Arama

Popüler aramalar

‘’Bu iklim değişmeli!‘’

“Ülkemi, bayrağımı seviyorum…” dedi Arda Turan, Bilal Meşe’ye yaptığı fiili saldırının altını doldurmak için yaptığı basın açıklamasında. Eh, Kemaller Kemali boşuna “Ben sporcunun zeki, çevik ama aynı zamanda ahlaklısını severim” dememiş. Zeki ve çevik olabilirsin, ama ahlaktan oksunsan Arda olursun işte.

Ulusal takımın kaptanı, 2018 Dünya Kupası’na katılmak adına hayati maçlar beklerken Ulusal takımımızı, babası yaşındaki gazeteciyi yumrukluyor, sonra da “Kuş gibi hafifledim” diyebiliyor hicap duymadan. Doğal tabi, çünkü ahlakın olmadığı yerde sırra kadem basar ar ve utanmak.

Arda’nın yaptığı sadece terbiyesizlik değil bir o kadar da sorumsuzluktur. Zira milyonlarca çocuğumuzun rol modeliydi o, bu gerçeği unutsa da o.Ancak sadece Arda’ya faturayı kesersek gerçeği kavramamış oluruz, bunun da altını kalın çizgiyle çizmek isterim.

Çünkü bu bir iklimin karşımıza çıkardığı sonuçtur ne yazık ki. Ahlak özürlü (hayali ihracatçı, mafyatik ilişkilerle meşhur, vergi kaçıran) nice insan yıllar yılı kulüplerimizde yöneticilik ve hatta başkanlık yaptı maalesef.

Başka boyutları da var işin elbette. Bu da yapanın yanına yaptığı hukuksuzluk ve ahlaksızlığın kar kalmasıdır.

Mesela yıllar yıllar önce Fenerbahçeli yönetici Aziz Yılmaz kaleci Lokovcan’ı tesislerde resmen kovalamıştı. 2015’te Fenerbahçe otobüsüne katliamla sonuçlanabilecek silahlı saldırı yapıldı. Gene 2015’te başkan Hacıosmanoğlu’nun talimatıyla hakem Çağatay Şahan, Trabzon’da saatlerce rehin alındı Trabzonspor yöneticisi Dr. Yakup Aslan ve arkadaşlarınca.

Ya Emre Belözoğlu’nun ardı arkası gelmeyen vukuatları…İsviçre’yle Şükrü Saraçoğlu’nda yaptığımız maçtan sonra koridorlarda konuk takımın futbolcularını tekmeledi. 2007’de basın tribününe kol hareketi çekti. 2008’de bir gazeteciye “Seni sabaha kadar döverim” dedi v.s, v.s. Maalesef hiçbir fatura çıkmadı bu vukuatları yapanlara, yanlarına kar kaldı hepsinin.

O halde yapılacak asıl iş biran önce (Arda’yı aklamaya çalışmadan) ahlak özürlü yöneticilerin zikir ve fikirlerini de yaratılan bu lanet iklimi de tarihin çöplüğüne atmaktır. Zira bu iklim değişmedikçe ne ilk nede son olur Arda.

07 Haziran 2017, Çarşamba 22:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hiç de fena değil‘’

Sezonun son maçı ve rakip haftalar önce lige veda etmiş. Taraftarınsa sezonun tamamında sana (nedeni ne olursa olsun) sırtını dönmüş. Açıkçası kolay değil böylesi bir psikolojiyle böyle maçları oynamak.

Tabii başka sorunları da var sarı lacivertli takımın. Misal, Hasan Ali zorluklardan sağ bekte, İsmail zorunlu tercih olarak sol bekte oynuyor. Volkan Şen’in devamlılığı yok, final özürlü üstelik. Misal, 56 ve85. dakikalardaki tercihleriyle heba ettiği 2 pozisyon var ki, o futbolcuya Fenerbahçe formasının giydirmek en hafif deyimiyle sorumsuzluktur.

Lens’se eski lens değil maalesef. Disiplinsiz, bir var bir yok, bazen de umarsız uzun zamandır. 48 ve 61’de lakaytça kaptırdığı toplar az kalsın göle dönüşüyordu rakip adına. Ve ne yazık ki, koca Fenerbahçe rakip kaleye gitmek adına bu Lens’e muhtaç işte. Varın problemin boyutunu siz düşünün artık. Nitekim, Advocaat bile daha fazla dayanamadı bu oyun anlayışına ve 64’te yedek kulübesine çekti vatandaşını.

Dünkü maçta dikkatimi çeken bir diğer konu ise ikinci yarıda oyundan alınana kadar sadece 2 kez Musa Sow adının geçmesiydi. Üzerinde durulması gereken bir durum bu. Sow tükenmiş mi yoksa pas mı alamıyor acaba?

Emenike’nin attığı gol çok şık görünse de tercihi doğru değil. O top rakibe değmese göle dönüşmezdi büyük ihtimalle. Oysa topa vurmadan önce hem sağında hem de solunda demarke iki arkadaşı vardı. Takım ruhuna da, Fenerbahçe’de oynamak sorumluluğuna da aykırı böylesi.

Siz ne düşünüyorsunuz bilemem ama sezonun tamamında oynadığı oyunu göz önünde bulundurursak ligi 3.’üncü bitirmek hiçte fena değil Fenerbahçe adına bana sorarsanız.

03 Haziran 2017, Cumartesi 21:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bu oyuna 1 puan iyi‘’

Mehmet Topal "Hızır"ı deyim yerindeyse Fenerbahçe'nin. Oyunun savunma yönünde hemen her yere yetişiyor, yetmiyor ofansta da yetenekleri el verdiğince katkı sunuyor. Topal'ın oyundaki en büyük yardımcısı Alper Potuk oldu bu sezon. Dolayısıyla Alper olmayınca "Dayanma ayağı"ndan yoksun kalıyor sarı lacivertliler. Ve Mehmet Topal'ın yükü hepten ağırlaşıyor. Çünkü orta sahanın kalite sorunu var. Bu da üretimi etkiliyor, forvet oyuncularının kapasitelerine ulaşmasını engelliyor.
Ama sonuçta Fenerbahçe-Trabzonspor maçıdır oynanan, eksik gedik farketmiyor, kıran kırana geçiyor yıllardır bu iki takımımızın birbirleriyle oynadığı maçlar. Nitekim çok da etkili olmadığı dakikalarda golü buldu bile Sow' la Fenerbahçe daha ilk yarıda. Fakat ikinci yarıya fırtına gibi başladı Trabzonspor ve maçı tek kaleye dönüştürdü deyim yerindeyse. Zaten Bero'nun müthiş golüyle eşitliği de sağladılar.
Doğrusu skora denge geldikten sonra ikinci gol için daha çok gol girişiminde bulunan konuk takımdı. Bence bu görüntünün doğmasında ana faktör Ersun Yanal'ın Bero'yu ikinci yarıda sağ kanada çekmesiydi.
Peki Advocat ne yaptı ? Gariptir 70 dakika seyretti olup biteni. Oysa, Van Persie fiziksel olarak çok cabuk tükeniyor. Emenike
ise bildiğiniz gibi. Ama Advocaat menmun, garip gerçekten garip.
Emenike' nin yerine Volkan Şen girince Fenerbahçe de pozisyonlara girdi. Hepsi bu.
Oysa kinci golü daha çok isteyen, bunun için sık sık rakip kaleye giden bordo mavili takımdı. Ama ya Volkan Demirel'e takıldılar yada finalde aceleci oldular.
Dolayısıyla bu oyuna beraberlik hiçte kötü değil Fenerbahçe için.

27 Mayıs 2017, Cumartesi 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’İkinci yarıda uyandı!‘’

Fenerbahçe bu sezon ( mütiş taraftarıyla ilişkisi de dahil olmak üzere ) tam bir düşkırıklığı yarattı, maalesef. Mühendislik bu denli önemli işte başarı adına. İlk düğmeyi yanlış iliklediniz mi, geçmiş olsun.

Zaten iki sezondur Fenerbahçe' nin bu kadar geri gitmesinin ana nedeni de kötü yönetilmekten başka birşey degildir. Emre, Selçuk Şahin, Kuyt, Gökhan Gönül neden gönderildiler ve ama neden onların boşluğu dolmadı bir türlü. Tek başına bu sorunun cevabı bile Aziz Yıldırım' ın yaşadığı güç zehirlenmesini anlatmaya yeter bence.

Dün akşamki Gençlerbirliği maçının ilk yarısında da pek farklı degildi Fenerbahçe. Van Persie 18'de İsmail'in getirdiği topa öylesine kötü vuruyorsa, Sow 25' te aldığı o topla kalkıp kaleye yönelmek yerine aut çizgisine doğru gidiyorsa, futbolcuların mental açıdan nasıl geriye gittiğini, özgüven sorununun hayli büyüdüğünü tahmin etmek zor olmasa gerek. Lens' ingördüğü sarı kartsa disiplinin de zedelendiğinin işaret ediyor.

Şampiyonluk iddia ve parolasıyla sezona başlamıştı oysa Fenerbahçe. Şampionluk gitti. Şampiyonlar Ligi bileti de hayal oldu. Kupaya tutunmuştu son bir tutam umutla, o da olmadı ne yazık ki. Artık tek hedef ligi üçüncü bitirmek olarak kaldı Kanarya'ya. Ama bu amacı gerçekleştirebilmek için Gençlerbirliği' nin yenmek önemli bir öncelikti. Zira ensesinde aynı amaç için Glatasaray.
Aslında Gençlerbirliği'nin en önemli gol ayağı Serdar Gürler'in olmayışı büyük bir şanstı Advocaat'ın öğrencileri için. Fakat Fenerbahçe ancak geriye düşünce bütün bu gerçekleri hatırladı. Ve ikinci yarıda bu gerçeklerin cimciğiyle uyanınca, çok da iyi oynamadığı maçı Hollandalı yıldızının golleriyle kazandı ve 3. şansını son iki haftaya taşıyan önemli bir galibiyet aldı.

22 Mayıs 2017, Pazartesi 22:45
YAZININ DEVAMI

‘’Gerçek bu!‘’

Skor ve oynanan futboldan bağımsız olarak aklıma geldi ; Ligin boyu bu kadar kısalmış. Hava nefis, günlerden de cumartesi.

Peki neden tribünler bu kadar ıssız Tanrı aşkına ? Fenerbahçe Yönetiminin ve özellikle sayın Aziz Yıldırım' ın bu soruya acilen cevap vermeleri gerekiyor bence.

İlk 45'teki futbol adeta tribünlerin halini çağrıştıralı malesef. Fenerbahçe ile Antalyaspor'un pozisyonlarının toplamı 2 haydi bilemedin 2 buçuğu geçmedi ne yazık ki, bu yarıda.

Emenike, Lens, Sow üçlüsünden Emenike turist gibi. Lens ise yaklaşık bi aydır hayaletten farksız. Ozan Tufan günahsız bu konuda belki. Fakat gene de genç futbolcunun artık biraz performansını sorgulaması gerekiyor. Maalesef sağ kanadı "Köpeksiz köy" gibiydi Fenerbahçe' nin Ozan Tufan'nın sergilediği performanstan ötürü.

Fenerbahçe Yönetimine şu soroyu sormanın tam zamanıdır kanımca; Beyler siz Vander Viel'e 2 küsür milyon Euro'yu İstanbul 'da tatil yapsın diye mi verdiniz ?
Ya Stoch gibi karakterli bir oyuncu dururken Emenike' yi ısrarla tercih eden Advocaat' a ne demeli peki ?

Dikkatinizi çekerim, geçen hafta kendi sahasında Başakşehir karşısında maçın tamamında beraberliğe oyanayan, hücuma çıkmaktan vebadan korkar gibi çekinen Antalyaspor dün akşam Şükrü Saraçoğlu' nda ilk dakikadan itibaren galibiyete oynadı, bilmem dikkatinizi çekti mi? Peki sorumlusu kim bu görüntünün? Tabi ki, Fenerbahçe'nin idari ve eknik heyetinindir. Çünkü idari ve teknik yönden kötü yönetilmenin belgesinden başka bir anlam da ifade etmez, edemez zaten böylesi.
Fenerbahçe şu Emenike ve Volkan Şen'e "Çubuklu" formayı giydirmesi bile başlı başına bir iadre ve teknik yönetim zaafiyetidir aslına bakarsanız.

E, insan üzülüyor doğal olarak koca Efsane'nin bu denli vasatça yönetilmesine. Ama ne yazık ki, elden birşey de gelmiyor. Acı, ama gerçek bu...

13 Mayıs 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şanssızlık mı panik mi?‘’

Maçın geneline baktığımızda Beşiktaş’ın galibiyeti hak ettiğini söyleyebiliriz. Ama futbol bu, hak eden kazanamıyor işte bazen. Peki, şansızlık mı yoksa panik mi belirledi maçın sonucunu acaba? Bence Şenol Güneş’ten başlayarak giderek takıma yansıyan panik daha belirleyici oldu dün akşamki maçta.

İlk yarının oyundaki hakimi Beşiktaş. Bu kesin. Q7’ye ayak uydurabilse Aboubakar daha ilk yarıda fişi çekerdi her halde Kartal. Doğrusu bu ya yılmadı Portekizli ve ite kaka golü attırdı Kamerunluya.

Fenerbahçe’nin ilk 45’teki tek tük atağının baş rolünde zamanlama ve yer tutmaktaki hatalarıyla başrolü Atınç oynadı.

Mehmet Topal’ın yokluğunda biraz daha savunmaya gömüldü sarı lacivertliler. Buda doğaldı. Zira “Örümcek”in yokluğunda Souza öksüz, Alper de yetim kalıyor adeta. Oyunun merkezindeki bu yoksulluk da kaçınılmaz olarak Lens ve Sow’u işlevsiz kıldı. Van Persie’den bahsetmiyorum, çünkü futboldan ziyae rakibi eksik bırakmaktaydı onun aklı fikri.

İkinci yarıya Salih’le başlamak doğru hamleydi. Zira Salih’le akıl ve taknik yetişti imdadına Fenerbahçe’nin. Van Persie’yi yetmiş küsur dakika oynda neden tuttu Sayı Advocaat, çok düşündüm ama inandırıcı bir gerekçe bulamadım.

Maçın oyuncusu Quaresma’ydı, bu tartışılmaz. Ama ikinci yarıdaki Volkan Demirel’in performansı da alkışlanacak türdendi. Skttel’inki su kaldırır belki, ancak Josef’in ikinci sarıdan gördüğü kırmızı profesyonellikle bağdaşmaz.

Peki, rakip 9 kişi kalmışken, uzatmaların uzatması oynanıyorken Fabri ve Marcelo üretimiyle kendi kalende topu görmek sadece şansızlığın mı, yoksa aksine Şenol Güneş’ten başlayarak futbolculara da sirayet eden bir panik olmanın sonucu mu? Üzerinde hayli düşünülmeye değer bir ikilem bence.

07 Mayıs 2017, Pazar 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Görüntü aynı‘’

Oysa coşku, hücum ve gol demekti bir zamanlar Fenerbahçe. Ama son iki sezondur oynadığına “futbol” demek mümkün değil. Büyük olasılıkla bir gerekçesi de bu berbat futboldur tribündeki yerini almayan taraftarın. Hava mis gibi.Maç saati uygun ve günlerden de Pazar. Fakat gene de tribünler bomboş neredeyse.

Dün de aynı görüntü vardı Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda. Hatta bazı yönleriyle geriye gitme gözlemledik Fenerbahçe’de. Misal, eski Lens’in yerinde yeller esiyor. Yaşadığı düşüşün yanına biraz da disiplinsizlik ilave etmiş Hollandalı. Alper ve Mehmet Topal’da bile ciddi şekilde yıpranma görünüyor. O çabuk düşünen Alper’in pasları çoğunlukla rötarlıydı dün.

Şener ise tek kelimeyle felaketti dün. Daha yer tutmasını bilmiyor. Bir defans oyuncusunun kendi kale sahasında nasıl topla ilişkisi nasıl olmalı, bunu da bilmiyor maalesef. Çektiği şutlara ise Sabri bile güler. Ve dün takımına öyle bir gol yedirdi ki Şener, mahalle arasındaki maçlarda bile hatanın böylesi yapılmaz.

Hoş, gene kazandı Fenerbahçe. Musa Sow’un altın kafası iki sihirli dokunuş yapınca topa, son anda 3 puan daha geldi. Ama Saadane amatörce takımını eksik bırakmasa acaba böylemi olurdu, o da ayrı bir konu. Çünkü, Rizespor’un defans bloğundaki en önemli isimlerden biriydi Faslı futbolcu.

Garip ve anlaşılmaz olan ise şudur. Aziz Yıldırım son Yüksek Divan Kurulu toplantısında Fenerbahçe’nin şampiyon olacağını söyledi. İnanamıyor insan. Bu kadro önemli takviyeler istiyor, bu bir. İkincisi ise UEFA’nın mali kriterleri demoklesin kılıcı gibi sallanıp duruyor hala. Şaşırtıcı gerçekten. Gerçeğe sırt dönmek bu olsa gerek.

30 Nisan 2017, Pazar 18:30
YAZININ DEVAMI

‘’Skor iyi ama...‘’

Oyunun iki yönünü de oynayabilen futbolcu makbul olanıdır. Ama İsmail Köybaşı ne defansif ne de ofansif yönden vasatı aşamadı bu sezon. Dün akşam da sıradanlığı aşamadı maalesef. Savunmanın solundaki İsmail böyle de savunmanın sağındaki Şener çok mu iyiydi? Ne yazık ki, onun da İsmail’den pek farkı olmadı dün akşam. Eğer Fenerbahçe daha 10. dakikada 2-0 geriye düştüyse, skor dezavantajının böylesinde iki “Bek”in de günahı ve sevabı ikizdi.

Kabul, kadrosu ideal değil. Advocaat gecikmeli teslim aldı takımı kabul. İtiraz edecek halim yok, taraftarı bu sezon aşkla, yoğunlukla tribünlere koşmadı sarı lacivertlilerin.

İyi de bu gerekçelerin tamamı bile Fenerbahçe’nin koca sezon boyunca oynadığı futbolun böylesini içimizi karartmasını haklı çıkarmaz, çıkaramaz.

Başakşehir’in birinci ve ikinci kalecisi cezalı. Yani üçüncü ve gencecik bir kaleci var rakip kalede. Ama Fenerbahçe dezavantajın böylesinden faydalanmayı bile hesaba katmamış ne yazık ki.

Tabii, ister istemez insanın aklına Gökhan Gönül ve Caner Erkin düşüyor bu manzara karşısında. Her halde onların varlığında futbolun kalitesi artar ve bu da skor avantajına tekabül ederdi çoğu karşılaşmada büyük olasılıkla, öyle değil mi?

Demek ki, Fenerbahçe’nin bu olumsuz görüntüsünün ana ve tek nedeni Advocaat değilmiş. Aksine birinci derecedeki sorumluluk yönetimin ve başka Aziz Yıldırım’a aittir bence.

Yanlış anlamayın. Bu tür iki ayaklı maçlarda deplasmanda Başakşehir gibi bir takıma yenilmemek, gollü beraberlikle maçı bitirmek önemlidir. Ama, Fenerbahçe’nin en iyileri Volkan Demirel ve Skrtel’di, bunu da unutmayalım.

26 Nisan 2017, Çarşamba 23:20
YAZININ DEVAMI