Arama

Popüler aramalar

‘’Mancini izin vermiyor!‘’

Galatasaray’da teknik direktör Roberto Mancini, yaklaşık 30 maçtır 30 farklı kadro kuruyor. Tabii ki bazen zorunluluk, sakatlıklar ve cezalılar dün olduğu gibi etkili oluyor. Ancak Mancini’nin tercihleri bundan bağımsız olarak Galatasaray’ın maya tutmasını engelliyor. Bazen teknik direktör bir şey yapmayarak işlerin düzelmesini sağlar. Ancak Mancini, süte mayayı çalıyor ancak üstünü örtüp bekleyecek sabrı yok. Alıyor kaşığı hemen kurcalamaya başlıyor. Dün Sabri sol bekteydi, Hakan Balta stoperde. Hakan Balta atıldıktan sonra önce Melo, Semih ve Eboue 3’lü savunmaya döndü, ardından da topu ileriye götüremeyince Eboue’yi eski yerine çekip, Melo-Selçuk tandemini kurdu. Sonra da ikinci yarının başında Melo ile Ceyhun’un yerini değiştirdi. Bununla da kalmadı ardından Telles oyuna girdi. Savunma, takımın temelidir. Doğru bir şekilde inşa edersin ve kurcalamazsın. Mancini bir İtalyan olmasına rağmen, buna izin vermiyor. Ya da şöyle düşünmeli. Bir İtalyan olduğu için buna izin vermiyor, çünkü hiç kimseden memnun değil.

Semih sallanıyor

Babel’in ona yaptığı hareket faul. Ama o kadar yumuşak duruyor ki faul gösteremiyor dahi. Semih, Beşiktaş maçındaki o centilmenlik gösterisinden bu yana savunma direncini kaybetmiş ve her zamankinden fazla hata yapıyor. Kendine gelmezse yerini kaybeder.

Kötü hücuma rağmen

Kasımpaşa; Galatasaray eksik kaldıktan sonra, Mancini yaptığı hamlelerin ardından özellikle kendi sol kanadından çok kolay çıktı. İlk yarıda 4-5 net pozisyonu kullanamadılar. Ya hücum dörtlüsü organizasyonsuz şekilde koşu yaptı ya da son pasları yanlış kullandılar. Özellikle Adem Büyük’ün yanlış şut ve pas tercihleri farkın ilk yarıda büyümesini engelledi. Aslında bu sıkıntı ikinci yarıda da devam etti. Misal, ikinci golde Scarione’nin Viudez’e verdiği pas aslında hatalı. Solda savunmanın olmadığı yerde Babel’i görse Hollandalı kaleye girecek. Ancak Uruguaylı o kadar mucizevi bir şut attı ki hatayı kapattı ve Galatasaray savunmasının tamamen çökmesini sağladı.

Dünya Kupası’nda olmaz

İlk gol öncesinde Babel’in Semih’e yaptığı hareket faul. Pozisyonu önce topla oynadı diye yorumlayabilir hakem. Ancak ardından Hakan Balta’nın yaptığı hareket faul olmasına rağmen, top çoktan Ceyhun’un bölgesine gitmiş bile. Yani bariz gol şansı ortadan kalkmış. Penaltı kararı doğru ancak kırmızı yanlış. Cüneyt Çakır bundan sonra sürekli hata yapmaya devam etti. Sneijder’in Kerem’e yaptığı faulü vermedi. Hemen ardından Kerem’in dirseği kırmızı kart ama buna da sarı verdi. Ama hepsi bir yana ikinci yarıda Melo’nun Castro’ya yaptığı bir faul var ki, arkadan yapılan faullere gösterilen sarı kartlar adlı kitabın kapağı olur. Hiç tartışma götürmez berrak bir pozisyon. Belki diğerleri kadar sonucu etkilemiyor ama berraklığı olağanüstü. Çakır, bu pozisyona faul verdi ama kart çıkarmadı. Çok iyi biliyorum ki Cüneyt hoca bu pozisyona dünyanın her yanında sarı kart gösterir. Çünkü Dünya Kupası’nda göstermezse problem yaşar.

20 Nisan 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük mücadele‘’

Teker teker kendi çaplarında, kendi seviyelerinde marka denilebilir hemen hepsine. Ama olmuyor... Neden olmadığı, dün hayli eksik Fenerbahçe karşısında zaman zaman görüldü. Oyuncuların evlerinde dahi yaklaşık 5 aydır kazanamayışlarının sebebi takım olmaya hiç yaklaşamamaları. İki takımın da yaşadığı bu durumun doğal sonucu ilk yarıda duran toptan gelen 3 golün dışında yarım pozisyon olmayışıydı. Dikkat çeken Fenerbahçeli oyuncuların üst düzey mücadeleleriydi. Bu konuda her türlü övgüyü hak ediyorlar. Lig boyunca zaten onları buraya getiren de önce bu oldu. Fenerbahçe kağıt üzerinde Salih ve Webo’yla biraz daha fazla oyunu önde tutabilecek bir takımdı. Ancak Salih’in ilk golde aldığı faul dışında fazla bir katkısı olmadı. Bunun temel sebebi, orta saha oyuncularının Emenike varmış gibi davranmalarıydı. Sow, Kuyt özellikle de Salih ve Webo savunmanın arkasına atılan toplara koşu yapma konusunda parlak bir sicile sahip değiller. Ev sahibi topu bu oyuncuların ayağına oynadığında çok fazla sorunla karşılaşmadan topa sahip oldular. Ama bu pek sık olmadı. Onun dışında öne atılan topların tamamı Antalya savunması tarafından toplandı. Bu oyunda duran toplar dışında pozisyon bulmak kolay değil. Zaten karşılıklı goller de böyle geldi.

Ersun Yanal zorunluluktan da olsa önce Salih sonra Caner’i oyundan çıkarınca Alper’le bir driblingci kazanmış oldu belki ama topla ilişkisi en iyi 2 oyuncusunu kaybetti. Hakkını vermek lazım Alper görevini yaptı. Ancak oyunu koparan müthiş bir şekilde Kadlec oldu, tabii ki ikinci kornerden.

Hakan Arıkan yine korkunçtu

Burada Hakan Arıkan’a da bir parantez açmak lazım. Yıllar önce benzer üst üste hatalarının ardından belki de daha detaylı bir göz muayenesine girmesinin doğru olabileceğini söylemiştim. Çünkü bir kalecinin yakın ve karşıdan bu kadar iyiyken uzak toplar ve kornerlerde bu kadar kötü olmasını anlamak mümkün değil. Bugün hâlâ anlamıyorum. Dün yine korkunç bir performans sergiledi.

14 Nisan 2014, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güven sorunu‘’

Galatasaray, deplasmanda oynamayı bilmiyor. Sivasspor da galipken oynamayı... Galatasaray yine aynıydı. Sivas biraz daha olumluydu. Bu maça çıkarken konuk ekibin, 14’te 3 galibiyet gibi akıldışı bir performansları vardı. Yani Melo-Drogba-Sneijder eksikliği önemli ama böyle de korkunç bir istatistik var. Bunun 5 büyük Avrupa Ligi’nde değil benzeri yakını bir durum dahi yok. Yüzde 50 galibiyet tutturmadan zirveyi düşleyemezsiniz 3 puanlı liglerde...

16’da Aatıf’la Sivas golü bulduktan sonra

5 dakikalık baskıdan 2 gol daha çıkarması mümkündü Sivas’ın... Ancak Mancini’nin Eboue’yi önce öne sonra da sol öne alışı işi değiştirdi. Göbekteki Veysel ve Yekta savunmasına çok yakın oynuyordu bundan önce. 7’li bir blokla Sivas’ı sürekli olarak iyi yerleşerek karşıladılar. Alana iyi yayıldılar. Ama Aydın, Aatıf gibi iyi driplingciler, bu iyi yayılan ekibin arasından çok rahat driplinglerle her seferinde istedikleri kadar daldılar içeri. Eboue, öne çıktıktan sonra Galatasaray ileride iş yapmaya başladı. Veysel ona sürekli yakın oynadı. Doğal olarak ileride kalabalıklaştılar. Bu kez Sivas kalabalık olarak ceza sahası üzerine yığıldı ve çıkamaz oldular.

Eboue, sol öne geçince asist kralı Cicinho’nun da çıkışları sıfıra indi ve sürekli Galatasaray baskısında Yekta golü buldu. Sivas’ın sıkça yaptığı gibi şahane dripling ve şutla...

Selçuk ve Burak güvensiz

Selçuk ve Burak’a terapi lazım. Çok kötü olduklarından değil. Normalde şut çekeceği yerde vurmuyor, Selçuk pas vermeye çalışıyor. Burak, geçene sene attığı gollerin yarısını, yeteneğinin yarısının güveniyle yapmıştı. O da yok. Terapi lazım.

Niye kapandılar?

Oyun tam anlamıyla Galatasaray’a dönmüşken ikinci yarı yine Sivas hakimiyetinde başladı. Golü belki güzel bir kontratak ve Utaka’nın şık çalımıyla buldular. Ya da zincirleme bir savunma hatasıyla demeli... Ofsaytı Telles ve Koray bozuyor. Semih fotoğrafın olduğu gibi dışında. Aydın’n pası İniestavari olsa da bu üçlünün bu şekilde yakalanması olacak şey değil. Sonrası Galatasaray’ın önde ama çok etkisiz oyunu. Sivas’ın ise topu rakibe veren kontrayı planlı yapamayan oylaması...

13 Nisan 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tolga ve Oğuzhan‘’

Eğer bu sezon Beşiktaş'ın kalesinde MacGregor olsaydı, herhalde bir 15 puan eksiği olurdu. Sadece Tolga'nın yaptığı özel kurtarışlardan bahsetmiyorum. Bir süre sonra rakip forvetlerin de ayarını bozuyor. Yapabileceklerinden kötü vuruşlar yapmaya başlıyorlar. Misal Gekas’ın karşı karşıyada vurduğu bir kafa şutu var, Oğuzhan’ın golünden önce. Köşeye vurmaya çalışırken kaçırdığı. Tolga az evvel demivolesini akıl dışı bir şekilde çıkarmamış olsa, belki merkeze sert bir kafa vuruşu yapacak. Ama hayır! Tolga korkutuyor. Dünkü perforansıyla Itanje’nin de hakkını verelim ama, Tolga’nın katkısı çok yüksek Beşiktaş’a. Ligin son dönemlerdeki en iyi transferlerinden biri. Veren Trabzonspor hiç eksilmedi, alan Beşiktaş bayağı değişti, olumluya evrildi. Son saniyede üst üste gelen hatalarla (buna hakem de dahil) golden hemen önce yine Gekas’ın vurduğu şuta direnişi olağanüstüydü.

Ama yetmedi.

İlk yarıda Konyaspor’un öndeki yetenekli ama yaşlı 4’lüsüne topu taşıyabilen yegane adam Ali Turan’dı. Beşiktaş doğal olarak baskı kurup topa sahip oldu. Konya çıkamadı. Itanje yıldızlaştı.

İkinci yarıda oyunun merkezini Hleb olarak kabul edince çıkmalarına gerek kalmadı. Takım olarak yerleştiler rakip alana ve Tolga’nın direnci ve korkutuculuğu olmasa erken gol de bulabilirlerdi. Bu oyunda başrol tabii ki Hleb’de... Yaptığı arkadaşları tarafından anlaşılamayan birkaç hareketi bile oyunu değiştirebilirdi. Misal onun gibi Arsenal’den geçmiş ama ondan 11 yaş küçük Oğuzhan’dan çok daha fazla iz bıraktı oyunda. Ancak futbol skoru yazıyor maçlarda. Oğuzhan, Olcay’dan aldığı pası çok iyi bir vuruşla
değerlendirerek golü buldu. Ancak oynadığı oyunla ilgili sorun takımını etkiliyor. Ayakları geri geri gidiyor neredeyse. Bu genç adam yeteneğinin hakkını vemek için güçlü olmalı. Yoksa bu sıradan oyunlar onu Beşiktaş’ın devamlısı yapmaz.

12 Nisan 2014, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Derbimiz budur‘’

Steril standart bir batılı için romantik ve oryantal bir maceradır. Bir gün mutlak görülmesi gereken doğaçlama gösteri... Konunun futbolla bir alakası yoktur, hiç olmamıştır. Bu oyunun içinden şiddetini, nefretini çıkartın geriye bir şey kalmaz. Misal İngilterevari bir temizlik hareketine girişin, 5 yıl sonra kimsenin umurunda olmaz artık derbimiz. Dolayısıyla ben dahil hepimizin tepki gösterdiği Melo ve Emre aslında görevlerini en iyi yapanlardır bu gösteride. Çok güzel bir golün son vuruşunu yapan Sneijder’den çok daha önemlidir onların rolleri. Baş aktörler onlardır her zaman... Neredeyse teşekkür etmek gerek onlara... Ruhunu yaşatan onlar derbinin...

Formaları değiştirin

Çok iyi biliyoruz ki, bu oyuncuların formalarını değiştirin bugün onlar için yapılan savunmayı yeni takımlarının taraftarı yapacaktır. Bu tahmin değil. Biliyorum. O ünlü Macaristan maçında Emre o yumruk (geçirme) hareketini yaptığında ve bunun bana karşı olduğu yazıldığında olup bitenden biliyorum. O maçtan sonra ve Emre, Norveç’e bizi Avrupa Şampiyonası’na taşıyan gollerden birini attığında, karşılaştığım yoğun tepkilerden biliyorum. O zaman bana ağır bir şekilde tepki gösterenler Galatasaray’a gönlünü vermiş taraftarlardı. Bugün benzer eleştirileri yaptığımda bu sefer Fenerbahçeliler aynı tepkileri gösteriyor. Bu akla gelmeyecek ya da yadırganacak bir şey değil. Taraftarlık böyle bir durum. Hele de futbol gibi irrasyonel bağlılık içeren bir sahneyse son derece normal. Hele de siyaset gibi rasyonel alanlarda bile insanların bu kadarirrasyonel bağlılıklar sergilediği bir coğrafyadaysanız çok daha normal. Ama gazeteciler için normal olmamalı. Dün, Fenerbahçe forması giymeden önce Emre’yi savunan köşe yazarı bugün Melo’yu savunuyorsa ona gazeteci denmez. Ya da denmemeli...

Vedat Okyar’ı rahmetle anıyorum. Hep ‘ben gazeteci değil futbol yazarıyım derdi’ mealen. Beşiktaşlı kimliğiyle konuştuğunun her zaman altını çizerdi. Ama buna rağmen bu kaypaklıklara hiç tenezzül etmedi. Rahmetle ve özleyerek anıyorum...

Melo-Emre farkı

ki oyuncu maçın başından itibaren başka bir maça tutuştu. Emre’nin böyle ezeli rekabetleri var. Zokora’yla vs. Pazar akşamı bunun zirvesi vardı. Melo’nun zırva sevinci bu maçı kazanmış olmaktan. Ama fark sadece onun kazanmış olması değil. Melo rakibi attırmak için yaptığı onca aksiyonda Emre’den daha başarılı olmanın dışında rakibinden futbol açısından da çok daha iyi. Galatasaray’ın sayısız maçında sahanın en iyisiydi bu yıl. Son iki yılın şampiyonluklarında temel bir rol oynadı. Emre Fenerbahçe geçmişinde böyle 10 maçlık bir periyot yakalamış değil. Pazar akşamı Melo golün pasını verendi. Emre ise yokluğunda takımını daha iyi yapan.

Selçuk liderse

Mancini’nin oyun anlayışını eleştirmek normal. Çünkü genel olarak tahmin edilebilir bir anlayışı yok. Ancak yaptığı tespitlerin büyük çoğunluğuna katılıyorum. Performansı iyi değil ama yorumculukta en iyilerden. Selçuk için söylediği ‘Bütün yerli oyuncular onun ağzının içine bakıyor. Liderliğin gereğini saha içinde yapmalı’ tespiti doğru. Selçuk saha içinde Drogba öncesi liderliği kabul edilmiş bir oyuncuydu. Kriz onun saha içi rolünün değişmesi sonrası ortaya çıktı. Kırılma kaleden uzaklaşmasıyla başladı aslında. Terim döneminde... Ancak zirve Mancini’nin kontrol oyunu sebebiyle rolünün iyice arkaya kaymasıyla oluştu. Selçuk eğer liderse duygusal bir kırılma yaşamadan bundan çıkabilmeliydi.

Galatasaray’da ya da yeni bir takımda. Ancak şu anda bunu yapabilmiş değil. Ve bu durum takım içinde bir yerli yabancı yarılmasına yol açıyor.

Bu çerçevede eğer Selçuk o formayı çıkarıp Ujfalusi’ye veriyorsa bu ‘al sen oyna’ demektir. Ve geri dönüşü olmaz.

Selçuk liderse bu tip restlere düşünmeden girmemeli. Bu yaralar kolay kapanmaz çünkü.

Öte yandan onu hunharca eleştirenler de şunu unutmamalı. Bugün Galatasaray’ın çektiği futbol sıkıntısının hemen tamamı geçen sene aynı şekilde yuhalanan Hamit’in yokluğundandır. Dolayısıyla yarın Selçuk olmazsa bunun açtığı yara çok daha büyük olur. Selçuk yerli statüsünde yerine konulamaz bir yıldızdır.

Bugün ne kadar formsuz olsa da... Ve giderse, hele de ezeli rakiplerden birine giderse çok ama çok üzülürsünüz. Demedi demeyin...

08 Nisan 2014, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Youtube yasak, Melo ve Emre serbest‘’

Sert fauller daha ikinci dakikada başladı. Baş failler Emre ve Melo. Yani bir sürpriz yok. Onların çaldığı maya tuttu. Çünkü sarı kart yoktu. Emenike’den Topal’a, Telles’e, Burak’a, Eboue’ye kadar sirayet etti. Bir kırmızı kart var. Emre’ye çok geç gelen. En az 2 kartlık hareketi var daha önce... Aynı pozisyondaysa 2 ayrı sarı kartlık hareket yapan Melo’nun bu hareketten önce 1 kırmızı kartı var nereden baksanız... Hakem Bülent Yıldırım her zamanki gibi bu iki oyuncuya kartları geç gösterdiği için şiddet diğerlerine sirayet etti. (Bir diğer sorunu da hücumculara savunmacılardan daha fazla faul vermesi)

Durum vahimdi: Herhangi bir ligde en az 5 kırmızıyla biterdi ilk yarı. Her zamanki gibi maçı idare etmek yerine durumu idare eden Bülent Yıldırım vardı çünkü. Hele onca olaydan sonra 86’da Melo’ya verdiği bir kart var ki! Komedi bir eyyam... Sonuç olarak sormalı: Biz Emre’ye, Melo’ya, Bülent Yıldırım’a vs. mecbur muyuz? Onlar olmadan yaşayamaz mıyız? Youtube yasak memlekette. Yetişkinler giremiyor. Ama çoluk çocuk Emre’yle Melo’yu ve ona uyanları seyrediyor.

Mancini'nin taktiği tuttu

Kopenhag, Bursaspor ve Eskişehirspor iç saha başlangıçları gibi oyuna girdi Galatasaray. Eboue ve Telles neredeyse forvetlerle aynı hizada hücumun içindeydi. Fenerbahçe orta sahası bununla mücadele edemedi. Ceza sahası önüne gömüldüler ve top yapamadılar. Bunun sonucu baskı oldu. Ev sahibi olağanüstü forse etti maçı. Çizgiden çizgiye topa ve alanlara çok iyi sahip oldular. Fenerbahçe’yse bir takım şekli kuramadı.

9. dakikada Sneijder’in attığı gol de bu oyunun tacı oldu. Sol çizgide Selçuk’a Raul uzak kaldı. Emre topu alan Melo’ya, Topal da golü atan Sneijder’e. Büyük bir boşluk vardı Fenerbahçe savunmasının önünde. Halbuki Fenerbahçe oraya yığılmıştı. Hem savunma yapıp hem böylesine açık vermek ilginçti Fenerbahçe açısından.

Bu oyuna Fenerbahçe, savunma beklerinin arkasına uzun toplar atarak cevap vermek istedi ama böyle bir baskıyı orta sahada top yapmadan (Salih) ve pivot santrfor kullanmadan (Webo) aşmak kolay değildi. Hiç yapamadılar...

Golden sonra bir 5 dakika daha azalarak süren Galatasaray baskısı dindi.
İki sebeple: Maçın başından itibaren karşılıklı acımasızca yapılan faullerin şiddet ve sıklığı arttı. Mancini stratejisi dirildi. Kontrol oyununa döndüler. Bu anlaşılmazlıkların başındaydı. Son ana kadar Fenerbahçe’yi oyuna ortak ettiler. Ama Ersun Yanal da orta sahadaki kalite eksiğini Topuz’la doldurmaya çalışınca Fenerbahçe de bundan yararlanamadı. Bu da anlaşılmaz

Ersun Yanal anlayamadı

Geçen hafta çok iyi bir 40 dakika oynayan Salih Uçan’ın sahada olmasını beklemiyorduk zaten. Çünkü Yanal Aziz Yıldırım izin verse yarın yollayacak onu. Peki ya 20’de atılacağı belli olan Emre’nin başına ne açacağını nasıl tahmin etmez? Futbolsa hiçbir şey oynamıyor. Zira sahada olmadığında Fenerbahçe daha iyiydi. Sarı-Lacivertliler rahatladı o çıkınca. Peki Salih’in varlığı 10 kişi olmaktan da mı kötü? Erciyes maçında yetişip Caner’i kırmızı karttan önce çıkardığı için radarının açık olduğunu biliyoruz. Emre’yi hissetmemiş olabilir mi? Anlaşılmaz...

07 Nisan 2014, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Oğuzhan ne zaman girecekti?‘’

İlk yarıda Biseswar dışında Kayserispor’un en iyi oyuncusu kaleci Sinan Bolat. Öte yandan ilk yarıda izlediğimiz Beşiktaş’ın kendi evinde sergilediği, en kötü oyunlardan biri. Bu denklemden Kayserispor’un maçın başında ne seviyede bir oyun oynadığını anlayabilirsiniz.

Bilic’in İsmail sol bekte, önünde Motta tercihi bunun dışında bir takım sonuçlar doğurdu. Zincirleme negatif etkiler ortaya çıkardı.

Jones, santrfor arkasında iyi değildi. Olcay da sağ açıkta. İstedikleri hücum organizasyonunu kuramadılar. Çünkü Motta’nın çıkışlarına alışmış Olcay bu kez arkasında stoperden hallice Necip’i görüyordu. Necip sakatlanıp Olcay sola, Atiba sağ beke geçince taşlar biraz olsun yerine oturdu. Bunun getirdiği tek dezavantaj 3 sert orta saha arasında zorluk çeken Biseswar’ın Oğuzhan sonrası rahatlaması oldu. İkinci yarıda Kayserispor Nobre’yle hücumu çiftleyip Okay’ı da sağdan hücuma destekçi olarak oyuna sürünce karşılıklı net pozisyonlar görmek mümkün oldu. Ancak rakibe imkânlar verseniz de kendi organizasyonunuza yaklaştığınızda farkı beceri belirliyor. Oğuzhan da bunu yaptı. Sahne Türkiye’yse Oğuzhan oyunu değiştirir. Ve bu sahnede neden en baştan oyunda olmaz. Necip sakatlanmasa oyuna girmek için ne kadar bekleyecekti Bilic bilinmez.

Son olarak Cüneyt Çakır’n tartışmalı birkaç kararını da unutmamalı. Dany’yi rakibi topa tam sahip olmadığı için ihraç etmedi ve sarı kart verdi. Kurala uygun ama yorum çok doğru gelmedi bana. Atiba’nın Biseswar’a ilk golün hemen öncesinde yaptığı faul ise nizami şarjla açıklanamaz. Penaltıya kimse itiraz etmezdi.

06 Nisan 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Risksiz derbi‘’

*Fenerbahçe’nin şampiyonluk olasılığı artık yüzde 95... Sadece 3 galibiyet yetecek, o da rakipleri de kazanırsa. O nedenle Arena’da ciddi bir rahatlığı olacaktır hem Ersun Yanal’ın hem de öğrencilerinin.

*Galatasaray bu maçı kaybederse teknik direktörü Mancini’nin Sarı-Kırmızılı taraftar gözünde kredisi biter ve bence yüzde 100 gider. O nedenle kontrollü bir futbolu tercih edecektir. Bu Ersun Yanal’ın da işine gelir.

*Yanal son dönemde sadece önde oynayan, hep basan bir takıma sahip olmadığını da gördü. Kontralarla, Emenike üzerinden bir oyunla da kazanabiliyor. Bu noktada Ersun hocanın başarılı iş çıkardığını söyleyebiliriz. Bu kadroyu Aykut Kocaman kurdu ama Yanal çok iyi bir şekilde dönüştürdü. Rakipleri az puan toplamıyor aslında Fenerbahçe çok puan topluyor.

*Oyunun genelde dengede geçeceğini düşünüyorum. Kırmızı kart çıkmaz, penaltı ya da sürpriz duran top golü olmaz ve oyun bir takımın lehine 2 farklı hale bürünmezse maçta beraberlik olasılığını çok yüksek görüyorum. Hatta skor olarak 0-0 ve 1-1’i bile verebilirim.

*Fenerbahçe’de en büyük beklenti Emenike’den... Galatasaray’ın onu durdurması pek kolay değil. En azından tek bir isimle bunu yapmaya çalışması risk olur. Mancini, Ceyhun’u oynatırsa risk alır. Emenike’yi ancak Melo’nun da
yardımıyla savunma hattında bir derinlik yaratarak kontrol edebilirsiniz.

04 Nisan 2014, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI