‘’Kritik dönemeç‘’
Deplasmanda Gençler ve içeride Beşiktaş’la oynadıktan sonra milli maç arasına girilecek. Ardından da Rize deplasmanı, içeride Bursaspor ve Eskişehirspor. Akhisar yenilgisi, Trabzonspor ve Konya beraberliklerinin açıkça gösterdiği üzere fikstür avantajı diye bir şey yoktur. Önemli olan form ve Fenerbahçe özelinde birkaç oyuncunun mutlaka sahada olması gerekliliği. Tek driplingcisi Alper, takımı arkada hücuma yaklaştırıp hücum sürekliliğini sağlayan Egemen ve Mehmet Topal ve tabii ki hücumun temel kaynağı olan Caner ve Gökhan... (Gökhan aynı zamanda ligde en çok top kapan ve Egemen’den sonra en çok ikili mücadele kazanan 2. oyuncu)
Eğer bu oyuncular sahadaysa İsmail Kartal’ın planı işliyor.
Burada ortaya çıkan diğer soru Diego ve Emre’nin birlikte oynayıp oynamayacağı. Fenerbahçe’nin, Diego’ya ihtiyacı var. Fakat misal Gençlerbirliği maçına Galatasaray maçının kadrosuyla çıkılmaz. Gençler orta saha boşluğundan yararlanır. Al-Karalar’ın kontratak kültürü sağlamdır. Yapılması gereken öndeki üçlüden birini kenara alıp Alper’i 11’e koymak. Bu orta saha kalabalığıyla Kartal’ın yüklenme planı daha işlerlikli olacaktır. Zaten İsmail hoca bunu denedi ve başarılı da oldu. Emenike ya da Sow’dan biri kenarda olur ve yukarıda bahsettiğim oyuncular (özellikle Topal) sahada olursa Fenerbahçe en iyi planıyla mücadele ediyor demektir. Ve bu haftaları sorunsuz atlatabilir. Aksi taktirde Gençler, Beşiktaş ve Bursa’nın direkt oyunları baş ağrıtacaktır.
‘’Başta iyi maçta kötü‘’
Galatasaray, derbi öncesi son 3 maçında yaptığı akınların yüzde 40’ını sol kanadından geliştirdi. Önceki gün Yasin, oyuna girdikten sonra kaleyi bulan 2 tehlikeli şutuyla takımda en fazla isabet kaydeden oyuncu oldu. Hamzaoğlu bu en önemli hücum silahından Fenerbahçe’nin kanat oyuncularını durdurmak için vazgeçti.
Baskı sonuç verse de...
Aslına bakarsanız başarılı da oldu. Umut, Sneijder ve Burak’la stoperlere baskı yaptılar. Diego tercihiyle yumuşayan ve savunmasıyla arasında boşluk bırakan Fenerbahçe’yi bunalıma sokabilecek 2 net şans buldular. Ama olmadı... Yani Hamzaoğlu’nun maç baş planı sol kanadı kurban etse de başarılıydı.
Ancak maç içi hamleler için aynı şeyi söyleyemem.
Dzemaili’yi almalıydı
Fenerbahçe 6 pas istasyonlu (Topal - Emre - Diego - Caner - Gökhan- Kuyt) orta sahasıyla baskıyı kırıp çıktıktan sonra iş değişti. Topal - Egemen - Alves üçlüsü rakip yarı sahaya geçip dönenleri toplamaya başladı. İşte bu duruma müdahale edemedi Hamzaoğlu. Çok alternatifi olmasa da Dzemaili’yi ortaya çekip, Hamit’i sağ kanada atarak bir fazla pas istasyonuyla topa ortak olabilirdi. Bunu yapmadı. Top hep Fenerbahçe’de ve hep Galatasaray yarı sahasından kaldı. Kadıköy’de bunu istemezsiniz.
‘’Volkan ve Topal'la kazandı‘’
İki takım da ligde düne kadar hiç kullanmadıkları 11’lerle sahaya çıktılar. İsmail Kartal öndeki üçlüsünü Emenike’yi sola çekerek korudu. Ama arkalarına da Diego’yu koydu. Hem de Emre’nin önüne. Bu onun kupa performansının yanında Galatasaray’ın Melosuzluğundan... ‘Hamit’le burası yumuşar. Ben de bunun sıkıntısını çekmem’ diye düşünmüş olmalı. Hamzaoğlu’nun Hakan’ı göbeğe koymasıysa boyu, tecrübesi ve fiziksel direncinden. Umut ve Telles’i ön kanada koyması ise Caner ve Gökhan’ın çıkarken zorlamak amaçlı. Hatta zaman zaman stoperlere de baskı yaptı bu ekip. Fenerbahçe’nin tercihi orta sahada boşluk yarattı. Galatasaray maçın başında bundan yararlandı ve Selçuk ve Burak’a çok net pozisyonlar yakaladılar. Volkan özellikle Selçuk’un şutunda daha sonra Yasin’in topunu çıkartışındaki kadar ekstra özel bir kurtarış yaptı. Sonra Topal zaten ekstra olan oyununu bir boyut daha yukarı çıkarıp bütün orta sahayı toparlamaya başladı.
Emenike’nin tek etkisi...
Şunu kabul edelim. Tek başına birtakım neredeyse. Dünyada bu görevi yapamayacağı bir takım var mı bilmiyorum. Onun performansıyla ev sahibi oyunu ele aldı. Diego ve Emre de oyunu kurdu. Ancak ileri üçlünün durumu skoru almalarını engelledi. Emenike bek stoper arasına hiç koşu yapmadı. Tek katkısı etkili 3 orta. Hepsi bu. Aynı şeyleri kale ağzında dokunamadığı iki top nedeniyle Kuyt için de söyleyebilirdik. Ama özellikle Sow’un topunu çıkararak iyice morallenen Muslera’yı ceza sahası dışından avlayarak işi bitiren de o oldu. İsmail Kartal büyük risk aldı. Galatasaray bunu cezalandırabilecek imkanlar buldu. Ama Kartal kazandı. Kötü santrfor performanslarına rağmen. Özellikle Volkan ve Topal’ın performanslarıyla.
‘’Emre-Diego... İkisi birden oynayabilir‘’
Fenerbahçe’nin savunma beklerinde görev alan Serdar Kesimal ve Kadlec 80’e kadar rakip çizgiye inmediler desem çok da abartmış olmam. Bu risk almama haline rağmen Serdal Kesimal, yetişemediği rakiplerine arkadan en az 3 sarı kartlık hareket yapmak zorunda kaldı. Yani temel planında savunma beklerinin asist krallığına yarışmasında Fenerbahçe, bundan tamamen mahrumdu. Temel driplingci Alper de yoktu ancak bunu biraz olsun giderebildiler. Bunu en azından deneyen Uygar’ın sahada oluşuna Webo’nun pivot özelliği eklenince biraz olsun ilerleyebildiler. Sow’un çok uzun süre sonra arkadan yaptığı koşuya onu duvar yapıp girdiği 58’deki pozisyon yeniydi misal. Bunu Emenike’yle yapamazsınız.
Diego-Webo-Sow ekibi...
Bu oyunda bir fark daha var. Sahada pivot Webo var. Organizatör Diego var ve bu iki unsurdan yararlanabilen, boşa çıkabilen Sow da var. Bu Caner-Gökhan-Alper üçlüsünün yokluğunda takımı ileri taşıyabilmek için yeni bir plan vaat ediyor. Bu aynı zaman da şu da demek. Savunma beklerini oyuna katmıyorum. Ama Uygar, Topuz, Selçuk, Diego ev Webo’yla 5 pas istasyonlu bir yapı kuruyorum. 3 hücumcu 3 çapalı Konya planından daha işler bir plan bu. Savunmadaki eksikliklerle ortaya çıkan ilk 10 dakikadaki zaaf döneminden sonra Diego, Webo Sow ekibi yeni planı fena uygulamadı. 2-0’ı da buldular. Sonra değişiklikler geldi. Eğer İsmail Kartal ‘Ben 2 tane yesem de bir şey olmaz. Haftasonuna hazırlanayım’ diyorsa bir şey diyemeyiz. Ancak Meireles’le Diego’yu birbirlerinin ikamesi olarak görüp değiştirdiyse, olmaz. Aynı şey Kuyt-Sow için de geçerli tabii. 2 santrforlu bir oyun oynuyorsanız Diego-Emre gibi oyuncular şarttır. Hatta ikisi birden de oynayabilir. Diego oyundan çıktıktan sonra sürekli baskı yemek de sürpriz değildir.
‘’Yorgunluk ve kontrolsüzlük‘’
Beşiktaş için Liverpool düellosunun ardından fikstür şansıyla Balıkesir’le Ankara’da karşılaşmış olmanın yanında Motta’nın cezalı olması da çok büyük şanstı. Zira bu kağıt üzerinde Bilic’in yorgun öğrencileri için %70-80’le oynayarak da kazanılabilecek bir çarpışmaydı. Ersan’ın dinlenmişliği savunmada bir direnç yaratacaktı. Ne gariptir zayıf halka o oldu. Belki Veli yerine Tolgay’la başlamak defansif açıdan biraz daha dik tutabilirdi Kara Kartal’ı. Pozisyon bulmakta hiç zorlanmadılar. Serdar’ın ekstra oyununa ikinci yarıda ters kanatta Opare destek verince Balıkesir’in uğraşamayacağı kadar kalabalık oldular. Balıkesir de öyleydi savunmada ama ağır kaldılar.
Hamlede geciktiler
Gökhan ve Demba Ba için fazla ağır. Kaleci Vukovic’in performansı yanında yüzdesi düşük şutlar maçı erken bitirmelerini engelledi. Ancak orta sahada belki yorgunluktan Sosa-Veli-Atiba üçlüsü zaman zaman dönen toplara hamle yapmakta geçikti. Ki asıl problem buydu. Takım boyu alışılmadık derecede uzadı. Bu da Balıkesir’in birkaç etkili kontra bulmasını sağladı. Beşiktaş adına bir başka şans sağ ayaklı Opare’nin Balıkesir’in ilk golü sonrası direncinin artmaya başladığı anda bulduğu goldü. Eğer ters ayaklı bir sol bek olmasa belki o kalabalık arasından manasız bir orta gelecekti. Ve sonrasında yavaş yavaş yorulmaya başlayan Beşiktaş galibiyet golü araken geride büyük açıklar verecekti.
Anlaşılmaz penaltı
Muhtemelen Kemal Özdeş de planını buna göre yapmıştı ama oyunun akışı buna müsaade etmedi. Beşiktaş 2-1’i bulduktan sonra yorgunluğunun bilincinde olarak ya da sadece bu sebeple kalabalık olarak ileri koşmayı kesti. Ama işte Beşiktaş’ın asıl yapamadığı da bu. Oyun merkezini geriye çekmek. Driblingci hücumculara özgü bir savunma beceriksizliğiyle Gökhan’ın yaptırdığı anlaşılmaz penaltı bunun cezası oldu. Sonrasında yorgunluk ve kontrolsüzlükle çıkmanın cezası ise Pedro’nun kırmızı kartı.
‘’Çok kötü bir plân‘’
Eğer bu diziliş ve pas oyunuyla oynayacaksanız savunma için yapacak bir şey yok. Ama dripling yapan oyuncu şart... Raul - Selçuk - Topal’la yani 3 çapayla Caner’in ve Alper’in olmadığı bir oyunda ileri gitmek olanakdışı. Ya şişireceksin (ki pivot santrfor da yok) ya da duran toptan bir şeyler bulacaksın. Eğer durum buysa o zaman U21’den bu özelliği olan bir oyuncu alır oynatırsın.
Bunun adı inat
Ama daha mantıklısı var. En azından orta sahayı gerçekten ele alacak bir yapı kurabilirsin. (Sonradan girdiğine göre) Emre - Topal - Raul ve Kuyt, önüne Diego ve onun da önüne Sow. En azından topa sürekli sahip olmak orta alanı doldurmak mümkün olur. Önemlisi dönenleri toplarsın. Ki dün bunu hiç yapamadılar. Kocaman’ın orta sahası kolaylıkla paslaşarak çıktı oradan. Ama hayır... İlla Emenike-Sow ikilisi sahada olacak. Bunun adı inat.
4 gollü santrfor olmaz
İlk 11’inde Gökhan dışında adam geçen 1 oyuncusu daha olmayan bir takım olmaz. Fenerbahçe hiç olmaz. 4 gol atan merkez santrforu olan bir takım da olmaz. Fenerbahçe hiç ama hiç olmaz. Olursa işin şişirmelere ve duran toplara kalır.
Doğruyu çok geç buldu
Emre’nin oyuna girişine kadar Fenerbahçe işi buna bıraktı. Raul’un çıkıp Webo’nun girişi ise orta sahayı terk etmek demekti. Golün o saniyede maçın kahramanı Egemen’le kornerden gelişi ve boş orta sahayı Konya’nın hiç kullanmayışı Fenerbahçe’nin şansıydı.
Diego - Emenike değişikliğiyle olabilecek en doğru dizilişe 81’de gelebildiler. En yorgun hallerinde nispeten organize hücum edebildiler. Ama çok geçti.
‘’Sürekli baskı‘’
Dünyanın sanırım en uzun isimli takımı Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor Kulübü’nün boyu da ismi gibi uzun olunca, Galatasaray hep oyuna hakimdi. Öne çıktıklarında orta sahaları dublaj yapmaya dönenleri toplamaya gelmedi. Arkada yığıldıklarında öndeki dörtlü uzak kaldı ya da pas kaynağı bulmadılar. Selçuk ve Hamit, iki yönlü oyunu kontrol ettiler. SAİKES’in bu yapısal sorunuyla Galatasaray’ın önde oynama ihtirası birleşince Sabri ve Olcan da dahil olmak üzere yüklendiler. Erken gol üzerine kaçan onca pozisyondan sonra Vleminckx’le gelen gol, futbolun azizliğinden çok Olcan’ın bu kadar önde kullandığınızda arkasını toplayacak bir stoper ya da ön libero olamadığını anlatıyor. Hamzaoğlu bu riski biliyor ama elinde iki yönlü sol bek yok. Tabii burada kritik soru, Gökhan Gönül’ün karşısına da bu tercihle mi çıkacağı...
Aynı etkinlikle devam etti
Bunun dışında özellikle orta sahada Hamit ve Selçuk’un harika oyunlarıyla baskıları son dakikalara kadar hep aynı etkinlikle devam etti. Son dakikalardaki gevşemede Sylla’nın boşta yaptığı vuruş gol olsa işte o zaman futbolun azizliği diyebilirdik... Ancak Sneijder oyunun karşılığını hemen sonra mükemmel verdi.
‘’Bilic'in hakkı Bilic'e‘’
Beşiktaş belki her şeyi doğru yapmadı ama hiçbir şey de yanlış değildi. En zoru 1-0’ı oynamak.
Stratejiye karar veremiyorsun zira. 2-0 olsa net hücuma dönersin. 2-1 olsa denge oynarsın. 1-0’da kafa karışıyor ve öyle de oldu. İlk maçta olduğu gibi Gökhan Töre ceza sahasına uzak kaldı. 8’li bir blokla savunmada duran Liverpool’un savunma beklerini çıkarması çok güçtü.
Liverpool orta sahası yetersiz kaldı
Bilic, Sosa’yı arkaya organizasyona çekip, Töre’yi öne de atmayınca 8’li blokta Demba Ba kaldı. Orası girilmez oldu. Buna karşılık Brandon Rodgers ilk maçta 5 topla oynamayı bilen orta sahayla sahadayken, Henderson, Coutinho ve Lallana dışarıda kalınca 2 istasyonla oynadı. Onlar da öndeki hızlı üçlüyü beslemek konusunda yetersiz kaldı. Akın sıklık istedikleri seviyede olmadı. Beşiktaş şut denedi sadece, onlar da savundu.
Bilic’in hamlesi golü getirdi
Bu sürekli savunma haliyle eğer kontra tehdidi yaratamıyorsanız riskli tabii. Her ne kadar Beşiktaş genelde 3 kule stoperin arasında kalan Demba Ba’ya şişirerek oynasa da avantajı hep kendisinde tuttu. Rodgers tam Lallana’yı orta sahaya katmak için çağırdığında Bilic’in hamlesinden harika bir gol geldi. Tolgay olağanüstü vurdu.
Kartal hiç pozisyon vermedi
Gol sonrası Lallana’nın girişi Liverpool’a topu verdi. Ama Kartal hiç pozisyon tanımadı rakibine. Pozisyon değilse de şut buldu. Ve aslında maçın sonunda inanılmazı da kaçırdı Demba Ba. Nihayet Sosa çıktıktan sonra Tolgay’la bir delici bulmanın rahatlığıyla akın yapılabildi. Maçın sonuna kadar hiç oyun vermedi Beşiktaş. Uzatmalarda da fizik olarak geri kalmadı. Şimdi artık Bilic’e hakkını teslim etmeli. Avrupa’yı önde tutmak doğru olan.









































