Arama

Popüler aramalar

‘’Sadece saygı duyulur!‘’

Tek kelimeyle söylersek, ikisi de futbolculuğundaki saygıyı hak ediyor teknik direktörlüklerinde. Biri, yani Şenol Güneş tartışmasız şekilde futbol tarihimizde gelmiş geçmiş en büyük kalecilerindendi. Öbürü, yani Aykut Kocaman da liglerimizde 200 gölü aşmış ender bir gölcü olarak altın harflerle futbol tarihimize adını yazdırmışlardandır.

Sadece futbol adına değil, hayata dair de önemli şekilde kafa yormaları var ikisinin de. Dolayısıyla futbol hayatı ile felsefe arasındaki ilişkiyi yakalamış, hümanite ile başarı arasındaki gizemli bağı keşfetmiş iki özel insandır Sayın Güneş ile Sayın Kocaman ülkemizin kısır portföyünde.

Doğal olarak başında bulundukları her futbolcu grubunun ufkunu açmışlardır, çok pahalı kadroları, mütevazi olanla gölgede bırakmıştır ikisi de aldıkları verim, elde etikleri başarıyla.

Söylemeye gerek yok ki, Sayın Güneş ve Kocaman’ın alkışlanacak başka özellikleri de var. Misal, (Gorden Milne’yi dışarıda tutarsak) hiç bir takıma onların başında bulunduklarınki kadar teknik direktör eli değmemiştir ülkemizde.

Resmen bir akademi iki teknik adamımızın da başında bulunduğu her takım. Sevgi, saygı, başarı, etik… Yani özlemiyle yanıp tutuşduğumuz, ülkemizin yangınlarla boğuştuğu şu günlerde muhtaç olduğumuz ne kadar erdem varsa, onların buketi gibi adeta bu iki futbol adamımız. İyi de elinizi vicdanınıza koyun, onca değerimizin tepetaklak olduğu bir süreçte duruş ve tavırlarıyla aklımıza Yunus’u, Mevlana’yı, Hacı Bektaş’ı, iş ve emeği düşünen bu iki saygın teknik direktörümüzün önünde saygıyla eğilmek dışında bir seçeneğimiz var mı?

Maça gelince… Bazı ayrıntılar var altını çizmemiz gereken elbette. Mesela, seçeneksizlikten ötürü altmışındaki ben oynarım belki, ama Necip asla ve kata oynayamaz Beşiktaş defansında.

26 Ağustos 2016, Cuma 23:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşte kanıtı!‘’

Çözülemeyecek problem yok bu fani Dünyada.Yeter ki, yetkililer bilime, bilimsel olana gereken önemi versin, onu rehber edinsin. Çünkü problem çözmek için vardır aslında bilim ve bilime sarılanlar her defasında tuş etmişlerdir sorunları.

Çok değil, iki gün önceki yazımda dile getirmiştim; “Pekala mümkün” başlığıyla bu gerçeği..

Fazla vaktinizi almadan ve megolamini yapmadan hatırlatmak isterim. Şöyle demiştim kısaca o yazımda; her takımın problem ve eksikleri vardır. Hatta kusursuz bir mühendislikle oluşturulmuş kadroların bile zaman zaman eksik ve yanlıştan azade olamaz maalesef. Ama, özel veya birinci sınıf teknik adamlar kadronun içinden alternatiflerle pekala bu problemleri çözecek formüller bulur, yapacağı gerekli ve yerinde pansumanla bu yaraları sarabilir.

Tabii, bu iddialarımın altını da doldurmuştum önerilerimle o yazımda. Peki neydi bu önerilerin omurgası; Alper ve Stoch’u onlara inandığınıza ikna edin, özgüvenlerine kavuşturun, gerisi kolay. Demiştim özet olarak.

Sayın Advokat önerimi dikkate almış gibi Alper ve Stoch’u ilk onbirde sahaya sürdü bildiğiniz gibi Grasshoppers deplasmanında .Peki ne oldu? Tabii ki, güle oynaya maçı kazanan Fenerbahçe karlı çıktı bu iki tercihlerle. Fernandao’nun gölünün yaratıcısı Alper ve ikinci golü atan Slovak yıldız maçın kaderini tayin ettiler bildiğiniz üzere. Dolayısıyla, rövanşta da net bir galibiyet alan sarı lacivertliler yoğun bir hüzün yaşadığımız şu günlerde tebessüm etmemizin gerekçesi oldular. Umarım daha büyük sevinçlerle kolkola girmemizin öznesi olur sayın Advokat ve öğrencileri grup maçlarındaki doğru ve performasıyla.

25 Ağustos 2016, Perşembe 23:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pekala mümkün!‘’

Kusursuz bir planlamayla oluşturulan kadrolar bile bazen beklentileri karşılamıyor gördüğünüz gibi. Dolayısıyla iddialı kadroların düşkırıklığı yaratması çok da yadırganmamalı. Bu noktada önemli olan yapılacak pansumanlarla düşkırıklığını kısa süreli kılmaktır.

Zaten, teknik direktörün önemi de burada karşımıza çıkıyor. Çünkü böylesi sorunları çözmekte yani doğru tedaviyi yapmakta sadece özel teknik direktörler mahirdir.
Tartışmaya yer yok, mevcut kadro içinden alternatifler yaratmak, yeteneğinin karşılığını vermeyen oyuncuyu İKNA temelli potansiyelinin gereğini sergilemeye zorlamak iyi teknik adamların asli özelliğidir. Zira ancak onlar mevcudu azami şekilde değerlendirir ve kadro ve futbolcusun verimini maksimuma çıkarabilirler.

Peki, Fenerbahçe’de şu anda en önemli sorunların başında iki yönlü oyuncu zafiyeti geliyor değil mi? İyi de Ozan Tufan’ın yerine Alper Potuk sahaya sürülse, sorun büyük ölçüde çözülecek pekala. Dudak bükmeyin lütfen. Tekniği, pozisyon bilgisi, fiziki ve mental dayanıklılığı, rakip eksiltmesi, karşı kaleye akma hızı ve golü düşünüşü ile ideal iki yönlü bir futbolcu işte Alper.
Bir diğer sorunu da kanatta Emenike’nin yetersizliği, Volkan Şen’in maç kondisyonu açmazı, forvette ise Van Persie’nin hazır olmayışı ve Fernandao’nun kiloları bildiğiniz gibi sarı lacivertlilerin.
Bu sorunları da kadro içinde çözmekte mümkün pekala. Stoch ve Aatıf’a inandığınızı yineleyin ve özgüvenlerine kavuşturun, gerisi kolay. Persie hazır olana, Fernandoa da kilolarından kurtulana kadar da Ramazan’a formayı verdiniz mi, sorun beklediğinizden de kolay çözülecek, göreceksiniz.

23 Ağustos 2016, Salı 22:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sabır,sabır,sabır!‘’

Hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.

Tanrım, bu kadarı da çok ve tükeniyor insan vahşetin bu denlisiyle. Bildiğimiz çocuk, katledilenlerin büyük çoğunluğu. Yani azade tüm günahlardan… Tamam, azımsanmayacak ihmal ve vebalimiz var çoğumuzun. Ama bütün vebaline rağmen bu kadarını da hak etmiyor Atatürk’ün Cumhuriyeti ve onun sevdalıları.

Tanrım, akıl ve vicdan bu kadar mı alıp gitti başını yani bu topraklardan? Çok, ama çok vahşi bu kadarı gerçekten. Umarım sonuncusu olur bu vahşet; ülkemin, coğrafyamızın ve dünyamızın.
Neyse, hayat devam ediyor. Biz maça dönelim izninizle. Fenerbahçe maçın tamamında (abartmıyorum) maalesef istediğini sahaya yansıtamadı. Bunun en büyük nedenlerinden biri de orta sahadaki zafiyetti.

Salih’e adım attırmadılar. Volkan Şen’in maç kondisyonu sorunu tellala iş yaratır boyuttayken oynatılması buna karşılık Aatıf ve Stoch’un yedek oturtulması çok manidar geldi bana.
Haşa, Sayın Advocaat’ın bu işi bilmediğini iddia edemem. Amma velakin, futbol bir kondisyon, uyum ve yetenek işidir. Uyum da zaman ister. Yani uyumun yakalanmamasında asıl sorumlu teknik direktör değil, başarısızlığı tescillenmiş Pereira’yı Fenerbahçe’ye yakışmayan bir şekilde gönderip Sayın Advocaat’ı gecikmiş şekilde takımın başına getirenlerdedir.

Alper, bal yapan arıdır genellikle sizin de bildiğiniz gibi. İyi de Volkan Şen neden ilk on birde, anlamış değilim doğrusu. Dolayısıyla Ozan ve Emenike de firar edince, Fenerbahçe “tay tay” yaptı maçın genelinde.

İşin garibi, ikinci yarının neredeyse tamamını bir kişi eksik oynayan rakibe bariz bir üstünlük sağlanamaması ve yaklaşık seksen küsur dakika boyunca koca Fenerbahçe’nin bir gol bile bulamamasıdır.

Gerçeği söylemek gerekirse çokça yol var önünde Advocaat ve öğrencilerinin. Yani yine sabır düşüyor Fenerbahçelilere, gerçekçi olmak gerekiyorsa.
Efendim, Başakşehir ters geliyormuş! Yapmayın Tanrı aşkına. Çağımız hurafeler değil, bilim çağıdır, unutmayın lütfen!

22 Ağustos 2016, Pazartesi 00:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beklentim yüksek‘’

Peşinen söylemek isterim, bazılarınızın isyanına yol açsada koca Fenerbahçe 'ye yakışmıyor tavrın böylesi, Aziz Yıldırım 'a da tabi. Pereira' nın gönderime şeklinden bahsediyorum. Ne yani,
Fetö 'nün ödettireceği bedelden (hem de koca koca adam ve şirketlerin korktuğu günlerde) korkmayan Aziz Yıldırım, Pereira'ya ödenecek tanzimattan mı korkuyor şimdi. Tamam UEFA kriterleri var , ama dünyanın sonu değil ve Türkiye'nin en büyük sivil toplumu bu sorunu çözemiyecek kadar da aciz değil.

Fenerbahçe'nin Pereira konusunda izlediği yöntem kadar Beşiktaş - Galatasaray Süper Kupa maçındaki futbol kalitesinin umutlarınızı örselediğini de biliyorum. Ama gelin biz bugün bardağın dolu tarafından yeni sezona yaklaşalım ve rahmetli Çetin Altan'ın her fırsatta tavsiye ettiği gibi enseyi karartmayalım.

Çok ümitli ve iddalıyım bu konuda ; 2016-17 sezonu futbolseveri heyecanın salıcağına bindirecek.

Çok gollü bir sezon bekliyor bizi. 4 büyüklerle sınırlı kalmayacak şampionluk düşü kuran takımımız. Gideni çok, ama gelenleri de kaliteli Fenerbahçe 'nin. Beşiktaş, Gomez 'in boşluğunu dolduran bir transferle geçen sezondan daha iddialı hale gelecektir.

Galatasaray 'ın gelenleri çok daha fazla kaliteli gidenlerinden. Ayrınca genellikle başarılı oluyor Hollandalı teknik adamlar. Kanıtı adı sanı bilinmeyen Riekerink 'in, egosu ve adı ezberlenmiş Pereira'nın tek kupa almadığı süreçteçte 2 kupalı hoca haline gelmesidir.

Trabzonspor 'un Ersul Yanal 'ın önerileri doğrultusunda Castillo, Onazi, Ibanez gibi takviyelerle kalite sıçraması taktiri, Muharrem Usta da alkışı hakediyor kesinlikle.

Keza, Başakşehir, Bursaspor ve Osmanlıspor 'un mevcutla yetinmeyip yaptığı kaliteli takviyeler...
Neyse sözü uzatmayayım. Ben bu sezon adına çok ümitliyim. Kendi takımlarının başarısının dışında gözü başka şey görmeyenler için birşey diyemem, ama futbolsever şad olacak galiba kalitenin düzeyiyle bu sezon..

14 Ağustos 2016, Pazar 23:20
YAZININ DEVAMI

‘’Bu nasıl bir kültür!‘’

Yukarıdaki isimler kim mi? Bazen kibarca, çoğu zaman da kaba şekilde Futbol federasyonu ve 4 büyük kulübümüz tarafından işlerine son verilmiş teknik direktörler ne yazık ki. Federasyonun hışmına uğramış Şenol Güneş ve Abdullah Avcı’yı da unutuyordum az kalsın.

Tanrı aşkına, bu nasıl bir kültürdür. Ülkelerinde, ülkemizde, Avrupa’da başarılarıyla kendilerini kanıtlamış bu hocaların tamamı başarısız ama kulüp ve federasyon yöneticilerimiz başarılı(!) İyi de neden her başkan ve yönetimiyle katlanıyor kulüplerimizin borcu, hem de UEFA’yla başları derde girecek şekilde, söyler misiniz?

Galiba bu listeye Pereira da eklenecek yakında. Tamam, birinci sınıf bir hoca değil ve ben de eleştiriyorum Portekizli hocayı. Misal, futbolcusuyla ego yarıştırıyor. Psikoloji ve performansta psikolojinin önemini yadsıyor. Taktik belirlemekte aksıyor v,s.

İyi de hocanızın yetersizliğini ligin başlamasına, Avrupa Ligi’nde yola devam etmek adına hayati önem taşıyan maçınıza ramak kala mı anladınız ve gördünüz?

Kaldı ki, UEFA gözetliyor sizi ve dere geçiyorsunuz, unutmayın. Ayrıca bu aşamada, bu namüsait hareket serbestisinde Pereira’dan iyisini nasıl bulacaksınız.

Bana kalırsa hep karşı tarafta arayacağınıza, biraz da yaptığınız tercih ve mühendisliklerde hatayı arayın artık ne olur!

10 Ağustos 2016, Çarşamba 23:05
YAZININ DEVAMI

‘’Sıra sende Mehmet Ali Bey!‘’

Ocaklar söndü, nice kariyer yerle bir oldu. Çocuklar babasız, kadınlar dul kaldı. Kan ve gözyaşı, elem ve kederle içine ağladı yıllarca ülkem.Yorulduk resmen üstümüze çöken ahlaksızlığın ağırlığını taşımaktan. İmansıza bile parmak ısırtan alçaklığın bu kadarına dayanamayıp kafasına sıkıp gidenler oldu.

15 Temmuz darbesi bütün bu günahların failini net şekilde ortaya çıkardı işte. Nice insanı çocuk yaştan itibaren zehirleyerek sapıklaştıran Fetullah Gülen’in aslında bir cani ve sapık olduğunu kanıtladı aynı zamanda 15 Temmuzdaki hainlik.

Fetö’nün senaristliğini yaptığı Ergenekon, Balyoz, Sarıkız, Şike ve benzeri ne kadar kumpas varsa hepsi itiraz kabul edilmez şekilde çöktü 15 Temmuzda.

Ne yazık ki, çok, ama çok fatura ödendi bu kumpaslarda. Dolayısıyla telafisi mümkün olmayan acılar ve matemler kaldı geride. .Misal; Ali Tatar’ı hiçbir şey geri getiremez.

Ama gene de iade-i itibarın başlamasıyla biraz olsun teselli bulacağız ülke olarak. 7 Ağustos Yenikapı Mitingindeki o bütünleşmeyi bir merhem olarak yaralarımıza süreceğiz, misal.

Lakin, bu süreçte bilmeden,istemeden vebal altına girenlerin vicdan azabı çektiğini de bilmek, hatta görmek isteriz.

Mesela bu süreçte çok büyük bedeller ödeyenlerden biri de Fenerbahçe ve Sayın Aziz Yıldırım’dır.

Şampiyonlar Liği başta olmak üzere tam 3 yıl Avrupa’ya gidemedi sarı lacivertliler.Bu da en hafifinden 40, 50 milyon euroluk kayıp demektir.Ve bu süreçte TFF’nın başındaki isim de Mehet Ali Aydınlar’dı.

9 Şubat 2012’de rahmetli Mehmet Ali Birand’a 32.gün programında; Fenerbahçe’nin davayı kazanması (yani suçluğunun ispatlanması) halinde kulübün uğradığı maddi zararı bizzat karşılayacağım, demişti.

Bütün bu kumpaslarda aktif rol üstlenen ve Aziz Yıldırım’ı hapse attıran Zekeriya Öz ve Mehmet Berk dahil kumpasın failleri ya kaçtılar yada içerdeler şimdi.

Yani, Aziz Yıldırım ve İlker Başbuğ başta olmak üzere kumpasın tüm mağdurlarının masum oldukları, haksızca suçlandıkları net şekilde ortaya çıktı.

O halde Sayın Mehmet Ali Aydınlar verdiği o sözü yerine getirmeli, Fenerbahçe’nin maddi zararını karşılamalı. İşin manevi yanı da mahşere kalsın artık.

08 Ağustos 2016, Pazartesi 22:05
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira'yla olacağı bu!‘’

Maçın en kötüsü hakemdi. Çünkü, Fenerbahçe’nin yediği ilk gol öncesi tartışılmayacak faulü atladı, yetmedi üstüne bir de köşe vuruşunu yedi, o da yetmedi 2 penaltısını atladı Sarı Lacivertlilerin.

İlk yarının ikinci kötüsü de Fenerbahçe’ydi ne yazık ki, dolayısıyla da Pereira. Bir takım böylesi hayati önem taşıyan bir maçta bu kadar plansız programsız mı oynar Tanrı aşkına! Defanstan bu kadar topu kime şişiriyorsunuz kardeşim? Başı kilolarıyla dertte olan Fernandao’yu topla buluşturmak için mi yani?

Sayın Pereira, bu Fernandao’dan eksiği yok fazlası var Ramazan’ın. Ne yani kusur mu genç olmak? Aatıf var, Stoch var; neden onlardan yararlanmıyor ve paslandırıp atıl hale getiriyorsun onları?

Sonra bu Souza’nın bir ayrıcalığı mı var? Ne kokuyor ne bulaşıyor adam. İyi de bu kadar ısrarın anlamı ne, söyler misin Sayın Pereira?

Avrupa’nın değişik ülkelerinde o ülkelerin kalburüstü takımlarını çalıştıran bir hoca, Josef Souza’ya 8 milyon euro bonservis parası ödenmesine nasıl onay verir? Ve en önemlisi kendisine, takımına gereken saygıda kusuru yerleşik bir davranış haline getirmiş Van Persie’yi bu takımda hala niye tutar, olan bitene nasıl göz yumar, söyleyin lütfen.
Avrupa arenasındaki maçların tamamında kriz yönetmek, kadro tercihi ve taktik başarıyı yakalamakta sınıfta kalıyor Portekizli teknik direktör ne yazık ki.

Tamam, Ertuğrul kapattığı köşeden golü yedi. Hasan Ali üflesen düşüyor. Portekizli hakem Artur Dias da insanın aklına ahlak denilen kavramı düşürdü, hepsine tamam.
İyi de oyuncu tercihi, kadronun kalitesine denk düşen performanslar elde etme ve gerektiğinde liderlik özelliği sergileme konularında elle tutulur bir özelliğini göremedik maalesef, Vitor Pereira’nın.

O zaman Aykut Kocaman, Mehmet Eroğlu, Yılmaz Vural ve Ersun Yanal gibi nice Türk teknik direktör dururken neden bunca olanak, sabır ve zamana rağmen vasatı aşamayan bu yabancı hocalarla havanda su dövüyoruz, söyler misiniz Tanrı aşkına!

04 Ağustos 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI