derin savunmada dirençli durmaya çalıştık o kadar. Devre arasında gelen hamle de rakibin baskısını artıracağını ön görerek kontra için Cengiz’i oyuna almak oldu. Yani Şenol Hoca rakibin açığını beklemeye devam etti. İtalya’nın bizi tek ayakta yakalayabileceğine inanmadı. Bunu Umut’un sakarlığı ve Merih’in şanssızlığı ile kırdılar. Sonrası da feci oldu.
Dağıldık
Dağıldık. Doğrusu bu kadar silik olacağımızı tahmin etmiyordum. 30-45 arası yediğimiz baskıdan sonra orta sahada pas yaparak bunu kıracak oyuncu sayısını artırmamasını anlamıyorum. Dün gol atmamız imkansızdı. Çok daha farklı da yenilebilirdik. Ama uyanabiliriz.
‘’Baskı & Kontrol‘’
Fransa’ya yenilmedik. Elemelerde sadece 3 gol yedik. Sonrasında Hollanda’ya 4 atıp, Almanya’yla da berabere kaldık. Avrupa’nın tepesinde kendimizi test ettik. İtalya ise 2018 Dünya Kupası’na katılamayışı sonrası ciddi bir arayışa girdiği. Mancini 70’e yakın oyuncu denedi. Bunu yaparken de 30 puanla tulum çıkardılar. Ancak üst düzey testleri bizim kadar yaptıklarını söylemek zor. -İtalya’nın Verrati’nin sakatlığına rağmen olağanüstü bir orta saha ve hücum ekibi var. - Savunmadan top yaparak çıkıyorlar ve burada baskıya karşı zaman zaman kırılganlar. Çünkü ön taraf kadar üst düzey bir uyum ve kaliteleri yok.
Okay uyanık olmalı
Biz Hollanda ve Fransa’ya maçın başında yaptığımız baskıyı tekrarlayacağız. Başarılı olursak imkan çıkar. Ama bu baskıyı kırdıklarında hızlı ve seçeneği fazla bir geçiş oyunu örneğiyle karşılaşırız. İyi dönmemiz, ne zaman baskı ne zaman kontrol oynayacağımızı iyi planlamamız gerekiyor. -Duran toplarda uzun savunmacıları dikkati çekse de İmmobile ve Belloti’nin yanı sıra orta sahaları da çok iyi kendilerini unutturup şans buluyorlar. Aslında bize benziyorlar. Bu kanat akınlar için de geçerli, kanat beklerimizin ve Okay’ın çok uyanık olması lazım.
Güneş'in asıl hedefi...
Penaltı olursa Jorginho kullanır. Uğurcan’ın köşe seçmek yerine onu beklemesi lazım. Çünkü o kaleciye göre atıyor. - Nacizane, Donnaruma’nın iyi bir kaleci olmasına rağmen kalitesinin üstünde bir imajı ve güveni olduğunu düşünüyorum. Bunu avantaja çevirmek lazım. -Bugüne kadar hiçbir büyük organizasyonda ilk maçı kazanamadık. Geçen şampiyonada Portekiz gruptan bizim de aldığımız 3 puanla çıktı. Yani averaj önemli. Ayrıca 2. olarak çıkmamız halinde görece daha kolay bir yola girebiliriz. Kötü bir sonuçta enseyi karartmamak lazım. Son olarak. Güneş’in asıl hedefi, söylemese de Dünya Kupası’nı kazanmak. Bunu yapabileceğini düşünüyor. Bu şampiyona aslında bir hedef değil bir araç.
‘’Futbol vertigosu yaşayabilir‘’
Benitez, 2000’lerin başında Valencia’da uygulattığı hızlı oyun ve sonsuz rotasyonla sadece İspanya’nın değil dünyanın en iyi hocalarından biriydi. 2 kez La Liga Şampiyonu oldu. Yanal’ın Gençlerbirliği’ni eleyip UEFA Kupası’nı kazandı (O sene Valencia’yı Avrupa’da yenmeyi başaran tek hoca Yanal’dı). Dünyada yılın hocası seçildi. Ben de o zaman kadro kalitesinden de bağımsız olarak dünyanın en iyi futbol oynayan takımının Valencia olduğu düşünüyorum.
‘Ortalaması yüksek ama...’
Hemen sonra Liverpool’la kazandığı o efsanevi Şampiyonlar Ligi var. Benitez, her zaman bir teknik adam standardı koyabilmiş önemli futbol figürlerinden biri. Real Madrid altyapısından bir devrimci olarak çıktı ama zamanla muhafazakarlaştı. Napoli ve Real Madrid’de yüksek maçı başı puan ortalaması tutturmasına rağmen istenen hedeflere ulaşamayışını buna bağlıyorum. Metodunu geliştirememek, esnek olamamak... Şimdi Fenerbahçe’nin başına geçerse ne olur?
‘Sportif plan yok’
Dalian Pro’da 38 maçta, maç başına 1.16 puan ortalaması tutturabilmişti. Fenerbahçe’de bu tip bir performans çıkarması şaşırtıcı olmaz. Bir sportif planı olmayan, bir sportif direktörü olmayan bugünün Fenerbahçesi için uyum sağlamakta zorlanır. Çok fazla prensibi olan muhafazakarlaşmış, katılaşmış bir teknik adam için neredeyse hiçbir ilke oluşturamamış akşamdan sabaha karar değiştiren bir yönetim ve kaygan bir kadro zemini ne kadar uygun olabilir? 2003’den bu yana lig kazanamamış 61 yaşındaki İspanyol’un Türkiye’de bir futbol vertigosu yaşaması çok muhtemeldir.
‘’Hayat bu kadar kolay değil‘’
Ali Koç yönetimi göreve geldiği günden bu yana 3 sezondur her seferinde her şeyi değiştiriyor. Her seferinde çok kolay tercihler yaparak... İlk sene Aykut Kocaman ‘iki takviyeyle şampiyon oluruz’ dediğinde, camia içindeki değişim rüzgarıyla bunu kabul etmemek ve başka bir yola sapmak anlaşılır bir hamleydi. ‘Her şey yepyeni bir vizyonla değişecek’ diyerek 20 yıllık bir yönetimi ezici bir farkla yenip sonra aynı kadro ve aynı teknik direktörle devam etmeyi anlatmak kolay değil. Ancak Comolli-Cocu hamlesinin arkasında sadece 3 ay durabilmek de çok kolay.
Ehliyetin milliyeti olmaz
Keza Ersun Yanal’ı çağırmak da o gün en kolayıydı. Yollamaksa daha da kolay... Ve son olarak Emre Belözoğlu-Erol Bulut’u getirmek de kolaydı. Bulut’u yollayıp, Belözoğlu’nu takımın başına getirmek çok daha kolay, hatta çoğuna göre geç kalmış bir kolay hamleydi. Ve son olarak yabancı bir hoca getireceğiz diyerek Belözoğlu’nu yollamak da... Çok kolay hamleler bunlar. Ama işte kolay yoldan büyük vizyonlar inşa edilebilse hayat çok kolay olurdu. Büyük çoğunluğumuz çok iyi biliyoruz ki hayat hiç de kolay değil. Öncelikle yabancı hoca diye bir teknik direktör klasmanı yok. Ehliyetin milliyeti olmaz. İyi ve plana uygun hocalar diye bir liste olabilir ancak.
Seneye de Kocaman olur!
Peki bu yabancı hoca zarını atarken hangi sabitlerle destekleyeceksiniz? Elde bir sportif yönetim ve plan yok, kadro çalışmasını kim, neye göre yapacak? Hocayı seçerken hangi uzman raporlarına göre hangi uzman karar verecek? Plan ne? Plan sadece ‘yabancı hoca’ olabilir mi? Son 1 yılda Fenerbahçe, Avrupa’da en çok transfer yapan takımlardan biri, muhtemelen birincisiydi. Sadece devre arası transferi Sivasspor’un yıllık harcamasından fazlaydı. Ve Fenerbahçe o Sivasspor’a net bir şekilde yenilerek şampiyonluğu kaybetti. Bu kadroyu kuran sportif direktör 6 ay sonra teknik direktör oldu. 1 ay sonra da görevine son verildi. 5 yıl sonra da Türkiye’nin 1 numaralı teknik direktörü olacak. Hiç de uzak olmayan ihtimalle o zamana kadar Fenerbahçe 5 teknik direktör, 3 de sportif direktör değiştirmiş olabilir. Yine muhtemelen Aykut Kocaman bu yıl Başakşehir’de çok iyi bir yıl geçirir ve önümüzdeki senenin kolay hamlesi de o olur.
Kararlarını bu kadar sık tekzip ediyorsa...
İşte bu yüzden bana gazeteden ‘Hangi hoca tercih edilmeli?’ diye sorulduğunda bunları yazabiliyorum. Çünkü öyle bir hoca yok. Ali Koç’un aradığı, kolayca çözüme ulaşacak hocalar gerçekten var olsaydı Ali Koç’un vizyonuna gerek olmazdı. Klopp 5 yılda şampiyon olabildi. Pep, hâlâ Şampiyonlar Ligi’ni Manchester’a getiremedi. Sabırla her yıl üstüne koya koya gitmezseniz bu iş olmuyor. Bu kesin. Bu, teknik direktör değişmez demek değil. Tabii değişir. Ama her sene, her şey değişirse gerçekten üzülerek söylüyorum, bu ancak zar atmak olur. Ve bir yönetim kendi kararlarını bu kadar sık tekzip ediyorsa sorunu başka yerde aramamak gerekir.
‘’En çok Mahmut'a şaşırdım‘’
Şenol Güneş'in, Gökhan Akkan, Halil Akbunar, Efecan Karaca ve Mahmut Tekdemir'i çıkarmasından önce bunu neden yaptığına bakmak lazım. Güneş'in kampın ilk bölümünde oyuncuların durumlarını görmesinin yanı sıra belirli seviyede bir elektrik yaratıp, bazı isimleri ekstra motive etmek için bir yol izlediğini düşünüyorum. Cengiz, Orkun, Rıdvan gibi oyuncuları da hem kendileri hem de takımdaki rakipleri açısından bir sınav aracı olarak kullandı. Beni en çok şaşırtan Mahmut Tekdemir'in dışarıda kalmasıydı.
Halil Akbunar'a üzüldüm
Güneş, ilk göreve geldiğinde Emre Belözoğlu, İrfan Can Kahveci, Mahmut üçlüsünü Başakşehir'den komple alıp bunun etrafına bir takım inşaa etmek istiyordu.. ve o bölgede Mahmut'un ilk tercih olduğunu söyledi. Dolayısıyla istediği bir oyuncuyu dışarıda bırakması, fiziksel ya da mental olarak hazır olmadığı anlamına geliyor. Bunun dışında Halil Akbunar'a herkes gibi ben de üzüldüm. Muhtemelen sakatlığındaki belirsizlik buna neden oldu.
Hocanın elini rahatlatır
Dorukhan ise iki sebeple kadroda kaldı; muhtemelen bir yurt dışı transfer yapacağı için motivasyonunun çok yüksek olması ve daha önemlisi 3-4 pozisyonda oynayabilmesi. Halil Dervişoğlu için ise kapıyı açan Cenk Tosun'un sakatlığıydı. Halil, Burak'tan sonra gol sezgisi en yüksek olan oyuncu olabilir. Aynı zamanda Halil hem kanatlar hem merkez santrfor olarak kullanışlı bir oyuncu.